30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 ŞUBAT 2003 PAZARTESİ HABERLER Perinçek: ABD- hgüzoyunu llstanbul Haber Servisi - I$çiPartisi(tP)Beyoğ]u ilçe örgütünün Tank Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde düzenlenen 6 Olağan Kongresi'nin açılışında konuşan Genel Başkan Doğu Perinçek. "Denktaş'ın önderliğindeki KKTC, -Annan planına taviz vermeyi kabul etmiyor" dedi. Perinçek, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ıle Lefkoşa'da yapugı görüşmeden söz etti. "Annan planının ABD ve îngiliz oyunu olduğunu" belirten Perinçek, Irak'ta savaşa karşı olan ülkelerin KKTC'yi resmen tanımalan gerektiğini belirterek "Türkiye'nin savaşa direnmesi, dünyanın direnmesi olacaktır." diye konuştu. Sondakika miüdesi • ANKARA (ANKA)- TBMM Başkanı Bülent Annç'ın istemi üzerine, Meclis'te geçici mevsimlik işçi statüsünde görev yapan kişilere ikramiyelerinin bayram öncesinde ödenmesi kararlaştınldı. TBMM'den yapılan yazılı açıklamaya göre, Annç'uı bu konudaki talimatı üzerine Meclis'te mevsimlik işçi olarak görev yapanlann ikramiyelerinin arife gûnü banka hesaplanna yatınlması işlemi hafta sonunda tamamlandı. Düzettme • Gazetemizin dünkü sayıstnda yer aJan "Nacar'dan Gül'e tepki" başlıklı haberde yazar lsmail Nacar'ın açıklaması, cümlenin eksik gırmesi nedeniyle yanlış anlamalara yol açmıştır. Nacar'ın, AKP iktidannın Irak politikasını eleştıren açıklaması şöyledir: "îslam inancında açık prensiplerle hareket edilir. Rüyalarla amel edilmez. 'Zulme alet olmak da zulümdür' kuralıyla baktığımızda kendilerine karşı olan iç rahatsızlıklan dengelemek maksadıyla, düvel-i muazzamayı memnun etmek noktasından hareket eden Damat Ferit Paşa'lan örnek almalan ve emperyalistlerin Irak'ta yapacaklan bir katliama Türkiye'yi alet etmeye kalkışmalan da bir zulümdür. Onun içindir ki Başbakan rüyalarla halkın dmi duygulanru sömüren tarikat reisi şeyhlerin davranışlannı bıraksın da partisinin Irak poütikasui] Allah'a ve vıcdanlara izah etsin." Islamcı görüntüsünden kurtulmak için tercihini Avrupalı muhafazakârlardan yana yaptı AKP, Hıristiyan DemokratANKARA (CumhuriyetBü- rosu) - AKP, Avrupa 'daki tem- sil yerini "Hnistiyan Demok- rat Grup" olarak belirledi. AB'deki temaslannda sık sık "Biz tslamcı değil muhafaza- kâr demokraüz" diyen Tayyip Erdoğan ın partısi, Avrupalı muhafazakârlarla hareket ede- cek. AKP yönetimi, Avrupa'daki temsil konumuyla ilgili olarak Hıristiyan Demokrat ve Libe- ral gruplardan gelen iki ayn öneriyi değerlendirdi. Brük- sel'deki kaynaklardan alınan bilgiye göre, Avrupa Konvan- siyonu'nda liberal grupta yer Yasağı sona eriyor • "Islamcı değil, muhafazakâr demokratız" diyen Tayyip Erdoğan'ın partisi, Avrupalı muhafazakârlarla aynı grupta yer alacak. Böylece, temelinde siyasal Islamcı kadronun olduğu bir siyasi hareket ilk kez Avrupa'da Hıristiyan kimliğini öne çıkaran grubun içinde yer alacak. alan AKP milletvekilleri Ibra- him Özal ve Zekeriya Akçam artık AKP'yi Hıristiyan De- mokrat grubu içinde temsil ede- cek. Erdoğan'm söylemi Böylece, temelinde siyasal Islamcı kadronun olduğu bir siyasi hareket ilk kez AvTupa'da Hıristiyan kimliğini öne çıka- ran grubun içinde yer alacak. AKP'nin A\Tupa'daki tercihi, "İslamcı" yakıştumasına kar- şı önlem ve Tayyip Erdoğan'ın "medeniyeder buluşmasT söy- Iemini temel alan bir adım ola- rak yorumlamyor. AKP'nin Avrupa Konvansi- yonu'nda tercih ettiği konu- mun, Avrupa Parlamento- su'ndaki gruplaşmaya da yan- sıması bekleniyor. AvTupalı Hı- ristiyan demokratpartilerin Av- rupa Birliği organlannda tem- sil edildikleri grup, resmi ola- rak "Avrupa Haklan Hareke- ti" olarak adlandırüıyor. AB'ye üye ve aday ülkelerin temsilci- lerinden oluşan AvTupa Kon- vansiyonu'nda Türkiye'yi AKP IzmirMületveldli Zekeriya Ak- çam, AKP tstanbul Milletveki- li İbrahim Özal, CHP Istanbul Milletvekili Kemal Derviş ve CHP Edirne Milletvekili Nec- det Budak temsil ediyor. Ülkelerini temsil eden iktidar ve muhalefet partisine üye mil- letvekilleri, partilerin ideolo- jik kimliklerine uygun grupla- ra üye oluyor. 57. hükümet dö- neminde Mesut Yümaz baş- kanlığında DSP, MHP, ANAP ve DYPTi 4 milletvekili Türki- ye'yi Avrupa Konvansiyo- nu'nda temsil etmişti. DSP'li AJi Tekin sosyalist, MHP'li Kürşat Eser ulusal çizgideki partilerin yeğlediği Milletler Birliği, DYP'lı Ayfer Yıhnaz liberal, ANAP'lı Emre Koca- oğhı ise muhafazakâr grupla- ra üye olmuşlardı. Erbakan 'emaneti' gerialıyor • Necmettin Erbakan, 23 Şubat'tan itibaren SP'nin başına geçiyor. Recai Kutan da 'koordinatör yardımcı' unvanıyla 'ikinci adam' olacak. Erbakan, 3 Kasmı'da yüzde 2.5 oy alan partüıin personeline yüzde 5 maaş zammı yaptı. BÜLENTSARIOĞLU ANKARA-MilliGö- riiş'ün yasakh lideri Nec- mettin Erbakan, 5 yıl- lık siyasi yasağının sona ereceği 22 Şubat'tan son- ra Saadet Partisi'nin (SP) başına geçmeye hazırla- nıyor. Erbakan, SP'nin mevcut genel başkanı Recai Kutan'ı ise "ko- ordinatör başkan yar- dtmasT unvanıyla diğer genel başkan yardımcı- lannın üstünde tutacak. Necmettin Erbakan, 3 Kasım seçiminin ardın- dan Hazine yardımından yoksun kalan SP'de *ta- samıf öoJemi" aldı. Se- çimde yüzde 2.5 oranın- da oy alan partinin per- soneli, yüzde 5 oranında maaş zammı nedeniyle düş kınklığına uğradı. RP'nin kapahlmasına neden olduğu için 22 Şu- bat 1998'denberi siyasi görev alamayan Erba- kan'ın yerine başkanlığı yürüten Recai Kutan, 5 yılın ardından "emane- ti adeeüneye" hazırlanı- yor. Erbakan'ın yasağı 22 Şubat gûnü sona eri- yor. Erbakan, kurucular kurulu karanyla görevi devralmayı kararlaşhrır- sa 23 Şubat Pazar gü- nünden itibaren genel başkanlık koltuğuna otu- rabilecek. Partinin ola- ğan kongre dönemi de yaklaştığı için Erba- kan'ın kongreyle dön- mek istediği belirtiliyor. FP'nin kapatümasının ardından "Tortınlanma valdtayırmakistiyonjm* diyerek siyasetten çekil- mek isteyen Recai Ku- tan'ın bu konudaki ikin- ci isteminin de Erba- kan 'dan döndüğu öğre- nildi. Alınan bilgiye gö- re Erbakan, yeni dönem- de Recai Kutan için "ko- ordhıatör genel başkan yardımcKi*' veya "koor- dinatör daıuşman" un- vanıyla diğer yönetici- lerin üstünde bir görev düşünüyor. Erbakan, genel baş- kanlığı devralmasının ar- dından, RecepTayyip Er- doğan'ı yasaktan kurtar- mak için çıkanlan ana- yasa değişikliği ve ya- salardan yararlanarak ge- lecek dönemde millet- vekili adayı da olabile- cek. Ancak Erbakan'ın önünde olası bir engel olarak kamuoyunda "ka- yıp triryon davası" diye bilinen dosya da bulu- nuyor. Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi, RP'nin kapatılmasının ardından Hazine'ye dev- redilmesi gereken kay- nağı usulsüz biçimde harcanmış gibi gösterdi- ği gerekçesiyle Türk Ce- za Yasası'nın "özel bd- gede sabtedfik" hükmü- nü içeren 80 ve 345. maddeleri uyannca Nec- mettin Erbakan'12 yıl 4 ay hapse mahkûm etmiş- ti. Ceza mahkemesinin dosyası temyiz süreci ne- deniyle Yargıtay'da bek- liyor. Yargıtay'ın bu ce- zayı onaması durumun- da Erbakan ömür boyu siyaset yasağıyla karşı- laşabilecek. Babacan 'a savaş ve ikramiye tepMsi Ekonomiden sonımlu DevietBakanı AB Babacan, KDV oranlanrun indbümeshıin, ancak kısa vadede meydana geiecek gefir kaybmı telafi edecek bir çözüm buhınması halinde ntümkfin oiabikceğini söyiedi Ankara'da dedesmin ve babasmın uzun yıflarticaretyapöğı Çıknkçılar Yokuşu'nda esnafla bayrambşırken gazetetikrin sonılannı caapfayan Babacan "KDV oranı ciddi bir getör kaJemi 1-2 puanhk düşüşün mafiyeti çok büyük oJur" dedL MaKye, 2002 yıhnda 18.2 katrilyon'ira oiarak KDV gefiri topbıdı. Bu nüoun, devktin topbm vergi getirinin nçte birini ofuştunıyor. UzmanJara göre yüzde İ'iik oran indnimi devlete 1 katrilyon Brahk bir geor kaybına neden ohıyor. Babacan ve beraberindeldler Çıknkçüar Yokuşu zryareti sraanda yoğunJuk yüznnden sık^ıkfak yaşandL Baa yurttaşbr da Babacan'a "İkramiyeter nerede', "Irak Savaşı çıkarsa vay naibnize" diye tepki gösterdüer. (Fotoğraf: KEREM GEZER) İki hostesi rehin alan Durbak'ın Örgüt bağlantısı saptanamadı Hava korsanı tutuklandı kanbul Haber Servisi-Ankara-îs- tanbul seferini yapan THY uçağın- da 2 hostesi bir süre rehin tutan ve daha sonra güvenlik güçlerince etki- siz hale getırilen AHÖkerDurbakru- tuklanarak cezaevine gönderildi. Dur- bak'ın herhangi bir terör örgürüyle bağlantısı saptanamadı. — ^ Istanbul Terörle Mü- cadele Şube Müdürlü- ğu'ndeki işlemlerininta- mamlanmasınm ardın- dan Bakırköy Cumhuri- yet Başsavcıhğı'na gö- rörle Mücadele Şube Müdürlü- ğü'nden yapılan açıklamada, 7 Şu- bat Cuma günü THY'ye ait "Aksu" adlı uçağın, Atatürk Havalimanı'na inerek 104 numaralı körüğe yanaş- tığı ve yolculannı indirdiği anımsa- nldı. Elındeki siyah bantla sanlı bom- • Ankara-Istanbul seferini yapan THY uçağuıda iki hostesi rehin alan Ali Ilker Durbak sorgusunda ekonomik kriz nedeniyle ruhsal durumunun bozoılduğunu söyiedi. ce Moskova'ya, ardından Londra'ya götürmek istediği bildirildi. Dur- bak'ın "savaş karşıo göriişünü dün- yayaduyurmakiçin uçak kaçrrma e>- lemigerçekfcştird^ini'' söyledığı ifa- de edilen açıklamada, bu kişinin 2 sa- at süren göriişmelerin ardnıdan ya- kalandığı, üzerinde pat- layıcı süsü verilmiş 9 adet ince aydınlatma mu- mu ve kendi el yazısıyla yazdığı "savaşa hayir" bildirisi çıknğı kaydedil- di. türiilen ve Cumhuriyet Savcısı Aydm ŞenertaraİTndan sorgulanan Durbak, tutuklanması istemiyle sevk edildi- ği Bakırköy Nöbetçi 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yeniden yapılan sor- gusunun ardından tutuklanarak Met- ris Cezaevi'ne konuldu. Istanbul Te- balı süsü verilmiş paketi patlatmak- latehditediportayaçıkan Durbak'rn, 2 hostesi rehin alarak cebinden çıkar- dığı bir bildiriyi dışandaki görevli- lere ohımalan amacıyla hosteslere verdiği belirtilen açıklamada, bu ki- şinin uçağı, yakıt aldıktan sonra ön- Durbak'ın, Evinde yapılan arama- larda herhangi bir örgütle bağlantı- sının da saptanmadığı anlanlan açık- lamada Ali îlker Durbak'ın, sorgu- sunda "ekonomikkriznedoınienıb- sal durumunun bozulduğunu" söy- ledığı kaydedildi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] [email protected] Düsseldorf Üniversitesi öğrenci Briiği'nin (ASTA) davetlisi olarak sa- vaş konusunda bir konuşma yap- rrak üzere Düsseldorf'a gittim. İki dıli (Almanca-Türkçe) yapılan söy- leşiye Benin'den Arjantin'e kadarde- ğşik milliyetlerden öğrenciler katıl- d Meral ve Hakan, ASTA adına bu tcolantıyı düzenlemişlerdi. Düsseldorf Üniversitesi öğrencile- n v den ve eski ASTA yöneticisi Abi- dn, Almanya üniversitelerindeki ör- gıtlenme biçimini anlattı: ASTA yö- nftimi için her yıl bir kez biitün öğ- reıcilerin oy kullandığı bir seçim ya- pıır. Bu seçimlere, siyasi partilerin gifiçlik kollan ve onlann dışında her- k s ve her grup katılabilir. Seçimin so- mnda bir öğrenci pariamentosu olu- ş/. Bu parlamento ASTA yönetimi- nseçer. ASTA yönetimi, öğrencile- rii taleplerini savunur, yayınlar çıka- nyeni gelen oğrencilerin okula uyu- rrj için çalışmalar yürütür. Aynı za- mnda siyasi, kültürel etkinlikler dü- zeiler. !)ğrenciler okul yönetimine şu şe- Alman Öğrencilerinin Siyaset Pratiği... kilde katılıriar Üniversitede temel ka- rarian alan organın adı 'senafo'dur. Senato, öğretim üyelerinin, oğrenci- lerin, üniversite personelinin seçtiği temsilcilerden oluşur. Senato üyele- rinin üçte ikisi öğretim üyeleri, diğer üçte biri ise öğrenciler ve diğer üni- versite çalışanlandır. Rektörü sena- to seçer. Bu seçim kesindir ve bu se- çime ne siyasi iktidarlar ne de baş- ka bir üst kurum kanşamaz. Üniver- sitelerözerktir. Rektör kendi yardım- cılannı ve bölüm başkanlannı da se- nato onayı yoluyla atar. Üniversite rektörlerinin oluşturdu- ğu bir üst karar kurulu daha vardır. Bu kurul üniversitelerin içişlerine kanş- maz. Bu kurulun görevi daha çok ko- ordinasyon nrteliğindedir. Genel yö- netim kurallannı ve bilimsel çalışma kurallannı belirler. Hükümetle ve mil- li eğitim bakanlığıyla ilişkileri düzen- ler; Üniversitelerde her grup, her siya- si akım istediği gazeteyi, bildiriyi, ki- tabı, dergiyi çıkanp özgürce dağıta- bilir. Buralarda herhangi bir müda- hale olmaz. Polis üniversiteye gire- mez, zorunlu olarak girmesi gerekti- ğinde silahsız ve şapkasız geiir. Bir üni- versite rektörü, siyasi baskı amacıy- la polis çağırmaya kalksa, zaten onun yönetimi o anda sona erer. Çok bü- yük tepki görür. • • • Almanya eğitim geleneğinin en ö'nemli ayaklanndan birisi, üniversi- telerde ve hatta liselerde, siyasi akım- lara kadro yetiştirmektir. örneğin şu anda Almanya politik yaşamının ön- de gelen birçok ismi geçmişte üniver- sitelerde ASTA yönetimlerinde yetiş- tiler. Başbakan Gerard Schröder, eski bir Juso (Alman SPD Gençlik Kolu) Başkanı ve ASTA yöneticisidir. Alman siyaset dünyasının ünlülerinin mutlaka böyle bir geçmişi vardır. Alman sisteminin, Türk sistemiyie karşılaştınlması ilginç olabilir. Türki- ye'de partilerin ciddi bir gençlik ör- gütlenmesi geleneği yoktur. Hele de üniversitelerde yasak ve baskılar ne- deniyle bu hiç mümkün olamaz. Türk siyaset dünyasının birçok ismi, üni- versite ve gençlik yıllarında siyasi, kültürel ve sosyal etkinlikler içinde yeralmamıştır. Bu nedenle siyasi ya- şama girdiği andan itibaren, bir alt- yapısı ve hazıriığı olmadığı için inti- bak zoriuğu çeker. Bu nedenle top- lumu anlaması da çok zordur. Almanya'da ise siyasi örgütlenme gençlikte başlar. Partiler ve üniversi- teler, bu örgütlenmeyi ortaklaşa bi- linçli bir hazırtık olarak ele alıriar. Bu çalışmalar için maddi kaynak aynlır, siyasete yatkın gençler daha o yıllar- da ortaya çıkmaya başlar. Sağlam bir demokratik geleneğin ve siyaset biçiminin altyapısı bu şekilde hazır- lanır. Parti kadrolan ve yaşamın diğer alanında çalışacak insanlar böyle bir sistemli eğitimletercihlerini yapariar. • • • Alman sistemini izlerken Türkiye'nin eğitim ve üniversiteler sisteminin ne- den çıkmaz içinde olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Türkiye'deki sistemin ana mantığı, yasaklar ve tabular üze- rine kuruludur. Üniversitelere siyase- tin sokulmaması bir marifet sayilır. Bir yandan her türlü ırkçı ve gerici siya- si fikirler gençlere zoria ve eğitim yo- luyla aşılanır, ama gençlerin kendi öz- gür iradeleriyle tercihler yapmaları zorbalıkla önlenir. İlginç noktalardan birisi ise rektöriük seçimi. Almanya'da öğrenciler ve üniversite memurtan da bu seçimlerde söz sahibidir. Türki- ye'de ise bırakın öğrencileri, memur- ları, öğretim üyeleri bile özgürce ken- di seçimlerini yapamazlar ve sürekli YÖK'ün tercihleri altında ezilirler. Ne- den oğrencilerin örgütlenmesi zarar- lı olsun ki! Düsseldorf'ta yaptığım söy- leşi sırasında tanıdığım gençler, bu sistemin çok daha iyi olduğunu dav- ranışlarıyla ve düşünce üretebilme alışkanlıklarıyla gösteriyorlardı. 2000 9 Lt YILLARDA ERDAL ATABEK Karnelerdeki Kırık Notlan... Her karne döneminde yetkililerin demeçleri, ba- sında yer alan uzman uyanlan hep benzer şeyle- re dikkat çeker "Çocuklannıza kötü davranmaym, onlann gururlannı kırmayın, kınk notlan düzelte- bilecekterini söyleyin." Bu uyanlar, karne dönem- lerinde evlerde yaşanan olaylara, onlann ardından gelen acı sonuçlara karşı yapılmaktadır. Kınk not- lan gören öfkeli aile büyüklerinin çocuğa karşı gös- terdiği şiddetin acı sonuçlan her karne dönemin- de yaşandığı için bu uyanlar yerinde olmaktadır. Ama madalyonun öbür yanına hiç değinilmemek- tedir. Kamedeki kınk notlann anlamı nedir? Neden çocuklanmız eğitimde bu denli başansızdır? Yapılan bütün araştırmalar, ülkemizdeki eğitimin genel değeriendirmesindeki başansızlığı ortaya koymaktadır. Matematik ve fen derslerinde genel bir başansızlık vardır. Sosyal bilimlerdeki durum da farklı değildir. Anadil eğitimi de başansızdır. İkinci dil eğitimi de pariak değildir, üçüncü dil hemen he- men yoktur. llköğretimin başansızlığı lisede de sür- mektedir. Üniversite eğitimi de böyle bir temelde orta düzeyde meslek insanlan yetiştirmekten öte- ye gitmemektedir. Her alanda başanlı pariak öğrenci sayısı çok azalmış durumdadır. oğrencilerin öğrenme güdü- leri (motivasyonlan) giderek azalmaktadır. Konulara ilgi duyma, merak etme, araştırma, 'Bakalım öyle mi?' türü farklı düşünme, olumlu kuşku geliştirme, seçenek oluşturma, başka tür- lüsünü yaratmak isteme gibi biigi ışleme gücü öğ- rencilik yıllannda görülmezse ne zaman görüle- cektir? 7 ile 15 yaşlar arasındaki ilköğretim yıllan zekâ işlevlerinin en açık, sınırian en geniş, yeni ufukla- rayönelen dönemi değil midir? Büyük yelkenli kor- san gemilerine binip de açık denizlerde gezmeyi, define adalanna gidip gizli demir sandıklan bulma- yı hayal etme yaşlan bu yaşlar değil midir? Hadi, bu elektronik dönemde 'defineadası'r»n yerini in- ternet sitelerindeki 'gizli gezegenler' almış olsun. Gene de bu yaşlar, öğrenmenin en güçlü yıllan de- ğil midir? Nedir ilköğretimdeki bu bıkkınlık? öğrenciyi böy- lesine konulann dışına iten, öğretmeni bezdiren, ba- şansızlıkla sonuçlanan bu yıllann gizi nedir? Oku- mayazma bilmek, birölçüde basit matematiği öğ- renmek, biraz fen bilgisi, biraz sosyal bilgiler, ya- nm yamalak ikinci dil eğitimi yeterii midir? Her şeyi bir yana bırakalım, biz çocuklanmızı okur-yazar yapabiliyor muyuz? Ne demektir okur- yazariık? Okuma ve yazmayı bilmektir, değil mi? Çocuklanmız okumayı biliyor da ne okuyor? Yaz- mayı biliyorda ne yazıyor? Gerçekten toplumumuz okuma bilip de ne okuyor? Okuma bilmek ne de- mektir. Okuma bilmek, bir yazıyı okumayı bilmek, o yazının ne anlattığını anlamak, sonra da bu an- ladığından bir sonuç çıkarmak, o sonucu da ak- lında gerektiği zaman işe yarar biçimde tutmak değil midir? Okumayı bildiğiyle övündüğümüztop- lumumuzda bunu yapabilen 'okuyabilir" sayısı aca- ba yüzde kaçtır? Bizim toplumumuzda 'okuma', göz gezdirme, okuyup geçme, şöyle bir göz atma- nın ötesine geçememiş durumda. Bunu da en iyi Tün<çe öğretmenleri' biliyor ve Öğrenci kayıtsız- lığı karşısında ellerinden geleni yapmak için uğra- şıyoriar. Okumayı gerçek anlamda öğrenmemiş birtoplumda 'anlama' ne düzeyde olabilir? Onun için de iş ezberiemeye kalıyor. Okuyup anlamayı başaramayan bir öğrenci hiçbir konuda başanlı olamaz, öyle de oluyor. Yazmaya getelim. Bizim toplumun 'yazı yazmak' edimiyle başı hiçbir zaman hoş olmamıştır. Nede- ni de yazmanın gerçekten çaba isteyen bir iş ol- masıdır. Okuduğu kitabın yanlanna not almaktan tutun da, birtoplantıda not almak, günlük tutmak, yazmayı denemek, yazı ile düşüncelerini, duygu- lannı saptamak, sonra bunlar üzerinde düşünmek, değişiklikler yapmak, birolayın raporunu yazmak, özetini çıkarmak gibi 'zihinselişleve dayalı' işler bi- zim toplumun sıkıcı bulduğu işlerdir. Ama işte bu sıkıcı 'okur-yazar' işleri, ne çare ki 'öğrenme ba- şansı'nın artın anahtandır. Günlük gazete okuma- yan, dergi okumayan, kitap okumayan, dahası okuduğundan ne anladığını düşünmeyen, ne an- laması gerektiğinden haberi olmayan, neden an- laması gerektiğini yaşamı boyunca da düşünme- yecek olan bir insanın ne gibi bir 'öğrenme başa- nsı' olabilir. 'Kamedekikınk notlar'dan çok daha önemli olan bu konular ise ne yetkililerin üzerinde durduğu ko- nulardır ne de uzmanlann dikkat çektiği işler. 'Kı- nk not getirdi' diye çocuğunu aşağılamak ile döv- mekten başka şey bilmeyen babaların durumu ise aslında sonuç değil nedenlerdir. Kanımca işe her şeyden önce 'okuma yazma eğitimi' ile başlamak gerekiyor. e-mail: erdalataka superonline.com faks:0212-51390 98 RahmiKumaş'tan MileteSeslenişetepki: Gül kendisine başvekil desin tstanbul Haber Servisi- Eski Türk Dil Kurumu üyesi ve eski CHP Trabzon Milletvekili Rahmi Kumaş, Başbakan AbduOah Gül'ün "UhısaSesleniş" programınm admı "MaJeteSesteniş" olarak değiştirmesini eleştirerek "Saym başbakan o zaman kendisine'Başvekil' demeh"" göriişünü savundu. Rahmi Kumaş, yazılı açıkJamasuıda Abdullah Gül'ün konuşmasında kimi öz Türkçe sözcükler kullandığmı. bunlarm eski karşılıklanm tercih etmediğini belirtri. Gül'ün buna karşm programın ismini degiştirdiğini kaydeden Kumaş, "Başbakan kendisine başvekil, korkmazsa sadrazam demetiydi" açıklamasında bulundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle