Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 ŞUBAT 2003 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MITMTAZ SOYSAL
Kalkan Delenler
MAKEDONYA'DAKİ yerin adı hemen âklınjzb
gelse de, şu günlerdekı konunun _ Üsküp
yakınlanndaki KaİKandelen denen o şirip kasabayla
ilgsi yok.
Ama, Bağdat'la var. Çünkü, Amerika'nın olası
bombardımanına karşı göğüslerini siper ederek
savaşın haksızlığını göstermek amacıyla- Irak'a
gidenlere hep bu "kalkan" sözcüğü kullanılıyor.
Canlı kalkan olanlann yaşamlannı tehlikeye atarak
mazlum Irak halkını kofuyacakJan söyleniyor. Umulan,
ortaya konacak insan yaşamı gibi bir üstün değerin
Bush ve çevresindekilen aslında petrol amacıyla
başlatmak istedikteri savaştan vazgeçirmesidir.
Vazgeçip vazgeçmeyeceklerini göreceğiz.
Bir devlet adamına sorulduğunda, "Bu gibi
nedenler Amerikalıları vazgeçirmez" demiştı,
"keikanlararasında Amenkalıyoksa" diyeekleyerek.
Tabii, o zarnan da sormak genekirdi: Amerikalılann
canı can da başkalannın ve hele Iraklı masum çoluk
çocuğun canı patiıcan mı?
Kalkan sözü, şu günlerde Annan Planı'nı
savunmak için canlarını siper edercesine
uğraşanlan, mitngden mitinge, toplantdantoplantıya
koşuşanlan, kalemlerine sanlıp ortaçağ şövalyeleri
gibi düello edenleri de akla getiriyor. Böylesine bir
seferberlik içındedirter plan yandaşlan.
Ranı birtoplumun ve devletin geleceği için tehlikeli
görüp onu düzeltmek için vuruşanlan anlamak
mümkün ama, doğrusu onu savunmak, hoş gösterip
kabul ettirmek ve bolca ödün verdirmek için
uğraşanlan anlamak kolaydeğil. Sayın Demirel'in
geçen gün söyledıği gibi, müzakere edenler "Niçin
ödün vermiyorsunuz?" diye sıkıştınlamaz, "Niçin
ödün veriyorsun?" diye sıkıştınhr.
Oysa, dün Sedat Ergin "Tuhaf Bir Kıbrıs
Pazarlığı" başlığıyla tam bu konuyu ele alıp
adadaki müzakerelere ilişkin olarakTürktakımının,
dağınıklıktan öte, kendi içindeki görüş aynlıklanndan
da "mustarip "olduğunuyazmaktaydı: "Müzakereler
sürerken takımın en kilıt oyunculan arasında görüş
aynlıklan var."
Gerçekten, "takım" denince eğer dışa karşı sık
sık vurgulandığı gibi Ankara ve Lefkoşa arasındaki
bütünlük kastediliyorsa, bu söze "yanlış" demek
çok zor.
Olması gereken o bütünülk içinde kimlerdir "en
kilit" oyuncular? Lefkoşa'daki müzakere heyeti,
arkalanndaki Cumhuriyet Meclisi, ıktidar partisi ve
muhalefet ile Ankara'daki devlet başkanı, siyasiler,
yani Meclis, hükümet, iktidar partisi, muhalefet,
asker, Milli Güvenlik Kurulu değil mi?
Herikitaraftaki kamuoyunun dağınıklığı biryana,
bu "kilit oyuncular" arasında tam bir bütünlük
olduğu söylenebilir mi? Tutumunu değiştirmeyen
KJerides'in arkasında Ulusal Konsey ve Simitis var;
Lefkoşa'daki Türk müzakere heyetının kalkanı
nerededir, kimlerdir?
Yoksa, o heyet üzerine dünyanın oklan yağarken
kalkan delenler mi sarmıştır ortalığı?
'Bursa Söylevi' Yok Sayılmak tstenmişti...
Yıllarca elden ele dilden dile dolaşan Bursa Söylevi
gazeteci Rıza Ruşen Yücer'in 1947 yılında yayımladığı
"Atatürk'e Ait Bir Kaç Fıkra ve Hatıra" adlı yapıtında
yer aldı. Demokrat Parti'nin 1949 İzmir tl Kongresi'nde
okunan ve gazetelerde yayımlanan Atatürk'ün bu
konuşması 1958 yılında Ulus gazetesinde çıkınca
hakkında dava açıldı.
YaşarÖZTÜRK<»/(/fe
ca Atatürk:
"Bursa gençliği ne demek, ül-
kede parça parça. yer yer genç-
Kk yoktur, sadece ve toplu olarak
Türk gençliği vardır. Türk genç-
liği devrimkrin ve rejimin sahibi
ve bekçisidir. Bunlann gereğine,
doğruluğuna herkesten çokinan-
mışür, rejimi ve devrimleri be-
nimsemiştir. Bunlan zayıf düşü-
recek en küçük ya da en büyük
bir kıpıru ve bir hareket duydu
mu' Bu ülkenin polisi vardır,jan-
darması vardır, ordusu vardır, ad-
liyesi vardır' demeyecektir. He-
men müdahale edecektir» efle,
taşla, sopayla ve silahla, nesi var-
saonuniakendieserini koruyacak-
ür. Poüs gelecekür, asıl suçhüan
bırakıp suçhı diye onu yakalaya-
caknr. Genç "Polis henüz devri-
mın ve cumhuriyetin polisi değil-
dır' diye düşünecek, ama aslayal-
varmayacaktır. Mahkeme onu
mahkûm edecektir. Vme düşüne-
cek: " Demek adliyeyı de ıslah et-
mek, rejune göre düzenlemek ge-
rek...' Onu hapse atacaklar. Ya-
sal yoldan itirazlanru yapmakla
birtikte bana, Ismet Paşa'ya telg-
raflar yağdnıp hakh ve suçsuz ol-
duğu için sabvcrimeane çahşılma-
smı, kayuıhnasmı istemevecek-.
Diyecek ki: 'Ben inancımın ve
kanımın gereğini yaptım. Müda-
halemde ve hareketimde haklı-
yım. Eğer buraya haksız olarak
gelmişsem bu haksızhğı yaratan
I
Şubat 1933 günü (yet-
miş yıl önce bugün) bir
grup yobaz, Türkçe eza-
nı bahane ederek Bur-
sa'da başkaldırmaya ça-
hştı. Önce Ü VakıfMüdürû ile gö-
rüşen genciler vilayete yürüdü.
Toplu halde vılayet kapısında ye-
mekte olan valiyi beklemeye baş-
ladı. Olay telgrafla Ankara'ya
iletildi: "Bursa'daırticavar!"
Bu sırada Anadolu gezisinde
olan Atatürk olayı Ege'de duy-
du. Gezı pogramnıı değiştirdi ve
Bursa'ya doğru yola çıktı. Tûr-
ldye Cumhuriyeti ve devrimleri-
nin korunması için canını veren
Kubilay olayı ile gencihk konu-
sunda çok duyarlılaşan Atatürk,
tren makinistine "Daha çabuk"
diye buyurdu. Gün doğmadan
trenden uıdi ve Bilecik'ten oto-
mobille yola düştü. Atatürk sa-
bah Bursa'ya vardı. Yetkililer-
den bilgi aldı. Olayı soruşturma-
ya başladı.
Incelemelerini tamamlayan
Atatürk'e Bursa'dan aynlmadan
önce Çekirge Köşkü'nde onuru-
na bir yemek verildi.
Aralannda gazeteci Rıza Ru-
şen Yücer ile Musa Ataş'ın da
yeraldığı 13-14 kişinin bulun-
duğu yemek sırasında Atatürk'e
"Bursa Gençliği bu olayı he-
men bastıracakü, ama zabıta
ve adlh-eye olan gfiveninden ötü-
riL." diye bir açıklama yapılın-
nedenleri ve etmenleri düzelt-
mek de benim görevimdir.' tşte
benim anlariığım Türk Genci ve
TürkGençliğPdedi.
Yıllarca elden ele dilden dile
dolaşan Bursa Söylevi gazeteci
Rıza Ruşen Yücer'in 1947 yılın-
da yayımladığı "Atatürk'e Ait
Bir Kaç Fıkra ve Hadra" adlı ya-
pıtında yer aldı. Demokrat Par-
ti'nin 1949 tzmir tl Kongresi'nde
okunan ve gazetelerde yayımla-
nan Atatürk'ün bu konuşması
1958 yılında Ulus gazetesinde
çılanca hakkında dava açıldı. Ve
bu konuşmanın Atatürk'e ait ol-
madığı, Statin ya da Lenin'uı sö-
zü olduğu karalamalan başladı.
Bu tartışmalara son noktayı
Türk Devrim Tarihi Enstitüsü
Müdürü Prof. Dr. Afettnan koy-
du. Bu konuşmaya tanık olan
ikinci gazeteci Musa Ataş'tan
ilginç notlan dönemin Milli Eğı-
tim Bakanı tbrahim Öktem'e
TBMM'de Senato'da bir soruya
yanıt olarak sunulmak üzere gön-
derdi.
Notlarda Musa Ataş, meslek-
taşı Rıza Ruşen Yücer'in yaz-
dıklannın doğru olduğunu söy-
ledi. Atatürk'ün o gün başka ko-
nuşmalar da yaptığını ekledi.
Belediye Meclisi salonunda
gençliğe Atatürk "Bu olayönem-
tt-vienısd bir hareketdegOdir.tr-
tica içeriği de yoktur. Fakat size
şunu bfldirevim kuünlü Menemen
olayı, devrimlerimize karşı yönel-
tüen bir hareketi önkyecek Türk
gencininvar olduğunu göstemüş-
tir. Kubilay. genç ve kteaBst bir
yedek subay. kendisini bu uğur-
da feda etmişti. Onu örnek aJm.
Herhangi bir irtka hareketi olur-
sa bunun karşısında daima siz
bulunacaksunz. Çünkü devrim-
lerimizi ve Türkiye Cumhuriye-
ti'ni size emanetettkn. Hangi şart-
laraltmdaolursa otsun hiçbir dev-
kt gücüne dahidayanmadan bun-
lan siz koruyacaksınız. AlacağV
nızgüçbütiin ulusundur. Böyleha-
rekederde sizi pervasızca dahi ol-
sun bunlann karşısında görmek
Türkulusunun daen büyük inan-
CKhr" diye seslendı.
Bursa Çehk Palas'ta yemekte
"Devletinjandarması vardır, ad-
Byesivardır, polisivardır. Fakatyal-
mzbunagüvenerek pasifkalmma-
ması gerekir. Böyle hareketler
karşsında her zaman gençleri ön-
de görmek isterim. Gençük, dev-
rimkrimizin bekçisidir'1
dedi.
Gazetecilere de şu demeci ver-
di: "Bursa'yagekfim.ol» hakkm-
da ügüüerden bilgi akhm. Ger-
çekte olaym fazla bir önemi yok-
tur. Cahü gericfler herhalde Cum-
huriyet adhyesinin pençesinden
kurtulamayacaklardır.Olayadik-
katimizi özelükle çevirmemizin
nedeni, dini siyasete ve herhangi
bir kışlartmaya vesûe yapacak-
lara asla hoşgörü göstermeyece-
ğimmn bir daha anlaşdmasıdır.
Sorunun özü din değfl, dfl'dir. Ke-
sinükle bifinmehdir Id Türk ulu-
sunun ulusal dih" ve uhısal benü-
ğitüm yaşanosmda temd kalacak
ve hizmetinde olacakür." Resmi
kayıtlara da bu demeç geçti.
Büyük Söylevi'nin sonunda her
konuşmasında ulusu, devrimleri-
ni ve cumhunyeti gençliğe ema-
net etuğını vurgulayan Atatürk'ün
Bursa Söylevi olarak belleklere
yeıieşen konuşması 24Ekim 1966
tarihinde Türk Tarih Kurumu
tarafuıdan da onaylandı. Bu ara-
da Bursa Söylevi'ni söyledikleri
için 9'u Mersin Anamur'dan ol-
mak üzere 16 öğretmen görevden
aluıdı. Bunlann hakkını savnu-
mak da Atatürk'ün devrimleri-
nin yılmaz bekçisi olan bir gen-
ce Prof. Bahri Sava'ya düştü.
Kıbns'taki Genç Türkler, Uyanın!..
TUNCELİKADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1992/34
KararNo:2002 96
Davacı Zeynel Çıkıcı ve Onnan ldaresı tarafın-
dan, davalı Hasan (Çakıcı) Moroğlu aleyhıne mahke-
memizde açılmış bulunan kadastro tespıtine itıraz
davasıntn yapılan a<ık yargilaması sırasında venlen
ara karan gereğınce
Bütün aramalara -ağmen adresi tespit edilemeyen
Tunceli merkez Sûtlüce köyûnden Hasan (Çakıcı)
Moroğlu mirasçısı Kemal Çakıcı'ya onnan idaresinın
temyız dilekçesınu tebliğıne karar venlmış olup
temyız dılekçesınin '«bligat yerine kaım olmak üzere
ilanen tebliğıne ilam tanhınden itibaren 15 gün sonra
tebliğ edilmış sa\ılacağı ilanen teblığ olunur
21 1.2003 ' Basm 4126
Aydm OLGUN Gazeteci - Yazar
G
eçen yılın son on gününü Ada'da
Kıbns Türk'ünün nabzını yoklaya-
rak geçirdim.
Gözlemlediğim ve duyduğum olaylar;
Türkiye aleyhindeki düşmanca faaliyetler,
Sayuı Denktaş'ı hedef alan ahlaksızca sal-
dınlar ve bu saldmlann temelinde Rum pa-
rasının yattığı yolundaki yogun söylentiler
karşısmda şaşlona döndüm, yüzüm kızar-
dı.
Bu arada özellikle Türkiye ve Denktaş
karşıtı oluşumlann bizzat bazı Kıbnslı si-
yasiler tarafindan yaratıldığını, bunlann ba-
şında da \L Aü Taîat, Mustafa Akma ve ga-
zeteci Şener Levent'in geldiğini gözlemle-
dim. Bazı öğretmenler de bu konuda siya-
setçilerden aşağı kalmıyorlar!
Türkiye'yi işgalci olarak gören, Türkiye
pasaportunu aşağılayan, her firsatta Türki-
ye'yi "^gakâ", Saym Denktaş'ı da "hain"
olarak nitelendiren bu kişiler ve yandaşla-
n yazık ki bu faaliyetlerini hiçbir yasal en-
gelle karşılaşmadan pervasızca sürdürüyor-
lar, hatta Türkiye'deki bazı özel televizyon-
larda da boy göstererekSÖvüp sayıyorlar, top-
lumu tahrik ediyorlar! Bunlann verdiği za-
ran yabancı ajanlann dahi veremeyeceği
açıkttr.
Kıbns'ta gözlemlediğim en önemli olgu,
toplumun, özellikle işsiz gençlerin AB'den
gelecek yeşil dolarlar masalı ile kandınlma-
sı oldu.
Yaşlan 35-40'ın üstünde olup geçmişte
Rumlann yarattığı facialan, alçakça katle-
dilen on bınin üzerindeki kardeşlerini unut-
mayan kesim ise olanlan şiddetle lonıyor-
lar ve bu olaylann meydana gelmesinde
Eroğhı hükümetinin pasif tutumunun etken
olduğunu söylüyorlar ve bu arada soruyor-
lar: Güvendiğimiz Türkiye'miz nerede?...
Bu karmakanşık atmosfer içinde halkın
dilinde bir de Rumlann dağıttığı paralar
var!
Azgın muhalefetin düzenlediği toplantı-
larda ve mitinglerde 10-15 yaşlanndaki ço-
cuklara on milyon TL. karşılığı pankart ve
flamalar taşıttmldığmı bizzat gördüm! Mey-
danlarda binlerce AB bayrağı, flama ve pan-
kart sallanmasının pek ucuza mal olacak
işler olmadığı açıktır.
Bu gösteri ve mitinglerde polisin ve gü-
venlik güçlennin kaybolduklan, görevli sav-
cılann dahi ortada gözükmediklen bir ger-
çektir! KKTC Içışleri Bakanlığı'nın bu gi-
bi gösterilere neden izin verdiği de ayn bir
ilginç konudur.
Artık işin şakaya gelir yam kalmamıştır.
Kıbns Türk'ünün geleceği üç beş kendini
bilmezin eline bırakılamaz. Dileğimiz, Kıb-
ns'taki Türk gençliği, geçmişi iyi öğrensin,
kısa vadeli çıkarlara aldanmasın.
TürklükJerine güvensinler...
filmmor
kadın filmleri
festivaii
,. gı üniversite
-ansizküttür rs
OSsetYapımevi
Sekiztnci Sanai
Rcctirnp
Araraı Hotei
Tekne Mimaıiık
Franaz Költür MerkajS
Bilgi Üniversîtesı
Kadın Kûftür vs tletiş»
Uçan Süpürge
Femınist Kadın Çevre
fiskos Kadınlar Çevre
ve Ijfetme Kooperabfı
film
mor
Koşun Yiğitler Amerikan îmdadına!..
Erol
BD'ye niçin üs
veraıemeliyiz ve
ie savaşa katıl-
mamalıyız!..
• Atatürk, "Mffletha-
yaö tehükeye düşmedik-
çe, savaş bir cinayettir"
dediği için...
• Askerlerimiz Irak'ta
canlarını yitirirlerse (hp-
kı Kore'de olduğu gibi),
şehit bile sayılamayaca-
ğı için. Çünkü vüksekbir
ülkü uğnına savaşırken
ölenkre şehit denir. On-
lar orada yaşamlannı yü-
ce bir ülke için değil,
ABD'nin çıkarlan için
yitirecekler. Biz de on-
lara burada çok görkem-
li cenaze töreni düzenle-
yeceğiz.
• Bazı Amerikan uşak-
lan,ABDveTürkiye'nin
NATO üyesi olmalann-
dan dolayı ABD'ye des-
tek vermemiz gerektiği-
ni yumurtluyorlar. Koca-
man bir yanlıştır bu çün-
kü NATO'ya bir saldın
söz konusu olmadığı için
böyle bir yükümlülüğü-
müzde yoktur!..
• O ABD. Kıbns Ha-
rekâtı nedeniyle bize yıl-
larca süah ambargosu uy-
gulamıştı. Bu yaptığı bü-
yük bir haksızlıktı. Çün-
kü biz Kıbns'a uluslara-
rası antlaşmalara daya-
narak çıkmıştık. ABD
ise, hiçbir antlaşmaya da-
yanmadan Irak'ı işgale
hazırlamyor. Daha önce
Panama'ya sakhrdığı için
ABD, saldm dolayısıyla
BM'den kınama cezası
aunıştı. Ancak Türkiye
bu karara katılmamıştı.
Çünkü dışişleri bakanı o
dönemde büyük devlet
adamı (!) Mesut Yıl-
maz'dı. Şimdi biz de o
süah ambargosuna karşı-
lık, ABD'ye destek ver-
meyerek onurlu bir dış
siyaset davranışı göster-
meliyiz.
• "War is good for
Americaneconomy". Bu
başhğı 1969-70 yıllann-
da ABD'de görevliyken
bir Amerikan gazetesin-
de görmüştüm. Evet,
Amerikan ekonomisi için
savaş gerekliymiş. Ama
binlerce insan ölecekmiş,
önemli mi? Önemli olan
ABD ekonomisinin güç-
lü olması, silah tüccarla-
nmn çok çok para kazan-
ması!..
Unutuhnasm ki İkinci
Dünya Savaşı öncesi, ilk
kez"HeflffiÜer!"diyen
ünlü Alman sanayici
Krupp'tur. Bu canı, sava-
şın başiaması ve uzn sür-
mesi için büyük çaba gös-
termiştir. Savaş sayesin-
de çok sayıda araç gereç
ve silah satarak çok pa-
ra kazanmıştır.
Ya işte böyle... "Ko-
şun yiğiderAmerikan im-
dadma!" Dilerim koştur-
mazlar yiğitlerimizi.
PENCERE
İster Istemez...
Sakallı Celal'in ünlü özdeyişini geçenlerde bu
köşede anımsatmıştım:
"- Bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkün-
dür."
Şiar Yalçın telefon etti:
- llhan, Sakallı CelaJ o özdeyişi divan edebiya-
tında bir beyitten almış...
- Yokcanım!..
Yalçın okudu:
"Cehlın ol mertebesi sehl olmaz
Kispsiz ta o kadar cehl olmaz"
Peki, iki deyiş birbirini tam anlamında karşılıyor
mu?..
Erbabı karar versin.
Geçenlerde bir sofrada Şiar'la buluştuk, her za-
manki gibi attı tuttu:
- Dilimize otunmuş kelimeleri neden atıyoruz ca-
nım, 'cevap' varken 'yanıt'/ kullanmaya kalkışmak
bence gereksiz bir şey...
•
Hasan Âli Ediz derdi ki:
"- Sözcükler üzerinde düşüneceksin!.."
Lafını sürdürürdü:
"- Yazarken ilk elde aklına gelecek sözcükyerii
yerine oturmayabilir, daha iyisini bulmak için ça-
ba harcayacaksın..."
Eklerdi:
"- Olmazsa yaratmaya bakacaksın!.."
Ediz başından geçen tatlı bir olayı anlatırdı, Rus-
ça'dan çeviri yaparken bir deyişin karşılığını ara-
mış, Osmanlıca'da 'gayri ihtiyari'yi bulmuş...
Peki 'gayri ihtiyari'rim Türkçesi ne?..
Bulabılirsen bul!..
Günler geçiyor, sorunun çengeli Hasan Âli'nin ka-
fasına takılıyor, yerken, içerken, yürürken, gezer-
ken, durmadan aranıyor...
Bir gün tramvayın arka sahanlığında bağıra ça-
ğıra konuşan iki bıçkından biri ötekine:
- Ulan, demiş, istemeyerek herifi temizleyecek-
tim.
Hasan Âli'nin kafasında şimşek çakmış:
"İstemeyerek.."
Sonra bir şimşek daha:
"Elimde olmadan.."
"İster istemez.."
•
Dil tartışmaları bugünkü Türkiye'ye yakışıyor
mu?..
Zorbirsoru bu...
Televizyon kültürü hayatımıza tam anlamında el
koydu, karşı durulması olanaksız bir yozlaşma or-
talığı sardı, gazete köşelerinde Türkçe'yi yanlış kul-
lanmak marifet sayılıyor; Amerikanca'nın saldınsı
önüne geçilemez bir yıkım yaratıyor; yabancı söz-
cükleri yeğlemek alışkanlığa dönüştü; geçenlerde
yazmıştım, manken 'şeffaf'yada 'saydam'giyine-
cek değil ya, 'transparan 'ı yeğliyor; gazetelerin ha-
berlerinde Türkçe kıyımı doğal sayılıyor...
Peki bu gidişatın sonu ne?.
•
Umutsuzdeğilim..
Gerçi Türk'ün ortalama eğitim süresi üç yıl..
öğretimi dışlamış bir toplumda mı yaşıyoruz?..
Hayır!..
Anadolu'nun her yanında üniversiteler boy atı-
yor, yüksekokullaraçılıyor. Gerçi bu açılışlan yeter-
siz bulmak da doğru biryaklaşımdır; ama, ben Tür-
kiye'nin gelişmesini engelleyebilecek bir güç dü-
şünemiyorum; bugünkü darboğaz aşılacaktır.
Ibrahim Alaettin 'Mütareke Yıllan'nĞa gençle-
re şöyle seslenmiş:
"Ufku pembe gören gözlerin sakın
Bugünkü bulutla siyah olmasın
Hakikat doğacak güneştir inan
Mümkün mü bu gece sabah olmasın"
KAYSERİ2. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 2003'21
Davalılar Nazıre Akyurt ve Nevin Gökalp'in malıki
olduğu Kayseri ilı, Melikgazı ilçesi, Anbar Mahallesı,
196 parsel sayılı taşınmazın 1.466.10 m2'lik kısmı
daımı irtıfak hakkı 1.466.100.000 -TL bedelle davacı
Botaş AŞ lehine kamulaştırılmak üzere mahkeme-
mızde değer tespıtı ve tescil talebi ile açılan davanın
yapılan tensibi sırasında kamulaştırma karanna karşı
ilan tanhinden itibaren ıdan yargıda ıptal davası, adli
yargıda maddi hatalara karşı düzeltım davası açılabi-
leceği; açılacak davalarda husumetin Botaş AŞ'ye yö-
neltileceği ve mahkemece tespit edilen değerin hak
sahibi adına Kayseri TC Ziraat Bankası şubesine yatı-
nlacağı, idari yargıda dava açılan yürütmeyi durdur-
ma karan aldıklannı belgelendirmedikleri takdirde
kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve taşınmazın
kamulaştırma bedelı üzerinden davacı idare adına irti-
fah hakkının tescil edıleceğı, konuya ve taşınmaz ma-
lın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerin ilan ta-
rihinden itibaren 10 gün içinde mahkemeye yazılı
olarak bildırmelen ilanen duyurulur. Basın: 4589
Sevgi l i ler Günü
(St. Valentine's Day)
14 ŞUBAT
1st(3.6cm.)X5cm.!
»ilaılar 50.000.000 TL (KDV dahü)
1 st (3.6 cm.) X 2.5 cm.'lik itanlar 30.000.000 TL (KDV dahü)
Sevgi sözcükleriniz, sevgi dolu bir günde
Cumhuriyet ile ulaşması gereken
"sevgiliye..."ulaşacak.
(Son [«zenssyon tarta 7 Şubat 2003 Cun> Saat 16J»)
Bfeııçiı ıÇağnUp
PubfMeda : Tj*x4 Cad 39/41 Cağ*A/-faafiW
Telefon : C212 513 84 50 • 6 " 512(6 » 552-555,
Fate : Ç2121513 54 63
TÜRKİYE ÇEVRE VAKFI, 25 YAŞINDA
Bugün, 1 Şubat. TÇV, 25 yaşında.
25 yıldır, istikrarh bir gönüllü kuruluş örneği verdik.
Klasik vakıf anlayışının dışına çıkmadık. Hiç bir siyasî
gnıbun, uç akunın peşine düşmedik. Hiç bir holdinge sırtımızı
dayamadık.
Hukuka ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temel felsefesine her
zaman bağlı kaldık ve kalacağız.
Medenî bir hayat tarzının, sağlıklı, düzenli ve güzel bir
çevrede gerçekleşeceğini, Türkiye'nin ancak bu anlayışla daha
güçlü olacağım, daha iyi günlere ulaşacağım biliyoruz.
Uluslararası gelişmelerdeki en önemli faktörlerden birinin,
çevre değerleri ve doğal kaynaklar olduğuna inanıyoruz ve
bütün kadroların bunu anlayabilmesini bekliyoruz.
Kişi veya kuruluş olarak, değişik, modern ve yararh bir
toplum hizmetine katkıda bulunmak isterseniz, bizi
arayabilirsiniz.
www.cevre.org E-posta: [email protected]
Telefon: 0 312 425 55 08, Faks: 0 312 418 5118