08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 ŞUBAT 2003 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MITMTAZ SOYSAL Kalkan Delenler MAKEDONYA'DAKİ yerin adı hemen âklınjzb gelse de, şu günlerdekı konunun _ Üsküp yakınlanndaki KaİKandelen denen o şirip kasabayla ilgsi yok. Ama, Bağdat'la var. Çünkü, Amerika'nın olası bombardımanına karşı göğüslerini siper ederek savaşın haksızlığını göstermek amacıyla- Irak'a gidenlere hep bu "kalkan" sözcüğü kullanılıyor. Canlı kalkan olanlann yaşamlannı tehlikeye atarak mazlum Irak halkını kofuyacakJan söyleniyor. Umulan, ortaya konacak insan yaşamı gibi bir üstün değerin Bush ve çevresindekilen aslında petrol amacıyla başlatmak istedikteri savaştan vazgeçirmesidir. Vazgeçip vazgeçmeyeceklerini göreceğiz. Bir devlet adamına sorulduğunda, "Bu gibi nedenler Amerikalıları vazgeçirmez" demiştı, "keikanlararasında Amenkalıyoksa" diyeekleyerek. Tabii, o zarnan da sormak genekirdi: Amerikalılann canı can da başkalannın ve hele Iraklı masum çoluk çocuğun canı patiıcan mı? Kalkan sözü, şu günlerde Annan Planı'nı savunmak için canlarını siper edercesine uğraşanlan, mitngden mitinge, toplantdantoplantıya koşuşanlan, kalemlerine sanlıp ortaçağ şövalyeleri gibi düello edenleri de akla getiriyor. Böylesine bir seferberlik içındedirter plan yandaşlan. Ranı birtoplumun ve devletin geleceği için tehlikeli görüp onu düzeltmek için vuruşanlan anlamak mümkün ama, doğrusu onu savunmak, hoş gösterip kabul ettirmek ve bolca ödün verdirmek için uğraşanlan anlamak kolaydeğil. Sayın Demirel'in geçen gün söyledıği gibi, müzakere edenler "Niçin ödün vermiyorsunuz?" diye sıkıştınlamaz, "Niçin ödün veriyorsun?" diye sıkıştınhr. Oysa, dün Sedat Ergin "Tuhaf Bir Kıbrıs Pazarlığı" başlığıyla tam bu konuyu ele alıp adadaki müzakerelere ilişkin olarakTürktakımının, dağınıklıktan öte, kendi içindeki görüş aynlıklanndan da "mustarip "olduğunuyazmaktaydı: "Müzakereler sürerken takımın en kilıt oyunculan arasında görüş aynlıklan var." Gerçekten, "takım" denince eğer dışa karşı sık sık vurgulandığı gibi Ankara ve Lefkoşa arasındaki bütünlük kastediliyorsa, bu söze "yanlış" demek çok zor. Olması gereken o bütünülk içinde kimlerdir "en kilit" oyuncular? Lefkoşa'daki müzakere heyeti, arkalanndaki Cumhuriyet Meclisi, ıktidar partisi ve muhalefet ile Ankara'daki devlet başkanı, siyasiler, yani Meclis, hükümet, iktidar partisi, muhalefet, asker, Milli Güvenlik Kurulu değil mi? Herikitaraftaki kamuoyunun dağınıklığı biryana, bu "kilit oyuncular" arasında tam bir bütünlük olduğu söylenebilir mi? Tutumunu değiştirmeyen KJerides'in arkasında Ulusal Konsey ve Simitis var; Lefkoşa'daki Türk müzakere heyetının kalkanı nerededir, kimlerdir? Yoksa, o heyet üzerine dünyanın oklan yağarken kalkan delenler mi sarmıştır ortalığı? 'Bursa Söylevi' Yok Sayılmak tstenmişti... Yıllarca elden ele dilden dile dolaşan Bursa Söylevi gazeteci Rıza Ruşen Yücer'in 1947 yılında yayımladığı "Atatürk'e Ait Bir Kaç Fıkra ve Hatıra" adlı yapıtında yer aldı. Demokrat Parti'nin 1949 İzmir tl Kongresi'nde okunan ve gazetelerde yayımlanan Atatürk'ün bu konuşması 1958 yılında Ulus gazetesinde çıkınca hakkında dava açıldı. YaşarÖZTÜRK<»/(/fe ca Atatürk: "Bursa gençliği ne demek, ül- kede parça parça. yer yer genç- Kk yoktur, sadece ve toplu olarak Türk gençliği vardır. Türk genç- liği devrimkrin ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunlann gereğine, doğruluğuna herkesten çokinan- mışür, rejimi ve devrimleri be- nimsemiştir. Bunlan zayıf düşü- recek en küçük ya da en büyük bir kıpıru ve bir hareket duydu mu' Bu ülkenin polisi vardır,jan- darması vardır, ordusu vardır, ad- liyesi vardır' demeyecektir. He- men müdahale edecektir» efle, taşla, sopayla ve silahla, nesi var- saonuniakendieserini koruyacak- ür. Poüs gelecekür, asıl suçhüan bırakıp suçhı diye onu yakalaya- caknr. Genç "Polis henüz devri- mın ve cumhuriyetin polisi değil- dır' diye düşünecek, ama aslayal- varmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. Vme düşüne- cek: " Demek adliyeyı de ıslah et- mek, rejune göre düzenlemek ge- rek...' Onu hapse atacaklar. Ya- sal yoldan itirazlanru yapmakla birtikte bana, Ismet Paşa'ya telg- raflar yağdnıp hakh ve suçsuz ol- duğu için sabvcrimeane çahşılma- smı, kayuıhnasmı istemevecek-. Diyecek ki: 'Ben inancımın ve kanımın gereğini yaptım. Müda- halemde ve hareketimde haklı- yım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem bu haksızhğı yaratan I Şubat 1933 günü (yet- miş yıl önce bugün) bir grup yobaz, Türkçe eza- nı bahane ederek Bur- sa'da başkaldırmaya ça- hştı. Önce Ü VakıfMüdürû ile gö- rüşen genciler vilayete yürüdü. Toplu halde vılayet kapısında ye- mekte olan valiyi beklemeye baş- ladı. Olay telgrafla Ankara'ya iletildi: "Bursa'daırticavar!" Bu sırada Anadolu gezisinde olan Atatürk olayı Ege'de duy- du. Gezı pogramnıı değiştirdi ve Bursa'ya doğru yola çıktı. Tûr- ldye Cumhuriyeti ve devrimleri- nin korunması için canını veren Kubilay olayı ile gencihk konu- sunda çok duyarlılaşan Atatürk, tren makinistine "Daha çabuk" diye buyurdu. Gün doğmadan trenden uıdi ve Bilecik'ten oto- mobille yola düştü. Atatürk sa- bah Bursa'ya vardı. Yetkililer- den bilgi aldı. Olayı soruşturma- ya başladı. Incelemelerini tamamlayan Atatürk'e Bursa'dan aynlmadan önce Çekirge Köşkü'nde onuru- na bir yemek verildi. Aralannda gazeteci Rıza Ru- şen Yücer ile Musa Ataş'ın da yeraldığı 13-14 kişinin bulun- duğu yemek sırasında Atatürk'e "Bursa Gençliği bu olayı he- men bastıracakü, ama zabıta ve adlh-eye olan gfiveninden ötü- riL." diye bir açıklama yapılın- nedenleri ve etmenleri düzelt- mek de benim görevimdir.' tşte benim anlariığım Türk Genci ve TürkGençliğPdedi. Yıllarca elden ele dilden dile dolaşan Bursa Söylevi gazeteci Rıza Ruşen Yücer'in 1947 yılın- da yayımladığı "Atatürk'e Ait Bir Kaç Fıkra ve Hadra" adlı ya- pıtında yer aldı. Demokrat Par- ti'nin 1949 tzmir tl Kongresi'nde okunan ve gazetelerde yayımla- nan Atatürk'ün bu konuşması 1958 yılında Ulus gazetesinde çılanca hakkında dava açıldı. Ve bu konuşmanın Atatürk'e ait ol- madığı, Statin ya da Lenin'uı sö- zü olduğu karalamalan başladı. Bu tartışmalara son noktayı Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Afettnan koy- du. Bu konuşmaya tanık olan ikinci gazeteci Musa Ataş'tan ilginç notlan dönemin Milli Eğı- tim Bakanı tbrahim Öktem'e TBMM'de Senato'da bir soruya yanıt olarak sunulmak üzere gön- derdi. Notlarda Musa Ataş, meslek- taşı Rıza Ruşen Yücer'in yaz- dıklannın doğru olduğunu söy- ledi. Atatürk'ün o gün başka ko- nuşmalar da yaptığını ekledi. Belediye Meclisi salonunda gençliğe Atatürk "Bu olayönem- tt-vienısd bir hareketdegOdir.tr- tica içeriği de yoktur. Fakat size şunu bfldirevim kuünlü Menemen olayı, devrimlerimize karşı yönel- tüen bir hareketi önkyecek Türk gencininvar olduğunu göstemüş- tir. Kubilay. genç ve kteaBst bir yedek subay. kendisini bu uğur- da feda etmişti. Onu örnek aJm. Herhangi bir irtka hareketi olur- sa bunun karşısında daima siz bulunacaksunz. Çünkü devrim- lerimizi ve Türkiye Cumhuriye- ti'ni size emanetettkn. Hangi şart- laraltmdaolursa otsun hiçbir dev- kt gücüne dahidayanmadan bun- lan siz koruyacaksınız. AlacağV nızgüçbütiin ulusundur. Böyleha- rekederde sizi pervasızca dahi ol- sun bunlann karşısında görmek Türkulusunun daen büyük inan- CKhr" diye seslendı. Bursa Çehk Palas'ta yemekte "Devletinjandarması vardır, ad- Byesivardır, polisivardır. Fakatyal- mzbunagüvenerek pasifkalmma- ması gerekir. Böyle hareketler karşsında her zaman gençleri ön- de görmek isterim. Gençük, dev- rimkrimizin bekçisidir'1 dedi. Gazetecilere de şu demeci ver- di: "Bursa'yagekfim.ol» hakkm- da ügüüerden bilgi akhm. Ger- çekte olaym fazla bir önemi yok- tur. Cahü gericfler herhalde Cum- huriyet adhyesinin pençesinden kurtulamayacaklardır.Olayadik- katimizi özelükle çevirmemizin nedeni, dini siyasete ve herhangi bir kışlartmaya vesûe yapacak- lara asla hoşgörü göstermeyece- ğimmn bir daha anlaşdmasıdır. Sorunun özü din değfl, dfl'dir. Ke- sinükle bifinmehdir Id Türk ulu- sunun ulusal dih" ve uhısal benü- ğitüm yaşanosmda temd kalacak ve hizmetinde olacakür." Resmi kayıtlara da bu demeç geçti. Büyük Söylevi'nin sonunda her konuşmasında ulusu, devrimleri- ni ve cumhunyeti gençliğe ema- net etuğını vurgulayan Atatürk'ün Bursa Söylevi olarak belleklere yeıieşen konuşması 24Ekim 1966 tarihinde Türk Tarih Kurumu tarafuıdan da onaylandı. Bu ara- da Bursa Söylevi'ni söyledikleri için 9'u Mersin Anamur'dan ol- mak üzere 16 öğretmen görevden aluıdı. Bunlann hakkını savnu- mak da Atatürk'ün devrimleri- nin yılmaz bekçisi olan bir gen- ce Prof. Bahri Sava'ya düştü. Kıbns'taki Genç Türkler, Uyanın!.. TUNCELİKADASTRO MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1992/34 KararNo:2002 96 Davacı Zeynel Çıkıcı ve Onnan ldaresı tarafın- dan, davalı Hasan (Çakıcı) Moroğlu aleyhıne mahke- memizde açılmış bulunan kadastro tespıtine itıraz davasıntn yapılan a<ık yargilaması sırasında venlen ara karan gereğınce Bütün aramalara -ağmen adresi tespit edilemeyen Tunceli merkez Sûtlüce köyûnden Hasan (Çakıcı) Moroğlu mirasçısı Kemal Çakıcı'ya onnan idaresinın temyız dilekçesınu tebliğıne karar venlmış olup temyız dılekçesınin '«bligat yerine kaım olmak üzere ilanen tebliğıne ilam tanhınden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmış sa\ılacağı ilanen teblığ olunur 21 1.2003 ' Basm 4126 Aydm OLGUN Gazeteci - Yazar G eçen yılın son on gününü Ada'da Kıbns Türk'ünün nabzını yoklaya- rak geçirdim. Gözlemlediğim ve duyduğum olaylar; Türkiye aleyhindeki düşmanca faaliyetler, Sayuı Denktaş'ı hedef alan ahlaksızca sal- dınlar ve bu saldmlann temelinde Rum pa- rasının yattığı yolundaki yogun söylentiler karşısmda şaşlona döndüm, yüzüm kızar- dı. Bu arada özellikle Türkiye ve Denktaş karşıtı oluşumlann bizzat bazı Kıbnslı si- yasiler tarafindan yaratıldığını, bunlann ba- şında da \L Aü Taîat, Mustafa Akma ve ga- zeteci Şener Levent'in geldiğini gözlemle- dim. Bazı öğretmenler de bu konuda siya- setçilerden aşağı kalmıyorlar! Türkiye'yi işgalci olarak gören, Türkiye pasaportunu aşağılayan, her firsatta Türki- ye'yi "^gakâ", Saym Denktaş'ı da "hain" olarak nitelendiren bu kişiler ve yandaşla- n yazık ki bu faaliyetlerini hiçbir yasal en- gelle karşılaşmadan pervasızca sürdürüyor- lar, hatta Türkiye'deki bazı özel televizyon- larda da boy göstererekSÖvüp sayıyorlar, top- lumu tahrik ediyorlar! Bunlann verdiği za- ran yabancı ajanlann dahi veremeyeceği açıkttr. Kıbns'ta gözlemlediğim en önemli olgu, toplumun, özellikle işsiz gençlerin AB'den gelecek yeşil dolarlar masalı ile kandınlma- sı oldu. Yaşlan 35-40'ın üstünde olup geçmişte Rumlann yarattığı facialan, alçakça katle- dilen on bınin üzerindeki kardeşlerini unut- mayan kesim ise olanlan şiddetle lonıyor- lar ve bu olaylann meydana gelmesinde Eroğhı hükümetinin pasif tutumunun etken olduğunu söylüyorlar ve bu arada soruyor- lar: Güvendiğimiz Türkiye'miz nerede?... Bu karmakanşık atmosfer içinde halkın dilinde bir de Rumlann dağıttığı paralar var! Azgın muhalefetin düzenlediği toplantı- larda ve mitinglerde 10-15 yaşlanndaki ço- cuklara on milyon TL. karşılığı pankart ve flamalar taşıttmldığmı bizzat gördüm! Mey- danlarda binlerce AB bayrağı, flama ve pan- kart sallanmasının pek ucuza mal olacak işler olmadığı açıktır. Bu gösteri ve mitinglerde polisin ve gü- venlik güçlennin kaybolduklan, görevli sav- cılann dahi ortada gözükmediklen bir ger- çektir! KKTC Içışleri Bakanlığı'nın bu gi- bi gösterilere neden izin verdiği de ayn bir ilginç konudur. Artık işin şakaya gelir yam kalmamıştır. Kıbns Türk'ünün geleceği üç beş kendini bilmezin eline bırakılamaz. Dileğimiz, Kıb- ns'taki Türk gençliği, geçmişi iyi öğrensin, kısa vadeli çıkarlara aldanmasın. TürklükJerine güvensinler... filmmor kadın filmleri festivaii ,. gı üniversite -ansizküttür rs OSsetYapımevi Sekiztnci Sanai Rcctirnp Araraı Hotei Tekne Mimaıiık Franaz Költür MerkajS Bilgi Üniversîtesı Kadın Kûftür vs tletiş» Uçan Süpürge Femınist Kadın Çevre fiskos Kadınlar Çevre ve Ijfetme Kooperabfı film mor Koşun Yiğitler Amerikan îmdadına!.. Erol BD'ye niçin üs veraıemeliyiz ve ie savaşa katıl- mamalıyız!.. • Atatürk, "Mffletha- yaö tehükeye düşmedik- çe, savaş bir cinayettir" dediği için... • Askerlerimiz Irak'ta canlarını yitirirlerse (hp- kı Kore'de olduğu gibi), şehit bile sayılamayaca- ğı için. Çünkü vüksekbir ülkü uğnına savaşırken ölenkre şehit denir. On- lar orada yaşamlannı yü- ce bir ülke için değil, ABD'nin çıkarlan için yitirecekler. Biz de on- lara burada çok görkem- li cenaze töreni düzenle- yeceğiz. • Bazı Amerikan uşak- lan,ABDveTürkiye'nin NATO üyesi olmalann- dan dolayı ABD'ye des- tek vermemiz gerektiği- ni yumurtluyorlar. Koca- man bir yanlıştır bu çün- kü NATO'ya bir saldın söz konusu olmadığı için böyle bir yükümlülüğü- müzde yoktur!.. • O ABD. Kıbns Ha- rekâtı nedeniyle bize yıl- larca süah ambargosu uy- gulamıştı. Bu yaptığı bü- yük bir haksızlıktı. Çün- kü biz Kıbns'a uluslara- rası antlaşmalara daya- narak çıkmıştık. ABD ise, hiçbir antlaşmaya da- yanmadan Irak'ı işgale hazırlamyor. Daha önce Panama'ya sakhrdığı için ABD, saldm dolayısıyla BM'den kınama cezası aunıştı. Ancak Türkiye bu karara katılmamıştı. Çünkü dışişleri bakanı o dönemde büyük devlet adamı (!) Mesut Yıl- maz'dı. Şimdi biz de o süah ambargosuna karşı- lık, ABD'ye destek ver- meyerek onurlu bir dış siyaset davranışı göster- meliyiz. • "War is good for Americaneconomy". Bu başhğı 1969-70 yıllann- da ABD'de görevliyken bir Amerikan gazetesin- de görmüştüm. Evet, Amerikan ekonomisi için savaş gerekliymiş. Ama binlerce insan ölecekmiş, önemli mi? Önemli olan ABD ekonomisinin güç- lü olması, silah tüccarla- nmn çok çok para kazan- ması!.. Unutuhnasm ki İkinci Dünya Savaşı öncesi, ilk kez"HeflffiÜer!"diyen ünlü Alman sanayici Krupp'tur. Bu canı, sava- şın başiaması ve uzn sür- mesi için büyük çaba gös- termiştir. Savaş sayesin- de çok sayıda araç gereç ve silah satarak çok pa- ra kazanmıştır. Ya işte böyle... "Ko- şun yiğiderAmerikan im- dadma!" Dilerim koştur- mazlar yiğitlerimizi. PENCERE İster Istemez... Sakallı Celal'in ünlü özdeyişini geçenlerde bu köşede anımsatmıştım: "- Bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkün- dür." Şiar Yalçın telefon etti: - llhan, Sakallı CelaJ o özdeyişi divan edebiya- tında bir beyitten almış... - Yokcanım!.. Yalçın okudu: "Cehlın ol mertebesi sehl olmaz Kispsiz ta o kadar cehl olmaz" Peki, iki deyiş birbirini tam anlamında karşılıyor mu?.. Erbabı karar versin. Geçenlerde bir sofrada Şiar'la buluştuk, her za- manki gibi attı tuttu: - Dilimize otunmuş kelimeleri neden atıyoruz ca- nım, 'cevap' varken 'yanıt'/ kullanmaya kalkışmak bence gereksiz bir şey... • Hasan Âli Ediz derdi ki: "- Sözcükler üzerinde düşüneceksin!.." Lafını sürdürürdü: "- Yazarken ilk elde aklına gelecek sözcükyerii yerine oturmayabilir, daha iyisini bulmak için ça- ba harcayacaksın..." Eklerdi: "- Olmazsa yaratmaya bakacaksın!.." Ediz başından geçen tatlı bir olayı anlatırdı, Rus- ça'dan çeviri yaparken bir deyişin karşılığını ara- mış, Osmanlıca'da 'gayri ihtiyari'yi bulmuş... Peki 'gayri ihtiyari'rim Türkçesi ne?.. Bulabılirsen bul!.. Günler geçiyor, sorunun çengeli Hasan Âli'nin ka- fasına takılıyor, yerken, içerken, yürürken, gezer- ken, durmadan aranıyor... Bir gün tramvayın arka sahanlığında bağıra ça- ğıra konuşan iki bıçkından biri ötekine: - Ulan, demiş, istemeyerek herifi temizleyecek- tim. Hasan Âli'nin kafasında şimşek çakmış: "İstemeyerek.." Sonra bir şimşek daha: "Elimde olmadan.." "İster istemez.." • Dil tartışmaları bugünkü Türkiye'ye yakışıyor mu?.. Zorbirsoru bu... Televizyon kültürü hayatımıza tam anlamında el koydu, karşı durulması olanaksız bir yozlaşma or- talığı sardı, gazete köşelerinde Türkçe'yi yanlış kul- lanmak marifet sayılıyor; Amerikanca'nın saldınsı önüne geçilemez bir yıkım yaratıyor; yabancı söz- cükleri yeğlemek alışkanlığa dönüştü; geçenlerde yazmıştım, manken 'şeffaf'yada 'saydam'giyine- cek değil ya, 'transparan 'ı yeğliyor; gazetelerin ha- berlerinde Türkçe kıyımı doğal sayılıyor... Peki bu gidişatın sonu ne?. • Umutsuzdeğilim.. Gerçi Türk'ün ortalama eğitim süresi üç yıl.. öğretimi dışlamış bir toplumda mı yaşıyoruz?.. Hayır!.. Anadolu'nun her yanında üniversiteler boy atı- yor, yüksekokullaraçılıyor. Gerçi bu açılışlan yeter- siz bulmak da doğru biryaklaşımdır; ama, ben Tür- kiye'nin gelişmesini engelleyebilecek bir güç dü- şünemiyorum; bugünkü darboğaz aşılacaktır. Ibrahim Alaettin 'Mütareke Yıllan'nĞa gençle- re şöyle seslenmiş: "Ufku pembe gören gözlerin sakın Bugünkü bulutla siyah olmasın Hakikat doğacak güneştir inan Mümkün mü bu gece sabah olmasın" KAYSERİ2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 2003'21 Davalılar Nazıre Akyurt ve Nevin Gökalp'in malıki olduğu Kayseri ilı, Melikgazı ilçesi, Anbar Mahallesı, 196 parsel sayılı taşınmazın 1.466.10 m2'lik kısmı daımı irtıfak hakkı 1.466.100.000 -TL bedelle davacı Botaş AŞ lehine kamulaştırılmak üzere mahkeme- mızde değer tespıtı ve tescil talebi ile açılan davanın yapılan tensibi sırasında kamulaştırma karanna karşı ilan tanhinden itibaren ıdan yargıda ıptal davası, adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltım davası açılabi- leceği; açılacak davalarda husumetin Botaş AŞ'ye yö- neltileceği ve mahkemece tespit edilen değerin hak sahibi adına Kayseri TC Ziraat Bankası şubesine yatı- nlacağı, idari yargıda dava açılan yürütmeyi durdur- ma karan aldıklannı belgelendirmedikleri takdirde kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve taşınmazın kamulaştırma bedelı üzerinden davacı idare adına irti- fah hakkının tescil edıleceğı, konuya ve taşınmaz ma- lın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerin ilan ta- rihinden itibaren 10 gün içinde mahkemeye yazılı olarak bildırmelen ilanen duyurulur. Basın: 4589 Sevgi l i ler Günü (St. Valentine's Day) 14 ŞUBAT 1st(3.6cm.)X5cm.! »ilaılar 50.000.000 TL (KDV dahü) 1 st (3.6 cm.) X 2.5 cm.'lik itanlar 30.000.000 TL (KDV dahü) Sevgi sözcükleriniz, sevgi dolu bir günde Cumhuriyet ile ulaşması gereken "sevgiliye..."ulaşacak. (Son [«zenssyon tarta 7 Şubat 2003 Cun> Saat 16J») Bfeııçiı ıÇağnUp PubfMeda : Tj*x4 Cad 39/41 Cağ*A/-faafiW Telefon : C212 513 84 50 • 6 " 512(6 » 552-555, Fate : Ç2121513 54 63 TÜRKİYE ÇEVRE VAKFI, 25 YAŞINDA Bugün, 1 Şubat. TÇV, 25 yaşında. 25 yıldır, istikrarh bir gönüllü kuruluş örneği verdik. Klasik vakıf anlayışının dışına çıkmadık. Hiç bir siyasî gnıbun, uç akunın peşine düşmedik. Hiç bir holdinge sırtımızı dayamadık. Hukuka ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temel felsefesine her zaman bağlı kaldık ve kalacağız. Medenî bir hayat tarzının, sağlıklı, düzenli ve güzel bir çevrede gerçekleşeceğini, Türkiye'nin ancak bu anlayışla daha güçlü olacağım, daha iyi günlere ulaşacağım biliyoruz. Uluslararası gelişmelerdeki en önemli faktörlerden birinin, çevre değerleri ve doğal kaynaklar olduğuna inanıyoruz ve bütün kadroların bunu anlayabilmesini bekliyoruz. Kişi veya kuruluş olarak, değişik, modern ve yararh bir toplum hizmetine katkıda bulunmak isterseniz, bizi arayabilirsiniz. www.cevre.org E-posta: [email protected] Telefon: 0 312 425 55 08, Faks: 0 312 418 5118
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle