27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ARALIK 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DIZI Türban olaylan, devletin koyduğu kurallarla çatışıyor. înanç özgürlüğünü inanç alanının dışına taşınyor Eylembireyselsınınaşıyor Türban amaç mı osac mı? Y ıllardan beri ülkede firtına koparan türba- nı nesnel ve sosyolo- jik veri olarak ele ala- lım: Meşru zeminde düşünüldüğü zaman, türban giyim kuşamın bir parçası olarak: 1. Örfveâdetleri 2. Modayı 3. Protokolü, (siyasi ada- bı muaşeret, teamül, görgü kuralı) 4. Devleti ilgüendirir. Her kavmin, her milletin örf ve âdetlere ve geleneklere bağh bir giyim kuşam tarzı var- dır. Halklar arasındaki kültürel ve ekonomik ilişkiler arttıkça örf ve âdetlerdeki yumuşa- ma, etkisini giyim kuşamda da gösterir. Ile- tişim araçlannın, günümüzde olduğu gibi. dünyayı birleştirmesi geleneksel ve yöresel gi- yim kuşamı folklorik bir malzeme haline ge- tirmiştir. Konuya örf ve âdetler sosyolojisi açısın- dan bakacak olursak türban, eylemlerimize yön veren din. ahlak, hukuk gibi sosyal değerler arasında 'moda'yı ilgilendirir. Sosyal değer- leri birbirinden yaptınm güçleri, yani otori- teler ayınr. TOPLUMSAL BASKI VE MODA Dinsel emirlerin arkasındaki otorite üstün bir güç, îslamiyette Allah'dır. Hukukun arka- sındaki otorite kanun koyucu ve onu uygula- yan yargıçtır. 'Moda'nın arkasındaki otorite yaygın bir toplumsal baskıdır. Öyleyse giyim kuşamın bir parçası olan türban yaygın bas- kılar arasında yer alır. Yani perdenın arkasın- da bulunan Allah değil, toplumdur. Toplum statik değil dinamiktir. Bir yerde durmaz, değişir. Bu değişmeler içinde en hızh olan da 'moda'dır. Taklitle ya- yılır. Başlanna türban taktıklan için üniver- sitelerimize sokulmayan şu türban müminle- rini himaye etmek için, Allah'ın işi gücü yok da, Piyer Karden'lerin modaevlerini mi yer- lebiretsin.. Bir bakıma haklan da yok değil. Çünkü bu türban müminleri Allah'ın emirlerini yerine getirmek için, iktidar ağalanna göre bu kadar zulüm ve işkenceye uğramakta, her türlü ka- za ve belayı göğüslemektedirler. # inanç ve ibadete ait emirler bireyseldir, yapılmaması cezayı gerektirir. Türban, bireyi ilgilendiren emirler içinde yer alır. Yani zaman ve mekânın değişmesiyle birlikte insanlar yapıp yapmamakta özgür bırakılmıştır. Ancak türban eylemi bireysel sınırları aşarak devletin yönetmeliklerini zorluyor... ) Dinsel emirlerin arkasındaki otorite üstün bir güç, îslamiyette Allah'dır. Hukukun arkasındaki otorite kanun koyucu ve onu uygulayan yargıçtır. 'Moda'nın arkasındaki otorite yaygın bir toplumsal baskıdır. Giyim kuşamın arkasında olan türban yaygın baskılar arasında yer alıyor. Yani toplumdur. Toplum da statik değil dinamiktir. KURAN NE DİYOR: Şimdi bu konuda Allah'ın buyruğuna ba- kalım. tnançlan gereği türban takanlara Al- lah ne buyuruyor: "Ey nebi, zevce ve kerim- lerine 'kızlanna' ve müminlerin haremkrine söyle ki örtülerini örtünsünler. Bu onlann ta- nınması ve eza alunması hususuna daha ya- kındır." Ahzab, 59). Dikkat edilecek olursa gerek bu âyette ve gerekse Ahzab suresındeki, kadınlarla ilgi- li diğer ayetlerde önerilenlerin çoğu Pey- gamber'in kendi aüesiyle ilgilıdir. Zaten "Ey Nebi, zevce ve kerimekrine söyle ki™" sözleriyle başlaması ayetin ilk hedefini bel- li etmektedir. Bize göre fazla bağlayıcı bir yani yoktur.. Ortünmeyle ilgili bir başka ayet Nur sure- sinin 30-31 'inci ayetlerinde bulunmaktadır: " Ya Muhammed, müminlere söyle ki, nazan haram olan şeylerden gözlerini men (mâni ol- ma) ve ferçlerini (cinsel organlannı) hrfzeyle- sinler (saklasuılar). Bu tarz hareket onlar için temiz ve faydahdır... Mümin kadılara söyle ki, helâl olmayan şeye nazardan gözlerini men ve ferçlerini-hıizeylesinler. Ve ziynetlerini onlar- dan zahirolanlardan gayrisinigöstermesinler. Ve başörtülerini yakalan üzerine çeksinkr_" Işte Kuranda başörtüsüyle ılgilı ayetler bunlardır. Şimdi bu ayetlerin, fıkıh, kelâm ve sosyo- lojı açısından hangi anlama geldiğini ve yap- tınm gücünün niteliğini belirtmeye çalışalım. Bilindiği gibi Islam fakihleri (hukukçulan) Ku- ran'daki emirleri, yaptınm niteliği bakımın- dan üçe ayırırlar: 1. tnanca ait olanlar, 2. tbadete ait olanlar, 3. Muamelata ait olanlar. inanç ve ibadete ait olanlar nastır (dogma) değişmez, tamamlanmıştır. Muamelata ait olanlar, Mecelle'nin diliyle söylemek gerekirse (Tebeddül-i ezmanla ta- gayyür-i ahkâm caizdir), yani zamanın de- ğişmesiyle hükümler değişir kuralına bağh- dır. Bu sınıfa giren emirler tamamlanmış de- ğildir. eksiktir, amacı adaleti gerçekleştirmek- tir. Bu bakımdan babı içtihad mutlaka adale- ti gerçekleştirinceye dek açıktır. Bu demek de- ğildir ki tslam düşüncesinin en saygın meto- du olan ilm-i tefsiri bir tür demagoji ilmi ha- line getiren Yaşar Nuri gibilerine de açıktır. TÜRBAN ÖNERİDİR... İnanç ve ibadete ait emirler bireyseldir, ya- pılmaması cezayı gerektirir. Bu emirler tsla- mın şartında özetlenmiştir. Muamelata ait emirler hem bireyi, hem top- lumu, hem devleti ilgilendirir. Türban, bire- yi ilgilendiren emirler içinde Öneri mahiye- tinde olanlardandır. Yani zaman ve mekânın değişmesiyle ilgili olduğu için mümin, yapıp yapmamakta özgür bırakılmıştır.. Bizdeki tür- bancı esnafı, ne akılsa, Allah'ın mümini öz- gür bıraktığı bir alanı farz ötesinde, taş gibi dondurmayı inançlannın gereği olarak ileri sür- mektedirler. KULLA TANRI'YI İLGİLENDİRİR Gerçi bir kimse, ben Allah'ın bütün önerilerini yerine getirmek istiyorum, bu benim doğal hakkım, diyorsa buna kimsenin karşı çıkması söz konusu değildir. Örneğin ramazanda bir ay oruç farzdır. Yani Allah'ın bizden ka- tegorik olarak yapmamızı istediği bir emirdir. Fakat bir kimse ister Allah'ın öne- risi için olsun, ister daha çok sevap ka- zanmak için olsun, üç aylar orucunu tutarsa buna kanşmak kimsenin aklın- dan geçmez. Olay kulla Tann arasındadır. ne baş- kalannı ne de devleti ilgilendirir. Biçim- sel olarak türban da aynıymış gibi görü- nüyor. Fakat türban eylemi bireysel smır- lar içinde kalmıyor, devletin koymuş oldu- ğu kurallarla çatışıyor, vatandaşlann uyma- sı gereken kanunlan, yönetmelikleri zorlu- yor. inanç özgürlüğünü inanç alanı dışına taşınyor. Buna kimsenin hakkı yok. NAMAZ SAATLERİ Üniversiteye türbanla girmek için savaşan kız öğrenciler acaba günün beş vaktinde kı- lınması Allah tarafından istenen namazlan eda ediyorlar mı? Gerçi bunu sorgulamaya hak- kımız yok. Kılıp kılmadıklannı bilmem. Fa- kat farzedelim ki kıhyorlar. Bu sefer karşımı- za daha zor birtakım sorunlar çıkacaktır. Na- maz türban gibi öneri değil. Ders programla- n beş vakit namaza göre düzenlenmek zorun- dadır. Aksi takdirde dinin kesin emirlerini ye- rine getiremedikleri için günah ve suç işlemiş olacaklardır. Bu sefer haklı olarak inançlan gereği ders programlannın ibadet saatlerine göre düzen- lenmesi gündeme gelecektir. Derslenn aksa- maması ve zamandan tasarruf amacıyla her fakültede bir mescit yapılması zorunlu olacak- tır. Ya da sevgili kızlanmız koltuklannda sec- cade, sımflarda, koridorlarda kendilerine na- maz için yer arayacaklardır. Sanınm türbanı inanç himayesine itmenin olanaksızlığım yeteri kadar açıklamış olduk. Burada ileri sürdüğümüz düşünceler her tür- lü tartışmaya açıktır.. De\let protokoKme meydan okımıa TBMM Başkanı Annç, Cumhurbaşkanı Sezer'i protokole aykırı olarak türbanb eşi ile karşılamışü. > Meclis Başkanı Bülent Annç'ın Sezer'i türbanlı eşiyle karşılaması türban ve protokol sorununu Türkiye gündemine taşıdı. Annç'ın bu tavnnı özrü kabahatinden büyük diye mi yorumlamalı, yoksa hazımsızlık olarak mı? \ Annç gerekçe olarak eşinin inancına saygıyı ileri sürdü. Böylece eşinin inancına duyduğu saygıyı devlet protokolüne karşı göstermiş olduğu saygısızlığın önüne geçirmiş oldu. Protokolü bilmemek kaba bir mazeret sayılır... Atatürk'ün zekâ ve zarafet inceliği ^ M ngiltere Kralı Sekizinci Edward, Atatürk'ün ölümü nedeniyle bir anısını anlatır. Henüz evlenmemiş olduğu Madam Simpson'la uzun bir geziye çıkar. Bu arada Türkiye'ye de uğrar, Atatürk'ün konuğu olur. Şerefine verilen bir ziyafette Madam Simpson, kralın kansı olmadığı için protokolde ona yer verilmemiştir. Bu olaydan haberleri olmayan kral ve Atatürk, Madam Simpson ve Afet Hanım'la salona girerler. Durumu fark eden Atatürk'ün, Kral Edward'ın şaşkınlığına fırsat vermeden: "Majesteleri, yerlerimizi hanımlara bırakabiliriz" diyerek göstermiş olduğu zekâ ve zarafet inceliği ile bir skandalı nasıl önlediğini hikâye eder.. T ürban ve protokol, Meclis Başkanı makamıru işgal eden AKP milletvekili Bülent Annç'ın Sayın Cumhurbaşkanı Necdet Sezer'i, protokole aykın olarak, türbanlı eşi ile karşılaması nedeniyle gündeme geldi. Gerekçe olarak da eşinin inancına saygıyı ileri sürdü. Böylece kendi düşüncesiyle, kendi inancıyla tutarlı olduğunu göstermek için eşinin inancına duymuş olduğu saygıyı devlet protokolüne karşı göstermiş olduğu saygısızlığın önüne geçirmiş oldu. Oysa protokola bağh giyim kuşamda ne bireyin inancı ye ne de özgürlüğü diye bir şey vardır. Üstelik Bay Annç "ITülemre ıtaatin vacip" olduğunu herhalde büiyordur. Allah'ın mümine sadece önerdiğini, emrettiğine tercih günahından kendisini ve eşini nasıl kurtaracak. Dünyanın hiçbir ülkesinde Bay Bülent Annç'ın göstermiş olduğu gülünç gerekçeyle protokol kurallan ihlal edilmez. Ancak protokolü bilmemek kaba bir mazeret sayılır... STALİN'DEN ÖRNEK... Hiç kimse, bulunduğu makam ne olursa olsun, dinsel inancını veya bireysel özgürlüğünü öne sürerek protokole riayetsizliği savunamaz. Sovyet Rusya'nın en katı ve fanatik diktatörü StaBn, tkinci Dünya Savaşı'ndan önce hep yöresel işçi kıyafetiyle dolaşırdı. Fakat dış ülkelere giden büyükelçiler protokolde burjuva elçileri gibi giyinirlerdi. Amerikan Cumhurbaşkanı namzetlerinden Wîlki seçimi kaybettikten sonra büyük bir dünya turuna çıkar. Bu arada Rusya'ya uğrar, Stalin'le görüşür, aynlırken Stalin: "Ben kaba bir Gürcü çocuğuyum. Okulda bana protokolü, nezaket kuraDannı ögretmediler.. yalnız sizden çok hoşlandım" sözlerinin kendisini duygulandırdığını söyler. OZÜR-KABAHAT... Bay Bülent Annç'ın devlet protokolüne meydan okuyan bu tavnnı özrü kabahatinden büyük diye mi yorumlamalı, yoksa hazımsızhğa mı? Yanıtını şu iki örneği aktararak okuyucuya bırakıyorum: Çağdaş uygarlığa kapı açanlann başında bulunan fbrahim Şinasi Efendi sakalına bir hastalık geldiği için onu kestirmek zorunda kahnış. Hastalık geçtikten sonra da bir daha sakal bırakmıyon Onun bu durumunu Sadrazam ÂH Paşa'ya ihbar ediyorlar. Gerek Şinasi ye gerekse NâmıkKemal ve Ziya Paşa Âli Paşa'nın can düşmanıdırlar. Paşa da onlan sevmez. Şinasi'nin sakalını fırsat bilerek ihbar yazısının altına şu derkenan ekliyor: "Maaşnun kat'ı (kesilmesi), rütbesinin refi (ahnması), memuriyetten def'i (memurluktan aOlması)''.. Şinasi bilerek mi ya da Fransa'da eğitim gördüğü için bilmeyerek mi teamül gereği uyması öngörülen bir kuralı çiğnedi, bilmiyoruz... Bildiğimiz tek şey onu sakallı olarak devlet ricali arasında görmeyişimizdir. FATIH VE PROTOKOL Fatih Kanunnamesi protokol düzenlemesiyle başlar. Padişahın sağında kim oturacak, solunda kim oturacak, her rütbeye göre kıyafetler nasıl olacak tespit edilmiştir: ".. ve bikümle IMvana varan uzun yenB kaftan ile gelelen." sözleriyle Fatih devlet katında protokolun önemine işaret ediyor. Bir gün Saray'da önemli bir düğün oluyor. Bir gurup ulema -alimler- salona girince Fatih: "Ûlemannı ayakta kafanası münasip değüdir" uyansında bulunuyor. Hocası Molla Güraninin: "Bu bizim düğünümüzdür hizmet bize dûşer" diye cevap vermesi padişahın hoşuna gider, sağında oturması gereken molla Hüsrev'in yerine Molla Gürani'yi alu-. Molla Hüsrev, Padişahın teamüle uymayan bu tutumu karşısında derhal dügünü terk eder. Bu hareketinin şahsına değil, işgal ettiği makamı korumak için olduğunu bildirir. ^ Asnmızın Imamı Azamı diye Fatih'in ayakta karşıladığı Molla Hüsrev, Padişahın teamüle aykın yapmış olduğu hareketi görmezlikten gelmez, uyanr. Hangi hal ve şart içinde olursa olsun, devlet protokolüne bilerek riayetsizlik, işgal ettiği makamın adamı olmadığını kanıtlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle