29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 ARALIK 2003 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL İzmihlâl FUTBOLU bilenler, bilmekle kalmayıp felsefesini yapanlar karar verdiler ki, Türk futbolunun son on yıl- d a pariayan yıldızı brten yılla birtikte sönüşe geçmiş- t i r Onümüzdeki yıl, onlara göre, bu sönüşün noktala- rıacağı bır dibe vuruş yılı olacaktır. Olmasın diye oturup dua etmek mi gerekir, yoksa düşünüp bir şeyler yapmak mı? Cumhuriyetin yıldızı bakımından da biraz öyie değfl mi? Son aylarda olupbitenler sekseninci yılda bile tam toir kötümserlik havası estirdi. Yerel seçimlerin sonuç- lan, şimdilik görünebilen durumuyla, bu havayı daha d a yoğunlaştırabilirve "cumhuriyetin sonugeldi" söz- leri en cumnuriyetçi ağızlarda da doiaşmaya başlar. m Ohalde? • stiklal Marşı'nın prozodi bozukluğu MehmetÂkifin • şiirindeki tümceleri parça parça ettiği için, güfte söz- lerinin gerisindeki anlamı ve sözcüklerin bağlantısını sezmek kolay degildir. Hece kesintileri, ikinci krtadaki "hilâk ve helâl" sözcükleriyle "celâl ve istiklâl" arasın- daki düşünce çizgisinin inançtan kalkarak savaşma- sonuçta bağımsızJığa vanşındaki sesli uyumu bo- zaı. llginçtir, aynı sözcüklerÂkif in on krtalık şiirindeki son cıtada yeniden sahneye çıkmıştır. Yalnız, öbürierinden iarklı olarak beş mısralı olan o kıtada "izmihlâr alır "ce- â/"in yerini. Ama, sözcüğün hüzünlü anlamını tersine çeviren, îlumlu, kararlı ve azimli bir kapsam içinde: "Ebediyen lana yok, ırkıma yok izmihlâl!" der Akif. Osmanlıcanın Arapça kökenli "izmihlâl" sözü, "yok olup gitme, yeryüzünden silinme" anlamına ge- Ir. Istiklal Marşı'nın ilk Meclis'te kabul edildiği günleri düşünürseniz, öyle bir sözün böyle bir marş güftesi- ne niçin girdiğini anlamak kolaydır: Yıl 1921 ve "ma- Kis talih"'m ne yöne dönecegi henüz tam belli olma- \an aylar. Yok oluşu kabullenmeyip "Hakkıdır, hürya- şamış bayrağımın hürhyet" diyenler ile Mütareke Mat- buatı'nın yenilgiye boyun eğmiş işbiriikçi kalemlen1 ça- tşmaktadır. Bugün, "Kemalist Cumhuriyetin namazını kılarak bambaşka nitelikli bir İkinci Cumhuriyet'in doğumunu razıriayanlar gelecek yıllara dönük kendi beklentileri- nn herkesçe benimsenmesi için görünürdeki kötüm- seriiği gelen yıla da yaymak isteyebilirier. Kendi iyimserliklerini daha da abartarak, sahip ol- auklan kudretten fazlasını vehmederek, karşılannda- k dağınıklığı dönülmez ve döndürülmez bir yenilginin belirtisiymiş gibi göstererek. Oysa, öyle dibe vuruşlar vardır ki, bir bakarsınız Arş'a değecek yükselışlerin de başlangıcı oluvermişler. Yeni yılı böyle karşılamak ve gidişi tersine çevirmek gerekmez mi? Demokrasi, Birey ve Felsefe Eğitimin yeni baştan düzenlenmesini ve bu yeni eğitimde felsefenin mutlaka yer almasını önemli görüyorum. Prof. Dr. Bedia AKARSU ÜMRANİYE 2. ASLÎYE HUKUK MAHKEIVIESİ :OU2 11 •"" Esas- 2003 645 Karar Da\acı Alı Koç \ekılı tarafından da\alı Gûlzade KCH; alevhı- ne mahkememızde açılan boşanma davasında venlen karar u>a- nnca. Davalı Gulzade Koç'un teblıgata sanh açık adresının tes- pıt edılemedığınden dava dılekçesımn gazete rlanı joluvla teb- lığ edıldığınden. \ukanda esas \e karar numarası >azılı ve 03.10.2003 tanhınde \enlmış olan kararda. dasacının açmjş ol- duğu boşanma davasının terk nedenı ıle kabulüne karar \enldıği hususu teblıg olunur 17.12.2003 Basın. 64964 T oplumumuzda 60 yıldan beri üzerinde tartı- şılan, eleştirilen Cumhuriyet ve özlenen demokrasi kavramlanna yeniden bir göz atmakta yarar var. Dünyada ilkin İö 5. yüzyılda Yunan si- telerinde karşımıza çıkan demokrasi halkın egemen olduğu, yurttaşlann yö- nettiği bir devlet biçimi. Demokrasi ve Cumhuri- yet sözcük anlamıyla eşanlamlı sözcükler. Yu- nanca demokrasi (demos- kratos) halk erkliği, .Arap- ça Cumhuriyet, Latince- siyle res-publica yine halk erkliği anlamınageliyor; çeşitli anlamlar ve uygu- Iamalarla günümüze de- ğin gelmiş hemen her ül- ke hatta çeşitli partiler kendilerini cumhuriyet ya da demokrasi olarak nitelemişler, ama herbiri birbirinden farkh uygula- mışlar. Şunu da baştan belirtmek gerek diye dü- şünüyorum: Gerçek bir demokrasi, üısan hakla- nna sonuna kadar saygı- lı, eşitlikçi, özgürlükçü laik bir demokrasi uygu- lamast, dünyanın bugün- kü durumu göz önünde rutulduğunda, daha ol- dukça uzak görünüyor. Cumhuriyet, devlet yö- nerimi anlamına geliyor- du başlangıçta, kamusal olanı. siyasal toplumu karşılıyordu; günümüz- de ise halkın oylanyla se- çilmiş temsilcilerle yö- netilen devlet biçimi ola- rak anlaşılır genelde, ulus egemenliğine dayanan bir devlet düzeni olarak ka- bul edilir. Cumhuriyetin ilkesi seçimdir, demok- rasi ile özdeşleşmiştir bu bakımdan. Montesquieu "Yasalaruı Ruhu" adlı kitabında "Cumhumet- te egemen güç halk oldu- ğuna göre bu bir demok- rasdir" diyordu (II, II). Atatiirkdel930'daAfet Hanım'a yazdırdığı "YtottashkBügüerP ki- tabında "demokrasi flke- sinin en çağdaş, en akılcı uygulayımınısağtavanyö- netim biçimi cumhuriyet- tir" der (Çağdaş Y. Ist. 1989; s. 38). Cumhuri- yette kamu yaran önce- liklidir. Bireysel girişim- lere de yer verilir, ama öncelik kamu yarandır, sosyal adaleti temel alır, özel girişimin yapama- yacağı işleri devlet üze- nne alabilir. Oysa demok- rasilerde "bireysellik" önem kazanır, her çeşit görüşe de yer vardır. Cumhuriyet özel çıkar- lan, kâr etmeyi değil, ka- muyu düşünür. Kısaca: Öcisinde de halk egemen- liği söz konusu, ama uy- gulama farklıdır. Birin- de temel birey, ötekinde kamudur, kamu yaran- dır, toplumun yaran ön- celiklidir. Demek ki de- mokraside birey, cumhu- riyette toplum öne çıkı- yor, ama her iki durum- da da birey vetoplumiliş- kisi aynı biçimde önem kazanıyor. Ama asıl önemli olan, her iki du- rumda da halk söz konu- su olduğuna göre, ister demokrasi olsun, ister cumhuriyet, yönetim bi- çiminin temelini kuran halkın, bireylerin yetiş- tirilmesidir. Toplum bi- reylerden kurulu olduğu gibi, bir birey olma da ancak toplum içinde ge- lişir, toplum içinde ger- çekleşebilir. Burada top- lumun da topluluktan (ce- maat) farkh olduğunu, demokrasilerin ancak top- lumda ortaya çıkabilece- ğini ve yaşayabileceğini vurgulamamız gerek. Toplum, aralannda ilişkı- nin duygusal bağlarla de- ğil, hukuksal düzenleme- lerle kurulmuş olan bi- linçli bireylerden ve ara- lannda karşılıklı görevler bulunan kişilerden kuru- lu bir toplumsal varlık. Topluluk (cemaat) ise üyeleri birbirine duygu- sal bağlarla bağlı, duy- guian ve düşünceleri bağ- lı olduğu topluluğun ru- hu ile sınırlanmış ve o toplulukla bütünleşmiş insanlann olusturduğu bir toplumsal küme. Burada tek insanın istencı, bağlı olduğu örgürün istenci- nin dışına çıkamaz. Oy- sa birey olma herhangi bir otoriteye bağlı olma- dan kararlannı kendi ve- rebilmektir. Birey olmak insanın kendi olması, ken- dinin bilincine varması demektir. insanın kendi akiı, kendi deneyimleri, kendi görgüleriyle karar verebilmesi demektir. Bi- rey, özgür istenci ile, öz- gürce tavır alabilmesiyle toplumsal olaylar içinde yer alabilir. Böyle birey- lerden kurulu bır toplum- da insanlar artık kul ol- maktan çıkmış, buyruk- lan yerine getiren kullar değil, birer yurttaş olmuş- lardır. Bundan dolayı bi- rey olma ancak toplum içinde olanaklıdır. însan bireysel varlık olduğu ka- dar toplumsal varhktır ay- nı zamanda. Toplumun gelişmesi de bireysellik- le toplumsallığın iyi dü- FASHIOri zenlenmiş olmasına bağ- lıdır Bu da toplumdaki insanlann gerçek birer birey olmalanyla, yani sürü içinden biri olarak değil de, özgür birer kişi olmalanyla olanakh. Öz- gür bireylerin yetişebile- ceği ortam da demokra- si ile yönetilentophımlar- dır. Birey ancak temeli laüdik olan demokratik birtoplumda gelişme ola- nağını buhır. Bunu da sağ- layacak olan laik bir eği- timdir. Eğitim Birliği Yasası daha 1924'te kabul edil- diği ve laik eğitimiii zo- runlu olduğu anayasa- mızda yer aldığı halde bugün ülkemizde gerçek anlamıyla laik bir eğitim uygulaması olduğu öne sürülebilir mi? Düşünen insan~ 80 yıllık Cumhuriyet tarihimize bir göz atarak kısaca demokrasimizin nasıl bir gelişme çizgisi gösterdiğini anımsatmak istiyorum. 1. Dünya Sa- vaşı yenilgisi ile Osman- h dönenıinin kapanma- sından sonra üç buçuk yıl savaşarak bağımsızhğı- mızı kazandık ve 29 Ekim 1923'teTürkiyeCumhu- riyeti 'ni kurduk. Bağımsızlık savaşını niçin verdik, niçin birbi- ri ardına devrimleri ger- çekleştirdik. Boyun eğen değil, düşünen insanlar yetiştirilmesini istiyordu Atatürk ve halkımız. Top- lumumuzun çağdaş uy- garlık düzeyine eriştiril- mesi için insanlanmızın kul olmaktan çıkanlıp bi- rer yurttaş yapılmas», ni- telikli birey yetiştirilme- si gerekiyordu. Türk in- sanının kendi kimliğini kazanması gerekiyordu. Bunun için devrimler bir- birini izledi; yazı devri- mi ile birlikte okuma yaz- ma seferberliği başlatıl- dı. Millet Mektepleri, Halkevleri açıldı. Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu kuruldu. Eğitim seferberliği yanında dil seferberliği gerçekleşti- rildi. Üniversite reformu yapıldı, Konservatuvar- lar, Köy Enstitüleri ku- ruldu. 15 yıl içinde dün- yanın hayranlığını kaza- nan bir üUce haline geldi Türkiye Cumhuriyeti. Ama her devrim karşıtla- nnı da birlikte ortaya çı- kardığı gibi, Atatürk'ün ölümünden sonra su yü- züne çıkan karşıdevrim harekeri 1946'dademok- rasiye geçmemizle bir- likte daha bir ivme ka- zandı. 1947'de Köy Ens- titüleri kapatıldı ve yeri- ne Îmam-Hatip Okullan açıldı. 1932'de açılmış olan Halkevleri 1951 'de kapatıldı. Demokrat Par- tieliylel960"ta"Tahki- kat Komisyonu" kurma- ya kadar vardırdıklan tu- rumlanyla özlemle iste- dikleri demokrasi zorba biryönetime dönüşmüş- tü artık. 21 Mayıs 1960 DevTİmi'nibüyükbircoş- ku içinde sevinçle karşı- ladı daha önceleri aydın- hk günler yaşayan halkı- mız. Ne yazık ki 3-5 yıl sonra halkın uyanmasını istemeyen çıkar çe\Tele- ri yeniden harekete geç- tiler ve karşıdevrim hare- keti bu kez adım adım ılerleyerek 1980'lerde do- ruğa erişip bugünlere ge- tirdi Türkiyemizi. De- mokrasi bahanesi ile (de- mokrasiyi araç olarak gördüklerini saklamadan) Aydınlanma Devrimi ile kazanılmış olan Türk ulu- su kimliğini yeniden yok etmek ve yerine tslam- ümmet kimliğini koy- maktır istedikleri kimi- lerinin. Varlığını yıllarca savaştıktan sonra Aydın- lanma ile kazanan bir top- lumda özgür bireylerin yerini şimdi tarikatlann koşullanmış insanlan alı- yor ve gittikçe çoğalıyor- İar; toplumun yerini de cemaatler alıyor. Cema- atler içinde özgür ve ki- şilikli, kendinden sorum- lu bireyleryetiştirilmesi- nin olanaksız olduğunu bilmıyorlar mı? Cemaat- lerde birey yoktur. çünkü birey olmak özgür olmak- tır, oysa cemaatlerde in- sanlann özgür istençleri yok edilmiş, topluluk ru- hu içinde eritilmiştir is- tençlen de, kimlikleri de. Son günlerde fmam-Ha- tıp Okullanna birtakım haklar vererek yeniden genişletmek, Kuran kurs- lannı bütün Türkiye'ye yaymak yolundalar; Tür- kiye Cumhuriyeti 'nin ge- leceği için son derece teh- lıkeli olan bu tutum ke- sınlikle önlenmelidir. Ço- cuklara anlamadığı bir dılde eğitim yapılması nerede görülmüştür, ne- den Kuran"ı Türkçe ola- rak okutmazlar da Kuran kurslanna gerek görür- ler? Aynca birtakım tari- katlarda çocuklara ve gençlere birtakım düşün- celertelkin ediliyor, söy- lenenlerin doğruluğuna inandınlıyor. Sonunda özgür birkim- lik oluşturulamıyor. Oy- sa özgürlük demokrasi yonetimi ile de sıkı sıkı- ya bağlı. Demokrasi özgür ka- falı, kendinden sorumlu, sorumluluk yükJenmesi- ni bılen, kendine güve- nen, olaylar karşısında ta- vır takınabilen özgür yurt- taşlar gerektirir. Daha çocuk yaşta dili- ni bılmediği, anlamadı- ğı bir kutsal kitabı ezber- leyerek yetiştirilmeye ça- hşılan bir insanda, bıra- kuı özgür olmayı, sağlam bir kafa kalır mı dersi- niz? Daha fazla vakit yi- tirmeden eğitimcilerin seslerini yükseltmeleri- nin, eğitim sisteminin ye- niden laik düzene dönüş- türülmesi için gereken önlemlerin alınmasının gerekli olduğu inancın- dayım. Eğitimin yeni baş- tan düzenlenmesi ve bu yeni eğitimde felsefenin İcesinlikle yer almasını önemli görüyorum. Ni- çin felsefenin, hatta bü- tün toplumumuz için ge- rekli olduğunu bundan sonraki yazımda ele ala- cağım. Cumhurtyej kitap kulübü Sevgili Kitap Kurtlan! Sizın için hazırladığınıız hediye paketlerini görmeden sevdiklerinize yılbaşı hediyesi almayın. PENCERE İki Bir Numara Türkiye'de iki adet bir numara var... ı Birinci bir numara icranın başı: Tayyip Erdoğan.. İkinci bir numara: Ömer Dinçer... , Çünkü 'Bir Numaralı Bürokrat...' Erdoğan Başbakan.. Dinçer, Başbakanlık Müsteşan.. Türkiye bu ikisine emanet!.. ~ '•'•- • Başbakan RTE, Başbakan olmadan önce, din- ci siyaset edebiyatına girecek nice nutuk atmıştı; ama, en çok akılda kalan şu ünlü manzumedir: "Camiler kışlamız Kubbeler miğferimiz Minareler süngümüz Müminler askerimiz" RTE Başbakan olduktan sonra "Ben artık o in- san değilim, değiştim" anlamına gelen laflar etmiş- ti; ama, bu işlerin içyüzünü ve perde arkasını bi- lenler ne diyorlardı: - Takıyye yapıyor.. GerçekteAKPiktidarınınbirnumaralısıhepkuş- kuyla izleniyordu; 'icraat'ına da bakılırsa 'takıyye' yaptığı açıktı. Yine de RTE'ye kapıyı açık bırakmak çoğu kişi- nin işine geliyordu. Derken 'İkinci Bir Numara' gündemegirdi.. ömer Dinçer. Başbakanlık Müsteşan.. Bir numaralı bürokrat.. Devletin en önemli noktasındaki kilit adam.. Ne diyordu: "- Iktidara geimek, yolun sonu değil, yeni bir baş- langıçtır. Iktidara gelince yapılması gerekenlerbit- miş gibi düşünülürse, Islam ıktidara geliş aracı gi- bi kullanılmış, istismar edilmiş gibi olur. Iktidara ge- lince, tüm dünya Müslüman olsa da, düşmanlara karşı Cıstünlük sağlansa da, Müslümanlık kavgası münkire, harama ve kötüye karşı devam eder." Vay.. Vay.. Vay.. 'İkinci Bir Numara'n\n bağnazlığı, yobazlığı, sof- talığı ne Suudi Arabistan'da bulunur, ne Iran'da.'.. • Işin ilginçyanı ne?.. Başbakanlık Müsteşan -ki bir numaralı bürokrat- tır- takıyye kuşkusunu da açıkça ortadan kaldın- yor... Gazetecılerin önünde açık seçik yazdıklarını sa- vunuyor; Başbakan Tayyip Erdoğan kadar strate- ji ya da taktik bilmiyor İkinci Bir Numara', takıy- yeyi de bir yana itiyor ve diyor ki: "- Yazdıklanm, Türkiye ve dünyadaki gelişme- ierle doğruianıyor." Ne denir böylesine?.. Gözü kara mürteci!.. • Ne var ki gözü kara mürteci takıyye yapanlardan daha dürüst sayılmaz mı?.. "Bir Numaralı Bürokrat" amacını, hedefini, öz- lediği rejimi dosdoğru söylediği için öteki dinciler- den daha namusludur; "Hele şu laik devleti ele ge- çirelim, sonra yapacağımızı yaparız" diyenlerden aynlıyor, zamirini daha başlangıçta ortaya koyuyor... Aşkolsun!.. KutlanzL 'İki Bir Numara' medyamıza, dincilerimize, nu- maracı cumhuriyetçilerimize, mütareke basınımı- za, gözü kapalı iyi niyetlilerimize helal olsun... Çok değerli eşim-babamız-dedemiz HÜSEYİN TALAYOGLU aramızdan ayrılışının 13. senesine girsek de Sen her zaman yanımızdasın Seni çok özledik... Seni seviyoruz... Seni hiç unutmadık... Eşi: Münevver Talayoğlu Çocuklan: Sultan-Mehtap-Şenay-Gönül Damaöan: Vahap-A/iekber-Alinza-Erkan Torunlan: Cansu-Ceyda-Hüseyin-Ozan-Cem BAŞSAĞLIĞI Sevgili hocamız, dost insan, değerli bilim insanı Prof. Dr. AYDIN AKGERMAN 27 Aralık 2003'te vefat etti. Texas A&M Üniversitesi Kimya Mühendisliği College Station öğrencilerine, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz. Sıla Çednkaya - Halit Üsten YILBAŞI GECESI 2G:DO'DEN İTİBAREN CNBC-E KAHRAMAN LARIN DAN YILBAŞI MACERALARI 23:DD KYLIE MINDGUE 24:GD VICTDRIA'S SECRET FASHIDN SHDW Çünkü En Güzel Hediye Kiîaptır. tstiklal Cad. Zambak Sok. No:4 D:l (Fransız Konsolosluğu Yam) Beyoğhı / İSTANBUL Tel: 0212 252 3S 81-82 Türkiye GazetecilerCemıyeti'nin yayınladığ/ günlük BizimGaıete Ölke sorunlanna ilişkin raporlanyla, araştırmalanyla, köşe yaalanyla, tarafsız habertenyle SMI toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone ofun. Tel: 0.212.51108 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle