03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 1 KASIM 2003 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Hallovveen Şaşkınlığı MEĞER dün "Wa//cween"miş. Nereden bilecegiz, bilse bilse ancak Hıristiyan Amerikalılar bilebilir. Burası, Müslüman memleketi ve şimdiler Rarrazan. Ne demek Hallovveen? Bakın, 1 Kasım, heryıl Hıristiyanlann "AzizlerGü- nü"dür. Kıliselerde dualar edilip bütün Azizler, yani dinin kutsa! tüyüklerı hep bırtikte anılır. Bir gece ön- cesi de, yanı dünkü 31 Ekim akşamı çocuklar için "Cadılar Gürü 'dür. Evler ve çocuk yuvalan süsle- nir, balkabakan oyularak ağız, göz, burun yapılıp iç- lerinde mum yakılır; bizim bayram sabahlarına ben- zer biçimde çocuklar kapı kapı dolaşıp şekerleme, hediye ve banşjş toplar. Ş aşırıp "Ne alakası varbûtün bunlann bizimle?" derseniz, bal gibı var. Çünkü, Istanbul'daki bırvakrfüniversitesinirı "kam- pus "unda, yani yerieşkesinde kurulan ve "kreş" de- nen ">wa"dakı çocuklann velilerine dün bildirilmiş: "Akşama Ha>loween var, izin verin de çocuklar yu- vada kalıp effensinler ve mumlarfa yerieşkedeki loj- manlan dolaşıp armağan toplasınlar." Veliler şaşırmış, tabii: "Bu da ne ola ki, Hıristiyan- lann bayramından bize ve hele bizim küçüklere ne? Burası, vakıf ve özel de olsa, derslerinin çoğunu In- gilizceya da Tarzanca da yapsa, nihayet öğretim üye- lerinin bûyük çoğunluğu Türk olan bir Türk üniver- sitesi. Aynca, tehtikelide, çocuklann ellerinde mumlar- la dolaşması. Ünh/ersite, Danıştay kararlanna aldı- nş etmeden, sık ormanın orta yerine kurulmuş; ya ağaçlar tutuşup yangın çıkarsa?" Ne biçim bir ülke ki şu Türkiye, bir yanında baş- lan bağlı hanımlarla Çankaya kapılan zorlanır- ken bir yanında da küçücük çocuklarla Hıristiyan bayramlan kutlanmaktadır? Bu kültür karmaşası hep böyle sürüp gidecek mi? Zaten iki kıta ve ıki din arasına sıkışmış ve dünya- nın iştahını üzerine çekmiş topraklarda tutunmaya çalışan bir ulus için, bunca şaşkınlık biraz fazla. Üs- tesinden gelebilmek ve getecek kuşaklara geçerii bir pusula sunabiirnek için, her iki dünyayı da iyi bilip sağlam sentezlere erişebilecek nitelikte insanlarla doğru dürüst bir ulusal eğitim politikası oluşturmak gerekmiyor mu? Okumaya, yetişmeye, meslek sahibi olmaya can atan kızlarını sokağa çıkıp okula gidebilmek için baş örtmeye zorlayan ailelerin dünyası ile çocuklannı Hı- ristiyan bayramlannayollamakzorunda kalan ınsan- lann dünyası arasında hiç mı köprii kurulamaz? Bu toplum hep mi böyle dağınık, kopuk ve her yana sav- rulmuş kaiacaktır? Gelip giden Milli Eğitim ve Kültür bakanlan ne için vardır? Yobazhkla zıpıriık arası hıç mi bulunamaz? OKTAY AKBAL önce Ekmekler Bozuldu, Aşksız Insanlar, Bizans Definesi, Bulutun Rengi, Berber Aynası, Yalnızlık Bana Yasak, Tarzan öldü, Istinye Sutan, llkyaz Devrimi, Karşı Kıyılar, Hey Vapuriar Trenler, Lunapark, Ey Gece Kapını Üstüme Kapat, Hücrede Karmen... BÜTİIN ÖYKÜLERİYLE CAN YAYNLARI ŞİIMASİ ÖZDENOĞLU Bugün ve yarın (saat 11 'den başlayarak) "HER AŞK BİR TİTAIMİK" adlı yeni şiir kitabını TÜYAP'ta, Türkiye Yazariar Sendikası standında okurlanna imza edecektir. Kurtuluş Savaşı Romanları... Romarun sevgili gibi sıcacık bir yanı vardır. Roman, hep sizinle iç içedir. Roman, bize önce kendimiz olmayı, sonra kendimizi başkasının yerine koy- mayı öğretir. Okuduğunuzla özdeşleşmenin aracıdır roman. Kurtuluş Sava- şı'yla da kendimizi özdeşleştirmenin tam zamanı değil mi? Tahsin ŞİMŞEKEgitîmci ruma getirilecek biricik düşünce, Kurtuluş Savaşı 'nın felsefesini kavramaktır, kavrat- maktır. Romanlar.» Öğretmenlerimize ve gençlerimize bir görev düşüyor: O görev de "Okumak nu, oh ne keyif!" deyip okumaya yeniden baş- lamaktır. 'Roman'uı sevgili gibi sıcacık bir yanı vardır. Roman, hep sizinle iç içedir. Ro- man, bize önce kendimiz olmayı, sonra ken- dimizi başkasının yerine koymayı öğretir. Okuduğunuzla özdeşleşmenin aracıdır ro- man. Kurtuluş Savaşı'yla da kendimizi öz- deşleştirmenin tam zamanı değil mi? işte ödev konusu; işte tarih, işte yazın (edebiyat), işte "arayıp durduğumuz kendnniz"i bul- manın yolu. Ben, listemi tarih sırasına gö- re yapmadım. Dilini düşündüm, okuma ra- hatlığını düşündüm. Elbette içeriğini ve coş- kusunuda. Samim Kocagöz: Kalpaklılar, Doludiz- gin, Bir Şehnn Iki Kapısı, Izmir'in Içinde. Talip Apaydın: Tozduman Içinde, Vatan Dediler, Köylüler. HabdeEdip AdıvTar: Ateşten Gömlek, Vu- run Kahpeye. Yakup KadriKaraosmanoğhı: Yaban. An- kara, Södom ve Gomore. Attilâ fihan: Kurtlar Sofrası, Sırtlan Pa- yı, Bıçağın Ucu, Allahın Süngüleri,"Reis Pa- tlhan Tarus: Var Olmak, Vatan Tutkusu, Hükümet Meydanı. llhan Selçuk: Yüzbaşı Selahattin'in Ro- M efihCevdet Andav; 1987de "... kitap satm almak, biz- de bir tür moda gereği ol- du. Bir kitap çıkmış, çok satıyormuş, aman biz de alatan! Ama ister okuruz, kterokumayız. Evi- mizde bulunsun yeter. Gereldrse daha oku- yamadnn,der, soranlan başmnzdan savanz" diye yazıyordu. Anday'ın yakınmasmın üze- rinden on altı yıl geçti. Moda olan, âşık olu- nan o kadar çok, yeni şey var ki!.. Fareye âşığız, Nez'e âşığız, Ingilizcenin sokak ağ- zına âşığız... Üstelik hepsi de moda!.. Biliyoruz ki tablete, papirüse döküldüğü günden bu yana düşünceden hep korkul- muştur; daha doğrusu "yan"dan. Kitabın ateşle ilişkisini düşündüm, kita- bın ne denli dokuz canlı olduğunun ayırdı- na vardım. O can size aksın, sizin olsun is- temez misiniz? Kitap, gönüldeki od, tüten ocaktaki ateş, yolumuzu aydınlatan meşa- ledir. Ateşin üzerine ateşle gitmek neye ya- rar ki?... Iskenderiye kitaplığını yakan iki bin yıl önceki ateş, 10 Mayıs 1933 Berlin meydanındaki ateş, 2 Temmuz 1993 Sı- vas'taki ateş kitabın dokuz canından birini alabildi mi? Kurtuluş Savaşı ateşi ne yazık ki sönüyor. Yurttaşhğı öğretecek kitaplann kapaklann- da benim Kurtuluş Ateşim değil, ABD'nin Hürriyet Heykeli'nin meşalesi yanıyor. Kitabı unuttuk, düşünmeyi de unuttuk. Felsefesiz bir toplumuz. Sahi felsefe, okul- lanmızdan hangi tarihte kaldınlmıştı? Hegel: "Feteefe, kendini bümçH hak geti- ren düşüncedir" diyor. Şu anda bilinçli du- manı (2 cilt). Reşat Nuri Güntekin: Yeşil Gece. Hasan tzzettin Dinamo: Kutsal Isyan (8 cilt), Ateş Yıllan, Öksüz Musa. Şemsettin Üntii: lsmet Paşa'nın Ağır Top- lan. TurgutOzakman: Atatürk Yeniden Sam- sun'da (2 cilt). Hıfzı Topuz: Gazi ve Fikriye, Çamlıca'nın Üç Gülü. Burfaan Günel: Acının Askerlen. Ferzan Gürel: tzmir'in Işgalinden Kurtulu- şa. ErolToy: Toprak Acıkınca, Yıtik Ülkü (3 cilt). Kemal Tahir: Esir Şehrin Insanlan, Esir Şehrin Mahpusu, Yorgun Savaşçı. Zebercet Coşkun: Haçin. Ahmet Hamdi Tanpmar: Sahnenin Dı- şındakiler. Mithat Cemal Kuntay: Üç Istanbul. Refık Haiit Karay: Çete. Tank Buğra: Küçük Ağa, Küçük Ağa Ankara'da. FeyamiSafa: Süngülerin Gölgesinde, Söz- de Kızlar, Biz Insanlar. Yılmaz Karakoyunhı: Üç Aliler Divanı. Iskender Ohri: Aşktan da Yüce. Aka Gündüz: Dikmen Yıldız, Yaldız. Ercüment Ekrem Talu: Kan ve tman. Agâh Snn Levend: Acılar. Mehmet Rauf: Halas. Burhan Cahit Morkaya: îzmir'in Roma- nı, Yüzbaşı Celal, Nişanlılar. Mükerrem Kâmü Su: Dinmez Ağn. Feride Müfit Telc Affolunmayan Günah. Hihni Ziya Clken: Posta Yolu. Oğuz Özdeş: Dağ Başını Duman Almış. Flkret Ant: Hep Bu Topraklar için, Kü- çük Fedailer. Ziya Mısırtı: tstıklal Madalyası. Etem tzzet Benke: Adsız Şahit. Osman Korkut Akol: Kurtuluş Sava- şı'nda Bir Çocuk. Beldr Büyükarkm: Bozkırda Sabah. Irak Bataklığmda... SsiCİtSOMEL EmekliEIçi I rak'taki savaş Amerikan as- kerleri için tam bir bataklık durumuna geldi. Büyük ka- yıplar veren Amerikan eskerle- rinin morallerinin çok bozuldu- ğunu, disiplini yitirip keyfi ha- reketlere başladıklannı gazete- ler yazmaktalar. Independent gazetesi askerler arasında inti- hann nerede ise salgın durumu- na geldiğini söylüyor. Sağa so- la seyrekleştirilmiş uranyum mermileri ile ateş ettikleri için Bağdat'ın havasının soluk alına- maz duruma geldiği bildirilmek- tedir. Artık Irak'ta her gün 1000 kişi ölmektedir. Amerikalılardan nefret eder duruma gelen Iraklılar, işgal kuvvetlerinden kurtulmak için ciddi bir kurtuluş savaşı veri- yorlar. Savaş veren gerillalan bizim Bağımsızlık Savaşımızın başlangıcmdaki Kuvayı Milli- yecilerimize benzetmek olası- du*. Bu nedenle bizim, işgalci devlete yardım sayılabilecek her türlü hareketten kaçınmamız mertliğimizin gereğidir. Amerikan kayıplannın büyük- lüğü Kongre üyelerini de etki- lemeye başlamıştır. Kongre'de ağırhğı olan Murdha ve Petosi gibi bazı üyeler, savaşı çıkaran şahinlerin görevden alınmalan- nın dünyaya karşı bir sorumlu- hık olduğunu söylemeye başla- dılar. Amerikan makamlarının, Amerikan halkının zaten büyük olan tepkisinin daha ziyade art- maması için, verilen kayıplan gizledikleri anlaşıhyor. Son gün- lerde kayıplara ilişkin haberle- rin sansür edileceğini de gaze- teleryazdı. Bush'un, başansızlığını ka- bul ederek Irak'ı tamamen tah- liye etmesi kendisi için siyasal bir intihar olacağı için o, çekil- me yerine, Irak'taki kayıplannı azaltacak bir kurtancı anyor. Nevvsvveek dergisine göre Ame- rika, Irak'a gitmesini önlediği Türk askerinin yeniden davet edilmesi için halen Irak Geçici Konseyi ile müzakerelerde bu- lunuyor ve Konsey'in gönlünü yapmaya çalışıyor. Korkumuz odur ki, Amerika, Irak'taki bü>ük kayıplannı gi- derebibnek için er geç yeniden Irak'a Türk askeri iste>ecektir. Böyle bir isteğj kabul, eski du- nımdan da büyük hata olur. Çünkü haberier, Irak haDaıun Türk askerine şiddetle karşı ol- duğunu gösteriyor™ Son zaman- lardabaa Sünni Hocalarm Türk askeri geürse vurulması caizdir diyefetvabr çıkanfaklan öğrenil- miştir. Zaten Irak'ta üç şoförü- müzün şehit edilmesi ve Bağdat Bmükelçfliğimizin önündebont- ba pananlmaa ilebize uyan ama- cı güdüldüğü de açıkça söylen- miştir. Öyle anlaşürvor ki asker- lerimiz gittiği takdirde, bir düş- man oiarak görülecek, ateş yağ- muru ile karşılaşacak ve çok bü- yük kayq>verecektir. Irak'm hiç- bir köşesinde Türk askeri isten- mediğide beHrtiktiğmden, 'ölüm üçgeni' ve Selahattin bölgesi dı- şmdakiyeıier de ölüm kuşağuu dahil edilmektedir. Bütün bu uyanlara karşın Irak'a asker gön- derme hatası işlenirse, Irak'ta şehit edilecek Mehmetçikleri- mizin cenaze namazlan kılınır- ken yakınlannın cami avlulan- nı dolduracak olan hıçkınklan Irak'a asker gönderen bakanla- nmızın ve onlara bu yetkiyi ve- ren milletvekillerimizin duyun- cunu (vicdanını) sızlatacak mı- dır bilmiyoruz. Fakat Türk ulu- su bunu unutmayacak ve belki de bir gün hesap sorma olana- ğını bulacaktır. PENCERE Sözde Müslümanlık TÜPbancılığı... Çocukluğumuzda daha çok kızlann söylediği bir tekerieme vardı; tümünü anımsayamıyorum; ama, ilk dörtlüğü şöyieydi: "Isveç, Norveç, Danimarka Belçika, Felemenk, Hollanda Bunlan yutamaz Atmanya Türkiye'nin merkezi Ankara" Sanınm Ikinci Dünya Savaşı'nın rüzgârianndan esinlenmiş birtekeriemeydi... Erol Manisalı'nın "Türidye'dekiDanimarka" üs- tüne yazılannı okudukça aklıma Avrupa'nın zengin ülkeleri geliyor; Almanya bunlan yutamadı... "Anadolu'daki Danimarka" bizi yutacak!.. • Manisalı yazıyor: "Büyûkmağazalanngıda bölümlerinde meyve- lerin üstüne levhalar konmuş; ithal erik, ithal el- ma, ithal muz gibi. Düşünebiliyor musunuz: Pa- ris 'te bir manavda Amerika 'dan ithal erikya da el- mayazılmış. Çiftçilerin sendikasından tutun da si- vil toplum örgütlerine kadar kıyameti kopanriar." "Çünkü çiftçinin çıkannın, sanayicinin, tüccann ve devletin çıkarlan ile niçin beraber olduğu bili- nir. O nedenle Fransa'da devlet her yıl milli geli- rin yüzde 40-50'sini toplar ve yeniden dağıtır. Ya- ni sosyal bir devlet vardır, yani sosyal demokrasi işler... En azından içerdeki çıkarhesaplan Batı'da böy- le yürütülür. O nedenle büyük birAlman otomo- bil şirketi, fabrikasına şu cümlenin yer aldığı kos- koca bir levhayı asmıştır: Japon arabası alacak- san git Japonya 'da iş ara!.." (31 Ekim 2003) Manisalı'ya göre Türkiye'nin içinde bir "Dani- marka" vardır, burada yaşayan ayncalıklılar ülke- mize "sömürgeci zihniyeti" ile bakmaktadır. Özal döneminde 'Çikita Muz' ithal edildiği za- man kıyameti koparmıştık... Sağır duvarlara çarptık!.. "Isveç, Norveç Danimarka.. Türkiye'nin merkezi Ankara.." Ankara mı?.. Hayır, çoktan beri Türkiye'nin merkezi Ankara'da değil, yurtdışındadır. • AKP iktidara geçince halkımız bir şeylerin deği- şecegini ummuştu... Oysa AKP iktidarının türban ve imam okulu kav- gasından başka bir derdi yok... IMF ne buyurursa, Islamcı kardeşlerimiz için Al- lah'ın emri gibi.. Irak'taki Müslümanlann üstüne asker yollamak için Islamcı kardeşimiz Bush'tan talimat bekliyor... AKP Müslümanlığı bu!.. • Tayyip ve türbancı kadrosu Çankaya'nın kapı- sındasözüm ona Müslümanlık kavgası veriyor, te- sertür savaşı bu... . -r Yalaka medya bu tesettür savaşında Tayyip ve kadrosunu destekliyor... Allah Ullah aşkına Hıristiyan Bush'un emrinde ka- pıkulunadönüşen sözde Müslüman, kansının ba- şını örtse ne olur, örtmese ne olur?.. Eski bir karikatürü anımsıyorum; yobaz, yûzü açık kıza saldınyor: - Güzel kız, nerde senin peçen?.. Kız yanıtlıyor: - Benim peçem senin gözlerinde olmalıdır Ho- cam!.. Türban, kadınımızın başında değil, erkeğimizin bakışındaolmalı... "...Eğitimin gayesi, yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha ziyade memlekete ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılapçı, müspet, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, muhakemeli, iradeli, hayatta karşılaşacağı zorluklara galip gelmeye kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de eğitim programlarını ve sistemlerini ona göre tanzim etmelidir." (1923) #- \ *v/ ĞİCumhuriyet'in 80. yılında, mutlu ve modern Türkiye'nin geleceği için eğitim seferberliği "yeniden" başlatıldı. Geleceğimizin güvencesi çocuklarımıza daha iyi eğitim sunabilmek için, milletçe elele çalışıyoruz. T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLlfil |D A N I $ M A 444 0 632İH A T T I www.egittaedestek.iieb.gQV.tr EĞITİME %100 DESTEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle