Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 KASIM 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Kmlay halkın elinden neden akndı
Melih Gökçek neden
Kızılay Meydanı'nı boz ve
sarı renkli bariyerlerie top-
lama kampına, yayalara
kapalı bir tür otoyola dö-
nüştürdü?
Durup dururken, bir ge-
rekçesı olmadan yapıima-
dı elbette bu uygulama.
ODTÜ öğretim ilyesi Doç.
Dr. Tank Şengül'ün, ola-
yın arka planını irdeleyen
saptamalan çok çarpıcı:
"Kentin Ulus-Kızılay-
Bakanlıklar-Tunalı Hilmi
Caddesi boyunca uzanan
ve cadde boyu ticaret ve
diğeraktivitelerie bezenmiş
merkezyapılanmasının içi,
birbiriyle ilişkili bir dizi uy-
gulamayia boşaltıldı. Bu
süreç içinde üst-orta sı-
nıflar, kentin merkezOi
alanlanndaki konutlannı
terk ederek, kentin dışın-
da, kendi yaşam biçimle-
n'ne uygun bulduklan Me-
sa-Konı, Angora Evleri,
Çayyolu gibi alanlara yö-
neldiler.
Bu süreçte inşaat şir-
ketleri, alternatif merkez-
ler yaratmada öncütüğü
üstlendiler. Bilkent, Arma-
da, Migros alışveriş mer-
kezleri de farklı biçimlerde
kent merkezinin içinin bo-
şaltilmasına katkıda bulun-
dular.
Bu gelişmelerin kaçınıl-
maz sonucu, Kızılay'ı içe-
recekbiçimde mevcut kent
merkezi, alışveriş ve kültü-
rel faaliyetleraçısından çe-
kim odağı olma özelliğini,
harcama gücüne sahip ge-
iirgruplan açısından kay-
betti. Gökçek'in kentin
merkezinden otobangeçir-
me veyaya kullanımını sı-
nıriama girişimi, bu süreç
içinde Kızılay merkezine
vurulmuş biryeni darbedir.
Kuşkusuz, gösterilen yeni
adres, yaratılan alternatif
alışveriş merkezleridir."
Her Ankaralı, hatta her
yurttaş bilir ki, Kızılay aynı
zamanda bir "eylem mer-
kezi"dirtie. Doç. Şengül'e
göre, Gökçek'in yeni uy-
gulamasının bir amacı da
işte tam buna yönelik:
"Son yıllarda neoliberal
uygulamalardan rahatsız
olan gençlik, işçiler ve özei-
likle memuriar, hoşnutsuz-
luklarını Kızılay'ın çeşitli
sokaklannda, bûyük ölçek-
li gösterilerde de bulvann
kendisini işgal ederek gös-
termeye başlamışlardı. Bu
türeylemler, özellikleyaya-
larla birleştiğinde anlam
kazanan etkinliklerdir. Uzun
süre Etlik Kasalar, Hipod-
rom ve benzeri alanlarda
kendi başlanna kalmaya
zorianan kesimler, son yıl-
larda Kızılay'ı tekrarkazan-
mışlardı. Yeni uygulama,
Kızılay'ın bûyük ölçüde bu
türbirsiyasallaşma mekâ-
nı olma özelliğine de ket
vurma sonucunu doğura-
caktır."
Kızılay'ın halkın elinden
almmaa, basit bir trafik de-
ğişikliği olarak algılanma-
malı. Çünkü, ardında eko-
nomik çıkar ve siyasi kor-
ku yatıyor.
IŞIK KANSU
Cumhupiyeti Makaslamak
Üniversitelerin direnci üzerine Recep Tay-
yip Erdoğan yalnız imam hatipliler için değil,
tüm meslek liseleri mezunlan için yükseköğ-
renim kurumlanna girme ölçütlerini değiştirmek
istediklerini söylüyor. Hayır efendim, AKP'nin
derdi, tasası imam hatip mezunlannın gelece-
ğidir! Cumhuriyet Bayramı'nda "Cumhuriyet
ile demokrasi arasmdaki makası kapataca-
ğız" diyebilen Erdoğan'ın bir başka derdi, sö-
zün özünde olduğu gibi Cumhuriyet iledir!
Tıpkı kendisi gibi imam eğitimi alanlann ka-
mu yönetimine egemen olması da ulaşılması
istenen ana hedeftir!
Kendisinin ülke yönetiminde neler yaptığı
apaçık ortadadır. Ya diğerieri?
Eğitimci-yazar Ali Dündar geçenlerde iki
anısını aktardı bize:
"1984'teyakından tanık olmuştum. Çankı-
n 'nın Ankara 'ya en yakın ilçe merkezlerinden
birinde, cuma namazı çağnsını duyan savcı,
mahkemede duruşmayı bırakıp namaza koş-
muştu. Duruşmanın yargta karşı çıkınca da 'Sa-
yın yargıç, benim gerçek dünyam orası, yani
camidir. Dünyada herşeyin hesabını verebili-
rim, ama ertelediğim cuma namazının hesa-
bını veremem' yanıtını verip çantasını, dosya-
sını toplayıp namaza gitmişti. Bu savcı, imam
hatip okullannda eğitim almış, dışandan sınav
vererek hukuk okumuş biriydi. Aynı yıl, aynı
iiçenin kaymakamı da imam hatip kökenliydi.
O da, hükümet konağının girişine ve binada
herkatın merdiven başlanna iri harflerie 'mes-
cide gider' uyansı yazdırmış, makam odası-
nın karşısındaki en büyük odayı mescide öz-
gülemiş, kilim ve halılaria döşendirmişti."
Ali Dündar'ın tanıklıklanndan çıkardığı sonuç
daşuydu: "Buikikişi, eğitim düzenindeki bo-
zukluktan ve yasalann boşluğundan yararia-
narak önemli yerlere gelmiş devlet memuria-
nydılar. Ne var ki, kamu yönetiminin kutsalh-
ğı ve meslek ahtakı gibi mesleksel değer yar-
gılanndan yoksundular. Çünkü, onlara temel
eğitimi veren kunım, kamu ve ahlak kavram-
lanna değişik pencereden baktığı için, onla-
ra bu kavramı yüklememişti."
Ellerde, ağızlarda dolaştınlan "makas"\n asıl
işlevi, laik, demokratik Cumhuriyeti param-
parçaetmektir...
Örtûlü olmayı, kapalılığı, bula-
nıklığı, cin fıkiriiliği varoluş felse-
fesi yapmışlar bir kere...
Kamu yönetimi tasansına ek-
ledikleri "masum ve demokra-
tik' gibi göfünen hüküm de bu fel-
sefenin son başyaprtı:
'Kamu hizmeûerininyerine ge-
tirilmesinde ve bu hizmetlerden
yarariandırmada ayınmcılık; bu
hizmetlerie ilgili olarak insan hak
ve özgüriükl&ini kısıtlayıcı idari
Felsefe
düzenleme ve uygulama yapıla-
maz."
Kamu alanında memuriar ve
kamu hizmetterinden yararlanan-
lar sıkmabaş olamıyorlar ya, bir
yasafıkrası ile bu yasak sözde aşı-
lacak...
Aşamazlar! CHP Grup Baş-
kanvekili Ali Topuz da aynı kanı-
da: Türban, Türkiye Cumhuriye-
ti hukuk sistemi içinde anayasa-
dan kaynaklanan gerekçelerie
devlet adına her türiü faaliyetin
yapıldığı kamusal alanlarda ya-
saklanmıştır. Bu yasak, yasağı
zorunlu kılan hükûmlerin geçer-
siz kılınması ile ortadan kalkabi-
lir. Bu da anayasanın değiştirile-
mez maddelerinin değiştirilme-
sine kadargider. 0 değişiklik de
gerçekleştirilemez."
Topuz'a göre, iktidar, sıkma-
başa ilişkin hukuk yolunun ka-
palı olduğunu biliyor, anayasa
değişikliği yapabilecek çoğunlu-
ğa sahip olmasma karştn bu yo-
lu açamayacağını da biliyor. Bu
yüzden eünden gelen tek şeyi ya-
pıyor: Sıkmabaşı istismar edi-
yor...
Barış ve Terör
SÖNMEZTARGAN
Son yıllarda dünya siyaset
söyleminde iki kavramın öne
çıktığını görüyoruz: Banş ve Te-
rör... Ancak bu her iki kavra-
mın çoğu kez anlamından ko-
partılarak, içi boşaltılarak ya da
içeriği çarpıtılarak tanımlanmak
istendiği de ayn bir gerçek.
Gezegenimiz ölçeğinde sı-
cak olaylann ve kanlı çatışma-
lann yaşandığı günümüzde bu
kavramlann yeniden yerli yeri-
ne oturtulması, toplumsal olay-
lann sınıfsal niteliğine göre bu
kavramlann daha nesnel bir bi-
çimde yorumlanması taraftan-
yım.
Isterseniz gelin yazımıza ön-
ce banşı ele alarak başlayalım.
Savaş dahil hertüriü toplumsal
çatışmanın karşıtı olan banş,
sınrfsavaşımlannın silahstz sür-
dürülmesi istemlerinin bütünü-
nü içerir. Bu nedenle "Iş ya da
Çalışma Barışı", "Toplumsal
Banş", "Siyasal Banş", "Savaş
Karşıt Banş" gibi konunun, ye-
rine ve konumuna göre adlan-
dınlan banş girişimleri şu ya da
bu ölçüde tarih boyunca hep
olagalmiştir. Ama yakın tarihi-
mizin hiçbir evresinde banş is-
tem ve girişimleri, içinde yaşa-
dığımız bugünkü tarihsel sü-
reçteki denli toplumsal ve yığım-
sal olmamış, gezegenımizi çe-
peçevre sarmamıştı. Bunun bi-
ricik nedeni ABD emperyalizmi-
nin Afganistan'la başlayan şim-
dilik Irak'la noktalandığı sanılan
saldırgan ve işgalci pol'ıtikası-
nın dünya halklannın hiçbir ke-
siminde artık onay görmüyor
olmasıdır.
ûzellikle Irak'ı işgaliyle ABD
emperyalizminin ipliği pazara
çıkmıştır. ABD kendi çıkarian-
nı geliştirmek, dünya üzerinde-
ki hegemonyasını güçlendir-
mek için terörü gerekçef) gös-
- tererek her türiü şiddete baş-
vurmaktadır. Başka bir anla-
tmla dünya halklannı sindirebil-
mek için kendisinin devletçe
uyguladığı işgal ve şiddetin adt-
dır asıl terör olan.
ABD'nin Afganistan'da,
Irak'ta olduğu gibi, uyguladığı
baskıcı ve İşgalci politikalara
karşı dünya ölçeğinde duyulan
tepkilerin barışçıl bir tutumla
yerilmesi ve kınanması girişim-
lerine elbette genel anlamda
destekvermekyerinde ve doğ-
ru bir tutumdur. Ama Afganis-
tan, Irak ya da başka bir işga-
le uğramış ülke halkının bağım-
sızlıklan için sürdürmekte ol-
dukları her türiü silahlı sava-
. şımlanna genel bir banşçıl an-
l layışla yola çıkarak "durun" de-
î meye olanak var mıdır? Elbet-
• te ki yok: Çünkü bütün dünya
• haklı olarak "banş" diye haykı-
• nrken işgal altındaki ülkelerin
l nsanlan da kaçınılmaz olarak
5 'kurtuluş" diye haykıracak ve
• bunu sağlamak için her yola
• Daşvuracaktır. Birbiriyle çelişi-
• yormuş gibi görünen bu iki fark-
\ ı yapı aslında birbirini tamam-
layan diyalektik bir süreci an-
latmaktadır bize.
Terör, siyasal terminolojide
bir siyasal akım olan anarşizmin
verili düzene gösterdiği tepki-
de sık sık başvurulan yöntem-
lerden biri olarak bilinir genel-
likle. Bilimsel sosyalizm sava-
şımında da geçmişte zaman
zaman bu yönteme başvurul-
muştur. özellikle Çin, Kore ve
Vıetnam devrimi sürecinde °kı-
zıl terör" biçimind« uygulan-
mıştır. Devrim sürecinde daha
çok karşıdevrimcilerie işbiriiği
yapmayaeğilimli toplumsal ke-
simleri yıldırmak ve sindirmek
için kullanılmıştır. Bu nedenle salt
sozcük anlamıyla ele alınarak te-
rörü tanımlamak bugün için ar-
tıkyetersiz kalmaktadır. Çünkü
bugün siyasal terörü adi terör
ve emperyalist terörden ayır-
mak gerekmektedir.
Siyasal teröre çağımızda bir
yenisi daha eklenmiştir ki, bu-
gün Irak'ta yaşanan biçimiyle
buna da ulusal direnme terörü
diyebiliriz. Yurdunu ABD işga-
line karşı savunmadatoplu sa-
vaş olanaklannı yrtirmiş bir hal-
kın bugün nokta saldınlanyla
bunu'yürütüyor olmasma baş-
ka ne ad verebiliriz ki?.. Bu ne-
denle neleri hedefliyor olmala-
n değil, neyi amaçlıyor olmala-
ndır önemli olan.
ABD salt Irak'ta değil geze-
genimizin her yerinde kendine
karşı koyan güçleri ya terörist
ya da terörist yanlısı olarak ta-
nımlayarak kendi terörist dev-
let kimliğini gizlemeye çalış-
maktadır. Ona göre Irak'ın işga-
line destek vermeyen Fransa
ve Almanya da terörist değilse
bile terörist yanlısı birer ülke
durumundadır.
Sanmıyorum ki dûnyanın hiç-
bir ülkesinde ABD ile aynı dili
kullanan bizim dışımızda baş-
ka bir ülke bulunsun. Bugün
ABD'den daha çok bizim med-
ya yazarian ve TV haber izlen-
celeri Irak'taki olaylan yansıtır-
ken bunlan birer terör eyiemle-
ri olarak betimlemeye özel bir
önem vermekteler. Aslında bu
tutum bir aymazlığın da ötesin-
de kendini yadsımanın bizce
tipik birerörneğini oluşturmak-
tadır. Çünkü bunlann açısından
bakacak olursak, dünyadaki ilk
kurtuluş savaşını vermiş bir ül-
ke olarak, daha başından Mus-
tafa Kemal devinmesi de birte-
rörist eylem olmuyor mu? Evet
gerek banş, gerekse terör ko-
nulannı değeriendirirken em-
peryalizmin ağzından yorum-
lar getirmek salt bizleri yanılt-
makla kalmaz, kendimizi yad-
sıma çizgisine değin sürükler ki,
o zaman da müstemleke aydı-
nından bir farkımız kalmaz.
Ne yazık ki medyamızın
önemli bir bölümü ile kimi ay-
dınımız bu durumda...
* ABD'nin bu politik tutumu
New York'taki Dünya Ticaret
Merkezi'nin yerie birolmasryla
daha belirgin duruma geldi.
KtM KtME DUM DUMA BEHÎÇAK behtcakig turk.net
ÇtZGtLİK KÂMİL MASARACI kamUmasaracKamynet.com
yi-^T^
HARBİ SEMİHPOROY semihporoy n yahoo.com
KEDt LEVO APTÜÜKA aptulKa hotmail.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 1 Kasun tnctr.mumtaz-arikan. com
Muayene, Te$hls. Tedavl
TÜRK KALP VAKFI
19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/lstanbul
Tel: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35
Intemet: http://www.tkv.org.tr
e-mail: gen.sekretena tkv.org.tr
koordinatorCrj tkv.org.tr
BZRA POUND'UN ÖNCÜLÜGÜ*.
tS?2'D£ &UGL*İ,ÜNLÛ AMEIZiKALI OZAM E2RA POUHÛ ÖiPÛ.
ftoe'DE AveuPA'm &OEH OZAN, İ/VGttf&/S£,fi&MSAVE
imLYA'M YAŞAbl. 6BNÇ SANATÇIlAfUA POSTUJK.KUBAU
POUMP, BİGÇO6UUA DA 1A/1&IMCI OIOU. BuMLAJZ ARASlH-
PA, YEA7S, H£MİfiJGtA44y, ELtor, JVYCB, O.H.LAW/e£MCE
G'ıBİ AOLAR yAEDI, ÇoĞU OUUhl İLK£L£RİUOEN YOLA Çl-
KARAK SAfAtSl KAZAMM/fTt. YAZJ>Sl "CANTO"LAR. ELOEN
ecs ooiAÇMiçri. rs.euor,pow^p ı'çtu'o, yüey/u-
MIZDA 6seÇ£KLefEU Çif/S DeV&MİAJ/fJ BlH MUA4A-
'G4U ÖtJCÜSÛDÜIS" peMiŞTİ.. eürüfj BUNLAeiN YAMI
S//SA, EZM POUMO, FAÇİZMİ BEtJİMSBM/f, MUS^O
,LMf YE HİTL£&'İM PESTEKÇlÇİ OLMUŞnj. YAPTt-
61 KONUÇMALAIS, SAVAŞ COUUA/PA TZjrUKLAUtP
/CAFeSTF 7&ŞHİG eDİLMESİME, UZUN yiULAR Ç
AKIL H4£77¥JeSİUE KAP&TTCA1AS1MA yQL AÇMIÇTtL
SAĞNAK
NtLGÜN CERRAHOĞLU
80. Yıl Böyle Kutiamr...
ROMA - Roma Büyükelçiliği'nde tanık olduğum en
görkemli davetti.
19. yüzyıldan kalma büyükelçilik binası -"Palazzo
Gamberini"- bir defayeni restore edilmiş. 1887'de Os-
manlı Imparatorluğu'nun Italyan devleti nezdinde açtı-
ğı büyükelçilik binasını, Piemonte aristokrasisi "Gam-
berini"lerden vaktıyle bir Rum, "Pontiades Paşa" satın
almış meğer. Sefaretin arazisi "Italyan birtiğinin kurulu-
şuna" emek veren Kont Gamberinı'ye Kral tarafından
armağan edilmiş. Roma'nın Parisvari bir görünüm ka-
zanmasını isteyen Kral, bu değerii bağışın karşıhğında
Kont'tan arazi üzerinde bir mini "Versailles" dikmesini
istemiş. Kont da Allahı var, Kral'ın arzusunu yerine ge-
tirmek için hiçbir masraf ve özveriden kaçınmamış.
Salkım salkım tavanlardan sarkan birbirinden kıymet-
li Venedik kristali avizeler mi istersiniz? Antika, attın va-
rak aynalar mı? Yeıierde mozaikler... duvarlarda stuk-
kolar, freskolar, değerii tablolar mı? Ama doğrusu ben
"Palazzo Gamberini"nin bir saray yavrusu olduğunu
yeni fark ettim. Zamanın tozuyla köhneyen seiaret çi-
çek açmış sanki. Üç buçuk yıl süren ince restorasyo-
nun ardından tek tek her şey elden geçmiş. Solgun fres-
kolar renklerinı kazanmış, mozaikler ortaya çıkmış; va-
raklar, avizeler parlamış. Türkiye-ltalya ılişkileri gibi bi-
raz. "Palazzo Gamberini" yeni bir hayat kazanmış.
Bin ûç yüz davetliye döner...
Merdivenlere yerleştirilmiş meşaleler arasında, kapı-
dan sokağa taşan kuyrukta bekleşırken yanı başımda
Trieste'li bir senatörie karşılaştım önce. Cumhuriyet bay-
ramlannda daha ziyade Türkleri ağıriayan o içe dönük
ve hüzünlü eski sefaret kokteyllerine şartlanmış oldu-
ğum için ilk elde şaşırdım. Hatta ufak bir "kûltürşoku"
geçirdim desemyalan olmaz. "AllahAllah..." dedim ken-
di kendime: "Demek bu gece burada Italyan siyasi sı-
nıfı da var!" Içeri girince bunun sadece minik bir baş-
langıç olduğunu anladım.
Geniş biryelpazeyi kapsayan "bin üçyüz" davetli ara-
sında çok renkli simalar vardı. ABD Büyükelçisi dahil;
Roma'dakı kordiplomatik tam kadro oradaydı. Çok sa-
yıdaeski/yeni bakan ve milletvekilinın yanında, sanat dün-
yasından tanınmış isimlerle de karşılaştım.
Popüleryönetmen, "ödül koleksiyoncusu" FerzanÖz-
petek; Claudia Cardinale'nın eşi, yönetmen Pasqu-
ale Squrtieri; Scaia'nın sahne dekorlannı yapan "ma-
estro" Ez» Frigerio ve "Cyrano de Bergerac" filmi-
nin kostümlenyle "Oscar" kazanan kostümcü eşi hep
Franca ile aklıma gelen isimler. Sahne, sınema, müzik
dünyasından gelen amalararasında "Borghese", "Stroz-
zi" gibi Italya'nın soylu ve eski ailelerinden gelen kont-
lar, kontesler, prensesler de vardı. Yirmi yıldır girip çık-
tğımTC Büyükelçiliği'nde "ilkkez" siyasettensanatdün-
yasına uzanan, "temsil kitlesi" böyle geniş bir davete
katıldım.
'Tûrban' da 'haç' da gölgetemedi...
"Cumhuriyetin 80. Yıl Resepsiyonu"ndaki "/Mc"ler
bunlaria sınıriı değil. Sefarette "resmi" bir etkinlikle bir
"sanat etkinliğinin" yan yana getirilişine de ilk kez tanık
oldum. Mustafa Altıntaş'ın "Pales" (Kürekler) isimli
sergisı gecenin hoşsürpnzıydi. "Palazzo Gamberini'nm
klasikdekoruylaçarpıcı birtezatoluşturan Altıntaş'ın in-
ce, uzun, modem, altın "Kürekleri" hemen gırergırmez
antreye yerieştınlmıştı. Ortada, dönen bir Kürek etrafın-
daBızansikonografisını hatırlatan bırdüzenlemeyleha-
zırlanmış, üzeri taş ve inci işlemeli Kürekler konuklan bü-
yüledi.
Heyecan yaratan bir başka "hoşluk", bahçedeki "pi-
lavlı döner büfesi" oldu. "Döner" alabilmek için birbi-
riyle yanşan davetliler, geç saatlere dek Roma'nın ılık ekim
gecesinin tadını çıkardılar. Türkiye'de "80. yıl kutlama-
lannı" gölgeleyen "türban tartışması" buraya yansı-
madı. Italyan siyasetâlemi de gerçi burada "tûrban" ka-
dar hararetli bir başka polemik, "haç" tartışmasıyla
meşguldü ama Çizme'de Katoliklikle Islam arasında ga-
rip bir çekişmeye dönüşen "okullardan haçın kaldınlıp
kaldınlmamasr meselesı de daveti hiç etkilemedi.
"Italya'da Islam, haçı tehdit ediyor... Hıristiyanlıkel-
den gidiyor!" çığlıklannın histeriye dönüştüğü bir haf-
tadaTC Büyükelçiliği'nde verilen bu mükemmel davet,
başanlı diplomasi ilekişısel ilişkilerin önemini bir kez da-
ha kanıtlıyor. Elde edilen sonuçta Beıiusconi ile Erdo-
ğan'ın kişisel dostluklan kadar Büyükelçı Necati Utkan
ilezarif eşi Füsun Utkan'ın katkısı büyük. Kabuğunu hız-
la kıran Türkiye, bu arada merak edilen bir ülkeye dö-
nüşüyor. llginç tezatlar arasında, Avrupa ile "zariann
abldığı" bir dönüm noktasına koşuyoruz.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3
SOLDAJSSAĞA:
îyBirbilgisa-
yar sistemine
verilerin giril-
mesiiçinkul-
lanılan ve her
türiü ticari
mala konula-
bilen, birbiri-
ne paralel çu-
bukyadaçiz-
gidizisi...Bir
nota. 2/ So-
yundan geli-
nen kimse... Batısı
Endonezya'ya ait, do-
ğusuisebağımsızbir
devlet olan ada. 3/
Ceset görmekten du-
yulan aşın korku. 4/ 5
Airika'nın doğusun- 6
da toplu olarak yapı-
lan yabanıl hayvan 8
avı. 5/ Radyum ele- 9
mentinin simgesi... Kumar oynanan yere bırakı-
lan para. 6/ " O yer" anlamında kullanılan söz-
cük... Yol yapınunda yön bulmak için kullanılan
araç. 7/Gümüşhane'nin Torul ilçesinde, doğal gü-
zelliğiyle tanınmış bir göl... Eğreti mal. 8/ Birleş-
miş Milletler'e bağh "Gıda ve Tanm Orgütü"nün
simgesi... Divan şiirinin ölçüsü. 9/ Beş kişiden
oluşan müzik topluluğu... Bir soru sözü.
YUKARTOAN AŞAGIYA:
1/Paket ya da şişelerin ağızlanna konulan şerit ya
da etiket. 2/ Tanrıtanımaz... Bir önceki gün. 3/
Dans... "Bu akşam gün batarken gel/ — geç kal-
ma erken gel" (Ahmet Rasim). 4/Boyun eğen, ken-
dini başkasınınbuyruğunabırakan... Kısayazı. 5/
Insanın kendini yiyip bitirmesi. 6/ Üç katlı bir ba-
bkağı... Satrançtabirtaş. 7/Filipinler'deyaşayan
ve bağımsızlık için yıllardır sa\-aşım veren Müs-
lüman halk. 8/Otel, tiyatro gibi yerlerde girişe ya-
kın geniş yer... Mevki, makam. 9/Hint-lran dil gru-
buna verilen ad... Avcının av beklemek için taş yı-
ğınlarından yaptığı pusu.