25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29OCAK2003ÇARŞ- OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Dardanelspor PAZAR günü, Çanakkale'nin Dardanelspor'u Lefkoşa'da Çetinkaya'yı 2-0 yendi. Kolay değil. Çetinkaya, vaktiyle Rum takımlannı korkutan, diş- li takım. Ama, Dardanel'in asıl başansı bu değil. Başan, Kıbns Türklerine yıllardır uygulanan "sporambar- gosu"nun yiğitçe delinmesidir. ^Evet'iıianılacak gibi değil ama, bir spor ambar- gosiı var: Dünya, Kuzey Kıbns gençlerinin başka ülkelerle sportif temas yapmasını yasaklamış du- rumda. Anavatanlanyla, devletlerini tanıyan tek ülkenin sporculanyla bile. Bilir misiniz ki, Kuzey Kıbns kulüpleriyle hazırlık maçı dahi oynayan herhangi bir takım aforoz edil- mekte, daha doğrusu ağır para cezasına çarptın- lıp uluslararası federasyonlardan çıkanlmakla teh- dit edilmektedir. Işin tuhaft, Türkiye Futbol Fede- rasyonu da bu durumu kuzu gibi kabullenmekte, dıştaki üst kuruluşlarda görev alan ünlüler bulun- duklan mevkii kaybetme korkusuyla böyle bir ko- nuda çaba harcamaktan çekinmektedirler. Oysa, ambargoları meşru kılan hiçbir uluslara- rası hukuk kuralı yok. KKTC ilan edilince Bir- leşmiş MilletlerGüvenlik Konseyi'nin aJdığı 541 ve 550 sayılı kararların biri "bu devleti tanımayın", öbürüde "yardım etmeyin" diyor. "Tanımayın, yar- dım etmeyin" demek, "dışlayın, eziyet edin" de- mek midir? Bu açıdan, dünyadevletlerince ve Birleşmiş Mil- letler'in havacılık, posta, denizcilik gibi anlı şanlı uz- manlık kuruluşlannca uygulanan ulaşım, dış tica- ret ve iletişim ambargolannın ciddi hukuksal daya- nağı olmadığı gibi, helesporambargosu gibi birşey insan haklanna ve Kıbrıs'ın alışıimış düzenine açık- ça aykın. Çünkü, sporkurumlan, yıkılan Kıbns Cum- buriyeti'nin 1960 tarihli anayasa düzenine göre bi- le "cemaat"lerin kendi yetki alanına girmekteydi. Konu o devletin yıkılışıyla ve KKTC'nin kuruluşuy- la da hiç ilgili değil. f imdi, bu saçmalığa son vermek için büyük fır- sat doğmuştur. Avrupa'nın ve dünyanın futbol erasyonlan, yani UEFA ve FIFA, dahaönce ben- zer durumlarda yapıldığı gibi Dardanelspor'a yap- tınm uygulamaya kalkarlarsa, Türkiye'deki bütün spor dünyasının Çanakkale takımından yana çık- ması ve Isviçre'de verilecek hukuk mücadelesine katılması gerekmez mi? Evet, Isviçre'de. Çünkü, bu kuruluşlar, uluslara- rası alanda iş görseler de, oranın hukuk düzenine uyması gereken birer Isviçre kuruluşudurlar. Tıpkı, Uluslararası Kızılhaç'ın bir Isviçre Derneği oluşu gibi. Bunlann siyasal tutum takınmalan ve insan- cıl, kültürel ve sportifalanlarda aynmcı siyasal ka- rarlar almalan yasal mıdır? Sorunun yargı makamlan önünde sorulması ve bu büyük ayıbın dünya önünde açığa çıkanlması gerekiyor. Dardanelspor'un yaptığı kadannı yapa- mayan büyük kulüpler, böylesine anlamlı bir mü- cadeleye destek vererek şimdiye kadarki duyarsız- lıklannı affettirebilirler. Prof. Or. Tarık Zafer Tunaya'yı Anıyoruz. Çoğulcu demokratik paıiamenter düzenı, hukuk devletinı, kiş) hak ve özgüriüklennı savundu... Demokratik üniversiteye, Gençlığe ınandı. IÜ Siyasal Bılgıler Fakültesı'nı kurdu. Kunıcu Dekanlığını yaptı. Prof. Dr. Tarık zafer Tunaya Sevgilı Hocamızı öiümünün 12. yılında meza/ı başında anıyonjz. Tarih: 29 Ocak 2003 Çarşamba Saat 10.30 Aşiyan Mezarlığı/Bebek İSTANBUL SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ MEZUNLAR DERNEĞİ www.ısbfmezder org.tr ANMA DERBIL'İ 1928-1993 ÖLÜMÜNÜN 10. YILINDA SEVGf, SAYGI VE ÖZLEMLE ANIYORUZ. E$İ ve COCUKLARI VEFAT Aile büyüğümüz, sevgili babaannem/z FATMA USLU 26.01.2003 tarihinde kaybettik. Acımız büyüktür. USLU AİLESİ yu LÖSEV ^ 4 » k v» £öWm Vtoch 447O6 6O faKS O 312 447 68 33 www.losov.org tr los«v® tosov.org.tr »çtt Oalip Caddesi llkadım Sokak No:1-» G.O P /Ankara TankZafer Tunaya Tunaya, gerçek bir bilim adamı, büyük bir düşünürdü. Sadece laik, cumhuriyetçi bir Türkiye için durmadan çalışması ve üretmesi biJe bu nitelemeye yeterdi. Oktay SÖNMEZ Denizci Yazar • kinci Meşrutiyet için I (l908)halkdilinde"Hur- riyet'in llaıu" olarak söz edilegelmiştir. îşgal al- tındaki ıstanbul'da son yıllannı yaşayan OsmanJı hü- kümetinin varlığına karşın 1919'da Anadoluthtilali ve Kur- tuluş Savaşı'nı başJatanlann kavgası, 1920'de TBMM, 1923'te de Türkiye Cumhuri- yeti hükümetlerinin kuruluşu- na uzanan çizgide bugün de sü- rüp gitmektedir. Bunu böyle bilmemiz gerekiyor. Sosyal olaylarda on, hatta elli yıllann çok uzun süreçler olmadığını da... Meşrutiyet'in üzerinden dok- san dört yıl geçti. Cumhuriye- timiz ise sekseninci yaşına gi- recek. Ofuz bir yıl özgürlüğe hasret kalmış Osmanlı, Meş- rutiyet ilan edilince sokaklar- da "Hürriyef, müsavafcfagürlük, eşitiik" diye bağnşıyordu. Ar- tık bekledikleri mutlu günler gelmişti. Her şey düzelecekti. Ne var ki hiç de öyle olmadı. Daha çekilecek çok acılar, ya- şanacak çok önemli kavgalar, savaşlar vardı. Ancak bu zor yıllardan sonra "Onuncu Yıl Marşı"nuı o unutulmazcoşku- su rüm Anadolu insanının gön- lünü, caddelerini, sokaklannı dolduracak; evlerinden, okullar- dan taşacaktı. Ama yine ne var ki, bu coş- kulu mutlu yıllar da sosyal ev- rimin ve tarihin o dev takvi- minde bir göz kırpasılık za- mandı ve çabucak geçiverdi. Sonra kendimizi olağandışı bir hızla ve biraz da hazırlıksız çok partili demokrasi ve yoğun bir siyaset ortamında bulduk. Bi- zim kuşak, Milli Şef li yıllan, tek partiden çok partiiere geçi- şi, MenderesTJayar'Iı, Demi- rel'Ii, Ecevtt'li, Erbakan'lı, ka- dın başbakanlı ve karma takım, koalisyonlu yıllan yaşadı. 27 Mayıs'lara (1960), 12 Mart'la- ra (1971), 12 EylüTlere (1980) tanık oldu. 21. yüzyıla da kav- galar, düzeysiz çekişmeler, bit- mek bilmeyen ve gittikçederin- leşerek çok yönlü bir çürüme- ye dönüşen olaylar ve moral çöküntülerle girdi. Bütün bunlan, sadece son bir yüzyıla stkışmış yoğun siyasal tarihimizi her yönüyle bilimin en titiz süzgecinden geçirerek yazan, yokluğu özellikle bu- günlerde daha da çok acıyla duyulan birhocamızvardı. Onu yitirişimizin 12. yılında (29 Ocak 1991) bir zamanlar yazı- lannın çoklukla yer aldığı bu sayfada anmak istiyorum: Ta- nk Zafer Tunaya Bu son yüzyılı ondan dinle- dik. Gerçek yakın tarihimizi ikide bir içeriği değişen ders kitaplanmızdan çok. ondan ve onun gibi bir zamanlann ide- alist, adı çoktan unutulmuş Öğ- retmenlerinden öğrendik. Tuna- ya. Atatûrk'ü akhmız ve gön- lümüzle sevmeyi, güzel bir çi- çek dikergibi özenle düşünsel yaşamınuzayerleştiren bir cum- huriyetsevdabsıvesavaşçısıj dı. Evindeki "Çarşamba Top- lanülan"ndan birinde söz dö- nüp dolaşıp yine ott Ne olacak bu memJeketin hah" sorusuna gelmişti. Hepimiz bir şeyler söylüyorduk. Zaman zaman siv- rileşen çıkjşlan, patlamalan da o sakin, sıcak, zeki bakışlany- la izleyerek tatlı bir gülümse- me ve şu sözlerle toparlayıcı konuşmasmabaşlamıştı: "Ço- ctıkiar, arkadaşlar. şunu rvice bflelim; azgefişmişkafaJaria,az- geüşmişlikten kurrulanıa>TZ." Devlet yapısının belkemiği, temel diregi olan "anayasa" kavramını da ondan öfrendik. Ne yazık ki hem de devletin başındaki birinin "Anayasaji birdefa delsek de ne çıkar" de- diğine saglığında tanık olmuş- tu. Şimdi de anayasanın nice defişik amaçlarla değiştirildi- ğine bizler taruk oluyoruz. Dün- yadaki rüm devletlerin anaya- salannı da aynca didikleyen ti- tiz araştırmalan ile bütün öm- rünü dokusu laik ve cumhuri- yetçi öğeleriyle oluşmuş bir devlet yapısının ülkemizde ger- çekleştirilmesi yolundaki ça- lışmalarla geçirerek ürettiği eserler, üniversitelerde daha ni- ce kuşaklann okuyacağı, araş- tırmacılann baş\-uracagı bilim- sel zenginliklerle doludur. O güzel Türicçesi yeryer şiirsel de- nilebilecek, edebi değeri de he- men fark edilen duru ve aydın- lık biranlahmlaokuyucuyu alıp götürürgibidir. Özellikle "Tûr- Idye'deSijasiPartiler'' ölümsüz birbaşyapıt olarak nice kuşak- ları besleyecek, aydınlatacak bilimsel bir anıt başvoıru kita- bıdır. Üniversitedeki kürsüsünde, en aynntıh ve kanşık konula- n, agırlığmdan kaybetmeden, en yalın ve en aydınlık biçimde, Türkiye'de olup bitenlerin ve kavak yellerinin de kanştırdı- ğ\ genç kafalanmıza nasıl sım- sıcak ve tatlı bir üslupla taşıdı- ğı, yıllar yıh anılanmda yaşı- yor ve hep yaşayacak. Deniz sevdalısıydı Tunaya. Denizlerde olduğum yıllarda sefer dönüşlerimde çalışma oda- sında sohbet ederdik. Boğaz girişinin Haydarpasa-Saraybur- nu arasındald görkemli, yaşam dolu yerel ve uluslararası deniz trafiğine bakan penceresi onun çok daha uzak denizlere, uf- kun ötelerindeki ülkelere ve in- sanlannada ulasnğı noktaydı sa- nınm. Geçen bayramda sayın eşini ziyarete gittiğimizde tavanaka- dar dört bir yanı kitaplar ve ki- taplanyla dolu odasında konuk edildim yine. O yıllanmış çalışma masası- nın. duvardakı her biri bir sü- rü şeylen çağnştıran eski re- sim ve fotoğraflann benim için ne oldufunu sezinlemek ince- lijıni gösterdi. Öbür konuklann kabul edil- diği salondan ayn, Hoca'nın o sıcak, düşünce zenginliği ile dolu laborafuvarmda ellerim, gözlerim her şeyin üzerinde hü- zünle gezindi durdu. Tunaya, gerçek bir bilim da- damı, büyük bir düşünürdü, Sadece laik, cumhuriyetçi bir Türkiye için durmadan çalışma- sı ve üretmesi bile bu nitele- meye yeterdi. Kitaplanndan bi- rinde Atarürk öldügünde onu uğurlayan kalabalıkta onu yaz- maya nasıl karar verdiğini an- latan bir bölümün altını çizmi- şım. "... Atarürk hakkında bir kitapyazmak bana çokzor gö- rünü\ordu. daha sonra böyle bir ödevi başarmayı düşünü- yordunı. Bunu şimdi değil, da- ha 1938'de,öhlmündenbir haf- ta sonra, onu Hukuk Fakültesi üçüncü sınrftalebesi olarak bü- yük bir kaJabahk içinde uzun yokıuuğuna uğuriarken,Sara>- burnu'na doğrutferk>en abide- leşnıiş top arabasının ardına vüriirken tasartamışûm.Sonra, onu îzmit'egöfüren YavuzZirh- hsı'nı. çok se^diği Türk halkı olarak\aşlıgözlerkAdalar açK gına doğru uğuriadık. Onu ve eserini, kendimizi incelemeye söz vererek şehre döndöm." Tümü devlete ait yetmiş do- kuzgernilik birdeniz ticaret fi- losunun yönetiminde çalıştı- ğım yıllarda, bir yük gemisin- de eşiyle birlikte yaptığı gezi- deyken gemiye, kendisine ve- rilmesi için kısa bir uğurlama telgrafi çekmiştim; "Eniyirüz- gâriar sizinJe olsun*. Nedense böylesi birdileğe bayılmış, ye- ri geldikçe eşi dostu için de ay- nı şekilde kullanır olmuştu. Sevgilı Hocam, Meşruti- yet'ten neredeyse yüz, ömrü- nü uğrunda harcadığın Cum- huriyet'in ilanından seksen yıl sonra, bizlere ernanet edilen bu güzel ülkede hiç de iyi riizgâr- lar esmiyor. Ama tıpkı senin gibi bizler de umutsuz değiliz. Evindeki bir duvarda Bedri Rahnü Eyuboğlu'nun bir dize- si asılı: "... Bu Anadolu var ya, buAnadolu/Bu san srtma/Bu mavi gurur / Ne tosunlar do- ğurdu/ Gör bakdaha netosun- lar doğurur." Evet hiç umutsuz değiliz, ol- mayacağız. Seni çok seviyor ve saygı ile anıyoruz, Tank Za- fer Hocam... Türban Uğruna Geçmişi Karalama... Bugün ülkemizde resmi ya da özel olsun her okulun farklı renklerde, farklı biçimlerde okul giysileri vardır. Bu göz önünde bulundurulursa ülke çapında tek bir giysinin oldugunu ileri sürmenin gerçeklerle bağdaşmadığı da ortadadır. Dr. Tüten ANĞ çimlerde okul giysileri vardır. Bugözönün- de bulundurulursa ülke çapında tek bir giysinin oldugunu ileri sürmenin gerçek- lerle bağdaşmadığı da ortadadır. Sayın yazar daha sonraki paragraflarda büyük birrahatlıkla çocuklararasuıdaki ge- lir dağılımmın farklılığını kabul etmekle kalmayıp, aynı zamanda "Gefirdağrinm bo- zulduğunun sonuçlanıu ne yaşamın bir parçası olnıaktan ne de davTamş biçimJe- rinden söküp atma olanağı yoktur" diye- rek ürkütücü birkaderciliği de olağan gör- mektedir. Bu bozukluğun temelini oluştu- ran gelir dağılımındaki bozukluğun, çe- lişkinin ortadan kaldınlması, sosyal dev- let olmanın gereklerinin yerine getirilme- si anlaşılan yazan hiç ilgilendirmemekte- dir. Oysa bütün bu dengesizlikler, bütün bu çelişkiler, bütün bu farklılıklar insan için birahnyazısı, bir kader değil. Bütün bun- lann giderilmesi sadece ve sadece insanın elinde. Örneğin sosyal bir devlet, çağdaş ve in- san merkezli bir devlet için vergi adaleti- ni sağiayacak gerçek vergi reformu yapa- caksm; vergiafhdeğiL \ergi vükünü dolay- h vergilerlerüm \atandaşlara paylaş tirma- yacaksın, vermesi gerekenden doğrudan Ocak 2003 tarihli birgazetede "Tek TîpC^Kaknrûmalı''başlıklıbirya- zı ilişti gözüme. Yazann söylediğine göre söz konusu olana giysiserbestiiğir ', acaba türbanın eği- tim ve öğrenim kurumlannda serbest bı- rakılmasının bir ön hazırlığı mı? Bundan kuşku duymamıza neden olan fümce şöy- le: "Bu adımuı ablması bazdannın ileme sürdüğü gibi eğitim sistemimizi 80>ii geri- ye görürmeyecek. tersine 80 yıflık bir yan- lış uygulama ortadan kalkacakor." Sayın yazara sormak gerek, tek tip giy- sinin kaldınlması ile 80 yılın (!) ilgisi ni- ye ve nasıl kurulur? Niçin son 50 yıl, son 40 yıl değil de illa son 80 yıl! Eğer bu ya- sa tasansı gelecek yıl, yani 2004'te yasa- laşırsa 81 yılın (!) yanlıştnı ortadan kaidır- dık mı diyeceğiz? Oysa böyle bir kuşku- ya düşmemizi önlemenin biricikyolu, ço- cukla ilgili bütün bilim dallannda gelinen son nokta ile tek tip giysi (okul forması) arasındakurulabilecek bağı bilimsel gerek- çelere dayandırmaktır. Aynca şunu da be- lirhnek gerekir ki Avrupa'nın pek çok ül- kesinde okulunun simgesi olan formalar hâlâ giyihnektedir. Bugün ülkemizde resmi ya da özel ol- sun her okulun farklı renklerde, farklı bi- alacaksm, bütçenin en büyük payuu Diva- nef BaşkanJıgı'na değil, egitim ve sağlık aianına ayıracaksuı. Görülüyor ki bu kişi için bütün bunlar önemli değil, çünkü bunlardan hiç söz et- miyor. önemli olan tektipinsan,tektipgiy- si, baskıcı ve otoriter sistem suçlamasıyla -çoksık duyduğumuzgibi- o geçen 80 yıl- Ia her ne pahasına olursa olsun hesaplaş- mak!.. Bu hesaplasma için her türlü kav- ramın içi boşaltılabilir (insan haldan, de- mokrasi, özgürlük, özerklik, hukuk), her türlü olay ve düşünce çarpıtılabilir, ne be- is?.Böyle bir hesaplaşmada, yapılan hata- lara karşı, eğitimin her alanında geldiği- miz bugünkü nokta bütünüyle karalanabi- lirmiş, ne gam? Çünkü yazar için asıl öne- mi olan tek bir şey var: AKP'li Milli Eğitim Bakanı 'nın ölüm- süzleşenler arasında yer almasımn, ancak türbanın eğitim veöğretim kurumlannda serbest olmasına bağlı olduğunun dile ge- tirilmesi.'.. Yazar bunu örtük bir şekilde yapmaya çahşıyor. Ama şunu da belirt- meden edemiyor: **Eğer türban bir siya- sai simgevse, beyaz yakalık, siyah önlükde tektipdüşünen, tektipdavranış kalıplan oluşmuş, edilgen, farklılıklannı yalnızca grysiIerfedegiL >aşanunrtinıalanlannda or- raya koyanıayarı. sorgulamadan verilen bu\ ruklara uyan insan yetiştirme çabası- nın simgesidir." Son söz olaraksöylemek istediğim, Mus- tafaNecati'lerCevatDursunoğlu'lann, Ha- san Âli Yücel'lerin varolduğu bir geçmi- şi kimsenin böylesine karalamayahakkı ol- madığı ve olamayacağıdır. Sevgilîler Günü (St. Valentine's Day) 14ŞUBAT 1 st (3.6 cm.) X 5 cm.'Kk ılanlar 50.000.000 TL (KDV dahi^ 1 st (3.6 cm.) X15 cm.'lik (lanlar 30.000.000 TL (KDV dahB) Sevgi sözcükleriniz, sevgi dolu bir günde Oumhurİyet ile ulaşması gereken "sevgiliye... "ulaşacak. (Son rezervasyon tarihi 7 Şubat 2003 Cuma Saat 16.00) Bilgi için : Çağrı Uyar Publi Media : Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu-lstanbul Telefon : (O 212) 513 84 60 - 61 / 512 05 05 (552-555) Faks -.(0 212)513 84 63 PENCERE İlginç BiP İkili!.. Tayyip Erdoğan'ın tutumuna akıl erdirmeb lay değil; dilerim ne yaptığını, ne söylediğini, den oturupneden kalktığını, dışariarda içerlerd« den kapı kapı dolaştığını, gündebeş vakit niçin meçler verip konuştuğunu, ileri geri söyienip buna neden çattığını kendi kendisine açıklaya yordur. Sonunda Rauf Denktaş'la da kanlı bıçaklı olc Neden?.. Tayyip Erdoğan her yerde, herşeyde, her koı da, bilip bilmediği sorunlarda niçin bu kadar c çıkıyor?.. Gül'ün ö'nüne geçmek için mi?.. Kıskanıyormu?.. Bu yüzden Türk/ye'nin yönetimi içinden çıkıl maz bir kargaşaya mı dönüşecek?.. • Herkafadan birses çıkıyor, medyada üstüne ü tüne gidiyor, iki önemli sorun gündeme lök gi oturmuş: Irak.. Kıbns.. Ikisidearapsaçı.'.. Batı, Kıbns'ı Türkiye'nin önüne ilginç bir zaman lamayla oturttu. Istedikleri ne?.. Türkiye Annaı Planı'nı hemen imzaJasın, Kıbns ivedilikleAB'ye alın sın!.. Peki, bu acele ne?.. AB Kıbns'ı içliyor. Türkiye'yi dışlıyor. Diyelim ki denileni yaptık, Rauf Denktaş, Recep Tayyip'in baskısına dayanamayıp Annan Planı'na imzayı bastı... Sonra?.. • 'Sonra' ilginç bir sözcüktür, zamana vurgu ya- par, süreç kavramını anımsatır, 'an'ı yaşayan insa- nın mantığını uyanr; ülkemizde aptal olmayan ya daözel bir çıkarla yabancıya bağlanmamış olan ki- şilerin kafasında 'sonra' sözcüğünün güncel bir işlevi var... Annan Planı'na imzayı basalırn... Sonra?.. ABD'nin isteğiyle savaşa girelim.. Sonra?.. 'Sonra'sız siyaset olur mu?.. Oiplomasi olur mu?.. Kıbns'ı verdik diyelim, karşılığı AB'ye üyelik mi olacak?.. Biliyorum, gönlümüzden geçen düşlem budur; ama, kendi kendimize 'ham hayal' kurmu- yor muyuz?.. Savaşa girdik diyelim, ABD karşılı- ğındaneveriyor?.. Hiçbirşeysöylemiyormu?.. Her iki sorunda da 'sonra' sözcüğünün karşılığı bilin- mezliği vurgulayan birsoru işareti mi?.. Daha son- raki aşamalar karşılıklı konuşulabiliyor mu?.. • Bugün Türkiye'nin başında iki kişi var.. Biri resmen sorumlu ve yetkili!.. öteki sorumsuz.. Sorumsuz sorumlunun önüne geçmek için çır- pınıyor, sorumlu sorumsuzu idare etmek için zor- lanıyor, her ikisi foirden konuşuyor; ne yaptıklan belli, ne yapacaklan... Gül ile Tayyip ikilisi ilginç bir çift olabilirler; ama, yeryüzünde böylesine gayri ciddi biryönetime rast- lamakolası mı?.. DÜNYACA ÜNLÜ ŞİFALI KAPLICALAR DİYARI ANTİK CÖNEN'DE Oda+Kahvaltı 15.000.000 TL. Cumhuriyet okurlan ve öğretmenlere %20 İNDİRİM (Sömestri ve Bayramda) Merkez: 0 266 762 06 37 - 762 06 38 lstanbutŞube:02125280893 TheCricketPub ingiliz pub'larınm töm özellikleriyle... Melis Sökme enerji dolu, saatler... 3t Ocak Cuma 1 Şubat Cumartesi GOLDEN TüLIP £RBN TOPKAH HOTÎL Aynrrtdı bügi ve rezervasyon için Teî.:0212631 12 12Ziyafetoftsi(3352-333^ E-maif: eresin@eresintopkaf».cofn.tr Miflet Cafcfesi 186 Topkap» 34270 kanbu! Türkiye Gazetecıler Cemıyetı''nın yayınladığ/gûnlük Bizim Cazete Ülke sofunianna ılişkın raporfanyfa, araştrmaianyla, köşe yaalanyla, tarafeız haberteriytesiviltoplumlanngazetes Düzenli okumak ıçın abone olun. Te(: 0^12 51108 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle