Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19OCAK2003PAZAR
HABERLER
DTJNYADA BUGUN
ALt StRMEN
Bir Garip Ergun Balcı
Sevgili,
Insan, zamanın başdöndürücü bir hıza ulaş-
tığını, yılların gün kadar çabuk geçtiğini düşün-
meye başladı mı, içi dilediğince genç kalsın,
enerjisi istediği kadar birkaç işi bir arada yürüt-
meye yetsin, yokuş aşağı inmeye başlamış de-
mektir.
önemli olan bu iniş süresini de görece ener-
jik, verimli, keyifli geçirmektir.
Cuma sabahı gazeteyi açtığımda, kendi ken-
dime,
- Vaay canına, dedim, Ergun öleli dört yıl ol-
du ha!...
Oysa bana dün gibi geliyordu.
Yıllarca aynı sayfada dış politika sütununu
paylaştığım Ergun Balcı ile bu işe hemen he-
men aynı zamanda, 196O'lı yılların ortasında
birlikte başlamıştık.
Biraz üzülerek de olsa söyleyebilirim ki, o bi-
zim kuşağın en özgün, en dikkate değer dış
politika yorumcusuydu.
15 yıl kadar önce, Nadir Be/in geleneksel per-
şembe öğlen rakısı sofralarından birinde, ken-
disi de yazar olan emekli Büyükelçi Semih Gün-
ver,
- Ali Bey, bugünkü yazınız çok güzel, demiş-
ti.
Gülümseyerek yanıtladım.
- Ben perşembe günleri çok tebrik alırım be-
yefendi, oysa perşembeleri Ergun yazar, aynı sü-
tun olduğu için hep karıştırırlar.
Sonra baktım Semih Bey üzüldü,
- Artık alıştım efendim, çok sık tekrarlanıyor,
dedim.
Kurt diplomat,
- Yok efendim, dedi, ben spor yazınızı kaste-
diyorum.
O yıllarda futbol kritiği de yazıyordum da...
•••
Ergun'un yazılarının önemi nereden kaynak-
lanıyordu?
Her şeyden önce trtiz takipçiliğinden; ama
aynı zamanda da solda yer almasına karşın,
hiçbir zaman önyargılı davranmamasından.
O bir olaya bakarken, dünyayı doğru ve yan-
lış diye iki kampa ayınp, olaya da iyi ve kötü di-
ye karşıtlatıp bakmazdı. Her olayın kendi için-
de kendi doğrusu ve yanlışı olduğunu bilir, ge-
nel eğiliminin bu gerçeği görmesini engelleme-
sine izin vermezdi.
İyi yetişmiş olan Ergun, dünya olaylannı iki dil-
den izlerdi.
Ergun Balcı'nın kimi yazıları aradan geçen
bunca yıla karşın belleğime kazınmıştır.
Sanıyorum bunlar dünyanın herhangi bir cid-
di gazetesinde rahatlıkla yayımlanabilecek ka-
litede, evrensellikteydi.
Nitekim cuma günkü Cumhuriyet'in dış ha-
berler sayfasında çıkan üç alıntı da bu olgunun
kanrtlarıdır.
Belki de Ergun'un yazılanndan derlenecek bir
kitap, bize hemen hemen yanm yüzyıl dünya olay-
ları ve Türk dış politikası konusunda çok iyi bir
kaynak olur ve bu alanda araştırma yapanlara
katkıda bulunur.
• • •
Sevgili,
Ergun Balcı garip bir adamdı, su geçirmeyen
pardösüler gibiydi.
Içinde yaşadığı topluma dargın değildi, hat-
ta banşıktı. Ama yine de ondan ayrı bir yerde
yaşıyormuşçasına, üçkâğıtçılıklann, pisliklerin
kendi kişiliğini etkilemesine izin vermezdi.
Sanki E.T. gibi uzaydan gelmişti.
Zaman zaman düşünürdüm, "Hangi geze-
genden gelmiş, bu saçsız, uzun boylu, orta
yaşlı Küçük Prens" diye.
Dahaadil, daha üretken, daha ilginç, daha dost-
ça ve kardeşçe, dünyanın özlemi onu bu dava-
ların günüllü adamı yapmıştı, ama hiçbir zaman
güdümlü olmadı.
Namuslu gönüllü aydın tavnnı korudu, militan-
lığa iltifat etmedi.
Kendi yalnız dünyası ile bütün dünyayı iyi kay-
naştırdı.
Hiç laubali olmadı, hep içten ve güvenilir bir
dosttu.
Ergun ile bir içki masasına otuımamış olan-
lara yazık olmuştur; içkinin sonsuz keyfınin sı-
nırları, çakırkeyiflik çizgisinde dururdu.
Içtiğinde, çok değil, normalden biraz daha
konuşkan ve güleç olurdu.
Alkolün kişiliğinin duvarlarını yıkıp, ona açtı-
ğı yeni alanda, şiddete, saldırganlığa yer yok-
tu. İçki yalnızca her şeyi gibi sıkıca denetleyip,
dışa vurmadığı sevecenliğinin fışkırmasını en-
gelleyen kapaklan açardı.
Dört yıl geçmiş Ergun'u yitireli.
Onu bütün tanıyanları gibi ben de çok özlü-
yorum.
Sevgili,
Aslında bugün Ergun gibi sessiz, gürültüsüz,
direnişçi, kendini öne çıkarmamaya özen gös-
teren, bir başka önemli kişiden ve onunla ilgili
olan kitaptan söz edecektim.
Onu da haftaya birlikte ele alırız.
Der Spiegel'in iddiası
Kaplan'ın iadesi
içîn şardar
BER1İN(AA)-A1-
manya'da yasaklanan
Islami Cemiyet ve Ce-
maatleri Birliği'nin, ra-
kibini öldürtmek su-
çundan mahkûm bulu-
nan yöneticisi Metin
Kaplan'ın Türkiye'ye
iade edilebilmesi için
Alman makamlannın
şartlar öne sürdüğü bil-
dirildi.
Der Spiegel dergisi,
Almanya'nın, Kap-
lan'ın ifadesinin, kendi-
si tarafindan belirlenen
bir avukat eşliğinde bir
yaıgıç ya da savcı tara-
findan alınmasuıı talep
ettiklerini yazdı.
Akfirat'ı kurtanlmış şeriat bölgesi haline getiren Yılmaz, şeyhinin soyadını beldeye isim olarak vermiş
50yıllık gerici örgütlenmeOKTAYAPAYDIN/
ALPERTURGUT
Tuzla'nın Akfırat beldesi-
ni yıllardır "şeriat hükümle-
ri" ve "rüyalanna'' göre yö-
nettiği iddia edilen "Edep
Tarikaü" elebaşısı Yaşar Yü-
maz'ın içinde yer aldığı "ge-
rici yapdanmanın" çok par-
tili sistemin ilk dönemlerin-
de ortaya çıktığı ve 50 yılı
aşbn süredir "Türidye'nin
değjşik bölgelerinde örgüt-
lenme" çahşmalannda bu-
lunduklan öne sürülüyor.
Nakşibendi tarikatının en
önemli gruplanndan birinin
şeyhliğini yapan Medineli
Hacı Osman Akfirat'ın
1960'h yıllarda müritliğini
yapan Yılmaz'ın Beykoz'da-
ki deıgâhta eğıümıru aldıktan
sonra imam olarak göreve
başladığı kaydediliyor.
Kadıhk sistemi
Tuzla'daki Gazi Mustafa
Kemal Mahallesi'ne 25 yıl
önce imam olarak atanan Ya-
şar Yılmaz'ın bir süre sonra
kendisini mehdi ilan ettiği,
müritleri aracılığıyla mahal-
lenin köye, köyün ise belde-
ye dönüşmesini sağladığı ifa-
de ediliyor. Gazi Mustafa
Kemal Mahallesi'nin adını
kendi şeyhinin soyadı olan
Akfırat'la değiştiıdiği belir-
tilen Yılmaz'ın örgütlenme-
si sayesinde muhtar. imam
ve belediye başkanı seçtire-
cek güce ulaştığı vurgulanı-
yor. "Edep Cumhuri Yapı
Kooperatifi" kurucusu olan
Yılmaz'ın beldedeki 800 evi
yaptirdığı, "kaddıkssteıninin
işleyişini" de bu kooperatif
üzerinden sagladığı öne sü-
rülüyor. Jandarma, "kümes"
olmadığıru araştırdığı savla-
nıyor.
Belde halkı gazetecilerle
konuşmaktan kaçınırken alış-
veriş yapmak için sokağa çı-
kanlar ise basın mensuplan-
nı görünce "kaçmalan" için
mürit olduklan öne sürülen
bazı kişiler tarafindan uyan-
lıyor. Akfirat beldesindeki
şeriatçı yapılanmayı ortaya
çıkartan F.Şyi "kötü yola
düşmekle" suçlayan bu kişi-
lerin, şeyh Yaşar Yılmaz'ı
• Tuzla'daki Gazi Mustafa Kemal
Mahallesi'ne 25 yıl önce imam olarak
atanan Yaşar Yılmaz'ın bir süre sonra
kendisini mehdi ilan ettiği ve mahallenin
adını kendi şeyhinin soyadı olan Akfırat'la
değiştirdiği belirtildi.
adı verilen kız ve erkek yatı-
lı okullan ile Yılmaz'ın lüks
villası ve hayvanat bahçesi-
nin de içerisinde bulunduğu
kaçakdergâhı yıkma karan al-
dı. Güvenlik güçlerinin ay-
nca tarikat merkezinde bulu-
nan belde mezarhğıyla ilgili
incelemelerde bulunduğu,
müritlerin gece yansı gömül-
mesini şüpheli bularak cina-
yete kurban gidenlerin olup
kurtarmak için 3 tane avukat
tuttuklan iddia ediliyor.
Iran, Libya ve Suudi Ara-
bistan'a yerleşen öğrencile-
ri ve Avrupa'ya çahşmaya gj-
den müritleri aracılığıyla pa-
ra dönüşümünü sagladığı sav-
lanan Yılmaz'ın yurtdışında
bağlantüan araştnlryor. Edep
Tarikatı elebaşısı Yılmaz'ın
jandarmadaki ifadesinde,
yaptıklan nedeniyle çok piş-
man olduğunu öne sürdüğü
belirtiliyor. Akfirat'ın sınır
komşusu olan Orhanlı Bele-
diyesi'nin, Formula-1 pisünin
yapılacağı arazi nedeniyle
kendisine "komplo düzenk-
diğini" iddia eden Yılmaz,
"Çok sevilen ve sözü dmle-
nen bir insanım. Öl desem
benimiçinölecekbinlereeki-
şi var" dedi.
Televizyon yasak
Edep Tarikatı'nın tecrit al-
tına aldığı Akfirat'ta sigara,
içki ve gazete satılmazken
beldedeki 800 evin hiçbirin-
de televizyon bulunmuyor.
Hayvanat bahçesi görünü-
mündeki tarikat merkezinde
avlanan hatta aslan eti yedik-
leri belirtilen Şeyh Yılmaz
ve müritlerinin, "boş tabut-
larlatürbegöriintüsüverdik-
leri evierden birinde 'cinler
aracılığıyla büyü yaptıklan'
iddiasında bulunduklan ve
böyleiikle belde halkını kan-
duîp korkuttuklarT ifade
ediliyor. Yılmaz hakkındaki
bir başka iddia ise kendisinin
görevlendirdiği "4 hoca ka-
dının" aracılığıyla 100 ka-
dınla ilişkiye girdiği ve bu
birlikteliklerden 60 çocuğu
olduğu şeklinde...
Şoför
Idris
anıldıŞoför tdris olarak biKnen eski TKP
üyesi ve sendikaa tdris Erdmç
Karacaahmet'te buhınan mezan
başuıda TKP üyeleri ve sevenleri
tarafindan çiçeklerie. marşbrla
amldL TKPüler mezarhk
girişinden Şoför Idris'in mezamu
kadar "Idris yoldaş kavgamızda
yaşıyor", "Yaşasuı devrinı ve
Ssosvutizın". -tdris yoldaş
ölûmsüzdür", "Devrim şehitieri
öhımsüzdür" sJoganlanyb
yürüdü. 17 Ocak 19%'da \-aşanunı
yitiren Şoför İdrisin
mücadelekrinde >-aşadığını
vurgulayan dostlan, getirdikleri
karanftDerle ve okudnklan
marşlaıia onu unatmayacaldarıııı
ifade ettüer. (HİLAL KÖSE)
ÎHD îzmir Şııbesi, Gül, Annç ve Çiçek'eyaşamınıyitirenlerinfotoğrafinı gönderdi
Ftipiiçin mektuphı protesto
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)
- Insan Haİdan Derneği (ÎHD) Izmir
Şubesi Cezaevi Çalışma Grubu, ölüm
orucu sürecinde ölenlerin sayısmın
104'e çıkması nedeniyle Başbakan
Abdullah Gül, TBMM
Başkanı Bütent Annç ve
Adalet Bakanı Cemil Çi-
cek'e, yaşamını yitirenle-
rin fotoğraflanmn bulun-
duğu 104 mektup gönder-
di. F tipi cezaevlerinde tu-
tuklu-hükümlülere yapı-
karşı koyan rutukhı ve hükümlülerin
ölüm oruçlannda birer birer yaşam-
laruun sona ermesi, bu güne değin
104 kişinin hayatını ka>betmesi, yüz-
lerce insanm sakat kalması dahi çö-
• F tipi cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere
yapılan uygulamalann insan haklanna aykırı oluğunu
anımsatan ÎHD îzmir Şube Sekteteri Mihriban
Karakaya, "104 kişinin hayaünı kaybetmesi bile, ülke
yöneticilerini harekete geçiremedi" dedi.
rakaya, mahkûmlann haklannı güven-
ceye alan yasal bir düzenleme olma-
dığıru söyledi.
F tipi cezaevlerinde ses yalıtınuy-
la tecrit fonksiyonunun ağırlaştınldı-
ğını kaydeden Karakaya,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cezaevlerinde kalanla-
rmortakalanlankullanma,
sosyalve kültürel Oişki kur-
ma hakkı haftada sadece 5
saatle smıriandınlmıştır.
Tutuklu ve hükümlünün
lan uygulamalann insan haklanna
aykın oluğunu anımsatan İHD Îzmir
Şube Sekreteri Mihriban Karakaya
şunlan söyledi: "Cezaevlerinde insan
onurunu hiçe sayan uygulamalara
zünı için ülke yöneticilerini harekete
geçirememiştir.''
Tutuklu ve hükümlülerin sosyal
yaşamlanna dair söz hakkınm yetki-
lilerin elinde olduğunu belirten Ka-
kendini geliştirme, dış dünyayla ileti-
şinı kurma, sağhkh olarak yaşama
gibien temel insani haklannı görmez-
den gelen bu uygulamayı kabul
edDemez buhıvoruz."
ORTAÇAĞ ZÎHNÎYETİ
Fatura hep
genç kacbnlara
AYKUTKÜÇtKKAyA
tstanbul'ungöbeginde kendişe-
riat mahkemesinı kuran, 18 yaşın-
dan küçük kızlan haremine katan
ve bu faaliyetlerini Tuzla'nın Ak-
firat beldesinde 10yılı aşkın birsü-
redir elini kolunu sallayarak sür-
düren şeriatçı "Edep" tarikatı şey-
hi YaşarYıhnazve müritlerine yö-
neükoperasyon, irticai yapılanma-
nın "ortaçağ zihniyetini'' bir kez
daha gözler önüne serdi.
Fatih'te, Sultanbeyü'de, Ümra-
niye'de, Beykoz'da "kurtanlnuş
bölgeter'' yaraten ve Kılık-Kryafet
Yasası'nı hiçe sayarak şeriat yanlı-
sı olduklannı gızlemeyentarücatla-
ra yönelikjandarmanınyapüğı ope-
rasyon ne ilk ne de son operasyon.
Şeriatçı yapüanmayayönelik böy-
lesi operasyonlarda ön plana; "res-
mi nikâhagerek du^mayan şeyide-
rin imam nikâhryla
kandmfağı, tuzağa dü-
şürdüğügençkadınlar"
çıkıyor. Tıpkı Akfirat
beldesinde, aralannda
18 yaşından küçük kız-
lann da bulunduğu 15
kadın gibi...
7 yıl önce Aczmen-
di tarikatı lideri Müs-
hlnı Gündüz, Terörle
Mücadele Şubesi'nce
Aralık 1996'da Kadı-
köy'debireve düzenle-
nen operasyonda "ya-
nçıplak" bir vaziyette
yakalandığı sahne te-
levizyonlara yansıdı-
ğında herkes şaşmnış-
tı. Kara çarşaf giysile-
ri, uzun sakallanyla ve
ellerinde asalanyla
199O'lı yıllarda Istan-
bul'da bazı semtlerde
ciritatanşeriatçı grubun
maskesi, imam nikâhı
kıydığıFadimeŞahmie
yakalanınca düşmüştü.
Gündüz tutuklandı ve
arkasından, 4 ayıl 2 ay
hapis cezasına çarponl-
dı. Fadime Şahın'e te-
cavüz ettiği gerekçe-
siyle yargılandığı da-
vadan ise beraat etti. Üç yıh aşkın
süre hapis yatan Gündüz, Arahk
200'de serbest bırakıldı. Şahin'üı
açıklamalan, Müstüm Gündüz ile
sınırlıkalmamışto. Şahin, "Falflıte-
ki Ali Kalkancı'nm dergâhma git-
tim, hayaüm sona erdi Dergâhm
başmdaki kişi güzd krdan nikâhı-
naafavordu^ dediğindebu kezdeor-
taya "Cinci hoca" lakabh Ali Kal-
kancı'nın adı çıktı. Kalkancı, 15 yü
önce Fatih'teNakşibendi şeyhi Mah-
mut Ustaosmanoğlu nun talebesi
olmuş, 1.5 yü buradakaldıktan son-
ra kendi dergâhını kurmuştu. "On-
fcrin şeyhi" gözalüna alınınca, bu
şeyhin deu
kadmlara düşkün" ol-
duğu ortaya çıktı. Kalkancı da, Ocak
1997'de Metris Cezaevi'ne gönde-
rildi. Şahin'etecavüziddiasıyla yar-
gılandığı davada o da tahliye oldu.
Ancak, karşıhksız çek vermek su-
çundandolayı 15ayhapiscezasıal-
dı. Haziran 1997'de tahliye oldu.
Arkasından resmi nikâhh eşi Emi-
reKaBiana'danboşandı. 1998'de,
"AteşK Sflahlar Kanunu'na muha-
lefetten" 4 yü 2 ay hapis cezasına
mahkûm edildi. Bu kez beş ay yat-
tı ve çıktı.
Bunlar bir bakıma "varoş şeyh-
leri"ydi. Daha sonralan ortaya "sos-
yete şeyhkri" de çıktı. Bunlann en
ünlüsü "Adnan Hoca" lakaplı Ad-
nan Oktardı. "AdnanHoca'nınet-
rafinda bukez genç ve güzel kadın-
larvardı. Mankenliği bırakıpteset-
türe bürünen Gülay Pmarbaşı tö-
renle RP'ye katdınca gazetelerin
magazmsayfalannayerkşti. 12 Ka-
sım 1999'da sabaha karşı Üsküdar
Kuleli Askeri Lisesi arkasmdaki
evinebaskın düzenlenenOktar gö-
zalünaalındı. Polis, aynı saatlerde,
Etiler başta olmak üzere, değişik
semtierdeki müritlerinin evlerine
de baskınlar düzenledi.
Operasyonlann gece yansı ani-
den yapıldığı gerekçe-
siyle eleştirilen döne-
min Içışleri Bakanı Sa-
dedinTantan'ınacıkla-
ması ha>li ilginçti. Tan-
tan, "Adnan Hoca ola-
yı Apo'nun yakalan-
ması kadar ciddi bir
ola>. Siyasi boyutu var.
Fadime Şahin
Emire Kalkancı
Gülay Pınarbaşı
Operasyon gerekliydL
Tehlike arz ediyordu"
diyordu. 11 Ocak
2000'de Oktar ve be-
yin takunında bulunan
35 adamı hakkında, çı-
kar amaçlı örgüt kur-
mak, tehditle menfaat
sağlamak, çıkar amaç-
lı örgüte yardnn ve ya-
takhk etmek suçlann-
dan 16yüa kadarhapis
cezası istemiyle dava
açüdı. Bu süreçtenson-
ra Adnan Hoca'nın es-
ki müritlerinin anlat-
tıklan, Türkiye'nin
gündemine bomba gi-
bi düştü. Bazı müritle-
ri, Adnan Hoca'nın, 3
yıl önce kendilerine bir
fetva vererek normal
seksi yasakladığını ve
"Oral ve anal seks ya-
pm" talımatı verdığinı, sapık ilişki
sırasında, bir kişinin de gözcülük
yaptığını Ueri sürdü. Oktar ile ele-
başısı olduğu öne sürülen grubun
üyelerinden Fırat Develioghı, 8.S
ay tutuklu bulunduklan "tehditle
menfaat sağlamak", "çıkar amaç-
h örgüt kurmak ve örgüte üye oİ-
mak" suçundan yargılandıklan da-
vada3 Ağustos 2000'de tahliye edü-
diler. Ve bu kez de 2003 Türkiye-
si'nde Tuzla'da neredeyse bir bel-
deyi avucunun içine alan bir şeyh
ortaya çüaverdi. Şeriat mahkeme-
si kuran tarikaun 62 yaşındaki li-
deri, istediği kadını istediğiyle ev-
lendirdiği gibi; kendisi de "günü-
birtik" evlilikler yaparak harem
kurmuştu. Yıne irticai faaliyet için-
dekibirtarikanakarşımıza enönpla-
na yaşlan küçük "kadmlar" çücu.
Halen Istanbul'un birçok kurtanl-
mış bölgesinde ortaya "çıkarnlma-
nnş" ya da "çtkartilmayan" ırtıca
yuvalannda olduğu gibi!..
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcatislar@mynet.com oralcalislar@yahoo.corr
Meclis Başkanı BûlentAnnç'ın, Kıb-
ns'taki büyük sMI toptum gosterisine iliş-
kin değertendirmeleri, onun demokra-
siyi özde değil, sözde benimsediğini
gözler önüne seriyor. "Hiçbir demok-
raside birülkesokaktan idare edilmez"
derken aslında kendi bastığı dalı da
kestiğinin farkında mı? Sokak dediği
nedir? 150 bin kişinin yaşadığı bir yer-
de 50 bin kişinin sokakta gösteri yap-
masıdır. Asıl demokrasi budur.
Annç, demokrasiyi nasıl anlıyor? Yu-
kandaki bazı kimselerin bir araya gelip
kararvermesini mi? Demokrasi MGK'de
karar almak mı? Demokrasi parti mer-
kezlerinde üretilen politikalardan iba-
ret mi? Böyle birdemokrasi nerede ger-
çek demokrasidir? Gerçek demokrasi,
sokaktaki insanın iradesinin kararlara
yansımasıdır. Hele birtoplumun yüzde
otuzu bir konuda gösteri yaparak dü-
şüncesini ifade ediyorsa, ona kulak ver-
mek demokrasinin gereğidir. Kıbrıs'ta
son derece krttik günler yaşanıyor, Kıb-
nslı Türkler de bu krttik günlerde ken-
dileri adına masaya oturan kişiye, ne is-
Bülent Annç'm Demokrasi Anlayışı
tediklerini dünyanın gözü önünde ileti-
yorlar. Bundan daha güzel bir demok-
rasi olabilir mi?
Halkın oylannı alıp iktidara oturunca
iş bitiyor mu? O noktadan sonra halkın
ne düşündüğünün önemi kalmıyor mu?
Günümüzün gelişmiş demokrasilerinin
en önemli özeliiği, sokağın yani sivil
toplumun görüşlerinin kararlara yansı-
masıdır. Bu amaçla demokratik ülketer-
de sivil toplum güçlerinin düşünceleri-
nin kararlara yansıması için özel örgüt-
lenmeler yapılıyor.
Annç'ın konuşmasından sanınm en
çok demokrasiye, halkın iradesine inan-
mayanlar memnun olmuştur. Zaten, de-
mokrasi karşıtlan, "Biz halkın iradesi-
ne boyun mu eğeceğiz, halkherzaman
doğruyu seçemez ve bilemez" demi-
yorlar mı? AKP'nin 363 milletvekiliyte ço-
ğunluğu sağlamasından sonra, "Hükü-
met olabilirier, ama iktidar olamazlar"
diyenler, halkın tercihlerini kabul etmek
zorunda olmadıklannı söylemediler mi?
•••
BülentAnnç, Kıbns'tabanşçı çözüm
isteyen kitleleri suçlarken onlann tarih
bilincinden yoksun olduklannı da söy-
ledi. Ne demektir tarih bilinci? Islami
kesimde bir Osmanlı hayali vardır. Os-
manh'nın kaybedilmiş topraklannı bir
hicran olarak anarlar ve sanki bu top-
raklar kendilerine aitmiş gibi düşünür-
ler. Osmanlı, bir milletlertopluluğuydu.
Uluslaşma sürecine bağlı olarak Os-
manlı topraklanndaki uluslar ayaklanıp
kendi milli devletlerini kurdular. Bu yal-
nızca Osmanlı'ya ait bir kader değildi,
o dönemin bütün imparatorluklan so-
nunda parçalanıp dağıldılar.
HrUer, dağılan Prusya Imparatorlu-
ğu'nu yeniden dirilteceği dürtüsüyle
dünyayı kana buladı. Bülent Annç, ta-
rih bilinci derken "fetihçi" bir ideoloji-
yi mi savunuyor? Doğru bir tarih bilin-
ci, Osmanlı Imparatoriuğu'nun toprak-
lannı yitirdiği 19. yüzyılın sonu ve 20. yüz-
yılın başında olanlan, bilimsel bir gözle
incelediğinde olaylann kendi tarihi akı-
şı içinde gittiğini gösterir. Kuru fetihçi-
likle o topraklar ve Osmanlı ayakta tu-
tulamazdı.
•••
Türkiye'de demokrasinin gelişmesi-
nin ne kadar zor olduğu Annç'ın orta-
ya koyduğu anlayışla daha iyi anlaşılı-
yor. Halkın oylannın yüzde 34'ünü alan
birpartinin önde gelen siyasetçilerinden
biri açıkça halka güvenmediğini söylü-
yor. Bürokrata ve askere kimse kaba-
hat bulmasın, seçileni böyle düşündük-
ten sonra, onlara ne denebilir ki!
Islami kesimde, son yıllarda paria-
menter rejimi savunan yeni bir bilinç
gelişmeye başladı. Onlar açıkça gördü-
ler ki ancak Meclis'in etkin olduğu, par-
lamenter rejimin işlediği bir düzende
onlar kendilerini ifade edebilirler. Siste-
min diğer kurumlan, ontarafazla bir yer
vermek niyetinde değil. Bu gerçeği gor-
dükleri için demokrasiye, özgüriüklere
ve insan haklanna vurgu yapmaya baş-
ladılar.
Demokrasi öyle ihtiyaç olduğu için sa-
vunulacak bir şey değil. Onu her koşul
altında savunabilmek için samimi ota-
rak benimsemek ve içselleştirmek ge-
rekir. Komünizmle mücadele derneke-
rinden gelip demokrasiyi benimsemek
o kadar kolay olmuyor. BülentAnnç, hal-
kın oytanyla seçilince demokrasi ta-
mam olmuyor. Demokrasiyi bugün gel-
diği noktada savunacak bir birikime de
ihtiyaç var.
Bülent Annç'ın Kıbns'taki Türklere
ilişkin değerlendirmeleri, demokrasi
kavrayışına ilişkin açıklamalan, AKP'nin
daha çok yol alması gerçeğini de göz-
ler önüne seriyor. Meclis Başkanlığn-
da oturan ve üçte iki çoğunlukla se^-
len bir AKP'Iİ, demokrasiyi sokağa "e-
da etmeyecek kadar otoriter bir ana-
yışa sahipse vann gerisini siz düşünin.
Türklerin işi gerçekten çok zor. Ger-
çek demokrasi bu ülkeyehâlâçok uz^t