05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19OCAK2003PAZAR HABERLER DTJNYADA BUGUN ALt StRMEN Bir Garip Ergun Balcı Sevgili, Insan, zamanın başdöndürücü bir hıza ulaş- tığını, yılların gün kadar çabuk geçtiğini düşün- meye başladı mı, içi dilediğince genç kalsın, enerjisi istediği kadar birkaç işi bir arada yürüt- meye yetsin, yokuş aşağı inmeye başlamış de- mektir. önemli olan bu iniş süresini de görece ener- jik, verimli, keyifli geçirmektir. Cuma sabahı gazeteyi açtığımda, kendi ken- dime, - Vaay canına, dedim, Ergun öleli dört yıl ol- du ha!... Oysa bana dün gibi geliyordu. Yıllarca aynı sayfada dış politika sütununu paylaştığım Ergun Balcı ile bu işe hemen he- men aynı zamanda, 196O'lı yılların ortasında birlikte başlamıştık. Biraz üzülerek de olsa söyleyebilirim ki, o bi- zim kuşağın en özgün, en dikkate değer dış politika yorumcusuydu. 15 yıl kadar önce, Nadir Be/in geleneksel per- şembe öğlen rakısı sofralarından birinde, ken- disi de yazar olan emekli Büyükelçi Semih Gün- ver, - Ali Bey, bugünkü yazınız çok güzel, demiş- ti. Gülümseyerek yanıtladım. - Ben perşembe günleri çok tebrik alırım be- yefendi, oysa perşembeleri Ergun yazar, aynı sü- tun olduğu için hep karıştırırlar. Sonra baktım Semih Bey üzüldü, - Artık alıştım efendim, çok sık tekrarlanıyor, dedim. Kurt diplomat, - Yok efendim, dedi, ben spor yazınızı kaste- diyorum. O yıllarda futbol kritiği de yazıyordum da... ••• Ergun'un yazılarının önemi nereden kaynak- lanıyordu? Her şeyden önce trtiz takipçiliğinden; ama aynı zamanda da solda yer almasına karşın, hiçbir zaman önyargılı davranmamasından. O bir olaya bakarken, dünyayı doğru ve yan- lış diye iki kampa ayınp, olaya da iyi ve kötü di- ye karşıtlatıp bakmazdı. Her olayın kendi için- de kendi doğrusu ve yanlışı olduğunu bilir, ge- nel eğiliminin bu gerçeği görmesini engelleme- sine izin vermezdi. İyi yetişmiş olan Ergun, dünya olaylannı iki dil- den izlerdi. Ergun Balcı'nın kimi yazıları aradan geçen bunca yıla karşın belleğime kazınmıştır. Sanıyorum bunlar dünyanın herhangi bir cid- di gazetesinde rahatlıkla yayımlanabilecek ka- litede, evrensellikteydi. Nitekim cuma günkü Cumhuriyet'in dış ha- berler sayfasında çıkan üç alıntı da bu olgunun kanrtlarıdır. Belki de Ergun'un yazılanndan derlenecek bir kitap, bize hemen hemen yanm yüzyıl dünya olay- ları ve Türk dış politikası konusunda çok iyi bir kaynak olur ve bu alanda araştırma yapanlara katkıda bulunur. • • • Sevgili, Ergun Balcı garip bir adamdı, su geçirmeyen pardösüler gibiydi. Içinde yaşadığı topluma dargın değildi, hat- ta banşıktı. Ama yine de ondan ayrı bir yerde yaşıyormuşçasına, üçkâğıtçılıklann, pisliklerin kendi kişiliğini etkilemesine izin vermezdi. Sanki E.T. gibi uzaydan gelmişti. Zaman zaman düşünürdüm, "Hangi geze- genden gelmiş, bu saçsız, uzun boylu, orta yaşlı Küçük Prens" diye. Dahaadil, daha üretken, daha ilginç, daha dost- ça ve kardeşçe, dünyanın özlemi onu bu dava- ların günüllü adamı yapmıştı, ama hiçbir zaman güdümlü olmadı. Namuslu gönüllü aydın tavnnı korudu, militan- lığa iltifat etmedi. Kendi yalnız dünyası ile bütün dünyayı iyi kay- naştırdı. Hiç laubali olmadı, hep içten ve güvenilir bir dosttu. Ergun ile bir içki masasına otuımamış olan- lara yazık olmuştur; içkinin sonsuz keyfınin sı- nırları, çakırkeyiflik çizgisinde dururdu. Içtiğinde, çok değil, normalden biraz daha konuşkan ve güleç olurdu. Alkolün kişiliğinin duvarlarını yıkıp, ona açtı- ğı yeni alanda, şiddete, saldırganlığa yer yok- tu. İçki yalnızca her şeyi gibi sıkıca denetleyip, dışa vurmadığı sevecenliğinin fışkırmasını en- gelleyen kapaklan açardı. Dört yıl geçmiş Ergun'u yitireli. Onu bütün tanıyanları gibi ben de çok özlü- yorum. Sevgili, Aslında bugün Ergun gibi sessiz, gürültüsüz, direnişçi, kendini öne çıkarmamaya özen gös- teren, bir başka önemli kişiden ve onunla ilgili olan kitaptan söz edecektim. Onu da haftaya birlikte ele alırız. Der Spiegel'in iddiası Kaplan'ın iadesi içîn şardar BER1İN(AA)-A1- manya'da yasaklanan Islami Cemiyet ve Ce- maatleri Birliği'nin, ra- kibini öldürtmek su- çundan mahkûm bulu- nan yöneticisi Metin Kaplan'ın Türkiye'ye iade edilebilmesi için Alman makamlannın şartlar öne sürdüğü bil- dirildi. Der Spiegel dergisi, Almanya'nın, Kap- lan'ın ifadesinin, kendi- si tarafindan belirlenen bir avukat eşliğinde bir yaıgıç ya da savcı tara- findan alınmasuıı talep ettiklerini yazdı. Akfirat'ı kurtanlmış şeriat bölgesi haline getiren Yılmaz, şeyhinin soyadını beldeye isim olarak vermiş 50yıllık gerici örgütlenmeOKTAYAPAYDIN/ ALPERTURGUT Tuzla'nın Akfırat beldesi- ni yıllardır "şeriat hükümle- ri" ve "rüyalanna'' göre yö- nettiği iddia edilen "Edep Tarikaü" elebaşısı Yaşar Yü- maz'ın içinde yer aldığı "ge- rici yapdanmanın" çok par- tili sistemin ilk dönemlerin- de ortaya çıktığı ve 50 yılı aşbn süredir "Türidye'nin değjşik bölgelerinde örgüt- lenme" çahşmalannda bu- lunduklan öne sürülüyor. Nakşibendi tarikatının en önemli gruplanndan birinin şeyhliğini yapan Medineli Hacı Osman Akfirat'ın 1960'h yıllarda müritliğini yapan Yılmaz'ın Beykoz'da- ki deıgâhta eğıümıru aldıktan sonra imam olarak göreve başladığı kaydediliyor. Kadıhk sistemi Tuzla'daki Gazi Mustafa Kemal Mahallesi'ne 25 yıl önce imam olarak atanan Ya- şar Yılmaz'ın bir süre sonra kendisini mehdi ilan ettiği, müritleri aracılığıyla mahal- lenin köye, köyün ise belde- ye dönüşmesini sağladığı ifa- de ediliyor. Gazi Mustafa Kemal Mahallesi'nin adını kendi şeyhinin soyadı olan Akfırat'la değiştiıdiği belir- tilen Yılmaz'ın örgütlenme- si sayesinde muhtar. imam ve belediye başkanı seçtire- cek güce ulaştığı vurgulanı- yor. "Edep Cumhuri Yapı Kooperatifi" kurucusu olan Yılmaz'ın beldedeki 800 evi yaptirdığı, "kaddıkssteıninin işleyişini" de bu kooperatif üzerinden sagladığı öne sü- rülüyor. Jandarma, "kümes" olmadığıru araştırdığı savla- nıyor. Belde halkı gazetecilerle konuşmaktan kaçınırken alış- veriş yapmak için sokağa çı- kanlar ise basın mensuplan- nı görünce "kaçmalan" için mürit olduklan öne sürülen bazı kişiler tarafindan uyan- lıyor. Akfirat beldesindeki şeriatçı yapılanmayı ortaya çıkartan F.Şyi "kötü yola düşmekle" suçlayan bu kişi- lerin, şeyh Yaşar Yılmaz'ı • Tuzla'daki Gazi Mustafa Kemal Mahallesi'ne 25 yıl önce imam olarak atanan Yaşar Yılmaz'ın bir süre sonra kendisini mehdi ilan ettiği ve mahallenin adını kendi şeyhinin soyadı olan Akfırat'la değiştirdiği belirtildi. adı verilen kız ve erkek yatı- lı okullan ile Yılmaz'ın lüks villası ve hayvanat bahçesi- nin de içerisinde bulunduğu kaçakdergâhı yıkma karan al- dı. Güvenlik güçlerinin ay- nca tarikat merkezinde bulu- nan belde mezarhğıyla ilgili incelemelerde bulunduğu, müritlerin gece yansı gömül- mesini şüpheli bularak cina- yete kurban gidenlerin olup kurtarmak için 3 tane avukat tuttuklan iddia ediliyor. Iran, Libya ve Suudi Ara- bistan'a yerleşen öğrencile- ri ve Avrupa'ya çahşmaya gj- den müritleri aracılığıyla pa- ra dönüşümünü sagladığı sav- lanan Yılmaz'ın yurtdışında bağlantüan araştnlryor. Edep Tarikatı elebaşısı Yılmaz'ın jandarmadaki ifadesinde, yaptıklan nedeniyle çok piş- man olduğunu öne sürdüğü belirtiliyor. Akfirat'ın sınır komşusu olan Orhanlı Bele- diyesi'nin, Formula-1 pisünin yapılacağı arazi nedeniyle kendisine "komplo düzenk- diğini" iddia eden Yılmaz, "Çok sevilen ve sözü dmle- nen bir insanım. Öl desem benimiçinölecekbinlereeki- şi var" dedi. Televizyon yasak Edep Tarikatı'nın tecrit al- tına aldığı Akfirat'ta sigara, içki ve gazete satılmazken beldedeki 800 evin hiçbirin- de televizyon bulunmuyor. Hayvanat bahçesi görünü- mündeki tarikat merkezinde avlanan hatta aslan eti yedik- leri belirtilen Şeyh Yılmaz ve müritlerinin, "boş tabut- larlatürbegöriintüsüverdik- leri evierden birinde 'cinler aracılığıyla büyü yaptıklan' iddiasında bulunduklan ve böyleiikle belde halkını kan- duîp korkuttuklarT ifade ediliyor. Yılmaz hakkındaki bir başka iddia ise kendisinin görevlendirdiği "4 hoca ka- dının" aracılığıyla 100 ka- dınla ilişkiye girdiği ve bu birlikteliklerden 60 çocuğu olduğu şeklinde... Şoför Idris anıldıŞoför tdris olarak biKnen eski TKP üyesi ve sendikaa tdris Erdmç Karacaahmet'te buhınan mezan başuıda TKP üyeleri ve sevenleri tarafindan çiçeklerie. marşbrla amldL TKPüler mezarhk girişinden Şoför Idris'in mezamu kadar "Idris yoldaş kavgamızda yaşıyor", "Yaşasuı devrinı ve Ssosvutizın". -tdris yoldaş ölûmsüzdür", "Devrim şehitieri öhımsüzdür" sJoganlanyb yürüdü. 17 Ocak 19%'da \-aşanunı yitiren Şoför İdrisin mücadelekrinde >-aşadığını vurgulayan dostlan, getirdikleri karanftDerle ve okudnklan marşlaıia onu unatmayacaldarıııı ifade ettüer. (HİLAL KÖSE) ÎHD îzmir Şııbesi, Gül, Annç ve Çiçek'eyaşamınıyitirenlerinfotoğrafinı gönderdi Ftipiiçin mektuphı protesto İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Insan Haİdan Derneği (ÎHD) Izmir Şubesi Cezaevi Çalışma Grubu, ölüm orucu sürecinde ölenlerin sayısmın 104'e çıkması nedeniyle Başbakan Abdullah Gül, TBMM Başkanı Bütent Annç ve Adalet Bakanı Cemil Çi- cek'e, yaşamını yitirenle- rin fotoğraflanmn bulun- duğu 104 mektup gönder- di. F tipi cezaevlerinde tu- tuklu-hükümlülere yapı- karşı koyan rutukhı ve hükümlülerin ölüm oruçlannda birer birer yaşam- laruun sona ermesi, bu güne değin 104 kişinin hayatını ka>betmesi, yüz- lerce insanm sakat kalması dahi çö- • F tipi cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere yapılan uygulamalann insan haklanna aykırı oluğunu anımsatan ÎHD îzmir Şube Sekteteri Mihriban Karakaya, "104 kişinin hayaünı kaybetmesi bile, ülke yöneticilerini harekete geçiremedi" dedi. rakaya, mahkûmlann haklannı güven- ceye alan yasal bir düzenleme olma- dığıru söyledi. F tipi cezaevlerinde ses yalıtınuy- la tecrit fonksiyonunun ağırlaştınldı- ğını kaydeden Karakaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Cezaevlerinde kalanla- rmortakalanlankullanma, sosyalve kültürel Oişki kur- ma hakkı haftada sadece 5 saatle smıriandınlmıştır. Tutuklu ve hükümlünün lan uygulamalann insan haklanna aykın oluğunu anımsatan İHD Îzmir Şube Sekreteri Mihriban Karakaya şunlan söyledi: "Cezaevlerinde insan onurunu hiçe sayan uygulamalara zünı için ülke yöneticilerini harekete geçirememiştir.'' Tutuklu ve hükümlülerin sosyal yaşamlanna dair söz hakkınm yetki- lilerin elinde olduğunu belirten Ka- kendini geliştirme, dış dünyayla ileti- şinı kurma, sağhkh olarak yaşama gibien temel insani haklannı görmez- den gelen bu uygulamayı kabul edDemez buhıvoruz." ORTAÇAĞ ZÎHNÎYETİ Fatura hep genç kacbnlara AYKUTKÜÇtKKAyA tstanbul'ungöbeginde kendişe- riat mahkemesinı kuran, 18 yaşın- dan küçük kızlan haremine katan ve bu faaliyetlerini Tuzla'nın Ak- firat beldesinde 10yılı aşkın birsü- redir elini kolunu sallayarak sür- düren şeriatçı "Edep" tarikatı şey- hi YaşarYıhnazve müritlerine yö- neükoperasyon, irticai yapılanma- nın "ortaçağ zihniyetini'' bir kez daha gözler önüne serdi. Fatih'te, Sultanbeyü'de, Ümra- niye'de, Beykoz'da "kurtanlnuş bölgeter'' yaraten ve Kılık-Kryafet Yasası'nı hiçe sayarak şeriat yanlı- sı olduklannı gızlemeyentarücatla- ra yönelikjandarmanınyapüğı ope- rasyon ne ilk ne de son operasyon. Şeriatçı yapüanmayayönelik böy- lesi operasyonlarda ön plana; "res- mi nikâhagerek du^mayan şeyide- rin imam nikâhryla kandmfağı, tuzağa dü- şürdüğügençkadınlar" çıkıyor. Tıpkı Akfirat beldesinde, aralannda 18 yaşından küçük kız- lann da bulunduğu 15 kadın gibi... 7 yıl önce Aczmen- di tarikatı lideri Müs- hlnı Gündüz, Terörle Mücadele Şubesi'nce Aralık 1996'da Kadı- köy'debireve düzenle- nen operasyonda "ya- nçıplak" bir vaziyette yakalandığı sahne te- levizyonlara yansıdı- ğında herkes şaşmnış- tı. Kara çarşaf giysile- ri, uzun sakallanyla ve ellerinde asalanyla 199O'lı yıllarda Istan- bul'da bazı semtlerde ciritatanşeriatçı grubun maskesi, imam nikâhı kıydığıFadimeŞahmie yakalanınca düşmüştü. Gündüz tutuklandı ve arkasından, 4 ayıl 2 ay hapis cezasına çarponl- dı. Fadime Şahın'e te- cavüz ettiği gerekçe- siyle yargılandığı da- vadan ise beraat etti. Üç yıh aşkın süre hapis yatan Gündüz, Arahk 200'de serbest bırakıldı. Şahin'üı açıklamalan, Müstüm Gündüz ile sınırlıkalmamışto. Şahin, "Falflıte- ki Ali Kalkancı'nm dergâhma git- tim, hayaüm sona erdi Dergâhm başmdaki kişi güzd krdan nikâhı- naafavordu^ dediğindebu kezdeor- taya "Cinci hoca" lakabh Ali Kal- kancı'nın adı çıktı. Kalkancı, 15 yü önce Fatih'teNakşibendi şeyhi Mah- mut Ustaosmanoğlu nun talebesi olmuş, 1.5 yü buradakaldıktan son- ra kendi dergâhını kurmuştu. "On- fcrin şeyhi" gözalüna alınınca, bu şeyhin deu kadmlara düşkün" ol- duğu ortaya çıktı. Kalkancı da, Ocak 1997'de Metris Cezaevi'ne gönde- rildi. Şahin'etecavüziddiasıyla yar- gılandığı davada o da tahliye oldu. Ancak, karşıhksız çek vermek su- çundandolayı 15ayhapiscezasıal- dı. Haziran 1997'de tahliye oldu. Arkasından resmi nikâhh eşi Emi- reKaBiana'danboşandı. 1998'de, "AteşK Sflahlar Kanunu'na muha- lefetten" 4 yü 2 ay hapis cezasına mahkûm edildi. Bu kez beş ay yat- tı ve çıktı. Bunlar bir bakıma "varoş şeyh- leri"ydi. Daha sonralan ortaya "sos- yete şeyhkri" de çıktı. Bunlann en ünlüsü "Adnan Hoca" lakaplı Ad- nan Oktardı. "AdnanHoca'nınet- rafinda bukez genç ve güzel kadın- larvardı. Mankenliği bırakıpteset- türe bürünen Gülay Pmarbaşı tö- renle RP'ye katdınca gazetelerin magazmsayfalannayerkşti. 12 Ka- sım 1999'da sabaha karşı Üsküdar Kuleli Askeri Lisesi arkasmdaki evinebaskın düzenlenenOktar gö- zalünaalındı. Polis, aynı saatlerde, Etiler başta olmak üzere, değişik semtierdeki müritlerinin evlerine de baskınlar düzenledi. Operasyonlann gece yansı ani- den yapıldığı gerekçe- siyle eleştirilen döne- min Içışleri Bakanı Sa- dedinTantan'ınacıkla- ması ha>li ilginçti. Tan- tan, "Adnan Hoca ola- yı Apo'nun yakalan- ması kadar ciddi bir ola>. Siyasi boyutu var. Fadime Şahin Emire Kalkancı Gülay Pınarbaşı Operasyon gerekliydL Tehlike arz ediyordu" diyordu. 11 Ocak 2000'de Oktar ve be- yin takunında bulunan 35 adamı hakkında, çı- kar amaçlı örgüt kur- mak, tehditle menfaat sağlamak, çıkar amaç- lı örgüte yardnn ve ya- takhk etmek suçlann- dan 16yüa kadarhapis cezası istemiyle dava açüdı. Bu süreçtenson- ra Adnan Hoca'nın es- ki müritlerinin anlat- tıklan, Türkiye'nin gündemine bomba gi- bi düştü. Bazı müritle- ri, Adnan Hoca'nın, 3 yıl önce kendilerine bir fetva vererek normal seksi yasakladığını ve "Oral ve anal seks ya- pm" talımatı verdığinı, sapık ilişki sırasında, bir kişinin de gözcülük yaptığını Ueri sürdü. Oktar ile ele- başısı olduğu öne sürülen grubun üyelerinden Fırat Develioghı, 8.S ay tutuklu bulunduklan "tehditle menfaat sağlamak", "çıkar amaç- h örgüt kurmak ve örgüte üye oİ- mak" suçundan yargılandıklan da- vada3 Ağustos 2000'de tahliye edü- diler. Ve bu kez de 2003 Türkiye- si'nde Tuzla'da neredeyse bir bel- deyi avucunun içine alan bir şeyh ortaya çüaverdi. Şeriat mahkeme- si kuran tarikaun 62 yaşındaki li- deri, istediği kadını istediğiyle ev- lendirdiği gibi; kendisi de "günü- birtik" evlilikler yaparak harem kurmuştu. Yıne irticai faaliyet için- dekibirtarikanakarşımıza enönpla- na yaşlan küçük "kadmlar" çücu. Halen Istanbul'un birçok kurtanl- mış bölgesinde ortaya "çıkarnlma- nnş" ya da "çtkartilmayan" ırtıca yuvalannda olduğu gibi!.. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] [email protected] Meclis Başkanı BûlentAnnç'ın, Kıb- ns'taki büyük sMI toptum gosterisine iliş- kin değertendirmeleri, onun demokra- siyi özde değil, sözde benimsediğini gözler önüne seriyor. "Hiçbir demok- raside birülkesokaktan idare edilmez" derken aslında kendi bastığı dalı da kestiğinin farkında mı? Sokak dediği nedir? 150 bin kişinin yaşadığı bir yer- de 50 bin kişinin sokakta gösteri yap- masıdır. Asıl demokrasi budur. Annç, demokrasiyi nasıl anlıyor? Yu- kandaki bazı kimselerin bir araya gelip kararvermesini mi? Demokrasi MGK'de karar almak mı? Demokrasi parti mer- kezlerinde üretilen politikalardan iba- ret mi? Böyle birdemokrasi nerede ger- çek demokrasidir? Gerçek demokrasi, sokaktaki insanın iradesinin kararlara yansımasıdır. Hele birtoplumun yüzde otuzu bir konuda gösteri yaparak dü- şüncesini ifade ediyorsa, ona kulak ver- mek demokrasinin gereğidir. Kıbrıs'ta son derece krttik günler yaşanıyor, Kıb- nslı Türkler de bu krttik günlerde ken- dileri adına masaya oturan kişiye, ne is- Bülent Annç'm Demokrasi Anlayışı tediklerini dünyanın gözü önünde ileti- yorlar. Bundan daha güzel bir demok- rasi olabilir mi? Halkın oylannı alıp iktidara oturunca iş bitiyor mu? O noktadan sonra halkın ne düşündüğünün önemi kalmıyor mu? Günümüzün gelişmiş demokrasilerinin en önemli özeliiği, sokağın yani sivil toplumun görüşlerinin kararlara yansı- masıdır. Bu amaçla demokratik ülketer- de sivil toplum güçlerinin düşünceleri- nin kararlara yansıması için özel örgüt- lenmeler yapılıyor. Annç'ın konuşmasından sanınm en çok demokrasiye, halkın iradesine inan- mayanlar memnun olmuştur. Zaten, de- mokrasi karşıtlan, "Biz halkın iradesi- ne boyun mu eğeceğiz, halkherzaman doğruyu seçemez ve bilemez" demi- yorlar mı? AKP'nin 363 milletvekiliyte ço- ğunluğu sağlamasından sonra, "Hükü- met olabilirier, ama iktidar olamazlar" diyenler, halkın tercihlerini kabul etmek zorunda olmadıklannı söylemediler mi? ••• BülentAnnç, Kıbns'tabanşçı çözüm isteyen kitleleri suçlarken onlann tarih bilincinden yoksun olduklannı da söy- ledi. Ne demektir tarih bilinci? Islami kesimde bir Osmanlı hayali vardır. Os- manh'nın kaybedilmiş topraklannı bir hicran olarak anarlar ve sanki bu top- raklar kendilerine aitmiş gibi düşünür- ler. Osmanlı, bir milletlertopluluğuydu. Uluslaşma sürecine bağlı olarak Os- manlı topraklanndaki uluslar ayaklanıp kendi milli devletlerini kurdular. Bu yal- nızca Osmanlı'ya ait bir kader değildi, o dönemin bütün imparatorluklan so- nunda parçalanıp dağıldılar. HrUer, dağılan Prusya Imparatorlu- ğu'nu yeniden dirilteceği dürtüsüyle dünyayı kana buladı. Bülent Annç, ta- rih bilinci derken "fetihçi" bir ideoloji- yi mi savunuyor? Doğru bir tarih bilin- ci, Osmanlı Imparatoriuğu'nun toprak- lannı yitirdiği 19. yüzyılın sonu ve 20. yüz- yılın başında olanlan, bilimsel bir gözle incelediğinde olaylann kendi tarihi akı- şı içinde gittiğini gösterir. Kuru fetihçi- likle o topraklar ve Osmanlı ayakta tu- tulamazdı. ••• Türkiye'de demokrasinin gelişmesi- nin ne kadar zor olduğu Annç'ın orta- ya koyduğu anlayışla daha iyi anlaşılı- yor. Halkın oylannın yüzde 34'ünü alan birpartinin önde gelen siyasetçilerinden biri açıkça halka güvenmediğini söylü- yor. Bürokrata ve askere kimse kaba- hat bulmasın, seçileni böyle düşündük- ten sonra, onlara ne denebilir ki! Islami kesimde, son yıllarda paria- menter rejimi savunan yeni bir bilinç gelişmeye başladı. Onlar açıkça gördü- ler ki ancak Meclis'in etkin olduğu, par- lamenter rejimin işlediği bir düzende onlar kendilerini ifade edebilirler. Siste- min diğer kurumlan, ontarafazla bir yer vermek niyetinde değil. Bu gerçeği gor- dükleri için demokrasiye, özgüriüklere ve insan haklanna vurgu yapmaya baş- ladılar. Demokrasi öyle ihtiyaç olduğu için sa- vunulacak bir şey değil. Onu her koşul altında savunabilmek için samimi ota- rak benimsemek ve içselleştirmek ge- rekir. Komünizmle mücadele derneke- rinden gelip demokrasiyi benimsemek o kadar kolay olmuyor. BülentAnnç, hal- kın oytanyla seçilince demokrasi ta- mam olmuyor. Demokrasiyi bugün gel- diği noktada savunacak bir birikime de ihtiyaç var. Bülent Annç'ın Kıbns'taki Türklere ilişkin değerlendirmeleri, demokrasi kavrayışına ilişkin açıklamalan, AKP'nin daha çok yol alması gerçeğini de göz- ler önüne seriyor. Meclis Başkanlığn- da oturan ve üçte iki çoğunlukla se^- len bir AKP'Iİ, demokrasiyi sokağa "e- da etmeyecek kadar otoriter bir ana- yışa sahipse vann gerisini siz düşünin. Türklerin işi gerçekten çok zor. Ger- çek demokrasi bu ülkeyehâlâçok uz^t
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle