05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17OCAK2003CUMA CUMHURİYET SAYFA ÇEVRE İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK DÜRÜ3T TABİATLî İSTANBU1 EFStfDİSİ ABDÜLCANBA2' KARİKÜLADE MACEEALAEI ECSIM TEKMİİİ EÎKDEN VEî>E $ KoJJ-AYi?, ÖAttÇE 2>o<VA- &uLcNDAMEVD£-yok.. ÖAŞ.MA . VAVVAV \>AYVAi{ "/nl> 'IIH> % ^ ^ HlTll'|l|llll|itıBC^fwÜL<SyUUllllhiA Suft£CEK Çevreyi kirleten tanker Prestige'in ardından en çok etkilenen kişi Yunan Mangouras oldu Günahkeçîsikaptan 2 002 yılının kasım ayı or- talannda, Bahama bay- raklı "Prestige" adlı tan- ker Ispanya'nın Atlantik kıyısı açıklannda seyrederken firnnaya yakalandı. 77.000 ton ru- eloil taşıyan yaşlı tanker firtına ve ağır denizlerden hasar göre- rek su almaya başladı. Tartışılan bir kararla Porte- kiz'in kuzeyine doğru çekilen "Prestige" karadan 70 mil uzak- ta kınlarak battı. Yüzlerce kilo- metrelik Galiçya sahilini petro- le bulamasıyla sonuçlanan bu ba- tışının ardından, sorumluluğun kime ait olduğu konusunda bir- biri ardına suçlamalarda bulu- nuldu. Suçlananlar arasında, ha- sarlı bir gemiye sığınma limanı göstermeyi reddederek Atlantik Okyanusu'nun firtınalan ile ün- lü açüdanna yönlendiren Ispan- ya, ilk sıradaydı. Sığınma limanlan hakkında düzenleme yapmakta geciken AB ile Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) gibi uluslararası kuruluşlar ve çeşitli şirketler de bu suçlamalardan nasibini aldı. Suçlamalar ve suçlananlar liste- si aslında daha da kabarık. Batmaya neden olduğu iddi- asıyla, gemiye ilave balastı (saf- ra suyu) alanlar, sorumsuz dav- ranan basın, hurda gemileri işle- ten tanker mafyası, emniyet kuralla- nnı uygulamayan bayrak devleti, açık deniz yüzeyindeki yakıtı eksik rapor eden Ispanya hükümeti, tankerin böy- le bir risk oluşturduğunu rapor etme- yen bayrak devleti, klas kuruluşu ve denetleyici otoriteler suçlananlar ara- sında. Ancak suçlamalardan en çok et- kilenen, batık "Prestige" gemisınin 67 yaşındaki Yunanlı kaptanı Aposto- los Mangouras oldu. 5 mllyon Euro temlnat tspanya makamlan, kıyılannı pet- role bulayan kazanın asıl suçlusu ola- rakgördüğü Kaptan Mangouras'ı, 15 Kasım 2002'de karaya ayak basar bas- maz tutukladı. Tutuklamaya neden olarak, kamu görevlilerine karşı gel- mek ve çe\Te kirlenmesine sebep ol- mak suçlan gösterildi. Ispanyol yar- gıç, kaptanın salıverilmesi için 3 mil- yon Euro tutannda bir teminat veril- mesi gerektiğine karar verdi. Teminat tutannın indirilmesi yönünde kapta- nın çalıştığı gemi maliki Yunan şirke- ti tarafindan yapılan müracaat, sonuç- suz kaldı ve talep reddedildi. Teminat tutannın düşürülmesi için yeni yılın ilk günlerinde yapılan iİdnci talep de aynı şekilde reddedildi. Kaptan Mangouras'ın tutuklanma- sında Ispanya hükümetinin ısrarla vur- guladığı sav, kaptanın kazanın başın- da Ispanya'nın gönderdiği römorkör- lerin gemiye verdikleri yedek halatı- nı almakta gecikmesi ve bu nedenle geminin sahile doğru sürükJenmesi idi. Bu iddiaya temel olarak, kaptanın kurtarma-yardım sözleşmesi imzala- mamak için kendisine uzatılan halatı almadığı gerekçesi gösterilmekteydi. Oysa, gemisi batmak üzere olan bir kaptanın öncelikli istencinin, "gemi- sini batmatehükesinden kurtarmak" olduğu herkes tarafindan bilinir. Do- layısıyla kaptanın halatı almaktan ka- çınmış olduğu varsayımına dayanarak en ağır müeyyideye baş-vurulmuş ol- ması, kabul edilebilir değildir. Diğer yandan birkaptanın, geminin armatörünün, işleteninin, yük ilgilisi- nin talimatlannı almak ve bunlar çer- çevesinde hareket etmesi de deniz hu- spanya kıyılannı etkileyen çevrefelaketi sonucu, deniz taşımasıyla (özellikle petrol ve türevlerinin taşınması) mevcut güvenlik kurallarının yetersizliği veya etkili bir şekilde hayata geçirilememiş olması bir kez daha ortaya çıkı. Şimdi, kaza nedeniyle günah keçisi ilan edilen kaptanı cezalandırma arayışı yerine, öncelikle, çevrefelaketlerini önleyecek, güvenlikle ilgili somut adımların atılması beklenmelidir. kuku kurallanndandır. Dolayısıyla kaptanı sadece Ispanya hukümetinin veya kurtancılann tali- matına uymadı dıye suçlarken, talimat almakta yükümlü olduğu yukanda adı geçen makamlann bulunduğu da unu- tuhnamalıdır. Penlz emekçllerlnln vlcdanı Kaptanın mı halatı almadığı, yok- sa römorkörün mü kurtarma yardım sözleşmesi imzalanmadı gerekçesiy- le halatı vermekten kaçındığının ce- vabını ararken, alelacele kaptanın ha- latı almadığı sonucuna vanrîak ve onu suçlu ilan edip hapse koymak, deniz emekçilerinin vicdanını fazlasıyla ra- hatsız etmiştir. Durum, Ispanyol yetkililerin iddia ettiği gibi bile olsa, kaptan bakımın- dan, onu hapse atacak bir sorumluluk, bu olay baİamından ilk bakışta söz konusu değildir. Her ne kadar denizcilik teamülleri ve Uluslararası Güvenlik Yönetimi Kodu (ISM Code), kaptana, güvenli- ğin sağlanması ve kirlenmenin önlen- mesi konusunda tek başına nihai ka- ran ahna sorumluluğu ve yetkisini vermişse de, kaptan tarafindan bu yet- kinin kullanılmasırun sonuçlan ko- nusunda bir hükme vanlırken, o ka- rann alındığı anın koşullannın dik- kate alınması gerekir. Nitekim. "Prestige"den sızıntı olma- ya başladığından itibaren, olayla ilgi- li olarak karadaki birçok başka yetki- li, daha rahat koşullarda birbirleriyle istişarede bulunma ve karar verme imkânına sahıpken, kirlenmenin en etkili şekilde nasıl önlenebileceği ko- nusunda tarhşmasız ve herkesçe ka- bul gören bir sonuca varamamışlardır. Hal böyle iken, kaptanın. o kritik an- da aldığı karann isabetli olmadığı yar- gısına, şu aşamada kesin olarak vara- bihneye imkân yoktur. Olaya ilgi duyan çevrelerde hâkim düşünce, Ispanya'nın. aslında çevTe kir- lenmesinde büyük bir rol oynamış ol- masının ağırlığı altında ezilmemek amacıyla yaşlı Kaptan Mangouras'ı tu- tuklayarak dünyaya ve tabii kendi hal- kına, bir günah keçisi sunduğu yö- nünde. Gemisi batma tehlikesi içindey- ken mürettebahnı tahliye eden. ancak kendisi iki zabitiyle birlikte gemisinin başında kalan Kaptan Mangouras ise, tüm dünyada olayla ilgüenenlerin sem- patisini üzerinde toplamış durumda. Özverlll hareket Okyanusun karadan oldukça açık bir kesiminde. batmakta olan bir geminin kaptanından, denizcilik mesleği bakı- mından beklenebilecek en özverili ha- reket, "Gemiyi en son kaptan terk edcr" özdeyişinin haklaru verecek şe- kilde gemisini terk etmeyerek müca- deleye devam etmesidir. Kaptan Mangouras da gemisini son ana kadar terk etmeme geleneğine uy- muş, personelini tahliye ettıkten son- ra iİd zabitiyle birlikte gemide kala- rak günlerce süren bir mücadele ver- miştir. Bundan sonrası, kaptanın Ispanya hükümetiyle, kurtarma yardım şirke- tinin talimatlanna uygun davranma- sının beklenmesinin yanı sıra, gemi- nin armatörüne, işletıcisine. yük ilgi- lisine olan sorumluluğu kapsamında, onlann da menfaatlanna ve dola- yısıyla talimatlanna da uygun dav- ranma zorunluluğu da göz önüne ahnarak değerlendirilmelidır. Kaptanın verdiği onca müca- tspanva makamlan, kryılannı petrole bulayan kazanm asıl suçlusu olarak gördüğü 67 yaşındaki kaptan Apostotos Mangouras'ı. karaya ayak basar basmaz tutukladı. Kaptanı cezalandırma arayışı yerine, öncelikle çevre felaketlerini önleyki adımlann atılması ve tüm dünyaya bumm kanıüanması gerekirdL. (REUTERS, AP) dele süreci ve gemisinin batışı nedeniyle ağır bir travma geçir- diği dikkate alınmaksızın apar topar tutuklanarak hapse atılmış olması, genel denizcilik teamül- leri ve bu olaya özgü vakıalar ba- kımından Ispanyol makamlann da\Tanışının acımasızlığmı göz- ler önüne seriyor. Bu konuda en çok, kaptanın salıverilmesini ade- ta imkânsızlaştıran "3 mflyon Eu- rotutarmda kefalet" karan da ts- panya'ya olan kızguılığı iyiden iyiye arttınyor. Tutukluluk hall Insan Haklan Avrupa Sözleş- mesi de, bir kimsenin suç işledik- ten sonra kaçmasına engel olma- nın zorunlu olduğuna inanmak için, makul sebeplerin varlığı ha- linde, derhal hâkim önüne çıka- rılmak koşuluyla yakalanarak hürriyetinden ahkonulmasına ola- nak tanımıştır. Ispanya'nın üyesi bulunduğu AB'nin Avrupa Konseyi'nce ya- yımlanan 1965 tarihli tavsiye- sinde de, tutukJama veya tutuk- luluk halinin devamı karannın ancak gerçekten bir zorunluluğun söz konusu olması halinde veril- mesi ve tutukluluk halinin, ger- çek zorunluluğun gerektirdiğin- den daha fazla sürmemesi için et- kili çareler sağlanması gerektiği be- lirtilmektedir. Hürriyeti bağlayıcı tedbirlere, koşul- lan oluştuğundan inandıncı kanıtlar- la emin olunmadığı sürece bir ceza ted- biri olarak baş\Tirulamayacağı, uygar toplumlarda uzun süreden beri tartış- masız benimsenmiş biranlayıştır. Hu- kukumuzda da tutukJamanın koşul- lannın birtakım özel şartlara bağlan- dığı ve ancak delülerin karartılması teh- likesi varsa ya da sanığın kaçma ihti- mali bulunuyorsa tutuklama tedbiri- ne başvurulabileceği haürlanmalıdır. Bütün bu düzenlemelerin yanı sıra, Birleşmiş Milletler'in 1982 tarihli De- niz Hukuku Sözleşmesi, benzer du- rumlarbakımından, ahkonan geminin mürettebatının, makul bir teminat ve- rilmesi üzerine gecikmeksizin salıve- rilmesini öngörmüştür. Pek çok devletln Ihmall var Gezegenimizin kirlenmesine du- yarlı hepimizin yüreklerini sızlatan bu kirlenmenin boyutu ne denli büyük olursa olsun, bu olayın sorumluluğu- nu, onu hürriyetinden yoksun bıraka- cak şekilde bir tek kişinin üzerine yık- mak ne e\Tensel hukuk ilkeleriyle ne de vicdanla bağdaşır. Kaptan Mangouras'ın salıverilme- si için dayatılan 3 milyon Euro tuta- nnda teminat gösterilmesi karanrun, makul ve kabul edilebilir bir karar ol- duğunu söyleyebilmeye imkân var mı- dır? Kazanın meydana gelmesinde bir- çok devletin ihmalinin ve diğer tüm so- rumlulann bulunduğu ortadayken asıl sorumlulann hücreye kapatılabilecek bir bedenleri olmadığı için, yalnızca bahtsız Kaptan Mangouras'a layık gö- rülen uygulama, bu kişiye yapılmış haksızlıİc hatta insafsızlık değil midir? Kaptanı cezalandırma arayışı yeri- ne, öncelikle ve ivedilikle çevre fela- ketlerini önleyici, güvenlikle ilgili adımlann atılması ve bütün dünyaya bunun karutlanması gerekmez mi? * Bu yazı, Gündüz Aybay Deniz- cilik Merkezi Çalışma Grubu ta- rafindan kalemç alınmıştır. DUZYAZI ORHAN BtRGÎT 2003te Milletvekili Olmak! Cumhuriyet Halk Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi'inin yetkilileri, arka arkaya aldıkları kararlar ile grup üyelerinin izinsiz televizyonlara çıkmalan- nı yasaklamışlar! Birsiyasal parti üyesinden, kendi partisinin prog- ram ve tüzüğüne uygun hareket etmesini istemek ne kadar doğalsa; o üyeyi ve özellikle bir milletve- kilini, partisinin sultası altında tutmak öylesine de- mokrasi dışı bir tutum değil midir? AKP'nin ambargo karannın altında, iktidar par- tisi olmasından doğan ve 363 milletvekilinin her bi- risinin ekranlarda seçmene selamı amaçlayan şov- lara kendilerini kaptırarak ortalığı kınp dökmesi kuşkusunun yattığı söylenilebilir. Nitekim, birkaç gün önce Milli Eğitim Komisyo- nu'nda üye bir iktidar milletvekilinin, daha ağzını açmasına fırsat bile tanınmadan NTV'deki canlı yayınına müdahale edilerek sansür uygulanması so- nunda, stüdyolardan uzaklaşmasının sağlanması, öyle bir kuşkudan doğmuş olmaJıdır. İktidar partisi yetkililerinin, AKP Meclis Grubu'nu oluşturan arkadaşlannın, partiyi bağlayacak ve o arada seçmen karşısında zor duruma düşürecek açıklamalardan korktuklan için böylesine antide- mokratik bir önlem ile onlara ekran yasağı uygu- lama kararı aldıklan anlaşılıyor. Ya anamuhalefet partisini, zaten parlamentoda üç maymunlan çağrıştıran, yani görmediğini, duy- madığını ve bu yüzden de konuşmadığını bir bu- çuk aydan beri seçmenlerine iletmeye çalışan CHP Meclis Grubu'nu, benzer bir yasağa yönelten ne- dir? Gazetelere göre, ilke olarak CHP milletvekilleri- nin televizyonlara çıkıp demeç vermesi ya da bir açık oturuma katılması gibi bir yasak gündeme gelmemiştir. Gündeme gelen, sadece öyle birçağ- n ile karşı karşıya kalan milletvekilinin genel mer- kez yönetiminden izin istemesinin kendilerine ha- tırlatılmasından ibarettir! Yani gecenin bir saatinde, bir televizyon kana- lından anamuhalefet partisinin saygıdeğer bir mil- letvekiline telefon edilerek, mesela KKTC'deki Denktaş karşıtı mitingler için ne düşündüğünü söylemesi için, biraz sonra yayına telefonla bağ- lanması önerilmiş olsun! Milletvekili, "evet" diye- bilmek için öncelikle partisinin yetkili organlanndan izin alması gerektiğini söyleyerek, zorunlu olarak yan çizecek. Aksi halde, Deniz Baykal'ın yasağı- na karşı çıkmış olacak. AKP'nin iktidar olmanın sıkıntısı içinde, partiyi zor durumda bırakmama stratejisinin gereği olarak de- ğerlendirebileceğimiz yasak karan, anamuhalefet partisinde suskun genel başkanı, zülfi yare dokun- mayan bir "Ali Rana Tarhan" muhalefetinde de yalnız bırakmama kaygısına dayanıyor olmalı. Ama, sarmısağın ferasetinden söz etmek serbest! TBMM'nin saygıdeğer üyeleri, 3 Kasım seçim- lerinden bu yana hangi konularda ve kaç saat ağız- lannı açtılardersiniz? Özellikle muhalefet partimiz- den aklımızda kalan tek eylem, bir Kastamonu mil- letvekilinin seçim bölgesinde yetişen sarmısakla- rın tanıtılması amacıyla, parti farkı gözetmeden bütün üyelere bağ bağ sarmısak armağan ederek ürünün erdemlerinden söz etmekte oluşudur. 21. Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, ger- çekten çok çalışarak ardı ardına çıkardığı yasala- ra rağmen, üyelerinin hemen tümüne yakınının 3 Kasım seçimlerinde baraj altında kalmış olması mıdır acaba, iktidan ile, muhalefeti ile bugünkü ya- sama organına, Yedek Subay Okulu'na gittiğimiz zaman, bir dönem önce aynı sıralarda oturmuş olan takım komutanımız asteğmen Mahmut Vu- ral'ın söylediklerini harfi harfine uygulatan. Rahmet- liarkadaşım Vural, "Kaçmayın, karışmayın, ondan sonra isterseniz çalışmayın" diye, bizlere ilk nasi- hatını vermişti. Gerçi Tayyip Erdoğan, AKP Grubu'nun ilk top- lantısında, o günün koşullanna kendisini kaptıra- rak her birisinin ne kadar olağanüstü yetkilerie do- natılmış birer milli irade elçisi olduğunu çağrıştıran bir konuşma yapmıştı. Ama görüyorsunuz, geçen hafta Abdullah Gül, kızım sana söylüyorum türün- den bir sinirii çıkış ile önce 363 arkadaşını nazik- çe uyardı; daha sonra da üstüne üstelik ekran ya- sağı ile prangaladı. Şimdi gelelim, günün armağanlı bilmece soru- suna. "2003'te iktidan ile ve hele anlı şanlı anamuha- lefetiile TBMM üyeleri ne yaparlar?" Bu bilmece- yi kazanmak için, "Grupta konuşmazlar, genelku- mlda partisinin izin verdiği ölçü ve dozda fincan- cı katıharını ürkütmeyecek bir şeyleri ara sıra söy- lerier. Devlet memurlannı aratmayacak türden, ekranlara bile çıkma yasağına karşı ağızlarını aç- mayacak kadar liderlerine uyum göstehr, onlann doğrultusunda oy verirler" biçiminde yanıt ver- mek yeterli olacaktır. Ister misiniz, beş yıl geçiversin ve 22. Dönem TBMM üyelerimiz sadece kürsüde değil, kendi aralannda bile konuşmayı unutmuş kişiler olarak "Isterinan, ister inanma"h kitaplarda yer edinsin- ler! Ne dersiniz? Benzer bir yasak bugünlerde çok eleştirdiğimiz Saddam'ın ya da Kuzey Kore Parlamentosu'nun milletvekillerinden başka hangi ülkeninkinde uygu- lanıyor? Faks: 0212- 677 07 62 [email protected] Barajların seviyesi cepten kontrol edilecek • ANKARA (AA) - Ericsson Enterprise'ın Türkiye yetkili iş ortağı CPG (Communicatiori Performer Group) ve Adana'da faaliyet gösteren çözüm ortağı Akım Elektronik'in gerçekleştirdiği projeyle, barajlardaki su seviyesi, kanallara verilen su miktan gibi verilerin uzaktan kontrol edilebildiği bildirildi. Akım Elektronik'in geliştirdiği elektronik su ölçüm cihazlanna, Ericsson GM25 modüllerin bağlanması ile baraj ve kanallardaki su bilgileri uzaktan izlenebiliyor. Bin noktada kurulu bulunan su ölçüm cihazlanna Ericsson GM25 modüllerin bağlanması sonucunda, ölçüm cihazlannın kaydettiği verilere istenilen zamanda, istenilen yerden GSM aracıhğıyla ulaşmak mümkün oluyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle