Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 EYLUL 2002 PAZAR
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Yaz Bitince...
Yaz bitti mi? Eylülün ilk günlerindeyiz. Giiz eşik-
te belirmiş. Geçipgitti mayıslar, haziranlar, temmuz-
lar, ağustoslar... Sizden de b i r şeyler geçipgrtti. Far-
kına varmadan geçer zaman! Bizlerden bir şeyler
götürerek...
Sabahattin Kudret'in ya_zdığı gibi.
"Der ki size birgün ölüm/ Boşuna kardeşim ça-
lım/ Düşünürsünüz nereye/ Savrulacak bunca kü-
lüm/ Ya yüzüm ya göziım t<aşım/ Ağzım burnum
elim koluml Hangi köşede izbede/ Kaskatıyım
sûklüm püklüm/ Uyuyacağım açacakl Orda bir
yerde gülüm."
Eylül hüzünlü şeyler anımsatır. Ta, çocukluğum-
dan kalmış bir korkumdur eylül ayı... Okullar açıl-
dı açılacak, dersler, sınıflar, öğrenciler, derken sı-
navlar... Tutacağım Şehzadebaşı'ndan yolu, Beya-
zıt'a, Kumkapı'ya... Taş bir yapı, soğuk bir sınıf...
Zoıia, isteksiz gittim hep okullara. İlk izlenimin
verdiği buruklukgeçipgitrnedi bende... Ne zaman
eylüle girsek kendimi o ilkokul günlerinde bulu-
rum. Kısa bir an için de olsa bir ürperiş sarar be-
ni...
Bu yaz uzun sürdü. Eylül de yaz kapsamına gi-
recek gibi... Şu nemli, sıcak, ağır hava etkiliyor ki-
şiyi. Bir ağırlık çöküyor üstürnüze. Kaçsak biryer-
lere, bir kıyıya, bir dağ yamacına!.. önünde sonun-
da geri dönüyoruz yine! Benim için de öyle oldu iki
haftalığına! Deniz, kum, temiz hava, en iyisi de
dostlar... Insan kendini unutuyor. Hastaysa hasta-
lığını, üzgünseüzüntüsünü... Kumsalda bir gölge-
lik yerde, üç beş arkadaşla kumlara uzanarak söy-
leşmek, sonra serin bir yerde iki kadeh atmak, anı-
lan diriltmek...
"Bu vakitsiz giden yaz, erHen inen akşamla/ Ka-
panmış pancuriara dayayarak başınıl Dinle solgun
bahçenin kalbe anlattığını/ Ağacın yaprakyaprak
havuzun damla damla."
Ziya Osman Saba 1937'de böyle yazmıştı va-
kitsiz giden bir yazın ardından...
Ne zaman bu dizeleri okusam, 1939 Ağustos'unu,
Eylül'ünü anımsarım. Erenköy'de geçen bir yaz...
Savaş öncesi günler. Ha çıktı ha çıkacak! Askeriik
kampından dönmüşüm, saçlarım kesik, komşu
kızların yanına çıkamıyorum, utanacak bir şey var-
mış gibi başımı beyaz kasketle saklıyorum. Rad-
yolarda öfkeli sesler duyuyoruz. Derken eylül gir-
di. Bizlerse çocukluktan ilkgençliğe geçişin o coş-
kulu anlannı yaşıyoruz... Birden savaş patladı. Yi-
ne de aldırmadık o kadar! Kaç gün sürerdi ki? Hem
yirminci yüzyılın 39'uncu yılında savaş olur muy-
du hiç? 1914-18 savaşından yeterincedersalma-
mış mıydı dünya?
Ama her şey degişti. O eyiülden sonra bir daha
dönemedik o 1939 Eylül'ünden önceki umursamaz-
lığa, avareliğe...
Yine, Sabahattin Kudret'in güzel birşiirini anım-
sayalım, "39 Yazı"...
"1939 yazı ne güzeldi/ Ne sıcaktı şehrin dışın-
daki evimiz/ Aşkla dolu günlerimiz/ Hep o mev-
simde geçti."
Bu dizeîer alır gençlik günlerime götürür. Saba-
hattin'in yaşadığı o güzel günleri birlikte yaşarsı-
nız.
"Değmiş gibi bir sihirbaz elil Herşey değişiver-
di bir andal Işte orada gerfye dönülmez zaman-
dal Çağlanmın en güzeli/ Bende bugün hatıra ola-
rak ne varsa/ O yaz için hepsi/ Sıcak günler ve buğ-
day kokusul O yazdan kalma."
Eylülün ilk günlerindeyiz. Bu eylül sıcak geçecek!
Iklim olarak da siyasal hava olarak da! Güzde bizi
neler bekliyor? Kim bilebilir geleceği, geleceğin
getireceğini. "Orada bir yerde gülüm" demiş şair.
Gelecekte bir yerde, bir anda hepimiz için gü-
zellikler, iyilikler, mutluluklar var mı? Boştur bekle-
mek, hiçbir çaba harcamadan her şeyi elde etme-
yi ummak!.. Kendi elimizle kurmak, yaratmak ge-
rekir güzellikleri... Yazlar daha güzel olur o zaman,
güzlerde yaz gibi...
•v- •*.•
önce desen vardı...
güzel sanatlar fakültelerinin
* Resim
* Grafik
* Seramik
* Heykel î
* İç Mimarhk
* Resim Öğretmenliği
bölümlerine hazırlanmak,
yaşantınıza boyut katmak,
çizginizi gelistirmek,
istiyorsanız...
desen çalışmalarımıza
sizleri bekliyoruz.
UÖUİARAST
mumcu$î5!î
TIRMACI
Paris Caddesi No: 14
Kavaklıdere - Ankara
Tel: (0312) 417 77 20 pbx
Faks:(0312)417 57 46
e-posta:umag@umag.org.tr
www.umag.org.tr
Yenilmez Motel
B o d r u m Yahkavak'ta
Denize sıfır, yüzme havuzlu, restaurant + bar^
1 kişi kahvaltı dahil
15.OOO.OCX)
Tel: 0252 385 40 55 Fax: 0252 385 40 13
Dört Yüzüncü Yazı...
4 Kasım sabahından harikalar beklemiyoruz. Ancak, bu
toplumun sağduyulu, duyunçlu (vicdanlı) yurtsever ve
sabırlı insanlannın sonraki dönemlerin seçimlerine daha
fazla ağırlık koyacaklan umudunu taşımak istiyoruz.
ErhanKARAESMEN
B
elki henüz üç yüz
doksan sekizdir.
Ama dört yüz ikiye
ulaşmış da olabilir.
Belleği ve bir ke-
nara atümış fotokopüer yığırunı
zorlayarak kesin sayıyı bulamı-
yorum. Ancak, bu yakınlarda
dört yüzlerde olacağını, bellı bir
yaklaşıklık içinde, büiyorum. Bu
"dörtyüz", bu satırların yazan-
nın otuz yıl boyunca Cumhuri-
yet'te yayımlanan yazılannın sa-
yısını gösteriyor. tkinci sayfada-
ki toplumsal ve sosyopolitik ko-
nulara yönelik yazılar ile sanat-
kültür sayfalanndaki müzik ve
plastik sanatlar ağırlıklı yazılar
bu dört yüzün içinde sayısal ola-
rak önde gelen bir konuma sahip.
Ama "seçim" dönemlerinde iç
sayfalara dağıtılmış yoğun yazı
dizilerinin anlamlı başka bir çe-
kim alanı yaratmış olabileceği
de düşünülmelidir. Bu arada. da-
ha seyrek yazalmış olsalar bile,
"spor yazrianmı da" unutmak is-
temem. Hepsi birlikte alışılma-
mış bir mozaik oluşturuyor. Mo-
zaığin çerçevesini "aycbnlık in-
sanlarmdurakyeriCımıhuriyet''
oluşturuyor. tşin püf noktası da
önemi de burada. Bu sanrlann ya-
zan, kendi mesleğiyle ilgili, bir
bölümü kitap boyutuna varmış
çeşitli dillerde pek çok teknik ya-
yının yazandır. Aynca, sanat-
kültür-politika ve benzeri konu-
larda değişik dergilerde epeyce
yazısı yayımlanmıştır. Ama Cum-
huriyet'in olağanüstü çerçeve-
siyle aylalanarak (halelenerek)
oluşmuş bu dört yüzlük mozaik
kendi yaşam serüveninde çok
özel bir yere sahiptir.
Cumhuriyet'in ağırbaşlı pınl-
tısına yalcın düşmüş bulunmak,
benzersiz bir ayncalıktır ve ya-
zar, bunun her zaman bilincinde
olmuştur. Bu çevrede olağanüs-
tü seçkin dostlar edinmişliğin,
örneğin bir Nadir Bey'i tanımış
olmanın büyük onuru ve mutlu-
luğunu hep duyumsamıştır. Ay-
dınlık savaşçısı bir dolu büyük in-
sanı, bu vesileyle, saygıyla ana-
lun: Dostluklan Cumhuriyet iliş-
kisi öncesinden başlamış olsa da
bu olağanüstü ortamdan anlam-
lı pekişme kazanmış bulunan ar-
tık hepsi rahmetli Uğur Mumcu,
Ahmet Taner Kışlalı, Mustafa
Ekmekçi'nin anılan kendisinde
hâlâ çok tazedir. Cumhuriyet'in
içinden keşfettiği dostlanndan,
bizleri çok erken terk etmiş bu-
lunan Oktay Kurtböke, Bülent
Dikmener, Çetin Özbayrak, Ay-
dın Emeç, Mehmet KemaL, \A-
mazGümüşbaş' ın ve pek yenı yi-
tirdiğimiz Sofiı Tuğrul'un anıla-
n yazann kafasında ve gönlün-
de hâlâ çok sıcaktır. Hepsine uzun
ömürler düeyerek Cumhuriyet'te
ve Cumhuriyet ile edındığı hayat-
ta olan dostlarla uzun yıllar ay-
dınlanmaya doğru koşuyu bir-
likte sürdürmek en büyük dile-
ğidir.
Bu karmaşık, özgün duygula-
nn sergilenişi tatlı bir anıyla sür-
dürülsün. Nadir Bey'in odasın-
daki tadına doyuhnaz o seçkin
ve insancıl akşamüstü söyleşile-
rinin bir bölümüne tstanbul'da
olup gazeteye uğradığım zaman-
larda, teveccüh gösterilip ben de
çağnlmışrmdır. Ince sözcük oyun-
lan eksik olmayan bu lezzetli ak-
şamüstülerde, bir kez, galiba Sa-
mi Ağabey, AK ve rahmetli Ok-
tay da vardılar, llhan Ağabey ba-
na "Hey, dikkatli ol! Gazeteye
ikinci sayfadan girdin. Sonra se-
çim, kültür mültür derken beşin-
ci ahıncı sayfalara sıçradın. Şim-
di bir de spora dadandın. Doku-
zuncu sayfada seni görür olduk.
(O tarihlerde gazete ancak on-
on iki sayfa çıkıyor, spor da do-
kuzuncu sayfada falan olabili-
yordu.) Bak, son sayfalara yaldaş-
bn. Eğer ön savfaiara doğru bir
tornistan vapmazsan, arka sayfa-
lardan oksi olur gidersin" Nadir
Bey dahil herkes kahkahaya bo-
ğulmuştu, llhan Ağabey'in bu
takıhşıyla... Arka sayfalardan
kendimi henüz dışanda bulma-
dım. "tkinci sayfadan on beşinci
sayfaya kadar Cumhuriyet be-
nimdir" diyorum hâlâ... Biraz
daha gücüm yeter, aklım ve par-
maklanm paslanmadan kalem
tutabilirsem, Cumhuriyet'te beş
yüzüncü yazıyı yazmak benim
için benzersiz bir mutluluk ola-
cak.
Ve seçimler ve Bay
d'Hondt
Tatlı acı anılarla doluluk ve ka-
çınılmaz bir duygusallık yukan-
daki satırlara damgasını basmış
bulunuyordu. Ancak, böylesine
çok özel bir iç konuşmayı yan-
da kesmeyi göze alıp ülkenin ve
toplumun gündelik-güncel so-
mut sorunlanna dönmek zorun-
dayız. Yaklaşan seçimler şu dö-
nemdeki en ağırhkh konuyu oluş-
turuyor. tçtenlikle dile getireyim:
Biraz analizcısi, hafifçe yorum-
cusu olarak "seçim'' konusunda
bunca yıldır kafa yoruyor ve ya-
zıp çiziyor ohnama karşuı, bu 3
Kasım 2002 genel seçiminin ni-
ye yapıldığını, hangi akla ve ama-
ca hizmet edeceğini kestirebil-
miş değilim. Bu 4 Kasım saba-
hnıda, toplum yaşarrundaki da-
yanılmaz ve benzersiz keyifsiz-
liğin, iç çelişkilerin yarathğı kar-
maşık çözümsüzlüklerin önü mü
açılacak? Ekonomik, sosyopoli-
tik çıkmazlardan düze mi vanla-
cak? Uluslararası diplomatik ihş-
kilerdeki olumsuz rüzgârlar yön
mü değıştırecek?
Ortalıkta çok dolaşan değişun-
cilik, yenilikçilik falan gibi ütop-
ya kavTamlannı bir yana ko>r
alım
da çevrede şöyle tt
adam gibi bir
toplumsal kurum nitetiğine sa-
hip bir siyasal parti" arayalım.
Bu betimlemenin sınınna bir öl-
çüde "CHP" girebilir gibi duru-
yor. Gerisi en ilkelinden Barı düş-
manlığı ve kafatasçılık ile çok
sakıncah bir dinsel bağnazhk ara-
sında oynaşan kümeleşmeler...
Son yıllannı hüzün verici başa-
nsızlıklarla geçirmiş, daha yu-
muşak bir DSP'nin Türk siyaset
sahnesinden çekiliyor oluşu, ay-
nca bir keyifsızlik kaynağı.
"DSP"yi yararak ya da bölerek
bir yerlere varma arayışuıa gir-
miş olan küçük bir kümeciğin
ise Türk toplum ve siyaset yaşa-
muıda herhangi bir yere sahip
obnası pek olanaklı gözükmü-
yor. Toplum-devlet-şirket-birey
ilişkilerinde zaman zaman sergi-
lediği etik bozukluklanna kar-
şın, en azından dünyadan biraz
daha haberli bir ANAP'ın da si-
yaset sahnesinden çekilme yo-
lunda oluşuna bir başka talihsiz-
lik öğesi olarak bakılabilir. Yüz-
de 10'luk seçim barajı denen ür-
küntü öğesinin berisinde kalma-
yı becerecek gibi olan partileri ve
bunlardan çıkabilecek koahsyon-
lann niteliğini bir tasarlayın: Doğ-
ru dürüst bir CHP var. Gerisi ada-
mın gönlünü karartıcı türden
AKP, DYP ve MHP. (Bu gruba,
akla ve izana ters düşen ama,
oluşturulması yolunda yoğun gay-
reüerin yürütüldüğü anlaşılan SP
ve HADEP ittifakçı cephesi de
girebilir.)
Böylece, 3 Kasun öncesi ko-
alisyonlannı bile aratabilecek,
alabildiğine tatsız ve geri devlet
yönetim modelleri ile karşı kar-
şıya kalmırsa çok şaşırmayalım.
Öte yandan, toplumda çeşitli
kesimleri çok rahatsız eden bir
öğenin (unsurun) AKP'nin tek
başına iktidar ohna olasıhğından
ka>Tiaklandığı belli ölçüde bilin-
mektedir. Mevcut seçim sistemi-
mizin yüzde 10 sının olgusu ve
barajın üzerinde kalan partiler
arasındakı milletvekili sayılannın
belirlenmesinde, genelde güçlü
partüerin aleyhine çalıştığı bili-
nen, "d'Hondt yöntemi"nın uy-
gulanacak oluşu, AKP'ye tek ba-
şuıa iktidara yetecek milletveki-
li sayısı dayanağı sağlamayacak-
tır. Anımsayalım ve genç okur-
lara anımsatahm: Bay d'Hondfun
yüz yıl kadar önce gehştirdıği bu
antika yöntemin matematik do-
kusu, 1977 seçimlerinde alnn dö-
nemini yaşayan bir CHP'nin yüz-
de 42 gibi bir oy oraruyla tek ba-
şına iktidan yakalamasına izin
vermemişti.
Şöyle bir ek saptama yapıhna-
sında yarar olacağı düşünülmek-
tedir: 2002 Kasım seçimlerinde
barajın altında kalacak irili ufak-
lı siyasal partüerin ve kümelerin
adaylanna kullanılacak çok yük-
sek sayıda oy'un, toplumun ge-
leceği adına, işe yaramaz nitelik
kazanması söz konusudur. De-
mokrasinin işlerliği yönünden
bu durumun üzerinde önemle du-
rulması gereklidir.
4 Kasım sabahL..
Şimdiki gibi 4 Kasım sabahı
paldırküldür değil de önceden so-
ğukkanlı hazırlıkla düzenlene-
cek yeni seçimlerde milletvekili
sayılannın belirlenmesi kuralla-
n daha akılcı ve yeni bir yasal çer-
çevede kesinhkle ele alınmalıdır.
Şimdiki duruma dönersek, bara-
jın altında kalan küçük gruplar,
kümeler ve daha büyükçe parti-
lerin adaylanna gidecek oylann
toplamı, BBP, SP, DSP ve YTP
ikilisi, HADEP'in varlığı göz
önünde tutulduğunda yüzde 25 'e
yaklaşacak gibidir. Bu toplama,
dramatik biçimde boşa gidecek
ANAP oyları da eklendiğinde,
"işe yaramayacak o\iann sayisı-
nın on mihonu ve oy oranının
yüzde 30'u aşabileceği" tasarlan-
malıdır. Barajı geçeceği kuvvet-
le samlan dört partinin paylaşa-
cağı oylar ise böylece yüzde 70
dolaylannda kalacak gibidir. Bu-
radan, fazla aynntısına girme-
den, başa dövüşen hiçbir partinin
kendisini tek başma iktidara ge-
tirecek oy oraruna ulaşamayaca-
ğı olgusu basit bir aritmetik ger-
çek biçimiyle hemen anlaşılabi-
lir. Kaldı ki bu seçimde çeşitli
kesimlerinpekürktüğü AKP'nin
yanı sıra başa dövüşen bir de
CHP bulunmaktadır. Dolayısıy-
la durum daha da kanşıktır.
Benim Babam..
Ahmet ÇTTAK
"Benim babam" diye
başladığım tümcelerdeki
kişi, Türk köylücü'dür.
Köylümüzün durumunu
dile getirmeye çahştım.
Benim babam; terk edil-
miş köylülüğün perişa-
nıydı. Yoksulluğun olum-
suz ünlüsüydü. Bıçağuı
dayandığı kemikti, geçim
dünyasında. EzikJiğinde
sabır taşıydı. Yol bilmez-
liğin şaşkınıydı. Cesare-
ti ıslıktı karanlıkta. Ha-
laylarda tepelerdi, için-
den çıkamadığı dünyayı.
Benim babam; yoksul-
luğun utanmasıydı, eko-
nomide. Saf yakışıklı bir
köy delikanlısıydı çağın-
da. Belimn, ileride bükü-
leceğini bilmeyen bir bi-
lisizdi. Kaçağı idi borcu-
nun. Yoksulluğun sahte-
kârıydı. Otuz altı ayın at-
lı süvarisiydi; yurt savun-
masında özlemin; acizce
ahh çekeniydi.
Benim babam; haksız-
lığın yakasuıa yapışama-
yan, korkunun elsizlığıy-
di; başkaldıramayan utanç
eğikliğiydi.
Babam; kör inanca bağ-
lanan, aklım ona ipotek
ettiren, sörgusuz kuldu,
bir gariplikti. Rızkı için
yalvanştı.
Benim babam; arkası
olmayan öndü... Canımn
yalmkatıydı; şükrün se-
maya uzanan kollanydı.
Yalvanşm ezik bakışıy-
dı; ezilmişliğin upufak
olanıydı. Benim babam;
düşünün düğüm düğüm
boğunmuydu. Düzenin
köşeye fırlattığı; sekiz kö-
şe şapkanın içinde köşe-
sizlikti.
Benim babam; işsizli-
ğin çalışmayanı; çalışma-
nın tembelliği; malsızlı-
ğın, mülksüzlüğün hey-
betiydi. Babam; açlığın
talimcisi, taliminin bitkin
düşeniydi. Dilli dilsizdi,
anlamayanların anlaşıl-
mazıydı.
Zenginleri yaratan yok-
sulların, yoksuluydu.
Benim babam; düzenin
unuttuğu, kör inancın
uyuttuğu zavallıydi.
Önemsenmeyen bir
önemsizdi. Kahırlann do-
lusu, derdinin deviydi.
Benim babam; ölünce
rahatlayan ulu bir ağrıy-
dı. Acmıayanları ölünce
acıtandı.
Benim babam doğanın
bagnna bastığı gerçek bir
cevherdi.
Haftanın
popüler ilanı!
Resim Meiodi
M637
M628
M621
M550
M250
Mezara Kadar -
Mustafa Sandal
Taraftarın Hep Yanında
(Coca-Cola Reklam Müziği)
Taş (Milli Takım Melodisi) -
Tarkan
Özgürlük İçimizde - Tarkan
Uzun İnce Bir Yoldayım -
Âşık Veysel
M29
M585
M241
M187
M645
M516
Bir de Bana Sor -
Erol Evgin
Cell-O
Samanyolu
Hababam Smıfı
Neler Oluyor Bize-
İlhan Şeşen
Hüp - Tarkan
Beğendiğiniz resmin ve melodinin kodunu yazın. 2222"ye yollayın.
yazarak kullanın(örr»lc EriC8«jn: M621 E, Stomens: M821 ^ . ResimCell ve MelodiCell'e uyumlu tetefon modelteri: Nokia; 9210,9110,8890,8850,8810,8310,
8210, 7110, 6310,6250, 6210,6150,6110, 5510,5110, 3310, 3330,3210, 6090. Ericssoo; T20e, T39, T68. Siemens; S45, ME45. Yalnızca MelodiCell'e uyumlu
tetefon modelteri: Samsung; R220, N620. Motorola; V60İ. Diğer uyumlu telefon ve modelleri Turkcell'in internet adresinden öğrenebilirsiniz.
4440532 - 4440535 www.turkcefl.com.tr
PENCERE
Ne Yapardı, Bilinemez;
Ne Yaptığı Biliniyor...
1920 yılı başında Ingiltere Türkiye'ye dönük bir
tasanmı destekliyordu; Çariık Rusyası'nın külleri üze-
rinde kurulan Ermenistan, Gürcistan, Azerbay-
can milli hükümetleh'nden bir "Kafkas Seddi"
oluşturmak istiyordu.
Neden?..
Anadolu'daki Kemalist hareketle Bolşeviklerara-
sındaki rttifakı engellemek için...
Tehlikeyi Mustafa Kemal Paşa gördü; 1920 yı-
lının ocak ayında stratejiyi saptadı:
"Kafkas milletleri Türkiye'ye karşı set olmaya
karar verirlerse, Bolşevikler ile anlaşarak bu sed-
di ne pahasına olursa olsun yıkmak..."
•
Arada sırada çok bunaldığımız zamanlarda or-
taya bir laf atılır:
- Atatürk sağ olsaydı, şimdi ne yapardı?..
Kuşkusuz bu sorunun nefelsefeyle ilgisi var, ne
de ideolojıyle ilışkisı...
Soru 'uygu/ama'yadönüktür..
'Pratik'e ilişkindir..
Görülüyor ki Atatürk hedefe doğru yürürken 'stra-
fey/'sini amaca ulaşmak için saptıyor...
Bugün sağ olsa ne yapardı?..
•
Atatürk ne yapardı, bilinemez...
Ancak ne yaptığı biliniyor!..
Dünya tarihinde ilk kez 'Kurtuluş Savaşı' vermiş
bir önder..
Islam dünyasında ilk kez 'Aydınlanma Devrimi'ri\
hayata geçirmiş bir lider...
2002 yılında, Küreselleşme sürecinde, Müslüman
coğrafyası ne durumda?..
Islamcı devletler baştan sona geri, sefil, köle,
uşak, uygarlık dışı, karanlık...
'Insan haklan'ndan yoksun...
Içlerinde Batı uygarlığının icadı olan demokrasi-
ye en yakın toplum Anadolu'da yaşıyor; 'Avrupa
Biriiği'ne aday ülke bizim Cumhuriyetimiz...
Niçin?..
Çünkü 1923'te Cumhuriyeti kurduk, 1924'te la-
ik 'öğretim Birliği Devrimi'ni gerçekleştirdik, 1926'da
Avrupa'nın "MedeniKanun'unu Türk insanının ya-
şam biçimine çevirdik, 'Aydınlanma 'nın kapısını
açtık...
Bugünkü AB tutkunlan, b'ütün bunlar olmasay-
dı, Avrupa'ya katılmayı rüyalarında bile göremez-
lerdi...
•
Demokrasi Frenk icadı...
Sanayileşme devrimiyle topluma iki yeni sınıf -
burjuva ile proletarya- katılınca Batı'da dinci dev-
leti yıkıp insan haklannı yaşama geçirmişler...
Hıristiyanlık dünyasında kilisenin egemenliğini
yıkarak kurulan demokrasiyi Türkiye'de cami ikti-
dan kurarak mı hayata geçireceğiz?..
Ahmaklığın böylesi Nasrettin Hoca'nın eşeğe
ters binmesinden beterdir.
"Camiler kışlamız, kubbeler miğferimiz, minare-
ler süngümüz" diyen kafanın Başbakanlık koltu-
ğuna oturmasıyla demokrasiye kavuşacağını zan-
nedenlerin zamanesinde halk sefil ve perişan...
•
'Seçim sath-ı maili'ne giren toplumda yapılan tüm
yokiamalarda görülüyor ki sol seçmenin toplamı yüz-
de 30, sağ seçmeninki yüzde 70...
Ancak bir hesap daha var:
Dinci kesim taş çatlasa yüzde 30, laik kesim en
azından yüzde 70...
Ne var ki laik kesim çekingen, dağınık; burjuva-
sı teslimiyetçi, solcusu pusulasını şaşırmış, entel-
leri mütareke münevverinden daha beter...
Laik kesimi bölük pörçükleştiren Kafkas setleri
yıkılmadıkça, dört bir yandan kuşatılmışlığa son ve-
rilemeyecek, kurtuluşa kapılar açılamayacak...
www.kulturgezileri.com
Bu servisler Turkcell için 2 kısa mesaj,
Hazır Kart için 4 kontör olarak ücretlendirilir. HAZIR KART TURKCELL
KADIKÖY 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ (AHKÂMIŞAHSİYE)
Dosya No: 2002-524 Vası Tay.
Mahkememizce verilen 20.8.20Ö2 tarih ve
2002/524 Esas, 2002/717 sayılı ilamı ile. 1945 do-
ğumlu, MlKDAT GÖÇ'ün rahatsızhğı sebebiyle 4721
S. TMK'nun 405. maddesi gereğince vesayet altına
alınarak kendisine, eşi Medine Göc vasi tayin edil-
miştir. Keyfıyet ilan olunur. 20.08.2002.
Basın: 54074
TC
ÎSTANBUL DEFTERDARLIĞI
GAYRtMENKUL SATIŞ İLANI
1- Satışı yapılacak gayrimenkul Yalı Mahallesi, 23
Nisan Caddesi No:2 Adalar/Büyükada
2- Gayrimenkul Adalar Tapu Sicil Müdürlüğü'nde
kayıth Yalı Mahallesi, 23 Nisan Caddesi No:2
Ada:21 Pafta:13 Parsel:l-2 50 yataklı otel ve altında
7 dükkân arsa pa>T 437 m2.
3- Satışa çıkanlan gayrimenkule 950.000.000.000.-
TL rayiç değer biçilmiştir.
4- Arttırmaya iştirak edecekJerden gayrimenkulün
değerinin \iizde 75'i nispetinde teminat alınması ge-
rekmektedir. Teminat olarak banka teminat mektubu.
hazinetahvil ve bonolan kabul edilecektır.
5- Gayrimenkulün 1. arttırması 23.09.2002 tarihin-
de saat 10.30'da açık arttırma suretiyle Adalar Mal
Müdürlüğü Satış Komisyonu'nda yapılacaktır.
6- llgilenenler gayrimenkul ile ilgili satış şartna-
mesini Istanbul Defterdarlıgı Hocapaşa Vergi Dairesi
Müdürlüğu'nden alabileceklerdir.
7- Gayrimenkul teminatı satış saati olan 10.30'dan
1 saat evvel saat 09.30'a kadar 71.250.000.000.- TL
yatınlacak, karşılığında alınacak emanet makbuzu
aynı saate kadar Adalar Mal Müdürlüğü Satış Komis-
yonu Başkanlığı'na ibraz edilecektır.
8- Gayrimenkul malın satışında verilen bedel gay-
rimenkule biçilen rayiç değerin yüzde 75'ini bulmadı-
ğı veya arttınlan bedel amme alacağına rüçhanı olan
alacaklann tutanndan fazlaya çıkmadığı ve yapılmış
veya yapılacak masraflan karşılamadığı takdirde en
çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartı ile arttıra-
nm 7 gün daha uzatılarak 7 gün sonra aynı mahalde
30.09.2002 gün ve aynı saatte tekrar 2. arttırana ihale
edilecektir.
9- Ancak ihale bedelinin rüçhanlı alacakla birlikte
masraflan da aşması gerekmektedir. Aksi takdirde
satış yapılamayacaktır.
10- Yukanda yazılı olan hususların dışında baş-
kaca bilgi isteyenler Hocapaşa Vergi Dairesi Müdür-
lüğu'nden bilgi edinebileceklerdir. Basın: 53410
n