13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 28 EYLÜL 2002 CUMARTESİ OLAYLAR V E G O R U Ş L E R [email protected] ACt MTJMTAZ SOYSAL Şaşkınlık KENDİSİNİ yönetenlerce böylesine şaşkınlaş- tınlan bir başka halk yoktur. Oysa, halka söylenen- lerleyapılan ar arasındaki uçurumun, insanlan şaş- kınlaştırmakyennetepkı yaratıp bilınçlendirmesi ve şaşkınlaştırıcı durumlann bu tepki üzerine düzel- tilmiş olması gerekirdi. Ama, ne yazık ki, söylenenlerle sonuçlar arasın- daki uçurum ancak onbeş yirmi yıllık uygulamalar- dan sonra ortaya çıkıyor. 0 zaman da çok geç: söy- lenenler unutulmuş, söyleyenler ve dinleyenler de- ğişmiştir. Anımsatanlar da yoksa, sosyal bellek za- yıflığı her şeyin üstünü kolayca örtebilmekte. Aynca, söylenenleri anımsatması beklenen med- yaya egemen olanlar da yanlış politikalardan kâr- lı çıkanlar arasına katılıp bilinçlendirme yerine şaş- kınlaştırmada rol alınca, halkın şaşkınlığı daha da artıyor. Bu halk, yıllaryılı "önümüzdekı kış karanlıkta ka- lıyorvz" sözlenyle korkırtuldu. Yenilenmemiş da- ğıtım şebekelenndeki perişanlığın etkisiylesıklaşan elektrık kesintilerı de aynı sözlere eklenince, in- sanlar bu korkuyla yanlış politikalara katlanmak, hat- ta bunlan desteklemek zorunda kaldılar. Ayrıca, "En pahalı enen'i, olmayan enerjidir" sö- zü de vardı. TEK'in parçalanışı, dağıtımdaki özelleştirme, pa- halı "yap-işlet" veya "yap-işlet- devret" projeleri, elektrik üretiminde çılgın doğalgaz furyası ve bu ala- na da sıçrayan acayip "kunıl" yapılanmalan hep böyle mümkün oldu. Sonuç, plansızlık yüzünden elektrik konusunda arz fazlalıgıyla karşı karşıya kalan, buna rağmen dün- yanın en pahalı elektriğini tüketen ve üstelik kulla- nılamamış doğalgaz için dışa para ödemeye baş- layan bır türkiye'dir. Bu halk, yine yıllar yılı "dünyada kendi kendini besleyebilen yedi sekiz ülkeden biriyiz" avun- tusuyla oyalandı. Bu yüzden, nüfus artışına uygun ürün artışı sağlamak, kamunun öncülüğüyle üre- ticinin örgütlenişini birleştirip tanma çekidüzen ver- mek, kırsal nüfusun kentlileşmesini sancısız duru- ma sokmak gibi politikalar geliştirilip planlı bir ze- mine oturtulamadı. Hem de ileri teknoloji sayesinde az nüfusla çok üreten Batılı ülkelerin kendi tanmlannı yaşatmak için Türkiye üzerine planlar yaptıklan bir dönemde. Şimdi, IMFdestekli birsözde "tanm reformu "yla, beslenmede dışa muhtaç duruma sokulmuş birTür- kiye'yi ürün fazlası olan ülkelerin pençesıne teslim için son darbeler vurulmaktadır. lyi niyetli bakan ve bürokratların direnişleri silin- dir gibi ezilerek. Onlar, artık yalnız. Söylenenlerle yapılanlar ara- sındaki uçuruma itilen halk, kendisinden yana ol- mak isteyenlere bile sahip çıkmayacak kadar şaş- kın. TC'nin Fener Patrikliği Büyükelçiliği!.. Ortodoks Hıristiyanlığı temsil eden Patriklik, nasıl Katolik Hıristiyanlığı temsil eden Papalık (Vatikan) bağımsız sayılan bir devletse, kendisi de aynı statüye kavuşmak istemektedir. Prof. Dr. Çetin YETKİN Yeniden AR Müdafaa-i Hukuk Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ARNIKA TURIZM CUMHUHTn MTMMI reClQU^D*4«KEST GOUHBâGES HfZOKIM» KUZETKS AIACAHOYIHC-AMASYA-TOKAT rr\ SIYAS-KAMDOKYA-ANKAIİA 'jfr 4-11 m» 02121 245 15 93 www.armka.com.tr T ürkiye'de Lozan Ant- laşması'na göre "azmhk" olarak ta- nımlanan kişiler, bü- tün öteki Türk vatan- daşlan gibi her türlü taşınır ya da taşınmaz mal, para vb. şeylerin sa- hibi olabilirler ve bunlan diledik- leri gibi kullanabilirler. Bu ne- denle de "gayrimüstim" (Müslü- man olmayan) büyük ışadamla- nmız vardır. Tek kısıtlama, azın- lıklann kurduklan vakıflann ta- şımnaz mal sahibi, özellikle de ara- zi, bina sahibi olamamalandır. Şimdi, öne sürülüyor ve deniyor ki: Madem ki, onlar da Türk va- tandaşıdırlar, o halde anayasa ve yasalar karşısında eşit olmalıdır- İar. Bu nedenle bu kısıtlama hem anayasaya ve hem de insan hak- lanna eşitlik ilkesine aykındır. Bu, ilk bakışta çok doğru, ussal ve hukuksalmış gibi görünen bir savdn-. Ne ki, gerçekte, amacı açı- sından hukuka aykındır ve azın- lık vakıflanmn (başka bir deyiş- le azınhklann kurduklan tüzel- kişüiklerin) "toprak* sahibi olma- lan hakkının tanınması, ülke bü- tünlüğüne indirilecek ağır bir dar- be olacaktır. Konunun önemini belgelemek için tarihten bir kesit sunmak is- tiyorum. Osmanlı döneminde uzun bir süre, Kudüs ve Yafa yö- resinde yaşayan Yahudiler, başta Ingiltere ve Rusya olmak üzere Hı- nstiyan devletlerin baskısı ve son- ra Araplann direnci yüzünden arazi (toprak) sahibi olamıyorlar- dı. Yahudilerin de bu bölgelerde toprak sahibi olmalannı sağla- mak amacı ile Dünya Siyonist Kongresi adına Istanbul'a gelen ve n. Abdülhamit ile bu konuda uzun görüşmeler yapan Dr. Tbe- odorHerzl'inpadişahtanistekle- ri ve bunun karşılığında dünya Yahudileri adına önerdiği şey, II. Abdülhamit'in kendi anlahmıy- la şöyleydi: "Onlann biznn memleketimiz- debirmaksatianvartbr. Yafa-Ku- dûs cihetkrindearazi saün ahnak isterier. zannederim şimdi alabi- Byoriar. Vryana'da çıkan "Krabe Pres' gazetesinin ser mnharriri (başyazan)vanta.Yahudi küÂHm bir adamdı. Şimdi öldü. Bir valdt Museviler onu bana mebus (tem- sifci) gönderdikr. Yafa, Kudüs ta- raflannda arazi saün abp Yahu- dileri her taraftan oraya iskân et- mekistedfler. Adeta orada bir hü- kumet tesis etmek isterter. TekHf- leri de devktin Düyunu Imumi- yesi'ni kâmilen (bütünüyle/hep- sini) deruhte etmek (üstlen- rnek/yüldenmek/ödemek) kfi. Gü- zel bir şey. Zira Düyunu Umumi- ye'nin bir gün geKp de bu borçla- nmızı ödetnez isek. devietin ma- Hyesini murakabeye almak (de- netim altma almak/el koymak) gi- bi birtehlike mevcuttur. Ben o za- man onlara bazı şartlar teköf et- thn. Sonra bu adam öldü. İnkılâp oldu. İş nâtamam kaldı (bitiril- meden/sonucaulaşmadankaldı)'' (1). II. Abdülhamit'in 15 yıl bo- yunca başkâtipliğını yapmış olan Tahsin Paşa da anılannda siyonist önder Dr. Herzl'in önerilerini tıp- kı padişahın anlattığı gibi yaz- makta ve aynca, Dr. Herzl'in "Ya- hudiler Deviet-i Âlrye'nin kava- nin ve nizamatma (kanunlanna ve düzenine) tabi olacaklannr söylediğini de belirtmektedir (2). II. Abdülhamit'in Dr. Herzl'in önerisine olumlu bakması üzeri- ne AnfHüseyin Bey'in Kudüs'ün tüm dinler için kutsal olduğunu, buna öteki devletlerin nza göster- meyeceğirü söylemesine karşılık padişahın verdiği yanıt, konu- muzla bu olayın bağlantısım or- taya koyan önemli bir kanıttır. II. Abdülhamit'in yanıtı şu olmuş: "Para kuvveti her şeyi yapar. Onlar bugün hükümet teşkil ede- cek değiDer ya, bu bir mukadde- medir (ilk adundır/başlangıçdr). Gave ve emekiir. Şimdi işe başla- yıp birçok sene, hatta bir sene son- ra maksadarma muvaffak olabi- lirler ve zannederim olacaklanhr da"(3). Bu olaydan çıkarmamız gere- ken bir ders var: Dünya Siyonist Kongresi'nin, salt tapulu toprak sahibi olmak için ve bu arada Os- manlı Devleti 'nin tüm yasalanna ve kurallanna uymak İcoşuluyla. koskoca Osmanlı Devleti'nin tüm dış borçlannı ödemeyi önermesi- nin tek bir nedeni vardı. 0 da, pa- dişahın da belirttiği gibi er geç o bölgede bır Yahudi devleti kurma- yı planlıyorlardı. Burada soruhnası gereken so- ru şudur: Filistin'de Osmanlı va- tandaşı olarak bulunmalan, bu uzak amaçlannı gerçekleştirmek için yeterlı değil mıydi? Işte, bugünkü azınlık vakıflan konusunun püf noktası da budur. Çünkü, bilindiği gibi, ancak çe- şith öğelerin bir araya geunesiy- le bir devlet oluşur. Bunlann ba- şında "ülke" yani toprak gelir. Sonra "benim" denen bu toprak- lar üzerinde sürekli yaşayan insan öğesi. Arkasından da bir siyasal erk ortaya çıkaracak bir örgütlen- me... Siyonistler bu amaçla, Os- manlı Devleti sınırlan içinde "be- nim toprağım" diyebilecekleri arazi sahibi olmak istiyorlardı ve bunun ıçın de Yahudi kapitalıst- leri ınanılmaz tutarda bir parayı, Osmanlı Devleti 'nin tüm borçla- nnı karşılayacak bir serveti göz- den çıkarmışlardı! Bugün, Türki- ye'deki Patrikhane'nin amacı da aynıdır. Ortodoks Hıristiyanlığı temsil eden Patriklik, nasıl Kato- lik Hıristiyanlığı temsil eden Pa- palık (Vatikan) bağımsız sayılan bir devletse, kendisi de aynı sta- tüye kavuşmak istemektedir. Bunun için ise her şeyden ön- ce, kendisine ait toprağa gereksi- nimi vardır. Kişilerin mülkiyetinde bulunan araziler, bu amaç için elverişli de- ğildir. Çünkü, bu araziler, TC dev- letinin vatandaşlannın mülküdür ve TC devlehnin hukukuna bağ- lıdır. Ama toprağın (ülkenin), bir tüzelkişiligin elinde bulunması durumunda, ayn bir devlet statü- süne ulaşmanın ilk adımı atıbnış olacaktır. Bu tüzelkişiliğinin Pat- riklik olacağı da besbellidir. Bu- gün, başta ABD ve AB üyeleri ol- mak üzere birçok devlet, Patrik- liğin şimdiki statüsünün değiş- mesinden yanadır ve hatta bu GEMALJ KDNSERİSALONU ŞEHIRTIYATROURI 29 Ekim 2002, Salı 19.30 "CUUHURİYH KONSERİ- KENT ORKESTRASI 30 Ekim 2002, Carsamba 19.30 "CUMHURİrET DÖNEMİ ŞARKILMP İSTANBUL ÛNİVERSİTESİ DEVLET KONŞERVATUUI TÜRK MUSIKİSİ İCRA HEYETİ 31 Ekim 2002, Perşeml» 19.30 "CUMHURİYET OZEL KONSERİ" İSTANBUL ODA ORKESTRASI 64541555 amaçla Türk hükümetleri üzerin- de baskı da yapmaktadırlar. Bu baskı, Patrikliğe TC Devleti'nin yasalanmn dışında bir statü ta- nınması yönündedir. Bu amaç el- de edilecek olursa, tüzelkişi ola- rak elinde toprak bulunduran Pat- rikliğin, dış güçleri de arkasına ala- rak bağımsız bir devlet olabilme- si için gerekli ilk koşul şimdiden sağlanmış olacaktır. Buna karşı- lık, hiç arazisi bulunmayan ve bu- lundurması olanaksız olan Pat- rikliğin statüsü ne yönde değişir- se değişsin, ayn bir devlet sayıl- ması durumu gerçekleşemeye- cektir. O aşamaya gelinirse hiç kimsenin de Türkiye'ye Patrikli- ğin bir devlet statüsüne ulaşması için ona toprak bağışlamasını - hiç olmazsa şündilik- isteyecek durumu yoktur. O nedenle Patrik- ligin şimdiden arazi sahibi olma- sı istenmektedir. Bu arazinin "ül- ke" olarak kabulü, günü geldi- ğinde işten bile oLmayacaktır. Hukuk açısından baktığunız- da ise hiçbir hak ve özgürlüğün kötüye kullanılamayacağı temel hukuk ilkelerindendir. Olayımız- da, azınlık vakıflanmn taşınmaz mal edinme hak ve özgürlüğü- nün. ne amaçla istendiğini görme- mek için biraz fazlaca saf oLmak gerekir. Ne var ki, siyasetçilerimiz, "okuryazar" aydınlanmız (çün- kü okuması yazması kıt olanlan da var) bugün içinde bulunduk- lan ve patolojik ölçütlere varan ay- mazlıktan kurtulamayacak olur- larsa, pek yakın bir gelecekte Ro- ma kentinin orta yerinde nasıl bir Vatikan varsa, Istanbul'un orta yerinde de öyle bir Patriklik ile bir- Likte yaşamayı içlerine sindirmek zorunda kalacaklardır. Bu yeni devlete Türkiye Cumhuriyeti'nin büyükelçisi olarak atanması Pat- rik taranndan kabul görecek kdşi bulmakta zorluk çekmeyeceği- miz ise kesin. <1) Türk Tarih Kurumu Kitaphğı, ISdefteryazma. Bu bölüm, defterS, s.18 (EnverZiva Karal: Osmanlı Ta- rihi, C. VIII: Birinci Meşrutivet ve IstıbdatDevirleri, 1876-1907; TTK Yay.,Ankara, 1062s .485. (2) Tahsin Paşa: Sultan Abdülha- mit-TahsinPaşa'nın YıldızHanralan, Boğaziçi Yay., lstanbul, 1990.S.110. (3) Enver Ziva Karal: Avnı verde, s.485. Seçimi Erteletme Çabalan Üzerine... GÜndÜZ AKGÜL Emekli Cumhurivet Savcısı CUIMURIYET'IN KURULUSUNUN 79. YILI ETKJNLİKLERİ I2U1 Etım 2002; 26 Ekim 2002, Cumartesi 20.00 TİYATRO SARKIURI S on zamanlarda ko- alisyon ortakları arasında meydana gelen uyumsuzluk sonu- cu ortaklardan MHP'nin başvurusu ile Meclis'te büyük bir çoğunlukla 3 Kasım 2002 tarihinde er- ken seçim yapılması ka- ran alındı. Bu kararla baş- layan seçim süreci sonu- cunda, milletvekili aday- lannın belirlenip YSK'ye bildirilmesi ile, seçim ka- ranna olumlu oy veren ancak kendilerini liste- lerde göremeyen millet- vekilleri, kendılerine küs- künler adını takarak bu kez verdikleri karann tam tersi, seçimleri ertelet- meyi gündeme getirdi- ler. Bu çelişkiyi anlamak- ta oldukça zorlanıyor ve rahatsız oluyorum. Ba- sından ve görsel yayından izlediğim kadanyla yurt- taşların çoğu aynı rahat- sızlığı duymaktadır. Ömür boyu milletve- kili seçilmeyi kafasına koymuş bu beylerin ken- dilerinden başka bir şey düşünmediklerini görü- yorum. Iddia ettikleri gi- bi, seçim karan alınma- dan önce, Seçimlerin Te- mel Hükümleri Hakkın- daki Yasa ile Siyasi Par- tiler Yasası'nda gerekli değişiklikler yapıldıktan, barajm düşürülmesı sağ- landıktan ve lider sulta- sına son veren önseçim zorunlu hale getirildik- ten sonra seçim karan alınsaydı elbetteki ülke- nin yaran ve demokrasi açısından daha şık olur- du. Meclis'te bulunan 124 imza sahibi milletve- kili ile baraj tehlıkesı olan partilerin omuz omuza vererek, seçimleri erte- letme girişimlerinin ül- keyi içine sokacağı çık- mazı göz ardı ederek sa- dece kendi geleceklerini garantiye ahnak istedik- lerini düşünmemek elde değil. Bu dunımda; yurttaş- lara, demokratik kitle ör- gütlerine, emeği ile geçi- nen işçilere, namusu ile kazanan işverenlere tari- hi bir görev düşmekte- dir. Olaylara seyirci ka- lıp ülkenin bir daha kal- du"amayacağı bir siyasi ve ekonomik bunalıma girmesini önlemek için, her türlü yasal ve yasalar. içinde kalan baskı hakkı- m kullanarak bu girişimi önlemeleri gerekmekte- dir. Susurluk'akarşı "ay- dınhk için bir dakika ka- ranhk" eylemini başla- tanlan öncülük etmeleri için göreve çağınyorum. Demokrasiyi özümse- miş, geleceğe umutla ba- kan aydın bir Türkiye di- leğiile... Bu ilan Isviçre Hastanesi ve Cumhurtyet gazetesinin katkılanyla yayınlanmıştır. Yenilmez Motel B o d r u m Yalıkavak'ta Denize sıfir, yüzme havuzlu, restaurant + bar 1 kişi kahvaltı dahil 15.0OO.0O0 Tel: 0252 385 40 55 Fax: 0252 385 40 13 PENCERE SürdüPüteHr Gelecekte Ölecekler?.. "Evlilik öldü." "Üretim ilişkilerinin yapısı, artık herkesin tek ba- şma yaşayabileceği biçimde değişmiştir. Diğer bir deyişle, ekonomik olarak biriikte ayakta durmak fik- rine dayanan evlilik kurumu, mesnetsiz hale gel- miştir. Evlilik ölmüştür! Bu yarı ölü kurumu yaşat- mak için onu aşka dayandırmaktan başka çare kalmamıştır." Ece Temelkuran, Milliyet'teki köşesinde (27 Ey- lül) evliliğin öldüğünü ilan ediyor... Gerçek mi?.. Temelkuran (Cumhuriyet'te yetişti) artık evliliğin tek dayanağının aşk olabileceğini söylüyor; oysa Bernard Shaw ne demişti: "- Aşkın gözü kördür, evlilik operasyonuyla açı- lır..." Şu lanet olası dünya düzeninde evlilik ölürse kendisiyle biriikte öteki dünyaya neleri götürür? • Eskiden nikâhı kim kıyardı?.. Papaz.. Imam.. Niçin?.. Çünkü evlilik dinseldi, Tann adına kıyılırdı nikâh, Katoliklerde boşanma yokken, Islam'da evliliğin yazgısı kocanın iki dudağı arasındaydı: - Boş olL Müslümanlıkta kadının adı yoktur; Kuran-ı Ke- rim der ki: Bakara 228: "Erkeklerin (kadınlardan) bir üstün dereceleri vardır." Nisa 34: "Serkeşlik etmesinden kaygılandığınız 'kadınla- n' dövün!.." Nisa 11: "Erkeğe kadına oranla iki pay verilir." Bakara 282: "İki kadının tanıklığı bir erkeğin tanıklığına be- deldir." Ancak laik toplumlarda kadınla erkek eşitlene- bilirier; ama, burjuva ideolojisınin egemenliğinde pa- lazlanan kapitalizmde önemli olan ne erkek, ne kadın.. Ne evlilik.. Ne aşk.. önemli olan miras!.. • Yani?.. Mal.. Para.. Şirket.. Banka cüzdanındaki sayılarla en hızlı aşkların sı- caklığı harman edildiğinde, evlilik ve miras hukuk- larının nikâh defterlerinde matematiğe dönüştüğü görülüyor; hesap, kitap, para, pul ve çocuklarla sür- dürülecek holdinglerin kasalarındayatan birçıkar- sal gelecek... Evliliğin ölmesi için bu düzenin yıkılması gerek... • "Sürdürülebilir" sözcüğü günümüzde gelece- ğimize bakışın uyarıcı deyişine dönüştü... Sürdürülebilir kalkınma.. - — Sürdürülebilir dünya.. Sürdürülebilir banş.. Turhan Selçuk bir karikatüründe aşkın ardından gelecek birlikteliğın adını koydu: "Sürdürülebilir evlenme!.." Belli ki evlilik kolayca ölmeyecek... Ya 'ulus devlet'?.. Yalnız evlilik mi gündemde?.. 'Ulus devlet' de öl- dü, diyorlar; ama, ne zaman gerçekleşecek bu iş?.. Kaç vakit sonra?. 'Avrupa Biriiği'ne bakmayın siz!.. Amerika da bir ulus devlettir ve 'Küreselleşme'yi yürütmek için ABD'ye istediği gibi kullanabileceği kukla ulus devletler gerekli!.. Çünkü dünya kapitalizminin neo-liberalizminde, aşk gibi ulus devleti de para- sal düzenin egemen çıkarlarına endekslemek is- teyen yıkılası güç, aklımıza ve yüreğimize pen- çesini geçirmiş... EMEKLİ ÖGRETMEMERİN DİKKATİNE 1 1983 'ten itibaren Öğretmenler Günü Kııtlama Programı çerçevesinde yapılan "Cumhuriyete Işık Tutan Öğretmen- ler Günü" müracaatlan başlamıştır. 2 Toplantıya katılmak \ e albüme gırebilmek için en son 1960 ve daha eski yıllarda göreve başlamış ve en az 25 yıl aralıksız görev yapmış olmak gerekmektedır. 3. Başvuru için kısa bır özgeçmiş, bir fotoğraf, telefon ve adresın belirtilmesi gerekmektedir. 4. Son müracaat tarihı 15 Ekim 2002 tarihidir. Rafet ANGIN Bakanlık Danışmanı Müracaat Jtundres: İsîanbul \lilli Eğıtım Mûdörlûfü Ogretmenler Günü Kııtlama Komıtesi 344P Cagaloglu-tSTAıN'BUL Irtibat Tekfonlan: 02125280116 02125192836-37Dahılr 111 SİVRtHİSAR KADASTRO MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Eskişehir ili Sivrihisar ilçesi Kurtşeyh köyü Öz mevkiinde 96 numarah taşınmazın tapulama tespiti esnasında, MERA olarak yapılan tespite Mehmet oğlu Hüseyin Sezer'in vaki itirazı üze- rine 21.05.1987 tarih ve 1987/148 sayılı komis- yon karan ile, itirazı reddedilmiş ve bu taşın- maz mera olarak tesciline karar verilmiş, karar; itiraz eden Hüseyin Sezer'in tüm araştırmalara rağmen adresi tespit edilemediğinden tebliğ edi- lememiştir. Bu sebeple itirazın reddine dair karann ilanen tebliği gerek görülmüştür. tşbu ilanın gazetede yayımlandığı tarihten itibaren ilgilisinin veya il- gililerinin 30 (Otuz) gün içinde Sivrihisar Ka- dastro Mahkemesi'ne dava açmalan gerekmek- tedir. Aksi takdirde Komisyon karanna göre mera olarak tescili yapılacaktır. Tescili yerine kaim olmak üzere ilgili yasa ve yönetmelikler gereğince ilanen duyurulur. Basın: 57980
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle