12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SATFA + CUMHURİYET 2 EYLÜL 2002 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] AÇI MUMTAZ SOYSAL Avrupa Komedisi FEDERALİZM Konferansı'nda Giuliano Ama- to konuşuyor. Amato, ltal>an politka sahnesinin neredeyse bütjn basamaklarında bulunduktan sonra, şimdi de Avrupa Kurultayı'nın başkan yardımcısı. Yanı, Fransa'nın es<\ cumhurbaşkanlarından Vatery Giscard d'Estaing'le biriikte, Avrupa Bir- liği'nin gelecekteki kuramılarını ve kurallarını tartı- şan devletler-arası topıantılan yönetiyor. Hani şu, Başbakan Yardımcısı Yrfmaz'ın birkaç bürokratı ya- nına alıp ara sıra gidip geldiği toplantılar. Amato'nunkı, St. Gallen Konferansı'nın belki de en 'felsefı" konuşması. Derinliği olan, AB'nin ge- lecekteki biçimini hukuk felsefesi açısından ele alan. Bır bakıma, Avrupa'da y eni bir siyasal yapı oluş- turmanın sorunlan herhangi bir demokratik deviet yapısı kurmak ıstenirken rastlananlardan pek farklı değil: Hem ülkeleri bir arada tutup yöne- tecek güçlü bir iktidarın kurumlannı yaratacaksı- nız, hem de bu süreç sırasında ülkelerin ve top- lumlann kimliklerini, özelliklerini sürdürebilen bir serbestlik düzeni kuracaksınız. Amato, bungn çaresini federatif bir çözümde görüyor. Galiba St.Gallen'e çağnlıp konuşturulmasının başlıca nedeni de bu. Herhalde "Avrupa Kuruftayı" denen girişimi Tür- kıye kadar hafife alan bir başka ülke olmamış- tır. AB'nin üyeleri ve üye olmaya hazırlanan aday- lar ülkelerinin geleceğıni yakından ilgilendiren o toplantılara çok önem verdiler. özellikle de adaylar. Çünkü, anayasalar gibi AB'nin gelecekteki kurum ve kurallannı belirieye- cektemel metinlerde bırçeşit "toplum sözleşme- si" olmak zorunda. Yani, insanlar birlikte yaşama kurallannı karşılıklı nzalanyla ortaya koyup ortak ıra- delerinin ürünü olan bu düzenlemeye uyma sözü verecekler. Peki, siz AB'nin gelecekte alması gereken biçim konusunda bu ülkede yapılmış ciddi çaJışma ve tar- tışma duydunuz mu hiç? O iş için Brüksel'e gidip gelenlerin bütün derdi takvim ve görüşme tarihi ko- parmak oldu. Oysa, Türkiye girmek istediği toplu- luğun gelecegine iyi oluşturulmuş tezlerle katkıda bulunabilmeli ve bunu yaparken de başını dik tu- tabilmeliydi. Bu oluşumla ilgilenmeden, "AB'yi siz ne şekle sokarsanız kabulüm otacak, yeter ki tarih ve- rin" demek neye yaradı? Türkiye'yi yönetenler AB'nin gelecegine ilişkin tartışmalara ciddi biçim- de katılmadıklan gibi, ülkenin AB'deki geleceğini de hâlâ askıda bıraktılar. Uyum yasalannın aparto- par çıkanlması, o telaşla hükümetin ve partilerin da- ğılması, ülkenin anlamsız ve zamansız seçime sü- rüklenmesi, bütün bunlar hiçbir rasyonelliktaşıma- yan gülünç bir Avrupa aşkının sonuçlan değil mi? ACI KAYBIMIZ Merhum Ahmet Nuri Tuğrul ve Şerife Tuğrul'un oğullan, merhum Lütfiye Tuğrurun eşi, Samiye-Erol Atak, Saime-Gerard Tausik ve Sema Tuğrul'un çok sevgili babalan, Tuğrul ve Ezra'nın biricik dedeleri Gazeteci SOFU TUĞRUL 31.08.2002 tarihinde îstanbul'da vefat etmiştir. Cenazesi 3 Eylül 2002 Salı günü Kocatepe Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Tann'dan rahmet dileriz. Ailesi BAŞSAĞLIGI Gazetemize Konya muhabiri ve Ankara Büromuz Idare Müdürü olarak uzun yıllar katkıda bulunan, özverili ve sevecen yaklaşımlannı anılanmızda yaşatacağımız agabeyimiz SOFU TUGRUL'uyitirdik. Acımız büyûktür. Yakmlanna başsağlığı dileriz. CUMHURİYET ÇALIŞANLARI Bu Akşam Televizyonda Bol Bol Orman Yangını Haberi Izleyeceksiniz TEMA Ormanlanmız Yanryor. Seyirci Kalmayın. Fidan Dikim Hattı: (0 212) 284 80 00 www.tema.org.tr Şimdi SeçimZamanı... (mı?) Seçimler, aynı kulvarda yer alma koşullannı taşıyan siyasal partiler arasındaki yanşmadır. Bu bağlamda demokrasinin başat öğelerinden biri de siyasal partilerdir. Nitekim anayasamız (m. 68/2), "Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlandır" hükmünü içermektedir. KâniEKŞİOĞLU S on bilgiler mevcut siyasal parti sayısınm 49 'a ulaştığını gösteri- yor!.. Ancak Yüksek Seçim Ku- rulu Başkanlığı'nın 411 sayılı karanna göre bunlardan yalnız- ca 23'ü yasal koşullan taşıdığından 3 Ka- sım 2002 Milletvekili Genel Seçimleri'ne katılabilecek... Seçimler hiç kuşkusuz demokrasinin en önde gelen kurumlanndan biri... Ancak de- mokrasi, yalnızca seçimden ibaret değil. Herkesin bildiği gibi, birçok kurum daha var ki bunlann tamamının bir araya gelmesi ha- linde gerçek demokrasiden söz edilebilîr. Seçimler, aynı kulvarda yer alma koşul- lannı taşıyan siyasal partiler arasındaki ya- nşmadır. Bu bağlamda demokrasinin başat öğelerinden biri de siyasal partilerdir. Ni- tekim anayasamız (m. 68'2), "Siyasi parti- ler, demokratiksiyasi hayatin vazgeçflmez un- surlandır'1 hükmünü içermektedir. Bir başka önemli hüküm de yine anaya- sanın 67/1. maddesinde "Vatandaşlar, ka- nunda gösterikn şartlara uygun olarak seç- me, seçibne ve bağunsız olarak veya bir si- yasi parti içinde siyasi faalh ette buiunma ve haJkoylamasma kaûhna hakkma sahiptirier" yolunda düzenlenen hükmüdür. Düşünce özgürlüğü ise demokratik reji- min vazgeçilmesi düşünülemeyecek önem- deki kurumlar zincirinin temel halkasını oluşturur. Düşünce özgürlüğü yoksa ger- çek anlamda siyasal partiler de yoktur. Çün- kü Fransızcası parti demek, Arapçası firka demektir! Türkçesi bulunamayanbusözcük siyasal parti anlamını içerir. Böylece düşün- cede gruplaşma olgusu gündeme gelir ve bu gruplaşma doğrudan düşünce aynmlılığını zorunlu kılar. Böylece demokrasi denilen o yüce rejim (yönetim biçimi) kabataslak olarak kendi- sini belli etmektedir: Düşünce özgürlüğü ve dolayısıyla siyasal partilerin varlıklan ile bunlann aynı koşullarda ve aynı kulvar- da yanşabildikleri seçim kurumu ile ta- mamlanan bir yönetim biçimi... Bunun da- ha aynntısına bu sütunlarda yer vermeye ge- rek -ve yer de- yoktur. Ancak şu kadan belirrilmelidir ki tanımı bu. kalıplar içinde geçiştirmek demokrasi- nin varhğını kuşkulara boğar, duraksama- lara yol açar. O yüzden demokrasinin ince ayarlanna da gereksinim vardır. Öncelikle siyasal partilerin kendi iç demokrasilerini yaşama geçirmeleri gereği ve zorunluluğu üzerinde durulur. Siyasal partilerdeki iç de- mokrasi her türlü baskılara ve baskıcılara karşı direnç göstermedir. Yasa önünde eşit- lik(Anayasam. 10) parti önünde eşitliğide içerir. Katılımcılık hiçbir engel tanımaz. Seçkinciliğe de seleksiyona da yer yoktur. Türkiye, TBMM'nin 31.07.2002 gün ve 745 sayılı karan gereği 3 Kasım 2002 'de ge- nel seçimlere gidiyor. Genel seçimler, 26 Nısan 1961 tarihli ve 298 sayılı seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hak- kında kanun hükümleri ile gerçekleştirile- cek. Zamanla kimi güncellemeler yapılsa da özünde 41 yaşındaki yasa ile yüzde 10'luk baraj demokrasinin en önlenememiş handikapıdır. Olağanüstü bir gelişme ol- maması durumunda bu barajı aşma şansı yal- nızca beş siyasal parti için söz konusu olup altıncısının ipi göğüslemesi oldukça uzak bir olasılıktır. Dolayısıyla seçime katılma baraj ını aşan 23 partinin 17 ya da 18 tane- si yüzde 10'luk sının geçemeyecek ve par- lamento dışında kalacaktır. Her şeyden önce değinilmelidir ki yürür- lükteki seçim sistemi demokrasi açısından riski en yüksek olanlardan biridir. O yüz- den seçim sonuçlannın yoğun sürpriz ola- sılıklan ile dopdolu olduğu söylenebilir. Bundan dolayı kamuoyu araştırmalan da fazla güven veren değerlendirmeler kapsa- mında sayılamaz... Bütün bu nedenlerle... Son günlerin moda anlatımıyla seçme- nin kafası kanşıktır! Nasıl olmasın ki, 12 Eylül darbesi sonucunda tüm siyasal par- tilerin kapatılması yüzünden Türkiye'nin en yaşlı partisi 1983 doğumlu ve seçime ka- tılacak yığınla parti ise henüz parlamento bınasını görmemiş, bir bölümü de henüz hiçbir seçimi yaşamamıştır. Böyle olunca kafa daha da kanşmakta; seçmen yönün- den, ayıklama güçlükleri ile karşılaşılmak- tadır. Hemen belirrilmelidir ki, Türkiye bu ka- dar çok siyasal parti ile ilk kez seçime ka- tılmaktadır. Bu, demokrasinin gelişmişli- ğinden mi, yoksa bencilliğin doruklara tır- manmasından mı ileri gelmiştir, sorusunun yanıtı herkesçe biliniyor ve geçmişte ben- zer deneylerden geçilmiştir. O yüzden ge- rek sağda ve gerek soldaki birleştirme ça- balannın hiçbir anlamı yoktur. Kopma ge- rekçeleri ne ise birleşmeme gerekçeleri de onun benzeridir. Işte kafa kanşıklığının ne- denlerinden biri de budur. Bunlann hangi- sine öncelik verilecek, hangileri ayıklana- caktır? Siyasetteki sağ-sol, radikal gibi te- mel aynmlann ötesinde 23 parti yalnızca bir boyutuyla aynntı, ama asıl boyutuyla da bencillik kokmaktadır. Hele hele solda ol- maması gereken, varhğı iç karartan bu ben- cillik hastalığı asla onmaz ve uman da bu- lunmaz bir hastalıktır! O yüzden seçmen halkımızın işi zor ol- makla birlikte, onun her zamanki doğrusu (aklı selimi) usa uygun olanını en ustalıklı duyarlılığıyla belirlemeyi başaracaktır. 'Sakın Bize Benzemeyin!' Istatistiklere göre, Almanya'da 700 bin insan evsiz barksız. Kent belediyeleri büyük bir bölümüne hiç olmazsa geceleri başlaruu sokacak bir yer gösteriyor. Yine de 31 bin insan yaşamıru parklar, köprü altlan ve metro istasyonlannda geçiriyor. Tüm evsizlerin yüzde 30'u da kadın. llginç bir başka gerçeği de UNESCO açıkladı: İleri endüstri ülkesi Almanya'da 4 milyon insan okuma yazma bilmiyor! Ahmet ARPAD B undan bir süre önce Cumhuriyet'te çıkan bir habere göre, Milâs'taki uluslararası gençlik kampına ka- tılan Avrupah gençlerin 15 gü- nün sonunda izlenimlerini akta- nrken yansıttıklan şu ortak gö- riiş ilginç: "Avrupa'dainsanide- ğerler yokoJuyor, yabancılaşma yaşanryor. Biz sizin AB'ye gir- menizi istenriyonız. Yoksa siz de bizim gibi olursunuz.J' Yine aynı günlerde "Görüş" köşesinde Deniz Banoğlu'nun "Hayal Edrvonım!" başlıklı ya- zısı da dikkatimi çekti. Yazar, Fe- deral Almanya Basın-Yayın ve Enformasyon Müdürlüğü'nün "Deutschland" adlı tanıtım der- gisındeki bilgilerden yola çıka- rak hayallere dalıyor. Banoğ- lu'nun sözünü ettiği yayın orga- m Alman hükümetinin propa- ganda amaçlı dağıttığı bir der- gidir, onlarca yıldır tarafıma da sürekli yollanmaktadır. "De- utschland'"ın haziran-temmuz sayısındaki verilere bakarak "gü- nün birindeAB üyesiohırsak, Al- manva'nm toplum-kühür-siya- set üçgenindeki benzeri güzd- bkleri biz de yaşayacağız" ha- yallerine kapılmak kanımca çok yanlış. Yanhş, çünkü madalyonun öte- ki yüzünü tanımadan, Türki- ye'nin Avrupa Birliği'ne alımp alınmamasında en çok söz sahi- bi olduğu bilenen Aünanya'mn son yıllarda yaşadığı sorunlar- dan bihaber, bu ülkedeki olay- lara ve toplumsal-politik geliş- melere tarafsız bakmadan ger- çekçi bir görüşe sahip oluna- maz. "DeutschJand" dergisindeki 2001 sonu verilerine göre, Al- manya'da 4500 müzenin oldu- ğu gerçek, sanat ve kültüre ka- mu harcamalanndan ayrılan pay- lar, sergi, galeri ve müzelere ak- tanlan kaynak tutarlan da yan- lış değil. Ancak Alman hüküme- tinin propaganda dergisinin bu konuda yazmadığı bazı şeyler de var. Örneğin, son on yılda ekonomisi sarsılan, şu andaki borcu 2.4 trilyon dolan bulan Almanya'nın sanat, kültür ve eğitime her geçen yıl daha az pa- ra ayırdığı, 9O'lı yıllarda başla- yan kısıtlamalardan en büyük darbeyi kültürün yanı sıra eği- timin yediği. Otuz Avrupa ülkesi arasında yapılan büyük "Pisa" araştır- ması Almanya'da eğitim kalite- sinin düşük olduğunu ortaya çı- kardı. AB'nin lokomotifi rolü- ne soyunan Almanya otuz ülke arasında sadece yirmi birinci sı- rada. Sonuçlar ülkede bir "dep- rem" yarattı. Kurulduğundan bu yana Federal Almanya'da kültür ve eğitim bakanı yok. Anayasaya göre her eyalet ken- di kültürünü kendi belirleyip uy- guluyor. Ülkenin ortak bir eği- tim politikası yok, ortak bir kül- türü de. Ikinci Dünya Sava- şı'ndan yenik çıkan Nazi Al- manyası'nın temelleri üzerine, savaşı kazanmış "Dörtier" ka- falanna uygun demokratik bir cumhuriyet kurarlarken federal kültür ve eğitim bakanlıklannın ulusal olmamasına özellikle dik- kat etmişlerdi. 50 yıl sonra ile- ri endüstrisi ülkesi Almanya'nın, eyaletlerin değişik eğitim ve kül- tür politikası gütmesi sonucu eğitimde son sıralarda yer aldı- ğımn "Pisa" araştırması ile or- taya çıkması topluma büyük bir 'tökat' oldu. Çünkü bu gerçek araştırma da yirmi Avrupa ülke- si arasında üniversitelerinde en çok kadın eğitim görevlisi çalış- hran ülkenin yüzde 21.5 ile Tür- kiye olduğunu ortaya çıkardı. Almanya yüzde 5.9 ile sondan üçüncü! Yabancı gençlerin eğitim dü- zeyi ise tam bir batağın içinde. Özellikle ortaokuldan sonra li- seye devam eden Türkler artık parmakla gösteriliyor, üniversi- te öğrenimi yapan gençlerimiz mumla aranıyor. Günümüzde Almanya liselerinde okuyan öğ- rencilerin sadece yüzde 5'i Türk. Üniversitelerde ise bu oran yüz- de 1.3 'e düşüyor. Meslek okul- lannı bitirip de iş yaşamına atıl- mak isteyen Türkler arasında durum daha da hazin. Işyerleri Alman gençleri yeğledikleri için 18 yaşını geride bırakmış genç- lerimiz arasında işsizlik oranı yüzde 25 dolaylannda. Alman- ya'da toplam 4 milyon işsiz var. Yüzdi 10 olan işsizlik oranı genç- lerimizin işsiz babalan arasın- da yüzde 30'a çıkıyor. Alman resmi makamlan, ül- kede doğum oranının hızla ge- rilemesi sonucu 2050 yılında 'safkan' Alman sayısınm 50 mil- yona düşeceğini açıklıyor. Elli yıl sonra ülkede 20 milyon ya- bancımn yaşaması da bekleni- yor. Alarm verici bu gelişmeyi gören tutucu sağın yanı sıra sos- yalistler de artık Türkçe anadi- İi derslerinin kaldınlmasmı is- tiyor, asimilasyondan söz ediyor. Bu kervana kısa süre önce sos- yal demokrat Içişleri Bakanı Scbily de katıldı. Özellikle SPD'li ve Yeşil politikacılann sürekli "Türkhe tüm etnik azuıhklan- na anadflde eğitim olanağı sağ- lamatadır" taleplerini de anım- satmak yerinde olur... Alman- ya'da hiçbir hükümet, toprakla- nnda yaklaşık 500 yıldır yaşa- yan, Hitier'in soykuTmdan ge- çirdiği Yahudiler ile Çingene- lere bugüne kadar nedense azın- lık statüsü vermemiş. Içişleri Bakanı Schily, Imralı davasının başlamasına birkaç hafta kala da: "Türkiye Abdul- lah Öcalan'ı asarsa AB'ye gire- mez," açıklaması ile dıkkatı çek- mişti. Almanya'da PKK yasak- lanmış obnasına karşın ideolo- jisini çeşitli demekler devam et- tiriyor. Anayasayı Koruma Ör- gütü'nün "PKK'ye yakmdır" diye yetkililerin dikkatini çek- tiği bazı dernekler 'kültür top- lanüsı' maskesi altında yaptık- lan Türkiye karşıtı etkinlikleri- ne Almanya genelinde belediye- lerden parasal destek alıyor. Bir başka resmi açıklama da Al- manya'daki Müslümanlann yüz- de 15'inin aşın dindar-şeriatçı görüşlü olduğu. Ancak yüzde 15 'lik bu azınlık, ülkedeki 2 bin 500 caminin yüzde 75' ine sahip! Özellikle 9O'lı yıllarda bu kadar çok cami açmalanna izin veren, Türklerin yaşadığı gettolarda et- kin olmalanna göz yuman da yine yerel belediyeler. Alman- ya'da kurulup palazlandığı bili- nen milli görüşün Refah'a ver- diği 60 milyon marklık destek- le Necmettin Erbakan' ın Türki- ye'de başbakan seçilmesinde önemli bir rol oynadığı Alman ilgililerin bir süre önce açıkla- dığı bir başka gerçek. Istaristiklere göre, Almanya'da 700 bin insan evsiz barksız. Kent belediyeleri büyük bir bölümü- ne hiç olmazsa geceleri başla- ruu sokacak bir yer gösteriyor. Yine de 31 bin insan yaşamını parklar, köprü altlan ve metro is- tasyonlannda geçiriyor. Tüm evsizlerin yüzde 30'u da kadın. tlginç bir başka gerçeği de UNESÇO açıkladı: İleri endüst- ri ülkesi Ahnanya'da 4 miryon insan okuma yazma bilmiyor! Kamuoyu araştırmalan 2000'li yıllann başlangıcmda Alman- lann yüzde 65'inin gelecekten karamsar olduğunu açığa çıkar- dı. Toplumun yüzde 85 'i de zen- gin ile fakır arasındaki uçurumun giderek daha derinleşeceğine inanryor. Toplumsal sorunlar berabe- rinde polisiye olaylan da getir- di. Yaşamına kendi eliyle son verenler, ortadan kayboluveren insanlar, kiliseye arkasını dö- nenler, öğrencilerin öğretmen- lerini öldürmesi, banka soygun- lan, insan kaçırmalar, her yıl yabancı düşmanı binlerce poli- siye olay, fidyeler, büyük şir- ketlere tehdit ve baskılar, rüşvet vermeler, vergi kaçırmalar, her türlü insan ticareti, uyuşturucu kullarumı, ırza geçmeler, küçük çocuklara tecavüz edip öldür- meler... Resmi açıklamalara gö- re suç işleyenlerin yaşı sürekli düşüyor. Bu arada her renkte politıkacının bulaştıgı skandal- lann da son yıllarda ardı arkası kesilmiyor. Son yülann olumsuz gelişmelerinde eğitim ve kül- türdeki bölünmüşlügün rolü göz ardı edilebilir mi? 50 yıllık düşün günün birin- de gerçekleşmesi için Avrupa ülkelerinin hükümetleri değil toplumlan bir araya gehnelidir. Tepeden inme yasalar ve kriter- ler ile oluşacak bir A\rupa Bir- liği'nin bireyleri hoşnut olmaz- sa bu birliktelik ne işe yarar! Böylesine büyük bir birleşme ancak halklannın sağ duyusu ile gerçekleşirse sağlJilı ve ka- lıcı olur. AB özlediği hedefe ula- şıp, Avrupa bir bütün olduğun- da üye ülkelerin, verecekleri ödünler sonucu ulusal kimlikle- rini zamanla yitirecekleri bilini- yor. Son yıllarda Avrupa'nın gi- derek hızla sağa kaymasının ne- denlerinden biri de bu kimlik yitirme korkusu. Sağcı partiler ulusçu parolalarla oy istiyor ve de alıyor. Almanya da 22 Eylül seçimlerinde sağuı zaferini bek- liyor. Türkiye'nin AB'ye nasıl gire- ceğine, yakm geçmişi kolayca unutan, uzak geleceği hiç önem- semeyen, kafasında gününü gün etmekten başka düşünce olma- yan işadamı-politikacı ikilisi ve peşlerinden giden medya değil, her kenti bir mozaik olan, Hitit- ler'den bu yana ileri kültürlerin izlerini taşıyan Anadolu'nun in- sam karar verecektir. Milâs'taki uluslararası genç- lik kampına katılan Avrupah gençler acaba niçin: "Biz sizin AB'ye girmenizi istemiyoruz, yoksa siz de bizim gibi olursu- nuz..." demişler? Üzerinde kafa yormada yarar var. Hele madal- yonun öteki yüzünü tanıdıktan sonra daha da çok. Türkiye'nin Avrupa Birliği 'ne üye olup olmayacağına dünya- daki politik gelişmeler karar ve- recek. AB isterse, önünüze koy- duğu 'ev ödevleri'nin tümünü doğru yapuı, sizi içine almaz. Ev ödevlerinin yansını bile yapma- yuı, size günün birinde aniden: "Artık bize üyesin," diyebilir. Ona artık gerekliyseniz, puan- lanmz düşük de olsa, öpücük- ler yollar, size kollannı açar. ABDÜLCANBAZ OQO Mustafa Balbay Güvercin, Kurt, Bir de An Ele Geçirince İktidarı... politik fabl 65OOooo.--n. Mustafa Balbay, tıpkı La Fontaine masallarındaki gibi, orman kahramanlarının kılığına burundurdüğü politikacılarımızın seruvenlerini esprili eleştirilerle dile getiriyor. www.bilgiyayinevi.com.tr BİLttf YAY1NEVİ Meşnjtıyet Cad. No'46/A Yentşehff - 06420/ANKARA Tel (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 Fata (0-312) 431 77 58 BİLSİ OAÖntM Nariıbahçs Sok No 17, Kat1, Cağa.-oğlc - 3436C.İSTAN3UL Tel (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks (0-212) 527 4119 BİLBİ KİTABEVİ Sakarya Cad No 8/A Kızılay - 06420/ANKARA Tel (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks (0-312) 43319 36 Mnkat ÖRGÜTLÜ SUCLAR VE CTKAR AMACLI SUÇ ÖRGÜTLERİYLE MÜCADELE KANUNU Açıklamalur. ücrekçeler. Yargı Kararlaıı ve İlgili Mevzuai LEGAL YAYINCILIK Bahariye Cad. Çam Apt. No:63 D:5 Kadıköy-lstanbul Tel: (0216) 449 04 85 - 449 04 86 Faks:(0216)449 04 87 CEM YAYINEVt Küçükparmakkapı lpek Sokağı No: 10 80060 Beyoğlu-lstanbul Tel: (0212) 293 41 70 Faks: (0212) 244 15 33 FCitabın geliri Nâzım Hıkmet Kültür ve Sanat Vakfi'na bırakılacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle