Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SATFA
+
CUMHURİYET 2 EYLÜL 2002 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected]
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Avrupa Komedisi
FEDERALİZM Konferansı'nda Giuliano Ama-
to konuşuyor.
Amato, ltal>an politka sahnesinin neredeyse
bütjn basamaklarında bulunduktan sonra, şimdi
de Avrupa Kurultayı'nın başkan yardımcısı.
Yanı, Fransa'nın es<\ cumhurbaşkanlarından
Vatery Giscard d'Estaing'le biriikte, Avrupa Bir-
liği'nin gelecekteki kuramılarını ve kurallarını tartı-
şan devletler-arası topıantılan yönetiyor. Hani şu,
Başbakan Yardımcısı Yrfmaz'ın birkaç bürokratı ya-
nına alıp ara sıra gidip geldiği toplantılar.
Amato'nunkı, St. Gallen Konferansı'nın belki de
en 'felsefı" konuşması. Derinliği olan, AB'nin ge-
lecekteki biçimini hukuk felsefesi açısından ele
alan.
Bır bakıma, Avrupa'da y eni bir siyasal yapı oluş-
turmanın sorunlan herhangi bir demokratik
deviet yapısı kurmak ıstenirken rastlananlardan
pek farklı değil: Hem ülkeleri bir arada tutup yöne-
tecek güçlü bir iktidarın kurumlannı yaratacaksı-
nız, hem de bu süreç sırasında ülkelerin ve top-
lumlann kimliklerini, özelliklerini sürdürebilen bir
serbestlik düzeni kuracaksınız.
Amato, bungn çaresini federatif bir çözümde
görüyor.
Galiba St.Gallen'e çağnlıp konuşturulmasının
başlıca nedeni de bu.
Herhalde "Avrupa Kuruftayı" denen girişimi Tür-
kıye kadar hafife alan bir başka ülke olmamış-
tır. AB'nin üyeleri ve üye olmaya hazırlanan aday-
lar ülkelerinin geleceğıni yakından ilgilendiren o
toplantılara çok önem verdiler.
özellikle de adaylar. Çünkü, anayasalar gibi
AB'nin gelecekteki kurum ve kurallannı belirieye-
cektemel metinlerde bırçeşit "toplum sözleşme-
si" olmak zorunda. Yani, insanlar birlikte yaşama
kurallannı karşılıklı nzalanyla ortaya koyup ortak ıra-
delerinin ürünü olan bu düzenlemeye uyma sözü
verecekler.
Peki, siz AB'nin gelecekte alması gereken biçim
konusunda bu ülkede yapılmış ciddi çaJışma ve tar-
tışma duydunuz mu hiç? O iş için Brüksel'e gidip
gelenlerin bütün derdi takvim ve görüşme tarihi ko-
parmak oldu. Oysa, Türkiye girmek istediği toplu-
luğun gelecegine iyi oluşturulmuş tezlerle katkıda
bulunabilmeli ve bunu yaparken de başını dik tu-
tabilmeliydi.
Bu oluşumla ilgilenmeden, "AB'yi siz ne şekle
sokarsanız kabulüm otacak, yeter ki tarih ve-
rin" demek neye yaradı? Türkiye'yi yönetenler
AB'nin gelecegine ilişkin tartışmalara ciddi biçim-
de katılmadıklan gibi, ülkenin AB'deki geleceğini
de hâlâ askıda bıraktılar. Uyum yasalannın aparto-
par çıkanlması, o telaşla hükümetin ve partilerin da-
ğılması, ülkenin anlamsız ve zamansız seçime sü-
rüklenmesi, bütün bunlar hiçbir rasyonelliktaşıma-
yan gülünç bir Avrupa aşkının sonuçlan değil mi?
ACI KAYBIMIZ
Merhum Ahmet Nuri Tuğrul ve
Şerife Tuğrul'un oğullan, merhum
Lütfiye Tuğrurun eşi, Samiye-Erol
Atak, Saime-Gerard Tausik ve
Sema Tuğrul'un çok sevgili babalan,
Tuğrul ve Ezra'nın biricik dedeleri
Gazeteci
SOFU
TUĞRUL
31.08.2002 tarihinde îstanbul'da
vefat etmiştir.
Cenazesi 3 Eylül 2002 Salı günü
Kocatepe Camii'nde kılınacak
öğle namazından sonra Cebeci Asri
Mezarlığı'nda toprağa verilecektir.
Tann'dan rahmet dileriz.
Ailesi
BAŞSAĞLIGI
Gazetemize Konya muhabiri ve Ankara Büromuz Idare
Müdürü olarak uzun yıllar katkıda bulunan, özverili
ve sevecen yaklaşımlannı anılanmızda
yaşatacağımız agabeyimiz
SOFU
TUGRUL'uyitirdik.
Acımız büyûktür.
Yakmlanna başsağlığı dileriz.
CUMHURİYET ÇALIŞANLARI
Bu Akşam Televizyonda
Bol Bol Orman Yangını Haberi Izleyeceksiniz
TEMA
Ormanlanmız Yanryor.
Seyirci Kalmayın.
Fidan Dikim Hattı: (0 212) 284 80 00
www.tema.org.tr
Şimdi SeçimZamanı... (mı?)
Seçimler, aynı kulvarda yer alma koşullannı taşıyan siyasal partiler
arasındaki yanşmadır. Bu bağlamda demokrasinin başat öğelerinden biri de
siyasal partilerdir. Nitekim anayasamız (m. 68/2), "Siyasi partiler,
demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlandır" hükmünü içermektedir.
KâniEKŞİOĞLU
S
on bilgiler mevcut siyasal parti
sayısınm 49 'a ulaştığını gösteri-
yor!.. Ancak Yüksek Seçim Ku-
rulu Başkanlığı'nın 411 sayılı
karanna göre bunlardan yalnız-
ca 23'ü yasal koşullan taşıdığından 3 Ka-
sım 2002 Milletvekili Genel Seçimleri'ne
katılabilecek...
Seçimler hiç kuşkusuz demokrasinin en
önde gelen kurumlanndan biri... Ancak de-
mokrasi, yalnızca seçimden ibaret değil.
Herkesin bildiği gibi, birçok kurum daha var
ki bunlann tamamının bir araya gelmesi ha-
linde gerçek demokrasiden söz edilebilîr.
Seçimler, aynı kulvarda yer alma koşul-
lannı taşıyan siyasal partiler arasındaki ya-
nşmadır. Bu bağlamda demokrasinin başat
öğelerinden biri de siyasal partilerdir. Ni-
tekim anayasamız (m. 68'2), "Siyasi parti-
ler, demokratiksiyasi hayatin vazgeçflmez un-
surlandır'1
hükmünü içermektedir.
Bir başka önemli hüküm de yine anaya-
sanın 67/1. maddesinde "Vatandaşlar, ka-
nunda gösterikn şartlara uygun olarak seç-
me, seçibne ve bağunsız olarak veya bir si-
yasi parti içinde siyasi faalh ette buiunma ve
haJkoylamasma kaûhna hakkma sahiptirier"
yolunda düzenlenen hükmüdür.
Düşünce özgürlüğü ise demokratik reji-
min vazgeçilmesi düşünülemeyecek önem-
deki kurumlar zincirinin temel halkasını
oluşturur. Düşünce özgürlüğü yoksa ger-
çek anlamda siyasal partiler de yoktur. Çün-
kü Fransızcası parti demek, Arapçası firka
demektir! Türkçesi bulunamayanbusözcük
siyasal parti anlamını içerir. Böylece düşün-
cede gruplaşma olgusu gündeme gelir ve bu
gruplaşma doğrudan düşünce aynmlılığını
zorunlu kılar.
Böylece demokrasi denilen o yüce rejim
(yönetim biçimi) kabataslak olarak kendi-
sini belli etmektedir: Düşünce özgürlüğü
ve dolayısıyla siyasal partilerin varlıklan
ile bunlann aynı koşullarda ve aynı kulvar-
da yanşabildikleri seçim kurumu ile ta-
mamlanan bir yönetim biçimi... Bunun da-
ha aynntısına bu sütunlarda yer vermeye ge-
rek -ve yer de- yoktur.
Ancak şu kadan belirrilmelidir ki tanımı
bu. kalıplar içinde geçiştirmek demokrasi-
nin varhğını kuşkulara boğar, duraksama-
lara yol açar. O yüzden demokrasinin ince
ayarlanna da gereksinim vardır. Öncelikle
siyasal partilerin kendi iç demokrasilerini
yaşama geçirmeleri gereği ve zorunluluğu
üzerinde durulur. Siyasal partilerdeki iç de-
mokrasi her türlü baskılara ve baskıcılara
karşı direnç göstermedir. Yasa önünde eşit-
lik(Anayasam. 10) parti önünde eşitliğide
içerir. Katılımcılık hiçbir engel tanımaz.
Seçkinciliğe de seleksiyona da yer yoktur.
Türkiye, TBMM'nin 31.07.2002 gün ve
745 sayılı karan gereği 3 Kasım 2002 'de ge-
nel seçimlere gidiyor. Genel seçimler, 26
Nısan 1961 tarihli ve 298 sayılı seçimlerin
temel hükümleri ve seçmen kütükleri hak-
kında kanun hükümleri ile gerçekleştirile-
cek. Zamanla kimi güncellemeler yapılsa
da özünde 41 yaşındaki yasa ile yüzde
10'luk baraj demokrasinin en önlenememiş
handikapıdır. Olağanüstü bir gelişme ol-
maması durumunda bu barajı aşma şansı yal-
nızca beş siyasal parti için söz konusu olup
altıncısının ipi göğüslemesi oldukça uzak
bir olasılıktır. Dolayısıyla seçime katılma
baraj ını aşan 23 partinin 17 ya da 18 tane-
si yüzde 10'luk sının geçemeyecek ve par-
lamento dışında kalacaktır.
Her şeyden önce değinilmelidir ki yürür-
lükteki seçim sistemi demokrasi açısından
riski en yüksek olanlardan biridir. O yüz-
den seçim sonuçlannın yoğun sürpriz ola-
sılıklan ile dopdolu olduğu söylenebilir.
Bundan dolayı kamuoyu araştırmalan da
fazla güven veren değerlendirmeler kapsa-
mında sayılamaz...
Bütün bu nedenlerle...
Son günlerin moda anlatımıyla seçme-
nin kafası kanşıktır! Nasıl olmasın ki, 12
Eylül darbesi sonucunda tüm siyasal par-
tilerin kapatılması yüzünden Türkiye'nin
en yaşlı partisi 1983 doğumlu ve seçime ka-
tılacak yığınla parti ise henüz parlamento
bınasını görmemiş, bir bölümü de henüz
hiçbir seçimi yaşamamıştır. Böyle olunca
kafa daha da kanşmakta; seçmen yönün-
den, ayıklama güçlükleri ile karşılaşılmak-
tadır.
Hemen belirrilmelidir ki, Türkiye bu ka-
dar çok siyasal parti ile ilk kez seçime ka-
tılmaktadır. Bu, demokrasinin gelişmişli-
ğinden mi, yoksa bencilliğin doruklara tır-
manmasından mı ileri gelmiştir, sorusunun
yanıtı herkesçe biliniyor ve geçmişte ben-
zer deneylerden geçilmiştir. O yüzden ge-
rek sağda ve gerek soldaki birleştirme ça-
balannın hiçbir anlamı yoktur. Kopma ge-
rekçeleri ne ise birleşmeme gerekçeleri de
onun benzeridir. Işte kafa kanşıklığının ne-
denlerinden biri de budur. Bunlann hangi-
sine öncelik verilecek, hangileri ayıklana-
caktır? Siyasetteki sağ-sol, radikal gibi te-
mel aynmlann ötesinde 23 parti yalnızca bir
boyutuyla aynntı, ama asıl boyutuyla da
bencillik kokmaktadır. Hele hele solda ol-
maması gereken, varhğı iç karartan bu ben-
cillik hastalığı asla onmaz ve uman da bu-
lunmaz bir hastalıktır!
O yüzden seçmen halkımızın işi zor ol-
makla birlikte, onun her zamanki doğrusu
(aklı selimi) usa uygun olanını en ustalıklı
duyarlılığıyla belirlemeyi başaracaktır.
'Sakın Bize Benzemeyin!'
Istatistiklere göre, Almanya'da 700 bin insan evsiz barksız.
Kent belediyeleri büyük bir bölümüne hiç olmazsa geceleri
başlaruu sokacak bir yer gösteriyor. Yine de 31 bin insan
yaşamıru parklar, köprü altlan ve metro istasyonlannda
geçiriyor. Tüm evsizlerin yüzde 30'u da kadın. llginç bir
başka gerçeği de UNESCO açıkladı: İleri endüstri ülkesi
Almanya'da 4 milyon insan okuma yazma bilmiyor!
Ahmet ARPAD
B
undan bir süre önce
Cumhuriyet'te çıkan bir
habere göre, Milâs'taki
uluslararası gençlik kampına ka-
tılan Avrupah gençlerin 15 gü-
nün sonunda izlenimlerini akta-
nrken yansıttıklan şu ortak gö-
riiş ilginç: "Avrupa'dainsanide-
ğerler yokoJuyor, yabancılaşma
yaşanryor. Biz sizin AB'ye gir-
menizi istenriyonız. Yoksa siz de
bizim gibi olursunuz.J'
Yine aynı günlerde "Görüş"
köşesinde Deniz Banoğlu'nun
"Hayal Edrvonım!" başlıklı ya-
zısı da dikkatimi çekti. Yazar, Fe-
deral Almanya Basın-Yayın ve
Enformasyon Müdürlüğü'nün
"Deutschland" adlı tanıtım der-
gisındeki bilgilerden yola çıka-
rak hayallere dalıyor. Banoğ-
lu'nun sözünü ettiği yayın orga-
m Alman hükümetinin propa-
ganda amaçlı dağıttığı bir der-
gidir, onlarca yıldır tarafıma da
sürekli yollanmaktadır. "De-
utschland'"ın haziran-temmuz
sayısındaki verilere bakarak "gü-
nün birindeAB üyesiohırsak, Al-
manva'nm toplum-kühür-siya-
set üçgenindeki benzeri güzd-
bkleri biz de yaşayacağız" ha-
yallerine kapılmak kanımca çok
yanlış.
Yanhş, çünkü madalyonun öte-
ki yüzünü tanımadan, Türki-
ye'nin Avrupa Birliği'ne alımp
alınmamasında en çok söz sahi-
bi olduğu bilenen Aünanya'mn
son yıllarda yaşadığı sorunlar-
dan bihaber, bu ülkedeki olay-
lara ve toplumsal-politik geliş-
melere tarafsız bakmadan ger-
çekçi bir görüşe sahip oluna-
maz.
"DeutschJand" dergisindeki
2001 sonu verilerine göre, Al-
manya'da 4500 müzenin oldu-
ğu gerçek, sanat ve kültüre ka-
mu harcamalanndan ayrılan pay-
lar, sergi, galeri ve müzelere ak-
tanlan kaynak tutarlan da yan-
lış değil. Ancak Alman hüküme-
tinin propaganda dergisinin bu
konuda yazmadığı bazı şeyler
de var. Örneğin, son on yılda
ekonomisi sarsılan, şu andaki
borcu 2.4 trilyon dolan bulan
Almanya'nın sanat, kültür ve
eğitime her geçen yıl daha az pa-
ra ayırdığı, 9O'lı yıllarda başla-
yan kısıtlamalardan en büyük
darbeyi kültürün yanı sıra eği-
timin yediği.
Otuz Avrupa ülkesi arasında
yapılan büyük "Pisa" araştır-
ması Almanya'da eğitim kalite-
sinin düşük olduğunu ortaya çı-
kardı. AB'nin lokomotifi rolü-
ne soyunan Almanya otuz ülke
arasında sadece yirmi birinci sı-
rada. Sonuçlar ülkede bir "dep-
rem" yarattı. Kurulduğundan
bu yana Federal Almanya'da
kültür ve eğitim bakanı yok.
Anayasaya göre her eyalet ken-
di kültürünü kendi belirleyip uy-
guluyor. Ülkenin ortak bir eği-
tim politikası yok, ortak bir kül-
türü de. Ikinci Dünya Sava-
şı'ndan yenik çıkan Nazi Al-
manyası'nın temelleri üzerine,
savaşı kazanmış "Dörtier" ka-
falanna uygun demokratik bir
cumhuriyet kurarlarken federal
kültür ve eğitim bakanlıklannın
ulusal olmamasına özellikle dik-
kat etmişlerdi. 50 yıl sonra ile-
ri endüstrisi ülkesi Almanya'nın,
eyaletlerin değişik eğitim ve kül-
tür politikası gütmesi sonucu
eğitimde son sıralarda yer aldı-
ğımn "Pisa" araştırması ile or-
taya çıkması topluma büyük bir
'tökat' oldu. Çünkü bu gerçek
araştırma da yirmi Avrupa ülke-
si arasında üniversitelerinde en
çok kadın eğitim görevlisi çalış-
hran ülkenin yüzde 21.5 ile Tür-
kiye olduğunu ortaya çıkardı.
Almanya yüzde 5.9 ile sondan
üçüncü!
Yabancı gençlerin eğitim dü-
zeyi ise tam bir batağın içinde.
Özellikle ortaokuldan sonra li-
seye devam eden Türkler artık
parmakla gösteriliyor, üniversi-
te öğrenimi yapan gençlerimiz
mumla aranıyor. Günümüzde
Almanya liselerinde okuyan öğ-
rencilerin sadece yüzde 5'i Türk.
Üniversitelerde ise bu oran yüz-
de 1.3 'e düşüyor. Meslek okul-
lannı bitirip de iş yaşamına atıl-
mak isteyen Türkler arasında
durum daha da hazin. Işyerleri
Alman gençleri yeğledikleri için
18 yaşını geride bırakmış genç-
lerimiz arasında işsizlik oranı
yüzde 25 dolaylannda. Alman-
ya'da toplam 4 milyon işsiz var.
Yüzdi 10 olan işsizlik oranı genç-
lerimizin işsiz babalan arasın-
da yüzde 30'a çıkıyor.
Alman resmi makamlan, ül-
kede doğum oranının hızla ge-
rilemesi sonucu 2050 yılında
'safkan' Alman sayısınm 50 mil-
yona düşeceğini açıklıyor. Elli
yıl sonra ülkede 20 milyon ya-
bancımn yaşaması da bekleni-
yor. Alarm verici bu gelişmeyi
gören tutucu sağın yanı sıra sos-
yalistler de artık Türkçe anadi-
İi derslerinin kaldınlmasmı is-
tiyor, asimilasyondan söz ediyor.
Bu kervana kısa süre önce sos-
yal demokrat Içişleri Bakanı
Scbily de katıldı. Özellikle SPD'li
ve Yeşil politikacılann sürekli
"Türkhe tüm etnik azuıhklan-
na anadflde eğitim olanağı sağ-
lamatadır" taleplerini de anım-
satmak yerinde olur... Alman-
ya'da hiçbir hükümet, toprakla-
nnda yaklaşık 500 yıldır yaşa-
yan, Hitier'in soykuTmdan ge-
çirdiği Yahudiler ile Çingene-
lere bugüne kadar nedense azın-
lık statüsü vermemiş.
Içişleri Bakanı Schily, Imralı
davasının başlamasına birkaç
hafta kala da: "Türkiye Abdul-
lah Öcalan'ı asarsa AB'ye gire-
mez," açıklaması ile dıkkatı çek-
mişti. Almanya'da PKK yasak-
lanmış obnasına karşın ideolo-
jisini çeşitli demekler devam et-
tiriyor. Anayasayı Koruma Ör-
gütü'nün "PKK'ye yakmdır"
diye yetkililerin dikkatini çek-
tiği bazı dernekler 'kültür top-
lanüsı' maskesi altında yaptık-
lan Türkiye karşıtı etkinlikleri-
ne Almanya genelinde belediye-
lerden parasal destek alıyor. Bir
başka resmi açıklama da Al-
manya'daki Müslümanlann yüz-
de 15'inin aşın dindar-şeriatçı
görüşlü olduğu. Ancak yüzde
15 'lik bu azınlık, ülkedeki 2 bin
500 caminin yüzde 75' ine sahip!
Özellikle 9O'lı yıllarda bu kadar
çok cami açmalanna izin veren,
Türklerin yaşadığı gettolarda et-
kin olmalanna göz yuman da
yine yerel belediyeler. Alman-
ya'da kurulup palazlandığı bili-
nen milli görüşün Refah'a ver-
diği 60 milyon marklık destek-
le Necmettin Erbakan' ın Türki-
ye'de başbakan seçilmesinde
önemli bir rol oynadığı Alman
ilgililerin bir süre önce açıkla-
dığı bir başka gerçek.
Istaristiklere göre, Almanya'da
700 bin insan evsiz barksız. Kent
belediyeleri büyük bir bölümü-
ne hiç olmazsa geceleri başla-
ruu sokacak bir yer gösteriyor.
Yine de 31 bin insan yaşamını
parklar, köprü altlan ve metro is-
tasyonlannda geçiriyor. Tüm
evsizlerin yüzde 30'u da kadın.
tlginç bir başka gerçeği de
UNESÇO açıkladı: İleri endüst-
ri ülkesi Ahnanya'da 4 miryon
insan okuma yazma bilmiyor!
Kamuoyu araştırmalan 2000'li
yıllann başlangıcmda Alman-
lann yüzde 65'inin gelecekten
karamsar olduğunu açığa çıkar-
dı. Toplumun yüzde 85 'i de zen-
gin ile fakır arasındaki uçurumun
giderek daha derinleşeceğine
inanryor.
Toplumsal sorunlar berabe-
rinde polisiye olaylan da getir-
di. Yaşamına kendi eliyle son
verenler, ortadan kayboluveren
insanlar, kiliseye arkasını dö-
nenler, öğrencilerin öğretmen-
lerini öldürmesi, banka soygun-
lan, insan kaçırmalar, her yıl
yabancı düşmanı binlerce poli-
siye olay, fidyeler, büyük şir-
ketlere tehdit ve baskılar, rüşvet
vermeler, vergi kaçırmalar, her
türlü insan ticareti, uyuşturucu
kullarumı, ırza geçmeler, küçük
çocuklara tecavüz edip öldür-
meler... Resmi açıklamalara gö-
re suç işleyenlerin yaşı sürekli
düşüyor. Bu arada her renkte
politıkacının bulaştıgı skandal-
lann da son yıllarda ardı arkası
kesilmiyor. Son yülann olumsuz
gelişmelerinde eğitim ve kül-
türdeki bölünmüşlügün rolü göz
ardı edilebilir mi?
50 yıllık düşün günün birin-
de gerçekleşmesi için Avrupa
ülkelerinin hükümetleri değil
toplumlan bir araya gehnelidir.
Tepeden inme yasalar ve kriter-
ler ile oluşacak bir A\rupa Bir-
liği'nin bireyleri hoşnut olmaz-
sa bu birliktelik ne işe yarar!
Böylesine büyük bir birleşme
ancak halklannın sağ duyusu
ile gerçekleşirse sağlJilı ve ka-
lıcı olur. AB özlediği hedefe ula-
şıp, Avrupa bir bütün olduğun-
da üye ülkelerin, verecekleri
ödünler sonucu ulusal kimlikle-
rini zamanla yitirecekleri bilini-
yor. Son yıllarda Avrupa'nın gi-
derek hızla sağa kaymasının ne-
denlerinden biri de bu kimlik
yitirme korkusu. Sağcı partiler
ulusçu parolalarla oy istiyor ve
de alıyor. Almanya da 22 Eylül
seçimlerinde sağuı zaferini bek-
liyor.
Türkiye'nin AB'ye nasıl gire-
ceğine, yakm geçmişi kolayca
unutan, uzak geleceği hiç önem-
semeyen, kafasında gününü gün
etmekten başka düşünce olma-
yan işadamı-politikacı ikilisi ve
peşlerinden giden medya değil,
her kenti bir mozaik olan, Hitit-
ler'den bu yana ileri kültürlerin
izlerini taşıyan Anadolu'nun in-
sam karar verecektir.
Milâs'taki uluslararası genç-
lik kampına katılan Avrupah
gençler acaba niçin: "Biz sizin
AB'ye girmenizi istemiyoruz,
yoksa siz de bizim gibi olursu-
nuz..." demişler? Üzerinde kafa
yormada yarar var. Hele madal-
yonun öteki yüzünü tanıdıktan
sonra daha da çok.
Türkiye'nin Avrupa Birliği 'ne
üye olup olmayacağına dünya-
daki politik gelişmeler karar ve-
recek. AB isterse, önünüze koy-
duğu 'ev ödevleri'nin tümünü
doğru yapuı, sizi içine almaz. Ev
ödevlerinin yansını bile yapma-
yuı, size günün birinde aniden:
"Artık bize üyesin," diyebilir.
Ona artık gerekliyseniz, puan-
lanmz düşük de olsa, öpücük-
ler yollar, size kollannı açar.
ABDÜLCANBAZ
OQO
Mustafa Balbay
Güvercin, Kurt, Bir de An
Ele Geçirince İktidarı...
politik fabl
65OOooo.--n.
Mustafa Balbay, tıpkı La Fontaine masallarındaki gibi,
orman kahramanlarının kılığına burundurdüğü
politikacılarımızın seruvenlerini esprili eleştirilerle
dile getiriyor.
www.bilgiyayinevi.com.tr
BİLttf YAY1NEVİ Meşnjtıyet Cad. No'46/A Yentşehff - 06420/ANKARA
Tel (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 Fata (0-312) 431 77 58
BİLSİ OAÖntM Nariıbahçs Sok No 17, Kat1, Cağa.-oğlc - 3436C.İSTAN3UL
Tel (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks (0-212) 527 4119
BİLBİ KİTABEVİ Sakarya Cad No 8/A Kızılay - 06420/ANKARA
Tel (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks (0-312) 43319 36
Mnkat
ÖRGÜTLÜ SUCLAR
VE
CTKAR AMACLI
SUÇ ÖRGÜTLERİYLE
MÜCADELE KANUNU
Açıklamalur. ücrekçeler.
Yargı Kararlaıı ve İlgili Mevzuai
LEGAL YAYINCILIK
Bahariye Cad. Çam Apt. No:63 D:5
Kadıköy-lstanbul
Tel: (0216) 449 04 85 - 449 04 86
Faks:(0216)449 04 87
CEM YAYINEVt
Küçükparmakkapı lpek Sokağı No: 10 80060
Beyoğlu-lstanbul
Tel: (0212) 293 41 70 Faks: (0212) 244 15 33
FCitabın geliri Nâzım Hıkmet Kültür ve
Sanat Vakfi'na bırakılacaktır.