12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AĞUSTOS 002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR [email protected] 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE. EVtN ÎLYASOĞLU 'Talat Buluşması'nda, bugüne dek izlenen 'kültürsüz imarcılık' da sorgulandı Kayseri'dekoruma sözleri• Çağdaşşehirciliğin tarihsel îokulan yok etmek aılamma gelmediji, Kay seri'deki toplantılırda bir kez daha vuıgulanarak geçmişi gözeten bir imar dÜ2eni için yeni kurallarartışıldı. Kuruluşumu 2. yılım kutlayan Tarihi Kentter Birliği, 19-21 Temmuz 2002 günlerindeki "Ta- las Buluşmaa" ıçin Kayseri'de toplandı... Talas Beledıye Başkanı Orhan Say ile Kayseri Büyükşehir Bele- diye Başkanı Mehmet Özhase- Id'nin ortak "ev sahipleri" ola- rak yaptıklan açıhş konuşmalann- da, "tarihsel nirasa duyarlı bir kent yönetimi" ıçin bu toplantı- nın çok yararlı olacağını söyleme- leri ise özel bir anlam taşıyordu... Çünkü hem Talas'ta, hem de Kayseri'deki"gecmişevefasızT ' i- marpolitikalan yüzünden, tarihsel ve kültürel dokular artık "eski re- simJere" terk edılmışlerdi. Şimdi bu iki beledıye, "fiyesi" olduklan Tanhi Kentler Birli- ği'nin "variık ve çalışma nede- ni"ne de bağlı kalarak hiç değilse artık "elde kalan mirası" kur- tarmak için kollan sıvamaya karar veriyorlardı... Nitekim Talas, özellikle Har- man Meydanı çevresüıdeki dinsel ve sivil yapılann restorasyon çalış- malannda "konuklara gururla gösterilebüecek" aşamalara ge- lirken Kayseri de tanhi "Tavuk- çu" semtindeki Erciyes Üniversi- tesi'ne emanet edilmış ünlü "7'li sıra evler"in yenıden yaşatılması projesini yatırım programına al- maya karar vermişti... Bu gelişmelerden Vali Nihat Canpolat da çok mutlu olmalıydı ki şunlan söylüyordu: "Keyseri ve Talas, modern şehircilikle ta- rihi dokunun korunmasındaki KÜLTÜR MİRASI'NA "MODERN" (!) KUŞATMA - Kayseri'deld Selçuklu şahaseri Sahabiye Med- resesi ve "komşusu" (!) olan otel (üstte-solda); 14. yüzyıla ait kilisenin birişiğinde yükselen yurt binası (üstte-sağda);kentin simgelerinden tarihi kömbetin M yeraltı geçidi" inşaati sırasında düşürüldüğü du- rum; (altta-solda) Talas'ta yaşama direnişinin sonuna gelen Dr. Behçet Gökhan Konağı... (altta-sağda) uyumu yakalama konusunda da örnek oluyorlar..." 'Uyumsuz' örnekler Kaysen'nın hem genç, hem de görmüş geçırmiş valisınden bu sözlen işıtmek umut verici olsa bi- le, kentin "şimdiki görünümü- ne" bakıldığında aynı uyumun he- nüz sadece bir "özlem" olduğunu da fark etmemek mümkün değıl... Örneğin, 13. yüzyıla ait Selçuk- lu anıtlannın en zanflennden bi- ri olan Sahabiye Medresesi'nin tam karşısında ve bu tanhsel şahe- seri kent peyzajından "silercesi- ne" yükselen dev "AJmer Ote- li"... Bu proje, modernle tarihin uyumunun değil, olsa olsa "geç- mişe saygısızhğın" simgesi sayıl- maz mı?.. Benzer şekilde, 1960'lardanbe- ri sporsalonuolarakkullanılan 14. yüzyıla ait "kilise" binasının he- men bitişiğine izin verilmiş Naci Yazgan Oğrenci Yurdu ve Be- ğendik mağazası binası. Kültür mirasını "ezen" sılüetiyle aynı saygısızlığın "önci" uygulama- lan arasında... Hele, adını Roma kent surların- dan alan Yoğunburç semtindeki Selçuklu Kümberi nın adeta "al- tı ovularak" gerçekleştırilen ve anıtsal binayı kentiçi trafiğin çok katlı kavşak düzenlemesi ortasına hapseden "yeraltı yol geçişine" ne demeli?.. Bütün bunlara, birkaç yıl önce- ki Mollaoğlu Konağı ve Zenne- cioğlu Konağı yıkımlannı ve kentteki hemen hemen tüm tarihi sivil mimarinin "harabe" haline getirilmiş bir SlT alanında adeta yokolnşa terk edilmesini" ekle- diğimizde, vali beyin "özlemi" ile belediye başkanlannın "sözleri- nin" ne denli yaşamsal değer ta- şıdığı hemen anlaşıhyordu... tşte bu gözlem ve değinmelerle başlayan toplantılann en anlamlı etkinliğini de birliğe üyelikleri ye- ni "kabul edilen" 13 belediyenin, kendi kentlerindeki kültürel mira- sı tanıtarak bu değerlere "sahip çıkacaklannı" belırttiklen "duygulu sunuşlan" oluştur- muştu. Amaç: Koruyan belediyecilik Talas Buluşması'nın ikinci gü- nündeki panelde ele alınan "Ko- ruma ve Belediye Mevzuatı" konusunda hemen herkesın ortak fıkri; "Tarihsel kimliğin sürdü- rülmesinde yerel yönetimlerin çekingen değil, etkin olmalan gerektiği" ıdı... Bunu destekleyecek yasal yapı- lanmanın nasıl güçlendirilmesi gerektiğini ise Aytimur Güpgü- poğlu (Kayseri Munarlar Odası Başkanı), Prof. Dr. Ülkü Azrak (Maltepe Ü), Mithat Kırayoğlu (ÇEKUL) ve Prof. Dr. Vacit 1ma- moğlu (ODTÜ) tartıştılar; izle- yenler katka koydular; Prof. Dr. Ruşen Keleş de genel bir değer- lendirme konuşması yaptı. Erciyes Üniversitesi Rektör Yar- dımcısı Prof. Dr. Hüseyin Yurtse- ver'le birlikte Kültür Bakanlığı, Yakıflar Genel Müdürlüğü, Or- man Bakanlığı, tçişleri Bakan- bğı ve MiUi Eğirim Bakanlı- ğı'ndan müsteşar yardımcılannın katıldığı Talas Buluşması için Ta- rihi Kentler Birliği Başkanvekili ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Bekir Kumbul'un değerlendırmesi ise şöyleydi: "Birliğimiz, geçmişin yeniden hatırlanması ve uygarlık kültü- rümüzün geleceğe taşınması için kentler arasında bir daya- nışma ve yanşma rüzgârı baş- lattı..." Aynı rüzgânn sürekli esmesi di- leğiyle Talas'ı gezdiğımizde de ÇEKÜL Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen şunlan ekliyordu: "Bu yanşta seyirci oltnak yok; herkes koşacak... Çünkü geride kalan, aynı zamanda kimliksiz ve belleksiz kalacak..." Eskiden bu kente 'Kapadokya 'nın Paris 7' derlermiş Talas geçmişiyleyüzleşiyorKayseri toplantılanna Kapadokya'yı konu alan "tki Dünya Arasında" adlı fîlmiyle katılan yönetmen Hasan Özgen dedi ki: "Kentler artık geçmişleriyle yüzleşmeli..." Toplantının ev sahibi olan "Talas" hakhndaki bilgileri sunan öğr. Gör. Şeyda Güngör Açıkgöz de söze bununla girerek devam etti: "Talas da geçmişiyle yüzleşmeye karar verdi... Yıllardır unutulan tarih, yeniden kentle buluşruruloyor..." Belediye Başkanı Orhan Say, aynı zamanda "mimar"... Buna kendi yüreğindeki "TaJas sevgisi"nı de eklemiş, Erciyes Üniversitesi ile el ele vererek bir dizı koruma ve yaşatma projesı başlatmış... Kentte şımdı tam bir "harabe" görünümünde duran, 1920'lere kadar ise 12 bini Rum, 12 bini Ermeni ve 3 bını de Türk olmak üzere "27 bin kişüik" yerleşme olarak yaşayan, vaktiyle "Kapadokya'nın Paris'i" denilen SlT alanı niteliğindeki yamaçlarda artık sadece "anılar" var. Aynı anıları da taşıyan Harman Mahallesi"nin eski meydanındaki tanhi yapılar ve Harman Camisi ise restore edilerek geleceğe armağan ediliyor... 1927'deki ziyareti nedenıyle Atatürk'ün konaklaması ıçin yapılan taş konağı da Vali Nihat Canpolat Valilik Konutu olarak yaşatıyor... Bunlara, işadamı Kemal Timuçin'ın desteğiyle ve yine tarihi bir konağın restorasyonuyla gerçekleştirilecek olan "kültür merkezi" projesi de eklendiğinde, Talas'ın geçmişiyle ne denlı "coşkulu bir yüzleşme" yaşadığı da daha iyi anlaşılıyor... Nitekim, Kaysenlı mimar Ali Salman da böylesi bir coşku karşısında "şairliğini" anımsayarak bizleri şu dizelerle uğurluyor: "Ondokuz temmuz iki bin ikide / Sinan'ın memleketinde, / Yani Kayseri'de, yani Ağırnas'ta, / ve kültürierin beşiği Talas'ta... / buluşma dostlarla, / konuşmak geçmişten, gelecekten... / ve serinlemek / Erciyes'in gölgesinde..." Düzenlenmesi süren Harman Meydanı'nda koruma ve restorasyon programına alınan Talas Konağı... ann Club La Route Akçay'da açılacak 'Insanlığm Geleceği' adlı fotoğraf sergisinde dünyanın en önemli çevre sorunlan irdeleniyor. Bu dünya hepimizin! Kültür Servisi - A.R.T Publications, Fuji Film ve Alman Kültür Merkezi'nin sponsorluğunda dü- zenlenen 'İnsanlığın Geleceği' adlı fotoğraf ser- gisi yann Club La Route Akçay'da açılacak. — 15 Ağustos'a dek sürecek sergide, dünyanın çe- şitli ûlkelerinden çevre gazetecisi ve foto muha- birlerinin katkılanyla yağmur ormanlanndakı kı- yınüardan erozyona, petrol kirliliğinden asit yağ- murianna, nükleer atıklardan küresel ısınmaya ka- dar dünyanın en önemli çevre sorunlan irdeleni- yor. Istanbul Habıtat Il'de açılan 'Future of Man- kind - Insanbğın Geleceği' adlı fotoğraf sergisı- nin devamı olarak açılan sergide, 50x60 cm. bo- yutlannda 50 adet renkli fotoğraf yer ahyor. ——Sergininkoordinatörü H. KemalÇafın, izleyici önüne çıkacak olan bu önemli serginin, dünyanın korunmasına yönelık eylemlerin arttınl- masına dikkatleri çektiğıni söylüyor. Üç bininci yıllara doğm gıderken fazlasıyla tü- kettıği ve doğayı yok ettiği için bir özeleştiri yap- mak isteyen herkese bu sergi, tekrar hatırlamak ve yeniden başlamak için bir anı-bellek oluşturuyor. (0 266 385 42 91) Politikyaşamı, sanatı ve fotoğraflanyla Nâzım Hikmet Kültür Servisi - Türkiye Komünist Parrisi tarafından derlenen ve Nâzım Kültürevi Kitaphğı'ndan çıkan 'Gü- zel Günler Göreceğiz Çocuklar. ..- Nâzım Hikmet Paneüeri', Literarür Yayıncıhk'tan çıkan Türkkaya Ata- öv'ün 'Nâzım Hikmet'in Hasreti' Nâzım Hikmet ile ilgili venı kitaplar arasında. Nâzım Hikmet Panelleri'nden derlenen 'Güzel Günler Görece- ğiz Çocuklar..'da Konur Ertop, Bedrettin Aykın ve Orhan Alka- ya'nın konuşmacı olarak katıldığı 'Nâzım'ın Şiiri', Şükran Kurdakul, Demirtaş Cey- —hun ve B.Sadık Albayrak'ın katıldı- ğı 'Nâzım'ın sanat anlayışı', Yılmaz Onay, Hikmet Yaman, Tuncer Cüce- noğlu, Haşmet Zeybek ve Metin Coş- kun'un konuşmacı olarak katıldığı 'Nâzım ve tiyatro', Zahit Atam, Ah- met Soner'in katıldığı 'Nâzım ve si- nema', Mehmet Kuzulugil, Emin Karaca ve Rasih Nuri tleri'nin katıl- dığı 'Nâzım'ın siyasal yaşamı' konu- lu paneller yer ahyor. Türkkaya Ataöv 'Nâzun Hikmet'in Hasretı'nde, Nâzım Hikmet'in Sovyet- ler Birliği'ndeki yaşamını anlatıyor. Ataöv'ün hazırladığı bu kitaptaki me- tinler, Türkiye'de daha önce yayunlan- mamış çok sayıda resimle birlikte ilk kez Vatan gazetesi- nin pazar ekleri olarak 1976 yı- lında peş peşe yayımlanmış ve hemen sonra da kitap olarak ba- sılmıştı. Büyük ozanın az bilinen Rusya'daki yaşa- mına ayna tutan kitapta, 'Nâzım'a Ait Film', Tutukluluk Yıllan', 'Akademi'deki Tören', 'Zoya Kim- di?', 'Mayakovski', 'Yeni Çevresi', 'Kardeş', 'Ekber Babayev Dostu- muz', 'HayalimizdeldToplumcu Sa- natçı', 'Eski Moskovalı', 'Bu yoldan 30 Yü Önce de Geçtim', 'Bir Edebi- yat Dersi', 'Svetlov'un Grenada Şi- iri', 'Sanatta Sekterlik' gibi altbaşlık- lar yer alıyor. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Sanat ve Viinyanm Sonu' Genç yaşta ölen üniü tiyatro adamı Heiner Müller, 1966 yılında kendisiyle yapılan ve atom çağında yazarın uğraşını konu alan bir röpor- tajda, "dünyanın sonu"tartışmalarına ilişkin bir soruyuşöyleyanıtlıyor: "Dünyanın sonu, buso- nun politika aracılığıyla da gerçekleştırilebile- ceğianlaşıldığından buyana moda birsorun ol- du. Daha önce bu sonun hertıangi bir zaman- da geleceği doğabilim bağlamında aniaşılmış- tı. Ancak dünyanın sonu, siyaset aracılığıyla da gerçekleştirilebileceği anlaşıldıktan sonra in- sanlann kafasını meşguleden birsoruna dönüş- tü. Ben, bu konu çevresinde kopartılan fırtına- yı biraz abartılı buluyorum. Dünyanın sonu, bi- rincil olarakbireysel bir deneyimdir. Hernorrnal insan, ölümlü olduğunu bilir ve o öldüğünde dünya da onun için son bulacaktır. Bu, birolgu. Işin kötü yani ise dünyanın sonu söylentılerinin bu arada sanatlan bile etkilemeye başlamış ol- ması. Dünyanın sonu atmosfen vepropaganda- sı, yazariararasında da çalışma ahlakının veza- naatinin çökmesineya dayozlaşmasınayolaçı- yor. Woffgang Hildesheimer olayını biliyorsu- nuz; kendisi bir söyleşide, insanlann zaten çok yakında dünyadan yitip gidecekleri ve 'yazarla- rın bir zamanlar düşleyebildikleri bir sonraki- dünyanın artık olmayacağı' gerekçesiyle, bu- gün hâlâ yazmayı anlamsız bulduğunu söyle- mişti. Bence bu, çok kötümser bir tutum..." Heiner Müller'in bu görüşleri, aslında yazarın uğraşının amacı ve anlamı açısından sorulabi- lecek bazı temel sorulan gündeme getiriyor. Ya- zar, edebiyat düzleminde kurguladığı dünyanın günün birinde mutlaka gerçekleşeceği inancıy- la mı yazar? Bu inancın yerini, böyle bir dünya- nın hiç olmayacağı inancının alması, yazarın uğraşını kendiliğinden anlamsız mı kılar? Do- ğum ile ölüm arasındaki sınırlı çizgi boyunca ilerlerken sınırsızlığı ve sonsuzluğu yakalayabil- me olanağına sahip tek canlı olan insanın fizik- sel ölümü yenen bir tinsel ölümsüzlüğü yaka- lama çabalan, ancak dünyanın fiziksel sonsuz- luğu umudu varolabildiği sürece mi işlevseldir? Heiner Müller'in atıfta bulunduğu kötümser- lik, içinde her şeyden önce bir çelişkiyi bann- dınyor. Her insan gibi, yaşamak bağlamında ancak şimdi'sinden emin olabilen, buna karşı- lık bir dakika sonraki varlığına ilişkin her türiü güvenceden yoksun olan yazar, üstelik uğraşı gereği düşünen bir insan olarak edebiyat düz- leminde kurguladığı bir dünyayı nasıl sanatsal bir varsayım olmaktan çıkanp kesin bir inanca dönüştürebilir? Ancak bütünüyle gerçekleşme- dikleri sürece büyülü çekicilikierini koruyabilen idea/ler gibi, yazarın kalemiyle düşledikleri de birer düş olma niteliğini bütünüyle yitırmedik- leri sürece insanlan yeni ufuklara sürüklemez- lermi? Inanç, kavram olarak sanatın özüne yaban- cıdır; çünkü inanmak, belli bir çizgiden ötesini tartışma gereğini duymamakla, o öte'yi artık salt bir varsayımın temeline oturtmakla eşan- lamlıdır. Düşünen insan olan -olması gereken- sanatçıya. yazara düşen ise kendini inançlaria sınırlamak değil, fakat her zaman evrime açık düşüncelerin denizine bırakmaktır. Herhangi bir "Nasılsa..." kaderciliğiyle işe koyulan bir yara- tıcının yaratma eylemi, daha doğduğu anda çevresine gönüllü duvarlannı da çekmiş de- mektir. Böyle bir yaratma eyleminden doğacak ürün ise öteki insanlara düşüncenin sınırsız ev- rimini değil, fakat ancak sınırlar içerisinde birtür ömür tüketmenin umarsızlığını taşıyabilir. Kendi çılışmasına ilişkin olarak şöyle diyor Heiner Müller: "Ben birişyaptığımda, onuyap- maktan hoşlandığım için, onu en iyi biçimde yapmak istediğim için yapanm. Tamamladığım ürünün yann bir müzede mi yer alacağı, yoksa birşişenin içinde, Atlantik'te miyüzeceği, beni hiç ilgilendinnez. Ben başladığım işi, sonuçla- nna, koşullara ve kullandığım malzemenin kalı- cı olup olmadığına asla bakmaksızın, en iyi bi- çimde yapmakla yükümlüyüm..." Her türlü yorumu gereksiz kılacak açıklıkta sözler: Yazarın, sanatçının eserlerin kalıbına yerleştirdiği ve tüm anlamını kendinde bulma gücüne sahip sonsuzluk, doğumun ve ölümün doğal sınırlan içersinde sonsuzluğu yaşayabil- menin tek aracı değil mi? e-posta: [email protected] [email protected] Aktör Tony Anhott öldü • LONDRA (BBC) - Ingiliz aktör Tony Anholt, 61 yaşında beyin tümörüne yenik düştü. Oyuncu, BBC tarafından çekilen 'Hovvard's Way' adlı dizideki işadamı Charles Frere rolüyle adını duyurmuştu. Anholt'un rol aldığı diğer yapımlar arasında, 'The Protectorns', 'Only Fools Horses', 'Juliet Bravo', 'Minder', 'Triangle and Coronation Street' yer alıyor. BUGÜN • tFSAK'ta 18.00'de "Dialar eşliginde 'tFSAK' Güneydoğu Anadolu fotoğraf çekim gezisi tanıtımı", 19.30 - 20.15 saatleri arasında Cihat Çavdar'ın katılacağı 'sonbahar' konulu 'dia gösterisi'. (0 212 292 42 01) • tŞ SANAT'ta 'Sinema Şenliği' kapsanunda 12.00, 15.30 ve 19.00'da Alejandro Gonzales Inarritu'nun yönetmenliğını yaptığı 'Paramparça'. (0 212 31610 83) • ENKA AÇIKHAVA TİYATROSU'nda 21.15'te 'AJal Oyunlan' adlı fiünin gösterimi. (0 212 276 22 14) • BEYOĞLU StNEMASI'nda 'Yaz Şenliği'02 - II - Ferruh Doğan Anısına' 12.00, 15.00, 18.00 ve 21.00'de David Lynch'in yönetmenliğını yaptığı 'Mulholland Çıkmazı'. (0 212 251 32 40)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle