Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3AĞürOS2002 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTÜR kurturCrtCumhuriyet.com.tr
15
Bu yılın Sait Faik Öykü Ödülü'nü alan Yekta Kopan için yalnızlık kaçınılmaz
şkın hüzünlü tanımlan
Sanat
anayasal
hakkımız
"Anayasanın bilira ve sanat hüniyeti" başhk-
h 27. maddesıne göre 'Herkes, biliîn ve sanatı
serbestçe öğrenme ve öğretme. açıklama, yay-
ma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakla-
na sakiptir.'
Bu hüküm 1961 yılı Anayasası'nın 21. madde-
sinde de böyle vardı. Anayasalarda sanat özgür-
lüğûne yer verilmesi 20. yûzyıl gelişmesidir. Sa-
nat özgürlüğüne bilimle birlikte yerveren ilk ana-
yasa, yanlış anımsamıyorsam "Weimar Anaya-
sası" olacak.
Insan haklan evrensel bildirgesine baktığımız-
da ise yine aynı hükmü görürüz. (Sanat ve kültü-
rei etkınliklerle, bilim.) "Herkes toplulnğun köJ-
rürel faaliyetlerine serbestçe katümak, gfizei
sanatları tatmak. ilim sahasındaki ilerieyişe iş-
tirak etnıek ve bundan faydalanmak hakkına
sahiptir."'
Önce 1961 Anayasası'nda, sonra 1982 Anaya-
sası'nda "sanat özgürlüğünün" yer bulması, İuı-
kukve insan haklannın global boyutunun biruzan-
tısıdır.
Temel haklardan yurttaşlann yararlanmasını
sağlamak ve özgürlükleri korumaköncelikle dev-
letin görevidir.
Bu bakışla; işi devlet yönetmek olanlann işidir.
Devletin bu görevleri yüklenmesi, özel girişim-
leri engellemez; onlan ve haklannı korur.
Bugünlerde oluşan anayasa maddelerinden "ne
21. madde, ne de 64. madde" değişmiştir.
Yani yeni bir şey yoktur.
Yeni bir şey; oîağan işleyişte kendini göstererek,
ulusal yapımızın tahrip edilerek milli sanat dalla-
rımızın üzerine özel ve parçalayıcı bir statüyle ge-
linmesinde,
Tüm kültürel değerlerimizin farklı siyasal sı-
nırlar içine itilerek sahip çıkılması zor ve kanşık,
aynı zamanda sahipli bir siyasete sanlmışçasına
kaos ortamına itilerek 'gelişmesi- tanınması - ta-
nıtılıp hatırlatılması - uygulatdmasının' önüne
planlı bir şekilde geçilerek durdurulması söz ko-
nusudur.
Kûltürve sanat değerlerimizin ulusal uygulama-
lannın karşısına "Çeşitü yollarla" güya dünya eş
sanatı örnekleri denilerek "Çeşitli örneklerin
(özellikle Amerikan örnekleri)" biryanşma orta-
mında sunulması,
Butür karşılaştırmalann özellikle ulusal cephe-
deki en kötü, en yoz, en cılız örnekle bir arada, far-
kı açmaya yönelik tahriple oluşturulmasındaki
ulusal sanat hairderince pazarlanması,
Bu yapının kuyrukçulannın ve bu alanda önem-
le hareket eden ücinci cumhuriyetçi sanat camiası
fertlerinin Türk ulusal sanat ve kültür yapıtlannı
aşağılayan, beğenmeyen ve dünyada çok daha
doğru yapılanlarla ilgili örneklerle süslenmiş bas-
kılanndan oluşan bu belli saldınya duyarlı vatan-
daşın tepkisini uyandn-acak zaman geldiği kanı-
sındayun.
Bir ülkede, ulusal sanat ve ülke kültûrû her va-
tandaşın koruması altındadır.
O halde devleti yanıltanlarla, özelde planJayan-
larla mücadele iki boyutlu yapılmalıdır.
Bir kampanya çatısı altında birleşilerek:
Yazanna, dansçısına, şariacısına, müzisyenine,
heykeltıraşına, ressamına, oyuncusuna...
Ve diğer sanat çalışanına, ulusal sanat ve kültü-
re sahip çıkılması çağnsı yapılmalıdır.
Devlet desteği esastır.
Amma; anayasaya göre sanat, öncelikle özgür-
lük olarak ele alınmıştır. Böyle birbakışla düşün-
ce ve kanaat özgürlüğü, basın ve yayın ile birlik-
te değerlendirilecek bir özgûrlük olabilmelidir.
Yaratıcı insan, aklına - yaratıcıhğına - düşüncesi-
ne sınır tanımaz. Burada devletin görevi "Özgür-
lüğûn en geniş biçimde kullanunmı sağlamak
olmalıdır". îşte devletin kaahmı budur.
îki şekilde statü hakkı vardır.
Negatif statü hakkı:
Bilim özgürlügunde geçen, kişinin; serbestçe
öğrenme - öğretme - açıklama - yayma ve araştır-
ma hakkı sanat için de geçerlidir.
Bunu siyasal devletin görev sayması ve koruma
altına almış olmasıdır negatif statü hakkı.
Pozitif statü hakkı:
Devletin görevlerinden diğeri ise şunlardır; sa-
nat ve sanatçıyı korumakla, sanat sevgisini yay-
mak için gerekli önlemleri yaymakla da yüküm-
lüdür. Bu da pozitif statü hakkıdır.
Tümelci bir rejim anlayışına gitmeyen, aynm
yapmayan, tercih kulîanmayan bir devletin yöne-
timinden beklediğimiz vatandaş ve sanatçılar ola-
rak şudur:
Sanat ve kültür politikalanmızı resmileştirmek
yerine ulusallaştırmaya taşımamzı istiyoruz.
^— Bu isteğin siyasatgerekirterinizin dışmda, ülke—
savunmasına kadar varan önemini gözeteceğini-
ze inanmak istiyoruz.
Ulusal yapıtlar veren ülke sanatçılannın el üs-
tünde tutulmasını istiyoruz. Yabancı, aynmcı sa-
nat havarilerine karşı bu ülkenin gerekirlerine ce-
vap istiyoruz.
Yekta Kopan, "Yazıya yazarlann dünyasından bakmak hoşuma gidiyor" diyor. (Fotoğraf: UĞUR DEMlR)
NENA ÇALİDtS
Yekta Kopan, 'Aşk Mutfağmdan Yal-
nızlık Tarifleri"nde insanı, insana dair
yaşananlan yalm olduğu kadar çarpıcı bir
dille ortaya koyuyor. Can Yayınlan'ndan
çıkan ve 2002 Sait Faik Öykü Ödülü'nü
kazanan kitap insanlann özellikle de er-
keklerin aşk, yalnızlık ve iktidar üçgenı
içinde yaşadıklan gelgitlere ışık tutuyor.
- Bu yıl verilen Sait Faik Öykü Ödü-
lü'nü kazandınız. Ödüller ne kadar be-
lirleyici oluyor ve yazara ne tür sorum-
luluklar, belki de korkular yüklüyor?
YEKTA KOPAN - Ödü-"
lün yazann kariyerin-
deki belirleyiciliğinin
zamanla ilgili bir şey ol-
duğunu düşünüyonım.
ödülü aldıktan sonra eli-
me şöyle bir elektronik
posta gehnişti: "Tebrik
ederim ama ben ödül-
lerden pek hoşlanmam,
çünkü ödüller yazann
hata yapma hakkını elin-
den alır." Bu tebrik beni
çok düşündürdü. Acaba
ödül yazarın hata yapma
hakkını elinden alır mı? Yazann hata yap-
ma hakkının sınırJan neler? Hata yapma
nın edebiyattaki sözlük tanunı nedir? Bun-
lan düşündüm ve kendime baktıkça ben-
de bir şeylerin değişmeyeceğıni anladım.
Ashnda o ödülü ben almadım, benim bir
kitabmı aldı. Her kıtapla birlikte o kitabı
yazan yazann da ashnda bıttiğini düşünü-
yonım. Her yeni yazıda o yazann farklı
başka bir hali ortaya çıkıyor.
Kendi kişisel tarihimde çok önemli olan
bu ödül aslında o kitabın ödülü. Doğrusu
da beni, çok rahatsız etmiyor bundan son-
ra ne olacağı. Ben her yeni kitaba yeni bir
ben olarak başlıyorum. Masaya başanlar
ya da başansızlıklar için değil, sonuçta ya-
zıyla olan ilişkım için oturuyorum.
- Kitabınızda aşk - yalnızlık - iktidar
üçgenini ele ahyorsunuz. Bu duygula-
rın fırtınalarını daha çok erkekler yaşı-
yor...
KOPAN - Erkek ve kadın olarak ayır-
mak ıstemedım insanlan. Bu üçgen için-
de aklımı kurcalayan yalnızlıklardı. Erkek
olmam ve olaylara o gözle bakmam da et-
kili oldu. Bu, ışin bir yönü; diğer yönü ise
tüm duygulann cinsiyetlere ve dinlere
mahsus olmamalan. Bu kitapta ilk kitabı-
ma oranla erkeklerin dünyasına daha çok
yaklaştığımın farkmdayım. Bu tarz, kita-
bın yazılış sürecinde oluştu ve bütün-
lüğü içinde benim de kabul ederek
sürdürdüğüm bir şeydi.
cV^an Yayınlan'ndan çıkan
'Aşk Mutfağmdan Yalnızlık
Tarifleri' insanlann özellikle de
erkeklerin aşk, yalnızlık ve
iktidar üçgeni içinde yaşadıklan
gelgitlere ışık tutuyor.
- Yalnızlık günümüz insanı için kaçı-
nılmaz bir son mu?
KOPAN - Tabii ki kaçınılmaz ve olma-
sı gereken bir şey. Şehirli insanın hayatın-
da artık yalnızlık zor elde edilen özel bir
değer. Bu değer, var olan ilişkiler yumağı
içinden zorlukla, cımbızla ayıklanabilen
bu olgu daha değerli oluyor insan içın. He-
pimız yalnız kalabilmenın özlemini çeki-
yoruz. Bir yandan özlemini çektiğimiz bir
şey, bir yandan da içinde olduğumuz ve her
an kurtulmak istediğimiz, sancılannı ya-
şadığımız duygudur yalnızlık. Kitaptaki
yahıızlıklar da, benim bakış açımdan, ki-
mi zaman kaçmak istediğimiz, kimi za-
man da çok uzun süre kendimızle kaldık-
tan sonra yeniden topluma kanşmayı iste-
diğimiz, gelgitleri olan bir liman. Çoğu
öykümdeki yalnızlığa bakışmı mutsuz ve
umutsuz değil.
'Her öykünün bir dünyası var'
- ÖyküJerinizde günlük söyleşi biçim-
lerine raslıyoruz. Bu, okuyucuyla kar-
şılıklı bir oyun mu?
KOPAN - Okurla değil ama yazımn be-
nimle oyun oynadığı bir gerçek. Edebiya-
tın bütün disıplınlerinden ve yazma tek-
niklerinden faydalanıyorum ve tüm bun-
lann arasındaki geçişkenliğe inanıyorum.
Her öykünün bir dünyası var ve bu dünya-
nın kendı gerçekleri içinde düşünmeye
başladıgında kendi içinde bir dil oluşuyor.
^ ^ ^ ^ Bu dil günlük de olabilir, mek-
tup da.
- Kahramanlarınızın bir şe-
kilde yazıyla ilgileri var. Bu
karakterler bilinçli bir tercib
mi, yoksa iç dünyanızın gizli
bir yansınıası mı?
KOPAN - Bu iki kitaba ve
toplam 20 öyküye yayılan bir
izlek. Hep yazıyla iç içe olan in-
sanlann dünyalan var orada.
^ ^ ^ ^ ^ Bu, öyküler arasında komşulu-
ğun sağlanması için düşündü-
ğüm birşeydi. Yazıya yazarlann dünyasın-
dan ve yazıyla ilışkıli olan insanlann dün-
yasından bakmak hoşuma gidiyor.
- Kitabınızda özellikle birinci ve ikin-
ci tekili kullanıyorsunuz. Üçüncü tekili
sevmiyorsunuz sanki...
KOPAN - Her iki kitabımda da tek öy-
küde üçüncü tekil kullandım. Birinci teki-
li daha çok seviyorum. Bu tarzı samimi-
yet sağlamak için seçmedim, sadece o
dünyayı ve kendi kurgu anlayışımı daha iyi
yansıtacağını düşündüğüm için tercih et-
tim. Okurla duygulanrru paylaşmayı sevi-
yorum. Her metnin içinde başka metinler
var, onlann herbiri de farklı dünyalar yan-
sıtıyor. O ayn dünyalann içine girmek için
seçimimi bu yönde yapıyorum.
^ 'Ozanın Günü' etkinliğini Cevat Çapan açacak
Bozcaada'da
IlyadaşöleniKültür Servisi - 10 Ağustos
Cumartesi günü Ege kıyılan
binlerce yıldır ilk kez güneşin
doğuşunu, batışma dek Homeros'un
dızeleriyle karşılayacak.
Bozcaada'da Troya'ya karşı bir
kıyıda gerçekleşecek olan
tlyada şölenini şair
Cevat Çapan açacak.
'Ozanın Günü' adı verilen
etkinlik Troya Sanat Demeği
(TSD) tarafından ilk kez bu yıl
düzenleniyor ve zamanla
uluslararası bir nitelik kazanarak
her yıl devam edecek.
Her yıl TSD tarafmdan seçilecek
bir şair, Bozcaada'da Otel
Kaikias'ta 'Ozanın Odası' olarak
aynlan bir odada misafir
edilecek. Bu yılın ozanı
Cevat Çapan, 9 Ağustos
Cuma akşamı Kaikias
Sanatevi'nde kendi şiirlerini
okuyacak. Aynca, Haluk Şahin
Homeros'un Türkiye ve Bozcaada için
önemini açıldayan bir konuşma yapacak.
20 yıldır Troya kazılannı yöneten
Prof. Manfred Korfmann'ın da
etkinliğe katıhnası ve kazı
buluntulannın îlyada'yla bağlantısı
konusundaki sonılan yanıtlaması
bekleniyor. Anadolulu ozan
Homeros'un Ilyada'sının okunmasına
şairler, gazeteciler, tiyatro ve sinema
sanatçılan ve ressamlann yanı sıra
öğretmenler, öğrenciler ve turistler de
katılacak. Ana metin olarak
Azra Erhat ve A. Kadir'ın
Türkçe çevirisi kuüanıfrnaldaijirrikter"
isteyenler îlyada'nın başka dillerdeki
çevirileriyle katkıda bulunabilecekler.
îlyada okumasına bu yıl kalınan
yerden 2003 yılınm 9 Ağustos
Cumartesi günü bir başka şairin
önderliğinde devam edilecek.
(sahinha@yahoo. com)
ESİNTİLER
ZEYNEP ORAL
Orası Kimin?
Ben bu fılmi daha önce de gördüm. Hepimiz
gördük. Yüz kez, bin kez gördük... Ben bu yazı-
yı daha önce de yazdım. 30 yıi önce yazdım, yir-
mi yıl, on yıl önce de yazdım... "Istanbul Şehir
Tiyatrosu'nda NelerOluyor?" başlıklı yazılanmın
artık sayısını bilmez oldum.
ödenekli tiyatrolar, yalnız Şehir Tiyatrolan de-
ğil, Devlet Tiyatroları da özerklığe kavuşmadık-
ları sürece daha çok yazıp çizeceğiz... ödenek-
li tiyatrolar özerkliğe kavuşmadıklan, yapısal bir
değişım geçirmedikleri sürece, bu ülkede tiyat-
ro yasası çıkmadığı sürece, politik güçlerin, si-
yasal yönetimlerin elinde oyuncak olmaya, yaz-
boz tahtası olmaya, parayı verenin çaldığı düdük
olmaya devam edecek.
Artık bu kez yazmayayım diyordum, amadört
yönetmenın, üstelik benim aklımın almadığı ne-
denlerle disiplin kuruluna verilmesi üzerine, da-
yanamadım.
Aklımın almadığı nedenlerdedim: Yönetim ku-
ruluna sanatçılann oylanyla seçilen Ali Taygun,
karardefterineyazdığı muhalefet şerhı nedeniy-
le, Başar Sabuncu, Macit Koper ve Orhan Al-
kaya gazetemıze demeç verdiler diye disiplin
kuruluna verıldiler...
Her şey Ali Müfit Gürtuna nın daha bir yıllık
Genel Sanat Yönetmenı Şükrü Türen'ı görev-
den alıp yerine dekoratör Nurullah Tuncer'i ge-
tırmesiyle başladı. Ardından yönetim kurulu de-
ğişti. Ardından yıllardırçalışmalannı ŞehirTiyat-
rosu çatısı altında sürdüren Ayla Algan-Beklan
Algan ve Erol Keskin önderliğinde oyunculuk
eğitımine yönelik TAL (Tiyatro Araştırmaları La-
boratuvarı) mekânının anahtarlan değiştirilip sa-
natçılar kapı dışarı edildı.
O gün bugün tiyatro için için kaynıyor.
•••
"Kendimi gereğinden çok hızlı gittiği için ceza
olsun diye, Haliç'in çürük sulanna demiıietilmiş
biryanş teknesine benzetiyorum."
Muhsin Ertuğrul un bu içime ışleyen sözünü
hıç unutmadım. Muhsin Hoca'nın görevden alın-
masından sonra, Dragos'taki evindesöylenmiş-
ti. Istanbul Şehir Tiyatrosu'nun tepetaklak inişe
geçtiği birdönemde...
1966'da Istanbul Belediye Meclisi'nin aldığı
bir kararla Şehir Tiyatrolan'nın başındaki Muh-
sin Hoca, 1959'dan beri sürdürdüğü görevin-
den alınmıştı. Bu kararla birlikte birçok genç ye-
tenek de Şehir Tiyatrosu'ndan istifa edecekti.
Politik gücün, siyasal iktidann, bürokrasinin,
sanata ne ilk, ne son müdahalesiydi bu.
• • •
Yıllar içinde hiç unutamadığım bir söz, bir sah-
ne daha var:
Yaşını başını almış, Türk tiyatrosunun ustala-
rından, kendi başına bir "ekol" yaratmış sanat-
çı karşımda, "Orası beniiim benimmm! Asla bı-
rakmam!" diye haykınyordu.
Vasfi Rıza Zobu, 12 Eylül darbesinden çok
değil birkaç gün sonra Istanbul Şehir Tiyatrola-
n'nın başına getirilmiş, ilk iş olarak birkaç oyu-
nu yasaklamıştı. Ve bana, "Benim görevim mü-
fettişlik" diyordu. Günler, haftalar geçiyor, ya-
saklamaları, sanatçılann kovulmalarını, soruş-
turmaya uğramalannı, 1402'likleri yaşıyorduk ve
o müfettişlığe devam ediyordu.
Sonundabirgün, "Adınızı, tiyatro tahhimizde-
ki yerinizi daha fazla zedelememek için istifa
edin" dediğimde, kıyameti kopardı ve bana
"Orası beniiim'' haykırışlarıyla dolu sahneyi ya-
şattı.
• • •
ödenekli tiyatro sahneleri kımsenin tapulu ma-
lı değildır. Hele belediye başkanlarının, belediye
meclıslerinın, kültür bakanlannın, merkeziyada
yerel yönetimlerin, bürokrasinin hiç değildir. Pa-
rayı veren düdüğü çalar mantığı burada geç-
mez. O sahneler olsa olsa oraya emek verenle-
rindır.
Neredeyse 40 yıldır ödenekli tiyatrolarda
özerklik yolunda yapısal bir değişiklik yapma
gereklilığinden söz edilir... Sözüm ona herkes a-
ma herkes buna inanmış görünür. Ama yalnızca
görünür... Içten içe hiçbir şeyin değişmemesin-
den yana olanlar, hep baskın çıkar. Yaratıcı güç,
siyasal baskı karşısında gerilemeye mahkûm
edilir...
Yerti artık. Aynı filmi seyretmek istemiyoruz!
e-posta:zeynep(â zeyneporal.com
Faks:(0212)25716 50
M»r çataan maskeleri gert ahyor
• KAHIRE (AFP) - Mısır Kültür
Bakanlığı'ndan bir yetkilinin yaptığı
açıklamaya göre çalınıp Amerika'ya kaçınlan
Firavun döneminden kalma iki adet cenaze
maskesi ve bir granit kök heykeli
Amerika'dan geri almacak. Geçmişi
IÖ 30'lara, Roma dönemine kadar uzanan
antik eserlerin Amerikan polisinin silah
kaçakçılığı bölümünün yaptığı bir baskın
sırasında şans eseri ele geçirildiğini söyleyen
bakanlık elçisi Abdel Karim Abu Shanab
parçalan ahnak üzere Washington'a gitti.
Granit heykelin Kuzey Mısır'da, 'Nile Delta'
bölgesindeki tannça Isis'in tapınağının
kalmtılanndan çalındığrnı söyleyen Abu
Shanab, eserlerin tam zamamnda; Christie's
Müzayede Evi tarafından New York'ta
yapılacak bir açık arttırmadan hemen önce
ele geçirildiğini de ekledi.
BUGÜN
• HARBİYE AÇIKHAVA
TİYATROSU'nda saat 21.00'de Ajda
Pekkan konseri. (0 212 257 62 00)
• İŞ SAJNAT KÜLTÜR MERKEZİ'nde
Ted Demme'nin yönettiği 'Beyaz Şeytan'
adh fihn, 12.00, 14.15, 16.30 ve 19.00
saatlerinde izlenebilecek. (0 212 316 10 83)
• BAŞKA KÜLTÜREVİ'nde saat 19.30'da
Jim Sheridan'ın yönettiği 'Babam İçin' adlı
fihn. (0 212 240 12 84)