Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AĞUSTOS 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DIŞ BASEV
Johannesburg'daki Dünya Zirvesi, ekolojik krize çözüm konusunda başansızlığa uğramakla kalmayıp işleri daha da kötüleştirecek
Doğa oyunukullarursa...THEGUARDIAN
GE1ORGE MONBIOT
.Almanya seçimlerinde belki çevre ka-
zanacak belki de kaybedecek. Yeni Ze-
landa'da İşçi Partısi'nin beklediği ço-
îunluğu sağlayamamasının bır nedeni, ge-
letik olarak değiştirilmiş tanm ürünü
îkirnine onay vermekte kararlı oluşuy-
du. Teşiller, beklenenden daha iyi bir so-
nuç elde etti, çünkii eğer üretime izin
^erilirse hükümeti de%irecekleri tehdidin-
de buhmdular Almanya'da Hıristiyan
Demokrat lider Edmund Stoiber, zafer-
den emin gözüküyordu, ta ki seller, göl-
ge kabinesinde çe\Teyle ilgili bir sözcü
bulunmadığını ortaya çıkarana kadar.
Almanlar doğaya bağımlı olduklannı
yeniden keşfediyorlar. ÇevTe uzun va-
deli olarak ele alınması gereken bir ko-
nudur ama bugüne kadar hep siyasetin
bsa vadelı zorunluluklanna kurban edil-
di. Hükümetler çevreye, sonsuza dek bir
sonraki yönetime aktanlabilecekbir so-
run muamelesi yapıyorlar. Artık bu so-
run, çoğu henüz fark etmemiş olsa bile,
siyasileri yakalamak üzere.
Zlrve felaketle sonuclanır
Bugün Johannesburg'da başlayan 4.
Dünya Zirvesi, felaketle sonuçlanmaya
mahkûm. Zin'e, dünyanın sorunlannı
çözmekte başansızlığa uğramakla kalma-
yacak. Zirvede alınan kararlar, büyük
olasıhkla kendi başlanna çevre için yı-
kıcı olacak. Çünkii Birleşmiş Milletler ve
zengin dünyanın hükümetlerinin, dünya-
nın insan yaşamını destekleme kapasi-
Bugün başlayacak olan 4. Dünya Zirvesi, felaketle
sonuçlanmaya mahkûm. Zirve, dünyanın sorunlannı
çözmekte başansızlığa uğramakla kalmayacak.
Zirvede alınan kararlar, büyük olasıhkla kendi
başlanna çevre için yıkıcı olacak. Çünkü Birleşmiş
Milletler ve zengin dünyanın hükümetlerinin,
dünyanın insan yaşamını destekleme kapasitesinin
yavaş yavaş çökmesine karşı ürettikleri çözümün
kendisi daha büvük bir sorun.
Hükümet başkanlarımn gerçekleştirdiği en büyük
zirve olan dördüncü Dünya Zirvesi 'nin BM'nin
saygınlığını arttırması beklenir. Ancak bu zirve, tam
tersine BM'nin saygınlığına gölge düşürecekgibi
görünüyor. BM'nin büyükşirketlerle oluşturduğu ve
şirkelerin hiçbiryaptırımı olmayan gönüllü sözler
karşılığında kredibilite kazanmalarını sağlayan
"küresel sözleşme " şimdiden insanların
yabancılaşmalarına neden oldu.
tesinin çökmesine karşı ürettikleri çö-
zümün kendisi daha büyük bir sorun.
BM, bu zirveden iki türlü sonuç bek-
liyor. îlki, hükümetler tarafindan van-
lan anlaşmalar. Bu düzeydeki pazarlık-
larda, bugüne kadar hep ABD ve AB
söz sahibi oldu.
Yoksul ülkeler, zengin ülkelere bu dün-
yaya karşı olan ekolojik borçlannı hatır-
latıyorlar, 10 yıl önce söz verdüderi an-
cak bir türlü ceplerinden çıkaramadıkla-
n parayı vermeye ve büyük şirketlerin so-
rumluluk üstlenmelerini sağlayacak yol-
lar bulmaya çağınyorlar. Zengin dünya
ise serbest ticaretin çıkarlannın yoksul-
lann ve çevrenin çıkarlanndan önde gel-
diği konusunda ısrarlı.
Şirketlerin özgürlüğünün çevreyi ko-
ruma planlarından önce gelebilmesi için
taslak görüşme metinlerine, dünya tica-
ret anlaşmasından bölümleri öylece ek-
leyiverdiler. Zengin ülkeler diyorki: Dün-
yanın su kaynaklan, iklim, sağlık, biyo-
çeşitlilik, bundan böyle "özel sektörie
kamunun ortakhğT yoluyla korunmalı.
ABD ve AB, Ingiliz hükümetinin Lond-
ra Metrosu'na yapmak istediği şeyi çev-
reye uygulamak istiyorlar. Hükümetler,
dünyayı, çokuluslu sermayenin yıkıcılı-
ğından korumak için, kurdeleleyip çoku-
luslu sermayeye hediye edecekler. Birinci
tür sonuçlar belki hem yoksullara hem
de çevreye zarar verecek ama ikinci tür
sonuçlann etkisi çok daha yıkıcı olabi-
lir. BM büyük şirketlere yalnızca görüş-
melerin sonuçlannı değil, görüşme sü-
recinin kendisini de etkileme izni verdi.
İkinci tür sonuçlar, ilkesel olarak hükü-
metler, iş dünyası ve halklann kuruluş-
lan arasında yapılan görüşmeler sonucu
vanlan, gönüllülük esasına dayalı anlaş-
malardır.
tlkesel olarak bu böyle, ancak pratik-
te, sahne, halklann örgütlerinden çok da-
ha fazla maddi kaynağa ve güce sahip olan
şirketlere kalıyor. Kendi kendilerini de-
netlemek istediklerini söylüyorlar ki bu,
yıkıcı etkinliklerini "yararhetkinlikler''
olarak gösterecek yeni bir etiketleme ça-
basından öteye gidemez. Avrupa Şirket
Gözlemevi'nin de ortaya koyduğu gibi,
kimya sektörü tarafindan verilen Sorum-
lu Sağlık Programı'nın asıl amacı. Bho-
pal faciasından sonra sağlıkla ilgili yeni
ve daha güvenli yasalann çıkmasını ön-
lemeye çalışmaktı.
Yıkanlar koruyucu llan edllecek
Iş dünyası tarafindan gündeme getiri-
len bu ve buna benzer önerilerin, zirve-
nin resmi sonuçlan olarak sunulması
hayli mümkün görünüyor. Diğer bir de-
yişle bu anlaşmalarla dünyanın bazı en
yıkıcı şirketleri, çevrenin resmen onay-
lanmış koruyuculan olarak sunulacak.
BM, Enron ve WorldCom skandalla-
nndan sonra, gönüllü özdenetimin de-
mokratik denetimin yerine geçebileceği-
ni iddia eden şirketlere yardım ediyor. Bu
yüzden de Ingiltere'yi temsil eden res-
mi heyette şirket yöneticilerinin bulun-
ması hepimizi ilgilendiriyor.
TonyBlair'inofisi, Johannesburg'aiş
dünyasından kaç kişinin uçtuğunu açık-
lamayı reddediyor. Ancak öğrendik ki
Blair, Çevre Bakanı Michaei Meacher'i
burada bırakmaya niyetlenirken Rio Tin-
to, Anglo- American ve Thames Wa-
ter'ın yöneticileriyle birlikte seyahet et-
meyi planlıyormuş. Kamuoyunun tep-
kisi sayesinde Meacher'in de baloya ka-
tılmasına izin verildi.
ÇevTeye verdiği yıkım ve yerli halk-
lann haklannın çiğnenmesi konusunda
belki hiçbir maden şirketi Rio Tinto ka-
dar suçlamalara maruz kalmamıştır. Ang-
lo-American, Güney Afrika'daki apart-
heid rejiminin ekonomik ayaklanndan
biri olarak tanımlanıyordu. Thames Wa-
ter'ın küresel çevrenin resmi koruyucu-
lanndan biri olduğunu öğrendikten iki gün
sonra, kardeş şirketi R\VE'nin Avrupa
Komisyonu karbondiyoksit üretimine
karşı daha katı kontroller getirirse, 4 bin
kişiye iş yaratma planından vazgeçece-
ği tehdidinde bulundu.
Kısacası, hükümetler kendi halklannın
çıkarlanna karşı bir komplo için Johan-
nesburg'da bir araya geliyorlar. Bu da
paradoksal bir biçimde sorunun büyüme-
sine yol açıyor: însanlar hükümetlerine
giderek daha az güvenebileceklerini his-
settikçe, şirketlerin doldurabileceği siya-
si boşluk da o kadar büyüyor.
Bundan en büyük zaran görecek ku-
ruluş ise BM. Bugüne kadar hükümet baş-
kanlannın gerçekleştirdiği en büyük zir-
ve olan dördüncü Dünya Zirvesi'nin
BM'nin saygınhğını arttırması beklenir.
Ancak bu zirve. tam tersine BM'nin
saygınlığına gölge düşürecek gibi görü-
nüyor. Şirketlerin hiçbir yaptırımı olma-
yan gönüllü sözler karşılığında kredibi-
lite kazanmalannı sağlayan "küresel söz-
leşme" şimdiden insanlann yabancılaş-
malanna neden oldu.
BM ve IMF avnı kefede
BM artık, özellikle de yoksul dünya-
da Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ti-
caret Orgütü ile aynı kefeye konuyor:
Güçlülerin elindeki, güçsüzlere karşı
kullanılan bir araç.
ÇevTeyi yıkanlann, kendilerini dünya-
yı kurtaranlar olarak göstermelerine yar-
dımcı olarak bu imajını pekiştirecek.
Çevrenin korunması, devlet adamlı-
ğı için de belirleyici nitelikte bir sınav-
dır. tnsanlığın ortak mülkiyetine sahip
çıkmaya kalkan güçlü insanlann her
zaman pohpohlanmalan, onlara ödün-
ler verilmesi gerekirken insanlığın uzun
vadedeki geleceği, hiçbir siyasinin kısa
vadeli çıkarlannı karşılamaz. Tabii eğer
doğa dişini göstermezse... Belki de
bizim tek umudumuz budur: Doğanın,
Almanya'da yaptığı gibi siyasilerin tah-
min ettiğinden çok daha önce oyunu
kullanması.
Irak'ta,
zafer dış
destekle olur
dietagBszeftung
Almanya'daki Irak uzmanlanndan Prof. Dr. Ferhad
İbrahim-Seyder, Die Tageszeitung'un Berlin'deki Irak
Büyükelçiliği işgali, Irak muhalefetinin birlik ve be-
raberliği, Saddam Hüseyin ın ABD desteği olmaksı-
zın iktidardan düşürülmesi gibi konularla ilgili soru-
lannı yanıtladı. Prof. Ferhad İbrahim-Seyder Berlin
Hür Üniversitesi bünyesinde siyaset ve Ortadoğu ta-
rihi üzerine ders veriyor. Sorular ve yanıtlan şöyle:
- Berün'deki Irak Bü>ükelçiliği'nin işgaiinden son-
ra, Irak muhalefeti başka eylemler yapacak mı?
Büyükelçiliği işgal eden Almanya'nın Demokratik
Irak Muhalefeti hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Irak
muhalefetinin ana gruplan ise eylemi kınadı. Şu sıra-
larda başka dertleri var.
-Nedironlar?
Tehlikeli bir savaş söz konusu. Aynca büyük mu-
halefet gruplan Almanya'da yerleşik bir konuma ka-
vuştu. Federal Meclis'le iyi
Y Uişkiler içindeler. lşler20 yıl
Lki Kürt partisi,
ö n c e k i
&
bi
değil. Muhale-
fet, uluslararası oyunun bir
aktörü. Dikkatleri üzerine
çekmek için işgallere ihti-
yacı yok.
- Bu bir yamlsama değil
mi?GeçenlerdeABDyöne-
timinin Irak muhalefetiyle
yapüğı toplanö göstermelik
değil miydi?
Hayır, buna inanmam.
Ama gerçekten de ABD yö-
netimiyle Irak muhalefeti
arasında aynlıklar var. İki
Kürt partisi, KYB ve DCDP
ile Iran destekli Şii Islami
Devrim Yüksek Konseyi bu
görüşmeden sonra kuşku dolu açıklamalar yaptı. Ger-
çi daha hâlâ Saddam Hüseyin'in düşürülmesinin şart
olduğu konusunda görüş birliği egemendi. Ama Irak'ın
geleceğiyle ilgili çok farklı tasanlar var. Aynca Kürt-
ler, ABD'ninkendüerine 1991'denve 11 Eylül'den son-
ra yardım etmediğinden yakındılar. îki Kürt partisi,
IKDP ve IKYB soruyor: Eğer Saddam Hüseyin, ABD
ile savaşta kendisine avantaj sağlamak için Kuzey
Irak'a girerse, Kürtleri kim koruyacak?
- Muhaüfler, Saddam Hüseyin'i kendi güçJeriyle ik-
tidardan indirebilir mi?
Kesınlikle hayır. Bunun için ne askeri ne de siyasi
kaynaklan var. Bölgedeki devletler, bunlara destek
vermeyi reddediyor. Muhalefetin, birlikte hedefıne
ulaşabileceği tek ortağı ABD. Kürt partilerinin 80 bin
savaşçısı var, bunlar hafif silahlı. Şii muhalefetin
tran'da 10 bin savaşçısı var, bunlar sadece Tahran'ın
ızniyle saldında bulunabilir. Irak ordusu gibi ağır si-
lahlarla donanmış bir ordu karşısında hiç şanslan yok.
- Mohalefet kendi arasındaki görüş aynhklannı ne
ölçüde giderebildi?
Asıl sorun muhalefetin 10 yıldır bir görüş çevresin-
de toplanamaması. Ama bugün artık Kürt muhalefeti
temsilcileri ve Irak muhalefeti ile birlikte çalışıyor. As-
gari bir ortak paydada bir araya gelmiş görünüyorlar.
i Kürt partisi,
IKDP ve IKYB
soruyor: Eğer
Saddam
Hüseyin, ABD
ile savaşta
kendisine
avantaj
sağlamak için
Kuzey Irak 'a
girerse, Kürtleri
kim koruyacak?
THE INDEPENDENT
En az ikikere
ölmüş bir
Mralık katil
THE INDEPENDENT
ROBERT F1SK
ABD Başkanı bu yaz başında öncelik vereceğini açıkladığı hedeflerine ulaşamadı
Bıısh yönetimi kan kaybediyor
MICHAELKELLY
George W. Bush'un başkan olmasını destek-
leyen ve Avrupa'daki yayın organlan arasın-
da ABD'nin en tutarlı dostlanndan olan The
Economist dergisi yakın geçmişte "Yok
CMan Başkanhk" başlığını kullandı. Birileri
bu üç kelimeyi yazıp başkanın dikkatini çe-
kebileceği bir mesafeye asabilir. Bu yaz
Bush yönetimi için kötü bir yaz oldu. Yöne-
tim sezona iki büyük amaçla başla-
dı. Biri, terorizmle mücadelede ba-
şanlı bir şekilde yeni bir sürece
adım atmak. Diğeri ise ulusal ve
uluslararası alanda Amerikan eko-
nomisine olan güveni yeniden sağla-
mak. Görünen o ki Bush yönetimi
sezonu iki alandakı durumu da iyi-
leştireceğine kötüleştirerek kapattı.
Bush, tarihe çok kanşık bir dönem
olarak yazılacak bir dönemde başa
geçti. Ancak. Bush aynı zamanda Soğuk
Savaş döneminin tozu dağılıp, Amerika'nın
hem askeri hem de ekonomik anlamdaki
gücünün tüm yerkürede, egemen olduğu-
nun ortaya çıktığı dönemde yönetime geldi.
Bush, 20 Ocak 2001'de Amerika'nın dünya-
daki önemli konumunu güçlendirme şansını
yakalamıştı: Baba Bush ve Başkan CKn-
ton'ın yapamadığını yapma şansını; yeni bir
dünya düzeni kurmak -daha zengin, daha
güvenli ve daha özgür-. Bush'un, 11 Eylül
onu zorlamasa, yaşadığı anın umutlannı ve
risklerini kavrayıp kavramayacağına ilişkin
kesin bir şey söyleyemeyiz. Ancak, bu ta-
rihten sonra kesinlikle kavraması gerekeni
kavradı ve başkanlığını sorumluluklannı ye-
rine getirmek için yeniden şekillendir-
di.Ağustosun sonuna yaklaştığımız şu gün-
lerde Bush'un başkanlık konusundaki kont-
rolü günden güne daha çok elinden kayıp
gidiyor gibi. Savaşta, "bulaşma" diyen koro
± az başında Amerikan ekonomisine olan
güveniyeniden sağlamak ve terörle
mücadeledeyeni bir döneme girme
hedefleriyle yola çıkan Bush yönetimi iki
alanda da işleri kötüleştirdi. Ve baba Bush gibi
oğul Bush 'un başkanhğı da kan kaybediyor.
kontrolü ele geçirdi ve her geçen gün "Za-
vaüı küçük Irak bize ne zaman bir şey yapö
kj?" şeklindeki saçma şarkıyı söyleyerek
güç kazanıyor.
Cumhuriyetçi Parti'nin izole olanlan, yo-
rum ve makale köşelerini "sorumluluk için
konsensüs" ve "büyük tehlikeler'' sözleriyle
donath. Bu insanlar -Colin Powell, Lawrence
Eagleburger ve Brent Scovvcroft- büyük dü-
şüncelerinde yanlışlardı -stratejik olarak,
ahlaken ve işlevsel açıdan yanhşlardı- her
zaman büyük düşündüklerinde yanhş ol-
duklan gibi. Onlann felsefesi, eğer buna
felsefe denebilirse, bizi bugüne getiren, Ba-
ba Bush'u Irak'a karşı ilk savaşı sonuçlan-
dırmak konusunda ikna edendir.
Neden insanlar onlara kulak asıyor? Çünkü
onlar Başkan Bush'un kamuoyunu arkasına
ahnak için kampanya yürütmeyi, işi daha da
zora koşarsak savaşı onaylamayı reddederek
yarattığı hava boşluğunda konuşuyorlar. Ya
bu yazın ikinci hedefı? Amerikan eko-
nomisini onarmak. Şimdiye kadar
ABD Başkanı'nın dünyayı bu yolda
ikna etmek için sarf ettiği tek çaba
utandıncı şekilde sahte ve amatörce bir
medyatik görünüm veren, Texas'ta ya-
pılan Clinton taklidi bir ekonomi zir-
vesi. Bazen bir şey yapmak hiçbir şey
yapmamaktan daha kötü olabiliyor! tlk
Başkan Bush, Amerikan toplumu onun
artık işini yapmayı önemsemediğine
inandığı için görevini kaybetti. Oğlu da
onun yolunda gibi görünüyor. O da aynı şe-
kilde işini kaybederse, bu bizim kişisel
üzüntümüz değil, Bushlann üzüntüsü olur.
Ancak, başkan eğer ulusun güvenliği, refah
durumu ve dünyadaki geleceği konulannda
direksiyonun kontrolünü kaybederse ve bu-
nu "Benim sorunum değil" pozunda yapar-
sa, bu da\Tanış afTedümez olur değil mi?
Yine öldü. Ebu Nidal, bu kez kendini öldürdü. Bun-
dan 10 yıl önce kanserden öbnüştü; daha önce Lüb-
nan'da vuruhnuştu. Ortadoğu'nun en korkunç suçlula-
nndan biri olan Sabri el Banna, yeniden dirilmek için
ölmenin daha iyi olacağına karar vermiş görünüyor. Bu
kez Bağdat'ta, hem de kendi elleriyle...
Sanınm, Ebu Nidal'ın bir şekilde ölmek zorunda ol-
duğu kaçınılmazdı. Nidal, Irak gizli senisi için çalıştı;
Libya ve Suriye gizli senisleri için de. Onun hakkında
ciddi bir biyografi yazmaya kalkışan tek yazar olan Pat-
rickSeale. Nidal'ın, Israil'in diğerleri kadar yetersiz giz-
li servislerinden Mossad adına da çalıştığını öne sürdü.
Ebu Nidal, Usame bin Ladin'den bir önceki canavardı.
Onu hatırladınız mı? ABD'nin Iran-Kontra skandah
hakkında soruşturma başlatmadan önce yıldızı parla-
yan Albay Oliver North'la ilgili haber yapan Newswe-
ek dergisinin kapağındaki yüz, Ebu Nidal'ın yüzüydü.
En nefret ettiğ^miz düşmanlanmızı, daha onlar ölme-
den önce öldürmek gibi kötü bir huyumuz var. The Ti-
mes, AyetuIlahHunıeyni'yi, ölmeden 5 yıl önce öldürdü.
Albay Muammer Kaddafi'nın yakın bir zamanda kan-
serden ölebileceği yönünde uyanda bulunduk. Hatta bu-
nu Ebu Nidal'ın öldüğünü
açıklamadan önce yapnk. Ya-
ser Arafat'ın, 1978, 1982,
1983, 1990. 2001 ve 2002
tarihlerinde siyasi olarak öl-
düğüaçıklandı. Saddam Hü-
seyin'in 1980'de, 1986'da,
1988'de, 1990'da, 1991'de,
2001'de ve 2002'de ölebile-
ceği tahminleri yapıldı.
Bu kurgusal ölüm, EbuNi-
dal'ın, Ortadoğu"da geçmi-
şin ve bugünün en iğrenç ka-
HbuNidal'ın
bir şekilde ölmek
zorunda olduğu
kaçınılmazdı. O,
Usame bin
Ladin den bir
önceki
canavardı.
tillerinden biri olduğu gerçeğini karanlıkta bırakmama-
h. O, îstanbul sinagogundaki Muse\ilerin, (Ebu tyad
da dahil) Arafat'a yakın ılımlı Filistinlilerin, Roma ve
Vryana havaalanlanndaki yolculann öldürülmesi emri-
ni veren kişiydi. O, 1982'de Israil'in Londra Büyükel-
çisi'ni öldürmeye çalışan kişiydi ve bu olay tsrail'e ölüm
emrini Arafat'ın verdiği iddiasıyla -ki bu yalandı- Lüb-
nan'ı işgal etme bahanesini verdi.
Ebu Nidal, 30 yıldan fazla bir süre 20 ülkede düzenlenen
saldınlan yönetti; Varşova Paktı döneminde Doğu Av-
nıpa'yı ziyaret etti ve hatta Filistin'in Ingiltere'ye giden
ilk elçilerinden birinin cinayetini planladı. Ona bağlı Fe-
tih De\Tİm Konseyi, kendi içindeki devrimleri nedeniy-
le birçok üyesini mezara gönderdi. Lübnan'da, şüphele-
nilen işbirlikçiler diri diri gömüldü. Bu işbirlikçilerin ağız-
lanna yerleştinlen bonıdan önce su akınldı, ardından Lib-
ya'dan "öklür" emri gehnce de borunun içine kurşun gön-
derildi. Ebu Nidal, gençliğinin bir bölümünü lsra.il iş-
gali altındaki Batı Şeria'da bulunan Nablus'ta geçirdi.
Onun, Oslo "banşmın" çöküşüyle ilgili ne düşündüğünü
hiçbir zaman bilemeyeceğiz, ancak içtenlikle gerçekleş-
mesini umduğu bir olaydı.
Başında bulunduğu hareketin Bağdat'taki ofısinde,
siyah bir bayrak veya bir çelenk yoktu. Oda tamamen
boştu. Ebu Nidal'ın "intihan", uzun süredir Saddam
Hüseyin'i "dünya terörü"yle ilişkilendirmek isteyen
ABD yönetimi için bir hediye olabilir. Gerçek ölümüy-
se bence çok daha önce gerçekleşmişti.