23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
- >ĞJSTOS 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DIZI ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK VE C.NSİNE C-rPfet-HEk KA yARATTl /M IAH lyî VERÎMLİ ÖİUN VE Prof. Türel: Türkiye ya IMF programlanyla toplumsal yıkımı erteleyecek ya da bu düzene son verecek SeçimihalkyapacakProf. Dr. Oktar Türel: Önümüzde iki seçenek var: IMF programlannı birbiri ardına ekleyerek toplumsal ve ekonomik yıkımı ertelemeye çalışmak. Ya da IMF tasanmh programlara son vermek. Böyle bir tutum meydan okuma / kopuş tarzında değil, düzenli / aşamalı bir biçimde sergilenir. Seçimi halk yapacak. Son oiarakbu sürecinsiyasal van- sunalan ne oldu? Türidye'nin iz- leyendönemlerdekigetişinvleri hak- kinda neler düşünüyorsunuz? S-i- ze göre ne yapmalı? Ahmet H Köse: Ben, müsaade ederseniz, yaklaşan seçimleri d e dikkate alarak bu sürecin siyasal sonuçlanna kısaca değınmek isti- yorutn. Bana kahrsa. bu süreç as- lında 1980'li yıllardan beri sür- mekte olan, Türkiye toplumunun sınıf oluşumlannda ve bu sınıfla- nn dünya görüşlerindeki farklılaş- manın derinleşmesıne yol açarak, geçmış siyasal ittifaklann bozul- masına yol açtı. Örneğin, küçiik ve orta ölçekli yurtiçı pazara yö- nelen sermaye gruplan ile küresel sermaye ile bütünleşmiş büyük ser- maye gruplannın devletten belc- lentilen önemli ölçüde farkhlaştı. Sınıf içi dayanışma ve belleklerin bozulduğu bir süreci yaşıyoruz v e bu durumun mevcut siyasal belir- sızlığin de temelini oluşturduğunu söylemek mümkün. Bu yapıda toplumsal grup ve sı- nıflann siyasal tercihlerini ve ka- musal alana ilişkin beklentileri doğru olarak oluşturmalan müm- kün görünmüyor. Bu türden parça- lanma ıse toplumu, daha önce sö- zünü ettiğimiz gıbi, kamusal alan- dakı beklentileri ortak gruplar ve sınıflar toplamından atomize bi- reye indirgeyen neo-liberal politi- kalann hayata geçirilmesi için ge- rekli ortamın hazırlayıcısı oluyor Tekrarlamakpahasınayenıden söy- leyeyim modemist demokrank dev- letın siyaset öznesi örgütlü top- lumsal grup ve sınıflardvr, atomi- ze olmuş birey değil. Toplumu yal- nızca bireyler toplamı haline geti- nrseniz, ömeğin sosyal demokra- sıyi de tanımlanması güç bir "sos- yâladaletçfliğe'' indırgersiniz. Oy- sa, sosyal demokratlık yalnızca sosyal adaletçilik değildir. Bu an- lamda Osmanlı sultanlan, Humey- ni ve Erbakan da sosyal adalet- çıydi. SlvasaHasma süreci Son olarak, Türkiye'nin izleyen dönemde, bu konuşmadaöne çıkar- Ağırruz, "yönetişim" arayışınrn si- yasallaşma sürecine tanık olacağı denimini taşıdığımı belirtmek is- terim. Bu açıdan Türkiye halkının \e özellikle kendilerini sosyal de- mokrat olarak tanımlayan kitlele- rm gerçek anlamda seçici olmala- ngerektiğıni düşünüyorum. Unu- tulmamalı ki, arkasına IMF'yi, DB'yı alan, bunun bir zorunluluk olduğunu ıddia eden, bu çevreler- £ yakın ıhşkide olan kişilerin si- varlığı ile övünen, toplumun gelen tepkileri yok sayan ve tabiı gıderek daha da yoksulla- :an Türkiye toplumuna somut her- angi bir öneride bulunmayan hiç- ?ır oluşum gerçek anlamda sosyal Ekonomik bunalımdan toplumsal bunalıma Uzmanlar tartıştı tcfv/r Kemal Derviş ve Başbakan Ecevit'i Türkiye'yi IMF'nin boyunduruğuna sokan sistemin temsikileri olarak gören ve bu düzene karşı olan emekçiler, iküi\e tepkilerini çoğu kez miting alanlannda gösterdüer. demokrat değildir. KorkutBoratav: Ben. konuşma- mın başında sorduğum "'Türki- ye'yi kim yönetiyor?" sorusunu tekrar bir vatandaş olarak günde- me getirmek istiyorum. Bir ABD-Irak savaşuun eşiğin- de Türkiye'nin rolü ve katkısının bir kez daha "dış kaynak gereksi- nimi" şantajına dayah bir pazarlık süreci sonunda belirleneceği ızle- nimleri doğmaktadır. Ekonomiden sorumlu de\let bakanı, ABD savun- ma bakanı yardımcısı ile hangi yet- kiyle, kimin adınakonuşuyorve ne- ler vaat ediyor? IMF'nin, önümüz- deki seçımde kazanma olasıhğı olanpartı hderlerınden "programa bağMık" vaatlen talep edeceği ha- berleri karşısındakı ölü sessizliğı nasıl açıklanabilir? Türkiye'nin dış dünyaya karşı ekonomik bağımlılığı son yıllarda yapay olarak artınlmıştır. Bunu si- neye çeken, kaçınılmaz gören "de- mokratiar"ı anlamamız mümkün değildir. Türkiye halkının bir Irak macerasının kurbanlan arasına ka- nlmasını da küreselleşmenin zorun- lu ve kaçınılmaz bir malıyeti ola- rak sa\ r unanlar, bence, uyarılma sınırlannı çoktan aşmışlardır. Tür- kiye'yi bu maceralara sürükleyen- lerden hesap sorulacaktır. ErinçYeldan: Türkiye'nin 1990 sonrasına, ama özellikle son sene- lerindeki büyüme performansına baktığımız zaman ilginç bir olguy- la karşılaşıyoruz: Ekonominın bü- yüme temposunun ortalama olarak yavaşlamasının ötesınde, büyoime hızlarmda çok büyük çaph dalga- lanmalar olduğunu görüyoruz. İstlRrar arayışı gerçek dışı Ekonomi birbiri peşı sıra derin daralma-yükselmeleryaşıyor. Ör- neğın 1998 sonrası, çeyrek dönem- ler itibanyla, milli gelirin büyüme hızlanna bakarsak, günümüze de- ğin toplam on sekiz çeyrek döne- min on birinde büyüme hızırun ne- gatif, yedisinde ise pozitif oldu- ğunu görmekteyız. Dolayısıyla Türkiye'de reel sektörler dediği- miz üretici sektörler açısından bu- gün en önemli sorun, büyümemn çok dalgalı bir görünüm arzetme- si ve mevcut programın bu soru- na ilişkin hiçbir ciddi düzenleme- de bulunmamasıdır. Dahası bu programın dayandığı temeller açısından bu sorunu daha da derinleştırecek öğeler taşımak- tadır. Büyüyemeyen bir ekonomi- Uoç. Dr. Ahmet H. Köse: Türkiye halkının ve özellikle kendilerini sosyal demokrat olarak tanımlayan kitlelerin gerçek anlamda seçici olmalan gerektiğini düşünüyorum. Unutulmamalı ki arkasına IMF'yi, DB'yi alan, bunun bir zorunluluk olduğunu iddia eden hiçbir oluşum gerçek anlamda sosyal demokrat değildir. hane hazırlıyor: "Program yolun- da gidiyor, ama bundan sonra da sapmaolmamalu.Geiecekdönem- de bütün sözlerin yerine getirilme- si de önem taşıyor" (Cumhuriyet, 23.7.2002). Şöyle veya böyle, bir kısım vaatler zamanında yerine ge- tirilemeyeceğinden, başansızhğın faturası siyasal kadrolara ve siya- set kurumuna çıkanlacak. Önümüzde iki seçenek var: (1) IMF programlannı birbiri ardına ekleyerek, toplumsal ve ekonomik yıkımı ertelemeyeçahşmak. Bu se- çenek ekonomimiz ve siyasal ha- yatımız üzerindeki dış vesayetin güçlenerek sürmesi ve Dr. Der- viş'in veya gelecekteki benzerle- rinin (değişik görüntülerle) hükü- mete "ortak" olmalan anlamını taşır. Pervlş'ln makyajı Dr. Derviş veya benzerleri "sos- yal demokrat" makyajlarıyla seç- menlerin aklını ve oylannı çele- rek, uluslararası finans çevreleriy- le "iyi" ilişkilerini "siyasi ranfa dönüştürürler. Kendi seçmen ta- banını yıkan politıkalara yandaş orta-sol partılerimiz ya tümüyle TBMM dışında kalırlar, ya da IMF güdümlü hükümetlerın uysal orta- ğı olurlar. Böylece IMF destekli po- litikalara toplumsal muhalefet et- kisizleşir. Ara sıra bazı kişıler uyanacak gibi olurve "Yıkımagidijoruz, bi- ze Kurtuluş Savaşı nıhu gerek!" gibisınden sözler söyleyebilirler; ne var kı zilletin eğik düzleminde tu- tunmak mümkün değildir. (2) IMF tasanmh programlara sonvermek Böyle bir tutum mey- dan okuma ' kopuş tarzında değil. düzenli / aşamalı bir biçimde ger- çekleştirilir. Ciddı ve ülkenin ger- çekleriyle uyumlu kalkınma he- def ve politikaları saptamr. Seçlml halk yapacak Türkiye'yi spekülatif sermaye- nin av alanına dönüştüren 32 Sa- yılı Karar askıya almır; iç ve dış borçlann yeniden yapılandırılma- sı sağlanır, böylece para. maliye, kurve dış ticaret politikaları işlev- sel hale getirilir. Kimi ıddialann aksine, bu seçe- neğin "Türkiye'nin dışa kapan- ması", "Ortadoğu ülkesi olmak", "•azgeüşmişliğedönüş'" vb. ile ılgi- si yoktur; toplumun diğer kesim- lerinin, özellikle üreticilerin ve emeği ile geçinenlerin para ser- mayesine yıllardan beri yaptıkları ve artık sürdürülemeyecek hale gelmişbulunan gelırve servettrans- ferlerine son vermekle ilgisi var- dır. Seçimi halkımız yapacak. de ıstikrar arayışı ne kalıcı ne de ger- çekçidır. Bu nedenle, Türkiye'nin mevcut sorunlannı IMF ve DB yö- netimindekı programlarla aşması, ekonominin yeniden kalıcı bir bü- yüme patikasına oturması müm- kün değildir. Bu açıdan yapılması gereken ilk şey bu programlann bağlayıcı taah- hütlerinden mümkün olduğunca ça- buk çıkılmasıdır. Oktar Türel: Son yıllarda IMF desteği ile yürütülen programlar- dan ilki (Aralık 1999 anlaşması) Şu- bat 2001 'de çöktü. Mayıs 2001 ta- nhli ikıncısi ("Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'') ıse çöküşe koşar adım giderken Eylül 2001 sonra- sının özel uluslararası konjonktü- rü sayesinde Kasım 2001 'de haya- ta döndürüldü (ve "Ekonomiyi GüçlendirmeProgramı" adıyla ye- niden vaftiz edildi). Sağlanan ek dış borç, daha da ağır koşuUara bağlandı. Bütün bu "prog- ram"ların çöküş aşamalarında EMF'den ve uluslararası finans çev- relennden hep aynı sözleri ışittik: "Program iyi idi, siz uygulamasım beceremeduTÎz". Kasım 2001 programı da çökü- şe doğru giderken, IMF şefı Kah- konen başansızhğa şimdıden ba- B İ T T İ İNüm villası eğitim merkezi oldu • KONYA (AA) - Konya'da şeriatçı terör örgütü Hizbullah'ın hücre evi olarak kullandığı ve Konca Kuriş'in cesedinin bulunduğu villa, 250 zihinsel ve fiziksel engelli çocuğa eğitim verebilecek rehabılitasyon merkezi haline getirildi. Zihinsel ve Fiziksel Rehabılitasyon Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Veli Çoban, merkezin açılış töreninde, villanın eğitim yuvası olması için bir yıldır yoğun çalışma içinde olduklannı belirterek "Villada daha önce ne olup bittiği umurumuzda değil. Buraya çocuğunun eğitimi için gelen aileler de bunu dert etmiyorlar" dedi. Kadın Hakları Dernefii'ne bağış • İZMİR (AA) - Kuzey Bavyera Türk- Alman Kadınlar Kulübü, tzmir Kadın Haklannı Koruma Derneği'ne 1000 Euro bağış yaptı. îzmir Kadın Haklannı Koruma Derneği'ni ziyaret eden Kuzey Bavyera Türk-Alman Kadınlar Kulübü Başkanı Gülseren Suzan Menzel, derneğin çalışmalanna katkıda bulunmak amacıyla 1000 Euro'luk bağışta bulunduklannı belirtti. Üyelerinin yüzde 60'ıru Türklerin, yuzde 40'nı ise Almanlann oluşturduğunu kaydeden Menzel, amaçlanmn Türk-Alman kadınlannı bir araya getirerek kültür alışverişinde bulunmalannı sağlamak ve yeni projeler geliştirmek olduğunu söyledi. Beşir Göğüş anıldı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - 17 Ağustos depreminde Yalo\ r a'da hayatını kaybeden Türkçe öğretmenı Beşir Göğüş, eşi Cemile Göğüş ve kızı Sezen Göğüş, aralannda Dü Derneği üyeleri, yazarlar, dostlan ve yakınlannın da bulunduğu bir grup tarafindan mezan başında anıldı. Anma töreninde Göğüş ailesi için Türkçe dualann okunması dikkat çekti. AKUT 500 genç yetiştirecek • İSTANBUL (AA) - Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Başkanı Nasuh Mahruki, 500 genç AKUT gönüllüsü yetiştirmek amacıyla eylül ayında, "Genç AKUT Projesi"ni uygulamaya sokacaklannı bildirdi. Dernekte düzenlenen basın toplantısında konuşan Mahruki, 17 Ağustos 1999 tarihinden itibaren gerçekleştirdikleri çalışmalar ve gelecekte yapmayı planladıklan projeler hakkında bilgi verdi. 17 Ağustos'un herkes için özel bir gün olduğunu belirten Mahruki, "Allah bizleri 17 Ağustos sabahına döndünnesin ama o dönem arama-kurtarma misyonuyla görev yapan tek sivil toplum örgütü AKUT'tu" dedi. 1996 yılında kurulan derneğin, bugün ciddi bilgi birikimi ve deneyime sahip olduğunu anlatan Mahruki, bu konuda çahşan kulüp sayısının halen 500 ile 1000 arasında olduğunu bildirdi. Uluslararası Satranç Festîvali • İSTANBUL (AA) - Istanbul Büyükşehır Belediyesi tarafından düzenlenen Uluslararası Istanbul Satranç Festivali, 19-30 Ağustos tarihleri arasında Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda yapılacak. Veteranlar, bayanlar, 16 yaş ve üstü gençler, 16 yaş altı çocuklar, reytingsiz Türk oyuncular, ratingli Türk oyuncular, görme engelli oyuncular ve genel olmak üzere toplam 8 dalda yapılacak turnuvada katılımın 500 kişiyle sınırlı tutulacağı bildirildi. 2 saat 40 hamle artı 1 saat giyotin esasına göre îsviçre Sistemi 9 turlu yapılacak olan turnuva sonunda genel sıralamada ilk 20 derecenin yanı sıra, 8 ayn kategoride ilk 3'e girenlere toplam 10 bin dolar ödül verilecek. Kürtçe serbest, 'Rojhaf yasak • ANKARA (ANKA) - AB uyum paketi kapsamında Kürtçe yayın ve eğitimin serbest bırakılması, "Rojhat yasağı"nı kaldıramadı. Il nüfus müdürlükleri, bu yıl içinde, çocuğuna "Gündoğumu" anlamındaki "Rojhat" adını koymak isteyen üçüncü aileyi de geri çevirdi. Van Kalecikköyü'nde yaşayan Umut Yorulmaz adh baba, yeni doğan çocuğunu kayıt ettirmek üzere önceki gün Van Nüfus Müdürlüğü'ne başvurdu. Çocuğunun isminin 'Rojhat' olmasını isteyen baba. memurlartarafîndaîr''Bu isim yasaktır" denilerek geri çevrildi. Baba Yorulmaz, ısrar edince Van Nüfus Müdür Vekili Hüsamettin Sönmez'le görüştürüldü, ancak sonuç alamadı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle