13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İAĞUSTOS2002PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER RönesansAnadolu'dabaşladıProf. Dr. Talat Halman: Bunu 13. yüzyılm büyük düşünürlerinden Hacı Bektaş Veli'nin özdeyişlerinde, Mevlana ve Yunus'un şiirlerinde görüyoruz. Bu bir nevi İslamda rönesanstı SELAHATTİN ŞAHÎN BACffiEKTAŞ - Bilkent Univer- si*esi Türk Edebiyatı Bölüm Başka- nı Prof. Dr Talat Halman, " 13. yüz- yılnı bûyük düşünürlerinin krüitürü- m iize armağan ettiği erdemleri siya- setimize aktarabiürsek, Türkiye diin- yaya ömek bir ülke olabitir" dedi. Halman, 39. Ulusal 13. Uluslara- rası Hacı Bektaş Veli'yi AnrnaKül- t ü r ve Sanat Etkinlikleri çerçevesin- de düzenlenen "Haabektaşve Yunns" konulu konferansta, Hacı Bektaş Ve- K, Mevlana, Yunus Emre veNasred- din Hoca'nın yaşadığı 13. yüzyılın, Türk kültür tarihinin en görkemli yüzyılı oldugunu söyledi. "Avrupa ortaçağda karanlıklar içinde yaşarken, bizim tasavvufı ge- lenegimizde bu büyük düşünürter, muhteşem bir evrensel düşünce orta- ya çjkardılar" diyen Halman, şöyle devam etti: "Bunu Hacı Bektaş Veli'nin özde- yişlerinde, Mevlana ve Yiınus Em- re'nin şiirlerinde görüyoruz. Bu, bir nevi Islamda rönesansü. Avrupa'da Rönesans başlamadan yüzyü kadar önce, Anadolu'da başladı. tnsanm kendi değeri, insanın Tann'nın bir uzanüsı, yeryüzündeki bir yansuna- sı olduğtı düşüncesi, manevi temiz- Kk, heyecan ve dinin kahplanndan uzakiaşıp doğrudan doğruya insan- la Allah arasında bir tanrîsal aşka dayanan anlayış, bu yüzyılda orta- ya çıkmışür." Mevlana, Hacı Bektaş Veli ve Yu- nus Emre'nin, kendileri için değil. top- luma hizmet için yaşamayı bir ilke haline getirdiklerinı belirten Hal- man, şunlan anlattı: "13. yüzyıbn büyük düşünürleri- nin kültürümüze armağan ettiği er- demleri siyasetimize aktarabitirsek, Türkiye dünyaya örnek bir ülke ola- bilir. Vlcdan özgürlüğü, toplumda özgürlük,tophımahizmetanlayışı, da- yanışma anîayışı,aşk, manevi temiz- lik Bütün bunlan Türk siyasal ide- olojisi olarak geliştirebUseydik ülke- mizde medyadan izlediğüniz birçok rezalet, skandaL soygun yerine iç kal- kmmaohırdu. Türkdemokrasisi çok güçlü bir demokrasi haline geür ve Türkiye'de iktisadi bir kalkmma, ah- lak bakmıından da düzelme olurdu. Çünkü Türkiye'de bir ahlak çökün- tüsü yaşıyonız." Onlü: DSP barajı geçer • ERMENEK (AA)- Devlet Bakanı Fikret ÜnJü, 3 Kasım seçimlerinde barajın bütün partiler için sorun olacağını, buna karşın DSP'nin yüzde 10 barajını aşacağını söyledi. Karaman'ın Ermenek ilçesinde düzenlenen 'Ermenek 8. Taşeli Kültür ve Sıla Festivali'ne katılan Ünlü, gazetecilerin "DSP'den istifa edip etmeyeceği" ile ilgili sorusu üzerine. "Şu an görevimin başındayım" diye yanıtladı. YTP, 51 ilde örgütlendî • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - YTP, 51 ılde örgütlenmesini tamamladı. YTP'den yapılan yazıh açıklamada, 51 ilde teşkilatlanmanın tamamlandığı, bu illerde il başkan ve yönetim kurulu üyeleriyle ilçe teşkilatlanmn oluşturulduğu bildirildi. Ankara, Istanbul, Izmir, Adana ve diğer illerdekj örgütlenme çalışmalannın ise sürdüğü belirtildi. Perinçek'ten kampanya • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - îşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Pennçek, partisinin Çankaya flçe Orgütü'nün seçim kampanyasını başlattı. Çankaya Güzel Sanatlar Merkezi'nde düzenlenen törende konuşan Perinçek, partililere seçim kampanyası süresinde yapıîacak çahşmalar hakkında bilgi verdi. Perinçek, Kemal Derviş'in CHP ile birlikte hareket etme karannı da değerlendirerek, "Tayyip- Derviş-Baykal üçlüsü Mehmetçiğin kanını satma koalisyonunu oluşturacak. Ancak. bu üçlünün kafalannı duvara çarpacaklan belli olmuştur" dedi. İstifacılara • ANKARA (ANKA)- ANAP İstanbul Milletvekili Emre Kocaoğlu, partisinden istifa ederek yeniden milletvekıli olabilmek için başka partilere geçen milletvekillerini ağır bir dille eleştirerek, "Bunlarda sadakat değil, koltuk önemlidir. Kendilerini satılığa çıkarmaktan bile çekinmezler" dedi. Emnîyette atama • ANKARA (Cumfluriyet Bürosu) - Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Kriminal Laboratuvarlan Daire Başkanlığı'na Seyit Demirci atandı. îrfan Bayar'ın istifa ederek milletvekilliğine aday olması üzerine boşalan daire başkanlığına APK uzmanı Demirci getirildi. Demirci, uzun yıllar çahştığı Kriminal Laboratuvarlan Dairesi'nde başkan yardımcılığı görevinde de bulunmuştu. HADEP lideri Murat Bozlak: Bağmısız aday çıkarmıyoruz • Bozlak iddialann gerçeği yansıtmadığını, SP'yle de şu ana kadar bir pazarlık yapmadıklannı bildirdi. FIRATKOZOK ANKARA - HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak, "HADEP bağımsız adaylarla grup kuracak kadar miDetveküini TBMM'ye sokacak" senaryolannın doğruyu yansıtmadığını söyledi. Bozlak, "HADEP olarak secime gireceğiz'' dedi. Bozlak, seçim listelerinin tüm demokrat, ilerici, sosyalist insanlara açık olduğunu anlahrken "ÖDP ve SHP de buna dahiT diyerek, ışbırliği mesajı verdi. Bozlak, tüm sol partilerle görüşebileceklerini belirtirken, "Ancak televizyonlardan birieşme konusunda umutsuz oiduldannı soyleyenlerle işimiz oknaz" sözleriyle YTP Genel Başkanı İsmail Cem'i hedef aldı. HADEP Genel Başkanı Bozlak, partisiyle ilgili son gelişmeleri Cumhuriyete değerlendirdi. Bozlak ana başlıklanyla şu görüşleri bildirdi: - Bağunsc aday göstermeyeceğiz: Partimizin bağımsız aday çıkarması mümkün değil. HADEP adı alnnda seçime gireceğiz. Türkiye'deki demokrasi güçleri, sosyal demokratlar, sosyalistJerle, hallamızla, seçim listelerini ortaklaşa kullanmaya hazınz, isteyen gelir. ÖDP için de SHP için de bu geçerli. Tüm partilerle görüş alışverişlerine hazınz. Ancak televizyonlardan bu işin olmayacağını söyleyenlerin peşinden koşmayız. - SP ile ittifakı görüşmedik; SP'nin Güneydoğu'da HADEP'e, HADEP'in de Batı'da SP'ye öncelik tanıması gibi bir pazarlık söz konusu değil. Böyle bir şey olmuş olsaydı benim bilgimin olması gerekırdi. - CHP'nin derdi sadece parlamentoya girmek: Güçlü iktidan esas alan \e sorunlara çözüm getirecek bir gücün oluşmasını hedefleyen bir sol birlik düşünülüyorsa CHP'nin rolü önemli olacaktır. DSP zaten bitrniş bir partidir. CHP güçlü bir sol birlik yaratma düşüncesine sahip değil. Dışandan izlediğimiz kadanyla CHP yönetimine hâkim olan düşünce iktidar değil, - Kapatma davası bu yıl sonuçlanmaz: Anayasa Mahkemesı'ndeki davada raportör, raporunu hazırlıyor. Seçimden önce karara bağlanacak durumda değil. - AKP birinci olamaz, YTP barajı aşamaz: Seçime hayli zaman var, bu süreç içerisinde ben önemli değişikliklerin olacağı düşüncesindeyim. AKP her ne kadar birinci parti olarak gözüküyorsa da Türkiye'nin önünü açacak, özgürlükçü bir parti olmadığının seçim tarihine kadar kamuoyu tarafindan anlaşılacağı inancındayım. AKP'nin birinci parti olacağı inancını taşımıyorum. YTP bugünkü görünümünü devam ettirirse parlamentoya giremeyeceği düşüncesindeyim. BozlalcBizHADEPotarak seçime gireceğiz. ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART GükJİZ TT sokak 4 BU UâRBK&T MHP'ye milletvekili aday adayı olarak 1200 kişi başvurdu Türkeş'in torunu aday oldu EMİNE KAPLAN ANKARA - MHP'ye milletve- kili aday adayı olarak 1200 kişi baş- vururken, AlparslanTürkeş'in to- runu Onurhan Homriş MHP'den aday oldu. Türkeş'in kurmaylan- na MHP kapılan açıhrken, Rıza Müftüoğhı, Sahh Gökçe ve Tün- cay Şekercioğlu gibi isimler aday- lık için başvurdu. Ab- dullah Çath' nın kardeşi Zeld Çath ile savcı Do- ğan Oz'ün katili tbra- hinı Çiftçi, genel mer- kezde nabız yokladı, an- cak aday olmadı. MHP'nin türbanlı aday- lan arasmda yer alan Aysel Knrt Meclis çalışmalannda başını aç- mayacağmı söyledi. MHP'ye aday adayhğı başvuru- lan önceki gün sona erdi. 1200 ki- şi MHP'den aday olabilmek için başvururken, 150 kişi ile îstanbul birinci; 73 başvuru ile Ankara ikin- ci; 56 başvuru ile de Mersin üçün- cü sırada yer aldı. Adayların 50'si kadın, 71 'i hukukçu, 6O'ı bürokrat. 32'si ekonomist, 20'si sanayici, 7'si de sendika yöneticilerinden oluş- tu. Adaylar arasında MHP lideri Devlet Bahçeh'nin damşmam De- niz Böhikbaşi- Kınkkale Valisi Be- hiç ÇeHk, eski Başbakan Ferit Me- len'in oğlu Mithat Melen, eski BDDK üyesi Kemal Çevik, eski Devlet Bakanı NamıkKemalZey- bek, eski rektörlerden Mümtaz • Abdullah Çath'nın kardeşi Zeki Çath ile savcı Doğan Öz'ün katili îbrahim Çiftçi genel merkezde nabız yokladı, ancak aday olraadı. Topbaş ve Osman Çakır yer aldı. Alparslan Tüıkeş 'in damadı Ha- mit Homriş"in oğlu Onurhan Hom- riş de MHP'den adayadayı olda Ha- mit Homriş, 1995 seçimlerinde MHP'den aday olmasına karşın parti içindeki "hanedan tartışma- lan nedeniyle adaylıktan çekilmek zorunda kahnıştı. Türkeş dönemindeki parti yöne- ticileri ve milletvekillerine de MHP kapılan açıldı. Rıza Müftüoğlu, Salih Gökçe, Tuncay Şekercioğlu, Servet Turgut Yaşar Erbaz, Mus- tafa Dağcı ve Osman Sevimli, MHP'den aday adayı oldu. Abdullah Çath'nın kardeşi Zeki Çath ile Îbrahim Çiftçi, adaylık başvurusu döneminde MHP Ge- nel Merkezi'ne gelerek nabız yok- ladılar, ancak aday olmadılar. 1979 yıhnda savcı Doğan Öz'ü öldürdüğü gerek- çesiyle idam cezasma çarpnnlan Çiftçi, Tür- keş'in ölümünün ardın- dan yapılan MHP kong- resinde genel başkanh- ğa aday olmuş, ancak MHP lideri Devlet BahçeB ye des- tek vererek adayhktan çekümişti. Bir süre önce siyaseti bu-akaca- ğını açıklayan TBMM Başkanı Omerlzgi, yeniden milletvekilli- ğine adaylığını koydu. MHP Ge- nel Başkan Yardımcısı Süleyman Servet Sazak dışmdaki bütün mil- letvekilleri adaylık baş%aırusunu yaparken, Sazak'ın siyaseti bırak- mayı düşündüğü kaydedildi. IRMIKIAYDIN ENGtN [email protected] O büyük depremın yıldönü- mü üstüne birşeyleryazacak- sanız, gazetecilik mesleğinin gereği, bir gün önceden ya- pacaksınız. 16Ağustosgünü, 17 Ağustos depremi üstüne düşündüklerinizı, yargılannızı, izlenimlerinizi, anılarınızı yaza- caksınız ki yıldönümünde ya- yımlansın, okurun önüne kon- sun. Bunu bilerek yapmadım. Yi- tirdiğiniz birinin ölüm yıldönü- münde onu anmaya, o günkü duygularınızı bir kez daha ya- şamaya niyetlenip bunu bir gün önceden yapmak gibi "ya- pay" bir yola sapmayı içim çek- medi. Sanırım 17 Ağustos 1999 günü, sabaha karşı dipten ge- len o ölümcül darbenin ardın- dan deprem bölgesine ilk ko- şan ve bölgede en çok kalan gazetectlerden biriyim. Oört hafta boyunca ilk günler ölüm, sonraki günler ölü kokan dep- rem bölgesinde dört döndüm. Yeryüzünün dört bir yanından kopup gelmiş. hünerli, bilgili, alabildiğine soğukkanlı ve ala- Adapazan'nda Bir Ahşap Konak bildiğine duyarlı kurtarma ekip- leriyle birlikte pek çok kurtar- ma operasyonunu başından sonuna kadar izledim. Soluk- lanmızı ve umutlanmızı son ana kadardin tutarak yerin attından bir kişinin daha yaşama dön- dürülmesini bekledik. Kimi kez sevinç çığlıklanna kanşan se- vinç gözyaşlarını gazeteye, radyoya kendi gözlerim de ıs- lakken aktardım; kimi kez gün- ışığına cansız çıkanlmış bir be- denin kefene sarılıp sessizce götürülüşüne tanıklık ettim. Zor günlerdi... ••• Tam üç yıl önce bugündü (size göre dündü). Zamanın ister istemez aşın- dıncı etkisiyle canlılığını yitirmiş izlenimler, anılar arasında, ûç yıl öncesi üstüne bir yazıya oturunca -biraz da şaşarak- ayırdına vardım: Üç yıl önceyi anımsadığım- da gözümün önüne gelen ilk görüntü, neAdapazarı'ndaki Kızılay yemek kazanının önün- deki kuyrukta itilip kakılan, bacağı kirli ve kanlı bir çaput- la bağlanmış, 8-9 yaşlarında- ki o sanşın, sessiz ve yapayal- nız oğlan çocuğu; ne Gölcük girişinde Petrol Ofisi istasyo- nunun yanındaki çok katlı be- tonarme binanın yıkıntısı altın- dan Avusturya ekibinin canlı çıkardığı gencecik kızın gü- nışığından kamaşıp kırpışan güzelim kara gözleri; ne Ya- lova'da bir gece yarısı, çadı- nnın önünde, hiç konuşmadan ve hiç uyuyamadan, gün ışı- yana kadar üst üste cigara iç- tiğimiz o sessizce ağlayan ba- ba... Hayır... Üç yıl önceki o dehşet gün- lerihâen bugüne taşıdığım en başat, en baskın görüntü bir ah- şap konaktır... Adapazan'nda, bitişik dü- zen sıralanan sekiz, dokuz kat- lı, altları dükkân, üstlerı konut beton silolann ilk üç katlarının toprağın dibine gömüldüğü, birbiri üstüne devrilmiş karton kutuları andıran bina yıkıntıla- rının sıralandığı Çark Cadde- si'ni sabaha karşı, ölümcül bir sessizlikte, boydan boya, ür- pererek, ürkerek ve ağlama- maya çalışarak tek başıma yü- rümüştüm. Caddenin bittiği yerden birkaç adım ötede, yı- kıntılar arasında bir ahşap ko- nak, bir "yaşam muştusu" gi- bi karşıma dikildi. Kalakaldım. Haritadan sılinmiş bircadde (Çark Caddesi), sağlam tek bir binanın kalmadığı birkavşakve o ahşap konak. Ahşabın tadını çıkaran us- taların ürettiği iki katlı, zarif, alımlı, yaşlı ama bakımlı bir ko- nak. Sapasağlam. Dimdik. Önün- den geçen fay'a meydan oku- muş ve fay onu altedememiş. Pencerelerinin camları bile kı- nlmamış, depremden önce na- sılsa, sonra da öyle kalmayı kolayca başarmış bir mimariık anıtı!.. Bahçesinde yaşlıca bir adam, Çark Caddesi yönüne kederie bakıyordu. Mesleğimi anımsayıp adamla konuştum: - Deprem anında neredey- diniz? - Burda, evimde. - Depremi duymadınız mı? - Duyulmaz mı? Zangırzan- gırsarsıldık, titredik... - Ya ev? - Yerle birlikte o da salıncak gibi sallandı. Yerin sallanması durunca, evin sallanması da durdu. Hepsi bu... ••• Aradan üç yıl geçti. Anılar silikleşti; acılar ister istemez azaldı; dehşet duygusu zayıf- ladı. Geriye bakıyorum. O deh- şet günlerini dolaysız yaşamış biri olarak bendeki en baskın, en başat anı Adapazarı'ndaki o ahşap konak... O iki katlı (sadece iki katlı) ah- şap konağın "17 Ağustos ders- ferf'nin en iyisi ve en önemlisi olduğunu sanıyorum... POLTIİKA GÜ1NLÜGÜ HtKMET ÇETtNKAYA Üç Kırmızı Güvercin... Karşı kıyılardan batıyordu güneş; türküler bir zaman dönüşümü içindeydi; sevgıyle, aşkla doldurulmuş yü- rekler yaşama sevinciyte çarpıyordu... Yıldızlar nasıl akar ırmaklan seyrederken, nasıl büyür tutkular geceyansı sürgünlerinde, zeytin ağaç- lan nasıl uyur iyonya eteklerinde, bilir misiniz? Bir sevgı geçıdinde var olmak, tutsaklığın kumaşını dokumak, kurumuş gözJerde dağ yollannda yurü- mek neyin habercisidır, anlatır mısınız? Ağustos yağmuru altındayım!.. Çocuklar Harem Iskelesi'nde arabalı vapuru beklı- yor... Bir süre onlara bakıyorum... Hüzünlü gözlerinde çocukluğumu yakalıyorum!.. Uzun bir yürüyüşteyım sankı!.. Sığ sulardayım, aydınlıksızım, kan ısısındayım!.. Yorgo Seferis'in doğduğu topraklarda ruhlanmızın yolculuğuna çıkıp, Asya'nın derinliklenne gömülen kah- ramanlan aramaktan yorulmuştum!.. Kırık dökük duşünceleri çürüyen teknelerde bırak- mış, anlaşılmaz dillerden konuşmaya başlamıştım... Kuğulann yaraladığı yabancıydım artık!.. Bir türku duydum o sırada beni kendime getiren: "Nıce burunlar geçtik nıce adalarj denız bir başka denize kanşıyorduj martılan, ayı, balıklan başka." Harem Iskelesı'ndeydim, Kızkulesi'ne bakıyordum, yağmur altında ıslanıyordum!.. Boğaz'ın mavi sularında İyonya yı gödıyordum!.. Aşkın ve denızın yapttlarıydı yaşamın bir dilımı de!.. Özlemdı yeşil dallann rüzgârla konuştuğu hınzır bakışlann kabul gördüğu saatleıi.. Ağlamaktı güçlü adımlar, sınırsız istek, uyanık sev- gi, öğle güneşinde olgunlaşan düşler!.. Öç tanrıçaları ıslık çalmaya başladıklan zaman, cins- leri kanşmış yılanlarla engereklerı ben gördum!.. Sunaklar yıkılmış, dostlar unutulmuş, limon yaprak- lançamur içindeydi!.. Sanki kadere inanmış gibıydim: "Işıkta üç kırmızı güvercın alın yazımızı çiziyoriar, renkleriyte, davranışlanyla sevdiğimiz kişilerin." • • • Ağustos yağmuru altındayım!.. Çocuklar Harem Iskelesi'nde arabalı vapuru bek- liyor... Bir süre onlara bakıyorum... Hüzunlü gözlerinde çocukluğumu yakalıyorum!.. Ayak seslerinin ardından yayılan sessizlik beni Ur- la'ya taşıyor, Bozcaada'da Rum meyhanelerinde do- laştınyor!.. Yıldızlar kayboluyor bırden!.. Tasos Spiropulos un güneş yurdundayım, Şükran Kurdakul un hiç yaşanmamış gunlerindeyim sanki... "Karşı kıyılan aradım bir sabah vakti Selanık kordonunda rüzgârlar ıçerken, Takıldım martılarla gemılerin peşine Şimdiden özlemeye başladım memleketi." Gece dallann arasında ılık bir imbat fısıldıyor!.. Çocukluğumdakı o çınar ağacı yüreğımdeki sevin- ci kuşatıyoıt. "Yurdu yok ki güneşin. Kaldırdım ben de sınırian. Ağaçlann çiçeklerin ilkyaz kuşlannın yurdu yok ki. Kaldırdım ben de sımrian." Kapı çalıyor ansızın!.. Yaşamın aynlık saatlerı bitiyor!.. Bir kadın degişen mevsimlerin içinden çıkıp geli- yor... Artık gözyaşlan yüzlerde kurumuştuıi.. Anılar tek tek bir yerlere yazılmıştır... Acının tüm tarıhi bir ıhlamur yaprağına kazınmıştır... Çiçeğe durmuş ağaçlar, denizin üzerine çöken sis... Söyleyin nereye saklandı benim çocukluğum? Özlemlerim, hüzünlenm, tutkulanm... Dumanlar içinde mavi olmayı unutan gökyüzü, pa- çavralar giyinmiş sığınb bulutlar, son aşkımla tutu- şacaksınız butün!.. • • • Mayakovski'yi tanıyacaksınız kan tüten yaralann en derininde; hayat fırtınalannın dalgalannda, kasatu- ra bıçaklan gibi yağmurlu günlerde!.. Ağlayacaksınız!.. Çünkü hem çocukluk, hem de gençlik yıllanmı çal- dınız, kalemlerimi, silgılenmı, defterlenmi alıp götürdü- nüz!.. Beni değil, hepimizi yok etmeye çalıştınız... Artık dinlemiyorum o masallan. o kandırmacalan!.. Anladım kı siz sevgisızsıniz!.. Korkaksınız!.. Alçaksınız!.. Aşksız yaşıyorsunuz! Kendi mideniz için çocuklan aç bıraktınız!.. Ağustos yağmuru altındayım!.. Çocuklar bana, ben çocuklara bakıyorum Harem Is- kelesi'nde... Denizin dalgalan ıskeleye vuruyor!.. Içimden bütün çocuklann gözlerini mavıye boya- mak geçiyor!.. hikmet.cetinkaya(g cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98 Hikmet ÇETİNKAYA kadınlaryağmurvekuşlar u n i i i . i v ı n cıL Tel: 0212-512 42 19 Faks: 512 II
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle