23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 BeMronık posta: dsnizsomecjmihuriyetcom.tr Tel: 0.212,512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Çiller, merkez sağı Kırat'a çağırmış... "Hepsibirden sırtına binemeyeceğine aöre atı arabava baâlavacaklar!" Gırgır Vaziyete -Yüksek Yerilim Hattı" ile katkıda bulunan arkadaşımız Erdinç Utku, "Haberiniz olmadığı halde başka bir gazetede köşe yazarı olduğunuzu ve daha önce yayımlanmış bir kitabınızdan yazılarla bu köşenin sürdürüldüğünü öğrenseniz siz ne yapardınız" diyor. Erdinç'in sorusuna yanıt vermek kolay değil... Çûnkü olmayacak gibi görünen bu olay Erdinç'in başına gelmiş... Gırgır dergisi, "Akıntıya Kürek Çekmek" kitabını alıp, aynı adla Erdinç'e köşe açmış ve krtaptaki aforizmalan yayımlamaya başlamış... Erdinç Utku şimdi Gırgır yöneticilerinden başka bir sorunun yanıtını anyor: "AB'ye giriş sürecinde uyum yasalarını gündemde tutan medyamızın aynaya bakıp uyuma önce kendinden başlaması ve meslek ahlakının yazılı olmayan genel kurallannı uygulaması gerekmez mi?" Y aşları 18'le 30 arasında değişen gençler, in- temetortamında "Halk Hareketi 2002" gru- bunu oluşturmuş... Içlerinden bazılannın bu ı 1 seçimde ilk kez oy kullanacağını söylüyor- lar... Grup üyeleri sandık başına gidip oy kullanacak- lar ama, hiçbir partiye oy vermeyecekler... Niye? Bu tepki neden? "Bizler, 3 Kasım'da yapılacak seçıme girecek 23 partiye asla inanmıyoruz, asla güvenmiyoruz! Anne ve babalanmızı bir ömür boyu aldatıp kandıranlarla, yeni olduklan söylentisiyle bizi daha da yoksullaştır- maktan başka hiçbir şey yapmayacakları belli olan- lardan artık sıkıldık! Ülkenin binlerce sorunu karşısın- da en ufak ciddi bir çözümü olmayan, ister solda, is- ter sağda, ister yönü karışık, ister yönsüz olsun hiç- bir partiye oy yok!" Gençlerin, partilere inanmamakta, güvenmemek- te; yeni diye ortaya çıkanlardan bile hemen sıkılmak- ta haksız olduğunu söyleyebilir misiniz? Gençler Gençler konuşuyor: "Bu ülkenin çağdaş-uygar bir yannı olmasına öz- lem duyan, Mustafa Kemal aydınlığından aldığı ışı- ğı 21. yüzyıla taşımasını bilmiş her Türk vatandaşını da 3 Kasım'da hiçbir partiye oy vermemeye çağırı- yoruz... Gelin 3 Kasım'da sandık başına gidıp ya boş oy kullanalım ya da geçersiz oy atahm... Bunu yapalım ki, geçersiz oylarımız, en fazla oy alan partiyi bile geçsin... Geçsin ki, bizi, yani halkı önemsemeyen, adam ye- rine koymayanlar ağır bir tokat yiyip siyaset sahne- sinden çekilsinler artık... IMF emirlerini uygulayıp bizleri daha da fakirleştir- mekten başka ellerinden bir şey gelmeyenler, Apo üzerinden hâlâ oy kapmaya çalışan ırkçılar, çağın ge- risinde kalmış mıllıyetçiler, insandan yana politikala- n olmayan liberaller, değişmedim gelıştim diyen üs- tü örülü gericiler, birtürlü ınatçılıktan vazgeçmeyip bir araya gelemeyen, ülkeyi eriten sosyal demokratlar, medya gücüyle siyasete soyunanlar, zamanında bir- biıierini aklayıp ülkeyi perişan eden merkez sağcılar, çoktan mezara girmiş demokratik solcular, en ufak yeni bir tavrı olmayan ve ülkeyi IMF'ye esir edecek olan yeni Türkiyeciler, günlerdır ülkeyi meşgul eden kararsız, şaşkın bakanlar, bu ülkeye hiçbirınizden ha- yır gelmeyeceği kesin... O halde biz de hepinize 'hayır' diyoruz... Ayrım yapmadan seçıme girecek 23 partiye de 'oy yok' dıyerek sesimizi sonuna dek yükseltiyoruz. Aydınlık bir geleceğe özlem duyan herkesi 'Halk Hareketi 2002'ye destek vermeye çağınyoruz; hiç kimseyeoy yok!" Gençlerin tepkisine gülüp geçebilirsiniz... Ama haksız olduklarını söyleyebilir misiniz? SESSİZSEDASIZ(I) Yüksek Yerilim Hatt erdincutku" yahoo.com TROYKA dağıldı: Bir ipte 3 cambaz oynamaz! Cehennemin kapısındaki onumcek ağı öykuyü Ayşegül Tokattı gönderdi... Hayatı boyunca hep kötülük işleyen bir adam günün birinde öldü... Adamı doğrudan cehenneme gön- derdiler. Gunahkâr adamı cehennemin kapısında bir melek karşıladı: "Hayatta iken tek bir gün bile birisi- ne iyilik yaptı ısen buraya girmeyecek- sin." Gunahkâr adam uzun süre düşün- dükten sonra, bir keresinde ormanda gördüğü örümcegi hatırladı. Balta girmemiş ormanda yürürken önüne bir örümcek ağı çıkmıştı. Adam ağı bozmamak ve örümcegi ezmemek için o gün yolunu değiştirmişti. Heyecan içinde o günü meleğe an- lattı. Melek adama gülümsedi ve ardın- dan elini şıklattı. Gökten bir örümcek ağı in- ( mişti. Adam bu ağa tutunarak cen- nete girebilecekti. Adam neşe içinde ağa tırmanırken cehennemden bazıları da bu ağa tutu- narak cennete gitmeye çalıştılar. Ama adam ağın o kadar çok insanı taşımayacağından korkarak onlan it- meye başladı. Tam o sırada ağ gerçekten koptu ve diğerieri ile birlikte adam da cehenne- me düştü. "Yazık" dedi melek, "Bencilliğin, ha- yatında işlediğin tek iyiliği de kötülüğe döndürdü. O insanlara şefkat göstere- bilseydin, ağın herkesi taşıyabileceği- ni degörecektin." ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ AB'de 'uyumlu birliktelik' için; Anadohı Kriterleri Bir süredir dostlar arasında konuşuyoruz... Tarihi Kentier Birliği'nin değişik Anadohı kentlerindeki buluşmalan sıra- sındagelişti... Şimdi akşam sof- ralannda "demleniyor"... Biz, bir yandan "Kopenhag Kriterleri"ni benimserken, bu "uyumun" diğer AB ülkelerine de yararlı olması için, kendi ta- rihimızden gelen "Anadohı Kri- terlerTni de onJann kabul et- mesini öneremez miyiz?.. Öyle ya! Eninde sonunda ar- nk "beraber" yaşayacaksak, biz nasıl "*onlarda olan" erdemleri ediniyorsak, onlar da "kendfle- rüıde ohnayan" bize has kimi erdemlenmizi kabul etmeliler... Böylece şu AB denen "bir- fik", hani o çok kaygı duyulan "flhak" gibi değil, "anca bera- ber. kanca beraber" bir ortak yaşama kultürüyle de gerçekle- şebılır..: Keşke 'öncû' olsaydık Peki bu "Anadohı Kriterleri" nedir'.. Yanıtına geçmeden önce, AB'nin "karasevdan- lan" için olası bir yan- lış ıriamayı baştan en- geleyelim... Kcpenhag Kriterle- n, elbette ki AB olsa da olmasa da yıllar ön- cedeı yaşama geçirme- miı gereken "cağdaşuygar- hk" Jkeleridir... "Bağun- sızkfc Savaşryla" kurul- muş 3İr Cumhuriyet'in harg yurttaşı ve aydını "hakarave özgûrtüklerehayır" diyehlir 0 .. Di.enler de zaten ya "faşist" kafaİ olduklanndan ya "şeriat" dûreıi istediklerinden ya da "enjeryaHzmin" sayısız darbe- ler. v savaşlan ile tezgâhladığı "sâmrgecflüde" olan çıkarbir- lileeı için bu insan erdemleri- necffşıdırlar... Bınlan bir kenara bırakırsak, "Aojdohı hümanizmasınm" düoiıce ve yaratıcılık birikim- lerye, "Cumhuriyet Devri- mTrın ulusal ve evrensel de- ğeieine baktığımızda, Kopen- ha| Iriterleri'nin keşke "Anka- rakiterieri" olmasına da ön- cüüiedebilseydik... Vı;ak, ne yapalım ki 195(lerden sonra ülkeyi yöne- terle. bizi bu "ayncahğıınız- daıı* da uzaklaştırdılar... 19!Clerden itibaren Cumhuri- ye^ıoırarken neyi hedeflediy- sek;«mdi karşımıza ne yazık ki •jöflkeleri" olarak çıkıyor... Otkyaşamilkeleri Ivt... Bu nedenlerle amacı- mr Bİa Kopenhag'ı yıpratmak deçi tam tersine kendi "tarih- sel bedeflerinüzle" birleştirmek olduğuna göre Anadolu Kriter- lerimizi de işte bu olgunhık içinde saptayabiliriz... Türkiye AB'ye katıldığında, "Avnıpahlar" da artık nasü dav- ranmalılar?.. "Bizden" neleri almalılar?.. Akşam sofralarında ilk aklı- mıza gelen elbette ki "ikram kültürümüz"... örneğin her Av- rupalı (rnlhassa Almanlar) her gün en az bir kez bir tanıdığına "ikramda" bulunmalı... Arada sırada bile olsa "hesabı" öde- meli; hem de bunun için gere- kirse kavga bile etmeli... Yine her Avrupalı, hastalanan komşusu için doktora haber ver- mekle yetinmeyip, hemen bir "çorba" pişirip sıcak sıcak gö- türmeli... Komşuda cenaze var- sa, mezarlık işlerini yash ve üz- gün insanlara bırakmadan ken- disi üstlenmeli... Avrupalılar da küskün olduk- lan yakınlanyla "bajTamlar- da" banşmalılar; durumu iyi olmayan ailelerin düğünlerinde "takdanyla" geline ve damada destek olmalılar; "ma- hallenin detisini" n- marhaneye gönderme- den, ortak sevgiyle bak- malılar... Bizedegerek, onlarada Anadolu Kriterleri için işte böylesi "cid- di" sosyolojik ana- lizler yaparken, Ta- rihi Kentier Birliği üyesi bir belediye başkam da dediki: "-Para bulama\mca. banka- da senet kırdınp kişlsel borçlan- mavia işçilerin maaşlannı öde- yen türden bir belediye başkan- kğı da diğer ülkelerde olmat-" Çok gezenlerimizden biri, sö- ze şöyle kanştı: "-KlozerJerine de taharet mushığu koysunkr, biz de rahat edeüm, onlar da_" îçişleri Bakanlığı'ndan bir dostumuz ise bizim de terketti- ğimiz bir "asayiş geleneğhnizi" anımsattı: "-Mahafle bekçiKğine geri dö- neüm,AB'ye de önerelim_. Asa- vişindekentkülfürü>1esağlana- cağını öğretetim-." Ahşverişi "raflarla" değil, "insanlarla" yapmayı se\en ar- kadaşımızın kriteri de şöyleydi: "-Süpermarketier yerine semt ve kent pazaıianmızın gü- zelliğiııi birlikte yaşatahınJ' Anadolu Kriterleri'ni sizler- den gelecek katkılarla da zen- ginleştirmek için, ÇED Köşesi, faks ve e-postalannızı gözlü- yor... Oekinciı" cumhuriyet.com.tr. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakuı turk.net ÇİZGtLÎK KÂMİL MASARACI HARBİ SEMİHPOROY semihporoy(Q yahoo.com TARİHTE BUGÜN ML \ITAZ ARIKA\ 18 Ağustos IASB-1 UMUMIYE.. 1S17'DE 8UGÜM, "İAŞE-İ UMUMİYE BESLENME') KARARNAMESİ OHAYLAHMtŞTl. t. DUNYA SAl/AÇ{ 8AŞLAMADAN ÖMC£ 'Ş V4MBUL 'UN EKM£KLİK UM RUSYA, KOtAAHYA, ASO SATTM ACfMYOetHJ. ANCAK, SAt/AŞ PATtA- YtP BOĞAZLAIS. KAPANtNCA, 8UMA OLAHAK KALMAMlŞrt. BÜyÜK S/'ff EXM£K SttCtNTt- £1 IÇİNP£Kİ İSTAUBUL İÇİM KOMiSYONLAR. KUKULUP, ACİL Ö 8AŞL4UM/ŞT/. BAZt Ş , PUZUM AĞlRLAŞtNCA, "İAÇE-İ YB K/l&4£MMESİ"Yt-E, SÖZ KONU- SU &ÖGEV ORDUYA \/£G(LMİÇ.T7HH/l. Alff- \/£gtŞİ HARBİYE MEZd/SErı'A/£ erG/IKUM/fr/ YALVAÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN — Dosya No: 1996 396-2001'383 E.K. Davacı Yusuf Ali Külahçı ve Nimet Kayışçı vekili tarafından gaiplik davasında venlen karar gereğınce; Mahkememızce yapılan yargılâma sonucunda Yalvaç ılçesi Kozluça\ kasabası nüfusuna kayıtlı bulunan Bayram ve Anakız oğlu, 08.02.1958 doğumlu Bekir Kiilahçı'dan uzun zamandan ben haber alınamadığından ve ölümü de olası görüldüğünden MK'nın 34. maddesi gereğince Bekır Külahçı'nın gaipliğine karar verilmiş olup: Karann gazete ilanından 15 gün sonra kesinleşeceği ve karar teblıği yerine kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basm: 50592 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Hızla Gelen Ölümler O pazartesi sabahı bir arkadaşının ölümünü haber vermek üzere odasına girdiğinde torunu- nun henüz uyanmadığını görünce bir an ne ya- pacağını bilememişti anneannesi... Bir müjde ya da güzel bir haber verecek olsa, yanaklarını ok- şayarak, öperek uyandırabilirdi on beş yaşında- ki kızı... Odadan yavaşça çıktı, bir koltuğa oturup ne yapacağını düşünmeye koyuldu... Eve gelen telefonlann ardı arkası kesilmiyordu. Arkadaşla- nnın ölümünü duyan çocuklar birbirlerini anyor- lar, acı haberi iletiyorlardı... Bu, aynı hafta içinde ölümle sonuçlanan ikinci kazaydı llıca'da... llkin- de kurban on artı yaşında motosiklet meraklısı bir çocuktu... Ikincisinde ise yirmi yaşındaki hız tut- kunu birdelikanlı, kullandığı arabanın direksiyo- nuna egemen olamamış, bir ağaca çarparak hur- dahaş olan araçta hem kendisi hem de yanında oturan kendinden üç yaş küçük arkadaşı can ver- mişti... Bu kazalarda ölen iki çocuğun da arkadaşıydı kaldığımız akraba evinin kızı... Uyanıp da yine bir arkadaşını yitirdiğini öğrenince gözyaşlanna bo- ğulmuştu... Biraz sonra arkadaşlan gelmişler, hep birlikte "ölü evi"ne gitmişlerdi... • • • Tatilimizin son günü tanık olduğumuz bu dra- mı izlerken, bu ölümlerin nedenlerini düşünmüş- tüm... O çocuklan ölüme götüren gemleyemedik- leri hız tutkulanydı... Büyük kentlerin asfaltlann- da motosikletleriyle, otomobilleriyle gece yanş- lanna tutuşan birçok yaşrtları gibi onlarda "hız"ı özgürleşme sanmak yanılgısına düşerek koş- muşlardı acı sonlarına... ölümle sonuçlanan bu tür kazalarda pek sık rastlandığı gibi onlar da en yeni, en hızlı "araçlar"a, "aygıtlar"a, "teknoloji- ler"e sahip olmayı "zenginlik" sayan varsıl aile- lerin çocuklarıydılar... Bir an altındaki son model BMW otomobiliyle otoyollarda hız denemelerine girişen "Tom Miks" okuru, zenginsever eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal gelmişti gözlerimin önüne... Ülkenin sokak- larını, bulvarlarını, otoyollarını ölüm pistlerine çe- viren çılgınlığın en üst düzeydeki temsilcisiydi o... Okulluluk ortalaması 3.5 yıl olan bir toplumu yal- nızca araçla, makineyle, aygrtla, borç harç edini- len teknolojiyle ileriye götüreceğini, geliştireceği- ni sanan çarpık bir anlayışın simgesiydi... Bu anlayışın siyasal iktidarı ele geçirmesiyle birlikte birçok şey gibi o zamana kadar kör topal işleyen, fakat her şeye rağmen özünde ortak top- lumsal amaçlara erişmeyi hedefleyen eğitim sis- temimiz de altüst olmuş, okullaryarış atlan yetiş- tiren haralara dönüşmüştü. Yeni sistemde ögren- cilerin başarı yolu daha çok, daha iyi ezberleye- rek sınıf arkadaşlarını geride bırakmaktan, olabil- diğince çok yarışmacıyı kulvar dışına itmekten geçiyordu. Bu "ölüm kalım savaşı"nda öğrenci- ler arasında karşılıklı yardımlaşmanın, desteğin, dayanışmanın yeri yoktu. "Hızlı" olan kazanıyor- du yanşı... • • • "İyi yurttaşlık", "sosyal sorumluluk", "çevre kültürü", "insan değeri" nedir bilmeyen, tek be- cerileri daha hızlı olmak olan her yaştan diploma- lı cahillerin elinde modern teknolojiyle donatılmış otomobiller, motosikletler, cipler "kitle imha silah- lan"na dönüşüyordu. ölümle sonuçlanan trafik kazalarında yıllardır ilk sırada yer alan eğitimsiz kamyon sürücüleri de yerlerini artık lise, üniver- site mezunu hız tırtkunlanna bırakıyordu. Gazeteler her gün yeni "erken ölümler" duyu- ruyorlardı okurlanna. Gelen her ölüm geride ka- lanlan yasa boğuyordu. Amayaşamı "hızlı birya- rış" olarak gören insanlar bu ölümlerden ders al- mıyorlar, 18,19 yaşındaki çocuklannın altına ye- ni, hızlı otomobiller sürüyoriardı... Ürettiğinden çok tüketen bir toplumun aşağı- lık duygusuyla "malul" liberalizminin bedelini er- ken ölümlerle ödüyoriardı zavallı, hızlı çocuklar... (Faks:0212-723 84 97) (e-posta: dkavukcuoglu ı superonline.com B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLD4.NSAĞA: 1/ Atletin ya- nş sırasında attığı adım- lardan her bi- 3 ri... Büyük balıklan tut- makta kulla- nılan ucu iğ- neli kurşun. 2/ Niğde ve Nevşehir yö- relerinde yeri- şen, kaliteli bir şarap veren beyaz üzüm cinsi... Uzun omuz atkısı. 3/ Eski dilde yüz, çehre... Demir atmış bir geminin zincirinin su içinde- kibölümü. 4/"Erol- --": Ressamımız... Burun iltihabı. 5/ Dolmakalem. 6/Bo- livya'nın başkenri... Çelikçomak oyununa ve bu oyunda kullanılan degneğe verilen ad. 7/Gazian- tep'in bir ilçesi... "Bir gül açılmaz yüzün tek ver- se bin gülzâre — " (Fuzuli). 8/ Antalya'nın bir plajı... Tutsak. 9/Dağkeçisi... " — Halde Leman": Attilâ tlhan'ın romanı. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Civcivlikten çıkıp yenilebilecek duruma gehniş tavuk... " — Mansur": Sinema oyuncumuz. 2/Yü- maz Güne> r 'in bir fılmi... Asya'da bir göl. 3/ Ad- lan sıfat yapan bir yaptm eki... Akdeniz'de yaşa- yan bir balık. 4/ Bir işi yaptırabilme gücü... " - ^ sevdiği deriyi taştan taşa çalar" (Atasözü). 5/Yük- sek bir makama sunulan mektup ya da dilekçe. 6/ Hor görülen, aşağılanan... Mimarjıkta "sahm" an- lammda kullanılan sözcük. II Özerk... Tavlada "üç" sayısı. 8/Lokantalarda garson yamağı... Içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu. 9/Bez doku- ma tezgâhı... "Yalçın —": Bestecımiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle