Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
BeMronık posta: dsnizsomecjmihuriyetcom.tr Tel: 0.212,512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Çiller, merkez sağı Kırat'a
çağırmış...
"Hepsibirden sırtına
binemeyeceğine aöre atı
arabava baâlavacaklar!"
Gırgır
Vaziyete
-Yüksek Yerilim
Hattı" ile katkıda
bulunan arkadaşımız
Erdinç Utku, "Haberiniz
olmadığı halde başka
bir gazetede köşe
yazarı olduğunuzu ve
daha önce yayımlanmış
bir kitabınızdan
yazılarla bu köşenin
sürdürüldüğünü
öğrenseniz siz ne
yapardınız" diyor.
Erdinç'in sorusuna
yanıt vermek kolay
değil...
Çûnkü olmayacak
gibi görünen bu olay
Erdinç'in başına
gelmiş...
Gırgır dergisi, "Akıntıya
Kürek Çekmek" kitabını
alıp, aynı adla Erdinç'e
köşe açmış ve krtaptaki
aforizmalan
yayımlamaya
başlamış... Erdinç Utku
şimdi Gırgır
yöneticilerinden başka
bir sorunun yanıtını
anyor: "AB'ye giriş
sürecinde uyum
yasalarını gündemde
tutan medyamızın
aynaya bakıp uyuma
önce kendinden
başlaması ve meslek
ahlakının yazılı olmayan
genel kurallannı
uygulaması
gerekmez mi?"
Y
aşları 18'le 30 arasında değişen gençler, in-
temetortamında "Halk Hareketi 2002" gru-
bunu oluşturmuş... Içlerinden bazılannın bu
ı 1 seçimde ilk kez oy kullanacağını söylüyor-
lar... Grup üyeleri sandık başına gidip oy kullanacak-
lar ama, hiçbir partiye oy vermeyecekler... Niye? Bu
tepki neden?
"Bizler, 3 Kasım'da yapılacak seçıme girecek 23
partiye asla inanmıyoruz, asla güvenmiyoruz! Anne
ve babalanmızı bir ömür boyu aldatıp kandıranlarla,
yeni olduklan söylentisiyle bizi daha da yoksullaştır-
maktan başka hiçbir şey yapmayacakları belli olan-
lardan artık sıkıldık! Ülkenin binlerce sorunu karşısın-
da en ufak ciddi bir çözümü olmayan, ister solda, is-
ter sağda, ister yönü karışık, ister yönsüz olsun hiç-
bir partiye oy yok!"
Gençlerin, partilere inanmamakta, güvenmemek-
te; yeni diye ortaya çıkanlardan bile hemen sıkılmak-
ta haksız olduğunu söyleyebilir misiniz?
Gençler
Gençler konuşuyor:
"Bu ülkenin çağdaş-uygar bir yannı olmasına öz-
lem duyan, Mustafa Kemal aydınlığından aldığı ışı-
ğı 21. yüzyıla taşımasını bilmiş her Türk vatandaşını
da 3 Kasım'da hiçbir partiye oy vermemeye çağırı-
yoruz... Gelin 3 Kasım'da sandık başına gidıp ya boş
oy kullanalım ya da geçersiz oy atahm...
Bunu yapalım ki, geçersiz oylarımız, en fazla oy
alan partiyi bile geçsin...
Geçsin ki, bizi, yani halkı önemsemeyen, adam ye-
rine koymayanlar ağır bir tokat yiyip siyaset sahne-
sinden çekilsinler artık...
IMF emirlerini uygulayıp bizleri daha da fakirleştir-
mekten başka ellerinden bir şey gelmeyenler, Apo
üzerinden hâlâ oy kapmaya çalışan ırkçılar, çağın ge-
risinde kalmış mıllıyetçiler, insandan yana politikala-
n olmayan liberaller, değişmedim gelıştim diyen üs-
tü örülü gericiler, birtürlü ınatçılıktan vazgeçmeyip bir
araya gelemeyen, ülkeyi eriten sosyal demokratlar,
medya gücüyle siyasete soyunanlar, zamanında bir-
biıierini aklayıp ülkeyi perişan eden merkez sağcılar,
çoktan mezara girmiş demokratik solcular, en ufak
yeni bir tavrı olmayan ve ülkeyi IMF'ye esir edecek
olan yeni Türkiyeciler, günlerdır ülkeyi meşgul eden
kararsız, şaşkın bakanlar, bu ülkeye hiçbirınizden ha-
yır gelmeyeceği kesin...
O halde biz de hepinize 'hayır' diyoruz...
Ayrım yapmadan seçıme girecek 23 partiye de 'oy
yok' dıyerek sesimizi sonuna dek yükseltiyoruz.
Aydınlık bir geleceğe özlem duyan herkesi 'Halk
Hareketi 2002'ye destek vermeye çağınyoruz; hiç
kimseyeoy yok!"
Gençlerin tepkisine gülüp geçebilirsiniz...
Ama haksız olduklarını söyleyebilir misiniz?
SESSİZSEDASIZ(I)
Yüksek Yerilim Hatt
erdincutku" yahoo.com TROYKA dağıldı: Bir ipte 3 cambaz oynamaz!
Cehennemin kapısındaki onumcek ağı
öykuyü Ayşegül Tokattı gönderdi...
Hayatı boyunca hep kötülük işleyen
bir adam günün birinde öldü...
Adamı doğrudan cehenneme gön-
derdiler. Gunahkâr adamı cehennemin
kapısında bir melek karşıladı:
"Hayatta iken tek bir gün bile birisi-
ne iyilik yaptı ısen buraya girmeyecek-
sin."
Gunahkâr adam uzun süre düşün-
dükten sonra, bir keresinde ormanda
gördüğü örümcegi hatırladı.
Balta girmemiş ormanda yürürken
önüne bir örümcek ağı çıkmıştı. Adam
ağı bozmamak ve örümcegi ezmemek
için o gün yolunu değiştirmişti.
Heyecan içinde o günü meleğe an-
lattı.
Melek adama gülümsedi ve ardın-
dan elini şıklattı.
Gökten bir örümcek ağı in- (
mişti.
Adam bu ağa tutunarak cen-
nete girebilecekti.
Adam neşe içinde ağa tırmanırken
cehennemden bazıları da bu ağa tutu-
narak cennete gitmeye çalıştılar.
Ama adam ağın o kadar çok insanı
taşımayacağından korkarak onlan it-
meye başladı.
Tam o sırada ağ gerçekten koptu ve
diğerieri ile birlikte adam da cehenne-
me düştü.
"Yazık" dedi melek, "Bencilliğin, ha-
yatında işlediğin tek iyiliği de kötülüğe
döndürdü. O insanlara şefkat göstere-
bilseydin, ağın herkesi taşıyabileceği-
ni degörecektin."
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
AB'de 'uyumlu birliktelik' için;
Anadohı Kriterleri
Bir süredir dostlar arasında
konuşuyoruz... Tarihi Kentier
Birliği'nin değişik Anadohı
kentlerindeki buluşmalan sıra-
sındagelişti... Şimdi akşam sof-
ralannda "demleniyor"...
Biz, bir yandan "Kopenhag
Kriterleri"ni benimserken, bu
"uyumun" diğer AB ülkelerine
de yararlı olması için, kendi ta-
rihimızden gelen "Anadohı Kri-
terlerTni de onJann kabul et-
mesini öneremez miyiz?..
Öyle ya! Eninde sonunda ar-
nk "beraber" yaşayacaksak, biz
nasıl "*onlarda olan" erdemleri
ediniyorsak, onlar da "kendfle-
rüıde ohnayan" bize has kimi
erdemlenmizi kabul etmeliler...
Böylece şu AB denen "bir-
fik", hani o çok kaygı duyulan
"flhak" gibi değil, "anca bera-
ber. kanca beraber" bir ortak
yaşama kultürüyle de gerçekle-
şebılır..:
Keşke 'öncû' olsaydık
Peki bu "Anadohı Kriterleri"
nedir'..
Yanıtına geçmeden önce,
AB'nin "karasevdan-
lan" için olası bir yan-
lış ıriamayı baştan en-
geleyelim...
Kcpenhag Kriterle-
n, elbette ki AB olsa
da olmasa da yıllar ön-
cedeı yaşama geçirme-
miı gereken "cağdaşuygar-
hk" Jkeleridir... "Bağun-
sızkfc Savaşryla" kurul-
muş 3İr Cumhuriyet'in
harg yurttaşı ve aydını
"hakarave özgûrtüklerehayır"
diyehlir
0
..
Di.enler de zaten ya "faşist"
kafaİ olduklanndan ya "şeriat"
dûreıi istediklerinden ya da
"enjeryaHzmin" sayısız darbe-
ler. v savaşlan ile tezgâhladığı
"sâmrgecflüde" olan çıkarbir-
lileeı için bu insan erdemleri-
necffşıdırlar...
Bınlan bir kenara bırakırsak,
"Aojdohı hümanizmasınm"
düoiıce ve yaratıcılık birikim-
lerye, "Cumhuriyet Devri-
mTrın ulusal ve evrensel de-
ğeieine baktığımızda, Kopen-
ha| Iriterleri'nin keşke "Anka-
rakiterieri" olmasına da ön-
cüüiedebilseydik...
Vı;ak, ne yapalım ki
195(lerden sonra ülkeyi yöne-
terle. bizi bu "ayncahğıınız-
daıı* da uzaklaştırdılar...
19!Clerden itibaren Cumhuri-
ye^ıoırarken neyi hedeflediy-
sek;«mdi karşımıza ne yazık
ki •jöflkeleri" olarak çıkıyor...
Otkyaşamilkeleri
Ivt... Bu nedenlerle amacı-
mr Bİa Kopenhag'ı yıpratmak
deçi tam tersine kendi "tarih-
sel bedeflerinüzle" birleştirmek
olduğuna göre Anadolu Kriter-
lerimizi de işte bu olgunhık
içinde saptayabiliriz...
Türkiye AB'ye katıldığında,
"Avnıpahlar" da artık nasü dav-
ranmalılar?.. "Bizden" neleri
almalılar?..
Akşam sofralarında ilk aklı-
mıza gelen elbette ki "ikram
kültürümüz"... örneğin her Av-
rupalı (rnlhassa Almanlar) her
gün en az bir kez bir tanıdığına
"ikramda" bulunmalı... Arada
sırada bile olsa "hesabı" öde-
meli; hem de bunun için gere-
kirse kavga bile etmeli...
Yine her Avrupalı, hastalanan
komşusu için doktora haber ver-
mekle yetinmeyip, hemen bir
"çorba" pişirip sıcak sıcak gö-
türmeli... Komşuda cenaze var-
sa, mezarlık işlerini yash ve üz-
gün insanlara bırakmadan ken-
disi üstlenmeli...
Avrupalılar da küskün olduk-
lan yakınlanyla "bajTamlar-
da" banşmalılar; durumu iyi
olmayan ailelerin düğünlerinde
"takdanyla" geline ve damada
destek olmalılar; "ma-
hallenin detisini" n-
marhaneye gönderme-
den, ortak sevgiyle bak-
malılar...
Bizedegerek,
onlarada
Anadolu Kriterleri
için işte böylesi "cid-
di" sosyolojik ana-
lizler yaparken, Ta-
rihi Kentier Birliği
üyesi bir belediye başkam da
dediki:
"-Para bulama\mca. banka-
da senet kırdınp kişlsel borçlan-
mavia işçilerin maaşlannı öde-
yen türden bir belediye başkan-
kğı da diğer ülkelerde olmat-"
Çok gezenlerimizden biri, sö-
ze şöyle kanştı:
"-KlozerJerine de taharet
mushığu koysunkr, biz de rahat
edeüm, onlar da_"
îçişleri Bakanlığı'ndan bir
dostumuz ise bizim de terketti-
ğimiz bir "asayiş geleneğhnizi"
anımsattı:
"-Mahafle bekçiKğine geri dö-
neüm,AB'ye de önerelim_. Asa-
vişindekentkülfürü>1esağlana-
cağını öğretetim-."
Ahşverişi "raflarla" değil,
"insanlarla" yapmayı se\en ar-
kadaşımızın kriteri de şöyleydi:
"-Süpermarketier yerine
semt ve kent pazaıianmızın gü-
zelliğiııi birlikte yaşatahınJ'
Anadolu Kriterleri'ni sizler-
den gelecek katkılarla da zen-
ginleştirmek için, ÇED Köşesi,
faks ve e-postalannızı gözlü-
yor...
Oekinciı" cumhuriyet.com.tr.
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakuı turk.net
ÇİZGtLÎK KÂMİL MASARACI
HARBİ SEMİHPOROY semihporoy(Q yahoo.com
TARİHTE BUGÜN ML \ITAZ ARIKA\ 18 Ağustos
IASB-1 UMUMIYE..
1S17'DE 8UGÜM, "İAŞE-İ UMUMİYE
BESLENME') KARARNAMESİ OHAYLAHMtŞTl.
t. DUNYA SAl/AÇ{ 8AŞLAMADAN ÖMC£ 'Ş
V4MBUL 'UN EKM£KLİK UM
RUSYA, KOtAAHYA, ASO
SATTM ACfMYOetHJ. ANCAK, SAt/AŞ PATtA-
YtP BOĞAZLAIS. KAPANtNCA, 8UMA OLAHAK
KALMAMlŞrt. BÜyÜK S/'ff EXM£K SttCtNTt-
£1 IÇİNP£Kİ İSTAUBUL İÇİM
KOMiSYONLAR. KUKULUP, ACİL Ö
8AŞL4UM/ŞT/. BAZt Ş
, PUZUM AĞlRLAŞtNCA, "İAÇE-İ
YB K/l&4£MMESİ"Yt-E, SÖZ KONU-
SU &ÖGEV ORDUYA \/£G(LMİÇ.T7HH/l. Alff-
\/£gtŞİ HARBİYE MEZd/SErı'A/£ erG/IKUM/fr/
YALVAÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN —
Dosya No: 1996 396-2001'383 E.K.
Davacı Yusuf Ali Külahçı ve Nimet Kayışçı vekili tarafından gaiplik davasında venlen karar gereğınce;
Mahkememızce yapılan yargılâma sonucunda Yalvaç ılçesi Kozluça\ kasabası nüfusuna kayıtlı bulunan Bayram ve Anakız oğlu,
08.02.1958 doğumlu Bekir Kiilahçı'dan uzun zamandan ben haber alınamadığından ve ölümü de olası görüldüğünden MK'nın 34.
maddesi gereğince Bekır Külahçı'nın gaipliğine karar verilmiş olup:
Karann gazete ilanından 15 gün sonra kesinleşeceği ve karar teblıği yerine kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basm: 50592
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Hızla Gelen Ölümler
O pazartesi sabahı bir arkadaşının ölümünü
haber vermek üzere odasına girdiğinde torunu-
nun henüz uyanmadığını görünce bir an ne ya-
pacağını bilememişti anneannesi... Bir müjde ya
da güzel bir haber verecek olsa, yanaklarını ok-
şayarak, öperek uyandırabilirdi on beş yaşında-
ki kızı... Odadan yavaşça çıktı, bir koltuğa oturup
ne yapacağını düşünmeye koyuldu... Eve gelen
telefonlann ardı arkası kesilmiyordu. Arkadaşla-
nnın ölümünü duyan çocuklar birbirlerini anyor-
lar, acı haberi iletiyorlardı... Bu, aynı hafta içinde
ölümle sonuçlanan ikinci kazaydı llıca'da... llkin-
de kurban on artı yaşında motosiklet meraklısı bir
çocuktu... Ikincisinde ise yirmi yaşındaki hız tut-
kunu birdelikanlı, kullandığı arabanın direksiyo-
nuna egemen olamamış, bir ağaca çarparak hur-
dahaş olan araçta hem kendisi hem de yanında
oturan kendinden üç yaş küçük arkadaşı can ver-
mişti...
Bu kazalarda ölen iki çocuğun da arkadaşıydı
kaldığımız akraba evinin kızı... Uyanıp da yine bir
arkadaşını yitirdiğini öğrenince gözyaşlanna bo-
ğulmuştu... Biraz sonra arkadaşlan gelmişler, hep
birlikte "ölü evi"ne gitmişlerdi...
• • •
Tatilimizin son günü tanık olduğumuz bu dra-
mı izlerken, bu ölümlerin nedenlerini düşünmüş-
tüm... O çocuklan ölüme götüren gemleyemedik-
leri hız tutkulanydı... Büyük kentlerin asfaltlann-
da motosikletleriyle, otomobilleriyle gece yanş-
lanna tutuşan birçok yaşrtları gibi onlarda "hız"ı
özgürleşme sanmak yanılgısına düşerek koş-
muşlardı acı sonlarına... ölümle sonuçlanan bu
tür kazalarda pek sık rastlandığı gibi onlar da en
yeni, en hızlı "araçlar"a, "aygıtlar"a, "teknoloji-
ler"e sahip olmayı "zenginlik" sayan varsıl aile-
lerin çocuklarıydılar...
Bir an altındaki son model BMW otomobiliyle
otoyollarda hız denemelerine girişen "Tom Miks"
okuru, zenginsever eski Cumhurbaşkanı Turgut
Özal gelmişti gözlerimin önüne... Ülkenin sokak-
larını, bulvarlarını, otoyollarını ölüm pistlerine çe-
viren çılgınlığın en üst düzeydeki temsilcisiydi o...
Okulluluk ortalaması 3.5 yıl olan bir toplumu yal-
nızca araçla, makineyle, aygrtla, borç harç edini-
len teknolojiyle ileriye götüreceğini, geliştireceği-
ni sanan çarpık bir anlayışın simgesiydi...
Bu anlayışın siyasal iktidarı ele geçirmesiyle
birlikte birçok şey gibi o zamana kadar kör topal
işleyen, fakat her şeye rağmen özünde ortak top-
lumsal amaçlara erişmeyi hedefleyen eğitim sis-
temimiz de altüst olmuş, okullaryarış atlan yetiş-
tiren haralara dönüşmüştü. Yeni sistemde ögren-
cilerin başarı yolu daha çok, daha iyi ezberleye-
rek sınıf arkadaşlarını geride bırakmaktan, olabil-
diğince çok yarışmacıyı kulvar dışına itmekten
geçiyordu. Bu "ölüm kalım savaşı"nda öğrenci-
ler arasında karşılıklı yardımlaşmanın, desteğin,
dayanışmanın yeri yoktu. "Hızlı" olan kazanıyor-
du yanşı...
• • •
"İyi yurttaşlık", "sosyal sorumluluk", "çevre
kültürü", "insan değeri" nedir bilmeyen, tek be-
cerileri daha hızlı olmak olan her yaştan diploma-
lı cahillerin elinde modern teknolojiyle donatılmış
otomobiller, motosikletler, cipler "kitle imha silah-
lan"na dönüşüyordu. ölümle sonuçlanan trafik
kazalarında yıllardır ilk sırada yer alan eğitimsiz
kamyon sürücüleri de yerlerini artık lise, üniver-
site mezunu hız tırtkunlanna bırakıyordu.
Gazeteler her gün yeni "erken ölümler" duyu-
ruyorlardı okurlanna. Gelen her ölüm geride ka-
lanlan yasa boğuyordu. Amayaşamı "hızlı birya-
rış" olarak gören insanlar bu ölümlerden ders al-
mıyorlar, 18,19 yaşındaki çocuklannın altına ye-
ni, hızlı otomobiller sürüyoriardı...
Ürettiğinden çok tüketen bir toplumun aşağı-
lık duygusuyla "malul" liberalizminin bedelini er-
ken ölümlerle ödüyoriardı zavallı, hızlı çocuklar...
(Faks:0212-723 84 97)
(e-posta: dkavukcuoglu ı superonline.com
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6SOLD4.NSAĞA:
1/ Atletin ya-
nş sırasında
attığı adım-
lardan her bi- 3
ri... Büyük
balıklan tut-
makta kulla-
nılan ucu iğ-
neli kurşun.
2/ Niğde ve
Nevşehir yö-
relerinde yeri-
şen, kaliteli bir şarap
veren beyaz üzüm
cinsi... Uzun omuz
atkısı. 3/ Eski dilde
yüz, çehre... Demir
atmış bir geminin
zincirinin su içinde-
kibölümü. 4/"Erol-
--": Ressamımız...
Burun iltihabı. 5/
Dolmakalem. 6/Bo-
livya'nın başkenri... Çelikçomak oyununa ve bu
oyunda kullanılan degneğe verilen ad. 7/Gazian-
tep'in bir ilçesi... "Bir gül açılmaz yüzün tek ver-
se bin gülzâre — " (Fuzuli). 8/ Antalya'nın bir
plajı... Tutsak. 9/Dağkeçisi... " — Halde Leman":
Attilâ tlhan'ın romanı.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/Civcivlikten çıkıp yenilebilecek duruma gehniş
tavuk... " — Mansur": Sinema oyuncumuz. 2/Yü-
maz Güne>
r
'in bir fılmi... Asya'da bir göl. 3/ Ad-
lan sıfat yapan bir yaptm eki... Akdeniz'de yaşa-
yan bir balık. 4/ Bir işi yaptırabilme gücü... " - ^
sevdiği deriyi taştan taşa çalar" (Atasözü). 5/Yük-
sek bir makama sunulan mektup ya da dilekçe. 6/
Hor görülen, aşağılanan... Mimarjıkta "sahm" an-
lammda kullanılan sözcük. II Özerk... Tavlada
"üç" sayısı. 8/Lokantalarda garson yamağı... Içe
doğmayla akla gelen yaratıcı duygu. 9/Bez doku-
ma tezgâhı... "Yalçın —": Bestecımiz.