27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA +CUMHURİYET 2 TEMMUZ 2002 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] ARADABİR ERTUĞRUL EFEOĞLU TÜHCDM Dergisı düzeltmeni Prof. Dr. Endim Öztokafın 1 Haksız r Ölümü Değerli arkadaşımız Prof. Dr. Erdim Özto- kat'ı geçen yıl 12 Aralık 2001 'de sonsuzluğa uğur- lamıştık. Bu ayrılış bızlere acı verdi; ama kimbi- lir ona biraz da mutluluk vermiştir. Çünkü Prof. Öztokat, 8 Aralık 1989'da yıtırdiğimız çok de- ğerli ve sevgili hocası (pek çoğumuzun hocası) ve "uğraşdaşı" Prof. Dr. Berke Vardar'a kavuş- muş olmanın mutluluğuna böylece ermiş olma- lıdır. Prof. Öztokat. 13 Aralık 1991 günlü Cumhu- riyet'te yayımlanan "Berke Vardar'ı Düşünmek" başlıklı yazısında, "ölümün hiçyakışmadığı in- sanlar vardır. ölümlerini büyük bir haksızlık ola- rak görüp kabullenmek istemezsiniz" der ve yazısını şu tümceyle bitirir: "Anılar ve özlemin hiç tükenmiyor, tükenmeyecek de hocam." Erdım Öztokafın Berke Vardar'a bu tutkun- luğu, Berke Vardar'ı tanıyan herkesçe üleşilen ortak bir duygudur. Ama Erdim'in acıyla ve sev- giyle yoğrulmuş insancıl duygulannı sergileyi- şindekı içtenlık, Prof. Vardar'ı bir bilım adamı ola- rak betimleyişindekı tutaıiı bütünlük kendi kişi- liğinin de bir dışavurumudur. Erdim Öztokat, Istanbul'da ne yazık ki çoksık karşılaşılan insanlardan değildı; bütünlüğü bo- zulmamış, kişılıği parçalanmamış bir bireydi. Onu ilk kez 1987'de, Istanbul Üniversitesı Ede- biyat Fakültesi'nin Fransız Dili ve Edebıyatı Bö- lümü'nde görmuştüm. İlk karşılaşmamızdaki tertemiz bakışı ve içten gülümseyişi bugün de bütün ışıltısıyla belleğimdedir. Çünkü Erdim o gü- nü izleyen yıllarda da hep o ışıltılı, yapmacıksız gülümsemesiyle büyük bir yakınlık göstererek, kırk yıllık lyi arkadaşlarmışız gibi davranmıştır ba- na karşı. Yalnızca bana değil, öbür ınsanlarla kurduğu kısa ya da uzun erimli ilişkilerinde de herkese, özvarlığını, kişıliğinin dupduru özelliklerinı hiç çarpıtmaksızın göstermiştir. Fakultenin merdi- venlerinden kelebek gibı uçarcasına inerken, kolokyumlarda, seminerlerde sandalyesine bi- razcık yan oturup bacak bacak üstüne atmış bi- çimde, izlenceye görülmemiş bir doğallıkla ka- tılırken, kısacası yaşamının her parçacığında benliğindenyayılangüzelbirsevgıyledonatmış- tırçevresini. Onun doğallığı. içtenliği. yapmacıksızlığı hiç kuşkusuz yaradılışındandır. Ama onun en yakın arkadaşı, sevgili kardeşim Prof. Dr. Osman Se- nemoğlu'nun bana gönderdıği bir notta belirt- mış olduğu gıbı, uzun sürmüş bir deneyimin de bu kişiliğın olgunlaşmasında bir etkisi olmuştur. Osman Senemoğlu notunda şunları söylüyor bana: "Birdesporcuyanı varErdim'in. 1965'te başladığı basketbolu 1985lere değin oyuncu olarak ve antrenör olarak sürdürdü. Fenerbah- çe 'de, Efes Pilsen 'de oynadı. A Ulusal Takımı 'na seçildi... Ayrıca, Yelken Ulusal Takımı'nda da yarışlara katıldı... Bu etkinlikleri de mert ve na- muslu kişiliğinin pekişmesıne katkı yapmıştır sanırım." Erdim, 8 Şubat 1951 'de doğmuş. Yanı benim yaşıtımdı. Delişmen bir yel gibı esıp savrularak uçtu. Bedensel bakımdan hepımizden gençti, bilimsel olgunlukta imrenılecek düzeye gelmiş- ti. Artık bundan sonra Türkiye'de üretilen bili- me, Türk düşün yaşamına çok kapsamlı, çok öz- gün ve yetkin ürünler verecektı. Kanımca, ya- şamını da buna göre ayarlamış, kendine gizli bir "yöneylem"tasarımı kurmuştu. Bu, onun yal- nızca Atatürkçü, yurtsever kişiliğinin buyurdu- ğu bir yönseme değıl, aynı zamanda değeıii ho- cası Prof. Dr. Berke Vardar'a verdiği bir sözün gereğiydi. Özgün ve seçkin kişılikh Berke Vardar'ın ölü- münde "büyük bir haksızlık" olduğu düşünce- sine kapılmıştı Erdim: ama aynı haksızlığı bizle- re bir kez de kendisi yaşatmakta gecikmedi. Onun bu tek haksızlığını herkes gibi ben de bağışlıyorum. Katılacağım her kolokyumda, her topluçalışmada, her konferansta onun güler- yüzlü imgesiyle yeniden karşılaşacağımı adım gibi bıliyorum. Aklımızdaki İstanbul... Gönlümüzdeki şehir! Madımak: Zamanın Durduğu Gün PENCERE Lütfiye AYDIN A radan kaç yıl geç- miş olursa olsun, 2 Temmuz 93, benim içın dün kadar ya- kın. Çünkü olay- dan sonra yaşadıklanmız, ne ya- zık ki laik cumhuriyet için bi- zim de şu kadarcık katkımız ol- sun, dedirtmedi; aksine acımızı her gün biraz daha arttırdı. Hem bireysel hem de toplumsal düz- lemde böyle oldu. Madunak Ote- li bir bakıma her gün yeniden, ye- niden yakıldı. 3285 günden bu yana aynala- ra her bakışta hâlâ anımsayama- dığun o yangın gününü andım. Ne var ki, zaman içinde bu hü- zünlü paradoksu bile anladım da şimdilerde iktidara aday olduğu söylenen iki partiyi bir türlü an- layamadım; ne yapmak istedik- lerine akıl erdiremedim. Bu iki partiden birinin düne dek "mi- nareleri süngü olarak gören" lı- deri geçmişteki söylemini bir an- da reddeder de öteki liderl!) ada- yı durur mu hiç?! O da değişti- ğini ilan ederek "Kapımız tür- banhlara da açık" deyiverdi. Ha- ni şu bildik "Ne olursan ol, yine gePhoşgörüsü.. Ah, hoşgörü... Bihleri "Benimdüşündüğüm, istediğim biçimde yaşayacaksı- nız" diye dayafmadığı sürece, kimsenin bireysel özgürlüğüne bir diyeceğimiz yok. olmamalı da... Ne var ki" Ya bizden olacak- smız ya da yok olacaksınız" di- yen zorbalann yapıp ettikleri yet- memiş olmalı ki katiiam sanık- larma alkış tutanlar iktidara aday olacak kadar yüreklendirildiler. Üstelik bunu demokrat olmanın gereği yaygarasıyla yapıyorlar. Öteki iktidar adayı parti ise kat- iiam sırasında hükümet ortağıy- dL Parlamento dışmda kalmala- nnda sanki Madımak katliamı- nm hiç payı yokmuş gibi yine ortalarda salınmaya başladılar onlar da. Galiba ağızlarda sakız olan değişim sözcüğünü her duy- duğumda daha iyi anlıyorum Kafkayı. Ben de bir başka değişim ge- çirip insandan başka bir şeye dö- nüşmek istiyorum. Ülkenin en köklü laik partisinin dokuz yıl ön- ceki gafletini ve bunun sonuçla- nnı çoktan unutmuş görünen te- mız yüzlü, çekik gözlü sayın li- deri için de; nıcedir serveti dil- lerden düşmeyen öteki Müslü- man kardeşimiz için de artık di- yecek pek fazla sözümüz yok. Şu sıra kafamı en çok kanştıran nev-zuhur demokrasi havarile- ri... Belli ki geçmişe ilişkin her şey unutulmuş birdenbire... Ne var ki Madımak'uı kör duman- lanna kanşıp gittL unutuldu sa- mlan vahşeti unutmayanlar da var henüz. lyi ki var... Çünkü ın- san olmanın dayanılmaz olduğu kimi zamanlarda öyle namuslu çıkışlar oluyor ki, insan o an ın- san olmanrn erdemini duyum- suyor, bir bakıma bütün çektik- lerini unutuyor. Kimi kafalar neredeyse diri di- ri adam yakmanın bile insan öz- gürlüğünün bir parçası olduğu- nu demeye getirirken. yiğit bir ka- dın hukukçu yazar Şenal San- han, katliamnı dokuzuncu yılın- da nice dokuz yıllara direnecek iki ciltlik bir kitapla "Bizler bu- radayız" diyor. Davanın müdahil avukatların- dan olan Sanhan, Madnnak Yan- gmıSİVAS KATLİAM DAVA- SI adlı eşsiz çahşmasıyla örnek aydın tavnnı bir kez daha sergi- liyor. Yazın kurulundaki avukat arkadaşlan tclal îlimoğlıı Sevil Ceylan Erkat Onur Tatar \ e An- kara Barosu insan Haklan Ko- misyonu üyeleriyle birlikte kılı kırk yararak toplumsal belleğin nisyanına karşı çıkıyor... Sanki acıİanmı unutuyorum biraz. He- le şu kitaptan aldığım bilgi, yu- kandaki adlara saygımı bir kat da- ha arttuıyor: Katiiam günü 300-500 kışılık grubun giderek 15.000 kişilik bir güruh'a nasıl dönüştüğünü ru- tanaklardan yararlanarak sergi- lemişler. Fakat en çarpıcı bilgi bu kadar gözü dönmüş fanatiğe kar- şı üç ilden gelen takviye kuvve- tinyüz kişiye bile ulaşmaması... Mağdur tanıklann ifadelerin- den sanıklann anlatımnıa. ilk ka- nıtlardan son kararlara, suçlanan konuşma metinlerinden kurban- ların özgeçmişine ilişkin her tür- lü bilgıyi içeren, en küçük aynn- tılann bile değerlendirildiği çok önemli bir kitap bu. Kitabın sayfalannı çevirirken bütün o sevgili yüzler tek tek ge- çiyor gözlerimin önünden. Bü- yük erincime kanşan derin hüz- ne yenilmemeye çalışırken neler yaşadığımı anlatabilmek elbette çok zor. Nitekim. sonunda bir sayfada takılıp kahyorum. Hol- landalı Carina Cuannaya aıt fo- toğrafuı altındaki, Nebahat (Çe- tin) Alüok'un "Sivashaürasıbir yanık mendil/ Sonsuz bir aynb- ğa saOanan" dizeleri kanımı don- duruyor. Metin Alhok'un eşi Ne- bahat da yok artık çünkü... Çok geçmedi, AdviyeAysan'ı da yol- ladık donmuş gözyaşlanmızla... Bebçet Aysan'ın sevgili eşi, can dostumuz Adviye'yi... Biriniyü- reğinden, ötekinı beyninden... Çünkü bu acıya daha fazla daya- namadılar; her katliamda biraz daha çirkinleşen dünyamızı terk ettiler. Ressamşair sevgili Me- tin Altıok, salt acılan dile getir- mekle kalmamış, sanki yaşana- cak kıyımlan, yıkımlan da çok önceden görmüş... "Hesap tşi Şi- irler"inden birisinde bakın ne diyor Altıok... BİR UYUMSirZRASTLAŞMA Yangınlardan gelivorum dedi adam Depremlerden gelivorum dedi kadın ve depremlere gittiyıkık yangınlara gitti yanık Korkarım kı bütün ülke yan- gınlardan depremlere gidip gelı- yor da sürekli, henüz hâb-ı gaf- letten uyanmaya niyetimiz yok... Zamanın bir yerde durup kal- ması belki de bu yüzden... Ne Olacak Bu Memleketin Hali? Prof. Dr. Erdener YURTCAN H ani Hans'la Peter Münih'te bir birahanede oturmuşlar, birkaç Weizbier'den (o yöreye özgü buğday birası) sonra, Hans, Pe- ter'e "Ne olacak bu memleketin hali?" de- mış ya. Bu tabii yalnızca ucu bize doku- nan bir yakıştırma. Ama özellikle bugün- lerde bu soru herhalde dilimizden düşmü- yor olsa gerek. O kadar çok nedenimız var ki bu soru- yu sormak için. Okullarda okurulur ya, bir ülkeyi ayak- ta tutan temel ilkeler başlığı altında. Siya- sal istikrar, yasalann egemenliği, devlet otoritesi, hukuk devleti, bireyin hak ve öz- gürlüklerinin anayasal güvenceleri, milli eğitim, sağlık, adalet hizmetlerinin devlet- çe görülmesi vb. Biz bu konularda acaba nerelerdeyiz? Hiç durup düşünüyor muyuz? Işte size kı- sa kısa değerlendirmeler. Seçim sistemimizin sonucu olarak, bir süredir koalisyonlarla yönetilen bir ülke- yiz. Koalisyonlarda her şeyin güllük gü- listanhk olamayacağını biliyoruz elbet. Ama bizim son örneğimiz kolu kanadı kı- nk bir örnek. Satırbaşlannı nasıl sırala- malı acaba? Başbakanımızm sağlığı bozuk, çok bo- zuk. Ama bu konuda halk tedaviyi yapan hekimlerce aydınlatılmıyor. Böyle olunca da basın görevini yerine getirmekte zorla- nıyor. Bazen de ölçüyü kaçınp tahminle- re yöneliyor, Bu da borsada, para piyasa- lannda ortalığm kararmasına yetiyor da artıyor. Tedavisi süren Başbakan apar topar TBMM'ye getiriliyor. DSP grubunda ko- nuşturuluyor. Sonra ortalık yine kararıyor. Niye mi? Meclis tatile giriyor, millervekil- leri seçim bölgelerine halkın ayağına git- sinler, seçim ufukta göründü, diyor. Bir saat sonra birileri o sözleri kendılerince dü- zelttiriyorlar. Başbakan bu kez benim sö- zünü etiğim ufuk 2004'ün ilkbahan diyor. Buna kim inanıyor ki? Demokrasiler -daha iyi bir yönetim bi- çimi bulunamadığı için- bugün uygulanan modellerdir. Bu modelin temelinde, se- çimle gehnek, seçimle gitmek vardır. Ama hizmeti engelleyen boyutta sağlık sorunu, bir sonraki seçimi herhalde bekleyemez. 1950'lerde başlayan siyasal yaşarmnda, ülkesi için tüm gücüyle hizmet etmiş bir başbakanm bir basın toplantısında, gaze- tecilere ellerini uzatıp da bakınız ellerim- de titreme yok ki demesi, insanın içini pa- ralıyor. Hem kendisi için, hem ülke için üzülmemek elde değil. Koalisyonun diğer ortaklan da yakın ufukta seçimi görüyorlar. Buna göre de tavır alıyorlar. Bunu yaparken ince ayar po- litika yapıyorlar. Bir yandan AB'ye elbet- te girilecek deniyor, öte yandan önüne en- Şimdi doğalgaza geçen. Sonraya erteleyen. Mutfakta ve banyoda şimdi doğalgaza geçenier %5O indirimli kullanıyor! Üstelik abonelik bedeli yok. Aynca güvence bedeli de 4 taksit 30 Kasım'a kadar mutfakta, banyoda doğalgaz kullanmaya başlayanlara %so indirim! DANIŞMA HATTI: 0212 626 46 66 www.igdas.com.tr = DOSİDER işbirliğiyle hem kombi, hem tesisatta 8 taksit. Mutfak ve sıcak su sozieşmesi yapacaklar ıçin kampanya suresı 10 Haziran-30 Kasım 2002 tarihteri arastndadır. • Sanayi aboneteri kampanyaya dahıl değildir. • Büyük ticari kuruluş aboneleri ve üretim amaçlı ticari aboneler %so indirimden yararlarıamaz. • %50 indirim, sadece doğalgaz tüketim bedelini kapsar, diğer fatura kalemleri dahil defildir. • Tesisatta sözleşme yenileyenler ve/veya kampanya öncesinde gaz kullanmaya başlayanlar, kampanya kapsannı dışındadır. Sponsoriar: Baykan Doğalgaz Malzemeleri • Ege Yıtdız • Ümran Çelik Boru • Katyon Şirketler Grubu • ECAValf Sanayi • Mannesmann Boru • Başak Sanayi Ürünleri • T.D. VVİIIİamson S.A. • STS • Avitaş • Akfel MOhendislik • Eren Torna • istikamet Döküm • Fırat Plastik • Dizayn Teknik • George Fisher + GF + • Superlit • Kalekalıp • Gaz de France • Targaz • Borusan • Noksel Çelik Boru • Erciyas Boru • Emek Boru. s: *IGD AŞ"Gökyüzüyle Arkadaş" geller konuluyor. Ama birkaç gerçek var ki göz ardı edilemez. Bugüne kadar kim/kimler halka AB'ye girilirse ne ola- cak, girilmezse ne olacak'ı, sağduyusuna hayran olduğum ona, onun anlayacağı dil- de anlattı, söyler misiniz? Ölüm cezasının kaldmlması tartışmala- nna ne demeli? Bu çağdışı cezayı kaldır- madan AB'nin kapısını açmak mümkün mü? Elbette değil. O zaman bu kulübe girilecekse, niye bir- takım hamasi nutuklar? İnsan Haklan Av- rupa Sözleşmesi'nin (İHAS) 6 nolu pro- tokolünü imzalayıp ıç hukuka aktarma- dan AB kapısından içeri girilir mi zanne- diyor bazılan? Böyle sananlar varsa, ha- yal âlemüıde yaşıyorlar. Yasalann egemenliği, devlet otoritesi, hukuk devleti, bireyin hak ve özgürlük- leri kavramlan da demokratik, laik, insan haklanna saygılı bir devletin temel taşla- n değil mi? Bugün bu konularda nereler- deyiz? Bir darbe ürünü olan 1982 Anayasası'nı biraz düzeltelim diye yola çıktık, işi yan yolda bıraktık. Kimsenin de bu konuyu gündeme getirdiği yok. Nerede 1. deği- şiklik paketinin uyum yasalan? Ne zaman öteki yenilikler ülkenin anayasasma ve hu- kukuna girecek? Dışandan yine "Nezaman olacak?" ikaznıı mı beklemek gerek. Yıllardır dillerde pelesenk olan hukuk reformunun temel yasalar ayağı ne za- man tamamlanacak. Ne zaman çağcıl bir ceza yasası, ceza yar- gılaması yasası, hukuk yargüaması yasasına vb. kavuşacağız? Öyle ya da böyle bir medeni ya- sa yapmakla iş bitti mi. Böyle düşünenler var- sa, tabii ki yanılıyorlar. Bu noktada çoğu kez başka yazılanmda dile getirdiğim bir hususu yinelemek isterim. Biz -bu yazının elverdiği öl- çüde- bütün bu sırala- dıklanmı bu ülkenin in- sanı buna layık olduğu için yapmak zorunda- yız. Yannlara aydmlık girecek insanlann ya- şadığı bir toplum olmak için bunu yapacağız. Yoksa dışandan bunlar istendiği için bunları yapmayacağız? Bütün bu sorunları çözebilecek güçte be- yinlerimiz elbette mev- cuttur. Bizim başkalan- mn yönlendirmesine ve yardımına hiç de ihtiya- cımız yok. Türkiye dün- yanın en şanlı kurtuluş savaşmı başarmış in- sanlann ülkesidir. Biz artık 1920'lerde deği- liz. Biz isteyelim, ya- pamayacağımız, başa- ramayacağımız hiçbir şey yoktur. Zor günlerden geçi- yoruz. Kabul. Ama önü- müz açık. Hep birlikte el ele aydınlık yannlara. Haydi Türkiye! Sevgidip İnsanı İnsan Yapan... Dünya Futbol Kupası'nda üçüncü olan futbolcu- lanmızı nasıl karşıladık?.. Kaç kişi sokaklara, meydanlara döküldü? On bin değil.. Yüz bin değil.. Pazar günü erken saatlerden başlayarak Tak- sim'de toplanan Istanbullular, ortalığı bayram ye- rine çevirdiler; koca kentin her yanı neşeli bir bek- leme salonu gibiydi; halk omuz omuza, yan yana, el ele, göz göze birlikteydi... Dostluk.. Sevgi.. Birliktelik.. Sevınç.. Kardeşlik.. Pazar günü ve gecesi, yalnız Istanbul'da değil, ülkede kimse kimsenin düşmanı değildi... • Yeşilköy Havalimanı'ndan Taksim Meydanı'na uzanan 25 kilometre boyunca, futbolcuların geçe- ceğı yollar, meydanlar ve caddelerde biriken halk, bir sevgi seli oluşturmuştu; ama, bu sevgi yalnız futbolculara dönük değildi... insanadönüktü... Insanımız insanımızı seviyordu, gözler pınl pınl- dı, yüzler gülümsüyordu.. Ne olmuştu?.. Taksim Meydanı bir vakitler 'Kanlı Meydan' di- ye anılmıyor muydu? Bir mucize mi olmuştu?. Ortalıkta ne tartışma.. Netakışma.. Ne kavga... • Istanbullular Cahit Irgat'ın şiirindeki gibi bir ge- ce yaşadılar: Birinin bıçak vardı elinde, Birinin beyaz bir gül, Ikisi de yorgundu, Sokak çocuklan halinde. Bıçaklısı bıçağını sapladı, Çiçekhsi çiçeğini koklattı, Kayboldular meyhaneler içinde, Kaldırımda gül ve bıçak Kardeş kardeş kaldılar. Koskoca bir kent saatler boyu hop oturup hop kalktı, coşku doruklara tırmandı, kardeşlik ortalığı sardı, sevgiydi egemen duygu... Cahit Külebi'nın dörtlüğündeki gibi: Bir melek su taşıdı. Biri serinlik taşıdı uzaktan Bin yeşillik getirdi. Yıldınm gibi, ama sessiz Çimenler sökün etti kara topraktan. • Bugün 2 Temmuz!.. 'Sıvas Katliamı'n\n yıldönümü!.. 1993'te Madımak Oteli'nde diri diri yakılan 37 ma- sum insanın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz... Pazar günü, gece yanlanna dek birbirlerini sev- giyle kucaklayan yüzbinlere baktıkça, 'Sıvas Kat- liamı've benzerierinin insana yakışmadığını bir kez daha anlıyor; bu cınayeti ışleyenlerı lanetliyoruz!.. Sevgidir insanı insan yapan!.. ANMA HASAN ESAT IŞIK'ı ölümünün 13. yılında özlemle anıyonjz. AİLESİ ASIM BEZlRCl'yi anıyoruz 34 aydınla birlikte Sivas'ta yakılarak katledilen yazar. eleştirmen ve çevirmen ASIM BEZİRCt'yi ölümünün dokuzuncu yıldönümünde. kıtle örgütlen ve sıyasi partilerle birlikte mezan başında anıyoruz. Katillen, onlan destekleyenlen, bu toplu kıyımı sevTedenleri. yapanlan mazur gösterenJeri bir kez daha lanetliyoruz! 2 Temmuz 2002 Salı Saat 12.00 Zincirlikuyu Mezarlığı REFtKA BEZtRCt VEFAT İstihbarat Servis Şefimiz Cengiz Yıldınm'ın ablası AFIFE YILDIRIM yaşamım yitirmiştir. Cenazesi bugün ikindi namazından sonra Artvin'in Şavşat ilçesi Savaş Köyü'nde toprağa verilecektir. Merhumeye rahmet, yakınlanna başsağlığı dileriz. CUMHURİYET ÇALIŞANLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle