Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+CUMHURİYET 2 TEMMUZ 2002 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected]
ARADABİR
ERTUĞRUL EFEOĞLU TÜHCDM
Dergisı düzeltmeni
Prof. Dr. Endim
Öztokafın
1
Haksız
r
Ölümü
Değerli arkadaşımız Prof. Dr. Erdim Özto-
kat'ı geçen yıl 12 Aralık 2001 'de sonsuzluğa uğur-
lamıştık. Bu ayrılış bızlere acı verdi; ama kimbi-
lir ona biraz da mutluluk vermiştir. Çünkü Prof.
Öztokat, 8 Aralık 1989'da yıtırdiğimız çok de-
ğerli ve sevgili hocası (pek çoğumuzun hocası)
ve "uğraşdaşı" Prof. Dr. Berke Vardar'a kavuş-
muş olmanın mutluluğuna böylece ermiş olma-
lıdır.
Prof. Öztokat. 13 Aralık 1991 günlü Cumhu-
riyet'te yayımlanan "Berke Vardar'ı Düşünmek"
başlıklı yazısında, "ölümün hiçyakışmadığı in-
sanlar vardır. ölümlerini büyük bir haksızlık ola-
rak görüp kabullenmek istemezsiniz" der ve
yazısını şu tümceyle bitirir: "Anılar ve özlemin
hiç tükenmiyor, tükenmeyecek de hocam."
Erdım Öztokafın Berke Vardar'a bu tutkun-
luğu, Berke Vardar'ı tanıyan herkesçe üleşilen
ortak bir duygudur. Ama Erdim'in acıyla ve sev-
giyle yoğrulmuş insancıl duygulannı sergileyi-
şindekı içtenlık, Prof. Vardar'ı bir bilım adamı ola-
rak betimleyişindekı tutaıiı bütünlük kendi kişi-
liğinin de bir dışavurumudur.
Erdim Öztokat, Istanbul'da ne yazık ki çoksık
karşılaşılan insanlardan değildı; bütünlüğü bo-
zulmamış, kişılıği parçalanmamış bir bireydi.
Onu ilk kez 1987'de, Istanbul Üniversitesı Ede-
biyat Fakültesi'nin Fransız Dili ve Edebıyatı Bö-
lümü'nde görmuştüm. İlk karşılaşmamızdaki
tertemiz bakışı ve içten gülümseyişi bugün de
bütün ışıltısıyla belleğimdedir. Çünkü Erdim o gü-
nü izleyen yıllarda da hep o ışıltılı, yapmacıksız
gülümsemesiyle büyük bir yakınlık göstererek,
kırk yıllık lyi arkadaşlarmışız gibi davranmıştır ba-
na karşı.
Yalnızca bana değil, öbür ınsanlarla kurduğu
kısa ya da uzun erimli ilişkilerinde de herkese,
özvarlığını, kişıliğinin dupduru özelliklerinı hiç
çarpıtmaksızın göstermiştir. Fakultenin merdi-
venlerinden kelebek gibı uçarcasına inerken,
kolokyumlarda, seminerlerde sandalyesine bi-
razcık yan oturup bacak bacak üstüne atmış bi-
çimde, izlenceye görülmemiş bir doğallıkla ka-
tılırken, kısacası yaşamının her parçacığında
benliğindenyayılangüzelbirsevgıyledonatmış-
tırçevresini.
Onun doğallığı. içtenliği. yapmacıksızlığı hiç
kuşkusuz yaradılışındandır. Ama onun en yakın
arkadaşı, sevgili kardeşim Prof. Dr. Osman Se-
nemoğlu'nun bana gönderdıği bir notta belirt-
mış olduğu gıbı, uzun sürmüş bir deneyimin de
bu kişiliğın olgunlaşmasında bir etkisi olmuştur.
Osman Senemoğlu notunda şunları söylüyor
bana: "Birdesporcuyanı varErdim'in. 1965'te
başladığı basketbolu 1985lere değin oyuncu
olarak ve antrenör olarak sürdürdü. Fenerbah-
çe 'de, Efes Pilsen 'de oynadı. A Ulusal Takımı 'na
seçildi... Ayrıca, Yelken Ulusal Takımı'nda da
yarışlara katıldı... Bu etkinlikleri de mert ve na-
muslu kişiliğinin pekişmesıne katkı yapmıştır
sanırım."
Erdim, 8 Şubat 1951 'de doğmuş. Yanı benim
yaşıtımdı. Delişmen bir yel gibı esıp savrularak
uçtu. Bedensel bakımdan hepımizden gençti,
bilimsel olgunlukta imrenılecek düzeye gelmiş-
ti. Artık bundan sonra Türkiye'de üretilen bili-
me, Türk düşün yaşamına çok kapsamlı, çok öz-
gün ve yetkin ürünler verecektı. Kanımca, ya-
şamını da buna göre ayarlamış, kendine gizli bir
"yöneylem"tasarımı kurmuştu. Bu, onun yal-
nızca Atatürkçü, yurtsever kişiliğinin buyurdu-
ğu bir yönseme değıl, aynı zamanda değeıii ho-
cası Prof. Dr. Berke Vardar'a verdiği bir sözün
gereğiydi.
Özgün ve seçkin kişılikh Berke Vardar'ın ölü-
münde "büyük bir haksızlık" olduğu düşünce-
sine kapılmıştı Erdim: ama aynı haksızlığı bizle-
re bir kez de kendisi yaşatmakta gecikmedi.
Onun bu tek haksızlığını herkes gibi ben de
bağışlıyorum. Katılacağım her kolokyumda, her
topluçalışmada, her konferansta onun güler-
yüzlü imgesiyle yeniden karşılaşacağımı adım
gibi bıliyorum.
Aklımızdaki
İstanbul...
Gönlümüzdeki
şehir!
Madımak: Zamanın Durduğu Gün PENCERE
Lütfiye AYDIN
A
radan kaç yıl geç-
miş olursa olsun, 2
Temmuz 93, benim
içın dün kadar ya-
kın. Çünkü olay-
dan sonra yaşadıklanmız, ne ya-
zık ki laik cumhuriyet için bi-
zim de şu kadarcık katkımız ol-
sun, dedirtmedi; aksine acımızı
her gün biraz daha arttırdı. Hem
bireysel hem de toplumsal düz-
lemde böyle oldu. Madunak Ote-
li bir bakıma her gün yeniden, ye-
niden yakıldı.
3285 günden bu yana aynala-
ra her bakışta hâlâ anımsayama-
dığun o yangın gününü andım.
Ne var ki, zaman içinde bu hü-
zünlü paradoksu bile anladım da
şimdilerde iktidara aday olduğu
söylenen iki partiyi bir türlü an-
layamadım; ne yapmak istedik-
lerine akıl erdiremedim. Bu iki
partiden birinin düne dek "mi-
nareleri süngü olarak gören" lı-
deri geçmişteki söylemini bir an-
da reddeder de öteki liderl!) ada-
yı durur mu hiç?! O da değişti-
ğini ilan ederek "Kapımız tür-
banhlara da açık" deyiverdi. Ha-
ni şu bildik "Ne olursan ol, yine
gePhoşgörüsü..
Ah, hoşgörü...
Bihleri "Benimdüşündüğüm,
istediğim biçimde yaşayacaksı-
nız" diye dayafmadığı sürece,
kimsenin bireysel özgürlüğüne
bir diyeceğimiz yok. olmamalı
da... Ne var ki" Ya bizden olacak-
smız ya da yok olacaksınız" di-
yen zorbalann yapıp ettikleri yet-
memiş olmalı ki katiiam sanık-
larma alkış tutanlar iktidara aday
olacak kadar yüreklendirildiler.
Üstelik bunu demokrat olmanın
gereği yaygarasıyla yapıyorlar.
Öteki iktidar adayı parti ise kat-
iiam sırasında hükümet ortağıy-
dL Parlamento dışmda kalmala-
nnda sanki Madımak katliamı-
nm hiç payı yokmuş gibi yine
ortalarda salınmaya başladılar
onlar da. Galiba ağızlarda sakız
olan değişim sözcüğünü her duy-
duğumda daha iyi anlıyorum
Kafkayı.
Ben de bir başka değişim ge-
çirip insandan başka bir şeye dö-
nüşmek istiyorum. Ülkenin en
köklü laik partisinin dokuz yıl ön-
ceki gafletini ve bunun sonuçla-
nnı çoktan unutmuş görünen te-
mız yüzlü, çekik gözlü sayın li-
deri için de; nıcedir serveti dil-
lerden düşmeyen öteki Müslü-
man kardeşimiz için de artık di-
yecek pek fazla sözümüz yok.
Şu sıra kafamı en çok kanştıran
nev-zuhur demokrasi havarile-
ri... Belli ki geçmişe ilişkin her
şey unutulmuş birdenbire... Ne
var ki Madımak'uı kör duman-
lanna kanşıp gittL unutuldu sa-
mlan vahşeti unutmayanlar da
var henüz. lyi ki var... Çünkü ın-
san olmanın dayanılmaz olduğu
kimi zamanlarda öyle namuslu
çıkışlar oluyor ki, insan o an ın-
san olmanrn erdemini duyum-
suyor, bir bakıma bütün çektik-
lerini unutuyor.
Kimi kafalar neredeyse diri di-
ri adam yakmanın bile insan öz-
gürlüğünün bir parçası olduğu-
nu demeye getirirken. yiğit bir ka-
dın hukukçu yazar Şenal San-
han, katliamnı dokuzuncu yılın-
da nice dokuz yıllara direnecek
iki ciltlik bir kitapla "Bizler bu-
radayız" diyor.
Davanın müdahil avukatların-
dan olan Sanhan, Madnnak Yan-
gmıSİVAS KATLİAM DAVA-
SI adlı eşsiz çahşmasıyla örnek
aydın tavnnı bir kez daha sergi-
liyor. Yazın kurulundaki avukat
arkadaşlan tclal îlimoğlıı Sevil
Ceylan Erkat Onur Tatar \ e An-
kara Barosu insan Haklan Ko-
misyonu üyeleriyle birlikte kılı
kırk yararak toplumsal belleğin
nisyanına karşı çıkıyor... Sanki
acıİanmı unutuyorum biraz. He-
le şu kitaptan aldığım bilgi, yu-
kandaki adlara saygımı bir kat da-
ha arttuıyor:
Katiiam günü 300-500 kışılık
grubun giderek 15.000 kişilik bir
güruh'a nasıl dönüştüğünü ru-
tanaklardan yararlanarak sergi-
lemişler. Fakat en çarpıcı bilgi bu
kadar gözü dönmüş fanatiğe kar-
şı üç ilden gelen takviye kuvve-
tinyüz kişiye bile ulaşmaması...
Mağdur tanıklann ifadelerin-
den sanıklann anlatımnıa. ilk ka-
nıtlardan son kararlara, suçlanan
konuşma metinlerinden kurban-
ların özgeçmişine ilişkin her tür-
lü bilgıyi içeren, en küçük aynn-
tılann bile değerlendirildiği çok
önemli bir kitap bu.
Kitabın sayfalannı çevirirken
bütün o sevgili yüzler tek tek ge-
çiyor gözlerimin önünden. Bü-
yük erincime kanşan derin hüz-
ne yenilmemeye çalışırken neler
yaşadığımı anlatabilmek elbette
çok zor. Nitekim. sonunda bir
sayfada takılıp kahyorum. Hol-
landalı Carina Cuannaya aıt fo-
toğrafuı altındaki, Nebahat (Çe-
tin) Alüok'un "Sivashaürasıbir
yanık mendil/ Sonsuz bir aynb-
ğa saOanan" dizeleri kanımı don-
duruyor. Metin Alhok'un eşi Ne-
bahat da yok artık çünkü... Çok
geçmedi, AdviyeAysan'ı da yol-
ladık donmuş gözyaşlanmızla...
Bebçet Aysan'ın sevgili eşi, can
dostumuz Adviye'yi... Biriniyü-
reğinden, ötekinı beyninden...
Çünkü bu acıya daha fazla daya-
namadılar; her katliamda biraz
daha çirkinleşen dünyamızı terk
ettiler. Ressamşair sevgili Me-
tin Altıok, salt acılan dile getir-
mekle kalmamış, sanki yaşana-
cak kıyımlan, yıkımlan da çok
önceden görmüş... "Hesap tşi Şi-
irler"inden birisinde bakın ne
diyor Altıok...
BİR UYUMSirZRASTLAŞMA
Yangınlardan gelivorum
dedi adam
Depremlerden gelivorum
dedi kadın
ve depremlere gittiyıkık
yangınlara gitti yanık
Korkarım kı bütün ülke yan-
gınlardan depremlere gidip gelı-
yor da sürekli, henüz hâb-ı gaf-
letten uyanmaya niyetimiz yok...
Zamanın bir yerde durup kal-
ması belki de bu yüzden...
Ne Olacak Bu Memleketin Hali?
Prof. Dr. Erdener YURTCAN
H
ani Hans'la Peter Münih'te bir
birahanede oturmuşlar, birkaç
Weizbier'den (o yöreye özgü
buğday birası) sonra, Hans, Pe-
ter'e "Ne olacak bu memleketin hali?" de-
mış ya. Bu tabii yalnızca ucu bize doku-
nan bir yakıştırma. Ama özellikle bugün-
lerde bu soru herhalde dilimizden düşmü-
yor olsa gerek.
O kadar çok nedenimız var ki bu soru-
yu sormak için.
Okullarda okurulur ya, bir ülkeyi ayak-
ta tutan temel ilkeler başlığı altında. Siya-
sal istikrar, yasalann egemenliği, devlet
otoritesi, hukuk devleti, bireyin hak ve öz-
gürlüklerinin anayasal güvenceleri, milli
eğitim, sağlık, adalet hizmetlerinin devlet-
çe görülmesi vb.
Biz bu konularda acaba nerelerdeyiz?
Hiç durup düşünüyor muyuz? Işte size kı-
sa kısa değerlendirmeler.
Seçim sistemimizin sonucu olarak, bir
süredir koalisyonlarla yönetilen bir ülke-
yiz. Koalisyonlarda her şeyin güllük gü-
listanhk olamayacağını biliyoruz elbet.
Ama bizim son örneğimiz kolu kanadı kı-
nk bir örnek. Satırbaşlannı nasıl sırala-
malı acaba?
Başbakanımızm sağlığı bozuk, çok bo-
zuk. Ama bu konuda halk tedaviyi yapan
hekimlerce aydınlatılmıyor. Böyle olunca
da basın görevini yerine getirmekte zorla-
nıyor. Bazen de ölçüyü kaçınp tahminle-
re yöneliyor, Bu da borsada, para piyasa-
lannda ortalığm kararmasına yetiyor da
artıyor.
Tedavisi süren Başbakan apar topar
TBMM'ye getiriliyor. DSP grubunda ko-
nuşturuluyor. Sonra ortalık yine kararıyor.
Niye mi? Meclis tatile giriyor, millervekil-
leri seçim bölgelerine halkın ayağına git-
sinler, seçim ufukta göründü, diyor. Bir
saat sonra birileri o sözleri kendılerince dü-
zelttiriyorlar. Başbakan bu kez benim sö-
zünü etiğim ufuk 2004'ün ilkbahan diyor.
Buna kim inanıyor ki?
Demokrasiler -daha iyi bir yönetim bi-
çimi bulunamadığı için- bugün uygulanan
modellerdir. Bu modelin temelinde, se-
çimle gehnek, seçimle gitmek vardır. Ama
hizmeti engelleyen boyutta sağlık sorunu,
bir sonraki seçimi herhalde bekleyemez.
1950'lerde başlayan siyasal yaşarmnda,
ülkesi için tüm gücüyle hizmet etmiş bir
başbakanm bir basın toplantısında, gaze-
tecilere ellerini uzatıp da bakınız ellerim-
de titreme yok ki demesi, insanın içini pa-
ralıyor. Hem kendisi için, hem ülke için
üzülmemek elde değil.
Koalisyonun diğer ortaklan da yakın
ufukta seçimi görüyorlar. Buna göre de
tavır alıyorlar. Bunu yaparken ince ayar po-
litika yapıyorlar. Bir yandan AB'ye elbet-
te girilecek deniyor, öte yandan önüne en-
Şimdi
doğalgaza geçen. Sonraya erteleyen.
Mutfakta ve banyoda şimdi doğalgaza geçenier %5O indirimli kullanıyor!
Üstelik abonelik bedeli yok. Aynca güvence bedeli de 4 taksit 30 Kasım'a kadar mutfakta, banyoda doğalgaz kullanmaya başlayanlara %so indirim!
DANIŞMA HATTI: 0212 626 46 66 www.igdas.com.tr
= DOSİDER işbirliğiyle hem kombi, hem tesisatta 8 taksit.
Mutfak ve sıcak su sozieşmesi yapacaklar ıçin kampanya suresı 10 Haziran-30 Kasım 2002 tarihteri
arastndadır. • Sanayi aboneteri kampanyaya dahıl değildir. • Büyük ticari kuruluş aboneleri ve üretim
amaçlı ticari aboneler %so indirimden yararlarıamaz. • %50 indirim, sadece doğalgaz tüketim bedelini
kapsar, diğer fatura kalemleri dahil defildir. • Tesisatta sözleşme yenileyenler ve/veya kampanya
öncesinde gaz kullanmaya başlayanlar, kampanya kapsannı dışındadır.
Sponsoriar: Baykan Doğalgaz Malzemeleri • Ege Yıtdız • Ümran Çelik Boru • Katyon Şirketler Grubu
• ECAValf Sanayi • Mannesmann Boru • Başak Sanayi Ürünleri • T.D. VVİIIİamson S.A. • STS •
Avitaş • Akfel MOhendislik • Eren Torna • istikamet Döküm • Fırat Plastik • Dizayn Teknik • George
Fisher + GF + • Superlit • Kalekalıp • Gaz de France • Targaz • Borusan • Noksel Çelik Boru •
Erciyas Boru • Emek Boru.
s:
*IGD AŞ"Gökyüzüyle Arkadaş"
geller konuluyor. Ama birkaç gerçek var
ki göz ardı edilemez. Bugüne kadar
kim/kimler halka AB'ye girilirse ne ola-
cak, girilmezse ne olacak'ı, sağduyusuna
hayran olduğum ona, onun anlayacağı dil-
de anlattı, söyler misiniz?
Ölüm cezasının kaldmlması tartışmala-
nna ne demeli? Bu çağdışı cezayı kaldır-
madan AB'nin kapısını açmak mümkün
mü? Elbette değil.
O zaman bu kulübe girilecekse, niye bir-
takım hamasi nutuklar? İnsan Haklan Av-
rupa Sözleşmesi'nin (İHAS) 6 nolu pro-
tokolünü imzalayıp ıç hukuka aktarma-
dan AB kapısından içeri girilir mi zanne-
diyor bazılan? Böyle sananlar varsa, ha-
yal âlemüıde yaşıyorlar.
Yasalann egemenliği, devlet otoritesi,
hukuk devleti, bireyin hak ve özgürlük-
leri kavramlan da demokratik, laik, insan
haklanna saygılı bir devletin temel taşla-
n değil mi? Bugün bu konularda nereler-
deyiz?
Bir darbe ürünü olan 1982 Anayasası'nı
biraz düzeltelim diye yola çıktık, işi yan
yolda bıraktık. Kimsenin de bu konuyu
gündeme getirdiği yok. Nerede 1. deği-
şiklik paketinin uyum yasalan? Ne zaman
öteki yenilikler ülkenin anayasasma ve hu-
kukuna girecek? Dışandan yine "Nezaman
olacak?" ikaznıı mı beklemek gerek.
Yıllardır dillerde pelesenk olan hukuk
reformunun temel yasalar ayağı ne za-
man tamamlanacak. Ne zaman çağcıl bir
ceza yasası, ceza yar-
gılaması yasası, hukuk
yargüaması yasasına vb.
kavuşacağız? Öyle ya
da böyle bir medeni ya-
sa yapmakla iş bitti mi.
Böyle düşünenler var-
sa, tabii ki yanılıyorlar.
Bu noktada çoğu kez
başka yazılanmda dile
getirdiğim bir hususu
yinelemek isterim. Biz
-bu yazının elverdiği öl-
çüde- bütün bu sırala-
dıklanmı bu ülkenin in-
sanı buna layık olduğu
için yapmak zorunda-
yız. Yannlara aydmlık
girecek insanlann ya-
şadığı bir toplum olmak
için bunu yapacağız.
Yoksa dışandan bunlar
istendiği için bunları
yapmayacağız?
Bütün bu sorunları
çözebilecek güçte be-
yinlerimiz elbette mev-
cuttur. Bizim başkalan-
mn yönlendirmesine ve
yardımına hiç de ihtiya-
cımız yok. Türkiye dün-
yanın en şanlı kurtuluş
savaşmı başarmış in-
sanlann ülkesidir. Biz
artık 1920'lerde deği-
liz. Biz isteyelim, ya-
pamayacağımız, başa-
ramayacağımız hiçbir
şey yoktur.
Zor günlerden geçi-
yoruz. Kabul. Ama önü-
müz açık. Hep birlikte el
ele aydınlık yannlara.
Haydi Türkiye!
Sevgidip İnsanı
İnsan Yapan...
Dünya Futbol Kupası'nda üçüncü olan futbolcu-
lanmızı nasıl karşıladık?..
Kaç kişi sokaklara, meydanlara döküldü?
On bin değil..
Yüz bin değil..
Pazar günü erken saatlerden başlayarak Tak-
sim'de toplanan Istanbullular, ortalığı bayram ye-
rine çevirdiler; koca kentin her yanı neşeli bir bek-
leme salonu gibiydi; halk omuz omuza, yan yana,
el ele, göz göze birlikteydi...
Dostluk..
Sevgi..
Birliktelik..
Sevınç..
Kardeşlik..
Pazar günü ve gecesi, yalnız Istanbul'da değil,
ülkede kimse kimsenin düşmanı değildi...
•
Yeşilköy Havalimanı'ndan Taksim Meydanı'na
uzanan 25 kilometre boyunca, futbolcuların geçe-
ceğı yollar, meydanlar ve caddelerde biriken halk,
bir sevgi seli oluşturmuştu; ama, bu sevgi yalnız
futbolculara dönük değildi...
insanadönüktü...
Insanımız insanımızı seviyordu, gözler pınl pınl-
dı, yüzler gülümsüyordu..
Ne olmuştu?..
Taksim Meydanı bir vakitler 'Kanlı Meydan' di-
ye anılmıyor muydu?
Bir mucize mi olmuştu?.
Ortalıkta ne tartışma..
Netakışma..
Ne kavga...
•
Istanbullular Cahit Irgat'ın şiirindeki gibi bir ge-
ce yaşadılar:
Birinin bıçak vardı elinde,
Birinin beyaz bir gül,
Ikisi de yorgundu,
Sokak çocuklan halinde.
Bıçaklısı bıçağını sapladı,
Çiçekhsi çiçeğini koklattı,
Kayboldular meyhaneler içinde,
Kaldırımda gül ve bıçak
Kardeş kardeş kaldılar.
Koskoca bir kent saatler boyu hop oturup hop
kalktı, coşku doruklara tırmandı, kardeşlik ortalığı
sardı, sevgiydi egemen duygu...
Cahit Külebi'nın dörtlüğündeki gibi:
Bir melek su taşıdı.
Biri serinlik taşıdı uzaktan
Bin yeşillik getirdi.
Yıldınm gibi, ama sessiz
Çimenler sökün etti kara topraktan.
•
Bugün 2 Temmuz!..
'Sıvas Katliamı'n\n yıldönümü!..
1993'te Madımak Oteli'nde diri diri yakılan 37 ma-
sum insanın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz...
Pazar günü, gece yanlanna dek birbirlerini sev-
giyle kucaklayan yüzbinlere baktıkça, 'Sıvas Kat-
liamı've benzerierinin insana yakışmadığını bir kez
daha anlıyor; bu cınayeti ışleyenlerı lanetliyoruz!..
Sevgidir insanı insan yapan!..
ANMA
HASAN ESAT IŞIK'ı
ölümünün 13. yılında özlemle anıyonjz.
AİLESİ
ASIM BEZlRCl'yi anıyoruz
34 aydınla birlikte Sivas'ta yakılarak katledilen yazar.
eleştirmen ve çevirmen
ASIM BEZİRCt'yi
ölümünün dokuzuncu yıldönümünde. kıtle örgütlen ve
sıyasi partilerle birlikte mezan başında anıyoruz.
Katillen, onlan destekleyenlen, bu toplu kıyımı
sevTedenleri. yapanlan mazur gösterenJeri
bir kez daha lanetliyoruz!
2 Temmuz 2002 Salı Saat 12.00 Zincirlikuyu Mezarlığı
REFtKA BEZtRCt
VEFAT
İstihbarat Servis Şefimiz
Cengiz Yıldınm'ın ablası
AFIFE
YILDIRIM
yaşamım yitirmiştir.
Cenazesi bugün ikindi namazından sonra
Artvin'in Şavşat ilçesi Savaş Köyü'nde
toprağa verilecektir.
Merhumeye rahmet,
yakınlanna başsağlığı dileriz.
CUMHURİYET ÇALIŞANLARI