19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
İAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ 2002 ÇARŞAMBA 14 KULTUR kultung cumhuriyet.com.tr FahirAtak&ğlu son albümü 'As One'da hoşgörü ve sevgiyi hissettirmeye çalışıyor SınırtanımayanbesteciISENAÇALİDİS FahirAtakoğlu'nun yeni al bümü *"As One' Universal etıketi i l e kısa "br süre önce müzik marketlerdekı yerini aldı. Albümde yer alam par- <;alann müzik ve düzenlemes.i Ata- lccğlu'na ait. Doğu'nun egzotik ha- -vasını Batı'run mozaiğıni yansıtan sıcacık albümde sanatçıya Fadia El Fbge'in yanı sıra Sami Özer, Eric Ehzelhof RoeHszema ve Ö m e r Yü- n u z eşlik ediyor. - Uzun bir çabşmanm üriinii olan *As One' albümünüzün verdiği bir mesaj var nu? FAHtR ATAKOĞLU - 'As One' pozitif bir albüm. As One'da mü- ziğim ile tüm dınleyenlere hoşgö- riiyü ve sevgiyi hissettirmeye ça- lıştım. Albümün içinde de yazciığım gibi hepimiz bu dünyaya aynı gel- dik; bir anadan doğduk, saftık, te- mizdik, gunahsızdık... Yaşadığımız her an, bırbirimize baktığımız gözlerle. hepımızin 'bir' olduğu o anı hatırlarsak ve birbiri- mize o gözler ıle bakarsak eğer, ih- tiraslanmızı bırakıp hoşgörü v e sev- giyi yaşayacağımıza, böylelikJe ba- nşı bulacağımıza inanıyorurn. He- pimizin dünyaya baktığunLz bir 'or- tak' penceremiz olmalı. Bu albüm- de de müziğimi dinleyenlere b u or- tak duyguyu yaşatmak ıstedimu Mü- ziği kelimelerle ifade etmek çok zor. Özellikle benim için. Kendini en iyi müzikle ifade edebilen bir insanım. 4 Önce dünyahyım' - Bu albümünüzde Doğu-Batı sen- tezi yapıyorsunuz. Bu sentez müzj- kaJ diHnize nasıl ve hangi açüardan yansıyor? ATAKOĞLU- Müziğı hiçbir za- man 'sentez' olarak görmedirn. Be- nim için müzik zaten çok geniş, bü- yük... Melodinin çok önemli oldu- ğuna inanan bir besteciyim. Melodi her şey. Melodilerim ken- di tınılannı zaten doğal haliyle be- . aşadığımız her an, birbirimize baktığımız gözlerle, hepimizin 'bir' olduğu o anı hatırlarsak ve birbirimize o gözler ile bakarsak eğer, ihtiraslanmızı bırakıp hoşgörü ve sevgiyi yaşayacağımıza, böylelikle banşı bulacağımıza inanıyorum. Hepimizin dünyaya baktığımız bir 'ortak' penceremiz olmalı. Bu albümde de müziğimi dinleyenlere bu ortak duyguyu yaşatmak istedim.' lirliyor. Her şey bir yana genetık olarak doğduğum, büyüdüğüm yer olarak ben Doğuluyum; ama bu dünyada, bu evrende yaşıyorum. Yani önce dünyalıyım. Hiçbir zorlama olmadan hissetti- ğimi, sınırsız bir şekilde müziğime yansıtıyorum. Bunu yaparken ister 'kanun' olsun, ister 'gitar' benim için fark etmiyor. Müzık duygudur, bu- nu besteci en iyi nasıl ifade ediyor- sa onu seçmeli. Coğrafya konum- lanmız yaratıcılığımızı 'hesapbr' içi- ne sokmamalı... - Albümde size I.übnanlı sanatçı Fadya El Hage eşlik ediyor... ATAKOĞLU-Fadya"El Hage'in ses rengi, albümde insan sesi ola- rak bazı bestelerime çok yakıştı. Yumuşak tuıısı, insanın içinden yağ gibi akan bir sesi var. Müziğimle ta- mamen örtüştü. Fadya zaten sürek- li Lübnan müziği söyleyen bir ses değil, ara sıra Lübnanlı müzıkçi- lerle çalışıyor, ama çok değişik pro- jeler içinde de bulunmuş. Kendisi de benim müziğimden çok etkilen- diği için böylesine güzel bir sonuç çıktı. Hiçbirimiz çalışmamızın tü- müne Lübnan müziği ya da Türk müziği olarak bakmadık. Melodi- lerimin en iyi şekilde yorumuydu önemli olan. Çıkış noktamız bu olunca, bu öz- gürlügün bıze verdiği rahatlık me- lodi performansının da doğaçlama- nın da beklentimizin çok üstünde ol- masını sağladı. - Bazı bestelerinizde Türk müzi- ğinin öğelerine rastbyoruz. Türk müziğini vurtdışma nasıl sunuyor- sunuz? ATAKOĞLU - Müzikte sınır ta- nımıyorum. Öyle diyorsanız her- halde bu doğal olarak benim Türk olmamdan ileri geliyor. Ama hisse- dersem ut, başka türlü hissedersem bu elektro gitar olabilir veya bir- gün "İskandinav müziği' ya da 'Yu- nan müziği' ya da 'Afrika müziği' tınılan da olabilir. Müziği ben Türk olduğumu belli edeyim ya da 'Ben Türküm, benim müziğim de haliy- le böyle..' diyerek yapmıyorum. Özgürüm ve melodime yakışan tı- nılann hangi ülkenin müziğinden geldiği hiç önemli değil. Aynca 'Türk müziğini' yurtdışında tem- sil' etmek gibi bir faaliyetı kendi kariyerimde odak noktası olarak hiçbir zaman görmedim. Haliyle ve doğal olarak oluyorsa oluyor. Ger- çek olan Türk kanı taşımam ve Türk müziği ıle büyümem. pencereyi aç- tığımda duyduğum ezan sesi, radyoda halk müzikleri.. insan olarak tabii ki beni etkiledi. Mü- ziğimde duyduklannız bunla- nn etkileri... Aynca klasik Türk müziği ve halk müziği enstrii- manlannın ilgimi çekmesi, me- lodilerimle örtüşmesi de doğal olarak bu söylediğim nedenler- den dolayı kendiliğinden oluveri- yor zaten. -Yurtdışında gelecek kurmak is- teyen sanatçılardan birisiniz. Bu yıl yurtdışı için ne gibi çabşmalannız olacak. ATAKOĞLU - Yeni albüm kon- serleri için Rusya, Doğu Avrupa ül- keleri, Yunanistan, Avustralya, Fi- lipinler ve 2003'te Japonya'ya gi- deceğim. Müziğimi tüm dünya din- lesin istiyorum, hepsi bu... - Özellikle şu aralar ağırhk verdi- giniz belgesel çalışmalar \ ı ar nu? ATAKOĞLU - 'Lale' konulu Hik- met Yenigün'ün yöneteceği bir bel- gesel üstüne çalışıyorum... Bu bel- gesel dış ülkelerde de gösterilecek. Etkinlik 5 EylüTde Atom Egoyan'ın 'Ararat' fümiyle açılacak. Tomnto Film Şenliği'nde 11 Eylülgölgesi ENGtNAŞKEV TORONTO-5 Eylül'debaş- layacak olan Toronto Fihn Şen- Mği'nin açılışında gösterilmek için yönehnen Atom Egoyan'ın 'Ermenikıyınîi' konulu 'Ararat' adh fılminin seçilmesi, kendi fil- mi 'Spider'ın (Örümcek) seçil- mesini bekleyen yönetmen Da- vidCronenberg'i öfkelendirdi. 5-14 Eylül tarihlen arasında ya- pılacak şenliğin açılışı için 'Ara- rat'ı seçen şenlik yönetmeni Pi- ersHandling. Atom Egoyan'ın yapımındaki epik ve boyutsal içeriğin, bu filmin seçilmesin- de temel etken olduğunu vurgu- ladı. David Cronenberg'in filminin öyküsünün dar boyutlardan kor- ku getiren bir temayı ışlediğini ve bu nedenle filmin şenliğin bir başka bölümüne layık olduğu- nu belirten Pıers Handhng'ın sözlen, basın toplantısında ya- nında duran Cronenberg'in si- nirli biçimde gülmesine neden oldu. Gala için yapılan seçimi değerlendiren bazı Torontolu film eleştirmenleri, 'Ararat'ın sinemaseverleri tepkiye itme riski taşıdığını öne sürüyorlar. 11 Eylül olaylannm, şenliği bir onurlandırma görevine itti- ğini sö>-leyen şenlik başyetkı- lisi Handlıng, "11 Eylül'ünilk yıldönümünde, özel anma ge- celeri düzenleneceğini ve günün anlamıyla bağlantılı yapunlar sunulacağuu" belırtiyor. 11 Eylül öğesinin, içeriğinde- ki kapsamlı dram doğrultusun- da, tüm şenliğe yansıdığı gö- rülüyor. Şenlığinörgütlemeso- rumlulan, bu öğenin bilinçli ya da bilinçdışı olarak tüm izlen- ce bölümlerini etkiledığini ve so- nuçta 'ciddilik' olgusunun ege- menlığını belirlediğini vurgulu- yorlar. Nitekim, medya toplan- tısında açıldanan diğer 3 gala- daki fihnler bu olguyu doğru- luyor: Yönetmen Peter Kos- minsky'nın 'VVhite Oleander' adh filmınde, yetim bir çocuğun dışlanmışlık dramı öyküleni- yor. Robüı \Vright Penn, Mk- helle Pfeiffer ve Renee Zeflewe- ger bu yapımın ünlü sanatçıla- n. Yönetmen Brad Silberling'in 'Moonlight MBe' adh yapıtın- da, yaşanmış bir cinayet öykü- sü izlenecek. Dustin Hooftnan. Susan Sarandon ve Holh Hun- ter, bu yapımın seçkin adlannı oluşturuyor. Üçüncü ciddı temalı yapım, Cannes'da ayakta alkışlanan Gü- ney Kore yapımı 'Chihwaseon'. Yönetmen Kw«n-Taek'in bu fıl- mi konusunu 19. yüzyılda yaşan- mış bir tutku söylencesinden alı- yor ve ünlü bir ressamı anlatı- yor. Şenlikle ilgili her türlü bil- giye ınternetteki şu adreste ula- şılabılıyor: '«TV^'.belL ca/fılm- fest'. Payel Yayınlan 'ndan FreudKitaplığı dizisiKültür Servisi - Payel Yayınlan, Freud'un tüm kitaplannı 'Payel Freud Kitaphğı' başlığı altında 16 kitaplık bir dizi olarak yayımladı. Penkan Yajınevi'nin oluşturduğu 'Freud Kitaphğı'ndaki sıralamaya göre düzenlenen ciltlerde kitabın ana başlığı altında kronolojik sıra izlenerek Freud'un çeşitli çalışmalan yer alıyor. Çalışmalann yazılış tarihleri göz önüne alınarak oluşturulan Payel Freud Kitaplığı dizisinin diğer Freud kitaplanndan aynlan özelliği, Freud'un çahşmalannm eksiksiz olarak yayımlanmış olması. Freud Kitaplığfndan 'Histeri Üzerine Çalışmalar', 'Metapsikoloji', 'Dinin Kökenleri' adh üç yeni cilt yayımlandı. Serinin yayımlanan diğer kitaplan ise 'Ruhçözümlemesine Giriş Konferansları', 'Ruhçözümlemesine Yeni Giriş Konferanslan', •Düşlerin Yorumu I', 'Düşlerin Yorumu II', 'Günlük Yaşanun Psikopatolojisi', 'Espriler ve Bilinçdışı ile İlişkifer', 'Olgu Ovküleri I', 'Olgu Ö\küleri II', 'Psikopâtoloji', 'Sanat ve Edebiyat', 'Ruhçözümlemesinin Tarihi'. Dizi 'CinseUik Üzerine' ve 'Uygarhk, Toplum ve Din' adh kitaplann yayımlanmasıyla tamamlanacak. Dr. EmreKapkuı'm Türkçeye çevirdiği dizinin üçüncü cildi olan 'Histeri Üzerine Çalışmalar*. histeri üzerine yaptıklan çalışmalar sonucu ruhçözümlemesini ortaya çıkaran Freud ve Breuer'in 1893 yılında birlikte yazdıklan 'Ön Bildiri'yi ve 1895 yılında yayımlanan ünlü olgu öykülerini içenyor. Ruhçözümlemesinin kuluçka dönemindeki belli başh kavramlannın gelişiminin yer aldığı kitapta, bellek yitimi ve hastanın sağaltuna direnmesi gibi engeller, 'biHnçdışr bir zihin, cinsel güdülerin gücü, aktanm görüngüsüyle birlikte süreklilik ilkesinin formüle edilmesi yer alıyor. Serinin on ikinci cildi olan 'Metapsikoloji', Freudcu metapsikolojinin zamandizinsel bir tablosunu yansıtarak okurun Freud'un düşüncesinin gelişmesini ve klinik çalışmalanndaki bulgulann ışığı altında kuramlannda yaptığı bazı değişiklikleri izlemesini olanakh kıhyor. Dr. Emre Kapkın ve Ayşen Tekşen Kapkın ın HISTERI UZERINE ÇALIŞMALAR METAPSİKOLOJİ Türkçeye çevirdiği kitap. Freud'un son iki önemli yapıtı olan 'Haz İlkesinin Ötesinde' ile 'Ego ve td' de içinde olmak üzere ruhçözümlemesi kuramınm en önemli çalışmalannı kapsıyor. Kitapta aynca, bilinçdışının zihinsel yaşamdaki rolü. içgüdü kuramı, yaşam ve ölüm içgüdüleri, egonun dış dünya ile ilişkileri, narsisizm, bastırma. yas ve melankoli, mazoşizm konulan da yer alıyor. 'Metapsikoloji', ruhçözümsel kuramm kapsamlı bir açıklamasını sunmakla Freud'un diğer çalışmalannı daha iyi anlamak için kaçuıılmaz bir kaynak oluştunıyor. Serinin on dördüncü cildi olan 'Dinin Kökenleri'. Freud'un dinsel inanç konusundaki görüşlerinin aynntıh bir anlatısmı sunuyor. Ayşen Tekşen Kapkın"ın Türkçeye çevirdiği kitapta, Freud dinin bilinçdışı ve ilkel yönlerinin altını çizerek din ile ilkel toplumlann, çocuklann ve nevrotiklerin zihinsel yaşamlan arasında koşutluklar kuruyor. Freud'un en iyi yazılmış yapıtı olarak gördüğü 'Totem ve Tabu', totemcilik, dışevlilik ve tabunun yanı sıra batıl inanç, ruhlann varhğına inanma ve büyü gibi ilkel âdetlerle inançlan inceleyerek bunlan newozun ruhçözümsel incelemesiyle çocuklann gelişmesi açılanndan tartışıyor. Kitapta, Freud'un Tann Baba ve Hıristiyan Komünyonu ka\Tamlannı 'ilkel topluluğun ilk babası' kavranıından ve bu babanın kurban sunulan bir totem haline getirilişinden türediği görüşü işleniyor. Freud'un din üzerine son çahşması olan 'Musa ve Tektanncıhk', bireysel ruhbilimin bir ulusal grupla onun dinine geniş ölçüde ve ustaca uygulanması. Kitapta, aynca, tarihsel ve dinsel gerçeklerin ortaya konulması ve bunlann çarpıtılarak geleneğe dönüştürülmesi süreçleri anlatılarak Musa'nın ve tektannlı dinin kutsal kitaplanndaki betimlemelerde bulunan eksiklüder ortaya çıkanlmış. Freud, kitabın sonunda dinin Yahudi kişiliğine etkisi üzerine gözlemlerini anlatıyor ve sünnet, iğdiş edilme kompleksi ile Yahudi düşmanhğı arasındaki ilişkilerle ilgili görüşlerini belirtiyor. DEFNE GOLGESt TURGAY FtŞEKÇİ Özlem Yazın ortasında karşı konulmaz bir özlem gelip yumruk gibi oturdu göğsümün ortasına. Neredey- se soluksuz kalacağım. Neyın özlemi bu durup dururken bastıran? Insanoğlu kendini bildi bileli bir sonlanmaz öz- lemin içinde. En temel insani gereksinimlerin kar- şılanmasından, bilimde, sanatta en yukanlara ulaş- ma çabasına dek hep bitmez bir özlem. Insanı insan yapan özelliklerinden birı bu için- deki hiç tükenmeyen özlem duygusu. Bıreylen ve toplumlan geliştiren, insanlan ilkel top- lumlardan bugünün dünyasına, bugünün insanını ve dünyasını da yannın çok daha iyi olacağı kuş- kusuz dünyasına ve insanhğına taşıyacak olan hep o aynı duygu. Campanella'nın Güneş Ülkesi'nden Thomas Moore'un Ütopya sına nice düşünür, özlemini çektikleri birdünyayı anlatmayagirişmişlerdiröte- ki insanlara. Marx, savaşsız ve sömürüsüz bir dünyanın yal- nızca özlem değil, gerçek de olabileceğini, daha- sı bunun tarihsel bir zorunluluk olduğunu bilimsel olarak ortaya koyduğundan bu yana da insanlık bu özlemi gerçeğedönüştürmenin dalgalanmala- nnı yaşıyor. Nâzım Hikmet'imiz de büyük bir özlem şairidir. Geçen yüzyılın en karanlık dönemlerinde, çok zor koşullar altında yaşamış olsa da karısına yazdığı aşk şiirlerinden ölüm düşüncesinı işlediği şiirleri- ne dek hep içindekı büyük özlemi dıle getirdi. Günümüz insanının aşk duygusunu bireysel bir mutluluk olarak yaşaması karşısında, Nâzım, aş- kın bireyi toplumsal kılacak büyük özlemleri de içerdiğine, onu aşkınlaştıracak bir güç taşıdığına inanmış, bu duygusunu da bütün yapıtlannayan- sıtmıştır. Fernat ile Şirin oyunu bu sürecin işlendiği tipik bir üründür. Ferhat'ın Şırin'e olan özlemınin gücü, oyunun sonunda onun dağları delıp, susuzluktan kırılan halka su getırme gücüne dönüşür. Yanı özlem, yalnızca yanık bir ıç çekiş değildir. Yaz aylan bende, ulkemız topraklarının o son- suz bolluk ve bereketine bir kez daha tanık olmak için köylere gitmek, kasaba pazariannda dolaşmak özlemi uyandırır. Çoğunlukla gerçekleştiririm de bu özlemimı. Ekili tarlalar, bahçeler arasında dolaştıkça, kıza- ran domatesleri, sıcak toprağın üzerinde serilmiş yatan karpuzları, kavunları gördükçe doğaya olan güvenım artar, pekişir. Doğa dediğimiz bu inanıl- maz canlının yine kendi ürünü olan insani hem yo- la getireceğini, hem de mutlu edeceğine inanırım. Doğa güzelliklerine dalıp gitmişken, Erdal Alo- va'nın derlediği Türk Halk Edebiyatı Antolojisi'ni (Alfa Yayınlan) okuyordum. Kısas-ı Enbiya'dan "Yusuf'un Güzelliği" bölümündeki betimleme dik- katimı çekti: "Yusufsaz benizli ve güzel yüzlü ve kıvırcık saçlı ve elâ gözlüydü." Bildiğiniz gibi, inanışa göre Yusuf, Yakup'un oğludur. Tann onu yaratırken evrendeki bütün gü- zelliklerin üçte ikisini ona vermiş, kalan üçte biri- ni ise bütün öteki insanlar arasında üleştirmiştir. Demek san benizlilik ve elâ gözlülük, tannsal bir güzelliğin tanımıymış. Antik çağ heykellerinde, Rö- nesans resimlerindeki güzellik kavramı da bura- dan esinlenmiş olmalı. İnsanın böylesi güzelliklere özlem duymasının da demek çok eskilere giden bir hikâyesi varmış. tfısekci"' hotmail.com tlöründüğü gibi değil!' • Kültür Servisi - Sanatçı Serkan Özkaya, Platform Garanti Güncel Sanat Merkezı'nde 25 Temmuz günü 18.00 - 20.00 saatleri arasında 'Göründüğü gibi değil! Açıklayabilirim.' başlıklı bir konferans verecek. Toplantıda, Özkaya'nın tstanbul dışında gerçekleştirdiği son dönem işlerinin video gösterimi yapılacak ve izleyicilerin yorumlanna açık olarak işler üzerine tartışılacak. Aynca Isveç Rooseum'da ortaya koyduğu 'n'olur dur deme bana' ve 'senin suçun değil' ile Hollanda'da Begane Grond'da gerçekleştirdiği yerleştirme çalışmalan ve Malmo Radisson'da düzenlediği 'Picasso konuşmalan' adh söyleşileri aynntıh olarak anlatılacak ve sanatçının bu yılki projeleri, daha önceki yapıtlanyla bağlantılı olarak ele almacak. (0 212 293 23 61) K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle