19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 THMMUZ 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASIN Düşüşün suçlusu patronlar GEORGEVESCEY Dinya Kupası, ya da bir e-postaya göre Üçün- ci Dünya Kupası, komplo teorileriyle sanlmış duunda Bazı taraftarlar, kupa yetkililerinin iki ev sıhibi ülkeden birini destekledigine inanıyor (Eu gerçekse. neden Japonya değil de Güney Ko- re*). Futbolun yıllardır oynandığı ve takımlan çok- taı tarnıvadan elenen ûlkeler, hakemlerin, Isviç- re ddri meıkezden gelen emirler çerçevesinde Gü- ney Kore'yi kolladıklannı düşünüyor. Bu mızıl- daâmakr. Gûney Kore'nin çok koşan futbolcula- nrın toza buiadığı Avrupa takımlanndan geliyor. Dinya, Tûririye'ye teşekkur etmeü 3u arada yan finallere yükselen ûlkelerden bi- ri de Türkiye oldu. Aym zamanda bir Avrapa ül- kesi olmasına karşın. ilk kez yan finallere ulaşan nütûsunun çoğunluğu Müslüman bir ülke olarak egzotik bir "dıslanmışlık" hissi de duyuyor. Tür- kiye de Güney Kore gibi zor, etkili ve bütünlügü olan bir futbol oynadı. Dünya, takım oyununun, haariıklann ve ısrarcıhğın hâlâ geçerli olduğunu gösterdikleri içinher iki ülkeye de teşekkur etme- lidır. Öte yandan, taraftarlar, ulusal bir takıma de- rinden bağlılar. Itaryanlarm, ikinci yanda ruhsal itkileri tükeniyorsa. bu bir başkasının suçudur. îs- panya, maçı penaltılara bırakıyorsa, bu kesinlik- İe düzrnecedir. Portekiz körü oynayıp sonra da ha- keme saldınyorsa, bunda başkalan hatahdır. Taraftarlar neye inanırsa inansın, FEFA'run, Gü- ney Kore'nin tarafinı tuttuğu iddiası çok gülünç. FIFA aslında son birkaç yıldır, Afrika ve Asya ta- kımlanna daha çok yer açarak ve farklı ûlkeler- den hakemler çağırarak tabanmı genişletmeye ça- hşıyor. Bu genel anlamda olumlu. çünkü dünya futboluna Avrupa merkezli bakışı sona erdiriyor. FIFA, dünyanın her bölgesinden ülkeleri kupa- ya katmaya çabşsa da oyuncular yine de çdap iyi oynamak zorunda. Güney Koreliler de "Kore ta- lamı savaşıyor" sloganlanna sadık kaldı. Dünya Kupası, bugüne kadar hep Birinci Dün- ya Erkekler Kulübü oldu. Batı Almanya ile Avus- turya, 1982'de oynadıklan küstah valsle, Cezayir'in elenmesine neden oldu. Bunlar artık gerçekleşmi- yor. Çünkü Avrupa, dünyadaki büyük futbol ağı- nı doyurabilmek için sezonu genişleterek bu utan- cı üzerine aldı. Avrupa, ağustosta sezon öncesi tur- nuvalar, tüm sezon boyunca kupa maçlan ve şam- piyonluk maçlan organize ediyor. Zidane, Mal- dini, Figo ve Batigol'un neden bataklık lcumun- da koşuyorlarmış gibi göründüklerini bilmek is- ter misiniz? Çünkü, Avrupa ligleri ve bu liglerin sahipleri açgözlü. AÇ Milan'ın sahibi SiMo Ber- lusconi'nin, yaşlanmış olan Maldini'nin oynatıl- masmdan dolayı kendini suçladı ğını kimse du- yamaz. Berlusconi için önemli olan bankaya gi- ren paradır. Perugia takımınuı soytan sahibiyse, îtalya'yı saf dışı bırakan golünden sonra, Koreli muhteşem golcü Ahn Jung Hwan'ı kovma yüzsüzlüğünü gösterdi. Bu, oyunculan yok ederek yağmaladık- lannı cebe indiren güverili bir kumar. Işte size komplo, amici sporrivi (sportmen ar- kadaşlar). Avrupa'nın futbol liderleri, ölü bacak- lar, ölü beyinler ve ölü ulusal takımlar üzerinden para kazandı. Şimdi yapmalan gerekense eurola- nnı bankaya yatınp futbolculan Güney Koreliler- le baş edemeyince sızlanmaktan vazgeçmek. Newsweek Kaybolan kültürelmiras KAYUOI Rakamlar, Japon petrol devi Idemitsu Kosan için pek de iç açıcı değildi. 2001 yılında net kânnda yüzde 70 düşüş olan finna, Çin seramikleri, resim ve kaligrafıden oluşan değerli koleksiyonunun büyük bölümünü satmak zorunda kaldı. Idemitsu Aüesi Japonya'daki en değerli koleksiyona sahip ailelerden biri olarak gösteriliyordu. Japonya'da, günlük yaşamın olduğu gibi sanat eserleri de ekonomik durgunluktan payını aldı. 1980'lerde Batılı ûlkelerden Japonya'nın eline geçen çok sayıda empresyonist ve postem- presyonist yapıtlar yeniden eski sahiplerinin eline geçti. Böylece, aralannda Picasso, Van Gogh gibi ressamlann yapıtlannın bulunduğu yüzlerce parçayı yolsuz işletme ve tabanı sağlam olmayan Japon firmalannın sanat eserinden çok nakde çevrilecek birer değer olarak gördüğü de ortayaçıktı. Başkabirdeyişle " Japon firmalan Bati'dan büyük para karşıhğında ödünç aldığı yapıtJan geri verdi" de diyebiliriz. Idemitsu ve diğer firmalann satmak zorunda olduğu sanat eserlerin büyük böîümü Japonya'nın kültürel varlıklannın parçası. Japonya'nın kültürel varhğına ait olan bu parçaları 1980'lerde Bati'dan satın alınmış olmasmın nedeni ise geçmişte, özellikle de 2'nci Dünya Savaşı döneminde eserlerin ülkeden çıkmış olması. Kısacası Japonlar, ellerinden kaçu-dıklan kültürel varlıklannı 1980'lerde bir bir geri almaya başladılar. Ancak günümüzde, ekonomik şartlar ellerindeki varlıklan yeniden Batı'ya kaptırmalanna neden oluyor. 1990'da başlayan ekonomideki durgunlukla sadece şirketlerin değil müzelerin de başı dertte. 1990'dan beri 80 müze kapandı. Ve, müzelerdeki yapıt- laraçıkarttırmalardasatıkiı. Tokyo'da sağlanan 20 miryon dolarlık fonla en değerli olanlann ül- kede kalması için çabalanıyor. Ancak, bu para ülkenin yitip giden kültürel mirasımn tümüne sahip çıkmaya yetmiyor. THE GUARDIAN: Bush, 11 Eylül sonrasmda İsrail ve Filistin dahil her şeyi ikinci plana attı En büyük düşmanterörHUGOYOUNG Bir dünya liderinin delirmiş ola- bileceğini düşünmek çoğu zaman doğru olmaz. Boris Yeltsin, sarhoş haliyle Rusya'yı yönetirken bile bir strateji mantığına sahipti. Ne yaptığı konusunda hemen hemen hiçbir fikri bulunmayan bir diğer budala Ronald Reagan ise Reyjka- vik'te görüştüğü Gorbaçov'a nere- deyse Amerika'nın nükleer silah stoklannı teslim edıyordu. Ama Reagan deli değildi, sadece dün- yayı daha yaşarulabılır hale getir- me fikrine kafayı takmıştı. George Bush, bu kuralı bozma- dı. Ortadoğu'ya banş getirme ko- nusundaki ilk çıkışı o kadar tek yanlı ve gerçek dışıydı ki asla cid- di olamayan bir başkanın olağan ah- maklıklan olarak göz ardı edilebi- lirdi. Bush, çokyanlılılıktan uzak olduğunu çoktan kanıtladı. Uzun zamandu- beklenen konuş- ma için yetennce danışmalarda bu- lunulmamıştı. Yaser Arafat'ın git- mesi talebı konuşmaya birkaç sa- at önce eklenmıştı. New York Ti- mes'a göre Arafat'ın bir intihar saldınsını daha finanse ettiği yö- nündeki istihbarat Bush'u ulaştı- nlnuştı - peki bu bilgi yeni olabi- • Başkan Bush, Ortadoğu banş sürecine öncelik bile tanımıyor. Onun yerine, insanlar katılsa da katılmasa da, başlıca düşmanı terör olarak görüyor. Amerikalılar için teröre karşı savaş Sovyetler Birliği'nden çok daha büyük bir düşmana karşı yürütülüyor. israil ve Filistin de dahil her şey ikinci planda kalıyor. lir miydi? Bush böylece, Colin Pö- wefl'a karşı Pentagon yetkililerini de yanına alarak, Filistinlilerden, bugüne kadar sadece tek bir kişi- ye verdikleri yönetim yetkisini ge- ri çekme gibi kabul edilemez bir istekte bulundu. Konuşmadan çıkan sonuçlar Bazı müttefikler, konuşmadan en iyi sonucu çıkarmaya çalıştı. Mısır Devlet Başkanı Mübarek, konuşmanın Arafat'ı yok etmek anlamına gelmediğini söylerken Ürdün Dışişleri konuşmanm Arap- Israil sorununu bitirmeye yönelik olduğunu kaydetri. Ingiltere Dışiş- leri Bakanlığı, Bush'un yaklaşı- mının asla işe yaramayacağmı açüc- ladı, ancak Tony Blair. her zaman- ki gibi yine devreye gırdi ve arka- daşının aslında yardımsever ve ya- pıcı olduğunu söyledı. Hem Avrupa hem de diğer ülke- ler, ABD'nin bir süreç başlatma- ması durumunda intihar saldınla- nnın ve Yahudi yerleşimi yapım- lannın asla sona ermeyeceğinı ay- lardır söylüyorlardı. Pazartesi açık- lanan girişim, Bush'un mesajı doğ- ru algıladığını gösteriyordu(!). Av- rupalılar şikâyet etmeye nasıl ce- saret edebilırdi? Bu sadece bir baş- langıçtı. Ariel Şaron tarafından da yazılması münîkün olan metin, Fi- İistinlıler tarafından da kabul edi- lirse Israil üzerindeki baskılan art- tıracak. Bunun altında başka şeyler de yatabilir. Avrupa, ABD'nin mü- dahelelerine her zaman çelişkili yaklaştı. Öte yandan, Bush'un ak- lının başında olduğunu gösterebı- lecek ikna edici bir gerekçe var. Çünkü, Bush, terorizme karşı sa- vaşa, Ortadoğu'ya banş gerirmek- ten daha çok önem veriyor. Filis- tin terörü, Bush'un cesur içgüdü- sünü, Ortadoğu banş planınnı be- lirsızliklerinden daha fazla uyan- yor. Terorizme karşı öncelikler. gü- venlik ve dış politikanın ohnazsa olmaz koşullanndan biri haline ge- tirildi. 11 Eylül takmhsı Bush'un yalon geçmişte yaptığı konuşmalan okursanız, bunu net olarak görürsünüz. Bush ve arka- daşlan, özellikle de Savoınma Ba- kanı Donald Rumsfeld, A\Tupalı- lann hâlâ anlam veremediği bir bi- çimde, 11 Eylül üzerinden 10 ay geçmesine rağmen durmadan bun- dan söz ediyor. Amerikalılar için teröre karşı savaş, Sovyetler Birli- ği'nden çok daha büyük bir düş- mana karşı yürütülüyor. israil ve Fi- listin de dahil her şey, ikinci plan- da kalıyor. Bush, düşman ülkelerin saldırma- lannı beklemeden harekete geç- meyi içeren yeni doktrinıni açık- ladı. Bir gün Saddam Hüseyin'den, Birleşmiş Mılletler kararlanna uy- ması ve gözlemcileri üUceye sok- mastna izin vermesi istenecek. Bu ohnazsa, saldın başlayacak. Av- rupalılar buna inanmakta zorluk çekiyor. Bu karar, Avrupalılarla Ameri- kalılar arasındaki büyük uçurumu gösteriyor. Önde gelen hiçbir Ame- rikalı politikacı Saddam'a saldır- maya karşı olduğunu açıklamazken hiçbir Avrupalı da saldınyı des- teklemiyor. Bu, tarih, kültür ve coğrafya farklılıklanndan geliyor. Terör koltuğunun çok yakınında olanlar, terörün getireceği tehlike- leri anlamazlar. Bilmek de iste- mezler. Çileden çıkan Bush, "Küresel terörün düşman olduğunu, Orta- doğu banşından önce Filistin terö- rünün ortadan kaldınlması gerek- tiğinigörmüyorlar mı". diye bağı- nyor. Avrupalılar, Bush'un abarthğını ve çözümlerinin, gerek israil ge- rekse Irak konulannda olsun zarar verici olduğunu düşünüyor. Bu doğru olabilir, ama Amerikahlann bakış açısı İsrail ıle henüz kurul- mamış bir Filistin'e eşit da\ran- mayı içermıyor. Bir Ortadoğu banş sürecine ön- celik bile tanımıyor. Onun yenne, ınsanlar katılsa da katılmasa da, başlıca düşmanı terör olarak görüyor. Senin hep istediğin şey Kendine ait küçük bir toprak parçası! THE DUDEPENDENT Welt yazarı, Rusya ile ülke sayısı sekize çıkan zenginler kulübüne bir ülkenin daha eklenmesi gerektiğini savunuyor: Çin de katılsın^ adı G-9 olsunNIKOLAUS BLOME Dünyanın endüstri devlerinin son iki doruk toplantısınnı sonucunda ortaya tuhaf bir paradoks çıktı. Geçen yıl Çenova'da yapılan G-8 toplantısının sonunda alınan somut bir karan hatırlayan pek yoktur herhalde. Ancak, kontrolden çıkan küreselleşme karşıtı gösteriler büyük ilgi gördü. Geçen yılın aksine, bu yıl Kanada'da, telafuzu zor olan küçük köy Kananaskis'te yapılan Zenginler Kulübü Toplantısı, ne fazla ilgı gördü ne de birkaç gösteri dışında büyük bir kargaşaya sahne oldu. Bu da dünya politika düzeninin 11 Eylül sonrasında şekillenen yeni bir boyutunun daha göstergesiydi. Rusya'nın da asil üye olmasıyla eski G- 7'ler dünyayı yönetme gücünü ele geçirme alanında bir adım daha atmış oldu. G-8, Birleşmiş Milletler'in hiçbir zaman alternatıf olamayacağı bir güç merkezi olma yolunda ilerhyor, bu forumdaki rekabet ise hiçbir uluslarararası • Günümüzde madem yeni bir G-8 anlayışı var, bu G-9 olmalı. Çünkü Çin'in de bu grupta yeri var. Ekonomik ilişkilerin dışında siyasi anlamda dünyada bir düzen kurmak ve o düzeni korumak Çin işin içinde olmadan olmaz. yapılanmada yoktur. Bu grup - her ne kadar dünya pazarlanndaki dalgalanmalar onlara belirli sırurlar da koysa - ekonomik olarak her zaman büyük bir güce sahipti. G-8 ülkeleri dünyada üretilen tüm mallann üçte ikisüıi üretiyor, senis hizmetlerinin de üçte ikisini sağlıyor. Bu ülkelerin ulusal bazdaki ticareti dünyada yapılan ticaretin yansına yakını ve gelişmekte olan ülkelere verilen yardımın dörtte üçü bu gruptan sağlaruyor. Rusya'nın siyasi ağırtığı var Rusya'nın bu halkaya dahil olması, ekonomik veriler açısmdan fazla bir değişikliğe neden olmadı. Büyümekte olan ühce büyük potansiyel olarak görülüyor. Ancak, Moskova'nın terazide ağır basan tarafı ekonomik değil siyasi ağırlığı. Başka bir deyişle Rusya'nuı sonunda resmen üye olarak kabul edilmesi, G-8'e siyasi ve askeri anlamda güç kazandıracak. ABD Başkanı George Bush, Arupalılann tüm karşı çıkmalanna rağmen arkadaşı Madimir Putin'e NATO'da da oy hakkı sağlamayı başardı. Avrupalılar bunu Ameriklalılan Atlantik'te kendi yanlannda tutabilmek için kabul etmek zorunda kaldılar. Avrupalılann, Rusya'nın G-8'e dahil edilmesine de yapacaklan bir itiraz yoktu. Böylece, George Bush, NATO ve G-8'de çifte başanya imza atmış oldu. Bunun bir başka anlamı da dünyanın bir parça daha Bush'un istediği yönde hareket etmış olmasıydı. G-8'in Vladimir Putin'in de varlığıyla toplanmasının ABD açısından siyasi ve askeri önemi büyük. Milyarlarca dolar Rusya'nın paslanmış cephane kalıntılannı, atom bombası olabilecek malzemeyi "silah trafiği''nden çekmek için harcanıyor. Çünkü 11 Eylül'den sonra Bush'un gözünde bir kilo plutonyum bile (atom bombasına dönüştürülebilecek bir madde) ABD'deki büyük kentler için büyük tehlike oluşturuyor. Bu, unutuhnuş Afrika ülkelerini de yeniden odak noktası yapabilir. Kendi derdine yanan Afrika'run teröristler için üs oluşturduğu ve buna karşı çıkacak gücü olmadığı bir gerçek. Çindeabnmah Bütün bunlann dışında madem yeni bir G- 8 anlayışı var, bu G-9 ohnalı. Çünkü Çin'in de bu grupta yeri var. Ekonomik ilişkilerin dışında siyasi anlamda dünyada bir düzen kurmak ve o düzeni korumak Çin olmadan olmaz. Ekonomik anlamda Çin, her geçen gün daha çok Batı'ya yaklaşıyor. Ancak, siyasi anlamda Pekin, kendini uzakta tutmayı tercih ediyor. Rusya'nın aksine Çin, kendini süpergüç — olmaya hünez uzak görüyor. Ancak, Çin'i Amerikan ve Batı yanlısı bir düzenin içine sokmak Bush'un yapacağı en büyük atılım olacak. Die Welt'den
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle