Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 2002 PAZARTESİ
2 OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
MUMTAZ SOYSAL
Hedef Büyütmek
BU sütunda hep yazıldığı gibi, futbol yaşamın
kenoisine çok benzeyen, aynı zamanda da ya-
şama ilişkin çok şey ilham eden bir oyun.
Ulusal Takım'ın Dünya Kupası'nda çızdiği gra-
fiğe dikkat ettiniz mi?
Önce dıştan ve içten küçümsenişın hakemi
bile haksızlığa iten çevre etkisi, Kosta Rıka'yla
ucu ucuna yakalanan bir şans, ardından Çin
maçının getirdiği özgüven.
Sonrası kolaylaşmıştır. Rakiplerın güçlülüğü
artsa da.
Güçlüler ve güçlükler yenildikçe, hedef de
kendJiğinden büyüyor. O doğal büyüyüşe öz-
güven artışının getirdiği büyüme de eklenince
baş döndürücü bir kuvvet sankı kendiliğinden
gelmekte. Önemli olan, onun önünü kesme-
mek s/e tam tersine, eldeki gücü büyüyen he-
defe göre seferber edebilmek.
B öyle durumlarda, Mustafa Kemal'in hedef
büyütüşünü anımsamadan durabılirmisiniz:
"muasır medeniyet sevıyesinin", yanı çağdaş
uygartık düzeyinin üstüne çıkmak? Uzun mu-
harebelerden yeni çıkmış, yaralı, yorgun, harap
bir ülkede edilecek bir söz müydü bu?
Ama, kaybedilmiş onca savaştan sonra Sa-
karya'nın ve 30 Ağustos'un verdiği bir özgüven
vardı. Demek ki, kötü talih yenilebiliyordu; elde
kalanlar akıllıca bir araya getirilebilir, akıllıca ha-
zırlanabifir ve akıllıca kullanılabilirse.
Yine de, en önemli akıllılık, Büyük zafer son-
rasındaki hedef büyütüştür. Unutmayalım ki,
Lozan'da önümüze konmak istenen sorun, eğer
mümkünse, artık Türkiye denen, fakat hâlâ ye-
nik Osmanlı'nın devamı sayılan bir devletle ye-
ni bir barış antlaşması imzalamak, Sevr'i biraz
düzeltmekti. Istanbul'un da oraya çağrılmak ıs-
tenmesindeki amaç buydu. Böylesi, muzaffer
Mustafa Kemal'e o eskı devletin başı olma yo-
lunu da açacaktı.
Oysa, o çoktan içinde büyüttüğü hedefi ger-
çekleştirmeye geçmişti bile.
Cumhuriyetin özündeki devrimcilikte bu he-
def büyümesi yatar.
~'imdi, şu noktada, kendi kendimize sormak
^gerekir: Hedef, IMF'nin veAB'nin istedikle-
rirTi harfi harfine yerine getirmek midir?
Yahut, şöyle söyleyelim: Bunların yerine ge-
tirilmesi devrımci cumhuriyetin özündeki hede-
fi gerçekleştirmeye ne ölçüde yarar? Bir bölü-
münün o hedefe uygun olması, hepsinin harfi
harfine yerine getirilmesini mi gerektirir? Dıştan
istenenleri o hedefe göre sorgulamak, ters dü-
şenleri dıştakilerle tartışmak gerekmez mi? Uy-
gulatılmak istenen ekonomik model ve Güney-
doğu sorununun çözümü için önerilenler, gön-
lümüzdeki büyük hedefe ne kadar uymaktadır?
Karşıdevrimci değilsek ve gönlümüzde bir
büyük hedef varsa, tabii.
ENGLISH CENTRE
Genel İngriızce Programlan
Şırfcetler ,re Kuruluşlar Içın Ozel Programtar
Iş Ingrfızcesı Programlan
TOeFL-IELTS-FCE Stnavtanna Hazırtık Programlan
Çocuklara Ozel Hafta !çı Gunduz Yaz Programlan
Bıre-btr Ingıt2ca Efiıtımlen
Ev Hantrntanna Ûze! Programtar1
Oörencılertmiza Ucrecsız Aktıvıteier
RumMl C«6 No 92 B
T*l (0212) 22S »1 72 . 247 M 03 . 241 20 34
Derviş'in Zorluğu...
KemaJ KHJÇDAROĞLU CHP MYK üy
"...Şu anda son derece parça-
lanmış bir yÖDetim, bence son de-
rece losır çekişmeler içinde olan
birbürokratik vapıve bu yapıyı to-
pariavacak güçlü bir eşgüdüm yok.
Durum maalesefböyle, başka tür-
lü görmemiz mümkün değU..."
Ekonomiden sorumlu Devlet Ba-
kanı Sayın KemaJ Derviş'in Eko-
nomistler Platformu"nun düzenle-
diğı "Ekonomi PoBtikalan Zirve-
s"nde yaptığı bu konuşma (9 Ha-
ziran 2002-Gazeteler). Tüıkiye'de
çalışmayan - üretmeyen bürokra-
si gerçeğini ortaya koyuyor. KaJ-
dı ki Sayın Derviş'in bürokrasi ile
ilgili bu saptamasının eksik oldu-
ğunu da söylememiz gerekiyor.
Bürokrasi bugün için sadece ken-
di içinde parçalanmış ve kısır çe-
kişmeler içinde olan biryapıyı ser-
gilemiyor. Mevcut durum yazık
ki; (maalesef) oldukça tutucu (mu-
hafazakâr), formalitelere boğul-
muş, siyasallaşmış, bulunduğu ko-
numu korumaya odaklanmış, ka-
yırmacılığj ve gizliliği ilke edin-
miş bir yapıyı da sergilemektedir.
Bu girişi yapmamızın nedeni,
Sayın Derviş'in yaşadığı zorlukla-
n anlatmak için değildir. Bürokra-
siye egemen olamayan bir siyasal
iktidann, gündeme gelebilecek
olan kaçınılmaz başansızlığıdır.
Kuşkusuz Sayın Derviş çok iyi
bilmektedir ki, alınan kısa ve or-
ta vadeli önJemlerle borçlan dön-
dürülebilir kılmak, ekonominin
uzun vadeli istikran açısından ye-
terli değiidir. Bunun için, sağlık-
lı gelir kaynaklanna dayalı bir po-
litikanın da eşzamanlı izlenmesı
gereklidir. Bunun bilinen en sağ-
lıklı yolu da vergi toplamaktır. An-
cak verginin, "ödemegücüUkesT
göz önüne alınarak ve adil bir bi-
çimde toplanması gerektiği açık-
est
tır. Yüksek oranlı vergilerin, sis-
temde ciddi kaçaklara yol açaca-
ğı ve beklenen yaran saglamaya-
cağı bilınmektedir. Çünkü ödene-
bılir vergi, yükümlü açısından kat-
lanılabilır vergi demektir. Bir baş-
ka anlatımla, verginin katlanılabi-
lir olması verginin, yükümlünün
ekonomik faaliyetlerinin genişle-
mesine engel olmaması demek-
tir. 0 halde yapılması gereken,
vergı tabanınj olabildiğince ge-
nişletmek ve vergi oranlannı da bu
bağlamda, yükümlü açısından kat-
lanılabilir düzeyde tutmaktır.
Vergi tabanını genişletmenin bi-
linen ikı yolu vardır. Bunlardan
ilki, vergi yasalannda yer alan is-
tisna ve muafiyetleri olabildiğin-
ce daraltmaktır. Türkiye'nin bu
konuda -devlet ıç borçlanma senet-
leri faiz gelirleri dışında- ciddi bir
sorunu yoktur. Ikinci yolu ise, ya-
sal olarak vergi kapsamında ol-
masına karşın, kayıtdışı çalışarak
sistemin dışında kalanlann üzeri-
ne gitmektir. Işte bu noktada ver-
gi yönetiminin etkinliğı gündeme
gelmektedir. Vergi yönetiminin
kayıtdışı ekonomiyle mücadele
konusunda etkin olmadığını. tüm
kamu bilmektedir (Merakhsına
not: DPT'nin "Vergi Özel thtisas
Komisyonu" raporlannda bu ger-
çek her beş yılda bir aynntılı ola-
rak tekrarlanır). Burada şu soru-
yu kendimize sormamız gerekiyor.
Tüm kamunun bıldiği bu sorunu,
acaba biz niçin çözmüyorya da çö-
zemiyomz? Aslında bu sorunun
yanıtını Sayın Derviş veriyor.
u
_son derecekısırçekişmeler için-
de olan bir bürokratikyapı(nın)_~
varlığı, maalesef çözümü olanak-
sızlaşnnyor.
Belki Sayın Derviş yeni farket-
ti ama, bu sorun Türkiye'de
1950'lerden bu yana gündemde-
dir. Yükümlülerin beyanlanna da-
yanarak vergi almayı yasalaştırdı-
ğımız 1950 vergi reformundan bu
yana, ısrarla istenmesine karşın,
vergı yönetimi, yazık ki Cumhu-
riyetin kurulduğu ilk yıllardaki
yapısuıı korumakta direnmiştir.
Vergi yönetiminin yeniden yapı-
lanmasım öneren bazı raporlan
kısaca anımsamakta yarar var. tlk
rapor, 1951 yılında iki Amerikalı
uzman tarafindan (James Martin
-FrankCuhs) Maliye Bakanlığı-
na verilmiştir. Bunu, 1963 yılın-
da B. Frank White ve arkadaşla-
nnın, 1970 yılında Danid Tuc-
ker'ın, 1972 yılında LeifMuten'in,
1980'lerden sonra da Dünya Ban-
kası uzmanlannın değişik tarih-
lerde verdikleri raporlar izlemiş-
tir. Aynca Maliye Bakanlığı için-
de, bu dönemde Gelir Idaresi'nin
yeniden yapılanması konusunda,
onlarca rapor \ e tasan taslağı ha-
zırlanmıştır. Ama yazık ki, bürok-
rasideki kısır çekişmeler, Türki-
ye'de çağdaş bir vergi yönetiminin
oluşmasını engellemiştir. Bunu en
iyı Adnan Başer Kafaoğlu anlatır.
Gelirler Genel Müdürlüğü ve Ma-
liye Bakanlığı yapan Kafaoğlu,
dönemın devlet başkanı Kenan
Evren'e 1982 yılında sunduğu bir
raporda çözümsüzlüğü şöyle an-
latır: "Vergi idaresiniıslah çabası-
na girenler. bütün Bakanhk üst ka-
demesinde bulunanların Vergi
Otoritesi' olduklan iddialamia
karşılaşuiar. Sonunda Maliye Ba-
kanlığı' nın yeniden düzenlenmesi
gerektiği, vergi idaresinin tek ba-
şına ıslahının sözkonusu olamava-
cağıgibigarip bir dununortavacj-
kar. Hele\ergi memuruna özel ma-
li haklar tanınnıası (ihdası) istika-
metinde bir düşünceen küçük me-
murlan dahi ka\ ga> a başlatir. So-
nunda durumun olduğu gibi mu-
hafazasma karar verilir."
Gelir Idaresi'nin niçin yeniden
yapılanamadığını herhalde bun-
daîı daha güzel kimse anlatamaz.
Işte bu anlayış, Türkiye'yi borç
tuzağına iten anlayıştır. Bulundu-
ğu konumu korumayı ülke çıkar-
lannın önüne koyan bürokratik
anlayış, Türkiye'nin önünü tıka-
maktadır. Bu değişmediği sürece.
Türkiye'nin uzundönemde sağlık-
lı büyüyen, istikrarh bir ekono-
mik yapıyı oluşturması mümkün
değildir.
Sonuç:
Oysa Türkiye "nin,
• Çağdaş yönetim ilkeleri ni be-
nimseyen,
• Saydamlığı temel ilke edine-
rek, vergı topladığı kesimlere he-
sap verebılen,
• Vergi yasalan çıkmadan ön-
ce, tasanlan toplumda tartışmak-
tan korkmayan,
• Çağdaş denetim teknıklerini
uygulayan, iç ve dış denetimi ayı-
ran,
• Kamunun tüm gelırlerini (sos-
yal güvenlik primleri dahil) tek
elden toplayan,
• Vergiyi. vergi toplamak için
değil, ekonominin büyümesıni
sağlayan bir araç olarak gören,
• Teknolojiyi en ileri derecede
kullanan ve kaynak savurganlığı-
na yol açmayan,
• Sağlıkh insan kaynaklan po-
litıkasını izlemeyi ilke edinen,
• Merkez ve taşra arasında sag-
lıklı ve güvenli bir hiyerarşik ya-
pı (line of authority) kuran,
Gelir Idaresi'ne gereksinmesi
vardır. Ve böyle bir yönetime du-
yulan gereksinme, gün geçtikçe
daha da artmaktadır. Ancak ne ya-
zık ki, Sayın Derviş de böyle bir
yapının bu hükümetle gerçekle-
şemeyeceğini sanınm görmüştür.
Güç Sizde RTUK, Ya Hukuk
Çetin AŞÇIOĞLU Yargumav Onursal Üyesi
likle son yirmi yıl-
dır, "güçbende,ben
yaptım oldu" ınançlany-
la "yasa koyma sanaünı"
yozlaştırdığına tanık ol-
maktayız. Us ve bilim dış-
lanarak cıkanlan yasalar,
hukukun amaçlan (doğ-
ruluk -adalet-, düzen ve
toplumsal gereksinim)
için gizil tehlike oluştu-
nır. Sonuçta kargaşa, ka-
rarsızlık, bunalım ve gü-
vensizlik; hukukun üs-
tünlüğü, hukuk devleti il-
kelerini tartışılır duruma
getirir.
Sorunu, RTÜK Yasa-
sı'nın 17. maddesinde ya-
pılan değişikliği ele ala-
rak birlikte güncelleşti-
relim:
1 - Yasa koyma işlevi sı-
radan bir iş değil, bir sa-
nat olduğuna göre; biçim
de biçem (üslup) de özü
tamamlar. Madde, bu ba-
kımdan özensiz ellerin
ürünü olduğu görünümü-
da gereksiz ve yanlış söz-
cüklerin kullanılması, du-
raksamalara, istenmeyen
yorumlara neden olabilir.
Maddede, zarar oluşturan
eylemler tek tek sayümak-
la (yalan haber, hakaret
ve sövme) yetinilmeyip
"her türlü ffil" diye ge-
nellemeye gıdılmesi; uy-
gulamada, hem duraksa-
ma hem de bir türlü çözü-
me kavuşturulamayan
"düşüncc\i açıklama öz-
gürlüğünün suurlandınl-
masında" istenmeyen du-
rumlar yaratabilir. Bun-
ların yerine yerleşmiş,
"hukuka aykın eylem" te-
rimı kullamrmalıydı.
2- Madde, "Mane\itaz-
minatın (ödencenin) on
mirvardan az olama\aca-
ğı" buyruğunu öngörmüş-
rür.
Oysa "Hukuka aykın
eviem sonucu kişinin tin-
sel (ruhsal) bütünlüğün-
de meydana gelen bir ek-
7 HAZİRAN - 1 TEIUMUZ 2002
MİLLİ PİyAMGO
Istanbul Kiiltür ve Sanat Vakfı,
30. Uluslararası Istanbul Müzik Festivali programında 22 Haziran 2002 tarihinde
yer alan "The Academy of Ancient Music" konserinin gerçekleştirilmesindeki
değerli katkıları için Milli Piyango Idaresi Genel Müdürlüğii'ne tesekkür ediyor.
Festıval Sponsoru Kurumsal Sponsorlar
1
«THH1
KUUT
MttlUI
İD
I
l|IEczacıbası KOÇBANK
Bu /lan
Cumhurıyet Gazetesı'nm
katkılarıyla yayınlarmıştır
silme" olarak nitelendi-
rilen manevi (tinsel) za-
rar karşılığı verilecek
ödence; her somut olayın
özelhğine göre belirlenir.
Yargıç bile, tazminatı
belirlerken başına buy-
ruk kişi değildir; olayın
gerçekleşmesinde yanla-
nn kusurlannı, eylemin
olumlu ve olumsuz ko-
şullannı, toplumda yer-
leşmiş değer yargılannı,
yanlann toplum içindekı
yeri ve ekonomik olanak-
larını, yayının etkınlık
alamm gözeterek; ya hak-
kaniyete uygun bir öden-
ce belirlemek ya da akça-
lı olmayan bn- tazmın bı-
çimini (kınama vs.) yeğ-
lemek yükümlülüğünde-
dır. (BKm. 49) Ancak bu
düzenlemeyle; yasama,
yargının görev alanına el
atarak, yargıcın evrensel
hukuktan yetkisi elinden
alınmıştır.
Yasayla "tek tip ada-
let" yaratarak her olayda
hakkaniyete ulaşma ola-
naksızdır. Bir nehirde bir
kere yıkanıhr; her olay
kendine özgüdür. Yasa-
nın bu buyruğu ancak
eşitliği değil eşitsizliği
güncelleştirir.
3- Madde, ödenceye
bankalarca uygulanan *en
yüksek işletme kredisi fa-
izi uygulanır" buyruğu-
nu da öngörmektedir. Oy-
sa. uyuşmazlıklarda uy-
gulanacak "faiz oranla-
n" Faiz Yasası ile belir-
lenmiştir; bu günlerde
yüzde 60, basın davalann-
da öngörülen "işletme
kredisi faizi" ise yüzde
120 dolaylanndadır.
Bu durumda, "kişinin
trafik kazasında yakını-
nı >itirmesi" ya da "poli-
tikacının, bir >nırttaşm ki-
şilik hakkına (onunı, say-
gınhk) saldınsı" nedemy-
le hükmedılecek maddi
ve manevi tazminatta yüz-
de 60 faiz uygulanırken;
basm yoluyla kişilik hak-
kı çiğnenmiş bir kişiye
yüzde 120 faiz uygula-
nacaktır.
Yasa koyucuya sormak
gerekir: Adaletın bu mu?
4- Madde "...Manevi
tazminat davalannda hâ-
kim tensip (yargılamada
ön hazırük) karanv la bir-
likte bilirkişi de tayin
eder" buyruğunu da ön-
görmektedir. Böyle bir
düzenlemeyi, ancak yar-
gılamamn temel ilkeleri-
nın ne olduğunu bilme-
yen bir ülkenin yasa ko-
yucusu yapabilir.
Bir özel hukuk yargıla-
masuıda ortaya çıkan tüm
sorunlar: yanlann kaülı-
mı ve onlann gözü önün-
de tartışılarak çözümlen-
mehdir; ancak bu durum-
da davayi kaybeden yan-
da bile karann sosyal doğ-
ruluğu konusunda bir ka-
bulün oluşrnası sağlanabi-
ür.
Yanlar savunmasını
yapmadan, bilirkişi atan-
masına katıhnadan, bilir-
kişiye yöneltilecek soru-
lar hakkında görüşlerini
açıklamadan, yargılama
çalışmasma eylemli ola-
rak başlamadan bilirkişi
atayıp inceleme yaptır-
mak, evrensel hukukun
açıklanan temel ilkesine
aykındır, çağ dışıdır. Di-
ğer yandan; basın yoluy-
la kişisel değerlere (onur
ve saygınlık) saldınnın
yasal unsurlannın (kusur
- hukuka aykınlık - illiyet
bağı, zarar) gerçekleşip
gerçekleşmedıği bir hu-
kuk sorunudur. Şimdi ya-
sa koyucu politikacılara
sormak gerekir:
Usul hukukunun yazı-
lı olan ohnayan evrensel
kurallan, hukuk sorunla-
nnı çözmek yargıcm gö-
revidir; bilirkişiye gidi-
lemez demiyor mu? Dün-
yanın hangı ülkesinde hu-
kuki konuda bilirkişi gö-
rüşünün alınacağı yolun-
da bir düzenleme ve uy-
gulama vardır? Bilirkişi
bir avukat. emekli yargıç
ya da bir öğretim üyesi
olacağına göre; yanlann
avukatlan, yargılayan yar-
gıç ve onun yorumunu
denetleyecek yüksek yar-
gıçlann görevı ne olacak-
tır, onlar hukukçu değil
midir? Bilirkişi, sorunla-
n yargıçlardan iyi mi yo-
rumlayıp, değerlendıre-
cektır?
Kuralın hukuka aykın
olmadığım bir an kabul
edelim: Bu durumda yar-
gıca, "Bilirkişi öyle dedi-
ği için kişilik hakkına sal-
dın vardır; yasa buyruğu
da ödenceon mih ardan az
olamaz diyor" deyıp ka-
ran yazmak düşer; yasa
istedığı kadar yargıç bilir-
kişi raporuyla bağlı de-
ğildir dese de. Oldu ola-
cak karan yazma görevi-
ni de bir başka bilirkişiye
verelim... Bu ilkeye göre
atanan bilirkişi görüşüne
yanlar itiraz etti, yargıç
da yetersiz buldu; ikıncı,
çelişki nedeniyle üçüncü
bilirkişi incelemesi kaçı-
nılmaz. Diyelim ki yar-
gıç üçüncü yaznağa (ra-
por) göre karar verdı, Yar-
gıtay da bozdu, gelsin dör-
düncü.. bilirkişi incele-
mesi. Yine aynı yasa mad-
desı buyuruyor, bu dava-
lar altı ayda bitmeli! Bı-
ter mi? Anayasa da buyu-
ruyor; "davalar en az gi-
derleyapdmah''. Yargıcm
yapacağı işi bilirkişiye bı-
raktmız ve onca bilirkişi-
ye ücretini yanlara yükle-
diniz. Ne oldu anayasa
buyruğu?
Eylemin niteliği ne
olursa olsun; zarar ve za-
rann giderilmesi; bireyle-
ri ilgilendiren bir özel hu-
kuk sorunudur. Yasa ko-
yucunun, kişiler arasın-
daki "bir özel hukuk uyuş-
mazhğına kanşarak böy-
lesine buyurucu kurallar
kovTnası" anayasanın "de-
mokratik hukuk devleti -
m.2-'\ "eşitUk -m.lO-"
"yargı bağımsızlığı, -
m.138-", "adil yaırgılanma
-mJ6,141_-
w
ükesine ay-
kmdır.
Basın Kanunu'nun 17.
maddesinde yapılan bu
değışiklik; aym zamanda
siyasal gücün yargıya ve
yargıca güvenmediğinin
açık bir kanıtıdır. Yargı
sağlıklı çalışmıyorsa, ki
yanlıştır da diyemeyiz.
doğru olan böylesine çağ-
dışı düzenlemeler yerine
yargıda yeniden yapılan-
maya gitmektir. Usun, bi-
limin buyruğu bu olma-
sına budur da kim dinler?
Işte size Basın Yasa-
srnın 17. maddesının hu-
kuksal öyküsü; tekmıli
(tamamı) birden evlere
şenlik!
Devleti yöneten politi-
kacılara bir önenm var:
Yasa koyma ve yapmayı
dabeceremiyorsunuz; ge-
lin bunu bırileri (Avrupa
Birliği; Avrupa Konse-
yi...) dayatmadan bu se-
fer dışardan bir hukukçu
Derviş bulup atayın ve ya-
salan da ona yaptınn...
Ne dersiniz?
e-ulakrcrtina'a mail.ko^.net
BİR GÜNDE İKİ BASKI
ÇANKAYA MUHALEFETİ
Büyüklere Masallar - Küçüklere Gerçekler» 8
Cüneyt ARCAYÜREK
Cüneyt Arcayürekin. olay
yaratan "Büyüklere Masallar-
Küçüklere Gerçekler" dızisinin
8. kitabı Çankaya Muhalefeti,
devletin tepe noktasında
yaşanan, gerçek içeriği
sokaktaki vatandaşa
yansımayan önemli ve şaşırtıcı
olayları aktarıyor.
Görûnen o ki, hem bir dönemin
olaylannı yansıtan hem de o
döneme damgasını vuranlann
renkli ama bılinmeyen
kimlıklerinı sergileyen bu kitap
da çok konuşulacak ve çok
konuşturacak.
Dizinin öteki kitapları
1. DEMOKRASİ DÖNEMECİNDE UÇ ADAM (3.bs.) 9500oc»-
2. BİR GİDEN - BİR GELEN - BİR BEKLEYEN (2.bs.) 9500ooo-
3. KRİZ DOĞURAN SAVAŞ (2.bs.) HOOOooo-
4. BEKLEYEN ADAMIN GERÇEKLEŞEN DÜŞÜ (3bs.)11000ooo-
5. ETEKU DEMOKRASİ (3.bs) HOOOooo-
6. 'BABASININ KIZI (2 bs.) 11000ooo-
7. SESSİZ DARBE (4.bs ) 110OO000 •
8. ÇANKAYA MUHALEFETİ (2bs.) 13000ooo -
www.bilgiyayinevi.com.tr
BİUSİ YAYINEVİ Meşrulıye: Cad. N0.4&A Yerejehır - 06420/ANKARA
Tel- (0-312) 4Î4 49 98 - 434 49 99 Faks: (0-312) 431 77 58
BİL6İ DAĞITIM Nariıbahçe Sofc Nc 17, Kat 1. Cağatoğlu - 34360/İSTANBUL
TeJ. (0-212) 522 52 01 • 520 02 59 Faks (0-212) 527 41 19
BİUSİ KİTABEVİ Saka.ya Cad No S A Kızılay - 06423 ANKARA
Tel: (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks. (0-312) 433 19 36
Mustafa Balbay
Güvercin, Kurt, Bir de Arı
Ele Geçirince tktidarı...
politik fabl
6500000-TL
Mustafa Balbay, tıpkı La Fontaine masallarındaki gibi,
orman kahramanlarının kılığına buründurdüğü
politikacılarımızın serüvenlerini esprili eleştirilerle
dile getiriyor.
www.bilgiyayinevi.com.tr
BİLGt YAY1NEVİ Meşrudyet Cad No 46/A Yenışehir - D6420/ANKARA
Tel ^0-312,434 49 98-434 49 99 Faks (0-312)43177 58
BİLGİ DAĞITIM Nariıbahçe Sok No 17, Kat 1, Cağaloğlu - 34360/İSTANBÜL
Tel (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks (0-212) 527 41 19
BİUSİ KİTABEVİ Sakarya Cad. No SM Kızılay - 06420/ANKARA
Tel (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks- (0-312) 433 19 36
Deniz SOM
TEPE TEPE İSTANBUL
"Herhangi Bir Yerde"
G ü n i z i Y a y ı n c ı l ı k
Tel: 0212-512 42 19 Faks: 512 11 72
KOVANCILAR ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 2001-312
Davacı Muhittin Kıhç tarafindan davalılar Ha-
cı Ahmet Daban ve Süleyman Daban aleyhine
açılan tapu iptali ve davasının yapılan açık yar-
gılamasında verilen ara karan gereğince:
Davalı Hacı Ahmet Daban'ın zabıtaca yapılan
tahkikatında adresı tespıt edilememiş olduğun-
dan ilanen tebliğ yapılmasına karar verilmiş ol-
makla;
Davalı Hacı Ahmet Daban'ın duruşma günü
olan 11/92002 günü saat 09.00'da mahkeme-
mizde hazır bulunması veya kendisini bir vekil
ile temsıl ettırmesi, aksi takdirde duruşmanın
gıyabında yapılarak karar venleceği hususu dav-
etiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ
olunur. 27.03.2002 Basın. 21752