18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
iAYFA CUMHURİYET 10 HA2İRAN 2002 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] MUMTAZ SOYSAL Eksik ffoyııt DÜNYA Kjpası, ulusalcılığın unutulmuşluğunu unutturmuycr m u ? Ulusal Takm sahaya çıktığında, ligde tuttuğu- nuz takımdan kaç oyuncu alınmış olursa olsun, si- yah-beyazı, san-laciverdi, bordo-maviyi, san-kır- mızıyı biryarabırakıp hep birden kırmızı- beyazlı olduğunuzu 'arketmiyor musunuz? Kürtlük, Çerkeslik ya da başka hertıangi bir et- nik köken "Tûrk " olmanın birlikteliğinde eriyip ge- çici bir ulusal bütünleşmeye dönüşüyor. O eriyişte başka farî<lılıklann da ortadan kalktı- ğını, mezhepaynlıkJannın dinkardeşliğinedönüş- tüğünü, din kardeşliğinin ulusal kimlikle birleştiği- ni ve hatta bt kirnliğin dinleri aşıp vatandaşlık da- yanışmasına ı/ardığını görüyorsunuz. Teknolojik i'erfemenin sınırlan sildiği, uzaklıklan ortadan kaldndığı, sermaye bütünleşmesinin her yere ulaştığı birdünyada sporun hâlâ ulusal renk- ler altında yanşrnalarfa sürüp gitmesi boşuna de- ğildir. Insanlar, hâlâ, bireysel kimliklerini en iyi yer- leştirebildiklen ulusal çerçeveden vazgeçmiyorfar. Futbol, sportif oyunlar arasında boşuna sivril- medi. Kişisel yetenekle toplu davranışı, çalış- mayla disiplinı, didinişle şansı birleştirmesi açısın- dan yaşamın kendisine benzeyişi bir yana, çağ- daşlığa ve yaratıcılığa açıklığı da ilginç. Yanm yüzyıl öncesinin 2-3- 5'li dizilişlerinden ve taktiklerinden ne kaldı? Hasan Şaş bek mi, haf mı, forvet mi? Sağda mı, solda mı? Gol atmaya ya da yememeye yöne/ik örgütlenişte bütün ye- tenekleri her yerde her zaman akıllıca uyanık tut- manın gerekleri öne çıkmıyor mu? Kazanılmış maçların yitirilişini seyrederken. enerji ve emek savurganlığına hep bırtikte üzülmüyor muyuz? Peki, ülkeyi se/rederken? Kendi toplumunun ba- şanlı, mutlu, varlıklı olmasını istemek biçimin- deki duygusal ulusaJalığın, bireysel enerjiteri ve eme- gi akıllıca örgütleme, ülkenin kaynaklannı koruma, ıç ve dış sömüru/e direnme, kamu variığını sahip- lenme, kalkınma sefefberliğinden ve stratejik plan- iamadan yana olma gıbi siyasal irade alanlannı da kapsaması gerekmez mi? Ulusalcılık, sadece bay- rak, marş, slogan, inanç, sadakat ve sevgiden ıbaret olamaz. Böyle bir ekonomik boyutla ta- mamlanması gerek. Bugünün dünyasında, ulusalcılığın küresel sö- mürgeleştirme girişimlerine seyirci kalması zor- dur. Kemalizmin ulusal egemenlik ve bağımsızlık çığlığını sözde çağdaşltğın "karşılıklı bağımlılık" uyu- tuşlanyla boğabilir misiniz? Evrensel yanşrnadaki ulusal başan. herzaman- kinden daha çok şimdi, ekonomide de ulusalcılı- ğı, yani kendi halkının emeğine, kaynaklanna ve kamusal vaıiığına sahıp çıkmayı gerektirmiyor mu? Türkiye'nin Düzenine ya da Imajına ^niden Bakış... f. Dr. Ayselİ USLUATA Yeditepe Üniversitesi, îletişim Fakültesi, Halkla llişkiler ve Tanıtım Bölüm Başkanı yepyeni, gösterişli, en son model- İerin yanı sıra nasıl trafiğe çıkar- ölabildiğine şaşılacak eski modeJ- lerie en aşın çetişlrîlerin sergjlen- diği yoilan ve kakbnnüan doldu- ran araçlara şeriüerin yetersiz, çiz- gflerin anlamsEkakuğı. her an her sokakbaşından. her kavşaktan fir- layan, her an her yerde durabilen, birbirinin öniine geçmek için ya- nşan araçlann yarattığı kornah, güriütühi,bir kargaşadiizenkür bu düzen. Ûkbakışta ürküten, korkutan bu düzen ya da düzensizlik içınde araçtakilerın de, yayalann da gü- vensizük duygusuna, korkuya, öf- keye kapılmamalan olanaksızdır. Yayalar yeşil ışıkta bile ya gelirse bir araba diye adım atmaktan kor- kar ya da alışageldiklen bu düzen içinde umursamazlıkla yürür, kız- gın bakışlarla otomobıllere mey- dan okurlar... Arabalann ve dıreksiyondakile- rin yürüyenler üzerinde egemen ol- duğu bu düzende, direksiyon ba- şına geçme tutkusundaki sıradan yurttaşlar okuma-yazma öğren- meyi yalnızca ve yalnızca süriicü belgesi almak ıçin hedefleyerek birdönemi betinıleyen "birkatbir murat" söylemini kaıutlama dü- şü içındedirler. Direksıyon başına geçtiklerinde artık belırli bir sını- fin üyesi olarak düzensizliğe kat- kıda bulunma olanağı elde edilir. Böylesi bir düzen kuşkusuz oto- G enellemelerin, ba- site indirgemenin, stereofip yaratma- nın, önyargılı ol- manın zararlann- dan sözedegelip ardından çelişki- ye düşmeyi göze alarak, Türki- ye'ye bir başkasının gözüyle ye- niden ilk kez görüyormuşçasına ba- Jap düzenimizi, ımajımızı ya da gö- rüntümüzü yalınla^tırarak yansıt- maya çahşırsak, ortayanasıJ bir re- sim çıkar, kafalanmızda nasıl bir resım yaratılır? Yaşadığı ortam- dan uzaklaşıp geri dönen hemen herkesin bilinçli ya da bılinçsız- ce, çevresine yeni bir açıdan bak- ması, her yurtdışı yolculuğundan dönüşte ülkeyi yeniden tanıması, yenıden kurgulaması kaçınılmaz oluyor; "başkasının gözüyJe" ba- karken özJem ve öznellikten tam anlamıyla sıynlamayız, ancak yi- ne de yenıden bir değerlendirme yapabiliriz. Çe\Temizde ilk gördüklerimi- ze indirgeyerek baktığımızda dü- zenimizi en iyi yansıtan, sanırım öncelüde 'trâfik düzenimiz'dir. Günlük yaşantunızda iç ıçe oldu- ğumuz, her birimizin şöyîe ya da böyle mutlak içinde bulunduğu 'rrafık düzenimiz' yaşamımızın bir parçası olarak bizden de onay gören ya da bizlerin de uyum sağ- lamak zorunda bırakıldığı bir dü- zendir. OtomobiOerin egemen olduğa, mobil yapımcılan için en iyi tü- ketim pazan, bizi bizden iyi tanı- yan, rutkulanrriLZi araştıran Batı- lılann bozuk araçlannı rahatça gönderip promosyonla satabile- ceği bir 'yemHk' olabilır. Böyle- ce, reklamlarla özendirilerek kim- liklerini otomobil markalannda arayan bir gençliğin yetiştirilme- sine katkıda bulunulabilir. Hızh araba kullanarak, kimse- ye yol vermeyerek, sağdan soldan herkesin önüne geçerek, yanşa- rak geri kalmışhğımızı geride bı- rakmak isteriz; zamanın önemini direksiyon başında anımsanz, ga- za basarak dünyaya meydan oku- ruz. Farlanmızı yakarak, selektör yaparak, öndeki aracın tamponu- na neredeyse vuracak yakınlıkta gi- derek, korku saçarak hızımızı kes- memek ve sürdürebilmek için önü- müzü açmaya çalışınz. Istediğirniz- ce ara şeritler oluşturarak üç şerit- li yolu alh şeride çıkarma\ı, ku- rallara uyanlann değil kurallan bozanlann arkasına takılmayı ahş- kanlık edinmişizdir. Sıra bekJe- meyi kendimıze yediremeyiz, yol- da bizı geçenlerce aşağılandığı- mız duygusuna kapıhp kdşiliğimi- zi kanıtlamaya çalışınz Saygısızlığın egemenüğmi sür- dürdüğü. kural tanımazhğuu hak tannnazbğm.kabagiicüngö^rfio)- duğu bu düzende düzeni konuna- sı gerekenler yoktur ortada. Ken- di hakkınııa korumak ya da ko- ruyamamak üzereyahuz bırakıh- nz orman yasalannm geçertioktu- ğu düzen içinde. Arabamızı park etmek istedıgi- mizde sokaklara, kaldınmlann üs- tüne, özel alanlara arabalanmızı ra- hatça bırakabiliriz; zaten her so- kağın, kalduımın, özel alarun ya da kamu aJanının doğal sahibi, ba- şına şapka takmış bir kâhyası anın- da ortaya çıkar: haracuruzı verip gönül rahaüığıyla arabarruzı koru- ma altında bırakabiliriz... Içki içi- len yerlerin çevreleri park etmiş arabalarla dolar taşar; içkimizi içince daha bir atak bineriz araba- lanmıza, daha da hırslı, daha da korkusuzca basanz gaza. Evet, uzakkaldığHiuzdaözteriz bu dtizeni, yeniden içine girdiği- mizde ise kızarız. öfkeleniriz: an- cak giderek ahşır. lunursamazhğa dönüşen umarsızhkla düzenin bir parçası oluruz. KııraOarm konuJ- ması önemh' değildir, kurallann uygulanmasmı sağlay^acak yapb- runlar önemh'dir. Yaptınm oüiıa- dığında. temeldc benzer icgüdüle- ri taşı>an insanoğlu her tophımda, her düzende benzer davramşlar- da bulunur. Bu rür uygulamalan baslatmaktırönemli olan; nitekım tek yön işaretinin anlamı artık he- men hemen herkesçe anlaşılır du- ruma geldi. Bunugeneüeştirmek daha olum- lu bir düzenin yaraühTiası için ge- reklidir. Disiplinin olmadığı, ku- rallann uygulanmadığı, sulandınl- dığı ortamda umarsızdır kişi; bı- rakıp gidemez, içinde yaşayamaz... Gençlerin yeni kimlikler, yeni dü- zenler, yeni ülkeler arayışı bu gö- riintü yüzünden midir acaba? Minibüs Müziği ile AB'ye Girmek! AhmetARPAD M ünir.Nurettin'den tbo'ya uzanan dönemi yaşamak mutluluğunaf!) erişmiş biri, "Batıhlaştıgını'* sanan top- lumdaki yozlaşmayı da 'canlı' ya- şamış demektir. Siz. bugün radyo ve telev iz>'onlannın Mozart, Beet- hoven, Verdi çalmadığı bir ülkede. "Dev adımlarla Avrupa\ a koşuyo- ruz!" sözlerinin gerçekçiliğine na- sıl inanırsınız? Siz. tele\iz\on kar- şısında Çaykavski ile düşfere daJ- mak yerine Ibo izlencelerinde gö- bek atmayı yegleyen toplumu. AB içine alır mı sanıyorsunuz? Türkive'de müzik kültürü kimi dönemlerde bilinçli, kımi zaman- lar da sorunun önemini kavrayama- maktan geriletilmiştir. Özellikle 1950 "den başlayarak çoksesli dün- ş a müziğini topluma yabancı tut- mak için gösterilen çabalar "ya- bana anlamaz"! Sadece o müzigi mi. Istanbul şarkılannı, Anadolu Hep aklımızdasınız. türkü ve ezgilerini de neredeyse yok ettik. Münir Nurettin'i Zeki Slflren devraldıktan sonra her şey yün söküğü örneği gelişti. Ah 14 Mayıs 1950"deDPiktıdanylabaş- layan karşıdevrimcilik! Türkiye'de son 50 yılda olumlu bir müzik kültürü politikası uygu- lanmadı. Daha çok Istanbul'un ge- cekondu semtlerine çalışan mini- büslerde çalınan "Arabesk 1 " toplumu bir kangren gibi sardı. Insanımızı 'Banhlaş- nracak' bir müzik yerine, onu 'köylüleştirecek' bir müzik politikası, özellikle devlet televizyonu TRT ara- cılıgı ile yaygınlaştınldı. Daha yirmi yıl önce "bu günahta pa>ı büvük" de- yip suçu TRT"ye atıyor- duk. Yirmi yıl sonra bu- gün ise TV kanallannı zap- ladığınızda TRT'nin arada sırada da olsa klasik Batı müziği çalan tek istasyon olduğunu görüp seviniyo- ruz. Sadece televizyon %e rad- yolarda mı Mozart'la Iist'i mumla an>'orsunuz? On iki milyonluk metropol tstan- bul'da da yılda kaç klasik Batı müzigi konseri verili- yor? Bu kenti. laiklik ile arasına 'kara kedi' girmiş- ler yönetmeden önce. Tür- kiye Turing ve Otomobil Kurumu'nun Malta. Çadu- ve San köşklerinde verilen konserlerde çoksesli mü- ziğin kulağa hoş gelen ör- neklerini dinlerdi Istanbul- lu. Işbaşına gelir gelmez köşklere el koyan Tajyip, değil buralarda satılan iç- kiyi, Mozart'la Beethoven'i de yasaklamıştı! Işte bu il- kellik sürüp gitmekte... Derler ki: u Geri kalmış toplunılanyönetenler çok- sesümüziktenhoşlanmaz." 1934'te Atatürk Büyük Millet Meclisi'ni açarken: "Bir millerin yeni değişik- ijğinde ölçii. musikide deği- şikliği alabilmesi, ka\ ra\ a- bilmesidir'' demişti. Bugün onun bu sözlerinin tam ter- si bir uygulama yapılmadı- ğuıı kim ileri sürebilir? Ata'nın müzik üzerine ilginç ve düşündürücü baş- ka sözleri de var: "Alarurka. ulusal müzik değildir, olamaz. Ölünceye kadar alarurka mü/ikten hoşlanacağız,fakat esas mü- zik Batı mü/iğidir. millcti- miz için bu müziği nornıal görmeliyiz. Ben Mustafa Kemal olarak aJaturkayı dinlerûn,fakatAtatürk ola- rak Batı müziği ile berabe- rim." Küçük çıkar hesaplan yapan kimi politikacılar onun aydınlatıcı görüşle- rinden hep kaçındılar. De\- rimlerin en çetini olan mü- zik de%Tİminin yığınlan sar- masmdan, uyandırmasın- dan hep ürktüler. Bugün televizyon karşı- smda Çaykovski ile düşle- re dalmak yerine Ibo'yla göbek atıyorsak bunun bir nedeni olmalı! ÖLÜM VE TEŞEKKÜR Ailemizin değerli büyüğü, yorgun yüreği insan sevgisiyle dolu, anamız, büyük annemiz PERİHAN SABUNCU'yu (2.7.1927-3.6.2002) mutlu bir günümüzün arifesinde aniden sorısuzluğa yolculadık. O'nu Karacaahmet Mezarlığı'nda yüreklerimize gömdük. Büyük acımızi paylaşan dost ve akrabalanmıza, "dar gün"ümüzde dayanışmanın en güzel örneğini veren Güzelkent Hukukçular Sitesi'nin çok degerli yönetici ve sakinlerine, •'Tonton"umuzu yiririşimizden 12 saat sonra dünyaya gelerek acımıza mutluluk katan Deniz Akyüz'e yürekten teşekkiirlerimizi, gönül borcumuzu duyururuz. Çocukları: Doğan-Fatma Sabuncu, Değer-Polat Sabuncu Torunlan: Hakan-Zehra Sabuncu, Didem-Mete Akyüz, Emrecan-Leyla Sabuncu, Asiı Sabuncu Mustafa Balbay Güvercin, Kurt, Bir de An Ele Geçirince İktidarı... politik fabl 6500ooo.-TL Mustafa Balbay, tıpkı La Fontaine masallanndaki gibi, orman kahramanlarının kılığına büründürdüğü politikacılarımızın seruvenlerini esprili eleştirilerle dile getiriyor. www.bilgiyayinevi.conn.tr BİLOİ YAYINEVİ Meşratiyel Cad No 45'A Yenışehir - 06420/ANKARA Tel (0-312) « 4 49 98 - 434 49 99 Faks (0-312) 431 77 58 BİLttİ DAĞITIM Natıbahçe Sok No 17, Kat 1, Cağatoğlu - 34360/İSTANBUL Tel: (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks: (0-212) 527 41 19 BİLOİ KİTABEVİ Sakarya Cad. No 8'A Kızılay - 05420/ANKARA Tel- (0-312)43441 06-434 41 07 Faks. (0-312)433 19 36 1UZ 1° öğretmenAYUK MESUK DERGİSİ d u n y O S I • tis*İ£,' 4 yjis ftkıyor * Yabanc- â'Aie cjrstim kailryor • TÖB-DEK'in ma! varlıgı r.e o\A\>1 > özel derîhanekrı gerekvar mı? " • ö|retie^:e'i:sr! Baetarcıoâlı'ra sss^fi^ Say». 1 500.000, Yıilık Abonesi-15 000 OuC • Aorcs 5ejnık Caa SSK tyanı A BJok Ka 8.Vo:5II,Oha)VoBS<*irAMWl'\TeWB 03124331282» PosaÇekı 524189 Sattj Yerien Ankırı: Dost. !.-nge Jihan Shan Toplum. BJım Sanaı. Turhan, K»dıköy Se\tan MuaX, Gav; Mephısıo Beyoğlu: Meptuso Kıîap Cafe ûmir-Konık: Bılım, ûcri Kaf^ıyaka: P3n lç<± Manı. Safran. Dfyırbalur DIJCT Saha. r Zonguldtk. Zekj. Çorum: Bildıreiî Ordu-Fatsa: Gazc:c er B^bavıı. Kuıaoıonu: Özkaı, Deoiıli: Gok^. Adapmn: Saicarç Ksu^> Kıiübu. KocjctL- Kocsdı Kıap Kulubu ZEYTEVBLTINL SLXH HUKÜK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2002 284 KararNo: 2002,490 Hâkim: Kemal Güzel. 20998 Kâtip: Zarif Nalbantoğlu Hükiirn Özeti: Mahkememizin 2002 284 esas, 2002 490 karar sayılı 8.5.2002 tarihlı ilam ile küçükler Ümit Avcı ve Yahya Avcı"ya Fidan A\cı \asi tayin edilmiştır. 8.5.2002 Basııî: 34891 BEYOGLU 2. ŞULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 2001'605 Mahkememizin 18.04.2002 tarih ve 2001 605 esas. 2002261 sayılı karanyla Erzurum. Merkez Yeşilyayla Köyü. Cilt 0192, Kütük Sıra No OO98'de Sabri oğlu Asiye'den olma 3.3.1919 d.lu Emine Nilgün Boz- kurt'un hastalığı nedeniyle hacir altına alınmasına ve kendisine gelini GüJten Cimılli'nin vasi olarak tayini- ne karar verilmıştir. llan olunur. 17.05.2002 Basın: 35069
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle