Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS 2002 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Mayısta Güller
Açarken...
Ma/ıs'ta güller açar!
Açntş işte hepsi... Beyazı, kırmızısı, pembe-
si... 3en en çok pembeyi severim. Hoşgörülü-
dür, yi niyetlidir, afrası tafrası yoktur, sıradan bir
yurttaş gibidir. Isterseniz sizinle konuşurda! Do-
ğadan haber getirir. Geçmiş mayıslan canlandı-
nr. Aoları, varsa sevinçleriyle!..
Oysa darıa nisan bitmedi! Daha altı gün son-
ra gerçek rnayısa gireceğiz. Serinlik çöküyor ak-
şamarı... Güneşli saatlerde çıkmak, dolaşmak;
papatyalan.tektükgelindkleri görmek... fnmek
biryokuştan aşağı, denizi görmek,.. Yaşamak kı-
sacas! Bunca ölüm, acı, üzüntü, korku içinde,
bir tek anlığına kendini duymak geniş bir mut-
lulukta... Yani, aldatmak kendini!..
Durup dururken Muhibbi'nin şiiri çıkmaz mı
karşma... "Saltanat dedikleri ancak cihan kav-
gasıdır I Olmaya bahtı saadet, vahdetgibi" de-
miş... Tam bugünlere yakışan bir öğüt? Kim din-
lerdeneyin? Kanuni Surtan Süieyman (Muhib-
bi) bie dese... Vahdet, birlik, beraberlik, hiç de-
ğiise yakın anlayışta oianlann yaklaşımını sağ-
lamaK...
Seçımleregidıyoruz... Kaçay, belkibiryıl... Bu
böyle gitmeyecek! Çöktü çökecek birdüzen bu!
Iktidardaki üç partı yüzde onluk çizgiyi aşar mı
aşmaz mı kuşkulu? Oyleyse yeni yüzler, yeni ka-
falar, yeni tutumlar!.. Sağda Tayyip'ler, Bayar'lar,
ışte yeni adlar... Ya solda? Partıler var, CHP var.
Günden güne temel ilkelerini unutmuşa benze-
yen CHP!.. Sağda ANAP var. DYP var!
Ama halk bıkmış görünüyor hepsinden... Ye-
ni arayışlar içinde... Ama aradığını bulacak mı,
yoksa eskileri bir daha arayacak mı? Bir karma-
şaya doğru gitmekteyiz. Daha önce kaç kez ya-
şadık... 27 Mayıs 1960 öncesınde "Sız hilafeti
bile geri getirebilirsiniz" diyenler bir süre sonra
kendilerini adalet önünde bulmadılar mı? O gün-
lerdeyazmıştım: "27Mayıs bir dersolmalı"... Yüz-
lerce kişinin oluşturduğu pariamentonun Yassı-
ada'da Yüce Divan önüne getirildiği anı hep ya-
şadım. Cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanlan,
milletvekilleri hatta valileri, bilmem kimleriyle!..
Üzen bir görünüştü.
Çirkin polrtıkacılık hep yıkıntılar getirdi. 12 Mart,
12 Eylül boşuna mı yaşandı? Kim neden oldu?
Seçimle işbaşına getirdiklerimiz değil mı? Bir de
28 Şubat yaşamadık mı? Genelkurmay Başka-
nı hâlâ "28 Şubat bin yıl yaşayacak"dem\yor
mu?
Kanuni Süleyman'ın "Halkiçinde muteberbir
nesne yok devlet gibi I Olmaya devlet cihanda
bir nefes sıhhat gibi" diye başlayan gazeli ba-
kın nasıl biter
"Ger huzur etmek dilersen ey Muhibbı farig
ol I Olmaya vahdet cihanda köşeyi uzlet gibi."
Şaır hem birlik beraberlik istiyor, ama sonun-
da çareyi bir köşeye çekilip her şeyden uzak ol-
makta buluyor... Koskoca padişah bile gerçek
bir vahdet, yani bir birlik beraberlik aramış, bu-
lamamış!.. Şimdi sen nasıl istersin bu politika kar-
gaşasında, Atatürk devriminin çizgisinde birte-
şin, buluşun, halkın umudu olun diye...
"O, bana karşı, şu, ötekine, ben onla biriikte
olmam, o berikiyle küs!" O zaman ülkenin yö-
netimi sürgit devrim karşrtlanna kalır!
Muhibbi boşuna mı demiş: "Olmaya bahtı sa-
adet dünyada vahdet gibi."
Memet Baydur'un ardından...
ELVEDA DÜNYA MERHABA KÂİNAT
Hazırlayanlar:
Prof. Sevda Şener - Prof. A>-şegül Yüksel - Filiz Elmas
Memet Baydur'un yaşamı, yazdıklan, oyoınlan;
e§inin Memet Baydur üzerine anlattıklan;
arkasından yazJanlar, değerlendirmeler;
yayımlanmamış yazı ve şiirleri;
yaşamınm her döneminden fotoğraflar...
(Mitos - Boyut Tiyatro Yaytnlan, 160 say/a)
Susan Kadınlanmız...
Pnof. Dr. İlhan ARSEL
T
BMM Insan Haklannı
înceleme Komisyonu,
imam-hatip liselerin-
dekı eylemler konu-
sunda "Türban Rapo-
ru" hazırlamakla meşgul: Kolluk
güçlerinin. türbanlı kız öğrencile-
re karşı zor kullanıp kullanmadık-
lanyla ilgili olarak tstanbul Valisi
hakkında "İdari ve adü" soruştur-
ma başlatılmasını ister. Bu arada
Meclıs, "türbanaizin vermedr ge-
rekçesiyle, Milli Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğhı hakkında, so-
ruşturma açılmasına yeşil ışık tut-
muş bulunuyor. Oysa, perde arka-
smdan iş görenler o her zamanki ba-
zı şeriatçı üyelerdir; herkesin bil-
diği gibi, esas amaçlan laik Cum-
huriyeti yıkmak; fakat yıkıncaya
kadar Atatürk döneminin getirdi-
ği kıyafet kanunlannı yok edip ka-
dınlanmızı türbana, çatkıya ve ar-
dından da kara çarşafa sokmaktır.
Kaç zaman var ki bu emellerinı
gerçekleştirmenin kurnazlıklannı
keşfetmeye çalışırlar. Ne yazık ki,
kadınlanmız, eskiden olduğu gibi
bugün de, genelde susmaktalar:
başlanna gelebilecek felaketten ya
habersiz, ya da buna razı gibidir-
ler. Ağzı laf. eli kalem tutan ve *ay-
dın" sayılması gereken bacılanmız
dahi, derın ve öldürücü bir sessiz-
lığe gömülmüşlerdir. Merak sa-
ikıyle yakın geçmişe şöy le bir göz
atmak bile istemezler. Oysa kendi-
lerine güç kaynağı olabilecek ne
güzel ömekler var bu yakın geçmiş-
te.
Meşrutiyet döneminde çarşaf ve
peçe aleyhinde konuşan pek ol-
mazdı. Gizliden gjzliye yükselen ba-
zı seslere rastlanmakla beraber, ko
yu taassubun oluşturduğu korku
içerisinde bu sesler etki yaratmaz-
dı. 1913 lerde Mûkemem Belkis
adındaki bir hanım yazann "peçe"
musibetini lanetleyen şu sözleri.
etkısız kalan örneklerden biridir:
"Peçe bizi daha çok boznıadan.
biz ODU bozahm, yırtakm, çiğneye-
lim. Menfaatlerimizi laran, duygu-
lanmıza aykın, bizde tnasumiyet
bırakmayan ve hiçbir yaran olma-
yan o peçeyi yüzümüze örttüğû-
müz siyah örtüyü kaldıralım, yır-
tahm. Arük bu gerçeği anlamakza-
manı gelmiştir. Cansız, kansu ol-
mayahm... Onu yırtacak kadar da
eHerimizde güç yok mu? Yoksa ya-
zık! Yazık!-"
Ve işte bu güzel özlemi Tûrk ka-
dınına gerçekleştirme fırsatıru Ata-
türk de\Tİmleri verecektir. Geçen
bir yazımda değindiğim gibi, Ata-
türk bizzat kendisi, çeşitli yollardan
Türk kadıntru çarşaf ve peçe reza-
letine karşı direnmeye çağırmış,
örneğin 28 Ağustos 1925 tarihin-
de Inebolu'da yapöğı bır konuşma-
sında şöyle demiştir:
"Yokuluğum sırasında kö\ lerde
değil, özeUikk kasaba ve şehirierde
kadın arkadaşlarımızın \ü/Jerini
ve gözJerini çok kahn \e özenle ka-
patmaklaoidukiannıgördüm.Ozei-
likle bu sıcak mmimde bu tarzın,
kendikri için kesinlikle işkence ve
sıkmb \ aratüğmıtahmin edryonım.
Erkek arkadaşlar. kadınlanmız da
bizûn gibi kavrayışh \e düşünceli in-
sanlardır. Onlar vüzierini dünyaya
göstersinler. Ve gözteriyle dünj^ajı
dikkatü görebilsinler. Bunda korku-
lacak bir şe% joktur™*
1
tki gün sonra, 30 Ağustos"ta yap-
tığı bir başka konuşma ıle a>Tiı ko-
nuya dönmüş ve şöyle demiştir:
"Bazı yerierde kadmlar görüyo-
rum ki, başına bir bez ve>a bir peş-
temal \e>a buna benzer bir şeyler
atarak}üzünü gözünü gizler \-e ya-
nından geçen erkeklere karşı ya ar-
kasııu çevirir vej-a yere oturarak
>ıunuhır. Bu tavnn anlamıve med-
lülü (kanıü) nedir? Efendikr, uygar
bir miüet anası, mUlet kızı. bu ga-
rip şekle, bu (acaip) v^ziyete girer
mi? Bu hal milleti çok gülünç gös-
teren bir manzaradır. Derfaal düzet-
tilmesi gerekir."
Söylemeye gerek yoktur ki îsla-
mi bir giysi olan çarşafa yönelik
böyle bir konuşmayı desteklemek.
çoğu kişiler bakımından korku ya-
ratan bir şeydi. Ve işte onlan peşin-
den sürükleyebilmek için Atatürk
şunu bildirir:
"Arkadaşlar. korkmavinız, bu gi-
diş zorunludur. Bu zorunluluk bi-
zi yüksek \e önemü birsonuca ulaş-
ümor. tsterseniz biktire>im Id, bu
kadar yüksek ve önemM bir sonu-
ca vannak için gerekirse bazı kur-
banlar da >erelim... Önemle u\ an-
yorum ki bu durumun korunma-
sında inat ve bağnazhk, hepimLd
her an kurbanhk ko>ıui olma isti-
dadından (ahşkanhgindan) kurta-
ramaz".
1925 yılının Kasun ayında (30
Kasım"da) TBMM, Atatürk'ün bu
yukandaki sözlerinı "KıbkKryafet
Kanunu" durumuna getirmiştir. Ve
az geçmeden valilikler ve beledi-
yeler, bu kanunun hükümleri doğ-
rultusunda genelgeler yayımlaya-
rak kadınların çarşafla sokağa çık-
malannm yasaklandığını ve çar-
şaflı çıkanlann polis marifetiyle
karakola götürüleceklerini ilan eder-
ler.
Şeriatçılar, Atatürk'ün bu tutu-
munu yererler; ve her birisi özgür-
lük havari>Tjnu kesilmiş olarak ki-
şinin giyim tarzının kanunlarla sap-
tanmasını özgürlük zihniyetine ay-
kın bulduklannı söylerler. tktida-
ra geldikleri an özgürlüğün Ö'sü-
nü bile ortada bırakmayacaklardır
ama, çağdaş görünmenin yararlılı-
ğına inanmışlardır. Fikren yoksul
olduklan için, düşünemezler ki Ata-
türk'ün yaptığı şey özgürlükleri
yok etmek değil tam tersine şerı-
atm 1400 yıl boyunca yok kıldığı
doğal özgürlükleri canlandırmak
idi. Çünkü o biliyor ve belletmek
istiyordu ki insan denen varlığın
düşünce tarzını (dolayısıyla özgür-
lüğünü. ya da özgürsüzlüğünü) sap-
tayan şey yaşam tarzıdır. Düşünce-
lerimiz. çoğu zaman yaşam tarzı-
mıza göre oluşur.
Bundan dolayıdır ki şeriat ba-
taklığma gömülü kaldığırmz 1000
yıl boyunca, miskin ve müptezel çöl
yaşamının getirdiği miskin ve müp-
tezel zihniyetten kurtulamamış ve
bir türKi akıl çağının nimetlerine ula-
şamamışızdır. Ve yine bundan do-
layıdır ki kafasına türban, sıruna çar-
şaf vurduğumuz kadınlanmız, şe-
riatın kendılerine yaraşır gördüğü
yaşam tarzının etkısiyle. başkaldı-
ramayıp, susmuşlardır. Fakat artık
susmuşluğu buakıp 1913'lerdeki
Mükerrem Belkis'ler gibi konuşma-
lan gerekir: "Peçe bizi daha çok
bozmadan. biz onu bozahm, yuta-
km,çiğrK^eüm. Menfaatlerimizi kı-
ran, duygulanmıza a>kın, bizde
masumiyet bırakma\anvehiçbirya-
ran ohnayan o peçe>iyüzümüze ört-
tüğümüz shah örtüyü kaknrahm,
}ntahm. Arnk bu gerçeği anhmak
zamanı gelmiştir. Cansız. kansız oi-
ma> alım_ Onu vırtacak kadar da
eHerimizde güç yok mu? Yoksa ya-
nk! Yaak!^w
Unutmayalım ki, eğer bugün, ka-
duı sorunlan dahil her hususta ve
her alanda, yeryüzündeki bütün Is-
lam ülkelerine oranla üstün bir
durumda isek, bunu, bir bakıma
Atatürk'ün yaşam tarzımıza getir-
diği yeniliklere borçluyuzdur.
Görülmemiş Savurganlık...
S
ayın Kâmran
İnan'ın
29.10.2001 ta-
rihli Hürriyet
gazetesindeya-
yımlanan demecme göre;
1980öncesiikimeclislidö-
nemde TBMM'de 650 kişj
çakşıyorken bugüntekmec-
BsB dönemde 6300 kişj ça-
hşrvormuş. Belki de kısmen
bu nedenle, TBMM'nin
günlükgideri(masran)200
ndvar TL imiş.Yînebugün,
dışanda değişik bakantak-
lara bağh hiçbiryabancı dil
bilmeyen (her birisine en
az 800 dolar maaş ödenen)
3000 tttimasn memur gö-
re>de futuluyonnuş. Bu-
gün knDandıktan benzinin
parası devlet tarafindan
karşılanan 80.000 resmi
ptakah araçvarnnş. (Bu sa-
yıAmıanya"da 12.000)
Peki bu sa%xırganlıklaraı
ortadan kaldınlması için
herhangi birönlem aknıyor
mu? Alınmıyor! Savurgan-
iElçi
lığa devam ediliyor. İşte
gazetelerde çıkan bazı ye-
ni haberler: Kütahya Üni-
versitesi Kampusu'nda,
rektörün adını taşıyan bir
cami inşa ediliyormuş:
«Hakkı Bey Camii". Ma-
latya Ünhersitesi Kampu-
su'nda da. esasen var olan
1000 kişilîkmesdtw 300 ki-
şffikcamiyeek olarak5000
kişflik dev bir cami daha
inşaat hamıdeymiş (Milli-
yet 31.03.2002)
Mevcut 350.000 kıjma-
na ek olarak da. 7.000 yeni
lojman daha yapıhyormuş
(Mılliyet 10 04.2002)
"Al ya da öde" anlaşma-
lanna verdiğimiz garanti-
lerden ötürü borçlanarak
bugüne kadar 48 trilyon
977 milyar ödemişiz, hâlâ
da ödemeye devam ediyor-
muşuz.
Görûlen odur ld, Ecevit
hükümetı ilk bunalımın
(krizin) başladığından bu
yana, savurganhklann ön-
lenmesi için kozmetik ni-
teükteki bazı önlemler dı-
şında hıçbu- önlem alma-
mış, tersine eski savurgan-
lıklara yenilerini eklemiş-
tir. Oysa bütün ekonomist-
lerimiz, sanayicilerimiz ve
işadamlanmız ülkemizin
felakete doğru sürüklendi-
ğini her vesile ile yinele-
mekteler. Saym İzzettin
Önder, bu husustaki dü-
şüncelerini "Üretimden,
teknolojiden, jstihdamdan
ve ihracattan uzaklaşün-
lan Türkiye'nin tam anla-
mı ile tam bir çökertme
operasTOnu ile karşı karşı-
ya oldugumuzu" söyleye-
rek belirtmektedir. Böyle
bir dile getirişle durumu-
muzun bu derecede kötü-
leşmesinde IMF'nin de ro-
lü olduğunu anlatmak iste-
mektedir. IMF'nin dedik-
lerini yaptığımız için işsiz-
lik artmış, 2001 yılında
ekonomimiz yüzde 9.4 kü-
çülmüştür. Ekonomistleri-
miz, bu küçülüşün 2000
yılının ulusal geür düzeyi-
ne, hatta 2004 yılında bile
erişmemizi olanaksız duru-
ma getırdığını söylemekte-
ler.
Inanılması zor, fakat hü-
kümetimiz, hâlâ IMF'den
her seferinde daha zıyade
ağırlaşan koşullarda borç
almaya devam etmektedir...
Bilindiği üzere, Kınm Sa-
vaşı'ndan sonra Batı'dan
ilk borç para alınırken de
bunun sonucu düşünülme-
miş, sonra bir gün Düyu-
nu Umumiye yönetimiyle
karşı karşıya kahnıvermiş-
ti... Bugün de, suf akılsız-
ca savurganlığımız dolayı-
sıyla, aynı akıbete süratle
yaklaştığımızı görüyoruz.
Arnk, IMF ile ihşkilerimi-
zi kesmeli, israfı önlemeli
ve kendi olanaklarımızla
kalkınmaya çahşmalı>TZ.
Rusya ve Malezya bu şe-
kilde davranmıştır. Bu ikı
ülkenin, IMF ile ilişkileri-
ni kestikten sonra durum-
lannı düzeltmeye başladık-
lannı görüyoruz.
Ecevit hükümetinin eko-
nomimizı bir hayli küçült-
tüğü bilinmekle beraber,
yine de geniş bir potansi-
yele sahip olduğunu biliyo-
ruz. Yalnız Tekel'in rakı ve
sigaradan elde ettiği geli-
rin, IMF'nin bir yüda ver-
diği krediye eşit olduğu,
Tekel müfettişİerinin ya-
yın organı olan *Maznıf*ta
açıklanmışn. Vergi kaçak-
çılığının da 5 katrilyona
vardığı bildiriliyor. Mem-
lekette hırsızlann, yolsuz-
luk yapanlann ve hortum-
culann bütçeye verdikleri
zararda herhalde bunlardan
az değildir. Hırsızlann da
artık hükümet taraündan
korunmasma son verilme-
li değil mi? Resmi plakah
araba saltanatı da durdu-
rulmalı. Bunlara ek olarak,
dışandaki ataşeliklerden
işe yaramayanlan kapatıl-
malıdır. Amerika başta ol-
mak üzere, birçok ülkele-
rin tasarruf amacıyla bunu
yaptıklan bilinmektedir.
Anneler Günü hediyenizi
İş Bankası kredi kartınızla alın, İşPuan'larınızı
PENCERE
Ne Olacak Bu
Avrupa'mn Hali?..
Adı: Pim Fortuyn..
68'li Marksist..
EşcinseL
Söylediğine göre ırkçı olmadığını kanıtlamak için
Faslıları yeğlermiş..
Hızlı politikacı..
Aşırı sağcı..
Diyormuş ki:
"- Kadehme Hollanda'nın ilk homo başbakanı
olmakyazılmış..."
Seçimlerde Pim Fortuyn'un oy patlaması yapa-
caöı öngörülüyordu..
Öldürüldü..
Bir aşırı solcunun eliyle hızla parlayan sıyasal
yaşamına son verildi...
Olaya öfkelenip çıldıran Hendrik Vyt adındaki bir
Belçikalı da oturduğu apartmanın alt katında otu-
ran bir Faslı kan-kocayı ıntikam için öldürüp evin-
de yangın çıkardı...
Pim Fortuyn, Rotterdam kentindeki Erasmus
Üniversitesi'nde öğretim üyesiymiş...
Rotterdam'lı Erasmus 16'ncı yüzyıldayaşamış;
ama, kilise düzeninin geçerli olduğu çağın gereği-
negöre Latinceyazmış Hollandalı hümanist düşü-
nürdür...
Erasmus bir papazın evlilik dışı çocuğuydu; en
ünlü yapıtının adı:
"Deliliğe övgü"\..
•
Dünya şirazesinden çıktı, Avrupa'da yaşananlar
Küreselleşme'nin öteki yüzünden ibret dersleriyle
dolup taşıyor...
Fortuyn ne diyor:
"- Hıristiyanlıkla Musevilik Hümanizma ve Aydın-
lanma ile arındılar; ancak Islamiyetin durumu fark-
lıi. Çağdaş toplum bireysel sorumluluklan ön pla-
na çıkarıyor; Islam ise kolektif sorumluluğu ve ai-
leyi. Biz devletle kiliseyi ayırdık. Batı toplumların-
da kadınlarla erkekler eşit. Islam kültüründe ise ka-
dın erkekten aşağıda."
Toprağı bol olsun, Fortuyn, sap ile samanı birbi-
rine kanştınyor; "Hümanizma" ve "Aydınlanma" ile
annan Hıristiyanlıkla Musevilik değildir..
Arınan insan aklıdır!..
Aydınlanma, aklın inançtan, bilimin dinden ba-
ğımsızlaşması demektir!..
Tektannlı dinlerin tümünde kadın erkekten aşa-
ğıdadır; Avrupa'da ilk kez Fransa'da 1802'de yü-
rürlüğe giren "MedeniKanun"\aeşitsizlik biraz gi-
derilebilmiştir; Türkiye "Medeni Kanun "u 1926'da
hayatageçirdi...
Türkiye bir Islam ülkesidir, ama, kadınla erkek biz-
de eşittir... Fortuyn özel yaşamında Faslılarla de-
ğil, Türklerie düşüp kalksaydı, belki bunlan öğre-
nebilirdi...
öyleanlaşılryorki Rotterdam'daki Erasmus Üni-
versitesi bu konularda yeterti değil!.. Yoksa Pim For-
tuyn neden Müslümanhğadüşmanlaşsın?..
•
Fransa'da Le Pen..
Avusturya'da Haider.
Hollanda'da Fortuyn..
Aşırı sağcı, faşist kafalı, uygarlığa ters, insanlığa
aykırı liderler...
Ne olacak bu Avrupa'nın hali?..
Biz hep "Ne olacak bu Türkiye'nin hali" diye so-
rardık, bu son soru hoşuma gitmiyor desem, ya-
lan söylemiş mi olurum?..
BAMRKÖY 7. ASLİYE HUKUK
HÂKtMLİĞİ'NDEN
Esas No: 2001 399 - Karar No: 2001 569
Davacı Bayram Eren tarafindan Hamide Eren aleyhme
açılan boşanma da\asının yapılan açık yargılaması so-
nunda, tstanbul. Bayrampasa. Ismetpaşa, Cilt 5, Hane 64
No'da nüfusa kayıtlı Ha>atıl ıle Elmaziye'den olma
7.10.1936 d.Iu Bayram Eren ıle Hasan ıle Ümmehan'dan
olma 2.8.1950 d.lu Hamide Eren'in MK'nun 134 1. mad-
desi gereğince boşanmalanna karar verilmış olup adresi
zabıtaca dahı tespit edılemeyen davalı Hamide Eren'e ış-
bu karar ilanen teblığ olunur. 6 5.2002 Basın: 2^384
İKİY KATLAYIN1 Mayıs - 31 Mayıs tarihleri arasında aylık 300 milyon TL* ve üzeri alışveriş yapın
iki katı İşPuan kazanın. Puanlarmızı anında paraya çevirip, güle güle harcaytn.
\ www.isbank.com.tr www.maximum.com.tr 444 02 02 TÜRKİYE ^ BANKASI
' Aylık 300 milyon TL'lik harcamanın aynı İş Bankası kredi kartıyla yapılması gerekmektedir.
Türkiye'nln Bankası
GÖLBAŞI/ADIYAMAN
S l l ü HLTOJK
M\HKEMESt'NDEN
DosyaNo: 1991,73
Karar No: 1997/118
Davacı Hasan Hûseyın
Polat tarafından da\alılar
Şıho Ballı \e arkadaşlan
aleyhıne açtığı tapu ıptali
ve tescıl davası sonunda
mahkememizce verılen
15 10.1997 gün ve
1991 73-1997,118 sayılı
karar davacı tarafindan
temyiz edilmiş olup, Yargı-
tay 8 Hukuk Daıresi Baş-
kanlığı'mn 12.03.2002 gün
ve 2002/848-2016 sayılı
ılamı ıle onanarak gelmiş-
tir Yargıtay onama ılamı
davalı Hüseyin Yıldınm'ın
mırasçılan eşı Fatma Yıldı-
nm. çocuklan Abuzer, El-
mas. Makbule. Hacı. Öz-
gül, Dilek ve Isa Yıldınm'a
ilanen tebliğ olunur.
Basın: 22069
MARDtN
KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2002'6
Davacı Maliye Hazinesı
ıle davalı Hacı Ali Gözü ve
arkadaşlan aleyhine açılan
Mardin, Merkez Göllü Kö-
yü, 522 parsel sayılı taşın-
mazın kadastro tespitine itı-
raz davasında. Davalılardan
Şüknye Efe ıBılezikçı). th-
san Müftüoğlu (Tuncay),
Nevın Erdem'e (Tuncay)
tüm araştırmalara rağmen
açık adreslerı tespit edıle-
medığinden dunışma günü-
nün ılan yolu ile teblığine
karar venlmıştir. Dava du-
ruşmasının 04.06.2002 gü-
nü saat 9.00'a bırakıldığı,
adı geçenlerın duruşmaya
gelmemelen veya kendılen-
nı bir vekille temsil ettirme-
melen. tüm yasal ve takdıri
delıllerını bildirmedikleri
takdırde. gıyaplannda yar-
gılamanın yapılacağı ve ka-
rar venleceğı hususu ilanen
teblığ olunur. Basın 26759