25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3^AYIS2002CUMA CUMHURİYET SAYFA J\.Ul-iA U İ A . kurtur(g cumhuriyet.com.tr 15 T \ Nikita Mikhalkov'vtn son filmi 'Sibirya Berberi' popüler ve epik bir seyirlik /vuslannAmerikalı aşkı tşte bir festıval daha sona erdi ve bK sınemaseverler yine Hollyvvo- oc'a bağımlı piyasanın kucağına diştük! Ne var kı (son yıllarda sık sık rartladığımız gibı), festivalden alı- naî "Le Peuple Migrateur-Kuşlar, Kanath Lygarhk", "The Deep End- Dpsiz", "Lista de Espera-Otobüs Durağı" vb. gıbi bazı "şenKkH" film- le-rn ticari gösterime gırerek zaten ufuktaki yaz rehavetine kapılmaya hzzır piyasanın yavanlığına renk ka- ta:ağı, şimdiden ıleri sürülebılir gö- nil rahatlığıyla. (Nitekım, Bertrand BoneDo'nun Jean-Pferre Leaud'yu yönertiğı, ilgınç Fransız yapımı "Le Ptmographe-Ponıografi'' daha fes- tıval sürerken göstenme sunuldu, 45 saniyesi sansürlenerek de olsa.) Bu lufta pıyasada festival tadını estıren fLmse Istanbul Fılm Festıvali'nin Si- nema Günlen adını taşıdığı 198O'li ilt yıllannda. "Beş Akşam", "Aşk Kölesi", "Mekanik Piyano İçin Bit- rnemiş Parça", "Oblomov", "Siyah Gözler" gıbı ılk dönem fılmlenyle bıze tanıtıp sevdırdiğı, 199O'lı yıl- larda da sinemalarda gösterilen "Ur- ga" ve "Güneş. Yanığı"yla hayranla- nnın sayısmı ıkiye katlayan Rus yö- netmen NUdta Mikhalkov'un, 1999 Cannes Festıvali'nin açılışını yapan son eseri "Sibirva Berberi" kuşku- suz. Yakışıklı fızığiyle 1960'lann so- nunda aktör olarak girdiği sinemada, zamanla üstlendiği senaryo yazarh- ğı. yapımcıhk ve yönetmenlik uğ- raşlanmn da hakkını vererek günü- müzde Rus sınemasının uluslarara- sı çapta ünlü bir ustasına dönüşen, 1945 Moskova doğumlu Nikita Mik- halkov, tanınmış. köklü bir sanatçı aıleden geliyor bılindiği gibi. Yazar anne-babanın oğlu, ressam Vassili KonçalovskTnın yeğenı, 1980'lerde Hollyvvood'a transfer olarak kimi başanlı filmler imzalayan yönetmen Andrey Konçalovski'nın de kardeşı. "Sibirya BerberTnde Dıınyaşa ro- lünü oynayan kızı Anna'nın 10-18 yaş arası yıllannı aktaran, belgese- limsi "Anna 10-18" gıbı farklı dene- melerini de hatırladığımız, "kariz- matik" oyuncu-yönetmen Mikhal- kov, bir dönem Rus sinemacılannın önderliğini yaptıktan sonra, 1990'la- nn ikinci yansında siyasete de so- yundu, komünizm karşıtı saflarda y- er alarak ve "Benim Amerikalı mes- lektaşlarundan neyim eksik" diye- rek. Stalindöneminın baskısını unu- tulmaz bir başyapıta dönüştürdüğü. en iyi yabancı film Oscar'ı ve Can- nes'da en iyi yönetmen ödülüyle taç- landınlan, 1993 yapımı "Güneş Ya- nığı"ndan sonra 6 yıl suskun kalan yönetmenin dönüşünûn ürünü ''Si- birya Berberi", beylik deyişle "gör- sel bir şölen" niteliğinde, coşkun-taş- kın bir Slav duyarlılığı gösterisi ha- lmde seyrediliyor, keyifle izleniyor bir "dönem fibni" atmosferinde ge- çen, 2.5 saatlik kırık bir aşk hikâye- si çeşitlemesi olarak. Ancak demo- de konusunun, dayattığı temalann, Rus ruhunu yüceltme tavnnın, heye- canlı, coşkulu, abartjlı havasının bir süre sonra "baydığr. içeriğinin ha- üfkaçtığıdaortada. Birfairine rakip iki Rus erkeği 19O5'te gizemli bir Amerikalı ka- lının oturup West Point askeri aka- iemisinde okuyan, Mozart tutkunu iğrenci oğluna, vaktiyle Rusya'da /aşadıklanna ve babasının kim oldu- ğuna ilişkin bir mektup yazmasıyla aaşlayan "Sibirya Berberi", 20 yıl- lık bir geriye dönüşe başvurarak rnektupta anlatılanlann başlangıcı olan 1885 yılına odaklanmamızla sürüyor. 1917 SovyetDevrimi'nden 32 yıl önceki Çarlık Rusyasf nın toz- pembe çizilmiş panoramasının fo- nunu oluşturduğu filmde, 1885'te Rusya'ya gelen güzel Amerikalı Ja- ne'e (Julia Ormond). trende karşı- laştığı, şamatacı bir grup askeri öğ- renci arasındaki genç Andrey Tols- toy (Oleg Menşikov), şampanyayla kanşık asüırken abayı yakıyor. Şuh ^ e cazibeli Jane de, ünlü yazann adı- m taşıyan bu toy subay adayının gi- derek tutkuya dönüşen yakın ilgisi- ne ilgisiz kalamıyor. Jane'i Mosko- va'da karşılayan yaşlı Amenkalı McCracken (Richard Harris), Ba- n'dadeğeri bılinmemiş (!) icadı olan hızlı ağaç kesme makınesını tamam- layıp Ruslara kakalamaya çalışan, uyanık bir mucit-mühendis. Kızı kimliğine bürünmüş oysa kibar bir fahişe olan Jane de güya Sibirya'da- ü ağaçlan tıraş etmeye yarayacak •Sibirya Berberi" denen bu makine- ain en baştan çıkancı öğesi. Cezbe- MIKHALKOV'UN DÖNÜŞÜ -1993 yapımı "Güneş Yanığı''ndan sonra 6 yıl suskun kalan yönetmen Mikhalkov'un dönüşünûn ürünü "Sibirva Berberi", beylik deyişle "görsel bir şölen" niteliğinde. Siblrskly Tslryulnlk - The Barber of Slberla / Yönetmen: Nikita Mikhalkov / Senaryo: Rüstem Ibrahimbegov, N. Mikhalkov, Rospo Pallenberg / Kamera: Pavel Lebesev / Müzik: Eduard Artemyev / Oyuncular: Julia Ormond, Oleg Menşikov, Richards Harris, Anna Mikhalkova, Marat Başarov, N. Mikhalkov / Rusya-Fransa-ltalya-Çek Cumhuriyeti ortak yapımı, 1999(UmutSanat). deceği çann maıyetindeki yetkili ve etkili kişileri ayartarak McCracken'e maddi destek sağlanmasını görev edınmiş fettan Jane, genç Tols- toy'un, karikatür gibi işlenmiş okul komutanı, General Radlovun (Alek- seyfletrenko)da aklıru basından ahn- ca, Amerikalı dilber uğruna, yaşlı ve genç, ikı Rus erkeğının düşman-ra- kip kesildiği öyküde birtakım dra- matik gelişmeler kaçınılmaz olur... 'Büyük Rusya' nostaljisi Değişik kökenlerden gelen kadın- la erkek arasında, şımdiye dek per- dede sayısız kez anlatılmış imkânsız bir aşk hıkâyesmi eksen alan ve alt- tan alta filmin bütününe, Sovyet dev- rimince alaşağı edilmış bir "Büyük Rusya" nostaljisinı pompalayan "Si- birya Berberi", neşeyle hüzün ara- sında gidip gelerek 2.5 saati aşan bir süreye yayılıyor. Ama ne gam, yavan entnkasına karşın özellikle kalaba- lık, coşkulu sahneleriyle temposunu yükselten filmin dayanılmaz lirizmi, en ikna olmaz ve güç begenir seyir- ciyi bıle ele geçiriyor yer yer. Rus ru- huna güzelleme düzen Mikhalkov'a özgü, zincirlerinden boşanmış Slav duyarlılığına uzun boylu karşı koy- mak ne mümkün? Abartı ve coşku- nun ölçüsü kımi zaman kaçsa da, opera-komik trajediye dönse de. Tolstoj 'lan, Çehov'lan yetiştirmiş bir ulusun ıddialı sinemacısı Mik- halkov, Rus'un aşka Batılı'dan çok farklı baktığının, aşkı ve gururuyla oynanmayacağının altını kalın kalın çiziyor ve Çar 3. Aleksandr rolünde boy gösteriyor. (Aslvnda Radlov ro- lü ona daha yakışırdı.) "Güneş Yanığı^na erişememiş Meraklısının "GüneşYanığı"ndan hemen hatırlayacağı Rus aktör Oleg Menşikov'un, en son "Snülla ve Karlar"da bıraktığımız Ingiliz Julia Ormond'la yıllann Richard Har- ris'ınden bir adım öne çıktığı, müzi- kal ve edebi göndermelerle örülü, süresi uzun tutulmuş bu popüler epik, başanlı müzik ve görüntülen, egzotik karakterleri, delişmen. taş- kın, renkli anlatımıyla sonuçta ilgiy- le tüketilen bir seyirlik sayılabilir, naftalinli konusuyla tatmin etmese de. Yönetmenin kariyeri bakımından, bizce yerinde sayıştan öteye gideme- yen "Sibirva Berberi", çalımlı, gös- terişli üslubuna, yer yer coşup taşan lirik sinemasına, cümbüşlü, şenlikli görselliğine, panayır ya da tiyatro se- kansı gibi bazı başanlı bölümlerine karşın bir "Güneş Yanığı"nın gör- kemli düzeyine erişemiyor. Övgüye değilse de kuşkusuz sey- re değer nitelikteki bu "en pahalı Rus fihni"nin, "nıhsuz" Amerikan "Titanik"inin yanında başyapıt gibi durduğu kesin yine de! İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK "Muüholand Çıkmazı", bütünlüğü olan bir anlati değü. Filrru bütünüyle duygular ve sezgilerie, görüntülerin arkasindaki sezdirmeleıie kurgulanmış. Korku, gizem. seks ve ölüm temalan olaylann arfcasındald ünalarla işlenmiş. Onun için de anlaA'amadığuuz bir yolla filmin içine giriyorsunuz ve "onu yaşıyorsunuz". orku, gizem, seks ve ölümYönetmen David Lynch bu filminde izleyi- ciyi zorlamış. Onun filmlerinin zorlanmaya alışık izleyicisi bile bu filminde daha da zor- lanmış olmah. Birçok izleyici "Filmi anlaya- raadıklannı, bu nedenle de beğenmediklerini" söyledi. Insanın bir şeyi beğenmesi için izle- nimsel bir bütünlük duygusu alması. bu bü- tünlükten de anlam çıkarması gerekiyor. Ge- nelde bir parçayı göriince onu bütünleştirme eğilimi duyanz, bu bütünleştirmeyi de istedi- ğimiz anlam doğrultusunda yaparız. Örneğin, sevdiğüniz birinin bir sözünü ya da hareketini beyrümizde istediğimiz doğrultuda tamamla- nz, bundan da o kişiye artı bir puan veririz. Mullholand Çıkmazı, bütünlüğü olan bir an- latı değü. Film, bütünüyle duygular ve sezgi- lerle, görüntülerin arkasındaki sezdirmelerle kurgulanmış. Korku, gizem, seks ve ölüm te- malan olaylann arkasındaki imalarla işlenmiş. Onun için de anlayamadığınız bir yolla filmin içine giriyorsunuz ve "onuyaşıyorsunuz". Yö- netmen size, "şimdiveburda"yı yaşatıyor. Ar- kasından gelen bölüm hem filmin bütünlüğüy- le bağlantılı, hem de kendi başına bir şey an- latıyor. Onu da anlamaya çalışmak yerine ya- şamanız gerekiyor. Oyuncular birden çok kişiliği yansıtıyor, fil- min bölümleri gerçekle fantezi arasında gezi- niyor. Yönetmen, size filmi anlatmayı değil, yaşatmayı istiyor. Sizin filmi yaşayıp yaşama- manız da filmden ne beklediğinizle bağlantı- lı. Bir anlati bekliyorsunuz, bunubulamıyor ve filmi beğenmiyorsunuz. Ama filmi yaşamayı denerseniz size çok hoş, birbirinden değişik duygular yaşatıyor, olağandışı etkileniyorsu- nuz, çokbeğeniyorsunuz. Film, karanlık bir yolda gıden bir arabanın içindeki iki erkek, bir kadınla başhyor. Gizem- li bir yolculuk bu. Araba bir yerde duruyor ve kadın "Ama burada durmayacakuk" diye ir- kiliyor, aynı anda da arabayı süren adam bir ta- banca uzatarak kadına dışan çıkmasını söylü- yor. Kadın dışan çıkarken hızla gelen bir ara- ba duran arabaya çarpıyor ve Mullholand Yo- lu'nda bir kaza oluyor. Kazadan sadece kadın kurtuluyor ve kendini bihnez bir durumda bir evin bahçesine giriyor, oradauyuyakalıyor. Gi- zem. Betty, hoş bir kadındırve Los Angeles' a şan- sını sinemada denemek için gelmektedir. Tey- zesinin kalmasına izin verdiği evine gelir, çok mutludur, parlak bir geleceğe hazırlanmakta- du1 . Girdiği evde yatakta yatan bir kadın görü- yor. Bu kadın kazadan kurtulan kadmdır ve adını Rita olarak anımsamaktadır ama belleği- ni yitirmiştir, kim olduğunu bilmemektedir. Açtığı çantasmda ise büyük miktarda para bu- lunmaktadır. Yeniden "gizem" ve "kuşku". îki adam Winky's'de buluşurlar. Bu kafe-res- toran, birinin rüyasında gördüğü yerdir. Dan bir karabasan görmüştür, burada arka tarafta onu korkutan biri vardır. Arkadaşı Herb onu dinler ve arkaya gitmelerini önerir. Birlikte yürürler- ken "korku" duygusunu siz de yaşarsuıız. Ar- kaya giderler, Herbhiçbir şey görmez ama Dan onu korkutan adamı görür ve ölür. Korku. David Lynch, size gizem ve korkudan sonra seksi de yaşatrr. Bir film setinde evin kızı ile babasının arkadaşı arasındaki, hem istenen hem de korkulan, şehvetin ve nefretin kaçınıl- maz sarmalmda yaşanan seksi. îki kadın ara- sında kendiliğinden harekete geçen çekimin dayanıhnaz gücüyle yaşanan aşkı. Kadınlar arasındaki çekiciliğin kaçınılmaz tutkusuyla bilinmez bir geleceğe uzanan ilişkiyi. Cinsel- liğı anlarsınız. Mavi anahtann gizi nedir? Sessizlik neden Club Silencio'nun parolası olmaktadır? Adam Kesher, nasıl bir film anlaşması yap- maktadır? Mafya kimden ne istemektedir? Diana kimdir, neden evinde değildir? Işte size birçok giz, birçok soru, çözülüp çö- zülmeyeceği belirsiz düğümler. Görün ve filmi anlamayı değil, yaşamayı se- çin. Her şeyi çözmeye de çahşmayın. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR pyuncu Cennetinden Insan Manzaraları Geçen hafta, 21. Uluslararası Istanbul Film Festi- vali'ni geride bıraktık. Hemen ardından, III. Bursa Si- nema Şenliği geldi. Ve bu iki etkinlikte, her yıl olduğu gibı sinemamızı çeşitli yönleri ile irdelemek, sorunla- rını tartışmak olanağını bulduk. Içinde bulunduğu- muz kriz ortamında, festivallerin özendirici yönü ka- dar, sağladığı ekonomik destekler de önem kazanı- yor. Bu yüzden, Istanbul Festivali'ne katkı sağlayan üç kuruluşu anmayı bir borç biliyorum: FIPRESCI Jü- risi'nin verdiği "Onaf Kutlar ödü/ü"nün sahibine bir sonraki filmini gerçekleştirmesi için destek veren E- fes Pilsen'i, Ulusal Yanşma'nın En İyi Film ve En İyi Yönetmeni'ni ödüllendiren Eczacıbaşı Vakfı'nı, Erkek ve Kadın Oyuncu ödüllerini kazanan sanatçılara pa- rasal ödül veren Kültür Bakanlığı'nı... Bir de, iki kent- teki etkinliklere destek sağlayan Istanbul ve Bursa bü- yükşehır belediyelerini... Dilerseniz, biraz da sinemamızın estetik sorunlan üzerinde duralım. Genç yönetmenler ve genç oyun- cuların damgasını vurduğu bu yılın "hasat"\ pek çok açıdan umut vericiydi ve sınema sanatımız açısından olumlu bir gelişmenın işaretlerini taşıyordu. Yönet- menlerimiz artık öykü anlatmakla yetinmiyor, "inscuı"\ anlatıyorlardı ve seyirciyi rahatlatmak yerine düşün- dürmeyı seçen yapımlara yönelmişlerdi. Istanbul Film Festivali jürilerinin kararlan bu seçimi doğrular nıtelikteydi. ödüller, seyirci kaygısı gütmek- sizin kendi yolunda ilerleyen ödünsüz yapımlara git- mişti. Zeki Demirkubuz a, En İyi Yönetmen ödü- lü'nün yanı sıra, hem yerti hem de yabancı yanşma- da FIPRESCI (Sinema Yazarlan) Odülü kazandıran "ItiraFye "Yazgı" ile yarışmanın Büyük ödül'ünü ka- zanan Ümit Ünal'ın "9"u, son derece kısıtlı bütçeler- le gerçekleştirilen yapımlann, büyük bütçeli, ticari ya- pımlara atternatif olabileceğini gösterıyordu. Nefret, ihanet, suçluluk ve suskunluk yirmi birinci yüzyılı yaşayan toplumumuzun ana temalan olarak yansımıştı beyazperdeye. Toplumdaki baskılan, gün- delik yaşantımıza egemen olan faşızan eğilimleri ve suçluluk duygusunu ince ayrıntılaria anlatan Ünal'ın "9" adlı ilk filmi, klişelerden kaçınan ve farklı okuma- iara olanak tanıyan yapısıyla sinemamıza taze bir kan getiriyordu. Demirkubuz ise değerlerini yitirmiş bir toplumun suçluluk duygusu içinde kıvranan yalnız bireylerini anlatan filmleri ile çizgisinden ödün verme- diğıni gösteriyor, kişisel sinema dilinde ısrar ediyor- du. lletışimsizlik ve sevgisizlik teması üzerindeki çe- şitlemelerini sürdüren Demirkubuz odül töreninde yaptığı konuşmada, "Sevgı, tutsakedicibırduyguve arkasında hep nefreti banndınyor. Ben, daha hakiki bir duygu olan nefretin filmini çekmek ıstedim" di- yordu. Festivalin bir başka önemli filmi de, Radikal'ın Halk Ödülü'nü kazanan "Hiçbiryerde" ıdi. Ümit Ünal gibi senaryo yazarlığından gelen bir yönetmen olan Tay- tun Pirselimoğlu, ilk uzun metrajlı filminde, ülkemi- zin gündemden düşmeyen sorunlarından biri olan "kayıplar"\ gerçekçi ve duyarlı bir anlatımla yansıtır- ken politik ajitasyonun tuzaklanndan uzak duruyor- du. Ülkemizin güncel sorunlanndan birini, Kürt sorunu- nu simgesel bir anlatımla ele alan Kazım Öz'ün "Fo- toğraf"\ da, gerek yalın anlatımı, gerekse oyuncula- nnın başansı ile yılın önemli ilk filmlerinden bir dığeri idi. Semir Aslanyürek'in "Şe//a/e"si içerdiği mizah duygusuyla sinemamızın çizgi dışı yapımlanndan bi- riydi. Sinemamızın gerçek bir "oyuncu cenneti" olduğu- nu kanıtlayan birtablo vardı karşımızda. Pekçokfilm- de çok başanlı yorumlanyla öne çıkan oyuncular var- dı. Kimi filmde ise (örneğin "9"da), gerçek bir takım oyunu ortaya konmuştu. Herhalde, jürinin en çok zor- landığı alan olmuştur, oyunculuk. Yönetmenlerimizin en yetkin olduğu alanlardan birinin oyuncu yönetimi olduğunu kanıtlıyordu izlediğim'ız filmler. vecdisayar < yahoo.com ^auhaus'un fotoğrattaki yüzü • Kültür Servisi - Yapı Kredi Kültür Sanat Merkezi, bugünden itibaren 20 Mayıs'a dek modern sanatın ve mimarlığın oluşum sürecinde izler bırakan 20. yüzyılın önemli sanat akımlanndan 'Bauhaus'un fotoğraftaki yansımalannı sanatseverlerin beğenisine sunuyor. Goethe Enstitüsü ve rfA'nın katkılanyla gerçekleşen ve küratörlüğünü Wulf Herzogenrath'vn yaptığı sergide Moholy Nagy, Oezle Blüh ve Both gibi 40'ın üzerindeki sanatçının yüzü aşkın fotoğrafi yer alıyor. Sergi, hafta içi 10.00-19.00, cumartesi 10.00- 18.00 ve pazar günleri 13.00-18.00 saatleri arasında görülebilir. (0212 252 4700) BUGUN • BABYLONda 21.30'da 'TheBritish Council Presents' kapsamında Oojaminin komeri. (0212 292 73 68) • AKM'de 19.30'da Istanbul DevletOperav* Balesi'nin 'Viyana Esintikri" adlı konseri. (0212251 5600) • CEMAL REŞtT REY'de 20.00'de Balkt Arabesque"in gösterisi. (0 212 232 98 30) • İŞ SANAT'ta 19.30'da Bratschın konseri. (Biletix:0216454 • AKM BÜYÜK SALON'da 19.30'da Istanbul De\1et Senfoni Orkestrasının konseri. Şef: David Poütt. Solist: Shefley Keelor (soprano). (0 212 251 56 00) • NtPPON HOTEL'de Goethe Enstitüsü ve Heinrich BöU Vakn nın işbirliğiyle 09.30"da Dr. Lak Akgün, Mariehıise Beck, Emine Demirbüken, Aydm Engin, Semra Erder, Aytaç Eryılmaz, Rarf Fücks, Dr. Ayhan Prof. Dr. Reiner Münz, Helga Nagel, Osman Okkan, Can Ünver, Gündüz Vassaf, AK Yurttagül ün katılacağı 'Almanja'da ve Avrupa'da Göç ve Çokkültürlülük' konulu sempozyum. (0212 2492009) • ADANA Bt'YÜKŞEHtR BELEDİYESt KONSER SALO>fU'nda bugün 20.00 ve yann 11 00 de Çukurova De\1et Senfoni Orkestrasının konseri. Şef: Tadeusz Strugala. Solist: Andrea Merenzon (fagot). (0322 454 5018)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle