22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 MAYIS 2002 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Ziraat Mühendisi Türker Cirit ile Türkiye'dekihormon tartışmalannı konuştuk S O Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOĞLU leyla.tavsanogluCacumhuriyet.com.tr hormonlu meyve-sebze tartışmaları yeniden gündeme geldi. ilmcnya 'ya ihraç edilen biberlerin geri çevriîmesi, hormonlu yesin söylentilerini iyice yaygınlaştırdı. Gerçekten bitkilere, neyve ve sebzelere Türkiye 'deki tanmcılar hormon uyguluyorlar mı? Bu, yıllardır kafamıza takıhp kalan bir soru. Ote yandan son yıllarda pek moda olan organik tarım, organik ürün mıthabbeti de aldı yürüdü. Merak bu... Hormonlu meyve-sebze, organik besin nedir? Öğrenmek istedim. Öğrenmenin yolıı da ya bir bileni bulııp onıınla konuşmakya da referans kitaplarını okumak. Burada hem ben ö'ğrenip hem de yazacağım için bir uzmanla konuşma zorunluhığu var. O uzman da yıllarını tarımsal araştırmalara, hibrit ürün geliştirmeye adayan Türker Cirit oldu. Cirit le hormonlu besinleri, düzgün tarımı ve organik üretimi konuştuk. Türker Cirit hormonlu meyve-sebze olamayacağım, bunun yanlış anlamadan kaynaklandığını anlahyor; organik tarımla ilgili olarak da "Sakın sertifıka görmeden organik diye satılan ürün almayın. Bu alan sömürüye çok açık " diyor. iyi gübre daha çok urun - Pekibu bitkiyiyakmıyor mu? - Hayır. Çünkû artık her gün alınabilir gübreler yapıldı. Dünyada bunlar çok gelişti; Türkiye'ye de ithal ediliyor. - Bu sö'zünü ettiğimiz gübrelerin hepsi kimyasai Bunlar meyvenin, sebzenin tadını bozmuyorlar mı? - Mutlaka bozuyoriar. Öte yandan doğal gübre olarak adlandınlan hayvan gübrelerinin şu özelliği vardır: Bu hayvanlar ot yiyerek beslenirler. Dolayısıyla da sebze ve meyveye ait bütün elementler o gûbrenin içinde bulunuyor. Böylece de bu gübre o meyve ve sebzeye bir katkı maddesi oluşturuyor. Toprakta olması gerekenin geri dönüşümü sağlanmış oluyor. Eskiden bitkiler, hasattan sonra tekrar toprağa gömülürdü. Böylece de toprağın daha genc kalması sağlanırdı. Ama şimdi artık bunlann atılması, parçalanması ya da yakılması suretiyle toprağa geri dönmesi önleniyor. Özellikle seralarda bu daha da yaygın. Çünkü mecburen seralardaki bitkiler sökülüp atılıyor. Yeniden yerine dikilen bitkiyi zamanı geçince söküp atıyoruz. Dolayısıyla bitkinin artıklannı artık toprağa döndürmüyoruz. Onun yerine de kimyasai diye adlandırdığımızyapay gübrelerle s 7 ,' toprağı besliyoruz. Bitkinin makro elementleri ve iz elementleri vardır. Makro elementler azot, fosfor, potastır. Bunlara şimdi magnezyum, demir gibi elementler de eklenmeye başlandı. Bunlar bitki tarafından zorunlu olarak alınması gereken maddeler. Bir de az miktarda alınması gereken maddeler bulunuyor. Bunlara da iz elementler diyoruz. Bu isim, iz gibi, iz miktarda alınması gereken elementler olduğu için verilmiş. Bir bitkinin bütün dokulanndaki gelişmeyi bizim damak tadımıza uygun olarak sağlayacak birçok elementin bulunması mümkün değildir. Onlar ancak toprağa hayvan gübreleriyle, bitki artıklanyla kazandınlan maddelerdir. Gübrelere yüksek kalite kazandınldığı, bitkiler de çok verimli kapasiteye kavuşturulduğu için bu verimli kapasiteyi yürütebilmek için o yüksek kaliteli gübreleri kullanmak zorundayız. İhtlyaç artıyor - Yani eski gübreleme sistemiyle bu sonuçların alınması mümkün olmuyor mu? - Mümkün değil. Dünya yüzünde insan nüfusu artıyor. Her geçen gün insanın besüıe olan ihtiyacı daha da artıyor. Bir de bu olgu, gelir artışıyla da doğru orantılı. Geliri artan kesim arttıkça besin tüketme oraru da ona göre artıyor. Tanmcılar, bu gereksinimleri karşılamak için bitkilerde gerek genetik olarak, gerekse de besin olarak iyüeşmeleri sağlayarak daha çok ürün almanın yollannı anyor. Bugün bir dönüm serada yetişen hıyardan kırk tona kadar ürün kaldınlabiliyor. Bu ürün iyi besinlerle mümkün olabiliyor. - Ya tarlada nasü oluyor? - Ancak 5-6 ton civannda ürün alınabilir. Bu da gördüğünüz gibi sera ürününün epeyce altında bir rakam. Hormon söylentisine geri dönersek... Çok kaliteli gübre kullanıldığı için meyvelerin çok daha biçimli, çok daha güzel ve iri gelişmeleri sağlandığı için hormon yakıştırması yapıhyor. Hormonlusebze-meyve diyebirşeyyok- Hormonlu bitkinin ne demek olduğunu bi- ze anlatır mısınız? - Benım bu mesleğin içinde otuz yılı aşkm ça- bam var. Bütün meslek hayatım araştırma yapmak- la geçtı. Hormon Türkiye"de yanlış algılanıyor. Be- nim bildiğim anlamda hormon, bazı canlılann be- ze faaliyetlerini arttırarak hızlı şişmelerinı sağla- yan bir sistemdir. Ama bitkide böyle bir hormon zaten kullanılamaz. - Zaten hormon memeli hayvanlarda bulu- nan bazı maddeler değil midir? - Evet. Dolayısıyla da bitkilerde kullanılamaz. Buradaki yanlış anlama şuradan kaynaklanıyor: Sadece domates, patlıcan \ e kabakta kış koşul- lannda, seralarda böceğin faaliyet göstermediği, rüzgârın bitkisiyle sallanarak döllenmeye imkân vermediğı durumlarda bitki meyvesini bağlayamaz. Bu nedenle de "paıthonecarpe" dedıgimiz döllenmeden meyve bağlayan birmadde kullanılması lazım- dır. Işte, yanlış bır anlamayla hormon olarak adlandınlan bu döllenmeden meyve bağlayan maddedir. çilefc olayı - Bu maddelerin özellikle- ri nedir? - Eskiden buğdayda kullanı- lan 24D diye adlandınlan ilaç- lar vardı. Bu ilaçlar belli doz- larda alkolde eritilerek kulla- nılıyordu. Çiçek ya bu madde- ye daldınlıyordu ya da bu mad- de çiçeğin üzerine püskürtü- lüyordu. Yoksa bitkinin mey- ve ya da yaprağına atılan bir madde değildi. Bugünkü uy- gulamaya dönersek, bu döl- lenmeden meyve bağlayan maddeler kullanıldığında mey- venin içinde çekırdek oiuşmu- yor. Bu şekilde yetiştirilen bir domatesı kestiğınizde zaten görürsünüz. Bir de anllar var- dır. BunJarda çekırdek olduğunu görürsünüz. Çün- kü kış koşullarında seraya "bambus" adı verilen bir cins an konur. Şirketler var; bu anlan ithal edi- yorlar. Genellikle de Hollandadan getiriyorlar. Bu arılardan bir koloni alıyorsunuz. Kolonilerde 200 an var. Bu koloni bitkilerde dölleme görevi- ni yaptıktan sonra yok olup gidiyor. Tabii bu bam- bus kullanılan seralann maliyeti fazla olduğu için bunlardan alınan ürünler daha yüksek fiyata sa- tılıyor. Yüksek fiyata satılan ürünü alıcı tercıh et- miyorsa bu ürünün yapılması da zorlaşıyor. Dolayısıyla o döllemeden meyve bağlayan mad- deyi kullanma yoluna gidiliyor. Şu anda BNOA diye birmadde. Insan sağlığına zarar vermesi söz konusu değil. Çok az ve çok erken devrede kul- lanılıyor. Bitki meyve verene kadar çok uzun bir zaman geçmesi söz konusudur. - Peki, hormonlu çilekler nedir? - Çilekteki olay farklı. Çileğin melezlemeyle za- ten meyveleri irileştınldi. Bir de çıleğın ilk döl- lerinde ikiz, üçüz meyveler oluşuyor. Bütün can- lılarda olduğu gibi bu bitkide de olabiliyor. Dik- kat etmişsinizdir. Ikiz meyve hıyarda da oluşabi- lir. Bu, tamamıyla bitkinin genetiğinden kaynak- lanıyor. Çilekte bu biraz daha belirgin oluyor, meyvenin biçimi nedeniyle... Bunu görenler de hemen "hormonlu" diye bir şey ortaya attılar. Çok yanlış. Yanlış Ilaç - Yani birazyamru yumru, kocaman görünen çilekleri alıp afiyetle yiyebilir miyiz? - Tabii. Hiçbir şey olmaz. O irilikler tamamıy- la bitkinin genetik yapısından kaynaklanıyor. Yan- lış anlama olduğu için topluma yanlış anlatılıyor, birçok kişiye de zarar veriliyor. - Peki, Almanya ya gönderilen biberler sizce neden geri gönderildi? - Bunlar çarliston biberlerdi. Biberdeki bir ılaç kalıntısıydı. Bu ilacın aktif maddesi "matemiti- foz" diye adlandınlıyor. Ama çeşitli şirketlerin ürettiği ilaçlar farklı ti- cari isimlerle satılıyor. Bu ilacın aslında sebzede kullanılmaması gerekiyor. Daha çok tütün ve pa- mukta kullamlır. Bu uçan böceklerin öldürülme- sinde çok etkilidir. Dediğim gibi sebzelerde kul- lanılmaması gerekir. Ama birileri bunu sebzede kaçak olarak kullanmışlar. Tabii ki Almanya'ya giden biberlerde o madde bulununca iade edilmişler. Daha önce bu ilaç daha yaygın kullanılıyordu. Son zamanlarda kullanımı azaldı. Çünkü artık bakteri kökenli başka ilaçlar çıktı. Bu ilaçlar in- san sağlığı için tamamıyla zararsızdır. Bana so- rarsanız ilaçlı sebzelenn ıhraç edilmemesi gere- kir. Laboratuvarlar kurup ürünlerin mutlaka ilaç kalıntısı analizlerinin yapılarak pıyasaya sürül- melerıne onay verilmelidir. Bunun gıbı bir olay bile o ürünün toplum tarafından reddedilmesi ve birçok çiftçinin zarar görmesine neden olabili- yor. Creticiler olarak bu tür olaylara karşı bizim son derece hassas davranmamız gerekiyor. - Yani, bitkilerde kesin olarak hormon kulla- nılmaz, öyle mi? - Evet, kesinlikle öyle. Bazı bitkilerde döllen- meden meyve bağlayan bir ilaç kullanıldığını söy- lemiştim. Çilekte bunu da kullanmaya ihtiyaç yok. Çilekte, toplumun zararlı olduğunu bildiği hiçbir den önceki kuşaklar aşağı yukan sera ürünlenni hiç yemediler. O nedenle bizim damak tadımız gü- neş altında, açık hava koşullannda yetişen bitki- ye göre oluşmuştur. Bu koşullar ürünün lezzetini arttınr. Lezzetı arttıran ikınci bir faktörde döllen- me olayıdır. Tarlada yetişen bitkide parthonecar- pe olayı olmadığı, tamamıyla doğal bıçimde döl- lendiği için bitkinin hepsinin içinde çekirdek var- dır. Dolayısıyla da bu bitkilerin hepsinde çekir- değin oluşumu için gerekli olan besin bitki tara- fından meyvesine pompalanarak bu meyvenin da- ha lezzetli hale gelmesıni sağlıyor. - Bildiğim kadanyla hormonlu meyve ve seb- ze konusu yıllardır dillendirilir. Sizce bu nere- den kaynaklandı? J TÜRKER CİRİT Yükseköğrenimini Ege Vniversitesi Ziraat Fakültesi'nde tamamladıktan sonra htanbul-Yeşilköy'de bulunan Marmara-Trakya Bölge Zirai Araştırma Enstitiisü 'nde çalışmaya başladu Yurtdışı bilgi birikimini Meksika 'daM Dünya Araştırma Enstitüsü 'nde yaptu Daha sonra Türkiye 'deki görevine döndii. 1978'de Marmara-Trakya Bölge Zirai Araştırma Enstitüsü 'ne bölge müdürii olarak atandu 1983'te ö'zel sektöre geçerek zirai ilaçlarla uğraşan bir şirketin tohum bölümünü kurdu. madde kullanılmaz.Hıyarda hiç kullanılmaz. Çün- kü hıyann kendisi döllenmeden meyve bağlayan bir bitkidir. Ama burada tarladaki değil, seradaki hıyardan söz ediyorum. - Serada yetişen hıyarla tarlada yetişen hıya- nn yapısı ve lezzetinde defarkyok mu? Serada yetişen hıyann içisankidaha boşalmaya eğilim- limi? - Tabii ki burada en önemli faktör çevre koşul- lan. Serada. kış koşullarında yetıştirdiğiniz hı- yarlar ister istemez daha az güneş ışığı alarak ge- lişiyor. Güneş ışığının olmadığı yerde de dokular daha sıkı gelişemiyor. Bizim damak tadımız tamamıyla yaz ürünleri- ne göredir. Sera ürünleri daha sonra çıktığı ıçın damak tadımız hâlâ bunlara alışamıyor. Ustelik biz- - Bu söylenti ilk kez 1970'li yıllann sonunda or- taya çıktı. O yıllarda domatesin meyve baglama- sı için bazı arayışlar vardı. Dünyada yeni madde- ler kullanıldığıyla ilgili bilgileralınıyordu. Örne- ğin, demin de söylediğim gibi buğdayda kullanı- lan 24D ilacı gibi. Türkiye'de bu tür ilaçlar hâlâ kullanılabiliyor. Bu tür ılaçlann alkolde eritilıp seyreltilerek parthonecarpe sağlandığı öğrenildi. Böylece uy- gulamayageçildi. Bu ilaçlar meyvenin döllenme- den bağlanmasını sağladığı için de "hormon" di- ye adlandınldı. Öyle ya... Bizde insan vücudunda her şeyi ya- panın hormon olduğu varsayımı çok güçlü oldu- ğu için bitkilerde de böyle oluyor sanıldı. Bir de şu var: Bitki Kendl belirliyor Bitkinin parthonecarpe'ına biz meyve değil, meyve taslağı diyoruz. Tanmcının bilimsel dili- ne göre meyve döllenerek bağlanan ve içinde çe- kirdeğı olan ürüne verilen addır. Ama parthone- carpe"daki olay döllenmeden meyve bağlandığı için meyve taslağı olarak adlandınlıyor. Ama salatalığı, yani hıyan ele alırsak.. Hıyann kendisi parthonecarpe olduğu ıçın bu tür bır iş- lem yapılmasına gerek yoktur. Hıyar parthonecar- pe olmasaydı serada yetiştirilmesi mümkün olmaz- dı. Çünkü hıyann erkek ve dişi çıçeğı ayndır. Do- layısıyla da bir taşıyıcının, örneğın böceğin po- len taşıması gerekir. Domateste öyle değil. Erkek ve dişi organ ay- nı çiçekte. Bitkiyi hafıfçe sallasanız domatesin üze- nnde döllenme olur. Sıze başka bır örnek vereyim. Elmanın bazen olgunlaşmadan yere düştüğünü ya da yamuk ge- liştiğini görürsünüz. Elmayı kestiğınizde o yamuk gelişen tarafta çe- kirdek olmadığını görürsünüz. Ya da düşenin içi- ni açtığınızda çekirdeği azdır. Bu da bitkinin mey- venin içine kendini yetiştirecek kadar besin pom- palayamadığı anlamına gelir. Bütün bitkilerde bu olabilir. Bitki, kendi meyvesindeki besin birikimini çe- kirdeğinin varlığına göre yapıyor. Onu besleye- cek kadar besini biriktirmek için çaba harcıyor. - Bir de bildiğim kadanyla gübreleme tekni- ği de son yıllarda çok gelişti... - Çok iyi formasyonlu ve bitkiler tarafından çok çabuk alınabilen kaliteli gübreler üretildi. Eski- den gübre bitkilere bir ekim öncesi, bir de bitki- nin meyveyi bağladığı dönemde verilirdı. Şimdi biz artık gübrelemeyi günlük yapıyoruz. Dedelerimizin yetiştirdiği ürünler - Bir de son yıllarda "organik besin " deyimi son derece popüler oldu. Bize organik besinin ne olduğunu anlatır mısınız? - Organik ürün tanmın bütün kesimlerini kapsayan bir olaydır. Kısaca anlatmak gerekirse bunlar bizim dedelerimizin ürettikleri ürünlerdir. Daha açık söylemek gerekirse, hiçbir dış kimyasai madde kullanılmadan üretilen ürüne biz organik ürün diyoruz. Hayvan gübresi bile kullansanız o hayvanın organik beslenmiş olması gerekiyor. Bunun yanında biyolojik üretim de var, ama o daha fazla su götürür. Organik üretim ise son derece katı kurallara sahiptir. Tohumun organik koşulda yetişmesi, genetiğiyle oynanmaması, bitkinin ne gübre, ne de tanm ilacı kullanıbnadan yetiştirilmiş ohnası gerekiyor. - Peki, tarım ilacı kullanılmadan nasıl oluyor? - Tanm ilaçlan yerine bazı böcek yiyici bakteriler kullanılıyor. Toprağa verilecek gûbrenin de mutlaka hayvan ya da bitki artıklanndan elde edilmiş gübre ohnası gerekiyor. Ama gübresi alınan hayvanın organik olarak beslenmiş olması, bitki artıklannın da organik olarak yetiştirilmiş olmalan zorunlu. Organik besinler son yıllarda dünyada epeyce hızlı pazar buluyorlar. Organlk ürün pazarı - Türkiye'de organik ürün pazarı nasıl? - Daha pek yok. Yapılan da yurtdışına ihraç etmek için. tç pazarda çok az. Tabii ki bizde bu pazar insanlann organik ürünlere ilgi duymalan ve satuı almalanyla gelişecektir. Ama yurtdışmda bayağı gelişkin olduğu söylenebilir. Size Almanya örneğini vereyim. 2000 yılı için bir istatistik gördüm. Alman nüfusunun yüzde 26'sının organik beslendiği o istatistikte belirtibnişti. Organik üretim basit bir konu değil, çok ciddi. Gerçekten organik tanm yapılabilmesi için önce arazinin ya da seranın toprağının en az 5-6 yıl dinlendirilmesi gerekiyor. Böylece topraktaki kimyasai maddelerin yıkanması sağlanmış oluyor. Ancak ondan sonra orada organik tarıma başlanabilir. - İyi de bu kadar koşullu olduğuna göre organik tanm sömürüye de epeyce açık bir alan olmuyor mu? - Olmaz olur mu? Örneğin, bir satıcı size çarpık çurpuk, küçük, üzerinden böcek yenikleri bulunan bir ürünü organik diye satmak isteyebilir. Siz de ona kanıp bunu satın alabilirsiniz. Çünkü organik üretimde ilaç, kimyasai gübre kullanılmadığını biliyorsunuz. Bu tür ürünlerin organik olma şansımn yüksek olduğunu düşünebilirsiniz. Oysa organik ürünün olabilmesi için mutlaka organik ürün sertifikası veren kuruluşlardan belge alınması gereği vardır. O belgeyi görmeden bir ürünü organik diye satın almak yanlıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle