25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÎAYFA CUMHURİYET 28 NİSAN 2002 PAZAI O L L A Y L A K VJl< (jOKUŞ-L-fcJİ olay.gorus@cumhuriyet.com.tr EVEr/HAYIR OKTAYAKBAL Bu Kadar Uyumayalım! Irticaparancyası!.. Devletin irticaparanoyası!.. "Bu ülksde t'rtica tehlikesi var, cumhuriyet devrimlen bata demokrasi, dış destekli akım- lanrt, cina/et tetelerinin tehdidi aitındadır" di- ye yazanlsr, scyleyenler, işte bu tür suçlamalar- iakarşılaşı>or Manyatöık, paranoyaklık, Isiamdüş- manlığıvb.. Irtica, gericiıktîr. Çağdışılıktır. Kişı özgürlüğü- ne karşıdır Insınları köleleştirmektir. Binlerce yıl oriceyi bugüne getirmeye çalışmaktır. Yerartıncan pıkanlan cesetler şeriatçı kafala- nn cînayetteri cegıl miydi? Mahkemelerde, Ana- /asa Mahkemesi'nde en ağırsuçlarla kapaMan Dartiler hargi a-nacın peşindeydi? Her şey göz- er önünde yaşandı... Amaöyleleri varki, gerçek- eri görmez ba^kalarını da görmemeye. duyma- naya çağırr. Amaç, cumhunyeti, laikliği, çağdaş- ığı yıkmalcır. Ağzı olan kcnuşur! Bunlann da ağzı var. lleri gerı konuşuyoiar... Tutmuş Rize'de bir konuş- rna yapmış. Br inek varmış, halkın yolunu kes- rniş! O taştan oir anıtmış... K/m olduğu belli! O olmasa, Tayyip kafalılar ileri gidecekmiş. lleri de- dikleri yer, karanlık birçıkmaz... Uykudaysak gafletteysek de, uyanalım artık! Oy aşkıyla gerioilige yanaşan DYP'ler, ANAP'lar MHP'lerdearte uyanmalı. En başta CHPuyan- sın. Unutmasır ki ne zaman sağa, aşın sağa, di- re, dinciyeyanaşmışsayenilmiştir. 1946'danbe- r bu gerçeği gordük, yaşadık. Her fırsatta Atatürk devrimini, laikliği, çağ- caşlığı savunarlan 'paranoya hastası' sayan ki- şrler, aynaya baksalar gerçek paranoya hasta- sının kendileri olduğunu göreceklerdır... Kıbnsfı şair, Kubilay Beliğ'in dediği gibi: "Bu kara çarşafne, nedir bu düzen I Sokak- ta yanından geçer de bazen I Bacı mı öcü mü anlayamazsın. Yürürken Her adtm atılır I Geriye ders almak için bakılır I önünde ne engel varsayıkılırI Yok- sa menziline ulaşamazsın. Allah aşktna ou nasıl bir iştir I Bu nasıl terak- kı, nasıl gidiştir' Blden, yüzyıl daha akıp gitmiş- tir I Bu kadar uyursan uyanamazsın." Çöküş... İşsizfik, yoksuluk ve savaşa karşı INSANCA^l DÜZEN1 Mayıs'a Çelik GULERSOY S özünü edecefim çö- küş, eğitim sistemi- mizde, değer yargı- larımızda ya da bi- reysel ve sosyal daya- nışma gibi bizim kuşagın alışık olduğu ölçülerde gözlemlenen yıkılışlardeğil. Yeryuvartağmın en az binlerce yıldır, yani yazıh tarttıegeçşdönemJerinden buya- na durmuş-oturmuş olan fizik- sel yapısında, sadece 5-10 yüdır başlamış olan ûrkütûcü çökün- tülere değineceğim. Geçenlerde adadan bir dos- tum, Istanbul'dan Avusöarya'ya göçmüş olan bir yakınını tanış- maya getirdi. Seçkin bir hanım. Söyleşimiz (sohbetimiz) sıra- sında ona, Fransa'nın yıllar ön- ce o yörelerde bilinçsiz birinat- la yürüttügü nükleerdenemele- rin iklime etkilerini sordum. Öğ- rendiklerim, dudaklanmı uçuk- lattı: Kanser,günlükyaşamag£r- miş. Adam başı, kUnikleri açıh- yormuş. Deniz ve plaj yaşamı, bildiğiıniz bfitün tadınıyitinniş: Güneşe karjı -tam etki de sağ- lamayan- çeşttB kremlerebulan- ma bir yana, açık her yeri örte- cek mayo ve kumaş türleri çık- mış. Beni en çok şaşırtan ve deh- şete düşüren şey ise Giiney Kut- bu'ndald buzkitteierinin(bizde basın ve kimileri buna, yine bir yanılgı ile "buzul" diyor) çözü- lüşünü izlemek üzere turizm acentelerinin gemi ile gezintiler düzenlemesi oldu. Bu satırlan okuyacak olanJa- ruı birçoğu, bu tür bılgileri edin- mek için niye ta oralardan biri- nin gelmesini bekJediğimi ve "niçin internetriirii çağdaş kay- naklarabaşvurmadığınu'' sora- caklardır. Bu konuda kısa bir ara açıklaması yapayım: Elekt- roniğin egemen olduğu her şe- yekarşı, bende birürküntü oluş- tu. Bir dostuma telefon ettiğim- de, saatlerce meşgul çıkıyor. Ne- den sonra. öğreniyorum: Çocu- ğu internetin başında imiş. Bi- rini cep telefbnundan aramam gerekiyor: Karşımdakini ilgisiz ve uzakbir şehirde, sokakta ya- kalıyorum. Bu tuhaflıkJann hiç- birine uyum sağlayamıyorum. Bir şey yazacağım zaman, tık- lamalar ve tuşlamalar yerine. bembeyaz bir kâğıdı önüme çe- kip, sevgilı kalemlerimden biri- ni kullanmayı ve birbilgiye eriş- mek istediğimde de kitaphğıma başvTirmayı yeğliyor ve "Ba- ba'dan kalma" bu yöntemleri en sevimJi, ruhuma yanıt (ce- vap) veren ve de sağlıklı yollar sayıyorum. Ozon tabakasının önce incel- mesi, sonra delinmesi olgulan, Türkiye için de, artık yabancı kavramlar değil. Kamuoyu -var- sa eğer-, bunlan az çok duyuyor. Uzak diyarlardaki plaj uygula- malan, belki bizde henüz ge- rekmiyor. Ama hiç değilse ola- yı biliyoruz. O konuda anlamadığun şey, dünya egemenlerinin neden do- layı -hiçbir önlem almadıkları degil- hiçbir önlem almayacak- lan (belki alamayacakJan) hal- de. niçin bırkaç yılda bir, ulus- lararası çe\re konferanslan dü- zenledikleridir. "GeBşmiş" ül- kelerin hükümetleri, ozonu de- len karbondioksıt ve kloro-flo- ro-karbon üretimlerini azaita- cakher önlemin, ekonomiye bü- yük zararlar vereceğini ve işsiz- liğe yol açacağını bildiklerin- den, her etkili önleme yan çiz- rnekteler. Işler, öyle bir dönül- mez noktaya gelrniş. Bunu gö- rüyor ve anlıyorum. Anlamadı- ğun, konferanslarla neden dola- yı konuyu gündeme getirdikle- ri. On yıl kadarönce, Rio'da tüm uluslan topladılar. Yoksul ülke- ler onca masraf edip oraya taşın- dılar. Bizden de 9. Cumhurbaş- kanı venicelerikalkıpgitti. ABD, en başta tezini dayattı: Hiçbir önerinizi uyguJayamayız! Işte o kadar. O tarihte Hürriyet'e ya- zıyordum. Kendi başlığımı koydum: Rio Konferansı değil, bir Rio kar- navalı! Bunlara, kendi hesabıma, alış- fım. Anlayamadığım ve "havsala- ma ogrtıramadıgım'' "kutbatu- ristik gezüer" oldu. Tannm, aklımın son kalan bö- lümlerini ya da porsiyonlannı sen koru! Bir "turist", hem de avuç do- lusu para ödeyerek katüdığı böy- le bir toplu gezide, sıra ile saya- yım, ne görür, ondan ne tat alır, bu işi niyeyapar, dürbünJe uzak- lardan (kopan buz dağlannın burnuna kadar yakJaşamayaca- gınagöre) seyrederken panikle- mez mi. evine dönünce nasıl uyur?.. Bu olayı düşünürken aklıma tarihteki örnekler gelip gitti: Gerçi bilinen geçmişte, yeryu- varlağında böylesine topyekûn çökuşler her yeri silip süpürecek felaketler değil, ancak yerel "ka- tastroflar'' yaşanmıştı. Ama bir yanardağ, diyelim birPompei, ük kez ateşlerini gökyüzüne püs- kürttüğünde, eğlencelerine, uç- kurzevklerine dalmış olan halk, olayı nasıl algılamış, ne tepki vermişti: Bunu anlamak için, Napoli yakınlanndaki eskil (antik) ken- tin -çok güzel değerlendirilmiş olan- yılantılannı gezmek ve her evin kapısında, sahibinin ya mesleğini ya da tutkulannı gös- termek üzere yapılmış olan fresk resimlerine bir göz atmak yeti- yor. Özellikle de tahta kepenk- lerle örtülmüş olanlanna... Pompei'den günümüze gelir- sek, ne masraflı gezilere gerek var ne de kapalı resimleri açtır- maya. Ben, dünkü pazargünü, bütün birBoğaziçi yine kahverengine çalan bir sisten pustan görün- mez durumda iken, Dolmabah- çe Stadyumu'nun içini ve dışı- nı dolduran, yüzleri siyah-be- yaz boyalı on binlerce genç in- sanımızın dehşet verici halini gördükten ve yeri-göğü inleten haykınşlannı, coşkulannı dinle- dikten, üniversite önündeki yem- yeşil, balamlı yamaçlan doldu- ran, başörtülü hanımlan iJe, kun- daktaki bebekJeri ile, yerlere se- rilmiş babalan ile ailelerin de sefasına tanık olduktan (bunlar halktan kişiler), para babalannın ise üsttekı lüks otelın stada ba- kan cephesinde daireler tutup cam önüne sofralar donattıkla- nnı da öğrendıkten sonra, kutup- lardan bir bir çözülüp denizlere katılan buz kitleleriyle, kendi hesabıma, bir -bana yeter- bağ- Iantı kurdum. Dev Bakkallar ve Ulusal Ureticilerimiz... • ıP PERPA arkas, köprûlû geçitin altı (SaatO.OO) Tüm ılçeterden otoöûskafcacaktr Big Tet 022 • 252 76 41 • 42 KubüayYILDIZ G ıdaperakendeci- liği son yıllann en hızlı gelişen ve en çok yatınm yapı- lan sektörlerin başında gelmektedir. "CarrefourSA'ıun Türkiye'de açöğı hiper- marketlerin her biri or- talama 40 mihon ile 70 milyon dolar arasında mal oluyor. 1993 yılın- dan bugüne kadar Car- refour ortaklığı olarak 600 mih on dolarbk yaö- rım yaptık". Sabancı Holding üst düzey yö- neticisi Atl Saryal"ın yu- Bu b e l g e s e l i s aIk ın k a ç ı r m a y ı n ! Dünya Kupası Tarihi 1930 yılında ilk Uruguay'da başlayan heyecan dalgasımn bugüne geiişi. 21. yüzyılm ilk Dünya Kupası'nın hazırlıkları... 71 yılın unutulmaz maçlan... Kupalarda yıldızlaşan futbolcuların, teknik adamların yaşamları... Farklı kültürleri, dilleri aynı sahada buluşturan futbolun en büyük gösterisi "Dünya Kupası Tarihi" belgesefi tv8'de. :c i . 18:05 CUAAARTESI - PAZAR kanda söz ettiği rakam- lara bakıldığında ülke- mizin ulusötesi sermaye için bir cennet olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu cennetten bir köşe kapmak isteyen ulusö- tesi marketler, rekabet adlı büyülü sözcüğün ar- kasına sığınarak ülke- mizin perakende sektö- ründeki payuıın büyük bir bölümünü ellerine geçirmeyi hadeflemek- tedir. Başta Istanbul, An- kara, Izmir, Adana gibi büyük kentler olmak üzere Anadolu'ya yayıl- mışlardır. Ülkemize yeni bir an- layış, know-how getir- dilderini varsayan bu şir- ketler, daha da sevecen görünmek için win-win (karşılıklı kazanç) ilke- si doğrulrusunda hare- ket ertiklerini söylemek- tedir. Bütün büyülü söz- cükleri, renkli boyaları kaldırdığımızda ortaya çıkan durum; 4-5 bin metrekarelik kullamm alanı olan 40-50 dönüm arazi üzerine oturtuhnuş dört duvarla 30-50 yazar kasadan başka bir şey değildir. Yazık ki bu dört duvar, tüketicimize cazip gelmektedir. Ulusal sermayemiz bu marketleri açma yeri ve olanağına sahıpken ya- bancı sermayeyle işbir- liğine giderek ülkemiz- deki pazan yabancı ser- mayeyle paylaşmışlar- dır. Pek çoğu ülkemizde üretilen, peynir, sucuk, bisküvi, turşu vb. gıda maddelerini üretici-sa- tıcı firmalardan raf be- deli, palet bedeli, kule bedeli, katılım bedeli adı altında çok ucuza alarak ekonomik dengeyi ken- di çıkarlarına göre boz- muşlardır. Bu firmala- nn kendilerini savunma gerekçeleri ise, yüksek kârla ürün satmak iste- yen üretici firmalardan (pazarlık gücünü ve re- kabet koşullannı kulla- narak) ucuz ürün alarak tüketiciye daha ucuz ürün sattıklan yönünde- dir. Oysa birkaç temel ürün dışında söyledik- leri doğru degildır. Kal- dı ki, dev marketlerin hedefı tüketicilere paket bazında değil, market arabası bazında mal sat- maktır. Tüketici psikolo- jisinden de yararlanarak toplumumuzu tamamen tüketim toplumu haline getinnektir. Yani, hedef- leri ile söylemleri çeliş- mektedir. Tüketici bo- yutunda kandırmaca po- litikası böyle giderken üretici-satıcı firma boyu- tu daha da ilginçtir. Büyük bir beyaz et üreticisi bakın başına ge- lenJeri nasıl anlatıyor: a Bü\1ik birhipermar- ketie anlaşmak için top- lanüya girfim. Promos- yon için bizden 50çama- şırmakinesiistedikr. Ta- mam dedik, daha sonra 50tanede bulaşık maki- nesi dediler. Ama istek- lerinin sonu yok. tnsert (indirimli fiyat ilanı) ça- bşmasuu fınanse ediyo- rum, isterseniz fafurala- rmı gösterebiKrim." (*) Bir başka firmarun sa- tış müdürii Y.K.'nin açıklaması ise daha çar- pıcı: "Zincirmarketlerden birine 18 mihar TL'lik mal verdik Odeme gü- nü geJdiğinde 173 mflyar TL'lik katılım payı fatu- rası ile geri döndük. Ya- ni soranm sizeticaretbu **) Hiç kuşku yok ki; ulu- sötesi zincir marketler de kendilerini savun- maktadır. Eski bir satı- nalmacı SA. da: "Herüdtarafindate- melbedefi tüketidve,sag- hkfa, fayda unsuru taşı- yan ve uygun frvadı ürün sunabilmek. Bu sağla- nırsa anşveriş ve kazanç sürekU olor" diyor. Kendilerini hayır ku- rumu gibi göstermeye çalışan ulusötesi dev alışveriş merkezleri, bir mu?"( yandan ulusal sermaye- nin canını çıkartırken (gününde paralannı öde- meme, zoraki ödemele- rinden kesinti yapma, kendi kusurlan nedeni ile bozulan ürünleri de- ğiştirmeye zorlama vb. nedenJerle) öbür yandan ellerini tüketicimizin ce- binden hiç çıkartmamak- tadırlar. Ey ulusötesibakkal iri- leri,ticaret ve rekabet el- bette oJacaktır. Tüketici- ye kaliteyi ve ucuzu bir arada sunamayan pera- kende noktası yaşama- malıdır. Ama bunun yö- netimi sizlerin tekelleş- mesi ve yaptıklanmzın koşulsuz doğru kabul edilmesi demek değil- dir. Toplum aydınlandık- ça sizi de aydınlatacak- tır. Ulusal sermayem bu zorluklann hepsini aşa- rak dünya piyasasında rekabet eden ürünlerini elbette dev bakkallara dakendi istekleri doğrul- tusunda satacaktır. Bu ulusötesi sermaye- nin market açdış tarihle- ri de kimi zaman çok il- ginç günlere gebnekte- dir. Adana'da Türk ser- maye ortaklığı ile kuru- lan bir Fransız hipermar- ketinin açıhş tarihi 5 Ocak 1998'dir. Ada- na'nın Fransız işgalin- den kurtuluş tarihi de 5 Ocak 1922'dir. Askeri işgaline son verdiğimiz Fransızlar 76 yıl sonra yerli ortaklanyla bera- ber; (banş, rekabet, tü- keticiye saygı söylemiy- le) yeniden ülkemize gel- miştir. 5 Ocak tarihi Fransız-Türk ortaklı fir- manın. tüketicimize sun- duğu ucuzhizmet (!) için ilginç bir rastlantıdır. Evet çok ucuz bir Iiz- mettir, ama kullanım ta- rihi dolmuştur. Çünkü biz bu ürünü 76 yıl ön- ce hep birlikte iade de- posuna yollamıştık. (*) 15 Nisan tarihliHür- riyet Gazetesi (**) MarketDergisi 36. Sayısı !tv8 kabl olınaıı nd;S33 bandında. digital platlormdaki OIGITURK'ün içinde 23. kanalda yer almaktadır. Analog yaya\mtı\ia 42 derece pozisyonundaki Türksat 2A uydusunun 11838 Mhz Irekansı vertîcal polariza syonrtanzleyebilirsiniz. ı NAZtLLt 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN Sayı: 2000/146 2002/111 Davacı Muamraer Aygün vekilı tarafindan SSK Gen. Müd ve Mehmet Ali Tuzcuoğlu aleyhine açilan tespit davası dolayısıyla; Nazıllı 1. Asliye Hukuk Mahkemesrnin 13.3.2002 tarih 2000'146 Esas. 2002/111 Karar sayılı ılamı ile davacı Muammer Ay- gün'ün 15.7.1977 tarihınde davalı Mehmet Alı Tuzcuoğlu'na ait sulama kanalı işınde ça- lıştığının tespitine karar venlmiş olup, davah Mehmet Ali Tuzcuoğlu'nun adresı meçhu) oldugUiidan gazetede ilan yapıldığından. lşbu karann yayım tarihinden ıtibaren 7 gün son- ra tebliğin yapılmış olacağı tebliğ yenne kaim otmak üzere ilan olunur. Basın: 24522 PENCERE Bölük Pörçiik... Bingöl'de konuşma yapan Tayyip Erdoğan ken- di kendisine hava basmış: "- Bana Kasımpaşalı diyorlar, bölücülük yapı- yoriar, evet. Kasımpaşalıyım, varmı?.." Haydi canım sen de!.. Kasımpaşal/ya kurban of!.. Tayyip sözde kabadayılık taslıyor, ama, lafının ada- mı değil... Erbakan'ın önünde arkasında takla atarak Ho- ca sayesınde Istanbul Belediye Başkanlığı koltu- ğuna oturan Tayyip, Necmettin Bey'i arkadan bı- çaklamadı mı?.. Fırsat bu fırsat diye Hoca'sına ka- zığı atan kişi Hazreti Muhammet indinde makbul adam sayılmaz... Erdoğan kürsüye çıkıp nutuk attı, 'ihanet-i va- taniye' sayılacak demeçler verdi, sonra da hesap vermeye gelince ne dedi: - Erbakan Hoca bizi kandırmış, konuşmalan bu etki altında yaptım... Fırsat bulduğu zaman Hoca'sını arkadan vuran adamın kabadayılık taslaması, sıkıştığı zaman su- çu Hoca'sına yüklemeye çalışması, Kasımpaşalı- lığın raconunda yeri olmayan bir bidattir. • Parlamentoda bir anket yapılmış, milletvekille- rine sorulmuş: - Türkiye'nin kadennibelirlemede en çok han- gi kurum etkilidir?.. Yanrt: OrduL Milletvekillerini ayıplamalı mı?.. Hayır!.. Çünkü "En çok güvendiğiniz kurum hangisi- dir?" diye halkımıza sorulduğunda her zaman ay- nı yanıt veriliyor: - OrduL. Anlaşılan milletvekillerimiz de halkın eğilimine uygun yanıtla işin içinden çıkmışlar... lyi mi etmişler?.. Kötü mü?.. Ne iyi ne de kötü!.. Türkiye'nin gerçeğinde as- kerin yeri budur... Ya aydının veya entelin yeri ne?.. • Sosyalist aydınlann içinden kimileri 1991'den sonra entelleştiler... Olura... Umutsuzluk, çıkarcılık, korku, kaygı, iyi yaşa- mak güdüsü kişiyi bir yaştan sonra çamur gibi yo- ğurur, hamur gibi fınnlar, pişirir, tezgâhlar!.. Alınte- ri felsefesinden yola çıkan kişinin dönekliğindeki hal-i pür melali yeni kimliğinin nüfus kâğıdına dö- nüşür... Entel dünyasında moda nedir şimdi?.. Etnikçilik.. Dincilik.. Medyada akıl durdurucu bir tezgâh kurulmuş, komprador kapitalizminin hesapsız kitapsız bilan- çolannda entel mentel kendisini yitirmiş... • Halk, işçi, emekçi, küçük memur, köylü, çiftçi; özetle alınteri yaşamının tüm zahmetkeşanlan gör- mezlikten gelinip dincinin ve etnikçinin değirme- nıne su taşımak demokrasi sayılıyor... İşin tuhaf yani ne?.. İTO (Istanbul Ticaret Odası) ve ATO (Ankara Ti- caret Odası) başkanları bizim entellerden daha çok yoksul halkın haklannı savunur oldular... Hey gidi kavanoz dipli dünya!.. önce desen vardı... güzel sanatlar fakültelerınin * Resim * Graf ik * Seramik * Heykel * İç Mimarlık * Resim Öğretmenliği bölümlerine hazırlanmak, yaşantmıza boyut katmak, çizginizi geliştirmek, istiyorsanız... desen çalısmalarımıza sizleri beklıyoruz. UQUffÂRAŞTIRMACI Sîîfî"1 ""Paris Caddesi No: 14 Kavaklıöere - Ankara Tel. (0312)417 77 20 pbx Faks:(0312)417 57 46 e-posta:umag@umag.org.tr www.umag.org.tr MALTEPE BELEDtYE BAŞKANLIĞI'NDAN tLANEN TEBLİGAT Muhatabı: Hayrettin Özcan (FM) Adresi: Bilinmiyor. tmann 30'1 pafta. 269 ada. 1140 parseli üzerinde ruhsatsız yapılan yapı için düzenlenen 31.01.2002 ta- rih, 285 sayılı tespit zaptına istınaden belediye encü- memnin 20.02.2002 tanh 149 sayılı karan ıle hüküm altına alınmış olup bahse konu karar tebliğ edilmek üzere adresinize gönderilmış ise de mevcut adresiniz- de bulunamamanız \e tebligata elvenşli başka adresı- nizin de tespit edilememesı nedenıyle anılan karann tarafınıza tebliğı mümkün olamarruştır. Bu durumda belediye encümenince ittihaz olunan 20.02.2002 tarih 149 sayılı karar 7201 sayılı Teblıgat Yasasf nın ılgıh maddelen gereğınce tebliğ yerine ka- ım olmak üzere tarafınıza ılanen tebliğ olunur. Basın: 22298
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle