02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 2002 SA SALI GÜLJı3tYÜZI>ÜtNSANIAR-lnıilyar30milyonnün]sluHind farkh yaşam biçinılerine bürünen insanlann ortak yanlan güler yüzieri, dışanya açılma çabalan, hoşgörüJeri, vaşamla inançJarau bütünlemeteri ve çocuJdannı daha iyi yetiştirme çabalanydı. Zaman durmuşgibiydl Farktıyüzyıllar,farklı zaman düimleriiç içegeçmiş, aynı anda yaşanıyordıu Kentlere,yörelere damgasını vuran inanç mimarisiyse onlarıyaşatan insanlardu Hîndistan yada kozmikkaıgaşa 22 YIL SONRA Z E Y N E P O R A L J ^ v elhi-Caypur- / 1 Agra- * S Kacuraho- Varanasi. Hindistan'daki beş durağım... Her birinde zaman durmuş gibiydi... Her birinde birkaç yüzyılı bir arada yaşıyordum. Varanasi'de, zaman iki bin yıl öncesinde durmuştu, Kacuraho'da, dokuzuncu yüzyılda; Agra ve Caypur'da Islamla on ikinci, Moğol krallıklanyla on altıncı yüzyılda durmuştu zaman. üyülü bir bahçedeyim. Havaya hurma değilse de tütsü kokusu yayılmıştı. Güneş batmış, orta- lık çepeçevTe kızılhğa bürünmüştü. O kızıîlıkta çevTemde yükselen toprak ren- gi şekilleri seçmekte zorlanıyordum. Kızıllık yavaş yavaş yerini karanlığa bı- raktığında. önümde uçsuz bucaksız uza- nan yeşılliğin ortastna gökyüzünden bir ışık süzüldü. Işık düştii, düştü. düştü. ağaçlar arasındaki su birikintisinin üze- rinde durdu. Su birikintisinde ya da o kiiçüJc göl- de. Benares başrahibinin güzellergüze- li kızı Hemavati yıkanmaktaydı. Işık dediğime bakmayın. gölün üze- rinde dtıran ve hayranlıkla Hemava- ti'nin yıkanışını seyTeden. Ay tannsı Çandra'dan başkası değildi. Genç kızı gördüğü an ona vurulmuştu. Fazla oya- lanmadı, nilüferler arasına göle indi, Hemavati'yi kucakladı. Hemavati kar- şı koymayı aklınm ve yüreğinin ucun- dan bile geçirmedi. Sabaha dek seviş- tiler. Gün ağarmak üzereyken gözyaş- lan içüıde birbirlerinden aynldılar. Ay tannsı Çandra, gökyüzüne. olması ge- reken yere dönerken, sevdiğine şöyle ses- leniyordu: "Git çocuğumuzu Kacura- ho'da doğur. Çünkü oğJumuz Çandra- \urmanÇandelakrallıklannın atasıola- cak ve başkentKacuraiıo bizim şanınu- za iayık görkemli tapuıaklarla donana- cak." Ve sevgili okurlar, her şey Ay tan- nsı Çandra'nın dediği gibi oldu. He- mavati çocugunu Kacuraho'da doğurdu. Çandela krallıklannın başkent: Kacura- ho yeryüzünün en görkemli tapmakla- nyla donandı. Yasam ve ölüm Bütün bunlar yüzkrce yıl önce ol- muştu. Ama ben bütün bunJan şimdi, bugün izliyor ve çevremde birbirinden görkemJİ tapınaklann şekillenip var ol- masına taruklık ediyordum. Çünkü Hin- distan'daydıra. Çünkü Kacuraho 'daydjm. İNSANLAR VE HAYV4NTAR - tnsanlar ve hayvanlar bir arada yaşıyor Hindistan'da. FIDer kırsal alanda beUd hâlâ iş göriiyor, yük taşıyor ama çoğu turisttik amaçb kullanıbyor. DeUıi, Caypur, Agra, Varanîsi'de ise önünüze her an bir inek çılap, yoOan kesebiüyor, trafiği aksatabinyor. Çünkü Kacuraho'da tapınakJan bann- dıran büyülü bir bahçede. "sesvetşıkgös- terisini" izliyordum. Siddetl görmeye gelmedlm' Ben o bahçede mitolojik öykülerle kanatlanıp. teker teker aydınlanan tapı- naklann büyüsüne kapılmışken. bah- çenin dışında hayat devam ediyordu. Ölüm de... Daha ikı gün önce Hindis- tan'ın Gucarat eyaletinde, Hindulan ta- şıyan bir trene Müslümanlar saldırmış. treni ateşe vermışti. Sonuç, 14'ü çocuk, 25'i kadın 58 kişi ölmüş, 88 kişi yara- lanmıştı. (Burası Sıvas değü... Burası Ma- dımakOteli değil... Burası... Sayıklama- yı kes Zeynep!) Bir gün sonra. Hindu- lar intikam alaeaktı. Eyaletin başkenti Ahmedabad'da Müslüman mahallele- rine saldıran Hindular. evleri kundak- ladılar. dükkânlan, işyerlerini yağma- ladılar, ellerinde kılıçlar, palalar. bıçak- lar, sopalarla sokakJarda dehşet saçtılar. Sonuç: 150 Müslüman öldü. Haytr. tam da bunJar olurken. benim bulunduğum Kacuraho. ülkenin en ba- tısında bulunan Gucarat eyaletinde de- ğildi. Hemen yanındaki, ülkenin orta bölümündeki MadyaPradeş eyaletindey- di. Üstelik o eyaletin en doğusundaydı... Hayır. Hindistan'a din ve mezhep kavgalannı. tırmanmakta olan şiddetı görmeye, izlemeye gitmedim. Bundan yirmi iİd yıl önce. 1980'de çıktığım Hin- distan ve Nepal yolculuğumun tadı da- mağımda kaldığı için. o gün bugün ye- niden oralara dönebilmek ateşiyle ya- nıp tutuştuğum için gittim. 1980'de tek başıma çıkmıştım bu yol- culuğa. (Hey gidi gençlik!) Bugün ise Fest Turizm'in sunduğu programın ca- zibesıne kapılıp, yöneticisi Fanık Fe- kjn'in Hindistan, Hinduizm. sanat tari- hi bilgisine. birikımine ve rehberliğine takılıp, düştüm yollara... Kaçınılmaz olarak. bu kez gördügüm. yaşadığım her şeyı, yirmi iki yıl önce gördükJerim ve yaşadıJdanmla karşı- laştıracak, kâh düş. kınkJığı. kâh bulut- lann üzerine kanatlanma arasuıda gidip gelecek. durdurulması imkânsız zama- nın ve Hindistan'ın çok katmanlı. kar- makanşık labirentlerinde. görmeye. kav- ramaya. anlamaya çalışacaktım. Ce»$kHer Delhi-Caypur-Agra-Kacuraho-Vara- nasi... Hindistan'daki beş durağım... Bir yaşam biçimi: Hinduizm irçok dinin doğduğu yer olan Hindistan'da, nüfusun yüzde 82'si Hindu. yüzde 11 'i Müslüman (yaklaşık 110 miJyon), Hıristiyanlar, Sighler, Budistler, her biri yüzde 2 dolaylannda. Hinduizm güncel yaşamda egemen olan yalnız bir inanç değil, aynı zamanda felsefe, düşünce ve yaşama biçimi. Bu dünyayla öteki dünya, yeryüzüyle cennet, kutsal olanJa kutsal olmayan arasuıda fark gözetmiyor. Binlerce tannsı (daha az tannçası) ve her birinin binlerce görünümü var. Hem ölümsüzler hem de herkesin yaptığuıı yapıyorlar. Sevişiyor, savaşıyor, yiyor. içiyor. kıskanıyor. küsüyor, kızıyor, ödüllendiriyorlar... Hemen belirte>am, onlann hepsi tek bir üstün varlığın farkJı görünüşlerinden başka bir şey değil. (Hindu ve Budist tannlannı "Uzakd^um" ve "Katmandu'dan Meksika'ya" kitaplanmda bol bol anlattığımdan bu kez kısa keseceğim.) Sighler. Hindu ve îslarrun kimi öğelerini bir araya getirip uyguluyorlar. Onlan ilk bakjşta tanıyorsunuz. ErkekJerin kesilmeyen saç ve sakallanndan, başlanna sardıklan sarıktan... Hindistan'da yöreden yöreye dolaşırken çarşaflı ya da türbanlı tek kadına rastlamadım. Müslüman kadınJann baslan açık. En fazla sarilerinin ucunu çekiştirip. başlannın üzerini ve çenelerini kapatıyorlar, o kadar. Yukanda anlattığım ölümlerie sonuçlanan Hindularla Müslümanlar arasındaki çatışma, Ayodhya kentinde cami mi yapılsın, tapınak mı kavgasmdan çıkmıştı. Orada 9. yüzyılda tapınak varmış. 16. yüzyılda tapınak yıbhp cami yapılmış. 1992'de cami yıkılmış. O zaman 3 bin kişi ölmüş. Kavga hâlâ sürüyor. Konuştuğum her Hintli "Ne cami, ne tapınak, hastane ya da okul yapdsm" derken. "Asluıda bu ola\Iar. pou'tikacılantı çıkar ilişkilerini kollaına ve oy toplama besapJandır" diye eklediler. Doğrusu hiç yabancı gelmedi! Hindularla Budacılan da birbirinden ayırmak zor. Budizm, Hindu dininden doğmuş bir inanç. Tannlan. efsaneleri, öyküleri, birbirine çok benzer. Tannlann adlan. işlevleri değişse de amaç değişmiyor? Amaç, sonsuza dek sürecekmiş gibi görünen "yaşam-ölüro-yeniden doğum-yaşam- öKm" (reenkarnasyon) zincirini kuıp. ruhun özgürlüğe, insanın "AydmJanma"ya ya da "Nirvana"ya kavuşmasıdır. Ancak arada büyük bir fark var? Hindu inancı kast sistemini de beraberinde getiriyor. Her birinde zaman durmuş gibiydi... Her birinde birkaç yüzyılı bir arada yaşıyordum. Varanasi'de. zaman iki bin yıl öncesinde durmuştu, Kacuraho'da. dokuzuncu yüzyılda; Agra ve Cay- pur'da tslamla on ikinci, Moğol kral- lıklanyla on altıncı yüzyılda durmuş- tu zaman. Ajanta dağlannda beş bin yıl öncesinin resimleri. heykelleri kül- tür zenginliğıni sunarken, güneydeki Bangalor'da. bilgisayararaç gereç üre- timiyle. Calfomıa'dan sonraİci en büyük "Silikon Vadisi" yaratılıyordu. Hindistan'da zaman durmuş gibiydi. Farklı yüzyıllar, farklı zaman dilımle- ri iç içe geçmiş, aynı anda yaşanıyor- du. Kentlere. yörelere damgasını vuran inanç mimarisiyse onlan yaşatan in- sanlardı. Insanlar... Hindistan bir milyar otuz mılyon nüfusuyla Çin'den sonra en ge- niş nüfusa sahip ülke. Ve boğuşruğu belli başlı sorunlan çözememenin ne- deni, bu nüfus çokluğu. Bizde "çoğa- hn. çoğahn" fet\asını \ eren politikacı- lann Hindistan'ı dolaşmalannı öneri- rim. (Sorunlara daha sonra geleceğım.) 750 dff konuşuluyor Bu insanlaryaklaşık 750 dil konuşu- yor. Anayasada resmen tanınmış 15 dil var. Resmi diller arasında Ingilizce de var. fşin ironisi şurada: Sömürgecinin dili. farklı diller konuşan halklann an- laşabilmesinde en etkin olan dil. En okumuşundan "sokaktaJdadam"a. her- kes Ingilizceyle Hintçe (Hindi) dilini ka- nştınp konuşuyor. Aynı cümlede hem ondan hem bundan... Hindistan'da ol- duğum günlerde Naipırf'un da katıldı- ğı önemli bir edebıyat kongresi vardı. Ve Ingilizce yazan Hintli yazarlarla kendi dillerinde yazan Hintli yazarlar arasuıda siiren kıyasıya savaş. her gün basına yansıyordu. Yarın: Kacuraho ve Varanasf ORHAN BURSALI Davul ve Tbkmak Hükümet için durum, iki arada bir derede. Şura da genel seçimlere tam iki yıl kaldı.. Seçimlerde az da olsa başan kazanmalan, daha sı, Meclis'e girebılme umutlan, ekonominin canlan masına bağlı. Yani, kriz aşılmış, millet işine aşına ka- vuşmuş ve en azından yakın gelecek umudu elle tu- tulur olmalı. Kı, "Devraldığımız enkazı kaldırdığımıı gibi, üstelik Türkiye'yiaydınlığa da çıkardık"sözle- riyle halkın gözünü boyayabilsinler. Yoksa, gelecekleri karanlık. Ekonomistlere soruyorum, "Kredi dağıtır ve dev- letin parasal olanaklannı bu yıl içinde seferber et- meyebaşlariarsa, seçimlere ferahlamış görüntüsün- de bir ekonomi ile girebilirler" diyorlar. Bu hesabı Ecevrt de yapıyor, dığerortaklan da. Ece- vit bu nedenle "Forum Istanbul, 2023 yılı vizyonu" toplantısında, "En büyük vizyonunu" açıklıyor ve ekonomi tamamen bizim denetimimiz dışında, üst kurullanrt elinde. bu denetimi yeniden sağlamak için yasal hazırlıklara başlayacağız, diyor. Yani, devlet bankalan Halk ve Ziraat'in, siyasal ta- limatla, ince eleyıp sık dokumadan bol keseden kre- di dağrtmalannı sağlayacak hukukı ortamı yaratacak. IMF atmaca gibi. Yanında Derviş, derhal Ecevrt'i gagalıyorlar. • • • Gazeteterimızde yıne seçilmişler-atanmışlar ede- biyatı. Bir de tokmak ile davul. Efendim, "Adamlar seçilerekgelmişler, ama eko- nominin dümeninde değiller, olurmu böyle, Türki- ye ne çektiyse atanmışlann egemenliğinden çekti.. Nerede demokrasi memokrası" falan filan... Efendim, "Nerede görülmüş, hükümetin boynun- da davul, ama tokmak başkasının elinde" faian fi- lan... Kaçıncı krizi yaşıyorduk 30-35 yıldır? Tamam anımsadırn, 18.'sıni. Yani, 18 krizden önce, davul ıktiöartann boynun- da, tokmak da ellerındeydı. Vur patlasın çal oynasın... durumundaydılar yani, yalan mı? Bu dört kol çengi durumlannda, aşka geterek, 18 defa da davulu patlatan onlar değil miydi? Tokmağı vurmasını, davulu çalmasını hiçbir za- man öğrenemediler. Hiçbir zaman tokmak- davul ıkilisinden, harmonik, uyumlu, keyifli bir müzik çıkartamadılar. Bırakın davulculuktan daha sofistike müzik alet- leri çalmaya terfiyı... Üçlü, sonra dörtlü klasik orkestralar kurmayı... Oradan senfoni orkestrası yaratmayı ve bu or- kestrayı yöneten büyük bir şef olmayı... Veee şöyle milleti mest etmeyi... Ramazan davulcusu niteliğıni aşıp iyi bir davulcu bile olmayı beceremediler. Yalan mı? Değil, bunlann doğruluğuna hem tarih şahittirhem de bugünkü Türkiye'nin durumu. Yalan yanlış "OrduAvrupa Bihiği'ne karşı" propa- gandası ardına saklanarak, ucuz ve kişisel amaçlı po- litika yapanlara verilen yanıtta olduğu gibi, buna ya- lan diyecek olanı "millet çarpar". Şimdi, geçmişleri davul patlatmakla "müseccel" olanların ellerine tokmağı vermek gerek mi, değil mi? Siyasiler aynı.. hepsi ülkeyi karaya oturtmuş.. Şimdi 19. kez de bıldiklerini yapmayacaklar mı? Veya şöyle soralım: Bu kez bıldiklerinin dışında bir şey yapabileceklerine dair her hangi bir kimseye "vahiy" mi geldi? • • • Hükümet sıkıştı. İki arada bir derede. Aşağısı kriz, yukansı IMF. Veya iki yıl açısından ba- kıldığında, ikisi de kriz. IMF'ye kol sallayacaklar ama, durum henüz uy- gun degıl. Bu yıl içinde bu resti çekmelerine ekonomi izin ver- miyor. Yılın eksi büyüme ile geçeceği bellı oldu. Gelecek yıl olabilecek canlanmanın sonuçlannı, bir yıl şonraki seçimlerde hasat etmelerı çok zor. Üstelik, IMF'siz hareket edecek ne gerçekçi ba- kışları ne de politikalan var. Ama tokmağı ellerine almayı ve seçimlere kadar davul çalmayı istiyoriar... Hepsi bu. Sonrası Allah kenm, diye düşünüyoriar. Türkiye, acelesı olan iktidann "enflasyonla canlan- ma" ve arkasından yine tükenme... Politikası ile... IMF'in, enflasyon tek rakama ininceye kadar ke- mer sıkma, en az bir yıl daha yoksullaşma... Politikalan arasında sıkışmış kalmış durumda. Ara çözüm? Hükümet bunu bulup çıkartacak ka- litede değil. Özetle, tokmaklı veya tokmaksız, sakal bıyık du- rumunda hükümet. [email protected]. 2 günlük toplantı basladı Vakıf üniversiteleri masaya yatınlıyor ANKARA (Cumhu- riyetBürosu)-YÖK, va- kıf üniversitelerine iliş- kin denetim sonuçlan ile bu üniversitelerin sorun- laruıın değerlendirilme- si için vakıf üniversite- si temsilcileri ile bir ara- ya geldi. YÖK Başkan- vekili BeoerCordan, va- kıf üniversitelerinin hız- lı bir gelişme gösterdi- ğini belirterek "Tüm bu gefişmeterin elbette ya- ratüğı önemli sorunlar \ardır" diye konuştu. Vakıf ünh'ersiteleri ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ışbirliğınde ha- zırlanan "Vakıf Üniver- sitelerinin Dünü Bugünü Gdeceğj" konulu 2 gün- lük toplantı dün başladı. YÖK Başkanvekilı ve VakıfÜniversiteleri Ko- misyonu Başkaru Bener Çordan başkanlıgında gerekçekJeştirilen top- lantıya, vakıf üniversi- telerinin rektörleri kaül- dı. Toplantı öncesi bir açıkJama yapan Cordan, vakıf üniversitelerinin kjsa birgeçmişi olması- na rağmen Türk öğreti- minde önemli gelişme- ler gösterdiğini belirte- rek "Öğrenci açısından 50 binin üzerineçıkü. Bu aamsanmayacakbir ra- kamdır. Bu kadar bü- vükbirgetişmevilahmHi etmekbflegüçtür'" diye konuştu. Vakıf üniversitelerin- deki gelişmelerin yarat- tığı önemli sorunlar ol- duğunu ileri süren Cor- dan, "Bunlann bir kıs- mı konjonktüreldir. Ama sonuçta sorunlann çö- zümii bu gelişmelerin sürdüriüebiflnesi içinge- rekhdir"dedı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle