22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 «NİSAN 2002 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER DEVRİMDEN, EVRİME.. TURHAN SELÇUK DURUST TABİATU İSTAKBUL EFEKDİSİ IN HARİKULÂDE MACERAIARI 32 KISIM TEKMİLİ BİRDEN ' m'SİNİZ ?. ûûO !. ı'şTE. - Nı/ECE- TBMM'de oluşturulan popülist ve dinci ittifak 5 bin yıllık gerçeği yeniden anımsatıyor En eskiüniforma: Türban• Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'na karşı TBMM'de iktidar milletvekillerinin de katılımıyla "popülist ve dinci" ittifak oluşturuldu. Bu "türban birlikteliğinin" tarafian, sadece tarih bilincinden değil, Atatürk sevgisinden de yoksundurlar. Bu, laik cumhuriyete düşmanlığın kutsal ittifakından başka bir şey değil. "Siimer tapınaklannda rahibeler Tann namına seks yaptıklanndan kutsal sayılmış ve diğer kadınlardan aynlmaları için başlan örttürülmüştür..." (Muazzez tlmiye Çığ-Kuran, tncil ve Tevmt'm Sümerdeki Kökeni) OKTAYEKtVCt Millı Egitim Bakanı Metin Bostanooğlu'na karşı TBMM'de iktidar miJletvekiJlerinin de katılımıyla oluşturulan "popüfist ve dinci'' ittifak, "türbanT yeniden gündemin başına çıkardı.Bu "baş bağlama" tarzının, herhangi bir "baş örtüsü" değil, şeriat düzenı hedefinin "üniforması'' olduğu herkes tarafından açıkça söylenmediği sürece de aynı gündem kimbilir kaç yıl daha devam edecek. "Açıkça" diyorum; çünkii bu konuda gerçeği bilenler de gizli\orlar... Türbanın, demokrasıyi de reddeden bir şeriaıdüzeni için "taraftarlığı simgdediğmi" özel sohbetlerde yana akıla anlatan siyasiler, topluna karşı söylemlerinde aynı "açıfcözlülük" içinde değiller... "Heries" diyorum; çünkü siyasL«rdeki bu çekıngenlik. kimi aydırjrda da "özgürlükleri savumna" adına var... Türbanı ısrark "inanç hakkT. "Idşisel giysi ercihi" vb. yorumJarla "başörtüsü" ile eşıt tutan bir soyleniyeğliyorlar... Bu "anti-dinci" ve hatta bazılan da "atefef görünen kimi kesimler, şeriatçılann bu üniformayı yaygınlaştırma ve "meşrulaştn-ma" stratejilerine onlardan daha büyük katkıyı da yapabiliyorlar... 'Farfcir kadınlar Içln... Oysa, ister popülist oy avcılığı, ister şeriat özlemleri için, isterse de özgürlük adına olsun, türbana dolaylı ya da doğrudan destek ve kadının "namasu" olarak da savunanlara ağır gelecek; ama, bu üniformanın ilk işlevi "genel kadmlann fark editmesi" ıçindı... Onlar ise rürbansızlar degil, tam tersine "türbanhlar"dı... I.Ö. 3000'lere uzanan ve arkeolojik-yazılı buluntulara dayanan bu tarihsel gerçek, Muazzez İlmiye Çığ'm 1995'ten bu yana üst üste baskılan yapılan; "Kuran, tncil ve Tevrat'ın Sâmer'deki Kökeni" kitabuıda şöyle özetleniyor: sadece "evlenmemiş'' olanlar kaldı... Yani, henüz bir erkeğe "bağrnıh" olmayan ve seksi tanımayan kadınlar... 'Peçe'nln nedenl... Bu Asur kuralı da şimdi özellikle "genç kdan" türbanlı yapmaya gayret edenier için ve okullara türbanla girme lcavgası veren kızlanmız açısmdan ilginç bir "tarihsel çefişld" değil midir?.. Ayru çelişki, "Yahudüerin Okullara bile türbanla girmek için eylem üstüne eylem yapan bu kızlanmız. böyJesine bir iiniformanuı tarih içindeki kullamlma nedenlerini. türbanın geçmişte sandıklanndan çok farklı bir misyon yüklendiğiıû acaba biliyorlar mı? hoşgörüyle yaklaşanlar eğer "tarihe bakmasmr ve "tarihten ders almasnu" bilselerdi; "5000 yılhk şu gerçeği'' göreceklerdi... Türban, tarih boyunca başörtüsünden hep "farkh" bir "misyon" üstlenmiştir... Hele tarihte ilk ortaya çıkış nedeni ve binlerce yıllık mısyonu da yine hep "özgürlükJerin kısırJanmasj" ve her açıdan "insan haklanndan yasaklanmanın" aracı olarak kullanılmasıdır... Belki şimdi türbanı. bir anlamda "Sumer tapınaklannda rahibeler genel kadın görevi yapıyorlardı... Bunlar Tann namına seks yaptıklanndan kutsal sayılmış ve diğer kadınlardan aynlmalan için başlan örtriirülmüştür..." (s. 29) Peki, başlannı örtmeyen, böylece "fahişeBğe rutsak" olmayan türbansızlar bu konumlannı ne kadar koruyabildiler?.. Yanıtı; yaklaşık "1500yıl"... t.Ö. 15Ö0'lerdeAsurKrah,evlı ve dul kadınlara da türban zorunluluğu getirince, geriye tarihiyle'' de geçerli... Örneğin, Yahudi kadınlannın, "evJendikten sonra" saçlannı kesip başlannı peruk ya da türbanla örttükleri biliniyor... Aynı çağlarda "Yahudi fahişeler" de diğer kadınlardan aynlmak için yüzlerine "peçe" takıyorlar... M.t. Çığ'ın aktardığına göre, Tekvin'deki bir öykü bile arkeolojinin bu bilgisini bakın nasıl dogruluyor: Yahuda'nın oğlu ölünce, gelinini ikinci oğluna venyor... O da ölünce bu kez üçüncü oğluna vermiyor... Buna kızan gelin, "yüzûnü peçeyle örferek" fahişe rolü oynayıp kaynatasıyla yatıyor... Kuran'da türban yok... Görünüyor ki türban, bugün yüklenmek istenen anlamının da tam tersi niyetle ortaya çıkmış ve birkaç bin yıl bu farklı misyonunu sürdürerek tektannlı dinlere kadar kullanılmış... Hıristiyanlarda "rahibelerin örtünmesine" dönüşürken, Islamda ise sadece; "kadmlann ziynetlerini göstermemelerini" öngören ayetlere yansıdığı yorumlan var...Oysa yine M.t. Çığ, ilgili rüm ayetlere bakarak "bu zrvneder kimi ayetierde kadının vücudu, kimilerinde de takılandır" saptamasıru da yapıp, Kuran'da aslında "türbanın obnadıgınr da kanıtlıyor... Çünkü kadının başı, örtülmesi ve gizlenmesi gereken bir "zhTiet" olmadığı gibi, türbanın binlerce yıl kadına yüklediği "farkh kimlik" Jslam'ın sürdürmek istemediği davranış türlerinden biri... Özgürlük Karşıtı' İttifak Peki, şimdiki "cahil gericiler" bir yana, şu üniversitelere de türbanla girmek isteyen kızlanmız, şu okumuş-yazmış siyasetçilerimiz ve hele şu pek "âvdın" özgürlük yanhlanmızın, tslamiyetin bile tarihe terk ettiği bu "üniformada" böylesine ısrarlı bir inat içinde olmalan acaba neyi gosteriyor?.. Uygarlığın köklerinin ve özellikle Sümer kültürünün günışığma çıkması, Atatürk sayesinde oldu... Dikkat edin, bu "türban birlikteliğinin'* taraflan, sadece "tarih bflbıcinden" değil, Atatürk sevgisinden de "yoksun"durlar... TBMM'deki ortaklık da bu nedenle özgûrlükleri savunmak yerine, asıl özgürlük güvencesi olan "Laik Cumhuri\et"e düşmanlığın "kutsal ıttifakmdan" başka bir şey değil... DUZYAZI ORHAN BİRGİT Gübre ile Beslenenler... Birtarım ülkesı olan Türkiye'de, üreticinin ihti- yaçlarına yardımcı olmak amacıyla kurulmuş Gübre Sanayii Anonim Şirketi'ni de 1998 yılında özelleştırme kapsamına almışlar. Bu kamu ikti- sadi kuruluşunun önünde, özelleştirmeyi tamam- laması için verilen beş yıllık süre 20O3'te sona eri- yor. Gelecek yıl, TÜGSAŞ'ı da özelleştirmek için ha- raç mezat satışa çıkaracağız. Ama bu özelleştirme karşılığında bizim Hazi- nemizin, bol sıfırlı rakamlarla dolu bir satış bede- li varsa, 2003 yılında o makamda oturacak so- rumlunun şimdiden avuçlarını yalaması gerekti- ğini ortaya koyan bir haber, MHP Aydın Millet- vekili ve KİT Komisyonu Üyesı Bekir Ongun'un yaptığı küçük bir araştırma ile ortaya çıkıyor. Dünkü Sabah gazetesinde, bu araştırmanın özeti, gazeteci Nevin Bilgin'ın verdiği çarpıcı bir baberle anlatılıyordu. TÜGSAŞ, bir zarar erozyonuna girmişti! 1998'de özelleştirme kapsamına alınırken ça- lışmalann 1.5 yılda tamamlanacağı söylenilmiş, sonra programdaki sürenin 2003'te tamamlan- masına rıza gösterilmışti. Ve, hangi anlı şanlı politikacımızın marifeti ise, bu hazırlıklan yapması için TÜGSAŞ Genel Mü- düıiüğü'ne getirilen Şahin Cengiz'in saltanat dönemi başlamıştı. Türkiye'nin gübre sektörün- deki tek KlT'inin bu sayın genel müdür ile birlik- teyönetiminiüstlenen "uzmankadro"nunemek- li bir tümgeneral başkanlığında, birserbest mu- hasebecı, bir kimya öğretmeni, iki diş hekimi, bir veteriner hekim ile bir de avukattan oluştuğu an- laşılıyor. Denetçilik görevi, Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı'nı da yapan bir gazeteciye verilerek meslek etiğı kurallanna bir de gübre ka- rıştınlmış oluyor! Sen böyie yaparsan zarar etmez mi? KlT'leri amacından saptıran. yani uzmanının yö- netimi yerine, dost, ahbap, partili, yandaş yöne- timine veren o kahrolası hastalığın, bu kez mes- lektaşımıza göre, genel müdürün ağırlığını ken- di hemşerilerinden oluşan bir ekibe davetiye çı- karttığı, onların da bizım gübre ile ilgımiz ne so- rusunu sormadan, bordroları imzalamak için gübre üretiminin üstüne oturduklan ortaya çıkı- yor. Elbette, ücretlerının yani sıra makam odalan, sekreterler, telefonlar, asıl işlerinden TÜGSAŞ'ta- ki çalışmalanna gidip gelirken verilmesi yasal olan harcırahlar da caba. Belki, yıl sonunda âdet böyledirtüründen da- ğıtılan ek huzur haklan da! Bir emekli asker, iki diş hekimi, bir veteriner, bir öğretmen, herhangi bir muhasebeci ve avu- kat, gübre üretiminin oluşumundan başlayarak pazarianmasına, rantabl çalışmaya ne kadar il- gi duyacaklar ise öyle bir basiretli yönetimin so- nunda kurumun bilançosunu merak etmez mi- siniz? 2000 yılında 25 trilyon. Daha sonraki yılda ise daha da katlanarak 65 trilyon! Kimin cebinden çıkıyor bu 90 trilyon? Genel müdürü öneren sayın bakanın mı? Işi araştırmadan atamayı yapan öteki üst düzey makamlarda oturanlann mı? Türkiye'de ne zaman. tekerlegi bataklığa sap- layanlara, arabayı kurtar da görelim dendi ki? TÜGSAŞ'ın zarannı, elbette öncelikle orada ça- lışan işçilere ödetiyoruz. Gübre fiyatlarına zam üstüne zam bindirerek üreticilere ödetiyoruz. Aman bizim örgütten falanca arkadaşlara şu sizin bakanlıkta münasip bir iş bulalım, diyen il ya da ilçe başkanına ödetiyoruz. O arada aklı- mıza gelirse, o örgütteki yandaşımıza, çevresin- de kayırmalı bir müteahhit/ik işi ayarlayarak den- geyi olabildiğince sağlamaya çalışıyoruz. Ve bütçe açığını kapatmak için vergileri bindi- rerek tüm insanlarımıza ödetiyoruz! Ne o genel müdür, ne öteki emekli generali, veterineri, öğretmeni, diş hekimi, avukatı ve mu- hasebecisi ve dahi başka kurumlardaki benzer arpalıkların çevresindekiler, "Biz bu işten anla- mayız"\n sözünü bile etmeden, kim bilir kaç de- fa kendilerini atayan makama saygılannı, min- netlerini sunuyorlar. Işte o minnet borcu ile de kuruluşta çalışan bir ahçı ile berbere, daha fazla maaş almalannı sağ- lamak amacı ile daire başkanlığı unvanı verilme- sini tekl/f eden genel müdür yazısına, düşünme- den "olur" imzasını atıveriyorlar. Osmanlı şairinin "Yiyin efendıleryıyin, bu ha- nıiştiha sizin. Doyunca, patlayıncaya kadar, tık- sınncaya kadar yiyin" sözlerine acaba "gübre bi- le olsa yiyin" diye eklemek, çevrede çok mu tepki yaratır? Faks: 0212- 677 07 62 obirgit« e-kolay.net ENTERNET /MEHMETSUCU mehmet@cumhuriyet.com.tr Bağımsc bip yasa gerekli Radyo Televızyon Üst Kurulu Başkanı Nuri Ka- yış internetın RTÜK Ya- sası kapsamında değer- endirınesinin doğru olmadığını dile getiriyor. (ayışî/rıca internette yayın yapanlann yılgın- ğa uçamamalan gerektiğinı söyledi. Işte Ka- •ış'ın -edyakronık sıtesinde yer alan sözlerı: "Intenetözel birihtısas konusudur Bağım- ız bir asayla eie alınması gerekir. Ayrıca in- Bmetayımcılığının böylebiryasaya gerek du- up d: madığı tartışmalıdır. Genel hukuk ku- illan -.zrçevesinde internette yayın yapanlar asalin uymak zorundadırlar. Anarşı olsun •tem :nız, ama böyle sert hükümler konu- rak, iberleşme özgürlüğünû pek çok ga- ?tey(pre çok daha iyı kullanan, halka ha- erultitrmada önemli bir fonksiyon üstlenen tern- kuruluşlan ağır cezalaha karşı karşı- i btr&maktadır. Benyılmayacaklannı düşü- jyor-. yılmamalan gerekir çunkü..." Tün e Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Ecza- başG ıntemete ilişkin düzenlemelerin RTÜK îsas dan çıkarılması gerektiğinı belirtiyor. inte'stın kendine ozgü yapısından kaynak- nan sllıklere ilişkin düzenlemeler yapılma- în kir.n kapsamına alınmasının, sorunlann izürBimesınden çok yeni sorunlann doğ- masına neden olacağını ifade eden Faruk Ec- zacıbaşı, "internet içinyasaldüzenlemelerya- pılmalı, hukuk şemsiyesi altına alınmalıdır. An- cak, intemet iletişimi veyayıncılığının, gelenek- sel medyalardan çok farklı yapısal özellikleri nedeniyle, aynı çerçeve altında elealınması son derece sakıncahdır" diyor. İnternetın çalışma, üretim, ticaret, iş yapma. eglenme, öğrenme, yönetme gibi yaşamın tüm boyutlarında köklü bir değişimin simgesi ola- rak insanlığı "Bilgi Toplumu" diye tanımlanan yeni bir toplum biçimine taşıyacak temel un- surlardan bıri olduğuna dikkat çeken Eczacı- başı sözlerini şöyle surdürdü: "Bılgi Toplu- mu'nda düşünsel emek, bilgi, bilim, teknolo- ji, araştırma/ geliştirme ve bilgi teknolojilen en önemli itici güçlerdir. İnternet bireyler, ku- rumlar ve ülkeleriçin stratejik önemdedir. Bu teknolojidenyeteri kadaryararlanmayan ülke- ler, kurumlar ve bireyler gelişme yolunda cid- dibirtehditaltındadır. İnternet Türkiyemiz için birtercih konusu değil, zorunluluktur. Demok- ratikleşmeye en ciddi destektir. Dünya ile bü- tünleşmek isteyen ülkemizin intemet konu- sunda geri kalmaya tahammülü kesinlikleyok- tur. Avrupa Birliği'ne girmek isteyen Türki- ye'nin 'internet' olgusunu en az Avrupa Birli- ği kadar cıddiye alması gerekir." RTÜK yasası ile birlikte internete sınırlama getirılmesı tartışmalan ye- niden alevlendi. Ancak tüm bu tar- tışmalan internetın gerçek anlamıy- la sansürlenemeyeceğini bilenler bi- raz müstehzi gülümsemeler ile izle- di. Hatta internet sıtelerınde ve ma- il gruplarında sanal âleme ilişkin dü- zenlemelerin tek bir yasayla sınırlı kal- mayıp pek çok uygulama ile yapıl- ması gerektiğini dile getırenler de oldu. Işte bu şakalardan birdemet: • İnternete girerken kullanıcı adı ve şifrenın yani sıra kimlık de sorul- sun. Kimlığini ibraz edemeyen in- ternete giremesin. • Taşıt pulu gibi "modempulu" di- ye bir şey olsun. 6 ayda bir Ziraat Bankası'ndan pul alıp modemın gö- rünen bir yerine yapıştıralım. • Microsoft outlook ve icq'nun yasaya uygun yeni versiyonu çık- sın. Bu versiyonda send/yolla buto- nunun yanına "İki nüsha da savcı- ya yolla" butonu eklensin. • İnternet üzerinden oynanan 'co- unterstrike'üe bundan böyle kimse terörist olmasın. Herkes polis olsun. Oyuna "devlet bakanı" adında bir karakter eklensin, herkes bakanı ko- Yeni düzenleme önerileri rusun. (Tanrı Türk'ü Korusun) • Türkçe vvindovvs gözden geçi- rilsin. Bundan böyle "Bilgisayarge- çersiz bir işlem yürüttü. Kapatılacak" yerine ekranda, "Bilgisayar devle- tin âli menfaatlanna aykırı bir işlem yürüttü, mühürlenecek. Lütfen el- lerinizi başınızın üzerine koyup ye- re uzanın" yazsın. • Nick (takma ısim) almak ve ver- mek devletin tasarrufunda olsun. Kırmızı nick ve yeşii nick kavramı getirilsin. Milletvekillerinin nicki kır- mızı olsun, sonradan gurur duyaca- ğımız insanlara yeşil nick dağıtılsın. • Chat odası idare amirliği kurul- sun. Çiftçiyi destekleyen devlet, site sahiplerinı de desteklesin. Devlet "destekleme tıklaması" yapsın. Tık- lama başfiyatı açıklansın, hangı si- te ne kadar tıklandıysa devlet yar- dımda bulunsun. Eş dost sıte açsın, devlet habıre tıklasın, vergıler çarçur edilsin. • İnternette beklenmedik anlar- da çevirmeler yapılsın. Bir linke tık- ladığımızda anıden Beyoğlu Emni- yet Müdürlüğü sitesine yönlenelim, orada ifademiz alınsın. • İnternet bağlantı hızına sınıria- ma getirilsin, kamyon sahipleri haf- ta içi internete giremesin. • Erotik sitelere herkes yattıktan sonra girilsin. Bu zararfı sitelere sa- dece 5 dakika bakılıp çıkılsın. • İnternet Istiklal Marşı ile açılsın, hat kesildiğinde ekrana necefli maş- rapa çıksın. • İnternete tek ve çift uygulama- sı yapılsın, ayın tek günlennde tele- fon numarası tek sayı ile bitenler, çift günlerinde telefon numarası çift sa- yı ile bitenler internete bağlanabilsin. • İnternet vergisi uygulaması ge- tirilsin, belli bant genişliği üzerinde olan kullanıcılardan ekstra olarak; 'lüks vergisi' ve 'ek internet vergi- si' alınsın. • Bağlantılannı yurtdışından yapan 'isp'lere ithalat-ihracat belgesi zo- runlu hale getirilsin. • Son olarak, yasa hazırlanırken Banu Alkan'ın da fikrı alınsın. • Bu yasalar Resmi Gazete'de ya- yımlandıktan 1 dakika sonra kendi- ni imha etsin. Peki bu yeni düzenlemeler bize neler kazandıracak: Milli gelirimız 2000 dolardan kısa bir süre içinde 2500 dolar düzeyine ulaşacaktır. Demokrasimiz, bir gün dünya de- mokrasi şampiyonlar ligi düzenlen- diğinde üst üste 15 kez şampiyon olarak 3 yıldız takmaya hak kazanan ilk demokrasi olabüecektir. Valiliklerde, mahkemelerde, bü- rokraside iş yapmamaktan, boş otur- maktan doğan psikolojik sıkıntılar giderilecek, hergün yüz binferce di- lekçe, imza, fotokopi, arşıv gibi son derece ülke ekonomisine değer ka- tan etkin işler doğacaktırl. Tam olarak yasaya uygun hareket eden haber vb. siteleri, kendilerini bir ile beş yıl arasında güncelleme hı- zına erişerek haberlere, duyurulara nostaljik değer katacaktır. Ayrıca dünyanın en yavaş site yenileme re- korlannı ülkemizin elinden kimse alamayacaktır. Zaten çağımız da hız çağı değil, "gün ola harman ola, acele işe şeytan kanşır" çağıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle