25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 ŞUBAT 2002 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Aramızda düşmanlıkyoktu (Mübadelenin 4 İskender Ö/so\ Bir Drama öyküsü daha u öykû de Drama*nın Edir- necık Köyü'nden 1913 doğumlu Aliağalar'dan Mehmet Aydm'ın öyküsü. Mübadele sonucu Dan- ca'ya yerleştirilen Aydın şunlan anlattı: "Babam öldfiğünde annemin kanundaymıştın. Annem, ben doğduktan üç ay sonra ölmüş. Bi- ri loz döıt kardeş, bize amcamm eşi bakü. Yengemizi anne bikiik. Edirnecikteki evimiz bahçe için- de ikî kam bir evdi. Köyde renç- berfik, tütüncülük yapıyorduk. Köyümüz ovadaydL Bağınuz batiçemiz vann. Bahçemizde in- cir ağaçlan, erik ağaçlan, kavak ağaçlan vardı. Köyde çelik ço- mak. mile. uzuneşek oyıınu oy- nardık. Rumlarla aramız iyiydi, aramızda kavgadövüşyoktu. Ben iki yıl köyün okuluna gittim. Ho- canuzın adı Hüseyın'di. Köyü- müzde Türkkr çoktu. Rum ço- cuklanyla oynardık. aramızda düşmanhkyoktu. Camiye gidebi- Gyorduk. Dinihayannuz engeflen- 88 yaşındakj Mehmet Aydın, 1924 yıfanda aynkhğı Drama'nın Edirnecik köyünii unutamadığını söylüyor. miyordu. Dedem Hüseyın ÖMÜ- ğünde köyün camisinin yanına gömülür. Ara sıra dedemin eşegi- nin kıçma binip Drama'ya gidi- yorduk. Köyümüzle Drama'nm arasıyayabir saatti. Köyde Rıım- ca da konuşuluyordu ama biz bil- miyordnk. Mübadele haberini öğrendik- ten sonra hazuianma> a başladık. Pıhyı pırtıyı topladık. Biz hareket etmeden önce Türldye'den mü- badil Rmnlar geldi köyümüze. Kendievimizde kakülar. Her yer- den geldfler. İki ay kadar beraber yaşadık. Beş kişi geküler. Evimi- zin iki odasında onlar. iki odasın- da biz oturduk. Onlarla Türkçe konuşarak anlaştık. Hatta beni kırabifcgötürüyorlardLOnlarda vatandan aynbnanın üzüntüsü içindeydikr, ağladıklannı biliyo- rum. Biz burada nasıl zorluk çek- tiysek onlar da çok zorluk çekti- ler. Bütün köy aynı trenle Lstan- bul'a geldik. Trene Drama'dan bindik. 70-80 hanevardık. Bir gece toplandık, yük trenine bindik. Bir gün bir gece sürdüyol- culuk. Tren yokuhığu çokzor geç- ti. Yokuhık sırasında bir kişi öldü. 1924 yazmda geldik. İstanbul'a gelince bizi Beyazıt'ta misafırha- neye götürdüler. Orada 40 gün kaİdık. Aşağı yukan 300 kişi var- dık misafirhanede. Yiyecekleri- mizi çarşıdan ahyorduk. Köyden getirebildiğimiz paralan harca- dık. Ara sıra sağhk kontrolünden geçirili>orduk. Edirnecikten ne getirebildiysek, yatak yorgan, hepsi yanımızdaydı. 40 günden sonra bizi gemiyle Danca'ya ge- tirdiler. Gemiden inince önce bir okulun bahçesinde toplandık, bir müddet orada kaldık. Bir bölü- mümüz de Samsun'a gitti. Sonra bize 'Herkes istediği evi beğen- sin, otursun' dediler. Nerede otu- racağımız önceden belirlenme- mişti. Biz şimdi oturduğumuz evi seçtik, Burası o zaman iki katb ahşap bir evdL Biz bu evde 45 se- ne oturduktan sonra yeniden yap- nrdık. Hükümet bize fert başına üç dönüm toprak, 20 ağaç zeytin verdL Buraya yerleştigimiz ilk za- tnanlarda çoksıkuıtı çektik. Elde a\ııçta bir şey kafanamıştL Biraz kendimizi toparlayınca Dra- ma'da yaptığımız işi yapük." Ve Drama'nın Edirnecik Kö- yü'nden, Aliağalar'dan 88 yaşın- daki Mehmet Aydın, mübadillik serüvenini anlatmaya son nokta- yı şu sözlerle koydu: "Dnuna'yı özlüyorum. Köyiimü özlüyorum. Rüyalanma giriyor. Orası benim vatanım-." SÜRECEK Bir sürgünün notdefterinden bbas Parmaksızoğlu'nun babası Parmak- sızzâde Hasan Bey'in sürgünde tuttuğu not- lardan bazı satırbaşlan şöyle: "19Mart 1339 (1923)- Kaptanbirksçftae dışanya çıkıp Hanya'ya gitti Kaptan getince- ye değinvapurda birçokrivayefler,şayialar de- veran ettl Şöyle ki: Bazdan, Hanya Belediye- sidısançıkm£iııızamüsaadeetmiyormuş.Ba- zdandakarantinavatabitutulduğumuzu,bir- takmüan da bizhn çıkmanuz akyhine Han- ya'da mitingler yapıkbğmı beyan ettifcr. Kap- tan Hanya'dan geiir gelmez çıkmanuziçin mû- saade akfağmı tebşir etti (müjdeledî). Dört beş günlük vapur seyâhati hususiyle Bulgarlar ile çohık çocuk bir arada hayfi sdanb çektik. Her nereyeohıraoisunvapurdançıkmaıımbiziın için bir halis. bir saadet olacağnu tahmin ct- mekleydikFflhakikaö>ieokhı.BirkumaiKİaıı Ksteden adlanmızı okuyarak bizi teslim akn. Askeri kışiabra sevkedfldik Orada Anadotu üsensmdan 300'ü mütecaviz bir esir bulunu- yordu." "19 Mart 1339 - Sah günü Hanya'da Mev^ levi dergâhına se\kedfldik." "17 Temmuz 1339 - Sah günü meseletenev- vür etti. Arnk terhisimiz için emir verildiğhıi resmen tebliğ ettiler. Çarşamba günü tezkere- lerimiz yapüdı. 19 Temmuz Perşembe günü Miros vapuruna irtikaben cuma günü alaf- ranga saatk saat 08J0'da serbest olarak Pire Lbnanı'na vasd olduk elhamdülillah.*' "20 Temmuz 1339 - Fefatketin sonu." ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCt 'Sevgililer Günü' îçin... Yann dünya "Sevgüfler Gü- nü"... Vaktiyle bu tür günlere ta- zardık... Hatta "emperyaüst- terin oyunu" diyerek, hediye pazanyla tüketiciliğin körük- lenmesini "boyfeot" edenleri- mizbile vardı... Bugün de aynı hassasiyet- ler "anılar bahçemizde" du- royor olsa bile, yaşımızdan mıdır nedir, galiba çoğumu- zun artık hoşuna bile gidi- yor... Kimileri sevdiğine bir baş- ka türlü sanlmak için "yan- nı" iple çekiyor; kimisi de yüreğinde yanıp duran bir "mum"un sıcaklığıyla yeti- necek... "İnsan" ve "sevgi" birbirlerini tamamladıklan sürece, kim ne derse desin en devrimcimizbile "zulasmda- ld" hediyesini sevdiğine ve- recek... ••• Peki yann o hediyeleri bir- birinize nerede vereceksi- niz?.. Dilerseniz bu kez de sevginizi, yaşadığınız kentin "eski sevdalanyla" paylaşmayı bir deneyin... Ahn sevdi- ğinizi yanı- nıza, geç- mişteki aşkla- nnvehüzünle- rin anılany- la yaşamaya çalışan "terk edü- miş" tarihi semtleri zi- yaret edin... Sevdiğiniz yüreğiniz- de bile ol- sa, onu hayal ederken de o yalnız ve gıuıırlu mekânlar "öztemlerinizin sırdaşı" ol- sun... Örneğin Istanbul'daysanız. ZejTek'teki yoksul ama "gör- müş geçirmiş" sokaklara da- lın... Ankaralıysanız, Kızı- lay'da buluşsanız bile soluğu Kaleiçi'nde alın. Hele şu Iz- mir'se yaşadığuuz kent, Ke- meraltı'yla yetinmeyin, Ago- ra'nın da gönlünü almahsı- nız... Karslı sevgililer için Kars Kalesi ne çıkıp, sonra aşağı- daki Taşköprü'den geçmek var... Adanahlar da hiç değil- se yannhk kendi "Daşköp- rü*lerini trafiğe kapatarak sevgılilere açamazlar mı?.. Muğlalılara düşen, çoktandır çıkmadıklan Şahidi nın o dingın avlusunda nefeslen- mek... Antakyahlara düşen de "Habib Neccar" (Sevgili Marangoz) dağına sığınmış eski sokaklardaki o derin dostluklan hissederek gezin- mek... Edirne'den Van'a, Bar- ön'dan Antalya'ya.. tüm kentlerimizde yolunuzu göz- leyen "benügınizi'', sevginiz- le de tanıştırarak kucaklamak için, yanndan güzel bir gün var mı? Tıpkı sizin gibi umutlan, dertleri, coşkulan ve acılan olan eski insanlara, şimdi biz- lerdeki olanaklann hemen hiçbirisine sahip olmadıklan halde, kendilerine, komşula- nna, insana ve yaşadıklan kente nasıl da "saygıh bir be- ceri" içinde o güzel ve anlam- lı mekânlan yarathklannı gö- rerek duyacağınız hayranlık, sizi bambaşka hislerle dona- tacaktır... • • • Nâzun Hikmet o sevdalı yıllannda; "iki şey vanhr an- cakötümk unutulur, biri ana- mızın yüzü, diğeri şehrimizin yüzü_" derken de ashnda yi- ne sevginin şiirini yazmıştı... Çünkü kentlerimizin tarih- sel kimlikleri yok oldukça, yitir- diğimiz top- lumsal bel- lekle birlik- te duygula- nmız da bi- zi terk edi- yor... Eğer çoğumuz artık o eski "içten- Bkkrin" de kalma- dığmdan yakını- yorsa, bunun da nedeni. ki- şiliksiz me- kânlar karşısın- da donuklaşan bakışlar ve göz göze bile gelmekten korkan hesap- h kitaplı yakınlaşmalar değil midir?.. Bizi "bjz" yapan değerlerin sayısız aynntılanyla dokun- muş kentimize ait "anı ve kimlik değerlerine" gösteri- len vefasızhğın, insanlan da giderek "sevgisiz" kıldıgını yüreklerde de duyumsatan bir uygarlık dersi gibi olacak- tır işte o eski mekânlarda sev- gililer gününde dolaşmak... ••• Dedim ya, vaktiyle bu gibi günlere kızardık... Şimdi yi- tirdiklerimize baktığımızda; "Keşke her gün sevgüiler gü- nü otsa^." diyesim geliyor... Kentin akıl, emek ve duygu yüklü tanhi mekânlan her gün "sevdikkriyle" el ele ver- se de şu yok edici vefasızlığın artık terk edileceği günlerin hiç değilse "yaklaştiğma'' umutlansa... Oekinci(a cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakM turk.net ÇİZGİLÎK KÂMtL MASARACI H A R B Î SEMİH POROY semihporoy" yahoo.com TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAIS UŞubat SOPRANO ULY PONS 'PA 8UGÜA1, ÜNLÛ KOLORATltR PONS, ?2 YAŞIMC* AueRİKA'M ÖLOÜ. KONSERVA- TVARDfi OKURKEAJ SESİMİM &ÜZeU-tĞİn£ OKKATl ÇEKEREK DAHA riRMI *4$IHA GELMEOEH MRİS'TE SAHNEYE Ç/OU/ÇU. ANCAK, OPBKAOA İLK &OUI- tJÜ 34 YAŞtUC>AYK£U AlABİLMİfTİ. 1931 'OEJ ÜUC£- Sİ FKANSA'DAN AYRILARAK Ag&'YE GİTMİÇ, NEW METgOPOUTKN OPE&IS/ 'NOA "LUClA Cv U*MkAEflMOGR"U*I BAŞROLÜMÛE OYAJAM/fn. DO- MZE7T7 'NıN BU YAPlTt ONU AAJ/P6M BÜYÜK BıR KAVUŞTUIİMUÇ, DAHA SONGA PA, 2.S Y/L BÛYÜK g/e Y/LblZ OLARAK. KALAiAYI gAŞARMÇ- 77. LILY POMS, PÜ&ÜZSUZ SESlUİN YAKll SlSA, OYUN GÛCÜYLE PE HAYRANLtK TOPLAMtÇTt.. '») £n Siisüj müzlk parçalarmı söyiiythılen SOffnno. ERZURUM 3. ASÜYE HUKUK HÂKÎMLtĞl'NDEN EsasNo: 2001,329 Davacı Abdulkadir Tuzcukaya vekilı Av. Selım Mesut Atılgan tarafindan davalı Zeynep Tuzcukaya aleyhine mahkememize açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sırasında verilen ara karan gereğince, Davalı Zeynep Tuzcukaya'nın yapılan zabıta araştırmasına rağmen adresi tespıt edılememiş olduğundan dava dilekçesi ve duruşma günü kendisıne tebliğ edilememiş olup ilanen tebligat yapılmasma karar verilmişhr. Işbu ılanının tebhğınden ıtıbaren davalı Zeynep Tuzcukaya'nın dosyanın dunışma günü olan 19.03.2002 günü saat 09.00"da mahkememizde hazır bulunması veya kendısını bir vekılle temsıl ettırmesi. aksi takdirde dava dilekçesı ve duruşma gününün kendrsine tebliğ edilmiş sayılaca- ğı, gıyabında duruşma yapılıp karar \ enleceği ilanen teblığ olunur. 29.01.2002 Basın. 6951 PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Eğer Bidm '312'miz Onlarmki Gibi İşteseydi... Türk Ceza Yasası'nın 312 maddesinin değişti- rilmesine ilişkin tartışmalar sırasında, son zaman- larda birçok kez olduğu gibi yine "Ahma/c yerine koyuluyoruz!" duygusuna kapılmıştım. Söz konu- su maddenin bırakın yumuşatılmasını, tam tersi- ne, daha da sertleştirilmesini savunan kimi üniver- site öğretim üyeleri, hukukçular ve milliyetçi mil- letvekilleri televizyonlara çıkıyorlar, gerekçelerini güçlendirmek için çeşitli Batı ülkelerinin yasaların- dan örnek veriyorlardı. Söyledikleri doğruydu ashnda, çünkü birçok Av- rupa ülkesinde yürürlükte olan benzer yasa mad- deleri bizim "372"den çok daha ağır, çok daha kapsamlıydı. Bir keresinde eski Yargıtay Bassav- cısı Sayın Vural Savaş'ın baştan sona okuduğu Fransız Basın Yasası'nın 24. maddesi "kamu dü- zeni için tehlıke ıçeren" etnik ve dinsel ayrımcılı- ğa, bölücülüğe, kışkırtıcılığa karşı bizimkınden çok daha hoşgörüsüzdü sözgelimi... Birara Fransa'da yükselişe geçen aşın sağın çanına bu maddeye dayanılarak ot tıkanmıştı. Çünkü Fransa'da, II. Dünya Savaşı'nda milyonlarca Yahudi'nin can ver- diği Alman toplama kamplanndaki "gaz odalan- ntn gerçekten var olup olmadığını" tartışmaya aç- mak bile suçtu. Aynı yasa, Fransa'da yaşayan ya- bancılann aşağıianmasına, "tahkir" edilmesine de izin vermiyordu. Etnik ve dinsel farklılıklardan yo- la çıkarak azınlıklan aşağılayan, söven, bir etnik gruba ait insanlann tarihte maruz kalmış oldukla- n acıları yok sayan kurumlar, kuruluşlar, siyasal partiler ve kışıler ceza görüyorlardı. Siyasal ya- şamlan da son buluyordu. Almanya'da birTürk ço- cuğuna "karabaş" dıyen bir Alman otobüs şoförü mahkûm oluyor; Vıyana'da bir Arap'la bir Avustur- yalınm sokak kavgasında kendi yurttaşından ya- na güç koyan bir polıs memuru da görevden uzak- laştıntıyordu. Bu örnekler çogaltılabılirdı. O halde, eğer... Bızim "372"miz de onlannki gibi işleseydi, kim bilir kaç siyaset adamını ya da kadınını şimdi ara- mızda göremezdik? Hiç kimse, "Kürt diye bir şey yoktur; Kürt sözcüğü karda yürürken çıkan kart- kurt seslerinden türemiştir!" diye saçmalayamaz, kimse kimseye "Çingene parçası", "Rum piçi", "Ermeni dölü" diye küfredemezdi. Eğer saçma- larsa, küfrederse, eskiden devlet başkanı mıydı, milletvekili ya da sade vatandaş mı, bakılmaz, so- luğu demir parmaklıklar arasında alırdı. Bizim "3J2"miz de onlannki gibi işleseydi, bu toprakların renkleri olan Yezidiler de, Süryaniler de kendilerıni Türkiye'de daha mutlu, daha özgür duyumsarlar, akın akın yurtdışına göçmezlerdi. Bizim "372. "miz de onlarmki gibi işleseydi, Tür- kiye'de yaşayan Rumlar, Ermeniler, Yahudiler ad- lannı Türkçeleştirmek gereksinimi duymazlar, gün- lük yaşamlannda "Türk sanılmak" kaygısı taşı- mazlardı. Bizim "372"miz de onlannki gibi işleseydi, kim- se kimseyi elinde bir yargı kararı olmadan, milli- yetçilik adına "bölücü", "yabancı uşağı", "vatan haini" diye suçlayamazdı. Bizim "372"miz de onlarmki gibi işleseydi, hiç kimse televizyonlara çıkıp insanlan farklı dinleri, farklı inançlan ya da inançsızlıklan nedenıyle sor- gulayamazdı. Kamuoyunu aydınlatmak için konuşan, başka ülkelenn benzer yasalanndan örnekler sunan bi- lım adamlanmız, hukukçulanmız, siyasetçilerimiz nedense bu gerçeği göstermek istemiyorlar. Av- rupa ülkelerinin yasalarmda da var olan bizim "372"nin benzeri maddelerin azınlıklann, bıreyle- rirrhaklannı korumak için uygulandığını sanki göz- den kaçırmak istiyoriar. Sonra yeri geldiğınde, "Bunlarbizi Avrupa Biıiiği'ne almak istemiyori" di- ye yakınıyorlar Batılılardan... Bilmeden mı, yoksa bılerek mi yapıyorlar, bu be- nim için hiç fark etmıyor artık. Bu tür aldatmaca- lan, yanıltmacalan, gözden kaçırmacalan bireysel haklanma "tecavüz" olarak algılıyorum nezaman- dır. Birilerinin beni ikide bir "ahmak" yerine koy- ması canımı müthiş sıkıyor. "Yeteri.," diye bağıra- sım geliyor... Ne dersiniz, haksız mıyım? E-posta: dkavukcuoglu " superonline.com Faks:0212-723 84 97 BULMACA SEDAT YAŞAYAM SOLDANSAĞA: 1/ Aynı adh bitkiden elde edilerek tatlı- lara güzel ko- ku vermek için kullaru- lan madde. II Kısa çizme... Asık suratlı, somurtkan. 3/ ttalyan mut- fağına özgü bir tür hamur yeme- ği. 4/Gözleri görme- yen... Judovekarate- deki en üst derecele- re verilen ad. 5/ "Sessiz -".Orhan Pamuk'un romanı... Avlanırken avcılann hayvanlardan giz- lendıği yer. 6/ Atle- 8 tizm pistlerinin kap- lanmasında kullanılan döşeme gereci... Galyum elementinin simgesi. 7/ Anadolu'da kurulmuş es- ki uygarlık... Ege Denizi'nde Yunanistan'a ait bir ada. 8/Bir müzik sesini belirtmeye yarayan işaret... Bez parçalanndan dokunan basit kilim. 9/ Sıvas'ın birilçesi... "Büyük—": KemalTahir'in romanı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Bir tür pamuklu kadife. 2/ "Bu yıl yine — sen- siz içime hiç sinmedi" (Şarkı)... Sırtuıda büyük di- kenleri olan bir balık. 3/ Çekişme, kavga... " — Hayvvorth'": ABD'li aktris. 4/ Bir yerde oturma... Utanma duygusu. 5/ Havaalanlannda bulunan ve çevredeki uçuşlan denetlemeye yarayan sistem. 6/ Bir burç adı... Züppe. 7/ Eskiden hattatlar tarafin- dan kullanılan yan mat bir kâğıt türü... Dansta er- keğe eşlik eden kadm. 8/ Afrika'da bir ülke. 9/ tçe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu... Temel niteliğinde olan.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle