Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 ARALIK 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DIŞ BASEV
Amerikan yayın kuruluşlannın holdinglerin parçası olmasını kolaylaştıran yasal düzenlemeler tarafsız haberciliği yok etti
ABD medyası iktidaraçalışıyor• Demokrat Partili Al Gore,
bazı kuruluşlann
Cumhuriyetçi Parti'nin sesi
gibi yayın yaptıklanndan
yakınıyor. Medya patronu
olma önündeki engellerin
azaltılması ve adil olma
doktrininin yok edilmesi,
ABD'deki önemli TV
kanallannın ticari çıkar
gözetip iktidar yanlısı
habercilik yapmasının başlıca
nedenleri.
PAULKRUGMAN
ABD'deki Demokrat Parti'nin
2000de Cumhuriyetçi Parti'nin adayı
GeorgeW.Bush'un kazandığı başkan-
lık yanşındaki adayı olan ve partinin
2004 seçimi için de kuvvetli adaylan
arasında gösterilen Al Gore, bu hafta
dikkat çekici bir şey söyledi. The New
York Observer gazetesine, " Medya, si-
yaset konusunda biraz tuhaf bugünkr-
de" açıklamasını yaptı ve "Doğruyu söy-
lemek gerekirseCumhuriyetçi Parti'nin
parçası gibi sesni yükseiten ban büyük
medya kuruluşlan var" diye devam et-
ti Cfinton dönemınde başkan yardım-
cılığı yapan Gore.
Liberal olduğunu savunan medya ku-
ruluşlannda çalışan gazeteciler, bu söz-
ler karşısında utanç verici şekılde ses-
siz kaldı. Bunun nedenini bilmiyonım.
Ancak her zaman söylemeniz gereken
bazı şeyler vardır, çünkü onlar kesin doğ-
rudur. En önemli ve belirgin örnek ola-
rak Fox News'u gösterebıliriz. Fox
News'un siyasi gündemi belirsiz ve
şüphe uyandıncıydı. Kurumun yönetim
kurulu başkaru Roger Ailes Bush Yö-
netimi'ne danışmanlık yapıyor. öğüt
veriyor. Yayın sorumlululanndan Brit
Hume ise ara seçimlerde -kongre ve se-
natoyu Cumburiyetçiler ele geçirdi-
partıye destek verme iddiasında bulun-
du. Cumhuriyetçilerin bu seçimden za-
ferle çıkmasından sonra Hume, "Bi-
zinı yavuıımız nedeniyle bu sonuç orta-
yaçıktı" açıklamasını yaptı. "İnsanlar
oy atma konusunda bizi izleyip fıkir ah-
yorbr. Khnsebu konulardaFOK Nevvs'ım
etkinliği konusunda şüpheedemez" di-
yen Hume, kanalımn Bushun lıderli-
ğindeki Cumhunyetçilere verdiğı des-
teği bir anlamda doğrulamış oldu.
Ekonomlk çıkarlar
Bugün bu köşe yazısını kaleme al-
maktaki niyetim Fox'u kötülemek de-
ğil. Ben, konuya daha geniş bir pence-
reden bakmamızı gerektiren bir soru yö-
neltmek istiyorum: "Medyanın ekono-
mik çıkaıian objektif haber yayımlama
geleneğinin öniine mi geçecek?"
Son 50 yılın büyük bölümünde ka-
muoyu, medyanın yanlı davranması-
nın büyük bir sorun olduğu gözüyle
bakıyordu. Zaten, sadece üç tane ulu-
sal kanal vardı, birçok kentte ise sayı-
lan kısıth radyo ve birkaç tane radyo
vardı. Ana haber bültenlerinin kontro-
lünü elinde tutanlar görevlerini kötüye
kullanmaktan nasıl vazgeçirilecekti?
Bunun yanıtı bazı kanun ve resmileş-
2000'deki seçimde rakip olan Al Gore (sağda) ve Başkan Bush,Gore'un Beyaz Saray'a
yapüğı tebrik ziyaretinde kısa bir süre bir araya geldi. (Fotoğraf:R£UTERS)
meyen gelenek ve kurallarda gizliydı.
"Adfl ohna doktrini" görsel medya ku-
ruluşlannı karşıt görüşleri karşılaştır-
malı şekilde temsil etmeye zorladı. Ya-
yın kurumu sahibi olma konusunda ge-
tirilen kısıtlamalar da çoksesliliğin ga-
rantisi sayılıyordu.
Ve, genel kanı ve beklenti, büyük ku-
rumlann, haber yayımlamayla yonımu
birbirinden ayırarak siyasi çekişmenin
dışında kalacağı yönündeydi. Bu sistem
elbette her zaman mükemmel çalışma-
dı ama en azından bazı sınırlamalar ge-
tiriyordu.
Son 15 yılda bu sistem büyük ölçü-
de yerle bir oldu. Adil olma doktrini
1987'de ortadan kaldırıldı.
Patroniuflun kuralları deglştl
Medya kuruluşu patronu olmayı zor-
laştıran yasal kısıtlamalar gün geçtik-
çe azaltıldı, patronluk kolaylaştınldı, sı-
kı kurallar yumuşatıldı. Ve, görünen o
ki Federal îletişim Komisyonu önü-
müzdeki yıl kalan bir grup kısıtlama-
yı da ortadan kaldıracak. Bu da büyük
medya gruplannın birbirlerini satın al-
malannın önünü açacak. Partizan ha-
berciliğin karşısında olan gazetecilik ku-
ralı zaten yok oldu. Doğru yolda par-
tizanlık yapıyorsanız sorun çıkmıyor.
Federal îletişim Komisyonu eski kı-
sıtlama ve kurallann artık gerekli ve ge-
çerli olmadığını savunuyor. Buna ge-
rekçe olarak da pazann değişmiş olma-
sını gösteriyor. Resmi makamların gö-
rüşüne göre yeni medya -önce kablolu
televizyon sonra da internet- kamuoyu-
na çok çeşitli haber kaynaklan sundu.
Bu nedenle bu konuda kamuoyuna kı-
lavuzluk etme gereği kalmadı.
Ancak, bu gerçekten doğru mu? Kab-
lolu televizyon eldeki eğlence prog-
ramlannın sayısmı bir hayli arttırdı.
Ancak bana göre haber yayımlama ve
haber kaynaklannın sayısını arttırma
konusunda pek de etkisi olmadı. Şu an-
da geçmişteki üç ulusal televizyon ha-
berciliği yapan kanal yerine beş kurum
var. Bu artışın nedeninin bırincisi olan
yazılı basın ise etkinliği konusunda
uzun zamandır sürdürdüğü düşüşü sür-
dürüyor. îkincisi ise televizyon haber-
ciliği yapan beş ana kurumun büyük hol-
dinglerin parçası olması. Örneğin ha-
berinizi AOLTimeWarnerGeneralE-
lectricDisneyWestinghouse "haberano-
ninı ortakhğı"ndan almanız gibi.
İnternet ise haber meraklılan ve po-
litika üretenler için iyi bir şey. Isteyen
herkes Kanada ya da Ingiliz gazetele-
rini okuyabiliyor. Fikir üreten grupla-
rın analizlerinden yararlanabiliyor. An-
cak, birçok kişinin internette fazla va-
kit geçirmeye ne zamanı ne de hevesi
var. Gerçekçi olmak gerekirse internet
bu beş ana haber kaynağının (beş ulu-
sal TV kanalı) etkinliğini azaltma ko-
nusunda pek de etkin olmadı.
İktidara itaat edlvorlar
Uzun lafin kısası çıkarlarla çakışan
bir durumla karşı karşıyayız.
Kamuoyunun büyük bölümünün ana
haber kaynağı konumunda olan bu
televizyon kanallannın ticari çıkarlan,
haber içeriğindeki tutum ve bakış
açılannı değiştirmek konusunda kurum-
ların baştan çıkmasını kaçmılmaz hale
getirdi. Daha da önemlisi iktidardaki par-
tiye "itaatkâr" davranmaya itti.
Yayımlanmayan ilginç haber örnek-
leri var. Örneğin, geçen ay başkent Was-
hington'da düzenlenen 100 bin kişilik
savaş karşıtı protesto gösterisi.
Görüşünüz ne olursa olsun savaşa iliş-
kin önemli ve haber değeri olan bir
olay bazı basın kuruluşlan tarafından
göz ardı edildi.
Içinde bulunduğumuz şu zaman dilimi
zarfında, medyanın bariz olan yanlılığı
eski kural ve geleneklerin kısıtlaması
altında. Ancak, bu kurallar da çok yakm-
da yok olacak ve eski değerler göz-
lerimizin önünde eriyip gidecek.
Dikkatini yoğun bir şekilde iktidara
çevirmiş olan medyamızın çıkar çatış-
malan demokrasiye karşı bir tehdit
oluşturuyor mu? Ben konuyu irdeledim,
siz karannızı verin.
(TheNen>Yorkrımes-29Kasım)
Türkiye, Kıbrıs
veAvrupa Birliği
RICHARD C. HOLBROOKE*
AB'nin 12-13 Aralık'ta Kopen-
hag'da yapılacak doruğunda üç
komplike ve birbiriyle bağlantılı
konu gündeme damgasını vura-
cak. ABD'nintoplantıya ilgisi bü-
yük, çünkü sonuçlan Irak sorunu
ve Türkiye'de yaşayan 70 milyon
Müslümanın Batı'yla ilişkisini et-
kileyebilir. Gündemin odak nok-
tasındaki üç konu, Kıbns'ın AB 'ye
üyelik başvurusu, Türkiye'nin bir-
lik ile üyelik konusunda müzake-
relere başlama isteği ve bölünmüş
durumdaki sorunlu ada Kıbns'ın
geleceğine ilişkin tarhşmalar.
Bu konulann ilki çözülmüş gi-
bi görünüyor. Kıbns, Kopenhag'da
dığer dokuz ülkeyle biıükte 2004'te
üye olmak üzere AB'ye davet edi-
lecek. Ancak diğer ikisinin akı-
beti -Türkiye'ye resmi müzakere-
lere başlaması için tarih verilme-
si ve Kıbns'ta kalıcı ve banşçıl
çözüm sağlanması- belirsiz. Türk-
lerin de ıçinde olduğu herkes, za-
yıf ekonomisi ve in-
san hakkı karnesini
düzeltmesi gereken
Türkiye'nin AB üye-
liğinin çok uzakta ol-
kanı sıfahnı kullanarak Le Mon-
de'a verdiği röportajda Türkiye'nin
Avrupah bir ulus olmadığını ve
bu ülkenin üyeliğinin birliğin so-
nu olacağını savundu. Bu sözlerin
altında Avrupa'nın bir Hıristiyan
Kulübü olduğu ve Müslüman Tür-
kiye'nin birliğe girmesinin, bu ku-
lübün değer ve kültürünü tehdit
edeceği görüşünün yattığı apaçık
ortadaydı.
Mersi Mösyö Giscard. Birçok
Avrupalının kapalı kapılar ardın-
da söylediği şeyi kamu önünde
söylemeniz Türklerin inanılmaz
işineyaradı. BusözlerAvrupa'da-
ki birçok siyasinin kendisiyle ay-
m görüşte olmadığını söylemesi-
ne ve Türkler ve Müslümanlara
karşı ırkçı tutum içinde oldukla-
nnı inkâr etmelerine neden oldu.
Giscard'ın sözlerine Türkiye'nin
yanıtı, Avrupa'nın kendi içinde
yaşadığı ikilemi biraz daha belir-
ginleştirdi: Türkiye'yi dışanda bı-
rak ve birliğin yanıbaşında radikal
ve köktenci bir rejimin kurulma-
- - - - sıriskinigöze al.
• Her şey Eski ABD Başka-
mükemmel mCTİnton'ınl990'la-
. , rın ortasında Avru-
glûerse pa'nın kapılannın
Türklerin beklentileri
gerçekçi ve haklı
HANSERICHBILGES
Almanya'daki Hıristiyan Demokratlar, Türkiye'ye
Kopenhag Doruğu'nda müzakere tarihi verilmesini yanlış
buluyor. Ancak bu tutumlanyla Avrupa'da yalnızlar.
Fransa'nın eski cumhurbaşkanlanndan Vfclery Gfecard
d'Estaing'ın Türkiye'nin üyeliğinin AB'nin sonu olacağı
yönünde açıklaması, birçok Avrupa ülkesinde tepkiyle
karşılandı. Avrupa yıllardır süregelen tarbşma konusunda
ilk kez resmi olarak rengini belirlemek zorunda kaldı.
Almanya, Fransa ve Ingiltere Türkiye'ye, koşullu
müzakere tarihi verilmesi konusunda destek verdiler.
AB'nin değerleri var, ancak Birlik bir Hıristiyan kulübü
değü. Müslüman bir ulusun AB değerleriyle
bağdaşamayacağı görüşü, Avrupa'daki birçok devletin
insani değerlerine aykın. Türkiye, Avrupa'nın temel
değerleri ve siyasi prensiplerini onlarca yıldır esas kabul
etmiştir. 1952'den beri NATO üyesi olan Türkiye'nin
sayesinde güvenlik sınırlanmız Iran ve Irak'a kadar
uzanmışur. Bu ülkenin AB üyeliği bu gerçeği sadece
güçlendirir. Türkiye dinamik bir ülkedir ve krize rağmen
Kopenhag kriterleri yolunda reform yapmıştır.
Yeni iktidar da üyelik sürecine dinamizm
kazandınnıştır. AB üyeliğini gündeminin en üst
sırasındaki öncelik olarak görmektedir. Türkiye'nin,
sonunda AB'den kesin bir sinyal alma yolundaki
beklentileri haklı olarak fazla. Helsinİci (1999'da yapılan
Türkiye'nin üyelik statüsünü kaybettiği doruk) tutumunu
tekrarlamak anlamsız olur.
<DieWett-6Arahk)
Hindistan, bulunduğu bölgenin kabadayısı olma rolünden vazgeçmemekte kesin kararlı gibi görünüyor
Pakistantetikteolmalıdugunu biliyor.
BM'nin Kıbns'taçö-
züme yönelik iki yö-
netim bölgeli tek dev-
lete ilişkin önerisi, iki
tarafln da kabul etme-
diği noktalar olsa da
kalıcı çözüme yöne-
lik görüşmelere başlangıç nokta-
sı oluşturuyor.
Ancak, Türk tarafinın güçlü li-
deri Rauf Denktaş, Kıbns konu-
sunda yanm yüzyılı aşkın süredir
kendi vizyonu için savaş veren bu
yaşlı adam, Kuzey Kıbns Türk
Cumhuriyeti tanınmadan ciddi gö-
rüşmelere yanaşmadı. Denktaş,
bu inadıyla sadece Kıbns'ta yaşa-
yan 200 bin Türk'e değil Türki-
ye'de yaşayan 70 milyon Türk'e de
zarar verdi.
Bu tarihi Avrupa buluşmasının
en önemli bölümü ise Türkiye'nin
üyelik başvurusuna ilişkin çıka-
cak sonuç. Türkiye'de yeni kuru-
lan iktidarda tslamcı bir partinin
hükümette olması, Avnıpa ve ılım-
lı Türkler arasında endişe yarattı.
Ancak, seçündeki zaferiyle Avru-
pa'yı şaşırtan Islamcı lider Recep
Tayyip Erdoğan, partisinin AVTU-
pa'ya ilişkin görüşlerine ilişkin
kaygılan azalttı, özellikle de baş-
kentlere yaptığı Avrupa turuyla.
Kıbns konusunda daha ilerici bir
siyaset anlayışı bile önerdi.
Fransa'nın eski cumhurbaşkan-
lanndan ValeryGiscard d'Estaing
8 Kasım'daAB Konvansiyonu Baş-
rvopenhag'da
Türkiye'ye
müzakerelerin
başlaması için
tarüı veriiecek.
Türkiye'ye açılması
ıçın mücadelesi bu
nedenleydi. Clinton,
Avrupa sürecinin
Türkiye'nin kurucu-
su Mustafa Kemal
Atatürk'ün de vızyo-
nunda olduğu gibi la-
ik ve gözünü Batı'ya dikmiş bir
yolda ilerlemesini, radikal ve kök-
tenci rejimlere sırtını dönmesini
sağlayacağını söylemişti. Ancak
Avrupa, birçok firsatta kapıyı aç-
mayı reddetmekte ısrarcı oldu.
Başkan Bush ve arkadaşları da
Prag'daki NATO doruğunda Tür-
kiye'ye görüşmelerin başlaması
için tarih verilmesini istedi.
ABD yönetimi, bunun başanya
ulaşması için Ankara'run Denktaş
üzerinde BM'nin önerisi üzerin-
de AB doruğu öncesinde görüşme-
lere başlaması için baskı yapma-
sını sağlamalı.
Her şey mükemmel giderse Ko-
penhag'da Kıbns'ın üyeliği kesin-
leşecek, Türkiye'ye müzakerele-
rin başlaması için tarih veriiecek
ve Kıbns'taki taraflar BM planı
üzerinde görüşmeye başlayacak-
lar. Ancak Avrupalı uluslar, Va-
lery Giscard d'Estaing tarzı açık-
ça ifade edilen kaygılardan sıyn-
lıp cesur bir sıçrayış yapamadık-
lan sürece, bu olası görünmüyor.
(Irtt Herald Tribune - 3 Aralık)
*ABD 'nin eski BM büyükelçisi,
Clinton'm 1997- 1999'da Kıbns
Özel Temsilciliği 'ni yaptı.
ÖMERKUREYŞİ
BBC'de yayımlanan "Hardtalk" adlı
ateşli bir tartışma programında konu Hin-
distan'dı. Programın sunucusu Tim Sebas-
tian Hindistan Dışişleri Bakanı Yaşvant
Sinha ile söyleşti. Sebastian, Sinha yeri-
ne Israil'in sağcı Likud Partisi'nin lide-
ri Ariel Şaron'la röportaj yapsa bir şey de-
ğişmezdi herhalde.
Program boyunca aynı kelime oyunla-
n, aynı safsatacalık, belirgin kavgacı bir
tutum ve uluslararası kamuoyunun görü-
şünü hiçe sayan, karşı gelen bir tutum
hâkimdi. Başka bir deyişle geri kafalı bir
adamın kalıplaşmış dargörüşlülüğü...
Utanma duygusu vok
Sinha, Gucarat'ta kendi emriyle öldürt-
tüğü insanlar sorulduğunda utanır gibi
bile görünmedi. Bu olayın bir katliam ol-
dugunu kabul etmeyi reddetti ve Tim Se-
bastian'ın 3 bin olarak gösterdiği ve ken-
disine soru yönelttiği ölü sayısını gönül
rahatlığıyla 750'ye indirdi. Hindistan Dı-
şişleri Bakanı'na göre 750, resmi veriy-
di. Bu resmi veriden de utanç duymahy-
dı ama öyle bir görünrüsü yoktu.
Uluslararası çaptaki insan haklan der-
nekleri hem işgal altındaki Keşmir'deki
güvenlik güçlerini hem de hükümetin
Gucarat'taki Müslümanlan öldürmesini
eleştirirken Sinha, pervasızca Hindis-
tan'ın kendi insan haklan derneği oldu-
gunu ve diğerlerinin söylediklerinin ge-
çerli olmadığını söyledi. Aynca Hindis-
tan'ın iç işlerine kanşılmasına da taham-
mülü yoktu. Konu kapanmıştı.
Pakistan'ın yeni göreve atanan Dışiş-
leri Bakanı HurşitKasuri Hindistan'la iki-
li ilişkileri iyileştirmekten bahsederken
belki de biraz saf davrandı. Çünkü Hin-
distan Dışişleri Bakanı, BBC'deki söyle-
şi sırasında söylediklerine bakılırsa, tüm
kapılan kapattı. En kötüsü de iki ülkenin
sınınndaki terörden bahsetti durdu.
Hindistan'ın neden Pakistan ile görüş-
meti, dünya dikkatini başka olaylara ver-
diği zamanlan çok iyi değerlendirmiştir.
Yeni Delhi'deki kısa adı "BJP" olan par-
tinin yönettiği hükümeti Keşmir'de pek
de güvenilir ohnayan seçimlerle başa ge-
len yeni hükümeti eleştiriyor. Hindistan
aynca Pakistan'ın ISI gizli servisini, Ye-
ni Delhi'yi Dakka'dan kanştınnakla suç-
luyor. Hindistan'ın ulusal güvenlik danış-
manı Braceş Misra, Pakistan'ın askeri
kuvvetlerinin kendi ülkesiyle olan çatış-
malar olmadan varhğını sürdüremeyece-
ğini, bu nedenle Keşmir sorununun so-
• BBC'deki bir programa katılan Hindistan Dışişleri
Bakanı Yaşvant Sinha'nın söyledikleri, Hint hükümetinin
Pakistan ile özellikle Keşmir konusundaki sorunlannı
banşçıl yoldan çözmeye niyetli olmadığını gösteriyor.
1
meyi reddettiği sorulduğunda verdiği ya-
nıt ise ürkütücü ve u
akuîara zarar" nite-
likteydi: "ABD Başkanı George Bush da
Usame bin Ladin üe görüşmedL"
Hindistan nükleer güce sahiptır ve ulus-
lararası dostluğun "RahibeTeresası'' ola-
rak görülmek istemektedir. Ancak Hin-
distan, ABD ve tngiltere'de lobi faaliyet-
leri yüriitüp bazı siyasilerin yaptınm gü-
cünü satın almasına rağmen büyük yol kat
etmiş durumda değil.
Keşmirde yaşayan insanlara uygulanan
vahşeti ve Gucarat'ta olanlan saklamayı
başaramamıştır. Halbuki Hindistan hükü-
na ermesinin iki ülke arasında kalıcı ba-
nşı sağlamayacağını, Pakistan'm yeni
sorunlar çıkaracağını savunuyor. Bunlar
olurken Hindistan ve Rusya'nın ortakla-
şa ürettikleri cruise fuzeleri, önümüzde-
ki iki yıl içinde kullanılabilecek.
Hindistan, dünyanın en yoksul ülkele-
rinden biri ancak dünyanın en modern as-
keri donanımlanndan birine sahip. Aynı
zamanda dünyanın en büyük demokra-
sisi oldugunu savunuyor.
Ve Gucarat'taki eyalet hükümeti, ölen
Müslümanlann cesedi üzerinden politi-
ka yaparak seçime hazırlanıyor.
Hindistan, dünyaya ders vermeden ön-
ce kendi içindeki çelişküeri çözmeli. Bil-
mesi gereken bir şey de Keşmir ile ilgi-
li. Keşmir konusunda ödün vermemekte
ısrarlı olan sadece Pakistan ordusu değil,
Pakistan halkı da bu konuda çok duyar-
lı ve ordunun arkasmda.
Lalkllk bozguna uflradı
Hindistan, Keşmir konusundaki söylem-
leri için o kadar çok özür diledi ki, bu ko-
nuda kendi halkı önünde bile kredi ve
güvenilirliğini kaybetti. Hindistan bir za-
manlar laik bir ülke oldugunu savunuyor-
du. Bazılanmızın bu laiklik kavramı ko-
nusunda endişeleri vardı. Hindu kökten-
ciliğinin yükselişi ve Sinha gibilerin yö-
netimde olması, laiklik kavramını bozgu-
na uğrattı. Hindistan'da gerçekler ada-
makıllı değişkiliğe uğradı, bu değişiklik
ise sadece Pakistan'la ilişkileri tehlikeye
sokmadı. Pakistan'da yaşayan Hint asıl-
lı Müslümanlann jeleceğini de tehlike-
ye atiyor.
Yayılan nefret duygusu, Hindu mili-
tanlann kemiklerinde besleniyor. Pakis-
tan'daki yönetimin sivil ya da askeri ol-
ması, onlar için fazla bir şey ifade etmi-
yor. Hindistan, bölgenin zorbası konumun-
da ve bu rolü kaybetmemeye kesin karar-
lı gibi görünüyor. Pakistan uyanık dav-
ranmalı ve her an tetikte olmalı.
(Dawn-3Arahk)