19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ARALIK 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASEV Amerikan yayın kuruluşlannın holdinglerin parçası olmasını kolaylaştıran yasal düzenlemeler tarafsız haberciliği yok etti ABD medyası iktidaraçalışıyor• Demokrat Partili Al Gore, bazı kuruluşlann Cumhuriyetçi Parti'nin sesi gibi yayın yaptıklanndan yakınıyor. Medya patronu olma önündeki engellerin azaltılması ve adil olma doktrininin yok edilmesi, ABD'deki önemli TV kanallannın ticari çıkar gözetip iktidar yanlısı habercilik yapmasının başlıca nedenleri. PAULKRUGMAN ABD'deki Demokrat Parti'nin 2000de Cumhuriyetçi Parti'nin adayı GeorgeW.Bush'un kazandığı başkan- lık yanşındaki adayı olan ve partinin 2004 seçimi için de kuvvetli adaylan arasında gösterilen Al Gore, bu hafta dikkat çekici bir şey söyledi. The New York Observer gazetesine, " Medya, si- yaset konusunda biraz tuhaf bugünkr- de" açıklamasını yaptı ve "Doğruyu söy- lemek gerekirseCumhuriyetçi Parti'nin parçası gibi sesni yükseiten ban büyük medya kuruluşlan var" diye devam et- ti Cfinton dönemınde başkan yardım- cılığı yapan Gore. Liberal olduğunu savunan medya ku- ruluşlannda çalışan gazeteciler, bu söz- ler karşısında utanç verici şekılde ses- siz kaldı. Bunun nedenini bilmiyonım. Ancak her zaman söylemeniz gereken bazı şeyler vardır, çünkü onlar kesin doğ- rudur. En önemli ve belirgin örnek ola- rak Fox News'u gösterebıliriz. Fox News'un siyasi gündemi belirsiz ve şüphe uyandıncıydı. Kurumun yönetim kurulu başkaru Roger Ailes Bush Yö- netimi'ne danışmanlık yapıyor. öğüt veriyor. Yayın sorumlululanndan Brit Hume ise ara seçimlerde -kongre ve se- natoyu Cumburiyetçiler ele geçirdi- partıye destek verme iddiasında bulun- du. Cumhuriyetçilerin bu seçimden za- ferle çıkmasından sonra Hume, "Bi- zinı yavuıımız nedeniyle bu sonuç orta- yaçıktı" açıklamasını yaptı. "İnsanlar oy atma konusunda bizi izleyip fıkir ah- yorbr. Khnsebu konulardaFOK Nevvs'ım etkinliği konusunda şüpheedemez" di- yen Hume, kanalımn Bushun lıderli- ğindeki Cumhunyetçilere verdiğı des- teği bir anlamda doğrulamış oldu. Ekonomlk çıkarlar Bugün bu köşe yazısını kaleme al- maktaki niyetim Fox'u kötülemek de- ğil. Ben, konuya daha geniş bir pence- reden bakmamızı gerektiren bir soru yö- neltmek istiyorum: "Medyanın ekono- mik çıkaıian objektif haber yayımlama geleneğinin öniine mi geçecek?" Son 50 yılın büyük bölümünde ka- muoyu, medyanın yanlı davranması- nın büyük bir sorun olduğu gözüyle bakıyordu. Zaten, sadece üç tane ulu- sal kanal vardı, birçok kentte ise sayı- lan kısıth radyo ve birkaç tane radyo vardı. Ana haber bültenlerinin kontro- lünü elinde tutanlar görevlerini kötüye kullanmaktan nasıl vazgeçirilecekti? Bunun yanıtı bazı kanun ve resmileş- 2000'deki seçimde rakip olan Al Gore (sağda) ve Başkan Bush,Gore'un Beyaz Saray'a yapüğı tebrik ziyaretinde kısa bir süre bir araya geldi. (Fotoğraf:R£UTERS) meyen gelenek ve kurallarda gizliydı. "Adfl ohna doktrini" görsel medya ku- ruluşlannı karşıt görüşleri karşılaştır- malı şekilde temsil etmeye zorladı. Ya- yın kurumu sahibi olma konusunda ge- tirilen kısıtlamalar da çoksesliliğin ga- rantisi sayılıyordu. Ve, genel kanı ve beklenti, büyük ku- rumlann, haber yayımlamayla yonımu birbirinden ayırarak siyasi çekişmenin dışında kalacağı yönündeydi. Bu sistem elbette her zaman mükemmel çalışma- dı ama en azından bazı sınırlamalar ge- tiriyordu. Son 15 yılda bu sistem büyük ölçü- de yerle bir oldu. Adil olma doktrini 1987'de ortadan kaldırıldı. Patroniuflun kuralları deglştl Medya kuruluşu patronu olmayı zor- laştıran yasal kısıtlamalar gün geçtik- çe azaltıldı, patronluk kolaylaştınldı, sı- kı kurallar yumuşatıldı. Ve, görünen o ki Federal îletişim Komisyonu önü- müzdeki yıl kalan bir grup kısıtlama- yı da ortadan kaldıracak. Bu da büyük medya gruplannın birbirlerini satın al- malannın önünü açacak. Partizan ha- berciliğin karşısında olan gazetecilik ku- ralı zaten yok oldu. Doğru yolda par- tizanlık yapıyorsanız sorun çıkmıyor. Federal îletişim Komisyonu eski kı- sıtlama ve kurallann artık gerekli ve ge- çerli olmadığını savunuyor. Buna ge- rekçe olarak da pazann değişmiş olma- sını gösteriyor. Resmi makamların gö- rüşüne göre yeni medya -önce kablolu televizyon sonra da internet- kamuoyu- na çok çeşitli haber kaynaklan sundu. Bu nedenle bu konuda kamuoyuna kı- lavuzluk etme gereği kalmadı. Ancak, bu gerçekten doğru mu? Kab- lolu televizyon eldeki eğlence prog- ramlannın sayısmı bir hayli arttırdı. Ancak bana göre haber yayımlama ve haber kaynaklannın sayısını arttırma konusunda pek de etkisi olmadı. Şu an- da geçmişteki üç ulusal televizyon ha- berciliği yapan kanal yerine beş kurum var. Bu artışın nedeninin bırincisi olan yazılı basın ise etkinliği konusunda uzun zamandır sürdürdüğü düşüşü sür- dürüyor. îkincisi ise televizyon haber- ciliği yapan beş ana kurumun büyük hol- dinglerin parçası olması. Örneğin ha- berinizi AOLTimeWarnerGeneralE- lectricDisneyWestinghouse "haberano- ninı ortakhğı"ndan almanız gibi. İnternet ise haber meraklılan ve po- litika üretenler için iyi bir şey. Isteyen herkes Kanada ya da Ingiliz gazetele- rini okuyabiliyor. Fikir üreten grupla- rın analizlerinden yararlanabiliyor. An- cak, birçok kişinin internette fazla va- kit geçirmeye ne zamanı ne de hevesi var. Gerçekçi olmak gerekirse internet bu beş ana haber kaynağının (beş ulu- sal TV kanalı) etkinliğini azaltma ko- nusunda pek de etkin olmadı. İktidara itaat edlvorlar Uzun lafin kısası çıkarlarla çakışan bir durumla karşı karşıyayız. Kamuoyunun büyük bölümünün ana haber kaynağı konumunda olan bu televizyon kanallannın ticari çıkarlan, haber içeriğindeki tutum ve bakış açılannı değiştirmek konusunda kurum- ların baştan çıkmasını kaçmılmaz hale getirdi. Daha da önemlisi iktidardaki par- tiye "itaatkâr" davranmaya itti. Yayımlanmayan ilginç haber örnek- leri var. Örneğin, geçen ay başkent Was- hington'da düzenlenen 100 bin kişilik savaş karşıtı protesto gösterisi. Görüşünüz ne olursa olsun savaşa iliş- kin önemli ve haber değeri olan bir olay bazı basın kuruluşlan tarafından göz ardı edildi. Içinde bulunduğumuz şu zaman dilimi zarfında, medyanın bariz olan yanlılığı eski kural ve geleneklerin kısıtlaması altında. Ancak, bu kurallar da çok yakm- da yok olacak ve eski değerler göz- lerimizin önünde eriyip gidecek. Dikkatini yoğun bir şekilde iktidara çevirmiş olan medyamızın çıkar çatış- malan demokrasiye karşı bir tehdit oluşturuyor mu? Ben konuyu irdeledim, siz karannızı verin. (TheNen>Yorkrımes-29Kasım) Türkiye, Kıbrıs veAvrupa Birliği RICHARD C. HOLBROOKE* AB'nin 12-13 Aralık'ta Kopen- hag'da yapılacak doruğunda üç komplike ve birbiriyle bağlantılı konu gündeme damgasını vura- cak. ABD'nintoplantıya ilgisi bü- yük, çünkü sonuçlan Irak sorunu ve Türkiye'de yaşayan 70 milyon Müslümanın Batı'yla ilişkisini et- kileyebilir. Gündemin odak nok- tasındaki üç konu, Kıbns'ın AB 'ye üyelik başvurusu, Türkiye'nin bir- lik ile üyelik konusunda müzake- relere başlama isteği ve bölünmüş durumdaki sorunlu ada Kıbns'ın geleceğine ilişkin tarhşmalar. Bu konulann ilki çözülmüş gi- bi görünüyor. Kıbns, Kopenhag'da dığer dokuz ülkeyle biıükte 2004'te üye olmak üzere AB'ye davet edi- lecek. Ancak diğer ikisinin akı- beti -Türkiye'ye resmi müzakere- lere başlaması için tarih verilme- si ve Kıbns'ta kalıcı ve banşçıl çözüm sağlanması- belirsiz. Türk- lerin de ıçinde olduğu herkes, za- yıf ekonomisi ve in- san hakkı karnesini düzeltmesi gereken Türkiye'nin AB üye- liğinin çok uzakta ol- kanı sıfahnı kullanarak Le Mon- de'a verdiği röportajda Türkiye'nin Avrupah bir ulus olmadığını ve bu ülkenin üyeliğinin birliğin so- nu olacağını savundu. Bu sözlerin altında Avrupa'nın bir Hıristiyan Kulübü olduğu ve Müslüman Tür- kiye'nin birliğe girmesinin, bu ku- lübün değer ve kültürünü tehdit edeceği görüşünün yattığı apaçık ortadaydı. Mersi Mösyö Giscard. Birçok Avrupalının kapalı kapılar ardın- da söylediği şeyi kamu önünde söylemeniz Türklerin inanılmaz işineyaradı. BusözlerAvrupa'da- ki birçok siyasinin kendisiyle ay- m görüşte olmadığını söylemesi- ne ve Türkler ve Müslümanlara karşı ırkçı tutum içinde oldukla- nnı inkâr etmelerine neden oldu. Giscard'ın sözlerine Türkiye'nin yanıtı, Avrupa'nın kendi içinde yaşadığı ikilemi biraz daha belir- ginleştirdi: Türkiye'yi dışanda bı- rak ve birliğin yanıbaşında radikal ve köktenci bir rejimin kurulma- - - - - sıriskinigöze al. • Her şey Eski ABD Başka- mükemmel mCTİnton'ınl990'la- . , rın ortasında Avru- glûerse pa'nın kapılannın Türklerin beklentileri gerçekçi ve haklı HANSERICHBILGES Almanya'daki Hıristiyan Demokratlar, Türkiye'ye Kopenhag Doruğu'nda müzakere tarihi verilmesini yanlış buluyor. Ancak bu tutumlanyla Avrupa'da yalnızlar. Fransa'nın eski cumhurbaşkanlanndan Vfclery Gfecard d'Estaing'ın Türkiye'nin üyeliğinin AB'nin sonu olacağı yönünde açıklaması, birçok Avrupa ülkesinde tepkiyle karşılandı. Avrupa yıllardır süregelen tarbşma konusunda ilk kez resmi olarak rengini belirlemek zorunda kaldı. Almanya, Fransa ve Ingiltere Türkiye'ye, koşullu müzakere tarihi verilmesi konusunda destek verdiler. AB'nin değerleri var, ancak Birlik bir Hıristiyan kulübü değü. Müslüman bir ulusun AB değerleriyle bağdaşamayacağı görüşü, Avrupa'daki birçok devletin insani değerlerine aykın. Türkiye, Avrupa'nın temel değerleri ve siyasi prensiplerini onlarca yıldır esas kabul etmiştir. 1952'den beri NATO üyesi olan Türkiye'nin sayesinde güvenlik sınırlanmız Iran ve Irak'a kadar uzanmışur. Bu ülkenin AB üyeliği bu gerçeği sadece güçlendirir. Türkiye dinamik bir ülkedir ve krize rağmen Kopenhag kriterleri yolunda reform yapmıştır. Yeni iktidar da üyelik sürecine dinamizm kazandınnıştır. AB üyeliğini gündeminin en üst sırasındaki öncelik olarak görmektedir. Türkiye'nin, sonunda AB'den kesin bir sinyal alma yolundaki beklentileri haklı olarak fazla. Helsinİci (1999'da yapılan Türkiye'nin üyelik statüsünü kaybettiği doruk) tutumunu tekrarlamak anlamsız olur. <DieWett-6Arahk) Hindistan, bulunduğu bölgenin kabadayısı olma rolünden vazgeçmemekte kesin kararlı gibi görünüyor Pakistantetikteolmalıdugunu biliyor. BM'nin Kıbns'taçö- züme yönelik iki yö- netim bölgeli tek dev- lete ilişkin önerisi, iki tarafln da kabul etme- diği noktalar olsa da kalıcı çözüme yöne- lik görüşmelere başlangıç nokta- sı oluşturuyor. Ancak, Türk tarafinın güçlü li- deri Rauf Denktaş, Kıbns konu- sunda yanm yüzyılı aşkın süredir kendi vizyonu için savaş veren bu yaşlı adam, Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti tanınmadan ciddi gö- rüşmelere yanaşmadı. Denktaş, bu inadıyla sadece Kıbns'ta yaşa- yan 200 bin Türk'e değil Türki- ye'de yaşayan 70 milyon Türk'e de zarar verdi. Bu tarihi Avrupa buluşmasının en önemli bölümü ise Türkiye'nin üyelik başvurusuna ilişkin çıka- cak sonuç. Türkiye'de yeni kuru- lan iktidarda tslamcı bir partinin hükümette olması, Avnıpa ve ılım- lı Türkler arasında endişe yarattı. Ancak, seçündeki zaferiyle Avru- pa'yı şaşırtan Islamcı lider Recep Tayyip Erdoğan, partisinin AVTU- pa'ya ilişkin görüşlerine ilişkin kaygılan azalttı, özellikle de baş- kentlere yaptığı Avrupa turuyla. Kıbns konusunda daha ilerici bir siyaset anlayışı bile önerdi. Fransa'nın eski cumhurbaşkan- lanndan ValeryGiscard d'Estaing 8 Kasım'daAB Konvansiyonu Baş- rvopenhag'da Türkiye'ye müzakerelerin başlaması için tarüı veriiecek. Türkiye'ye açılması ıçın mücadelesi bu nedenleydi. Clinton, Avrupa sürecinin Türkiye'nin kurucu- su Mustafa Kemal Atatürk'ün de vızyo- nunda olduğu gibi la- ik ve gözünü Batı'ya dikmiş bir yolda ilerlemesini, radikal ve kök- tenci rejimlere sırtını dönmesini sağlayacağını söylemişti. Ancak Avrupa, birçok firsatta kapıyı aç- mayı reddetmekte ısrarcı oldu. Başkan Bush ve arkadaşları da Prag'daki NATO doruğunda Tür- kiye'ye görüşmelerin başlaması için tarih verilmesini istedi. ABD yönetimi, bunun başanya ulaşması için Ankara'run Denktaş üzerinde BM'nin önerisi üzerin- de AB doruğu öncesinde görüşme- lere başlaması için baskı yapma- sını sağlamalı. Her şey mükemmel giderse Ko- penhag'da Kıbns'ın üyeliği kesin- leşecek, Türkiye'ye müzakerele- rin başlaması için tarih veriiecek ve Kıbns'taki taraflar BM planı üzerinde görüşmeye başlayacak- lar. Ancak Avrupalı uluslar, Va- lery Giscard d'Estaing tarzı açık- ça ifade edilen kaygılardan sıyn- lıp cesur bir sıçrayış yapamadık- lan sürece, bu olası görünmüyor. (Irtt Herald Tribune - 3 Aralık) *ABD 'nin eski BM büyükelçisi, Clinton'm 1997- 1999'da Kıbns Özel Temsilciliği 'ni yaptı. ÖMERKUREYŞİ BBC'de yayımlanan "Hardtalk" adlı ateşli bir tartışma programında konu Hin- distan'dı. Programın sunucusu Tim Sebas- tian Hindistan Dışişleri Bakanı Yaşvant Sinha ile söyleşti. Sebastian, Sinha yeri- ne Israil'in sağcı Likud Partisi'nin lide- ri Ariel Şaron'la röportaj yapsa bir şey de- ğişmezdi herhalde. Program boyunca aynı kelime oyunla- n, aynı safsatacalık, belirgin kavgacı bir tutum ve uluslararası kamuoyunun görü- şünü hiçe sayan, karşı gelen bir tutum hâkimdi. Başka bir deyişle geri kafalı bir adamın kalıplaşmış dargörüşlülüğü... Utanma duygusu vok Sinha, Gucarat'ta kendi emriyle öldürt- tüğü insanlar sorulduğunda utanır gibi bile görünmedi. Bu olayın bir katliam ol- dugunu kabul etmeyi reddetti ve Tim Se- bastian'ın 3 bin olarak gösterdiği ve ken- disine soru yönelttiği ölü sayısını gönül rahatlığıyla 750'ye indirdi. Hindistan Dı- şişleri Bakanı'na göre 750, resmi veriy- di. Bu resmi veriden de utanç duymahy- dı ama öyle bir görünrüsü yoktu. Uluslararası çaptaki insan haklan der- nekleri hem işgal altındaki Keşmir'deki güvenlik güçlerini hem de hükümetin Gucarat'taki Müslümanlan öldürmesini eleştirirken Sinha, pervasızca Hindis- tan'ın kendi insan haklan derneği oldu- gunu ve diğerlerinin söylediklerinin ge- çerli olmadığını söyledi. Aynca Hindis- tan'ın iç işlerine kanşılmasına da taham- mülü yoktu. Konu kapanmıştı. Pakistan'ın yeni göreve atanan Dışiş- leri Bakanı HurşitKasuri Hindistan'la iki- li ilişkileri iyileştirmekten bahsederken belki de biraz saf davrandı. Çünkü Hin- distan Dışişleri Bakanı, BBC'deki söyle- şi sırasında söylediklerine bakılırsa, tüm kapılan kapattı. En kötüsü de iki ülkenin sınınndaki terörden bahsetti durdu. Hindistan'ın neden Pakistan ile görüş- meti, dünya dikkatini başka olaylara ver- diği zamanlan çok iyi değerlendirmiştir. Yeni Delhi'deki kısa adı "BJP" olan par- tinin yönettiği hükümeti Keşmir'de pek de güvenilir ohnayan seçimlerle başa ge- len yeni hükümeti eleştiriyor. Hindistan aynca Pakistan'ın ISI gizli servisini, Ye- ni Delhi'yi Dakka'dan kanştınnakla suç- luyor. Hindistan'ın ulusal güvenlik danış- manı Braceş Misra, Pakistan'ın askeri kuvvetlerinin kendi ülkesiyle olan çatış- malar olmadan varhğını sürdüremeyece- ğini, bu nedenle Keşmir sorununun so- • BBC'deki bir programa katılan Hindistan Dışişleri Bakanı Yaşvant Sinha'nın söyledikleri, Hint hükümetinin Pakistan ile özellikle Keşmir konusundaki sorunlannı banşçıl yoldan çözmeye niyetli olmadığını gösteriyor. 1 meyi reddettiği sorulduğunda verdiği ya- nıt ise ürkütücü ve u akuîara zarar" nite- likteydi: "ABD Başkanı George Bush da Usame bin Ladin üe görüşmedL" Hindistan nükleer güce sahiptır ve ulus- lararası dostluğun "RahibeTeresası'' ola- rak görülmek istemektedir. Ancak Hin- distan, ABD ve tngiltere'de lobi faaliyet- leri yüriitüp bazı siyasilerin yaptınm gü- cünü satın almasına rağmen büyük yol kat etmiş durumda değil. Keşmirde yaşayan insanlara uygulanan vahşeti ve Gucarat'ta olanlan saklamayı başaramamıştır. Halbuki Hindistan hükü- na ermesinin iki ülke arasında kalıcı ba- nşı sağlamayacağını, Pakistan'm yeni sorunlar çıkaracağını savunuyor. Bunlar olurken Hindistan ve Rusya'nın ortakla- şa ürettikleri cruise fuzeleri, önümüzde- ki iki yıl içinde kullanılabilecek. Hindistan, dünyanın en yoksul ülkele- rinden biri ancak dünyanın en modern as- keri donanımlanndan birine sahip. Aynı zamanda dünyanın en büyük demokra- sisi oldugunu savunuyor. Ve Gucarat'taki eyalet hükümeti, ölen Müslümanlann cesedi üzerinden politi- ka yaparak seçime hazırlanıyor. Hindistan, dünyaya ders vermeden ön- ce kendi içindeki çelişküeri çözmeli. Bil- mesi gereken bir şey de Keşmir ile ilgi- li. Keşmir konusunda ödün vermemekte ısrarlı olan sadece Pakistan ordusu değil, Pakistan halkı da bu konuda çok duyar- lı ve ordunun arkasmda. Lalkllk bozguna uflradı Hindistan, Keşmir konusundaki söylem- leri için o kadar çok özür diledi ki, bu ko- nuda kendi halkı önünde bile kredi ve güvenilirliğini kaybetti. Hindistan bir za- manlar laik bir ülke oldugunu savunuyor- du. Bazılanmızın bu laiklik kavramı ko- nusunda endişeleri vardı. Hindu kökten- ciliğinin yükselişi ve Sinha gibilerin yö- netimde olması, laiklik kavramını bozgu- na uğrattı. Hindistan'da gerçekler ada- makıllı değişkiliğe uğradı, bu değişiklik ise sadece Pakistan'la ilişkileri tehlikeye sokmadı. Pakistan'da yaşayan Hint asıl- lı Müslümanlann jeleceğini de tehlike- ye atiyor. Yayılan nefret duygusu, Hindu mili- tanlann kemiklerinde besleniyor. Pakis- tan'daki yönetimin sivil ya da askeri ol- ması, onlar için fazla bir şey ifade etmi- yor. Hindistan, bölgenin zorbası konumun- da ve bu rolü kaybetmemeye kesin karar- lı gibi görünüyor. Pakistan uyanık dav- ranmalı ve her an tetikte olmalı. (Dawn-3Arahk)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle