29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
- 9 AFALIK 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EJ JvOJN OJVL1 [email protected] 13 ŞtRKETLER FUMA, 2003 Sonbahar-Kış spor ve j*üniükgiyim tiriiBİerini satışa sundu. Tek-abanh "Cell" sistemli ayakkabı yeni iiniıı olarak tanıtıldı TEKNOSA teknoloji marketi, Haramidere «Canefoursa "daki 500 metekarelik yeni yerinde faaliyete başladı. BOSCH tarafindan geliştinlen yeni "Logixx OPTOSENSOR" bulaşık makinesi. bulaşıklann üzerinde biriken kireç lekeleriyle bulaşık miktannı gördüğü ve temizleme işlemini bu bilgiye göre yapacak. AYAKKABI DÜNYASI MAĞAZALARI tstanbul Kadıköy'deki Tepe Nautilius Alışveriş Merkezi'nde açtığı yeni mağazayla mağaza sayısım 17'ye yükseltti. LINENS, 2-31 Arahk tarihlerindeki "Yılbaşı Kampanyası '"nda yüzde 50'ye ulaşan indirim yapacak. Aynca 75 milyon liranın üzerinde alım yapanlara masa örtüsü hediye edilecek. ECZACIBAŞI kuruluşlanndan Ipek Kâğıt, Türkiye'de ilk kez antibakteriye! havlu dispenseri üretti. Yeni ürün bakterilere karşı yüzde 99 koruma sağlıyor. PEVARSU 19 litrelik damacanalarla ev ve işyerlerine su satmaya başladı. Sertlik oranının 1.65 olduğu belirtilen su, önce Izmir'de piyasaya sunuluyor. FUJIFILM, Dijital ürünlerini sergilediği PHOTOXI show merkezinde düzenlediği kampanyada, peşin ödemeyle alınan birçok tlrtlnde de 10 15-20 milyar dolara malolacakproje kaynak ve altyapı sorunlan nedeniyle gerçekleşemeyecek Duble yol projesi fos çıktıEBRUTOKTAR ANKARA - AKP, seçim bildirgeleri ve Acil Eylem Planı'nda vaat ettiği, 15 bin kilometrelik duble yol proje- sinden çark etti. 23 Kasım'da açıklanan hükümet progra- mında duble yol projesine yer verilmedi. Yaklaşık 15-20 milyar dolara gereksinim du- yulan projenin kaynak ve alt- yapı sorunlan nedeniyle ger- çekleşemeyeceğini gören Ba- ymdırlık Bakanı Zeki Erge- zen. "Şu sürede bitireceğiz di- ye taahhüdümüz yok. 5 >ıl içinde 5-6 küometre yol yapa- cağız. Yapacağız da demiyo- rum, planlı\ orum, diyorum " • AKP, seçim bildirgelerinde ve Acil Eylem Planı'nda vaat ettiği "15 bin kilometrelik duble yol projesi"nden iktidara gelince çark etti. Bayındırhk Bakanı Ergezen, "Süre taahhüdümüz yok. Yapacağız da demiyorum, planlıyorum" sözleriyle ancak çok sınırlı güzergâhlarda yol yapabileceklerini" ortaya koydu. yönünde demeçler vermeye başladı. Bakan Ergezen, projeleri için süre taahhüdü koymadık- lan yönünde açıklamalar ya- parken ilk aşamada sadece 280 kilometre duble yol yapa- bileceğini belirtti. Bunun için de Konya-Aksaray güzergâ- hını seçen Bakan Ergezen'e Karayollan Genel Müdürlü- ğü, "Konya-EreğH, Konya- Karaman ve Karaman-Mer- süı'in" tercih edilmesi yönün- de rapor verdi. Raporda şöy- le denildi: Konya-Ereğli: Buraya yapı- lacak duble yol, E-5 karoyo- luna bağlanarak ulaşım çok büyük ölçüde rahatlatılır. Konya-Karaman: Düz ve kolay bir yol. Ankara-Konya karayolu projesine eklenmesi en akılcı projedir. Karaman-Mersin: Konya ve Mersin sanayide gelişmiş kentler. Karaman-Mersin ara- sına yapılacak duble yol, bu- radan Mersin Limanına bağ- lanarak sanayi ürünlerinin ta- şınmasında da önemli bir kat- kıda bulunacaktır. 10 gflzergâha duble yol Karayollan Genel Müdür- lüğü, 2003'te duble yol yapıl- masını planladığı güzergâh- lan belirledi. Genel müdür- lük, 2003 yılı yatınm progra- mına 10 duble yol yapımı projesini aldı. Devlet Planla- ma Teşkilatı'ndan yatınm onayı. Maliye Bakanh- ğı'ndan da gerekli bütçenin alınması ile gelecek yıl için- de şu 10 güzergâha duble yol yapılması planlanıyor: "Bahkesir-Manisa, SaJihü- Kula, Aydın-Horsunlu, Edre- mit-AIiağa, Bozöyük-Eskişe- hir-Sivrihisar, Şannurfa-Vî- ranşehir, Keçiboriu-AntaJ\ a, Afyon-Konya, Yatağan-Muğ- la-Marmaris, Kınkkale-Kes- Idn." 2003 yıhnda ihaleye çıkıl- ması planlanan duble yollann kilometresinin 1.5 milyon do- lara mal olacağı hesaplandı. Duble yollann asfalt ya da be- ton halinde iki şeritli inşa edil- mesi planlanırken finansmanı- nın da Karayollan Genel Mü- dürlüğü'nün öz kaynaklann- dan karşılanması öngörüldü. DOGU ANADOLU Ekonomiye maaş dopingi ANKARA (AA) - Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki birçok ilin ekonomi- sinin kamu görevlilerinin aldıklan maaş ve ücretlere dayandığı belirtil- di. Türkiye Kalkmma Bankası (TKB) Araştırma Müdürlüğü tara- fından gerçekleştirilen çahşmaya göre. Doğu Anadolu hem en fazla göç veren hem de nüfusu en az ar- tan bölge olma özelliğini taşıyor. Nüfus bölgenin büyük kentlerinde yoğunlaşırken küçük kentler fazla büyümüyor, hatta Tunceli, Kars, Ar- dahan gibi bazılan da nüfus kaybe- diyor. Çahşmaya göre, bölgedeki birçok ilin ekonomisi daha ziyade devlet hizmetlerine, başka bir ıfadeyle ka- mu görevlilerinin aldıklan maaş ve ücretlere dayanıyor. 2000 yılı itiba- nyla bölgede devlet hizmetlerinin payı GSYÎH'nin yüzde 27.1'ini oluştururken, bu oran Türkiye orta- lamasının 3 kat üzerinde bulunuyor. îfier arası gelir farkı Kişi başına hasıla rakamlan ince- lendiğinde Muş, Ağn, Bitlis, Arda- han, Bingöl, Van. Hakkâri, Kars, Iğ- dır ıllerinde kişi başına hasılanın bölge ortalamasının altında olduğu görülürken Elazığ, Tunceli, Malat- ya, Erzincan ve Erzurum'da ise böl- ge ortalamasının üzerinde bulunu- yor. En yoksul il olan Muş ile en zengin il konumundaki Elazığ ara- sında kişi başına gelirde 3 kata ya- kın bir fark söz konusu. Çahşmada, bölgenin sosyoekono- mik yapısındaki bu olumsuz duru- mun en önemli nedenlennden biri altyapı yetersizliği olarak gösterilir- ken, diğer bölgelerle gelişmişlik farklannm azaltılmasının öncelikle altyapı yatınmlannın gerçekleştiril- mesine bağh olduğu vurgulandı. Türkiye'de tekstil sektöründe çalışan nitelikli eleman 5 kat az ücret alıyor Nitelikliııiıı de kıymeti yok • Nitelikli konfeksiyon işçisi ABD'den 5.8, Italya'dan 6.2 daha az ücret alıyor. ANKARA (AA)- thracat- ta önemli rekabet unsurla- nndan biri olarak kabul edi- len işgücü maliyetlerindeki düşüklük, nitelikli personel açısından da önemli adalet- sizliğe neden oluyor. Tekstil ve konfeksiyon sektöründe çalışan nitelikli işçi, ABDde, Türkiye'deki- nin 5.8, Italya'da 6.2 katı üc- ret alıyor. Türkiye ve Türki- ye gibi gelişmekte olan ül- kelerde, nitelikli işgücü ile niteliksiz işgücü arasındaki ücret farkı da oldukça dü- şük. Dış Ticaret Müsteşarlı- ğı'nın (DTM) tekstil ve konfeksiyon sektörünün so- runlannı belirlemek ama- cıyla düzenlediği sektör toplantılannda sunulan ve daha sonra rapor haline ge- tirilen verilere göre, bu sek- törde çalışan nitelikli ele- manın saat ücreti, Türki- ye'de 2.9 dolar iken ABD'de 16.8 dolar, Italya'da 18.1 İşgücü MaJiyeti (dolar-saat) Fark A/B Ülkeler Nitelikli(A) Niteliksiz (B) (kat) Brezilya Hindistan Endonezya Italya Kore ABD Türkiye 4.00 1.15 0.59 18.10 5.76 16.80 2.90 1.36 0.69 0.15 15.90 2.68 1.59 1.59 2.94 1.67 3.93 1.14 | 2.15 10.5" 1.82 I dolar. Gelişmekte olan ül- kelerden Güney Kore'de ni- telikli tekstil ve konfeksi- yon elemanının saat ücreti 5.76 dolar, Brezilya'da 4 do- lar düzeyinde iken Hindis- tan'da 1.15 dolara, Endo- nezya'da 0.59 dolara kadar düşüyor. Verilere göre, bu sektör- de, en yüksek ücretleri, Ital- ya'daki sektör çalışanlan alıyor. Italya'da, nitelikli tekstil ve konfeksiyon çalı- şanının saat ücreti 18.1 do- lar, niteliksiz çaüşanın ücre- ti ise 15.9 dolar. ABD'de ni- telikli sektör çalışanı saatte 16.8 dolar alırken nitehksiz sektör çahşanının ücreti 1.59 dolara kadar düşüyor. Buna göre. bu sektörde ni- telikli ve niteliksiz çalışan- lann saat ücretinde, Türki- ye'de 1.8, ABD'de 10.6, Gü- ney Kore'de 2.15, Italya'da 1.14, Endonezya'da 3.9, Hindistan'da 1.7, Brezil- ya'da ise 2.9 kat fark bulu- nuyor. 5 htaya soğutucu NAZİLLİ (AA) - Aydın'ın Nazilli ilçesinde bulunan Uğur Soğutma Firması, ürettiği soğutucu ve derin don- dunıculan 5 kıtada bulunan 110 ülkeye ihraç ediyor. Firmanm Genel Müdür Yardımcısı GüHekin Kıhnç, 115 bin metrekare kapalı alanda soğutucu ile ilgili 102 çeşit ürünü seri olarak imal ettiklerini belirterek."lhra- cat yapbğmuz ülkeler arasında ABD, Atmanya, Avust- rarya, Danimarka, Fransa, Gürcistan, Hindistan, Ja- poma, Suriye \e Mısır gibi ülkeler var. Bu yd 23^ mil- yon dolarhk ihracat gerçekleştirdik. 2OO3'te ev tipi de- rin dondurnculara ağırhk vernıeyi ve satışlan bu yönde artûrmavı planlryoruz" dedi. Van'a devyatirım VÂN (AA) - Van'da üç yıl önce îzmirli bir işadamı tarafindan yapnnlan ancak kriz nedeniyle yüzde 20lik tasmı tamamlanamayan tesiste, yapım çalışmalan yeniden başladı. Çiriş Tekstil'e ait 8 bin 500 metrekare kapah alana sahip tesiste, tekstil fabrikası, buradan çıkan ürünlerin pazarlanacağı 3 bin metrekarelik tekstil alışveriş merkezi ile 1 fast-food, 1 çocuk oyun alanı, 1 kafe ve 2 cep sine- ması bulunacak. Bölge insanına çok kaliteli mallan düşük fıyatla sunacaklannı belirten Çiriş AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ismet Çiriş,u Bu maDaruı sadece Van'da pazaıian- masını hedeflemedik. Hedefımiz. \ an'dan Ortadoğu'ya açıian sunr kapılannda İran ve Türk cumhuriyeöerhie geliştirflecek smır ticareti kapsanunda pazariamak" dedi. AINKARA PAZARI YAKl P KEPENEK Piyasa ve Siyaset Ülke ekonomisinin açıklanmasında, piyasa ve si- yaset ilişkileri kilit işlevi görür. Ekonomi yorumcu- ları, piyasa-siyaset ilışkisini değişik yönleriyle irdele- me gereği duyarlar. Ozellikle de, günümüzde oldu- ğu gibi, IMF ya da hükümet programlannın tartışıldı- ğı sırada, piyasa ve siyaset ilişkısine, doğal olarak, ayrı bir önem verilir. Kimi zaman da piyasa-siyaset ilişkisi coğrafyaya aktanlır;lstanbul-Ankaradüzleminetaşınır.Açıktırki, piyasayı Istanbul, siyaseti de Ankara simgeler. Ankara-lstanbul bağlamında iki noktanın altı çizil- melidir. Birıncisı, Ankara karşıtlığı ya da isterseniz düş- manlığı denilsin, ekonomi dışı nedenlere de daya- nabilir. Ankara'yı yermenin nedenlerinin başında, An- kara'nın Cumhurıyet Aydınlanması'nın simgesi ol- ması gelir. Laik Cumhuriyet karşıtları için, devrimle- ri açıkça reddetmek yerine Ankara'yı kötülemek çok daha kolaydır. Ikincisi, Ankara-lstanbul ikilemini piyasa-siyaset iş bölümüne indirgemek; Ankara'yı siyasete, Istan- bul'u da piyasaya eşttlemektır. Sıkça yapılan bu ayı- nm hiç de sağlam değildir. Son genel seçimlerin bir kez daha kanıtladığı gibi, siyaseti de asıl belirteyen, Istanbul dur. Yalnız medya ve para gücü anlamında değil, milletvekili adaylarının saptanması sürecinde de Istanbul'un belirleyiciliği çok açıktır. Seçimlerin hemen öncesinde ve sonrasında Ankara sokakları 34 plakalı lüks araçlarla dolar. Amaç aday saptamala- rında olduğu gibi bürokrasi atamalarında da etkili ol- maktır. • • • Aşın pıyasacılara göre Ankara, yani siyaset, eko- nominin gelişmesinin önündekı en büyük engeldir; kural koyucudur: bu nedenle de kötüdür; kapkara- dır. Ankara'nın yapabıleceği en uygun iş, piyasaya karışmamaktır. Siyaset, piyasadan ya da geniş an- lamda ekonomıden elini çekerse, ülke hızla gelişir, aşın piyasacıların kendi deyimleriyle, kanatlanır, uçar gider. Siyaset ve piyasanın mutlak ayrılığı görüşü, ne kuramsal olarak ne de uygulamada doğru ve ge- çeriidir. Tanhsel olarak bakıldığında da, dünyanın hiçbir ülkesinde, kapıtalizmin kutsal ülkesi ABD da- hil, piyasa ve sıyasetin ayrı olması düşünulemez. Bu nedenle, önce şu gerçeğin altı önemle çizilmelidir: Piyasa ve siyaset, her zaman iç içedir. Bakınız na- sıl? Piyasa denilince akla fiyat gelir. Ne kadar piyasa koşullanna göre ya da sunum ve istem durumuna bağlı olarak saptandığı öne sürülürse sürülsün, her fıyat, doğrudan ya da dolaylı olarak siyaset içe- rir. Fıyat, siyaseti yansıtır. Ömeğin, işgücünün fiyatı olan ucretin ya da sermayenin fiyatı olan faizın, siya- setin dışında saptandığı söylenebilir mi? Ve bu ikilı- nin etkili olmadıgı bir fiyat var mı? Bunun gibi, döviz kurundan ekmek fiyatına dek hemen her konuda, si- yaset fiyat işine kanşmakta değil mi? Ve sonuçta, benzinden bezelyeye, diğer mal ve hizmetlerin fiya- tını bu fiyatlar belirlerniyor mu? Bu gerçekler karşısında yapılması gereken, ikide bir siyasetın piyasadan elini çekmesini istemek de- ğildir. Çünkü bu olanaklı değildir. Yapılması gereken, piyasa-siyaset ilışkisini, açık, dürüst, doğru ve namuslu işleyen bir yapıya kavuşturmaktır. Yalnız ve ancak boyle yapılırsa, siyaset-piyasa iliş- kilerinin köşetaşı olan güven ortamı oluşabilir. Ek olarak, piyasa-siyaset bağlamında iki kuralın altı çizilmelidir. Bunlardan birincisi, devletin, eğerekonomikgelişmeyi sağlayacaksa, elinde- ki gücü kullanırken yansız davranmasıdır. Dev- letin piyasaya karışması, kimi girişimcilere ya- kın durma, kimilerine de uzak kalma biçiminde olamaz, olmamalıdır. Devlet, değişik sermaye ke- simlerine eşit uzaklıkta olmaya büyuk özen gös- tenmeli, bunu sağlamalıdır. Bunu başaramayan dev- let, yalnızca, rant dağıtımının aracı olur. Böyle ya- pılırsa, ne ekonomik büyüme sağlanır ne de gelişme olur. Devletin bu kurala bağlı kalması, işin abecesı- dir; temel kuralıdır. Ikinci, ancak, birincisi kadar önemli kural, hüküme- tin, orta dönemli bir sermaye birikimi ya da ekono- mik gelişme politikasına sahip olmasıdır. En az üç- beş yıllık bir dönemi kapsayacak politika oluşumu, bir yol haritası olarak girışimcinin önünü görmesi- ni sağlayacağı için ozellikle gereklidir. Kısaca, siyasetin, piyasa karşısında saydamlığı, yansızlığı ve orta dönemli politika oluşturması, ekonominin düzlüğeçıkması için gerekli önkoşullar- dır. [email protected] DUNYA EKONOMISINE DAKIŞ / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRAindirim ve 3 taksit, Fujicolor Superia 100 fotoğraf filmini 3 milyon liraya satılacak. tr.net BAnStGOKTA,13. Marmaris Uluslararası Yat Yanşlan'nda "Comet" isimli yelkenli tekneye sponsorluk yaptı. Comet. IRC Gezi V yanşında yedincı oldu. ALFAÇELİK tarafindan Kompozit döşeme tasanmı sağlayan, ADS920 Alfapanel Bileşık Döşeme Paneli'nin Türkiye'de ilk kez ürettildiği açıklandı. ÜÇGENİNŞAAT iştiraki olan ve 25 milyon dolarlık yatınmla gerçekleştinlen "1000a" dekorasyon merkezi 2003'teşubatayında açılacak. Dedemden duymuştum, Balkan Savaşı sırasında, yokluktan yemleri zamanında ve- rilemeyen atlar huysuzlaşmaya başlayın- ca, yatıştırmak için, olağan zamanlarda yem veımeden önce çalınan borazanı ça- larlarmış. Atlar da yem geliyor sanarak bir süre için sakinleşirlermiş. Gazetelerde, "Fransa ve Almanya'nın, Türkiye'ye 2004 'te gözden geçirme tarihi vereceklerine" müzakerelere başlama tari- hi olarak 1 Temmuz2D05'in "ağırtıkkazan- dığına", hükümet temsilcilerinin "sert"tep- kilerine ilışkin haberleri okuyunca aklıma bu "yem borvsu" geldı. Valery nin söylediği Eski Fransa Devlet Başkanı, halen Avru- pa'nın Geleceğini Tasarlama Komisyo- nu Başkanı Valery Giscard d'Estaing (VGE) 9 Kasım'da Le Monde'a verdiği de- meçte 'Türkiye bir Avrupa ülkesi değil- dir" deyince, ortalık birden kanşmıştı. Da- ha sonra La Nouvelle Observateur'ün editörü, VGE'nın sözlerini "aşağıda herke- sin söylediğini yukarıdan birinin söyle- mesi" olarak niteleyecek ve ekleyecekti: "Şüphesiz doğru. Ama bu doğru olsa bi- le, böyle söylenmesi gerekir miydi? Ve de Türkleri böyle şoka sokacak bir bi- çimde?" Halbuki, "bugüne kadar Türkle- re, gerektiğinde, Avrupa demokrasilerinin krtterterine uymuyorsunuz, demekleyetini- liyordu..." Bizde, basın ve devlet büyüklerimiz, VGE'nin sözlerine çok sert tepki gösterdi- ler. Hatta tartışmayı "Avrupa Hıristiyan ku- lübü mü?" klişesine sıkıştırdılar. Halbuki, VGE'nin, geçen yıllarda, benzer ifadeler kul- lanan eski Alman Devlet Başkanı Kohl, es- ki Belçika Başbakanı Wirfred Maartens gi- bi politikacıların, hatta Tayyip Erdoğan'ın gezisi sırasında Alman Dışişleri Ba- kanı J. Fischer'in tavnnı, kızarak geçiştinmek mümkün değil. VGE, Kohl ve Maartens Avrupa proje- sinin "ruhuna", Avrupa oligarşjsinin en te- pesine çok yakın poiitikacılar. Üstelik VGE, Avrupa'nın geleceğini tasarlamakla görev- lendirilmiş biri. Bu yüzden, sözlerinin taşı- dığı anlamı iyi kavramak gerekir. Işte bu yüzden, VGE'nin demecini Le Monde ya- yımladı. "Establishment'in" gazetesı Le Figaro sahip çıktı, Le Nouvel Observate- ur'ün editörü "Ben de böyle büyük bir Müslüman ülkenin, daha sınırlan kesin- leşmemiş bir Avrupa'ya alınmasından yana olduğumdan emin değilim" diyerek VGE'nin arkasına geçti. Le Figaro'ya göre "Bugüne kadar Almanya ve Fransa, ekonomik ve stratejik çıkarlanndan do- layı Türkiye'ye teke tek görüştüklerinde olumlu işaretler verdiler, ama gizli gizli öbürünün nasıl olsa itiraz edeceğini umarak. Şimdi bu iki yüzlülük artık sür- dürülemez bir noktaya geldi" (4/12). Ma- dalyonun öbür yüzündeyse Avrupa proje- sinin gerçek varlık nedeni var. Türkiye'yi dışlayan da bu. Yoksa "medeniyetlerçatış- ması" gibi sahte bir teoriye attfla üretilen "Hıristiyan kulübü" genellemesi değil. AB sürecinin mantığı Türkiye'yi dışlayan süreci gerçekten an- layabilmek, "yem borulanna" aldanma- mak için, AB sürecine hem kökleri bağla- mında, hem de çeşitli konjonktürlerdeki görüntülerini ırdeleyerek yaklaşmak ge- rekiyor. Bildiğiniz gibi, Avrupa Birliği sürecinin doğmasında üç etken beliıieyici olmuştu: (1) Fransa Almanya'yı denetim altında tut- mak istiyordu; (2) ABD, Doğu Bloku'nun 'Yem BOPUSU' karşısında bir savunma hattı olarak Avru- pa'yı yeniden inşaediyordu; (3) Avrupa'nın büyük tekelci grupları, Almanya ve Fransız gruplarının önderliğinde, Avrupa'daki piya- salannı birieştirmek, yeniden yapılanma sü- recini denetim altına almak, dünya pıyasa- larında rekabet güçlerini arttırmak istiyor- du. Sonuncusunun, ilk kurumsal ürünleri, savaşın hemen arkasından bu tekellerin hammadde gereksinimlerini, piyasalarını güvenlik altına almak için kurulan Avrupa Demir ve Kömür Topluluğu ve demır-çe- lik, kömür sektörlerini içeren Gümrük Bir- liği'ydi. Daha sonra gelişmeler. sürece iki deği- şiklik getirecekti. Birincisi II. Dünya Sava- şı sonrasının ekonomik genişleme döne- mi 1970'lerde bitti. Kısa bir arayışm ardın- dan. sermaye sınıfları, 1980'lerde, ABD ve Avru- pa'da krize uyum politika- sı olarak serbest piyasa ve küreselleşme projesini uygulamaya başla- dılar. Ikincisi, 1980'lerin sonunda "Soğuk Savaş", "iki kutuplu" denge sona erdi. ABD, tek kutuplu bir dünya inşa etmeye gi- rişti. Böylece, ekonomik knz, Soğuk Sa- vaş'ın bitmesi, Avrupa'yı önce ekonomik sonra da siyasi olarak ABD'ye karşı bir ko- numa doğru itmeye başladı. Avrupa'nın önemli tekelci grupları, hem birlik sürecini denetlemek hem de neoliberal politikala- nn uygulanmasını sağlamak için, 1983'te Avrupa Sanayicileri Yuvarlak Masası'nı (ASYM) kurdular. Yuvarlak Masa, tüm Av- rupa Komisyonu inısiyatiflennde temel da- nışman kuruluş oldu, personeli Komis- yon'un komitelerine doldu. Yalnızca 42 üyeli, ASYM, Trans-Avrupa Projesi, Ekonomi Parasal Birlik, Rekabet Da- nışma Grubu gibi ara kurumları kullana- rak tum projelere damgasını vurdu. Diğer taraftan, Avrupa Birtiğı sürecinin her adı- mına, ABD, 1963-67 Kennedy Raundu, 1947-70 Tokyo Raundu, 1986'da da Uru- guay Raundu gibi GATT toplantılarıyla gündeme getirdiği yeni küresel düzenle- melerie cevap vermeye çalıştı. Siyasi cephede, Avrupa'nın, ABD hege- monyasının bir imparatorluğa dönüşmesı- ne karşı çıktığını, Ortadoğu sorunu. "tero- rizme karşı savaş" gibi alanlarda direndı- ğini, bu arada, kendi askeri-siyasi kurum- larını oluşturmaya çalıştığını görüyoruz. ABD de, AB'nin direnişine -ingiltere aracı- lığıyla- zaman zaman da Aznar, Berlus- coni gibi, muhafazakâr lıderleri etkileyerek genişleme sürecindeki ülkelerde önceden yerleşerek, diğer bir deyişle, AB surecıni sulandırmaya, AB savunma ınisiyatifini ye- ni NATO konsepti içinde etkısizleştırmeye çalışarak, nihayet hemen tüm petrol alan- lan üzerinde denetim kurma projesiyle ce- vap veriyor. Ya Türkiye? Peki bu süreç içinde Türkiye nerede? Türkiye Gümrük Biriiği'ne imza atarak Av- rupa tekellerine her istediklerini verdi. An- cak, ekonomik olarak Avrupa'yla bütünle- şirken, mali ve jeopolitik tercihini hep ABD'den yana yaptı. Şimdi de Avrupa'nın uluslararası konumunu, güvenliğini, hatta ekonomisini çok olumsuz bir yönde etkile- yecek bir Irak savaşı projesinde, hiç sorun çıkarmadan ABD'nin yanında yer alıyor. iş- te bu yüzden de üyelik talebi gündeme ge- lince, yalnızca. ABD ve İngiltere, Italya, is- panya gibi ABD'ye yakın hükümetlerce destekleniyor. Ozellikle, Almanya ve Fran- sa, Avrupa'nın genişleyerek zaten sulandı- ğın farkında olmanın yanı sıra, Türkiye'nin nüfus ve alan (!) özelliklerinden dolayı ya- nn Avrupa Parlamentosu'nda, Almanya'nın 85, Fransa'nın 72 temsilcisine karşın 90 temsilciyle en büyük grup olmasına (Le Fi- garo) kesinlikle karşılar. Kendilerine "Tür- kiye Avrupa Biriiği'ne (bu halıyle bir Tru- va Atı olmanın dışında) ne getirecek" di- ye soruyor ve olumlu bir cevap bulamıyor- lar. Peki bizi yönetenler bunları bilmiyor mu? Brüksel koridorlannda dolaşan bir şakaya bakılırsa bıliyor: AB bürokratları, Türk gö- revlilerinin kulağına "Siz AB'ye katılmak istiyormuş gibi davranın. Biz de sizi al- mak istiyormuş gibi davranalım!" diye fısıldıyorlarmış. Ben Avrupa Birliği projesi- nin temelindeki mantığa bakınca, bu şaka- da bir gerçek payı olduğuna inanıyorum ve yıne aklıma "yem borusu" geliyor...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle