19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 ARALIK 2002 PERŞEMBE DİZt Mütareke döneminde gazeteciler, siyasi görüşleriyle değil de ülkenin bağımsızlığı üzerine iki gruba bölündüBasındapolemik Meşrutiyet'ekadaruzanır Matbaayla geç tanışan Türk toplumunun. doğal olarak basınla tanışması da bir o kadar geç oldu. Agâh Efendi tarafin- dan 1860 yılında çıkanlan Tercüman- ı Ahvâl'e gelinceye kadar çıkanlan Türkçe gazeteler(Takvim-i Vakayi ve Ceride-i Havadis) resmi ve yan res- mi kimlikli gazetelerdi. Tercüman-ı Ahval, altı yıl sonra 1866'da kapan- masına rağmen ilk özel ve özgür ga- zete olarak tarihtekı yerini aldı. Şinasi ve Ziya Paşa'nın hükümeti eleştiren yazılan nedeniyle basına ilk baskılar da ilk Matbuat Yasalan da bu dönemde ortaya çıktı. Yazılı basının tarihi 133 yıla dayan- masına karşın kısa sürede siyasal ve toplumsal yaşamda etkin bir rol üst- lendi. Basın ve hükümet ilişkileri Os- manh'dan beri basının yuşumak kar- nı olmayı sürdürdü. Her dönemde ba- sın içinde bazı kesimler iktidar erki- ni elinde bulunduranlara yakın olma- ya çahşırken, muhalif bir çizgi izle- yenler de olmadı değil. Gazeteciler arasındapolemiklerin ve çahşmalann başlangıcı Osmanlı'ya, özellikle de Meşrutiyet dönemine ka- dar uzanır. Bu dönemde basm içinde- ki mücadele büyük ölçüde siyasi gö- rüş aynlığından kaynaİdanırken, mü- tareke döneminde aynşma farkh bir boyuta büründü ve ülkenin bağımsız- lığı üzerine basın ikiye bölündü. Mütareke döneminde özellikle ts- tanbul ve Izmirbasınını iki farklı çiz- gi izlerken görüyoruz. O dönem ba- sını içinde saraya yakın olanlar, ulu- sal kurtuluş savaşı vermek üzere yo- la çıkan Kuvayı Milliye önderlerini "şaki, sergerde. katil, maceraperest" gibi sözlerle suçluyor, kurtuluşun ye- gâne yolunun îtilaf devletlerinin özel- likle de tngiltere'nin himayesine sığın- maktan geçtiğini ispata çalışıyordu. Mütareke döneml hortladı' Bu grubun karşısında azınlık bir grup da milli mücadeleye ve onu baş- latan önder kadroya destek verirken, karşı kamptakileri "vatan haini", "ca- sus" ve "saülmış''hkla suçluyordu. Gerçekten de mütareke döneminde casusluk yapan ve kâğıt tahsisatını sağlayan işgal kuvvetlerinin talimatı doğrultusunda yayın politikası izle- yen gazete ve gazetecilerin olduğu bi- linen bir gerçek. Günümüzde de bu kadar ağır it- hamlarla olmasa bile basın içinde ulu- sal konularda farklı çizgi izleyen ba- sın mensuplannın karşılıklı suçlama- lan o dönemi anımsahyor. Hatta ula- sal konularda devlet pohtikasını sürek- li eleştirenler için "mütareke dönemi basını yeniden hortladı'' türünden suç- lamalar da yakın geçmışimizde pek çok kez gündeme geldi. Bu konuda özel- likle Emin Çölaşan uzun süre ''müta- reke dönemibasmı" üzerinde duran ya- zılar yazdı. Türk basınının yol ayrımı Cumhuriyetin kuruluşundan 1980'lî yıllann ikinci yansma kadar ideolo- jik farklılıklar dışında Türk basının- da görüş aynlıklanna pek rastlanmaz- dı. Özellikle ulusal konularda basın, düşünce birhğini korur ve devlet po- litikalanna destek verilirdi. Bu konuda ilk çatlak, PKK terörü karşısında verilecek mücadelenin yön- temi konusunda ortaya çıktı. Terörün ancak süahlı mücadeleyle ortadan kal- w Osmanh'dan beri basının gerek iktidarla ilişkileri gerekse ulusal konularda aldığı tavır sorgulanırken, kendi içinde de polemiklere yol açıyor. Ulusal çıkarlann söz konusu olduğu konularda basın, devlet politikalannın yanında ve karşısında olanlar diye ikiye ayrılıyor. w Basında özellikle kritik dönemlerde "ajanlık", "vatan hainliği". " derin devletin adamı olmak" ve "mütareke basını" suçlamalan da havada uçuşuyor. Olası bir Irak operasyonu, Kıbns ve AB ile ilişkiler konusunda da yine iki kutuplu bir Türk basını karşımıza çıkıyor. f \tvv \\ 0•)j-^-/ - +• o •} *~ Tercüman-ı Ahvâl, alü yıl sonra 1866'da kapanmasına rağmen ilk özel ve özgür gazete olarak tarihteki yerinialdı. Yukanda Agâh Efenditarafindan 1860 yılında çıkanlan gazetenin 22 Nisan 1861 tarihli 25. sayısı görülüyor. İbrahim Şinasi ve Ziya Paşa, dönemin hüîdimetini eleştiren yazılan ile ilk baskıya uğra>an yazaıiar oklular. hk Matbuat Yasalan da bu dönemde ortaya çıkü. (MUSTAFA GÖKMEN'lN ARŞfVÎNDEN) Mütareke Basını dınlacağı tezine karşı, siyasal çözüm modelini destekleyen basın mensup- lan ile karşı görüştekiler arasında uzun ve yoğun tartışmalar yaşandı. Ardın- dan da Kıbns, Ermeni soykınm iddi- alan, 28 Şubat. AB ve ABD ile iliş- kiler konusu basındaki kutuplaşmala- n iyice derinleştirdi. Devlet politikalannı sürekli eleşti- ren basın mensuplanna karşı sadece kendi meslektaşlan değil devlet için- den de eleştiriler geldi. Önümüzde olası bir Irak operasyo- nu var. Kıbns konusunun ne şekilde çözüleceği hararetli bir şekilde tartı- şıhyor. AB ile ilişkilerde, balayı dö- nemi bitti ve gergin bir döneme giril- di. Basında geçtiğimiz yıllarda AB lehine lobicilik yapmakla suçlanan basın mensuplannın, parasal yardım aldıklanna ilişkin tartışmalarhenüz bel- Ieklerden silinmedi. Aslında yakın tarihimiz Türk bası- nın izlediği politikalar açısmdan ilginç örneklere sahne oldu. PKK konusun- da uzun süre "siyasal çözüm ve Özal modefi"ni savunan kesimın Abdul- lahOcalan ın yakalanmasından son- ra bu politikayı terk ettikleri görüldü. Benzeri bir tutumu AB konusunda da görüyoruz. Kopenhag zirvesine ka- dar AB ile üişkilerde devlet politika- sına karşı çıkan ve"aman AB'yi kız- dmnaya gehnez'' tutumu takınan ba- sının bir kesimi, Kopenhag zirvesin- den sonra aniden AB'ye karşı sert tu- tum alınması gerektiğini savunmaya başladı. Türk basını tkl kutup Şimdi gündemde Kıbns ve Irak ope- rasyonu var. Özellikle son günlerde Kıbns konusunda Türk basını yine iki kutuba aynldı. Devlet politikala- nnın ne pahasma olursa olsun des- teklenmesini savunanlar azınlıkta kal- dı denebilir. Kıbns'ın Türkiye için bir yük olduğu ve Türkiye'nin AB'ye gir- mesinde en büyük engeli oluşturdu- ğu ve Denktaş görevde kaldığı süre- ce çözümsüzlüğün de süreceğini sa- vunan grup sayıca daha kalabalık gö- rünüyor. Ulusal politikalar konusunda, basın arasmdaJd görüş aynlığı derinleştik- çe suçlamalann dozu da gıderek art- maya başladı. Örtülü operasyon kuşkusu Radikal Gazetesi'nden MehmetAK Kışlah. 26 Kasım 2002 tarihli yazısın- da. BM Genel Sekreteri KofiAnnan'ın son "Kıbns PlanTnın Türkiye'yi ade- ta ikiye böldüğünü. buna karşın yakın- dan izlemeye çalıştığı Yunan ve Kıb- ns Rum kesimi basınında, kendi hü- kümetleri ve tezleri aleyhine yazan tek bir yazar bulunmadığını \oirgula- dı. tki ülke için de Kıbns'uı duygusal boyutu olan bir milli sorun olduğuna dikkat çeken Kışlah. basının tavnna ilişkin görüşlerini şöyle sürdürüyor: "Bizim basındaki, Denktaş'm ve da- ha önceki hükümeüerin bilinen yak- laşunını acımasız eleştiren meslektaş- lan okıryorum. Ama Yunanistan ve Kıbns Rum basınında "Türkler haklı. Çözüme bız güçlük çıkanyoruz' dendiğine hiç rastiamryorum. Acaba gerçekten tüm Yunan ve Kıbns Rum gazetecileri hak- hhklanna bu kadar kesin mi inaıu- yoriar? Bizim bir kısun meslektaş. gerçek- ten bugüne kadar uygulanan poli- tikalann yanbş olduğu kanısında- lar mı? Benim bildiğim gazetecilik mu- habirliğe dayanır. Gazeteci uzma- nı olmadığı konuyu uzmanından öğrenir. Bilgilenir. Köşe yazarhğı varsa o bilgiler mutlaka gereklidir. Cazeteclllk adına... Devlet politikalannın esasını oluş- turan fikirlerin neler olduğunu ise görevlilerden öğrenmek gerekir. Bunlar bilinmeden nasü görüş olu- şur. Bunlan yapmadan, ömeğin 150 sayfalık BM raponı hakkında na- sü 'Aman kabul edelim, yoksa fırsa- tı kaçınnz' denebflir? Medyada inanılması zor şeyler seyrediyorum. Okuyorum. Kıbns gibi, siyasi istismara en az uygun. üzerinde yıllardır en yetld- li kurumların en iyi yetişmiş uz- manlannın çalıştıklan, kamuoyuna mal olduğu gibi en üst devlet düze- yinde de defalarca irdelenmiş bir ko- nu nasıl da hafife alınabiliyor? tnanılmaz bir sorumsuzlukla, kahvehane sohbeti düzeyinde top- luma sunuluyor. Bütün bunlar ga- zetecilik adına yapılıyor." Kışlah. yukandaki görüşlerine ek olarak Türkiye'de birtakım meslek- taşlannın Avrupa ülkelerinin filtirle- rinin savunmanlığını yaparken Türk devletinin tezlerini sürekli eleştirdiği- ni ve bunlann bir yerlerden planlan- madan kendihğinden yapıldığına inan- manuı zor olduğunu belirtiyor. Yazar, geçmişte de sürekli devlet politikası- nı eleştiren gazeteci ve yazarlann tu- tumunun"örtülü operasyon''un ikin- ci kategonsine gırdiğini yazmıştı. Yeniden gündemde... Yabancı diplomatlann bulundukla- n ülkede, kendi tezlerini yaymak ve kamuoyu oluşturmak için kendileri- ne yakın olan basın mensuplanru yan- lanna çekme girişirnlerinrn bu kate- goriye girdiğini anımsatan Kışlalı, bu girişimler için bütçelerin devTeye so- kulduğunu öne sürüyor. Yabancı ülkelerde uzun süre büyü- kelçilik yapan bir Türk diplomatı da kendisinin görevli bulunduğu sırada kısıtlı bütçesini kullanmak suretiyle ya- bancı basında Türkiye lehine yazılar yazdırdığmı daha önce açıklamıştı. Hatta Le Monde'nin ünlü bir yazan- nın da uzun süre Türkiye lehine yazı- lar yazması da buna bağlanmıştı. Aynı görüşü savunan kesime göre, Türk basuıuıda ulusal çıkarlann aley- hine yayuı yapma politikası mütare- ke döneminden devralınan bir miras- tı. Daha önce de anımsattığımız gibi benzer tartışmalar ve suçlamalar mü- tareke döneminde de yapılmıştı. Şimdi bugünlerde de sık sık günde- me getirilen "Mütareke basını"nın 1919'dan tstanbul'un kurtuluşuna ka- dar geçen süreye uzanan yayın poli- tikasuıı yeniden anımsayalım. Muslafa Kemal^e acnnasız saldırılar Yunan işgal kuvvetlerine kurşun sıkan Hasan Tah- sin Recep. ismi bugün saygryla anılan > urtsever ga- zetecflerarasmda>erahr.(ClİMHURlYET ARŞtVi) O smanlı'da basın özellikle Abdülhamit döneminden itibaren cepheleşmiş, bir grup hararetli bir şekilde tttihat ve Terakki lehine yayın yaparken diğer bir grup da hem "LTu Hakan" Abdülhamit'i destekliyor hem de ona jurnalcilik yapıyordu. Birinci Dünya Savaşı aynı zamanda tttihat ve Terakki'nin de yenilgisi demekti. O nedenle îttihat ve Terakki aleyhtan basuıın, ne Izmir'in işgahnden ne de bağımsızlığın yitirilmesinden kedere boğulduklan söylenemez. Onlar için îttihat ve Terakki'den kurtubnuş ohnak daha önemliydi. Düz mantıkla "samannk yandıysa sıçanlar da yandı ya!" diyorlardı. Nitekim, ulusal Kurtuluş mücadelesi %'ermek üzere Anadolu'da harekete geçen Kuvayı Milliye'yi Îttihat ve Terakki'nin bir uzantısı gibi görme yanlışlığına düşmüşlerdir. 15 Mayıs sabahı saat 07.30'da Yunan işgal kuvvetleri Izmir limanına çıktıklannda Hukuk-u Beşer Gazetesi sahibi Hasan Tahsin Recep'üı Efzon alayının önünde giden bayraktannı vurması, bağımsızlık mücadelesi için Anadolu'ya geçen YunusNadi gibi gazetecilerin ta\ırlan önıek obnası bir yana, işgal larvvetlerine biat etmedikleri için sorumsuzlukla suçlanmışlardır. Alaycı dllle eleştlrller O dönemde kurtuluş umudunu önce ,\merika ardından da İngiltere'nin himayesine sığuımakta bulan mütareke dönemi basınını da ikiye ayırmak gerekiyor. Bir bölümü gerçekten o günkü koşullarda bir bağımsızlık mücadelesinin başanya ulaşamayacağına ınanıyordu. Karşımızdaki gücün büyüklüğünden ürktükleri için kolaycı çözümler öneriyorlardı. Buna karşı çıkan Mustafa Kemal ve arkadaşlannın mücadelesini alaycı bir dille eleştınyorlardı. Ancak basm içinde bir başka grup var kı; onlann tavnnı bu kategoriye sokmak saflık olur. Kendi küçücük çıkarlannı ülke çıkarlannın üstünde tutan bu grup. düşmanla ışbirliği yapacak kadar alçahnışlardı. Bunlann başında Alemdar, Renin, Peyam-ı Sabah, Ümit, Türkçe Istanbul, Açıksöz gazeteleri geliyordu. îzmir'de ise işgal kuvsetlerinin yayın organı gibi çalışan gazeteler arasında önce Yunan kuvvetleri taranndan basılıp çocuk yaştaki iki mürettibi parçalanan "Köylü" gazetesi, "Müsavat", "Islahat" öne çıkıyordu. Milli mücadelenin önderi Mustafa Kemal, bir yandan asken bir savaş verirken öte yandan yerli işbirlikçilerle -ki bunlann başmda da basm- savaşmak zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye'ye karşı en acımasız saldın yapan yazarlar ise AB KemaL Refi Cevat l luna>, Refık HaKd. Mustafa Sabri, Hafiz tsmail'dı Yarın: All Kemal'ln hazln sonu PERŞEMBE ORHAN BURSALI İktidar ve Irak Almanya, Irak için ABD'ye destek vermiyor. Baş- bakan Schröder seçimler öncesi yaptığı bu açıkla- mayla seçmenden oy aldı. Almanya belki de ilk kez ABD'nin global egemen- lik polrtikalannda kesinlikle rol almıyor. Üstelik, ken- disi dahil, Batı ekonomisınin candamarı olan Orta- doğu petrol bölgesinde Batı'nın kesin güvenlik sis- temıni kurmaya yönelik bir operasyona karşı çıkıyor. Almanya, yeni güçlenmiş bir ülke değil. Daha ön- ce de bunu yapabilirdi, ama yapmadı veya yapama- dı. Ancak şimdi, Avrupa Birtiği'nin aldığı yol, büyük- lük ve hedefleri, ekonomik bakımdan Japonya ve ABD ile bilimsel ve teknolojık alanda ve piyasalarda reka- betin giderek daha belirginleşmesi ile, ilk kez sosyal demokratlarABD'ye karşı çıkma cesaretini gördüler. Onlar, artık uluslararası hukuk kurallanna göre dav- ranılmasını istiyor! Tabii, Almanya'nin Irak'ın bumu dibindeolmadığı- nı da düsünelim. Amacım bir Almanya tahlili yapmak degil; Türki- ye'yi "anlamak"\ ••• Türkiye, Ecevit ve partisinin dedestegi ile ABD'nin stratejik ortağı oldu. ABD gibi küresel bir güç ile Türkiye gibi Avrupa'nin en zayıf ekonomısine ve geniş zamanda en zayıf pc- litikacılanna sahip bir ülke arasmda stratejik ortaklı- ğın, öncelikle siyasi planda kimin yaranna isleyece- ği açıktır. Ekonomik bakımdan da, bu stratejik ortaklıktan ül- kemizin azami ölçüde yararlandığını söyleyemeyiz. IMF'den alınan kısa vadeli yüksek faizli borçlan, bu ortaklığın "ürünü" olarak göstermek aymazlığını gös- terenlere söyleyecek söz bulmak zor. Hatta bu stratejik ortaklıktan büyük ve derin eko- nomik yaralar aldığımız ise tarihsel bir olgu. Özal za- manının bir koyup üç-beş-on alanlannı anımsadınız mi? O savaş yazarlarını? Savaş politikacılannı? Bu stratejik ortaklığın esası, Türkiye'nin Türki cum- hunyetlerine ve Ortadoğu petrol bölgelerıne komşu- luöudur. Tşte Irak savaşına azamı destek, bu ortaklığın ge- reği olarak Ankara'ya dayatılıyor. Yoksa "ortaklığın an- lamı" neola ki?! Bu ortaklıkolmasabıle, bir impara- toriukla bir ülke arasındaki ilişkilerin bütünü, aynı ol- guyayol açacaktı... Türkiye gibi, her yönden, "bağlanmış" değil. ken- dinibağlamış bir ülkenin "hareketalanı", "hareketöz- güriüğü"nder\ bahsedebilmek çok zordur. Türkiye'nin, AB'nin içındekı bir Almanya gibi "ba- ğımsız" hareket etme özgürlügü, hemen hemen yok gibidir Bağımsız davranma yetisi, ancak zaman için- de, uzun vadeli polıtikalarla, ekonomik güçlülükle ve bir süreç içinde elde edılebılir. • • • Bugün iktidarda olmayan herkesin savaşa karşı çıkma hakkı vardır. İktidarda olmayan herkes savaşa karşı yüruyüş- lere katılmalıdır. Bütün kesimler, emekçiler, sendika- lar, turizmciler, sanayiciler. hatta hükümette koltuk kapamayan AKP üyeleri dahi, savaşa karşıdırlar. Bu tavir, herkesin gerçek isteğı ve sesidir. Ama sadece, iktidarda olmayanların!.. Hükumet edenlerin ise böyle bir hakkı olduğu yo- ğun şuphelidir. Çünkü özellikle Irak gibi büyükolaylarda iktidar olan, koltuklannı dolduran siyasi partiler olamıyoriar. Orada ister Ecevit otursun, ister Baykal... Ülkemiz, Irak'a müdahaleye en karşı çıkabilecek partilerden bırınin yönetimınde. O da gerçegi elinde tutamadığını görmekte. Biz, iktidarda olmamanın, sürekli muhalefet yap- manın keyfini ve iktidarını surerek, savaşa ve ABD'ye atıp tutacağız. Hükümet ise iktidann kendileri dışındaki, "reel durum" olduğu gerçeğiyle hareket edecek. Burada onlar için en akli politika, Türkiye'yi hem ekonomik bakımdan hem de başucumuzdaki bölge- de daha da zayıflatacak politikalardan mümkün ol- duğunca kaçınmaktır. Bunun anlamını sormayın, doğrusu ben de bil- miyorum. obursalifo cumhuriyet.com.tr. Prof. Dr. METİN BARA Yaşarken çevrenize yaydığınız dostluk, sevecenlik ve bilgelik ateşi bizleri ısıtmaya devam ediyor. Siz de ışıklar içinde yatın. Sizi saygı ve sevgi ile anıyoruz. Alp, Ayşegül, Cem, Cihan, Güler, Haluk, Metin, Nazlı, Osman, Şule VEFAT Merhum Melahat Özel ve merhum Alı Özel'ın damadı; Prof. Erkut Özel"in kayınbiraderi. Tüla>. Evren \e Yaprak'ın eniştelen, emeklı ögretmen ALİ TAŞKIN vefat etmiştır. Cenazesı 26.12.2002 tarihmde Sahrayıcedit Camıi'nde kıhnacak ikındı namazından sonra kaldırılacaktır. ÖZEL AİLESİ Not: Çeienk göndermek ısteyenlerm Türk Eğıtim Gönüliülerı Vakfı 'na bağışta buhtnmalan nca olunur VEFAT Merhum Mehmet Taşkın ve Hatem Taşkırfın oğullan; merhum Ahmet Taşkın'ın kardeşı; Semıh Taşkın'ın sevgilı eşı ve Bahar Taşkın'ın bıncik babası, emekJi ööretmen ALt TAŞKIN vefat etmıştir. Cenazesi 26.12.2002 tarihmde Sahrayıcedit Camıi'nde kıhnacak ikindi namazından sonra kaldınlacaktır EŞİ ve K1ZI .\'ot: Çeienk göndermek ıslevenlerin Türk Eğıtim Gönüllüleri Vakjı na bağışta buhmmaian nca olunur
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle