14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 ARALIK 2002 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK DlÎRİJsi TA3İATLI İSTAN3UL A3DÜLCAN2A2' • IrT KAHÎKULAD3 KAC2?,A.LA2I AP HSIM TEKMİIİ 800 kişinin yıllık gelirinin dört saatte harcandığı müzayededeki yapıtlan satın alanlann çoğu adını sakladı Açık değilgizli arttırmaSEÇİLTÜRESAY Portakal Sanat ve Kültür Evı'nin dü- zenlediği müzayedede tablolar, Türk hat sanatının eşine ender rastlanan ya- pıtlan, Osmanlı hükümdarlannın tuğ- ralannı taşıyan fermanlar, gümüş ve altın objeler, Beykoz gülabdanlannın da bulunduğu 287 eser satışa sunuldu. "2002 Kış Müzayedesi" başlığıyla ön- ceki gün Conrad Otel'de yapılan açık arttırmadaki eserlerin 20'si dışında hep- si alıcı buldu. 800 kişinin yılda kazandığı, dört saatte harcandı Dört saat süren müzayededeki toplam hasılat 3 trilyon lirayı aştı. Başka de- yişle 2 milyon dolan buldu. Bu, bir açı- dan bakıldığında sanat ve kültüre ya- pılan yatınmın arttığını gösteriyor. Baş- ka gözlükle konuya bakıldığında ise kişi başına düşen milli gelirin 2 bin 600 dolar, enflasyonun yüzde 35, resmi iş- sizlik verilerinin yüzde 10 civannda olduğu Türkiye'de yaklaşık 800 kişinin bir yılda kazandığı paranın dört saatte harcanmış olduğu anlamına geliyor. Bu tablo ne kadar etkindir bilinmez, ancak "açıklık" kavTamı bulunan mü- zayedede bayrak kaldırarak eser alan- lann çoğunlugunun adı sır gibi saklıy- dı. müzayedenin yapıldığı salonu dol- duran 500'ü aşkın kişi arasında birkaç ünlü sima vardı. tşadamı Satap Sabancı'mn eşi Tür- kan Sabancı izleyici olarak geldiği mü- zayedeyi bir süre izleyip aynldı. Aralannda Sultan 1. Mahmud'un tuğ- rasını taşıyan fermanın da bulunduğu birkaç parçayı satın alan Turgut Ytf- maz'ın eşi Claudia Yılmaz -her ne ka- dar aldıklannı nasıl değerlendireceği- ne ilişkin soruyu yanıtlamasa da- bel- ki de adını saklamayarak bir şeyler alan tek ünlüydü. Bazı eserler telefonla katılan ve isim- leri gizli tutulan kişiler tarafından sa- tın ahnırken salondaki alıcılann bazı- lan "aracıydı''. Örneğin müzayedenin en pahalı eser- leri arasındaki "Ulu Cami" ve "Ayva- b ve lncirii Natünnorfu alan "233 No'lu ba\Tak" başka biri adına aldığı- nı söylemekle yetinirken ne kendinin ne de asıl alıcının adını açıkladı. Ken- dileri için alanlar arasında soru yönel- tilenler de, değil eserin koleksiyonla- nndaki yerine ilişkin soruyu yanıtlamak, isimlerini vermekten bile kaçındılar. Belli ki bu krizde harcadıklan paranın duyulmasını istemiyorlardı. Bir de Istanbul Defterdarlığı'ndan üç kişilik ekibin denetlediği müzayede sonrasında "'maliye ile başının ağruna- sını" istemeyenler de çoğunluktaydı. Altın bir cep saati ve üzerinde 2. Ab- dülhamid in tuğrası bulunan altın taba- kayı alan, Çukurcuma'dadükkânı olan bir antikacı da isminin gizlenmesine de yapüıyordu, ancak kime yapıldığı ko- nusunda gizlilik söz konusuydu. Hat sanatının Türklve de vükseHsi Müzayedede en yüksek rakama ula- şan eser, muhammen bedeli 70 milyar lira olan ve 250 milyar liraya alıcı bu- lan, Türk hat sanatında önemli bir ye- re sahıp Ahmed Karahisarinin (15- 16. yy) "Kıt'a ve Dua (Evrad-ı Şerife) Müzay«deboyuncaRaffi PortakaTa km Maya Portakal yardımcı oldu. Osraan Hamdi im/asmı taşıyan Dilenci' tabtosu 130 milyar liraya ahcı buldu. neden olarak maliyeyi gösteriyordu. Şefik Bursalı'nın (1902-1990) "Haci- vat ve Karagöz" adlı kontrplak üzeri- ne yağlıboya tablosunu satın alan Bur- sa Şehir Müzesi ise adın açıklayan bir- kaç kurumdan biriydi. Uzun lafın kısası satışlar belki açık olarak basın mensuplannın gözü önün- Mecmuası" oldu. Portakal Sanat ve Kültür Evfnin sahibi Raffi Portakal bunu "rekor bir rakaıtı ve müzayede- nin özefliğj" olarak nitelerken, hat sa- natının Türkiye'deki yükselişine dik- kat çekti. Altın şems motiflerle bezeli yapıtın bu fiyata alıcı bulmasının Tür- kiye 'de hat sanatının değerinin gün geç- tikçe anlaşıldığına işaret ettiğini vurgu- layan Portakal, "Şeyh Hamdullah. Ha- fiz Osman gibi ünlü ustalar da yüksek rakamlara ahcı buldu. Bundan sonra hat sananTürkiye'de daha da değerlenecek, layıkolduğu yeregelecektir'' dedi. Mü- zayedenin ikinci yüksek fiyath yapıtı ise 1841 -1907 yıllannda yaşayan Şeker Ahmed Paşa'nın imzasını taşıyan "în- cirli ve Ayvab Natürmort" oldu. 150 milyar muhammen bedeli olan, Os- manlıca ve Fransızca imzalı yağlıboya natürmort 230 milyara saülırken Edward Prior marka bronzlu bağa saat 180 mil- yara alıcı bularak günün üçüncüsü ol- du. Namıklsmail'in (1890-1935) 140 milyara alıcı bulan "Ulu Cami"ve 130 milyara satılan Osman Hamdi'nin (1842-1910) "DilencT adlı yağlıboya tablolan ilk üçü takip eden eserler ol- du. Müzayedeyi "Eserler umarunlayık okluklan fryaüara sauhr" dıyerek ve her- kese şans dileyerek açan Raffi Porta- kal, ekonomik krizle boğuşan TürkiyeUe dört saat gibi bir sürede 3 tnlyonluk sa- tış yapılan müzayedenin sonunda, Tür- kiye'nin geçtiği zor dönemden sanat ve kültür dünyasının da nasibini alma- sma karşın müzayedede iyi eserlerin alıcı bulduğunu söyledi. Müzayededeki rekabet fiyatı arttırıyor AK RızaBeyazıt'ın (1883-1963) "Amt- kabir" ve Edip Hakkı Köseoğlu'nun (1904-1991) "Atatûrk PbrtresTnin sa- tılmaması ilginç notlar arasındaydı. En ilginç objelerinden olan 16. yüzyıldan kalma tombak faraş da alıcı bulamadı. Eser almak isteyenlere danışmanlık ya- pan Izzet Günay da açık arrdrmalarda birden fazla alıcı rekabet içinde olduğu için hem malın hem de satıcının şansı olduğunu belirtri. Eski eserlerin müzayedede satılma- sının amacımn eserlerin değerini bul- ması olduğuna işaret eden Günay, "Ta- bii müzayedenin tek özelügı saülanlann değerini bulmasını kolav laşürması de- ğfl. Bu özel atmosfer de insanlan çeken bir unsur" dedi. Müzayedeye gelen bir- çok kişinin özel yapıtlan arayan ko- leksiyonerler olduğuna da dikkat çeken Günay, önceden yayımlanan katalogdan aradıklan tarzda bir şey olup olmadı- ğuıı anlamalannnı mümkün olduğunu söyledi. Eserlerin yokuluğu Edvvard Prior marka saat • Eserler birey veya bulunduğu kurumlar tarafından müzayede evine getiriJiyor. • O müzayede ya da sanat evinin uzman grubu eserleri inceleyip öncelikle otantik olup olmadığını belirliyor, otantikse fiyat değeriendirmesi yapıyor. • Her eser için bir başlangıç fiyatı eski deyiş ve açık arttırma diliyle "muhammen bedel" belirleniyor. • Katalog bastınlıp önce bir süre sergi yoluyla eserler tanıtıhyor. ^ Müzayedeye katılanlar kapıda kayıt yaptırarak üzerlerinde numara olan bayraklardan alıyor. Muhammen, bedeli bulamayan eserler satılmıyor, bayrak kaldınlarak arttınlanlarda en yüksek fiyaö veren, "satryorum, sat-üm" denilene kadar en yüksek fıyaü veren eserin sahibi oluyor. i/ Müzayedede belirlenen sadece çıplak fıyat. Ahcılar eserleri alırken yüzde 5'lik belediye rüsumu, KDV ve satış fıyatı üzerinden sanat evine yüzde 6 komisyon ödûyor. DUZYAZI ORHAN BİRGİT Yakar Top.. İkinci Dünya Savaşı yıllannda ortaöğretim öğren- cisiydim. Türkiye savaşın dışında kalmayı amaç edin- miş, Cumhurbaşkanı Ismet Inönü özellikle ya- bancı diplomatlara parmak tsırtan bir strateji izli- yordu. Inönü, ABD Başkanı Roosvett, ingiltere Başbakanı Çörçil ile Kahire ve Mersin'in Yenice ilçesinde bir araya geliyor, ülkesinin savaşa katıl- ması isteklerini bin dereden su getirerek buzdola- bına atıyordu. Ama, olası bir saldın karşısında, hazııiıklar da ara verilmeden sürdüğü için, karartma altındaki kent- lerde aradabiralarm düdükleri ile insanlarsığınak- lara yönlendirilirken, gokyüzünde ışıldaklarla düş- man uçakları taraması yapılıyordu. Çünkü Hrtler'in ordulan Edirne'nin yanı başına kadar gelmişlerdi ve üstelik Alman Beşinci Kol ajanlan, Istanbul'da fink atıyorlardı. Özetle asap- lann gerilmesi için gerekii her faktör ortalıktaydı. Ama dediğim gibi, Ismet Inönü faktörü, o geril- miş asaplar için de ekmek karnesi kuyruklan için de tek güvenlik supabı olarak büyük güvenceydi. Biryılı aşkın birsüredenberi, Vaşington'unBağ- dat'a açacağı savaşta Türkiye'yi de yanına almak istediğini bilmeyen var mı? öyle bir isteği Bülent Ecevit'in Başbakanlığı sırasında uygulama şansı olmayacağı için, özel bir lobinin önce Ecevit en- gelini aşma planlannı yaptığını da. Mecelle'de bir hüküm vardı. "Engel kalkınca, yasak geri döner" denilirdi. 3 Kasım seçimlerinde halkımızın ezici çoğunluğu savaş aleyhtarlannı hü- kumetten uzaklaştırdı. Ecevit ve DSP'ye gelince, neredeyse nefes alma hakları bile olmayacak bi- çimde alaşağı edildiler. Şimdi iktidarda, halkın sadece aikışlan değil, oy- lan ile de Tayyip Erdoğan ve şürekâsı var. Buraya kadar her şeyı onaylamasam da doğal karşılıyorum. Tayyip Bey'ın, arkasında Türk kamu- oyunun desteğı bulunan bir politika önderi olarak Beyaz Saray'da Başkan Bush ile samimi buluş- masını da bir yerlere oturtmaya çalışıyorum. Ama o ziyaret nedeniyle olduğu bildirilen bir me- sajı kendisine iletmek amacıyla da olsa ABD Bü- yükelçisi Pearson'un, Türkiye'nin Gölge Başba- kanı ile Esenboğa Havaalanı'ndaki gizemli buluş- masına akıl sır erdiremiyorum. Sanki bir gerilim filmi çekiyoriar Havaalanı buluşmaları, çoğunlukla gerilim film- lerinde yer alır. Casuslar, birbirlerine bir belge ak- taracaklarsa, havaalanında bir bilet standının ya da çıkış kapısının çevresinde karşılaşıp, çevreye fark ettirmeden alışverişlerini tamamlarlar; bazen bu iş çanta degişimı ile de gerçekleştirilmiş olur. Ama dünyamızın süper devletinin Ankara Büyü- kelçisi'nin, bizim Gölge Başbakanımızla öyle bir me- kânda bir araya gelmeleri acaba hangi aklıevvelin buluşunun sonucudur? Benı çok rahatsız eden bu yöntemin, ülkemde ABD'nin Irak'ı işgal edecek askerlere üslerimizi ve limanlanmızı açmayı amaçladığını anımsayınca, rahatsızlık daha da boyutlanıyor. AKP iktıdannı oluşturan kadro, 3 Kasım seçim- lerinde ABD ve AB lobisinin sadece hayır duası ile değil, gizli-/ açık desteği ile kampanyasını sürdür- dü. Yine sadece muhafazakâr seçmenin oylan ile yetinmeyerek, liberal aydınlanmızın omuzlannda ik- tidara tırmandı. Sorumluluk makamına oturur oturmaz, önlerine üs ve liman kullanma talepleri konuldu. Sağlam kay- naklar, bu taleplerin onaylanması için bizim söz- de sivil ve yine sözde demokrat idarecilenmizin, komutanlarımıza, "Siz açmamız gerekiyor deyin, biz de uygunduryanıtını verelim" dedığini söylü- yor. Aynı kaynaklara göre askerler, bu tur kararla- rı siyasal iradenin alacağını bildirerek topu çiçeği burnundaki iktidara atmışlar. İlk günlerde özellikle her önemli olayda Başba- kan Gül'e ağız açtırmayacak kadar öne atılan Er- doğan, şimdi Pearson ile Irak sorununu görüştü- ğünü soran gazetecilere, o tür konulara hüküme- tin muhatap olacağı yanıtını vererek, yakartopa eli- ni uzatmak istemiyor. Ama savaş bulutları üstümüze çöktü çökecek. Irak müstevlileri, Türkiye'nin de "bütün kalele- rine" girmek ve "bütün limanlan"nı kullanmak için sistemlı baskı yürütüyorlar. önceki gece Flash Televızyonu'nda Yılmaz Tun- ca'nın yönettiği söyleşiye katılan Hüsamettin Cin- doruk, AKP iktidanna, hem Irak hem de Kıbns gi- bi konularda Ecevit'e danışmalannı salık verdi. Iktidar değişikliğinin üstünden bir ay geçti, geç- medi; ama aklı eren çevreler, ermeyenlere Bülent Ecevit'in apısını çalma öğütü veriyor. Faks: 0212- 677 07 62 obirgit@e-kolay.net ENTERNET /MEHMET SUCU mehmet(g cumhuriyet.com.tr Ege Denizi'nin iki yakası hem sanal dünyada hem de gerçek dünyada bir araya geliyor. Politikacılara inat iki kardeş halkın gerçekleştirdiği birçok etkinlik var. Türk-Yunan Bilgi Toplumu Forumu da bunlar- dan birisi. Türkiye'nin bilgi toplumu olması yolunda faaliyet- lerini sürdüren Türkiye Bilişım Vakfı (TBV) öncülüğün- de daha önce 1999 ve 2000 yıllannda düzenlenen Türk- Yunan Bilgi Toplumu Forumu'nun üçüncüsü, Avrupa Komisyonu desteğindeki ISIS projesi kap- samında, 27-30 Mart 2003 tarihlerinde Antalya'da yapılacak. Konusu 'e-Avnıpa perspektifinde e-Yerel Yöne- tim ve e-Kültür' olarak belirlenen forumun organi- zasyon komitesi toplantısı, 8-9 Aralık 2002 tarihle- rinde Istanbul'da gerçekleşti. Bilgi Toplumu Teknolojilerı konusunda Güneydo- ğu Avrupa ülkelerinde bilinç yaratmayı amaçlayan ve Avrupa Birliği kapsamındaki fonlarla desteklenen !SIS (Information Society Initiative for Southeastern Europe/Bilgi Toplumu için Güneydoğu Avrupa Giri- şimi) projesinin alt bölümlerinden biri olan 3. Türk Yunan BT Forumu'nun Ön Organizasyon Toplantı- sı, Planet-Ernst&Young Danışmanlık'ın proje koor- dinatörlüğü altında, Türkiye'den TBV ve İşık Üniver- sitesi, Yunanistan'dan SEPE ve SEPVE, Bulgaris- tan'dan BAIT, Romanya'dan ARIES, Batı Balkan ül- keleri adına Avusturya'dan BIT ve Avrupa Komis- yonu temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşti. Toplan- tıda forumun amacı ve katılımcılan kesinleştirildi ve programa son şeklı verildi. 27-30 Mart 2003 tarihlerinde gerçekleştirilecek forumun hedef kitlesi, öncelikli olarak Türkiye ve Yunanistan'daki, ardından Güneydoğu Avrupa'da- Ege'nin iki yakası buluşuyorki e-Yerel Yönetim ve e-Kültür Projeleri karar mercileri ve uygulayı- cılan olarak belirlendi. Amaçlan ise - ISIS'ye dahil ülkelerdeki e-Yerel Yönetim ve e-Kültür uygulama- larını paylaşmak, - e-Yerel Yönetim ve e-Kültür projeleri ile ilgili problem ve sorunlan tartışmak, - Bölgedeki uygulanabilir projeleri belirlemek, - e-Yerel Yönetim ve e-Kültür alanında devlete ve organizasyonlara düşen görevleri belirlemek olarak kesinleştirildi. e-Avrupa doğrultusunda Bilgi Toplumu teknoloji- leri konusunda Güneydoğu Avrupa ülkelerinde bi- linç yaratılmasını amaçlayan ISIS Projesi, Avrupa Birliği 5. Çerçeve Prog- ramı kapsamında Şu- bat 2002'de onaylandı. Proje, 23-24 Mart 2000'de Lizbon'datoplanan Av- rupa Komisyonu toplantısının hedefi olan, Avrupa'yı gelecek 10 yıl içinde dünyanın en rekabetçi ve di- namik ekonomisi haline getirme düşüncesi sonucun- da kabul edilen e-Avrupa Eylem Planı doğrultusun- da geliştirildi. İlk toplantısı Mart 2002'deAtina'da ya- pılan ve toplam 30 ay sürecek olan ISIS Projesi'nde 9 alt proje bulunuyor. Bu alt projelerden biri, Türki- ye'de Türkiye Bilişim Vakfı tarafından düzenlenecek olan 3. Türk-Yunan Bilgi Toplumu Konferansı adını taşıyor. Projenin toplam bütçesi, 1.499.158 Euro olup, bu miktann 151.981 Euro'su AB tarafından TBV'ye tah- sis ediliyor. Proje kapsamında 4 konferans ve 5 ça- lışma grubu toplantısı düzenlenecek. Daha önce Türkiye Bilişim Vakfı öncülüğünde 1999 ve 2000 yıllannda olmak üzere iki kez gerçek- leştirilen Türk-Yunan Bilgi Toplumu Forumu, iki ül- keden hükümet, üniversite, sivil toplum örgütleri ve medya temsilcilerinin katılımlanyla gerçekleşti. Ama- cı bilgi toplumuna geçiş sürecine katkıda bulun- mak, iki ülke arasında işbirliği sağlamak ve bu işbir- liğine yönelik projeler üretmek olan bu toplantıların sonucunda önemli Türk ve Yunan firmalar arasında işbirliği sağlandı, üniversitelerde öğrenci değişim projeleri başlatıldı ve Avrupa Komisyonu Bilgi Top- lumu Teknolojileri için projeler üretildi. Sanal resim sergisiH. Avni Öztopçu internet üzerindeki resim sergilerinin adreslerini göndermiş. Öztopçu'nun sergi adresleri şöyle: http^/mimoza.marmara. edu.tr/- avni/avni http://www.bazarin.com/ haoztopcu http://www.art-is-rrfe.com/art.htm http://mimoza.marmara. edu.tr/- avni/avni/kurgusalmekan.htm Öztopçu'nun internette sadece resim sergiieri yok. Avni Öztopçu'nun diğer internet çalışmalan da şöyle: 1999"dersBELGEÜĞI" çalışmalannt internet ortamına aktarmaya başladt. 1999 Kasım, "erken ÜYARPyı internet ortamında kurmaya başladı. 1999 "Avni Oztopcu Resim Sergisi" farklı adresler üzerinden yayınlanmaya başladı. 2001 "Erzincan Belgeliği" internet ortamında yayınlanmaya başladı. 2001 "H62 Sanat Salonu" deneme yayınına başladı. e-imza konusunda bir katkı Özgûr Bülbiil bir bilgisayar mühendisi. Geçen hafta bu köşede yayımlanan e- imza konusundaki yazıya katkıda bulunuyor. Işte özgür Bey'in gönderdiği e- posta: "e-imza konusundaki yazınızı okudum, Yazdtklannıza kesinlikle katılmakla beraber, burada dikkatle izlenmesi gereken konunun, e-imza/sertifika dağıtma yetkjsinin kime verileceği olduğunu düşünüyorum. Sertifika dağıtma işi, altyapı hazıriandıktan sonra masraf gerektirmeyen ve oldukça kolay bir iş olduğu için, bu iş çok kârtı bir işe dönüşebilk. eğer iyi bir şekilde yasal düzenleme yapılmazsa ve ne yazık ki bu iktidar döneminde de pek iyi bir şekilde yapılacağına inanamıyorum. Bu konu bir şekilde kamuoyu gündemine getiriiebilirse, belki bir baskı oiuştunjlabilir ve bu konudaki düzenlemeler daha açık bir şekilde yapılabilir." Bfrlogo oykiisu Bu hafta en çok e-posta bir reklam filmi için geldi. Anlaşılan, Arçelik'in yeni logosunun tanıtıldığı reklam filmi okuriarımızın çok ilgisini çekmiş. Büyük çoğunluğu bir logoya yüklenen anlamın iki gazete sayfasında anlatılmasını yadırgamış. Kocaman kocaman misyonlar yüklenen 7 harften oiuşan bir kelimenin bu yükün altında ezileceğinden korkan okuıianmız var. Bu fikirlere bir minik eklenti de benden: Arçelik'in yeni logosundan çok Çelik isimli robot daha fazla ilgi gördü. Yeni logonun tanıtım filmlerinde kullanılan Çelik eski bir tanıdık gibi(!) Hatta o denli sevimli ki, logodan daha fazla akılda kalıyor. Bir anlamda Çelik, logonun önüne geçmiş gibi duruyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle