Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 2002 SALI
14 KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Yazm ewenimizin örnek insanıSaygısızhğın, sevgisizliğin ve hoy-
ratlığın 'prim' yaptığı bir kültürsüz-
lük ortamında yaşıyoruz. Özellikle
yazılı ve görsel medyada 'söz'ü kim
en 'umursamaz' biçimde kullanı-
yorsa, en zeki, en bilgili, en yürek-
li, en etkili kişi oluveriyor. Oysa
'açıksözlülük' bir insanlık erdemiy-
se, 'izansızhk' (düşüncesizce kota-
nJnıış söz ya da davranış) insanın dü-
zeyini zedeleyen bir 'kusur'dur. 'Kıı-
surtuca' söylenmiş 'doğru' olmaz.
Yanlış yanlışa yol açar çünkü.
Bu gerçeği, çevirmenJik/yazarlık
denemelerine giriştiğim öğrencilik
yıllarımda, Babıâli yokuşunu coş-
kuyla tırmandığım süreçte öğren-
dim. tyi ve kötü örnekler yoluyla. tyi
örneklerden ilki Şükran KurdakuL
ikincisi Memet Fuat'tı...
Çagdaş yayıncı simgesl
Genç kuşak Memet Fuat'ı kültür ve
yazm dünyamıza kazandırdığı yapıt-
lanyla, ak saçlannı ve bıyığııu ışılda-
tan sevecen gözleri ve gülüşüyle ta-
nır. Oysa benim öğrenciliğimdeki
Memet Fuat, 'ağabey' olacak yaştay-
dı ancak. Yaşamı boyunca da benim
kuşağımdan yazın ve spor insanlan-
nın 'ağabeyi' olarak kaldı. Kızıh ko-
yu saçlan ve bıyığıyla etkileyici bir
görüntü sunan, enerjik bir insan.
Öyle, çevresine şirin gözükmek
için, rasgele sırt sıvazlayıp şaka ya-
pan, gevrek kahkahalar atan, baba-
can. biraz da 'babayani' türden ede-
biyatçılardan değil. Karşısındaki in-
sanlara ve onlarla birlikte yaptığı işe
gösterdiği saygıyla, bir işi doğru dü-
rüst kotarma sorumluluğunun bilin-
ciyle taşıdığı doğal ciddiyetle, iletiş-
medekd ince duyarlıhğıyla, özenti-
den uzak yalın ve temiz giyimiyle,
hepimızde 'onun gibi olma
1
isteğini
uyandıran, çalışma disiplini kusur-
suz, alçakgönüllülük erdemini ben-
liğine sindirmiş, ilke sahibi, modern
biraydın. 'Alaturka'Iıkla ilgisi olma-
yan, bir 'çağdaş yayına' simgesi.
Bu izlenimi ilk kez, çağnsı üstüne,
Yeni Dergi'de yayımlanmış ilk telif
yaa'mın ve yaptığım bir ild çeviri-
nin ücretini almak için gittiğim Vi-
layet Han'ın ıkinci kahndaki De Ya-
yınevi'nin dost atmosferinde edin-
miştim. Ücretin az oluşu onu rahat-
sızetmişti. "Arkadaşlarsizeçokjşbn
rakmamışlar, bu nedenk daha fazla
emet Fuatyaratıcı, eleştirici ve inceleyici yazar nitelikleriyle,
yazın dünyamızdaki uzun serüvenine karınca çalışkanlığıyla
'artı 'lar koymayı seçmiş, kazandığı ünün ve saygınlığın
'Memet Fuat kişiliği 'ni 'eksi 'lerle gölgelemesine izin vermemiş,
'adam gibi yaşayan ve üreten' bir kültür-sanat insanı
olarak kalmıştır.
ödeyemiyormn" diyerek özür dile-
mişti neredeyse. Oysa kocaman bir
roman çevirisinin -üçü beşi ceplerin-
deki parayı birleştirseler kolayca ko-
tanlabilecek- telif ücretini bölük pör-
çük ödemek için bana 'yokuş'u gün-
lerce nrmandırmış,ne 'anhşanh' ya-
yınevi patronlan tanımıştım...
Cençlere güvenlrdi
Memet Fuat o gün Ingiliz roman-
cı LaurenceStern'ün 'TristramSa-
handy' romanım çevirmemi öner-
mişti. Nasıl onurlanmıştım... tngi-
liz edebiyatının en 'çetin ceviz' ya-
pıtlanndan birini, Yeni Dergi için
kotardığım birkaç sayfalık ömeğe
bakarak, Türkçe'ye çevirebilece-
ğime inanmıştı. Bu zor yapıt
1960'lar Türkiyesi'nde ne düzey-
de satış yapabilirdi? tstanbul Üni-
versitesi tngiliz Dili ve Edebiyatı
Bölümü mezunu olan Memet Fu-
at yapıtın ülkemizde de tanınması-
nı istiyordu. Kitabm yapacağı 'sa-
öş' ikincil düzeyde önem taşıyor-
du. Ve bu zorlu iş için, kendi üni-
versitesinde, kendi bölümünde oku-
muş genç meslektaşına güveniyor-
du.
Ne yazık ki, beni göğün 7. katı-
na çıkanveren bu proje gerçekleşe-
medi. Bir ay içinde burslu olarak
yurtdışına gidiyordum. 'THstram
Shandy'nin Türkçe çevirisi, bir baş-
ka çevirmenin emeğiyle, ancak bir-
kaç yıl önce Yapı Kredi Yayınla-
n'nca çıkanldı.
Zaman içinde 'ilk izknim'lerin
değiştiğini biliriz. Oysa Memet Fu-
at insanlara verdiği 'ilk' izlenimi
yaşamı boyunca değiştirmemiş bir
insan. Eleştirmen ve denemeci kim-
liğiyle, Türk dilinde yetişmiş en ni-
telikli kalemlerden biri olmasına
ve 'yaymcı' özelliğine karşın, üret-
tiği yapıtlardan çoğu yaratıcı yete-
negini 'bireyseT düzeyde sergile-
me değil, Türk yazmının değerle-
rini okurlarla paylaşma kaygısının
ürünü olmuştur. Öykü, oyun, dene-
me ve şiir seçkileri, mektup derle-
meleri, monografıler, 'Aydmlar Söz-
lüğû', roman, öykü ve oyun çeviri-
leri ve dünya tiyatrosunun büyü-
sünü benliğime salan 'Dünya Ti-
yatro Tarihi'.
Aynca, başta Nâzım Hikmet pek
çok büyük yazanmızın baskısı bit-
miş ya da yitip gitmiş bir dolu de-
ğerli yapıtını özenli baskılarla top-
lu olarak okura yeniden kazandıran
editörlük çalışmalan, özenle yayı-
na hazırlanmış yüzlerce yerli ve ya-
bancı ürün...
'Eksi'lerle gölgelenmeyen
artı'lar
Oysa 'zorbeğenen' NuruOah Ataç
bile onun sadık bir okuru olduğu-
nu dile getirmiştir. Ataç'tan böyle
bir övgü almış olanın Narsizmin
(kendine âşık olmanın) tuzağına
düşmesi işten bile değüdir. Memet
Fuat ise yaratıcı, eleştirici ve ince-
leyici yazar nitelikleriyle, yazın
dünyamızdaki uzun serüvenine ka-
nnca çalışkanlığıyla 'arü'lar koy-
mayı seçmiş, kazandığı ünün ve
saygınlığın 'Memet Fuat kişfliğTni
'eksi'lerle gölgelemesine izin ver-
memiş, 'adam gibi yaşamışveüret-
miş' bir kültür- sanat insanı olarak
kalmıştır. Ardından yazılanlann ço-
ğu bu gerçeği vurgulamıyor mu?
Memet Fuat'ın yaşamıyla, kül-
tür alanında ürettikleriyle ve ama-
tör spora yaptığı katkılarla oluş-
turduğu 'incetikli çizgj', dünyanın
merkezine kendilerini yerleştirmiş
'sözbezirgânlan'nın yazılı ve gör-
sel medyada ürertıği 'grotesk zik-
zak'lar ile nasıl da çelişiyor! Bilgi
ve birikimin, 'izan' ve 'ölçü'nün
'yaşam'a ve 'dil'e özenle işlendi-
ği. soylu bir 'alternatiT sunuyor.
kültür, sanat ve spor üstüne konu-
şan ve yazanlann göz ardı etmeme-
si gereken...
Odenekli tiyatrolann da, özel tiyatrolann da kendilerine çekidüzen vermeleri gerekmiyor mu?
Herkes bugünlerde tiyatro konuşuyor
RAHMt DtLÜGtL
Ben de yazmayı istedim, kan-
şık bir konu olan tiyatro sanatı
üzerine tarihi bilgiler inşa edil-
meden, kapatılmadan betonlarla..
Bu kadar TV kanalına karşı sa-
vaşan ne bulunabilir ki akıldan
yana nasipli. Ülke tiyatro sanatı-
nı ikiye ayıralım, odenekli ve öde-
neksiz olsun adı. Birini verelim bir-
kaç kişiye oyuncak etsinler elle-
rinde diyerek, diğerini de verelim
otuz beş kişiye alın da büetleri 20
milyondan aşağı yapmaym diye-
rek..
Içlerine de iyi kötü, şöyle neşe-
li falan olmayan bir acılı, hep ko-
nuşan oyuncuları olan az kişili
şeyler dolduralım.
Sıkılsınlar, bunalsınlarki o kal-
sın ilk ve son gelenlerin bellekle-
rinde..
65 tlvatrova 520 mllvar
Ya da Ankara'da odenekli tiyat-
ro üç oyuna 600 milyar harcar-
ken, Bakanlığın odenekli idare-
cilerini de içeren kurulu 65 tiyat-
roya 320 milyar veriyor olsun.
tyi denge, değil mi? Bir yanda
toplam 60 oyun oynayıp seriive-
ni biten üç oyun, diğer yanda 65
tane özel tiyatro... Son günlerde
de 200 milyarlık 'Şeytanlar' kanşıklığı var An-
kara'da... Daha da oynanamadı..
Sonra ülke sanatma 52 trilyon yıllık mali-
yet getiren odenekli tiyatro idarecisi, çalıştı-
ramadığı tiyatrocu memurlannı bir dergide,
ikramiye kesmek tehdidiyle korkutup çalıştı-
racağını sanmakta.. Üste para ekleyeceğine.
Ama aynı idareci, Ankara Akün Sinema-
sı'nı temmuz ayında kiralayıp, bomboş tuta-
rak aylardır 14 milyar aylık kirayı çöpe atmak-
ta; bizlerin verdiği vergilerden gelen bu pa-
ralan, Yeni Sahne gibi Ormancılar Derne-
ği'ne ait olan mülklerin seneye otel olacağı
için elinden alınacağını bile bile, 320 milya-
LJ Ike tiyatro
sanatını ikiye
ayıralım,
odenekli ve
ödeneksiz
olsun adı.
Birini verelim
bir kaç kişiye
oyuncak
etsinler
ellerinde
diyerek,
diğerini de
verelim 35
kişiye alın da
biletleri 20
milyondan
aşağı
yapmayın
diyerek...
Bu hafta daha komik, Komşu
köyün delisi/Deli Emine.. taktılar
delilere. Istanbul ise bir kâbus, 5
yıldır aynı oyunlar, neden diye
düşününce sistemi görmek çok
kolay. Herkesin odenekli tiyatro
dışında, işi gücü var. Oradan al-
dığı 1.5 milyarla mı geçiniyorlar.
Bu nedenle oynayacaklar "Ku-
vayı MDfije"yi ayda bir, yılda beş-
altı defa, tamam. Dışanda özel ti-
yatrolar, diziler, seslendirmeler,
işkoluyla alakasız birçok iş onla-
n bekler.. Birkaç iyi adam da ida-
re edecek bu durumlan, tamam iş-
te... Bu nedenle idareci arama,
mevcutlar idare eder.
Dokunmavın sanatıma
ra lüks onanm görmesini uygun bulmakta-
dır. Bununla da yetinmeyip, Devletin parası
olan bilet parası gişe gelirlerini; Temizlik şir-
keti adında, çahştırdığı kurumla hiçbir ala-
kası olmayan, belki birçoğunun sigortası bi-
le olmayan, dışandan günübirlik gelen kişi-
lere gişelerde bilet sathrarak paramızı kime
işlettirmektedir?
Bir başka konu da îstanbul'da bir odenek-
li tiyatronun başına getirilen dekoratörün kal-
kıp oralardan ta Ankara'ya gelip dekor yap-
maçabalan...
Bu, şu günlerde pek moda; önce odenekli
tivatro müdürleri kendi müdürlüklerini bıra-
kıp, eşi dostu görmeye gider gibi çeşitli ille-
re gidip rejisörlük yapıp döndüler. Sonra ay-
nı kurumun en üst idarecileri sanki şehirle-
rinde gittikleri okullarda verdikleri dersler
zamanlannı almazmış ve yetmezmiş gibi bir
de Istanbul'a gelip, bir özel okulda ders ver-
meye başlamasınlar mı?
Zaman çok. yeni Bakan da anlamaz ya, ti-
yatrolar da doluyor herhalde... Anlamaz di-
ye düşündükleri, meslekten edebiyatçı. Hu-
kukçusundan da, eczacısından da daha iyi
anlar işten... Repertuvarlara gelince ağır bir
70'li yıllar ilericiliği ajitasyonla kanşık his-
sedilmekteydi.
Bakanlık da kanşmasın, hem
bilmez, hem de dokunmayın sa-
natıma... Sınavlann sürekli iptal
edildiği, tüm etkinliklerin karma-
kanşık olduğu, alkol kanşımı pro-
valanndan disiplinsizlik fışkıran
sahnel^rin açılamadığı, bölge ti-
yatrolannda gencecik insanlann
çürümeye bırakıldığı, turnelerle bi-
le büyük kentlere gelemediğine ise
cevaplan var dinozorlann; gece-
nin 04'lerinde yayımlanan TRT
çöplüğü sanat programlarında...
Yıllar önce kuruluş su-alannda
büyük sanatçılar da o yaşlarday-
ken oynamışlar bölgelerdeİci genç-
ler gibi 65/75 yaşlanndaki rolleri.. O zaman-
lar yaşlı oyuncu olmadığından mecburdu ti-
yatro. Şimdi ise, siz ne günlere duruyorsunuz
lstanbul'un, Ankara'nın, Izmir'in, Bursa'nın
kenannda. Ya aynlın kurumlardan, ya da gi-
dip oynayın...
Bunlan yapamayıp kaçtıysanız; bari uta-
nın da konuşmayın... Bu devlet size boşuna
para vermiyor. Çalışan insanlan da bunaltma-
yın, kışkırtmayın.. Aslen bu konulan bir ka-
nun çerçevesinde ele almakta büyük yarar
vardır. Bu hantal yapılar sanat hayatımızı çe-
kilmez kılmakta ve aynı bahçelerde dönüp
durulmaktadır.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Yazmamak...
Şükran Güngör için yazmamak...
Melih Cevdet Anday için yazmamak...
Memet Fuat için yazmamak...
Sevdiğiniz, saydığınız, sizdeki emeklerini öde-
yemediğiniz sanatçılardan, yazariardan ayrılma-
mış gibi olabilmek için yazmamak...
Memet Ağbi, günümüzün genç okurian bilmez,
yıllarca tiyatro eleştirileri yazdı, usta bir tiyatro
eleştirmeniydi.
1970'lerde bir söyleşimizde Şükran Bey için, "Sa-
bahattin Kudret Aksal'ın tiyatrodaki karşılığı,"
demişti. "O kadar incelikli oyununu gizlemeyi sa-
natının başat özelliği biliyor..."
Sabahattin Kudret Aksal için yazmamak...
Oysa şiir:
"Uzak seslerte gelir ozan,
Uzak seslerte gider."
Çağdaş TürkŞiiriAntolojisi, Memet Fuat, 2. citt,
s. 554.
Hep uzak sesler. Her aynlıktan sonra.
Perşembe günüydü, sevgili Turhan Günay ara-
dı, Memet Ağbi'yi kaybettiğimizi haber verdi. Ve
sevgili Turhan, "Seni severdi..." diye ekledi.
önceki kış, Memet Ağbi'ye son gidişim. Sev-
gili Handan Şenköken'le birlikte gitmiştik. Harıl
harıl çalışıyordu Memet Fuat. Bize Nâzım Hik-
met'in özel güncelerini göstermişti, bir ıki küçük
defter. Çay içmiş, börek yemiştik. Karlı bir gün-
dü.
Hastalığını anlatmıştı. Onca güç koşullarda, bir
insanın böylesine yoğun çalışabilmesine şaşmış,
hayranlık duymuştum. Nâzım biyografisini yeni bi-
tirmişti o sıralar.
Memet Fuat da, yapıtını gizleyen alçakgönüllü
kişilerdendi. Çıkışta Handan'a Şükran Güngör-Ak-
sal benzeştirmesini galiba söylemiştim. Şükran
Bey'i daha kaybetmemiştik.
Karmakanşık şu an her şey. Bu yazıyı cenaze
dö'nüşü yazıyorum. Turhan Günay'ın "Senisever-
di... " sözü büsbütün etkiliyor.
Ben, Memet Ağbi'yi çok severdim.
Onu ortaokulda öğrenciyken tanıdım. Edebiya-
tatutkun üç arkadaş, Cağaloğlu, Vilayet Han, en
üst kartaki De Yayınevi'ne sık sık giderdik. Son-
ra oraya, elimde öykülerim, çok iddialı bir yazar
adayı olarak da gittim.
Boyumun ölçüsünü aldım tabii: Memet Ağbi,
kırmadan, hevesime dokunmadan, yanlışlarımı,
özensizliklerimi gösterdi. Imlayı bile ondan öğren-
dim desem yeri.
Bana sanatçılığın 'yordam 'ını armağan etti.
Unutulmaz bir gençlik yazısı vardır Memet Fu-
at'ın: "Düşünceye Saygı". Hangi dünya görü-
şünden yana olursa olsun, düşüncenin suçlana-
mayacağını ırdeleye irdeleye dile getirir. Iki şey ak-
lımı ve gönlümü çeler: O kadar genç yaşta "Dü-
şünceye Saygı "yı yazabilmek; bir de, yakın tari-
himizin bu özlü yazıyı bir türlü kavrayamayan ki-
şiler ve kurumlarca nice acıya sürüklendirilmiş
olması...
Memet Ağbi'yle Yeni Dergi dönemim var, Yaz-
ko Edebiyat dönemim var. Çok titiz bir yazardı.
Çok titiz bir yayıncıydı. Onunla birlikte 'titiz ede-
biyat' bir dönem ayakta durabildı.
Yeni Dergi bizim kuşağı gerçekten 'yetiştiren'
dergilerdendi. Gerçekten 'edebiyat' dergısiydi.
Memet Fuat aynı zamanda 'etik' adamıydı.
Edebiyata ve edebiyatın, sanatın ölçütlerine bağ-
lılığımız, onun seçimlerine, tutumuna, tercihleri-
ne çok şey borçludur. Daha bir hafta önce, Hul-
ki Aktunç, Nedim Gürsel ve ben. bir açıkotu-
rumda bunu konuşuyorduk.
Ama yazmamak... Hiçbir şey yazmamak...
Yann Yeni Dergi'ye bir öykümü götürecekmi-
şim gibi..
Takvimde Iz Bırakan:
"Siz 'var's/n/z, sevgili Behçet Necatigil, siz
her zaman olacaksınız. Uç beş bin kişilik bir şiir
çevresinden çok daha ötelere ulaşacaksınız. (...)
En güzel düşünceleri, duygulan yansıtan, sevgi
dolu şaiıiere düşman gibi bakılmayan bir dün-
yayı gene sizin güzelliğiniz kuracak." Memet Fu-
at, Iki Yönlü Yozlaşma, Yapı Kredi Yayınları,
1995.
Okuma günlerinde bir Türkolog
• Kültür Servisi - Uludağ Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Alman Dili Eğitimi
Anabilim Dalı ve Avusturya
Başkonsolosluğu Kültür Ofisi'nin
ortaklaşa düzenledikleri etkinlik
kapsamında yapılan Okuma Günleri'nin
konuğu Avusturyalı yazar
Barbara Frischmuth. Türkiye konulu
eserleri de bulunan Frischmuth cuma günü
saat 10.30'da Uludağ Üniversitesi
Rektörlük A Salonu'nda kitapseverlerle
buluşacak. Daha önce
Ankara, Eskişehir ve Istanbul'daki çeşitli
üniversitelerde eserlerinden bölümler
okuyup okurlanyla buluşan yazann son
durağı Bursa olacak. Viyana
Üniversitesi'nde aldığı Türkoloji
eğitiminden sonra, doktora ve tez
çalışmalannı Türkiye'de 'Bektaşilik ve
Alevilik' üzerine yapan yazar, ilk eseri olan
Klosterschule ile okur ve eleştirmenlerden
beğeni toplamış ve pek çok edebiyat ödülü
kazanmıştı.
Arkeoloji ve Doğu-Batı ilişkileri
• PEKtN (AA) - Pekin Üniversitesi'nden
arkeoloji profesörü Li Shuicheng,
tarihi Ipek Yolu'nda yapılan son kazılann,
Doğu ile Batı arasındaki ilişkinin
sanıldığı gibi 2 bin değil,
5 bin yıl önce başladığını gösterdiğini öne
sürdü' Prof. Li, Xian şehnnde UNESCO
tarafından düzenlenen uluslararası
sempozyumda yaptığı konuşmada, Çin ile
Orta Asya'yı bağlayan tarihi Ipek Yolu'nda
bulunan topuzlann 2 bin yıldan çok daha
öncesine ait olduğunu belirtti.
Gansu ve Shaanxi eyaletleri ile Sincan
Uygur Özerk Bölgesi'nde bulunan, en eskisi
5 bin yıllık olan bu topuzlann, eski Mısır
krallarının kullandıklanna çok benzediğini,
Çin'de üretilmediğinı,
Batı'dan getinldiğini söyledi.