29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 ARALIK 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA JJiJvl_/il UİVJJ. [email protected] 13 ŞİRKETLER JUMBO'nun sadece he- <üyelik eşyalardan oluşan "Giftline Collection'un <ia yeniden ele alınan rautfak ürünleri hem ştk fc>ir hediye hem de fonksi- yonel bir ev eşyasına dö- «ıüştiirüldü. BİRM0T, "Onaylanmış t>oya sistemi" ile müşteri- lerine 36 aylık boya per- formans garantisi veriyor. ÎVÜLKA, ürün yelpazesi- n e hediyelik çikolata 'Li- l a CollectioıTı ekledi. Ust kurulların işlevsiz bıraktığı pek çok birimde istihdam korundu İş yok, çalışançok ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK ANKARA (ANKA) - IMF ve Dünya Bankası ve AB'nin öneri- leriyle kamu yönetiminde yerleri- ni alan, AKP iktidanyla tartışma- lara konu olan üst kurullar, görev ve sorumluluklarını devraldıkları pek çok kurum ya da kuruluşu iş- levsiz bıraktı. Kamu yönetiminde köklü bir yeniden yapılanma ça- lışması yürütülmediğı için üst ku- rulların oluşmasıyla "boşa" çıkan bu birimlere, bugüne kadar el atıl- madı. Enerjiden telekomünikasyona, bankacılıktan sermaye piyasasına • Eneıjiden telekomünikasyona, bankacılıktan sermaye piyasasına kadar pek çok alanda üst kurullarla atd hale gelen birimlerin çalışanlan "boş" oturuyor. kadar pek çok alanda faaliyet gös- teren üst kurullarla atıl hale gelen bu birimlerin, halen aynı kadrola- nnı koruyarak, ancak "boş" otu- rarak yaşamlanna devam etmesi dikkat çekiyor. Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı Haberleşme Genel Müdürlüğü, iş- levlerini Telekomünikasyon Ku- rumu'na devretti. Aradan geçen 2 yıla karşın ne haberleşme genel müdürlüğü kadrosu yeniden dü- zenlendi, ne tasfıye edildi ne de görev alanı sil baştan tanımlana- rak yeniden örgütlendi. Tarife ve Ticaret Daire Başkanlığı da aynı durumda. Enerji Piyasası Düzenleme Ku- rumu Enerji BakanlığVnı olduğu kadar bakanlığa bağlı bırimlerin- den Enerji Işleri Genel Müdürlüğü ve Elektrik Işleri Etüd Idaresi'ni (EÎEİ) de büyük ölçüde işlevsiz bı- raktı. Enerji sektörüyle ilgili "po- Htika" oluşturma dışında başka gö- revi bulunmayan Enerji Bakanlı- ğı'nda halen bir müsteşar ve 5 müsteşar yardımcısının "görev" yapıyor olması dikkat çekiyor. Kamu îhale Kurumu da Bayın- dırlık Bakanlığı bünyesinde faali- yet gösteren pek çoİc birimin gö- revlerini devraldı. Bunlann ara- suıda Yüksek Fen Kurulu, Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü"ne bağlı Karne Ko- misyonu da yer alıyor. IVHSIRLITEKSTtL, An- kara ve fzmir'de hizmete giren Joypark Mağazala- n ile çocuklann kendile- rini rahat hissederek eğ- lenebilecekleri bir ortam sunuyor. VVtNSA, bayram kam- panyasında. eski yapı de- ğiştirme işlerine yönelik siparişlerinde bayilerine ekstra yüzde 7 iskonto ya- pacak. 1940: Kâğıt sıkıntısı nedeniy- ı legazetelerinsayfasayısınakı- / sıtlama getirildi. | 1956: Ankara'nın 120 kilo- I metre kuzeydoğusunda yer 1 alan Sanyar Barajı açıldı. y 1963: Alarko Sanayi ve Tica-. ret Şirketi kuruldu. 1974: Keban ve Gökçekaya santrallanyla, Seyit Ömer Termik santralının üç ünite- sinin birden aynı anda anza- lanması üzerine tüm Tür- kiye'de her gün 1.5 saattlik elektrik kjsıtlamasına baş- landı. 1984: Boğaz Köprüsü gelir ortaldığı senetlen balka arz edildi. ASGARİ ÜCRET Gözler hükümette Ekonomi Servisi - Memurlara geçmiş enflasyon oranında maaş artışı sinyali veren AKP hükumetinin, asgari ücrete ilişkin tavn ise Asgari Ucret Tespit Komisyonu'nun bugünkü toplantısında netleşmeye başlayacak. Işçi, işveren ve hükümeti temsilen 15 üyeden oluşan Asgari Ccret Tespit Komisyonu'nun, 2003 başından geçerli olacak yeni asgari ücretı belirlemeye yönelik 3 'üncü toplantısında DPT, DİE, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'ndan istenen, asgari ücretin belirlenmesinde esas alınan veriler değerlendırilecek. tşçi ve işveren taraflarının asgari ücret hesaplannın görüşülebileceği ve nihaı karann çıkması için bir toplantı daha yapılabileceği belirtiliyor. Türk-lş, Kasım 2002 sonu itibanyla Türkiye'de açlık sınınnı 369 milyon lira, yoksulluk sınınnı ise 1 milyar 112 milyon lira olarak açıklamıştı. Türk-Iş'in hesabına göre asgari ücret açlık sınınmn yansı, yoksulluk sınınnın ise altıda birine yakın bir düzeyde bulunuyor. Zam şampiyonu patlıcan Patlıcan Biber Yaş üzüm Süt Armut Ekmek Yeşil soğan Oturma odası takımı, Kabak Domates Çikolata Kıvırcık salata Mercimek Örgü yünü Odun 35.2 Fiyatlar lurmak ilmiyor İstanbul Ticaret Odası (İTO), kasım ayında frvatı en fazla artan ürünleri açıkladı. Pattıcan ayın şampiyonu olurken son bir yılda ise en yüksek fryat aröşı yüzde 250.9'la mahkeme ve avukatük ücrederinde oldu. İTO verüerine göre, kasım sonu itibanyla son bir yılda hastane yatak ücreti de \iizde 192 oranında arttı. Vdlık arüş sıralamasında limon yüzde 146 ile üçüncü sırada ver aldı. ŞEKERBANK'TAN KAMUOYUNA DUYURU Bir süredir günlük gazetelerimizin birinde EMİN ÇÖLAŞAN imzasıyla Bankamızı hedef alan haberler yayımlanmaktadır. Bu haberler ile doğal olarak, meseleyi sadece bu "gazeteci"nin yazılarından okuyan halkımızın zihinlerinde bazı soru işaretleri yaratılmaya çalışılmaktadır. ŞAŞIRTICIİDDİALAR Habere konu olan şey Bankamıza ait iki şubede. hesapları olan iki müşterinin, bu hesaplannın kendi bilgileri dışında bazı Banka çalışanlarınca çekildiği iddiasıdır. Bu tür iddialar zaman zaman gerek Ülkemizdeki gerekse diğer ülkelerdeki pek çok Banka ve benzeri kurum çalışanı için ileri sürülmüş ve sürülmektedir. Hatta çok yakın geçmişte Çölaşan'ın ismini yazdığı ve yazmadığı bazı diğer bankalarda da yaşanmıştır. Tüm bu iddialar bağımsız Yargıya intikal etmiş olup, bu konularda bağımsız Yargının hükmü ileride belirlenecektir. Ancak, burada önemli olan Bankamız ve çalışanlarının tesbit edilen kusur ve kasıtlarının olmamasıdır. Zira: YARGILAMA SÜRÜYOR 1. Bankamızla ilgili iddiaların Teftiş Kurulu'nca incelenmesi sonucunda herhangi bir usulsüzlüğe rastlanmamıştır. 2. Aynı konuların Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından da incelenmesi sonucunda mevzuata aykırı bir husus belirlenememiş ve durum, BDDK tarafından 16.04.2002 ve 26.08.2002 tarihlerinde 4398. 10068, 10079 sayılı yazılar ile ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarına da bildirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre bu kişilerin haksızlığa uğradığı kanaati Bankamızda oluşmuş olsa idi, bu kişilerin mağduriyetleri Bankamızca derhal giderilirdi. Şu anda iddia sahipleri ve Bankamız mahkemeye başvurarak Yargı sürecini başlatmışlardır. Bu süreç sona erdiğinde tüm gerçekler gün ışığına çıkacaktır. GAZETECİLİK ETİĞİ NEREDE? Hal böyle iken; ilgili "gazeteci" kendini Yargının yerine koymakta ve onun yerine hüküm vermekte ya da Bağımsız Yargıyı istediği hükme yönlendirmeye çalışmaktadır. Konu hakkında tarafımızdan da bilgi talep etmemekte. kendisine ilettiğimiz bilgileri dikkate almamakta, yolladığımız tekzip metinlerini mahkeme kararına rağmen yayınlamamaktadır. Olayla ilgili olarak köşesinde yazdıklarının artık haber niteliğini de aşmış ve sebebi bir türlü anlaşılamayan doğrudan Bankamızı hedef alan kişisel bir hırs, nefret, kin ve husumete dönüşmüş olduğu kanaatindeyiz. İlgili "gazeteci" gazetecilik etiğinin temellerini o şekilde yorumlamaktadır ki, kendini hem savcı hem de hakim yerine koyarak, Bankamızın bu iddialar karşısındaki durumunu düşünmek ve araştırmak ihtiyacını dahi duymamaktadır. İnanmaktayız ki sayın "gazeteci"nin bu konularda objektif, tarafsız ve etik ilkelere uygun davrandığını iddia etmek oldukça zordur. TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ Bundan sonra yapılması gereken tek şey, konunun doğrudan ve dolaylı tarafların, mudilerimizin ve tüm Kamuoyunun sabırla Yüce Türk Adaleti'nin kararını beklemek olmalıdır. Bu kararların ardından Bankamız, 49 yıllık şerefli mazisine leke sürmek isteyenleri tüm topluma teşhir edecektir. KAMUOYUNA SAYGIYLA DUYURULUR ŞEKERBANK T.A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜĞÜ NOT: Konuyla ilişkin tüm ayrıntıları öğrenmek isteyenler doğrudan web sitemizi (www.sekerbank. com.tr) ziyaret edebilecekleri gibi, bu olanağı bulunmayanlar şubelerimiz aracılığıyla da bilgi edinebilirler. Büyük Birikim Kavgası Bir hükümetin asıl özelliğini gösteren birincil ölçüt nedir? Bu sorunun doğru yanrtı şudur: Hükümetin sermaye birikimi politikası. Geçen hafta TBMM'de güvenoyu alarak göreve başlayan hükümet için de aynı ölçüt kullanılmalıdır. Hükümetin sermaye birikimi polrtikasının gerçekçi bir biçimde saptan- ması hiç de kolay değil. Çünkü, Başbakan A. Gül'ün de açıkça vurgula- dığı gibi, bu konuda başvurulması gereken en az üç belge var: AKP Programı, Acil Eylem Planı ve Meclis'te okunan Hükümet Programı. Bu üçlünün içerdiği politikalar, hiç de birbiriyle uyumlu değil; örtüşmü- yor. Orneğin, işsizlik sorununa çözümün ve ekonomiyi canlandırmanın da- yanağı olarak ilk iki belgede belirtilen konut seferberliği ya da 15 bin km. karayolu yapımı, hükümet programında yer almıyor. Özelleştirme; kamu- ya ait arazi ve yapılann satışı; madencilik ve enerji; kayıt dışı ekonomi; ver- gi affı vb. konularda da bu üç belge arasında önemli farklılıklar var. Kısa- ca. hükümetin sermaye birikimi politikasını açık bir biçimde yakalamak kolay olmuyor; birikim modeli belirsizliğini koruyor. Böyteoluncadahe- men her sermaye kesimi, hükümetin uygulamalanndakendisi için birşey- ler arıyor ve bekliyor. Kavga da bu noktada çıkıyor. • • • AKP'yi destekleyen sermaye çevreleri, özellikle de küçük ve orta boy girişimciler, bu partinin kuracağı hükümetin, az ya da çok, ama kesinlik- le. eski sermaye birikimi yöntemlerini uygulayacağını bekliyor ve is- tiyordu. Bilindiği gibi eski sermaye birikimi modeli, esas olarak; a) devle- tin elindeki işletmelerin, çoğu kez el altından ve siyasal güce yakınlık öl- çüsüne göre özel kesime devredilmesi. b) bütçe, para ve kredi olanakla- rının yine hükümete yakınlığa göre paylaşımı ve c) ekonominin kayrt altı- na alınmasından özenle kaçınılmasına dayanır. 1980'lerin ortalanndan başlayarak uygulanan bu polrtika, sermayenin üretimden kaçışı ve dev- lete yüksek faizle borç veren bir özellik kazanması; ekonominin iç ve dış borç batağına sürüklenmesi ve büyük bir bunalımla karşılaşması sonu- cunu verdi. Türkiye, 2001 'de yürüriüğe konulan, IMF destekli "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" ile. sermaye birikimi süreçlerinin piyasa koşullanna uy- gun bir özellik kazanmasını sağlamaya yöneldi. Özellikle TC Merkez Ban- kası'nın bağımsızlığı ve BDDK'nın (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu) güçlendirilmesi, sermaye birikiminin artık eskisi gibi olmayacağı- nın açık kanıtlanydı. Son günlerde yaşanan iki büyük tartışma, buna isterseniz kavga deyi- niz, gerçekte, eski sermaye birikimi alışkanlığıyla yeni düzenlemele- rin kavgasıdır. Merkez Bankası'nın izlediği enflasyonu önlemeyi amaçlayan para po- litikasına MÜSlAD'ın yönelttiği "haddini bil" türünden ağır saldın ve suç- lamalar; Sanayi ve Ticaret Bakanı'nın programın "sosyal boyutunun bu- lunmadığt" konusunda yine Merkez Bankası Başkanı'na yönelttiği eleş- tiriler, özünde, sermaye birikimi kavgasının çok önemli bir yönünü oluştu- ruyor. Bir başka önemli ya da büyük kavga alanı BDDK'dir. Daha doğrusu so- run, BDDK'nin bankacılık düzenini, siyasetçiye ve destekçilerinin çıkan- na uygun olarak değil, piyasa koşullanna göre çalışır duruma getirme ça- balanna karşı çıkılmasıdır. Seçim kampanyası günlerinden başlayan ve haf- talardır sürdürulen BDDK'ye yönelik eleştiri ve suçlamalar, eski bankacı- lık anlayışıyla rekabetçi yaklaşımı öngören yeni yaklaşımın çatışmasının göstergesidir. AB üyeliği için yoğun çaba harcayan ve IMF destekli bir istikrar prog- ramını uygulamak zorunda olan hükümet, eski ve yeni sermaye birikimi politikaları arasındaki büyük çelişkiyi nasıl çözecektir? Bir başka anlatım- la hükümet, siyasal gücün değişik sermaye gruplanna eşit uzaklıkta tırtulmasını başarabilecek midir? Yoksa hükümet, eskiden olduğu gi- bi, siyasal gücünü kullanarak kendi zenginini yaratma politikası mı iz- leyecektır? Önümüzdekı günlerde yanıtlanacak ana sorular bunlardır ve bu büyük sermaye birikimi kavgasının alacağı biçim, ülke ekonomısinin de si- yasetinın de geleceğinde çok etkili olacaktır. • • • Geçen günlerde, ortak özellikleri Cumhuriyet'in Aydınlanma Devrimi'nin gerçek savunucuları olan iki insanı, çilekeş bir bilim ve düşün insanı Bü- lent Tanör ile çok yöniü bir sanat ve düşün insanı Melih Cevdet Anday ı yitirdik. Tüm sevenlerine ve izleyicilerine başsağlığı dıliyor ve anılarının önünde saygı ile eğiliyorum. • • • Şeker Bayramınızı en iyi dileklerimle kutlanm. yakup ı metu.edu.tr DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ /ERGLN YILDIZOĞLU LOMRA erginyfitr.net Amerika'nın impa- ratorluk projesiyle, Müslüman terorizmin (iki siyasi gericiliğin) arasına sıkışan dün- yamızda geçen hafta ilginç gelişmeler oldu. Bir taraftan, ABD'de, kökten- dinci Hıristiyan hareketle yakın ilişki- leri oian bir yönetim, vatandaşlannın yaşamlannı denetlemeye ve izlemeye yönelik, demokratik haklan kısıtlayan yeni tedbirleri uygulamaya sokuyor. Obür tarafta, yine demokratik haklara düşman, bu kez köktendinci Müslü- man bir terörist hareket, yeni yöntem- lerle ve "anti emperyalist" bir söylem- le gelişmeye çalışıyor. Böylece uluslar arası jeopolitikte demokrasinin ve in- san haklannın geleceği açısından çok tehlikeli bir tuzak oluşuyor. Siyasi gericilik-l: Radikal İslam ve terör Son aylarda sıklaşan terörist eylem- leri, özellikle Bali ve Mombasa saldı- nlanndan sonra basına yansıyan bilgi- leri, köktendinci Islami hareketleri ya- kından izleyen analistlerin (Örneğin: Robert Fisk/ Independent, Patrick Seale/ The Daily Star-Ürdün, Boza Ganor/ Jarusalem Post) çözümleme- leri ışığındadeğerlendirdiğimizdeorta- ya şu çıkıyor: Köktendinci Islamdan kaynaklanan terorizmin kökü. Usame ve El Kaide'nin liderliği tasfiye edilerek kurutulamaz! Karşımızda tek bir lider- liği olan organik bir örgüt (El Kaide) de- ğil, birçok ülkede, yerel kaynaklardan beslenen birörgütler ve ilişkilerağı var. El Kaide bu ağın içinde, siyasi ve as- keri olarak hegemonik konuma sahip. ikincisi, bu yerel örgütlerin militanlan hem yoksullardan, hem de zengin, okumuş ama hoşnutsuz orta sınıflar- dan devşiriliyor. Bu genelde emperya- lizmin, özelde emperyalizmle işbirliği içindeki yönetici elitlerin. hanedanlann siyasi, ekonomik, kültürel baskılanna itirazlarını yansıtabileceği demokra- tik/meşru platformlardan ve kurumlar- dan yoksun bir sosyal taban. Bu sos- yal taban, kendini ifade edecek yeni alanlar, siyasi iktidarsızlıklannı ("Niye böyleyiz?") anlamlandıracak büyük söylemler" ararken köktendinci Müs- lüman şiddete yönelebiliyor. Kısacası, karşımızdaki terörist ağ, El Kaide örgü- tü, aslında uluslararası, popülist bir muhalefetdalgasının üzerinde yükse- liyor. Ya da giderek bu dalgayla bulu- şuyor, bu buluşmayı hızlandırmak için de "antiemperyalist" tonlu bir söylemi benimsemeye çalışıyor. Şimdi, bu sürece iki yeni özellik dahaeklendi. Birincisi, Baliden son- ra Mombasa saldınları. taşınabilirro- ketlerle sivıl uçaklann vurulmak ıs- tenmesi, teröristlerin hedef alanları- nı "yumuşak hedefleri" kapsayacak bir biçimde genişlettiğini gösteriyor. İkincisi, saldınlar Israil'i "terorizme karşı savaştn" meşruiyeti en sorun- Bir Madalyonun İki lu, bugüne kadaryalnızcaABD'ye ait olduğu varsayılan karanlık alanına (sınır ötesi hareketler. yeni askeri üs- ler, yargısız infazlar vb..) çekti. Böy- lece terörist ABD-lsrail/islam dün- yası karşıthğıyla, emperyalizm/an- tiemperyalizm karşıthğı arasında bir parallellik kurmaya başladı. Ne ki, bugün "antiemperyalist" ke- silen köktendinci Müslüman terorizm, dün gelişmekte olan ülkelerde solun imha edilmesine bağlı olarak muhale- fet söyleminin ontolojik (ona karak- terini veren) merkezinde açılan boş- lukta ve hemen her zaman emper- yalizmin ebeliğinde doğdu. Hem bu yüzden hem de totaliter, ataerkil, ho- mofobik, ulusalcı boyuttan yoksun, emek-sermaye çelişkisine kör, hatta sermayeyledost, köleciliklesorunu ol- mayan, modernizmi ve rasyonalizmi (aydınlanmayı) reddettiği için demok- rasiyle bağdaşmayan özelliklerinden dolayı bu terörist hareket, muhalefet söyleminin ontolojik merkezindeki boşluğu asla dolduramaz. Ama bu onun, bu boşluğu gizleyen birfante- zi işlevi görmeyeceğı anlamına gelmi- yor. Siyasi gericilik-ll: Terorizme karşı mücadele Başkan Bush yeni bir Anavatan Güvenliği Bakanlığı kuran yasayı irn- zaladı, 11 Eylül'ü soruşturmak için bir komisyon kurulmasını kabul etti. Birin- cisinin bünyesinde simdi "Total Enfor- masyon Farkındalığı" amaçlayan bir örgüt oluşuyor, başına emekli Amiral Pointdextergetiriliyor. 11 Eylül'ünen- gellenememesinin nedenlerini soruş- turacak komisyon da Kissinger'ın tec- rübeli ellerine emanet. 200 milyon dolar bir kaynakla faali- yetine başlayacak "Total Enformas- yon Farkındalığı" (TIA) örgütü. her türlü elektronik, optik bilgi işlem ve ile- tişim gerecini, (sokaklardaki TV kame- raları da dahil) kullanarak tüm ABD va- tandaşlarını, giderek ulaşabildiği her- • • • • •• kesi içeren global bir V | | 7 I I v e n t a b a n ı oluştur- I U f c U mayı (VVashington Post, 12/11) hedefli- yor. Pentagon bu ve- ri tabanıyla, okul kayıtları, iş, sağlık, bankacılık, sigorta, kredi kartı. ulaşım verileri, kitaplıklardan alınan kitaplann kayıtlan, süpermarket alışveriş listele- ri, telefon, internet haberleşmeleri da- hil, tüm alanlarda bilgi toplayacak (New York Times, 14/11) bu bilgileri tarayarak trendler bulacak, terörist ey- lemleri önceden fark edip engelleye- cek. Şimdi, karşımızda bir ironi sıntıyor 200 yılda nice mücadelelerle kazanılan birey haklan (sivil toplum) alanını tüm- den iğfal eden bu bilgilerin denetimi- nin başına Amiral Pointdexter gibi bil- giyi istismar etmekten mahkûm olmuş biri getiriliyor. Amiralimiz(!), Reagan döneminde Iran-kontra silan kaçakçı- lığı davasında en üst sorumlu olarak saptanmış, elindeki Reagan'ın imzala- dıklan da dahıl çok değerli resmi bel- geleri imha ettiği için beş kez mahkûm olmuş ama teknik bir nedenle mahkû- miyeti bozulmuş (The New York Ob- server, 30/11). Eğer Pointdexter'ın du- rumunu, bir sübyancının ana okuluna bakıcı atanmasına benzetirseniz, Viet- nam, Şili ve Arjantin'deki darbeler, su- ikastlar ve cuntalaria, Doğu Timor'da- ki katliamlaria ilişkisi olduğu iddiasıyla dünyanın kimi bölgelerinde savaş suç- lusu olarak aranan Kissinger'ın (The Nation, 27/11) 11 Eylül komisyonu- nun başına atanmasını da Ağca'nın Susurluk araştırma komisyonunun ba- şına atanmasına benzetebilirsiniz. Tekrar TIA'ya dönersem, sivil top- lumla, devlet arasındaki duvariarı yıkan bu projenin en büyük savunu- culanndan biri de Başsavcı Ashcroft ve bu çok mantıklı! Bu adam bir za- manlar Ulusal Politika Konseyi (Co- uncil for National Policy) denen bir ör- gütün üyesiymiş. 1999'da Bush da CNP'de bir konuşma yapmış. (The Guardian, 13/01/01; abcNevvs. 3/04/02). Bush yönetiminde başka üyeleri deolan CNP'nin hedefi devlet- le din arasındaki duvariarı kaldırmak. CNP'nin etkin üyelerinden RJ. Rush- doony şöyle diyordu: "Tannnın kela- mı yaşamın her alanına uygulanır. Yal- nızca birey, aile, kilise değil devlet, okul, sanat, ekonomi, hukuk ve tüm diğer alanlar Isa'nın iktidarı altında ol- malıdır. Bu yüzden inançlı bir Hıristi- yan. Hıristiyanlıkamacına hizmeteden yasalan, bireysel özgürlükleri ihlal et- se bile savunur." (The Moscovv Ti- mes, 29/11). Madalyonun biryüzünde köktendin- ci Hırıstiyanlık öbür yüzünde kökten- dinci İslam! Biri imparatoriuk kurmak istiyor, öbürü terörist. Her ikisi de ay- dınlanma geleneğine, demokrasi ve in- san haklarına düşman. V. I. Lenin'in 75 sene önce yaptığı "emperyalizm si- yasi gericiliktir" saptamasına katıl- mamak elde değil!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle