19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK 2002 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLERolay.gorus@ cumhuriyet.com.tr AÇI MIMTAZ SOYSAL Satranç BAŞINDAN beri bırilerınce planlanmıştı da bu loktaya getırildı, yoksa rastlantılarla mı geldi; za- nanla daba iyi anlaşılacak. Şimdilik şurası mu- uakkak: Türkiye yakıntarıhinin en kritik haftaiarını . yaşamaktadır. Kopenhag'da son hamlelerı oynanan müthiş bır ' jatranç var. Plan mı, rastlantı mı olduğu kestinle- nese de, hamlelerin bu hafta da yoğunlaşacağı bi- Inmekteydi. Dotayısıyla, son biryıl boyunca olup- brtenlenn, daha başlangıç aşamasında, hep bu son günlere göre değerlendirilmesi ve oyunlara çelinmemesi gerekiyordu. Değerlendirmeyenler, cyunlara gelerek bedelinı de ödemişlerdir. Olanlan şöyle bir düşünün: Başka türlü düzeltıl- nesi mümkün olan birekonomik durum bilinçli ola- rak yaratılan bir bunalıma varacak; uzaklardan bi- rigelip ulkeyi bunalımdan kurtarmaya soyunacak; a/nı kışı bazı konularda ne yapacağı pek belli ol- mayan hükümeti erken seçime sürükleyecek; ka- muoyu yoklamalarıyla iktidara geleceğı bellı olan parti işbaşına geçecek ve böylece Türkiye yavaş yavaş şu yaşadığımız günlere gelecek. Şimdi, boyle bır dönemde, ülke dış deneyimı zayıf bir sıyasal kadronun elindedır ve Türk diplo- rrasisi bu siyasal zayıflığı gidermek zorundadır. Satranç. sadece iki taraf arasında oynanıyor ol- saydı kolaydı. Oysa degişik taraflarca oyna- nan ve bırbiri içine girmiş birkaç oyun birden söz konusudur. Bir yanda, Avrupa Biriıği'nin oyunu: Londra ve Atina'nın zorlamasıyla, Güney Kıbrıs'ı tam üye ya- parken Türkiye'yi de tarih vaatleriyle oyalamak. Birleşmiş Mılletler. Ingiltere'nin etkısiyle, kendi çö- zemedıği Kıbns sorununu AB yoluyla çözmeye ça- lışırken kendı çözmüş gıbı görünmek peşınde. VVashington, AB'ye üyelik konusunda işgüzar- lıkederekAnkara'yı Bağdat seferinesürükleyebil- me çabasında. Bu arada Türkiye, Avrupa Güvenlik ve Savun- ma Polıtikası sorunu bakımından iyice çetrefilleş- miş bir ilişkiler ağıyla, belli bir sonuca razı olmaya zorlanmakta. Bütün bunlara ekonomik sıkıntıları ve borçları da ekleyebılirsinız. Böyle birtablonun nasıl müthiş birdıplomasi ça- bası ıstedığinı ayrıca belirtmek gerekir mı? Ne var kı, dünyanın en iyi dıplomasısı de olsa, böyle bir çaba siyasal kadronun geniş deneyıme sahip olmasını ve bürokrasinin işini güçleştirecek yanlışlardan uzak durmasını zorunlu kılar. Üstelik, dünyanın en lyilerinden biri sayıldığı halde, yakın geçmişin aynı deneyımsizleri ve yanlışları yüzün- den yıpranarak eski ününü yıtirmiş bir diploması bürokrasisidir söz konusu olan. Onu daha fazla yıpratmaya kimsenin hakkı ol- masa gerek. Dolayısıyla, şimdikı ıktidar sahıplerine düşen, el- lerindeki bu olanağın değerini bılmek ve ıçte ıtibar kazanmak ya da dışa gösteriş yapmak uğruna onu daha fazla yıpratmaktan kaçınmak olmalıdır. 37. sayı tüm kitapçılarda yaşanabillr bir doğa ve toplum Içln halkımızın örgütlü öncülüğünde yenlden kuvayı milllye Olkede vatsnsever halkçı cephe dûnyada mazlum halklar birleşik cephesi Sadık Göksu ABD. AB 12 Mart'ı ve Israil'in 8orguluyorl Kıbrıs. Egc Deniz'leri Irak ve kimler Filistin üzt astırttı? Kıbrıs, Ege, Irak ve - Filistin üzerindeki oyunlanna hayırl tel: 0312 212 46 02 PK71 Bakanhklar-Ankara kuvaytmllHyederaisiShotmalLcom Yıldınm Koç Deniz Som Chavez Benim Sevgili Hocam... Bize öğrettiklerinize, yol göstericiliğinize, öğretmenliğinize, dostluğunuza, arkadaşhğınıza, anneliğinize çok ama çok teşekkür ederiz Türkan Saylan Hocam. Sağlık ve mutlulukla kalm... PrOf. Dr. Ayşe YÜKSEL YYÜ Tıp Fak. Halk Sağlığı AD- Van D oğum günün kut- luolsunatkızîSi- ze babanız böyle seslendiği için ben de böyle başladım sevgili hocam, bugün sizin ye- ni yaşınıza adım attığınız gün, bi- liyorum böyle şeylere çok önem vermezsiniz ama yaşamınızda, önemli biî yaş günü olduğu için izin verin ben de size duygula- nmla sesleneyim. Size sağlık ve üretme gücü diliyorum, hep ül- kemiz için düşünün ve düşündük- lerinizi çağdaş Türkiye için uy- gulayın. Sağlık ve mutlulukla... Yıllar öncesine gidiyor, sizi ilk tanıdığım günü anımsıyo- rum; üzerinizde kırmızı ve siyah puanli bir döpiyes, sıze çok ya- kışan çilleriniz ve kızıl saçlan- nızla, okulumuzda bize lepra an- latıyordunuz. O kadar güzeldi- niz ki, bu güzellik sizin içten, sı- cak, inanan konuşmalannızla bütünleştiğinde, bütün sınıf siz- den, çok ama çok etkilenmiştik. Her birimiz gelecekte sizin gibi etkin bir Mustafa Kemal kızı ol- mayı hayal etmiştik. Ben, daha o günlerde, halk sağlığı alanın- da çalışmaya istekli olduğum- dan, bu alanda sizi örnek alarak başanlı olmaya karar vermiş- tim. Bir gün, Müeyyet Perk Ho- cam'ın telefondaki sesi, bana si- zinle çalışmamın çok iyi olaca- ğını düşündüğünü söylüyordu. ama ben halk sağlığı alanına ha- zırlanıyordum. Aradan geçen zamana karşuı, hocam beni si- zinle çalışma ortamında gör- mekten vazgeçmemiş olacak ki yeniden ısrarla anyordu, ben de "Çok istiyorsanız gider Türkan Hoca ilekonuşur, benim yapmak istedUderimi kendim söylerim" demiştim. Sizinle dermatoloji anabüim dalınuı eski halindeki odanızda buluştuk, konuştuk, si- zin çalışmalannızı izledim ses- sizce. tnanamıyordum! Hasta- lanna böyle yaklaşan bir heki- me rastlamamıştım; sanki onla- nn yakınıydınız, sabırla onlan dinliyor, sorulanna yanıt veri- yor, sorunlannı çözmek için uğ- raşıyordunuz. Size çalışmalan- ruzda destek veren Sultan hem- şire ve personeliniz Adil ile ile- tişiminiz o kadar sıcaktı ki, san- ki orası bir hastane değil de ai- le ortamı idi. Bunlardan etkilen- memek mümkün değildi. hemen orada karar verdim, ne olursa olsun, lepra konusunu iyi bil- mesem de Türkan Hocam sizin gibi bir hekimle. bir yönetici ile çalışmak çok güzel olmalıydı. Zaten ben böyle bir şeyi hayal et- miştim. Aynı gün sizin açık kah- verengi arabanızla, birlikte Lep- ra Hastanesi'ne gittik. Heyecan- la hastaneyi gezdirdıniz, yaptık- lannızı ve yapmak istedikleri- nizi anlattınız, hastalann her bi- ri sizi görünce adeta sevinçten uçuyordu, onlann gözlerindeki mutluluk ifadesıni Lepra Hasta- nesi'nde çalıştığım yıllar boyun- ca hep gördüm. Sizden öğrendi- ğimiz insana yakışır davranış- lar bize de çoİc şey kazandırdı. bizler de hastalann gözlerinde- ki bu mutluluğu yakalayabildik. Ben artık sizinle çalışıyor, lep- ralı hastalar için gerekli "fizikte- davi ve rehabilitasyon ünitesini" kurmak için uğraşıyordum. Pa- zartesi, çarşamba ve cuma gün- lerini heyecanla özlüyordum, çünkü o günler sizin Lepra Has- tanesi'ne geldiğiniz günlerdi, yıllarca da bu böyle devam etti. Ne güzeldi, birlikte hastalann tedavi ve sosyal sorunlanna çö- züm bulmak, hep birlikte daha iyiye ulaşmak için plan ve prog- ramlar yapmak ve de sizin biz- lere her konuda örnek olmaruz, yol göstermeniz. Lepra konusu- nu öğrenmek için yaklaşık bir yıl Tanzanya ve Etiyopya'da kaldı- ğımda, gidişimden dönüşüme kadar bana hep destek oldunuz, sizin desteğinız ve bu eğitim programı ile daha güçlü, bilgili olmuştum, artık çok şeyi başa- rabilirdim. Bana bıkmadan sık sık mektuplar yazdınız, onlar benim için çok değerli, ben de sizin sıcaklığınızdan aldığım ce- saretle size "anne" diyerek ses- lenen mektuplanmı büyük bır keyıfle yazdım. Ne çok öğreti- ciydi halen sakladığım o mek- tuplar. Leprab hastalan evierinde a- yaret etmek, aile bireyleri ile bir- KktedeğeriendirmekiçinVan'dan başlayan Anadolu çalışmalann- da da hep birükteydik. Bize sa- dece sağlık değil, coğrafya, kül- tür değerlerimizi de gösteriyor ve öğretiyordunuz. Ne kadar güzel- di o çalışmalar. çok yorucu olsa da biz onu hissetmezdik, çünkü siz hiç yorulmazve bıkmazdınız. Böylece güzel ülkemizL, insanla- nmızı daha iyi tanıdık. Mustafa Kemal Atatürk'ün önemini bir kez daha anladık. Çalışmalanmız sürerken bir yandan da bizleri akademik ya- şam için destekliyordunuz, ön- ce yüksek lisans, sonra doktora derken bir gün doçent oldum. Bana o gün şöyle dediniz: "Ar- ük ülkemiz için daha çok çalış- malısın" Ben de o günden beri sizin de kurucu üyesi ve şu an genel başkanı olduğunuz ve üye- si olmaktan gurur duyduğum Çağdaş Yaşamı Destekleme Der- neği'nde heyecanla çalıştım, ça- hşıyorum. Bize Atatürk'ün devrim ve il- keleri ışığında, onun açtığı ay- dınlık yolda yürümeyı, başar- mayı hep siz öğrettiniz. Sizden aldığımız bilgi, deneyim ve güç- le bizler de ülkemizin çağdaşlaş- ması için görev aldık. Bu göre- \ i sürdürmek ne kadar gurur ve heyecan verici... Sağ olun, sağ olun, sağ olun. Aydın obnak ay- nı zamanda etrafinı aydınlatmak demektir. bunu en çok sizde gör- dük. bıkmadan, yonılmadan ül- kemizin her yöresinde hep öğ- retiyor, hep öğretıyordunuz. Keş- ke bütün aydınlar sizin gibi ol- saydı, Mustafa Kemal Atatürk'ün bize emanet ettiği bu güzel ül- kenin her yöresi çağdaşlaşmış olurdu. Sağlık hizmeti götürdü- ğümüz her lepralı hastanın aile- sini eğitim ve sosyal yapı için- de de değerlendirerek, çocukla- nnın okuması için başlattığımız burs projesi ile yıllar içinde bi- ne yaİan kırsal alan çocuğu oku- ma şansı elde etti, öğretmen, mü- hendis, doktor. hemşire oldu, onlar da önce kardeşlerini, son- ra komşulannı okuttular. Suya ahlan taşın yaptığı büyüyen hal- kalar gibi aydınlanan çocuklar çoğaldı, çoğaldı, çoğaldı. Yıllar sonra bu çalışmalardan edindi- ğimiz deneyim "Çağdaş Türki- ye'nin Çağdaş KızlarT projesi- ne temel oldu. Ne çok şey öğren- dik o yıllarda sizinle Anadolu'da. Şimdi o öğrendiklerimiz, o de- neyimlerimiz sayesinde başan- lı olabiliyoruz. Ben şimdi daha çok, kırsal alan öğrencilerinın eğitim gördüğü Yüzüncü Yıl Cniversitesi'nde öğretim üyelı- ği göre\imle birlikte sizden öğ- rendiğimiz aydın olmanın gere- ğini yerine getirmeye çalışıyo- rum. Sizin öğrenciniz artık öğ- retici oldu. Bu doğum gününüzün farklı olduğunu yazarak başlamıştım, bu yıl emekli oluyorsunuz, bu sa- dece yasal anlamda emekli ol- ma, bunu biliyoruz. Yoksa siz yine hep ülkemiz için çalışacak, çalışacaksınız. Bizler de sizden hep öğrene- cek, öğreneceğiz. Ama merak etmeyin. bizler de sizden öğren- diklerimizi "Biz Türkan Ho- ca'dan bö>1e öğrendik >-a da Tür- kan Hoca böyle yapardı" diye- rek yol gösteriyor ve öğretiyo- ruz. Bize öğrettiklerinize, yol göstericiliğinize, öğretmenliği- nize, dostluğunuza, arkadaşhğı- nıza, anneliğinize çok ama çok teşekkür ederiz. Sağlık ve mut- lulukla kalm... Sol'suz Kalan Sağ'da Çatışma... Birden fazla aşın sağ ve merkez sağda partiler ortaya çıkmıştı. Çünkü pastayı kendi aralannda paylaşamıyorlardı. Bunun için din etmenine (faktörüne) başvuruldu. Aslmda bunu tercih etmenin temel nedeni, sol düşünceye karşı dini kullanmaktı. Bİlal KAKTAL Yargıtay 4. HukukDairesı Başkanı (Dünden devam) 1 2 Eylül darbesi sonrasında, sol olarak adlandırı- lan pek çok kişi bu dü- şüncelerinden dolayı tu- tuklandı. Bunun sonucu olarak da sol etkisizleş- ti ve dağıldı. Sağın da karşısında uğraşacağı kimse olmadığı için dü- şünce ve uygulama ala- nı değiştirildi. Darbey- le işbaşına gelen yöne- timin yaptığı uygulama- lann sonucunda, solun Tayıfln-maaichnolalrar- şı ırkçı bir düşüncenin ortaya çıkması ve filiz- lenmesi, Güneydoğu'da örgütlenip, ülkeye ya- yılması sonucunu do- ğurdu. Böylece yöne- tim, sol ve aydın kesim- le uğraşmak yerine, dar bir alan yaratılarak, hat- ta soldaki düşüncenin de sempatisi ile karşı- lanacak biçimde bölü- cülüğün üzerine gidil- di. Türkiye'de bunlar olurken, ABD'nin, 1970-1980 yıllan ara- dabölgedek al amacına uygun olarak sola karşı dini kullan- mak ve böylece bölge- de bir yeşil kuşak yarat- ma düşüncesi ile dini duygulan öne çıkaran, hatta onu bir yönetim biçimine dönüştürmeyi amaçlayan isteği, sonu- ca varmayı kolaylaştın- yordu. Bu düşünce ve uygu- lama biçimi böyle baş- lamış ve gelişmekte iken, sol da yok olduğu için, artık sağla sağın, eivasal alanda birbıriv gili kaygı taşımaz. O ül- kelerde sistem oturmuş ve gelenekler yazılı hu- kuktan daha köklü ol- duğu için, bir kaygı da duyulmaz. Örneğin en başta, kamu görevlisi, keyfi bir tasarrufla işin- den atılacağı huzursuz- luğunu taşunayacağı gi- bi, başka biri de hak et- mediği halde daha ra- hat bir konuma getiril- me istek ve heyecanı içi- ne girmez. Hatta bir ke- sim, hesap verme, öbür kesim de hesap sorma konumunda imiş gibi saflaşmazlar. Ne var ki, Türkiye'de bunlann hep tersi yaşandı ve bu gidiş- le de yaşanacaktır. Nedeni açık; yasala- nn, bir başka nitelendir- çimden seçime ya da başka güçler tarafından değişmesidir. îşte bu halde o kişi ve güç, hp- kıFransaKraltXIVLo- uis'nın "Devletbenim'' diyecek kadar bir ku- runtuya kapılması so- nucunu doğurmuş ve uygulamada da bunun yansımalan görüknüş- tür. Oysa Louis, yerleş- miş ve güçlü kurumla- nn bulunduğunu belir- terek geri adım atmış ve atmak zorunda olduğu- nu da kabul etmiştir. An- cak ülkemiz, bu düşün- ce ve yapı etkinliğini ve vazgeçilmezliğini sür- dürmeye devmn etmek- tedir. Nedenini yineler- sem. işin temelinde hal- kın ilgisiz ve gerçek ol- PENCERE Kaba Biı* Oyun!.. Kabanın da kabası bir oyun.. Bush, Tayyip'i çağırır: - Irak savaşına katıli. Bush'un pazarlığı açıktır. Türkiye Amerika'nın Irak savaşına tam destek sağlarsa. Amerika Tür- kiye'yi AB'de destekleyecektir. Nitekım Bush AB'nin önde gelenlerine telefon ederek baskı yapar. AB ise Türkiye'ye der ki: - Kıbrıs 'îan çekil, Ada 'yı AB 'ye alalım, sana da bir kolaylık yaparız. - Neyaparsın?.. Belli değil!.. AB'nin yapacağı en büyük numara, sonucu belli olmayan bir müzakere tarihi vermek... Türkiye Amerika hesabına Irak savaşına katı- lacak, Kıbrıs'ı satacak, karşılığında müzakere ta- rihi atacak!.. Osmanlı, en düşkün dönemlerinde bile bunca aşağılayıcı bır pazarlığa girişmemişti. • Medyamıza bakılırsa şimdi Kopenhag'da kızıl- ca kıyamet kopuyor... Biz de içindeyiz... Peki, ne olacak?.. ' Eski fıkra yazarlannın çok anlartıkları bir Hoca öyküsü vardır. Nasrettin Hoca bir gece gürültüy- le uyanmış, bakmış ki sokakta kavga var... Meraklanmış, yorganı sırtına alıp aşağıya inmiş, tartışanları seyretmeye başlamış, bir şey anla- mamış, ama tartışma büyüyor. Derken kalabalı- ğın içinden biri Hoca'nın sırtındaki yorganı kapıp kaçmaya başlamış, ötekiler de birden dağılmış- lar... Hoca dımdızlak kalınca aklı başına gelmiş: - Ha, demiş, şimdi anladım, bunlar demek ki bizim yorgan için kavga ediyorlardı. • Irak savaşına katılalım.. Kıbrıs'ı elden çıkaralım.. Karşılığı ne?.. En fazlasıyla bir müzakere tarihi... Ince diplomasiyi bir yana bırakalım, biz de ka- balıkla soralım: Tayyip Erdoğan Bush ile konuşmasında ABD Başkanı'na savaş için göz kırptı mı?.. Kıbrıs için AB'nin istedıği ödünü de verip Batı'nın tüm iste- diklerini yaparsak AB üyeliği garanti mi?.. Karşı- lığında avucumuzu yalamayalım!.. • Bizim medya çıldırmış gibi... Bunlar Kopenhag'da "lafzen" bile verilecek en küçük bir ödünü "zafer" diye ilan etmeye hazır- dırlar; amaç içerde kullanılacak bir iktidar siya- setine dış destek sağlamaktır... Tayyip Bey doğru söylemiş: "Minareler süngümüz Camiler kışlamış Kubbeler miğferimiz Müminler askerimiz.." Hedef ne?.. AB!.. 32 kısım tekmili birden öyle bir film seyrediyo- ruz ki, can dayanmaz!.. . . . . _ ' YAYINLARI CNR ULUSLARARASI KİTAP FUARI ETKİNLİKLERİ 13 22 Aralık 2002 YEŞİLKÖY 14AratıkCumartesi / 16.00-16.45 "ÖYKÜDE ANLATILAN ZAAAAN: GEÇEN VE DURAN ZAMAN" Yöneten: Hulkı Aktunç Katılımcılar: Nalan Barbarosoğlu, Özen Yula, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Murat Gülsoy 19Arahk Perşembe / 16.00-17.30 "ALİ POYRAZOĞLU İLE SOHBET" 21 Aralık Cumartesi / 15.00-16.45 "KADIN OLMAK VE YAZMAK" Yöneten: Müge İplikçi Katılımcılar; Sema Kaygusuz, Jaie Sancak,— türsak 5. ULUSLARARASI SİNEMA-TARİH BULUŞMASI • Dinlerarası Diyalog • . a Insan Hakları Aydınlanma — - 'KOÎTOR METRO Group >BAKANLlSl „>.„.,.. COSTA-CAVRÂS ALAİN CORNEAU MOHSEN MAKHMAL&AF PETER MULLAN MANOEL D£ OLIVEIRA JOEL KATZ BERTRAND TAVERNIER SAMIRA MAKHMAL6AF CLAUDE LELOUCH YOUSSEF CHAHINE DANIS TANOVIC KEN LOACH AMOS GITAI MIRA NAIR SEAN PENN SHOHEI IMAMURA IDR1SSA QUEDRAOGO ALEJANDRO GONZALES INARRITU Beyoğlu Sıneması • Levent Sınema Tursak • Fransız Kültür Metkezı • A'man Küıtûr Merke2t • Bir Ustaya Saygı: 1 Alain Corneau • • Bir Ülke Bir Sinema: Polonya Bir Ülke Bir Yönetmen: İran / Mohsen Makhmalbaf i 3 2 ! 2 ' Î 5 ! 67 70 TÜRKJYE 51NEMA ve AUOtOVlSüEL KULTUR VAKFI 244 52 5 1 - 2 5 1 3 4 81 Fax- ,-02 ! 2' I«2 03 37 • * * cursak conı tursakgsuperonune.com 3>- İ3" . j ' - r - r ^ F ın değerl *at< ları ile vayınla"mıştır le çatışması dönemi baş- lamıştı. Birden fazla aşı- n sağ ve merkez sağda partiler ortaya çıkmış- tı. Çünkü pastayı kendi aralannda paylaşamı- yorlardı. Bunun için din etmenine (faktörüne) başvuruldu. Aslında bu- nu tercih etmenin temel nedeni, sol düşünceye karşı dini kullanmakü. Ancak sol olmadığı için, dini öne çıkaranlar ve kullananlar birbiriyle yanşmaya başladılar. Es- kiden var olan ancak et- kisizleşen pek çok tari- katın yeniden canlan- ması, siyasiler için önemli bir dayanak ol- muştu. Niçin bu kadar gerile- re gittim... Kısaca, bu yazının sınırlannı aşma- mak üzere. nerden nere- ye ve nasıl geldiğimizi anımsamak istedim. tş- te Türkiye yeni bir dö- nemle karşı karşıya gel- mıştir. Bu da son günler- de yapılan seçimin so- nucudur. Aslında de- mokrasi geleneğinm yerleşmiş olduğu ülke- lerde seçim, bu gelene- ğin yerleşmemiş olduğu ülkelere göre, fazla bir heyecan ve gelecekle il- me ile yazılı hukukun, yazılı olmayan bu bağ- lamda geleneklerin üs- tüne çıkanlma ahşkan- lığı ve süregelen uygu- lamalardır. Ne yazık ki buna, yan- lış bir değerlendirme ile "hukuk" adının veril- mesidır. Böylece, her "yasanuı" mutlak an- lamda "hukuk" olduğu kanısının egemen kılın- mak istenmesidir. Bize göre Türkiye, hep bu çe- lişkıyi yaşamıştır ve bundan dolayı da de- mokraside ve yönetim- de kunımsaHaşamamış- tır. "Yasal kunımlar" üretmiş, ancak bunlar birer "hukuk kurumu" olma gücünü kazana- mamışlardır. Yetki ve güç, hep yazılı hukukta aranmış. yazılı hukukun yazılı olmayan hukuka ne ölçüde uygun oldu- ğu ilkesi önemsenme- miştir. Başa dönersek bu so- nuç, o toplumda kurum- ların ağrrlıklı olarak yer- li yerine oturmamış ol- masındandır. Gücün, ku- ruma ve o kurumun var- lığını oluşturan düşün- ceye değil, bir kişiye ya da gruba verilmesidir ve bunun da özellikle se- dirilmesi, kendi yaran- na olan konulann etra- fında birleşmesi, güç- birliği yapmasınm en- gellenerek yönlendiril- mesi, bazan inanç, bazan ırk, bazan da düşünce ayrımı gibi etkenler öne çıkanlarak böylece etki- sizleştirilmesi, bunun sonucu olarak da ku- rumlar ve halkın yeri- ne. kişilerin öne çıkanl- mak suretiyle güçlendi- rilmesidir. Sonuçta ülke ınsanı ve özellikle yönetim; ener- jisini. bilgi ve birikimi- ni, özellikle de ülkenin maddi ka>Tiaklannı, bu alanda kullanmış ve bo- şuna zaman kaybetmiş- tir. Bunlann, ne kadan- nın gerçeklere dayandı- ğı, ne kadannın dayan- madığı tarihçiler tara- fından değerlendirile- cektir. Ancak, şimdiden şunu söyleyebilirim: Yapılan yanlışlar doğ- rulardan çok fazladır. Kanıtı ise ülkenin şu an- da gereken yerde olma- masıdır. Gelecekteki ku- şaklann (nesillerin) bun- dan dersler ve sonuçlar çıkaracağını ve böyle yanlışlar yapmayacağı- nı umuyorum. Nalan Barbarosoğlu İ M Z A G Ü N L E R İ 14 Aralık Cutnartesi Murat Gulsoy 14.oo-16.oo Malan Bartarasoğlu14.oo-16.oo YektaKop»an 16.00-18. oo 15 Aralık Pazar Ibrahim Bastuğ 13.oo-15.oo Hasan Oztoprak 13.oo-15.oo Can Bahadır Yuce 15.oo-17.oo Attilâ Şenkon 17.oo-19.oo Hakan Şenocak 17.oo-19.oo 19 Aralık Perşembe Alı Poyrazoğlu 14.oo-16.oo 21 Aralık Cumartesi Sema Kaygusuz 13.oo-15.oo Adnan Bınyazar 13.oo-15.oo Yekta Kopan 15.oo-17.oo Akın Sevinc 15.oo-17.oo Nalan Barbarosoğlu 17.oo-19.oo Müge İplikçi 17.oo-19.oo 17 Aralık Salı Bâkı Ayhan T. Serkan Işın 14.oo-16.oo 14.oo-16.oo 22 Aralık Pazar Yiğıt Okur Nıhal Yeğinobalı Hilmi Yavuz Oya Uysal 13.oo-15.oo 13.OO-15.OO 15.oo-17.oo 15.00-17.00 SEMtHA BERKSOY OPERA \ AKFI BAŞKANTIĞFNDAN Semiha Berksoy Opera Vakli'nın genel kurul toplantısı aşağı- dakı giindemı göriişmek \e gerekli kararlan almak uzere 23 Aralık 2002 tanhinde saat 16.00'da Îstanbul-Taksım -Vtaturk Kültür Merke- zi De\let Operası müdür odasında yapılacak. o gün çogunluk sağla- namadığı takdırde toplantı 24 Aralık 2002 tanhinde a\nı ver \e saat- te gerçekleştınlecektir GÜNDEM: 1- Açılış. yoklama ve saşgı duruşu. 2- Divan Kurulu'nun oluşturulması \e Dnan'a Genel Kurul futa- naklannı ımza yetkısı venlmesı. 3- Vakıf ha^kanının konuşması. 4- Vakıf senedının 5. maddesıne fıkra eklenmesi ile ılgili vakıf senedinde değişiklik yapılması hususunun görüşûlüp karara bağlan- ması. 5- Dıiekler \e kapanış
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle