17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 KASIM 2002 PAZAR 10 PAZAR Y4Z1LARI [email protected] Amerika'da yükselen değerler...A merika'da kasım başında gerçekleştirilen ./\ara dönem seçimleTİnden sonra çeşitli yorumlar yapılıyor. Kötüleşen ekonomiye ve Başkan GeorgeBush'uıı Irak'a saldırma tutkusuna karşın, Cumhuriyetçilerin ûstünlük sağlaması birçok kişiyi hayal kınklığına uğrattı. Ama Cumhuriyetçilerin temsil ettiği düşûncelerin popülaritesini arttırdığı kabul ediliyor. Amerika'da son dönemde bir başka popülarite sembolü ise, Eminem. Rap şariacısı Eminem'in başrolde oynadığı "8 Mfle" filmi gösterime girdi ve büyük hasılat sağlayan film oldu. Eminem'in yan otobiyografısi olan film, beyaz bir rap'çinin siyahlann egemenliğindeki hip hop dünyasındaki mücadelesini anlatıyor. Detroit'in fakirzenci mahallelerinde çekilen film, küfîir ve hakaretleTİe dolu. Ünlü rapper, acılann güçlü çocuğunu oynuyor. Filmde iki kadın tiplemesi var: Aldatan sevgili ve sarhoş, sorumsuz anne. Hollywood fümlerinin "kötö"lerini onlar temsil ediyor. Bu kadmlara rağmen rap'çi zafere giden yolu buluyor. O, mazlumlann içinden çıkan güçlü adam. Manhattan'ın siyahlann yaşadığı bölgelerinde Eminem bir kahraman. Sıyahlann beyaz kahramanı. Erkeklerin 'kadm ve bomoseksüe) dûşmanı' kahramanı. Toplumu bıçakla ikiye aynlmış gibi bölen kahraman. Eminem, daha önceki rap şarkıcılanndan farklı bir şey söylemedığini iddia ediyor. Diğer yandan da, "Bensiz bu dünya çok boş olurdu" diyor. Peki nedir ona bu kadar 'değerfi' olduğunu düşündüren? Şehir dışında yaşayan kenarda kalmış çocuklara benzediğini, onlarla şarkılan aracılığıyla ilişki kurduğunu ve ailelerin bu yüzden ona kızdığını söylüyor. Seçimler ve bu NEW YORK ZULAL KALKANDELEN film, ilginç ve tehlikeli bir ortak noktada buluşuyor: Son dönemde Amerika'da yükselen değerler. Bush ve Eminem, çoğunluğun kendisiyle özdeşleştirebileceği, halkm içinden çıkan güçlü adamı oynuyor. Eminem olayı, Amerika'da fikirlerin çoğunluğa benimsetilme sürecinin ilginç bir örneği. Bir fikri topluma benimsetmek için önce gençler hedefleniyor. Toplumda ezilmişlerin temsilciliğine soyunanlar, ideolojilerini nefret ve duygu sömürüsüyle biçirnlendiriyor. Halkın öfkesinin sembolü güçlü adam giaerek ilahlaşıyor. Bir çeşit güdüleme yöntemi. Amerika'da savaş nutuklan atarak halkı bunun doğruluğuna ikna etmeye çalışan Bush ise uzun yıllar sonra ara seçimlerde iktidarını sağlamlaştıran bir başkan oldu. Ekonomi dağılırken oyların artması nasıl açıklanabilir? Bunu petrol şirketlerinin, silah satıcılannın, doğa katliamcılannın gücüyle açıklayanlar var. Demokratlann topluma etkili çözüm sunamadığını söyleyenler var. Gerçek şu ki, ekonomik kriz dönernlerinde politikacılar, yeni düşmanlar yaratarak halkrn ilgisini başka tarafa çekme taktiğinden asla vazgeçmiyor. Bush, bu konuda başanlı görünüyor. Savaş öncesi ortamda milliyetçi duygulann kabartıldığı bir dönemde insanlann, "Her zamankinden daha güçlü olacağE*, "Düşmanı yok edeceğiz*' sloganlan atan liderlere inanması ya da inanmak istemesi, siyasal eğilimleri belirleyen önemli etkenlerden biri olarak ortaya çıkıyor. Şiddet Amerika'nın en büyük sorunlanndan ama silah yasağına yanaşmayan Cumhuriyetçiler ile şarkılannda annesiyle eski eşini öldürme fantezileri kuran Eminem'in yükselişi ne kadar rastlantısal acaba? Time dergisinin "2002 Yıhn Kişisi" anketinde Usame bin Ladin, Bush, Saddam Hüseyin ve Eminem adaylar arasında. Tarih, yarattıklan düşmanlann omuzlan üzerinde yükselenlerin hikâyeleriyle dolu. Toplumlar, kendilerini yönetsinler diye seçtiği ama "hırslarma kurfoan olarak körieşen poütikacılardan" ve ezilmişlerin duygulannı sömürerek nefret saçanlardan nasıl kurtulabilir? "Demokrasikrde çare tfikenmez" detıir. Çare, tek kelimeyle 'eğjtün'. [email protected] Havayı ısıtan yıldızlann bürokrasi desteği ^ 0 0 2 yılı, Berlin'de sonbahann ^yaşanmadığı bir yıl olarak sonuna doğru yaklaşıyor. Sadece meteoroloji kayıtlan için önem taşıyormuş gibi görünse de yaza veda eder etmez, kendimizi hemen kışın içinde bulmamız, içimizi burdu. Oysaki gönül göl kenarlannda san, kahve ve kızıl yaprak yığınlanrun arasında yuvarlanmak isterdi. Hafıf bir yağmurun ardmdan, toprak kokusunu içimize çekmek, üşümeden, serin havayı hissedip uzun yürüyüşler yapmak. Yok öyle ohnadı işte. Soğuklar iki aydır yakamızı bırakmadığından, sanki kış ortasındaymışım hissine kapıhnıştım. Kapalı geçen hafta sonunun ardından, pazartesi sabahı bahar gibi bir hava selamladı bizleri. Berlin de ılık ve güneşli havasıyla, bir dizi yıldızı. Açılışı. Londra'dan özel jetiyle gelen Robbie VVlffiams yaptı. 5. solo albümü "Escapotogy"nin dünya prömiyeri için kentimizi seçen star, Berlin için, "Mfizikve umutlann metropolü" benzetmesini kullandı. Prömıyer kelımesi, tiyatronun ardından müzik dünyasına da girmiş bulunuyor. Haftalar öncesinden başlayan afış ve medya reklamlanyla, bir stann yeni albümünün tüm dünyada (îran ve Afganistan gibi ülkeler dışında) hangi gün satışa sunulacağı behrtiliyor. 0 gün de albümün prömiyeri oluyor. îngiliz sanatçı albümünü, MTV ya da Viva gibi müzik kanallan ya da plak şirketinde değil, tngiliz Ataşeliği'nde yapüan bir törenle taruttı. Ertesi gün, 19 Kasım'da kente gelen diğer bir dünya stan ise Michael Jackson'dı. Mahkemeye çıkması gerektiğinden, son ana kadar gelip gelmeyeceği belli ohnayan Bambi ödülleri kapsamında, yaşam boyu başan ödülüne layık görülmüştü. Duruşma tarihinin ertelenmesini isteyen Jackson'rn Berlin ziyareti, BERLİN RANU BtKTEK Kaliforniya eyaleti yargıçlanndan birinin izniyle gerçekleşmiş oldu. Beş yıl önce son anda Berlin konserini iptal eden Jackson, Almanya'da ödenen gelir vergisini çok yüksek bulduğu için, o tarihten beri Almanya'da konser vermiyor. Estetik ameliyatlar zinciri geçiren yıldızlann başında gelen, sonradan beyazlatılrnış Jackson, eski Doğu Berlin sınırlan içinde kalan Hotel Adİon'u tercih etti. Aynı oteli tercih eden bir diğer ünlü ise kente çarşamba günü gelen PierceBrosnan'dı. Pazartesi akşamı, Berlin'de Robbie WiUiams firtınası eserken, Londra'da Kraliçe EBsabeth'in de katıldığı, 20. James Bond filminin dünya galası gerçekleşti. Gabya eşi Kedy Shaye- Smith ile katılan Brcsnan, iki gün sonra fılmin Ahnanya galisı için Berlin'deydi. Filmde Bond kızını canandıran, ilk ve tek Oscar ödüllü siyah kadm unvanlı HaDe Berry de Brosnan'ı yalıız bırakmadı. Potsdarner Platz'da larmızı kllann yere serilmesinden kısa süre önce kerte gelen 007 James Bond, hayranlanna pekvakit ayırmadı. Hayranlanna iki saat ıma veren şarkıcı, yine aynı gün kente gelen Anstaria oldu. Perşembe akşamı gerrekleşen Bambi ödûl töreninde sahne alan şarbcı, böylece bir gün önceden yeni çıkan sınde'ı "You'D never be atone"u tanıtmış olcfa. Almanlann mesafeli ve tutuk ohnası fesıval ve törenlere de yansıyor tabii. .Arcerikalılannki gibi rahat, sıcak, orgınizasyonlar olmaz burada. En azından davt edilen yabancı sanatçılann sıcak teusı, tam ısıtmasa da. soğuğu kırabilir diye disinüyorum. Pop müzik, klasik ve cazın yaıında pek değerli ve sanatsal bulunmazdı. Saıatsal kategoriye ginneyen Bond fîlmleri de,gişe başansının dışında değer taşımazdı. Am popülerlik ve her şeyin para olduğu dâıyamızda, hangi başandan söz ediyoruz b?\rtık, ataşelikler, hâkimler, kraliçeler de îdranın tuzu oluyorsa. baıu.birtekta berlin.de Washington savaşı kutsuyor ABD Deniz Kuvvetieri'ne ait Norfolk Askeri Üssü'nde gazeteciler 1 haftaiık askeri eğitim alacak. 58 Amerikalı gazeteci, eğitimlerine, dün USS Ivvo Jima savaş gemisinde başladı. Gazetecikre temel askeri yetenekkri kazandırmayı öngören eğitimde, 10 kilohık yükk, pusularla dolu 8 kilomerrelik yürüyüşün yanı sıra gaz maskesi kullanmak. mayını fark etmek, harita kullanmak öğretilirken temel ilkyardım dersleri de verikü Gazetecikre, düşman bölgede ateşteo nasıl kaçacaklan da öğretildi. (Fotograf: AP) Maria'nın tek kişilik orkestrası sustu Stockholm'ün yüreği Sergel Meydanı'drr. Kültürevi'nin önündeki cam heykelli ve fiskayeli havuz, bu meydanın dış görünüşünün simgesidir. Özellikle gece fotoğraflanyla dünya basınında sık olarak yer alır. Meydanın ortasında, dama taşı gibi döşenmiş bir beton düzlük vardır, bir çeşit alt kat. Meydanı çevreleyen cadde yukanda kalır. Bu düzlüğe îsveçliler "Plattan" derler; uyuşturucu bağımlılan ve satıcılan, işsiz güçsüz Afrikah mültecileri ve mitingleriyle ünlüdür. Bir de Maria ile. Mana ve onun elektroorgundan oluşan "bir kişilik orkestrası". 1972'den beri karda kışta, yağmurda rüzgârda, hep aynı sütunun önünde yer alır. Maria, dini bütün bir Hıristiyan, bir misyonerdir. Orgunun önüne astığı afişlerden birinde, gelen geçene şu soruyu yöneltir: "Hazreti îsa oimadan yaşamaya ve ölmeye cesaretin var nu?" Dini inançlara büyük saygı duyan, ama kendisi bu konudan saygın bir uzaklıkta duran biri olarak ben, Maria'dan çok eddlendim. Belki de benim de bu ülkeye gelışimin, onun Plattan'a yerleşmesiyle aynı zamana denk gelmesinden dolayı. Ama sanınm daha çok başka bir nedenle: Bir insanın inandığı ve kişisel maddi bir çıkan olmadığı bir davaya yaşamını adaması. Düşkünlere, uyuşturucu kurbanlanna, yolunu yönünü şaşırmış yabancılara, Maria'nın kalbi gibi eli de açıktir. Yamndan eksik etmediği iki büyük termosta, onlann içini ısıtacak sıcak kahvesi ve orgunun altındaki sepette, açlıklannı bastıracak sandviçleri eksik olmaz. Hep aynı gürlükte ve ahşveriş merkezinin taa öbür ucundan duyulan sesiyle dini şarkılar söyler, orgunu STOCKHOLM parmaklannda entir ve kentin dış semtlerinden birindeki kira evinin mutfağında doldurduğu kasetlerini tek tük de olsa satar. Eğer birisi kazara orgunun üzerine üç beş kron koyarsa, şarlasını derhal keser, yerinden kalkar ve bu kişiye arkasından yetişip parasını iade eder. Plattan'da protesto gösterileri, anma toplantılan sık olarak yapılır; açlık grevleri de. Gösteri öncesi polisten olduğu gibi — — edılirse, alanı binlerce kişi kaplamış da olsa, bir başlar konserine, konuşmacılar duyulmaz olur. Kimse onu yerinden oynatamaz, susturamaz. Ölümden başka. Geçen hafta Maria'nın "tek kişilik orkestrası'' sustu; Maria, 84 yaşında. içi rahat ve huzur içinde son yolculuğuna çıktı. Dindan, dinsizi, çapulcusu, hırsızı, zengini, yoksulu, punk'çısı, dazlağı, onu orada görmeye alışkın olan herkes donup kaldı. "Onun sütununun" dibi çiçekler, meşaleler, mumlar ve veda mektuplanyla doldu. Oradan geçerken aklıma, yıllar önce bir cumartesi günü, Şilili sığınmacılann gösterisini Maria'nın nasıl bashrdığı geldi. Maria'dan izin alınması ihmal edilmişt çünkü. Şilili dostlar durumu anlayınca gidip Maria'nın gönlünü almışlar ve "Venceremos"u bir ağızdan söylerlerken o da onlara orguyla eşlik etmişti. Maria'mn bir dostu bakın ne yazıyor: "Stockhohn arbk daha sessiz ve daha sıkıcL. Ve Plattan'm hâlâ hayatta olan kayıp ruhJan, bir kurtana kaybettiler, bir dost" Maria herkese insan olmayı ögretti; kişinin iftancı ne olursa olsun, önce insan olmadan hiçbir şey olamayacağnn. Toprağın bol olsun Maria Johansson... Bugünlerde Amerika'da yaklaşık 800 sinemada, filmlerden önce gösterilmek üzere hazırlanmış, 4 dakikalık bir mini fılrn gösterime girdi. îsmi, "Özgürlüğü Korumak" (Enduring Freedom). Pentagon'un terörle mücadele harekâtına verdiği isim ile aynı. Film, ABD Deniz Kuvvetleri tarafindan Hollywood tarzında çekilmiş 1.2 mih/on dolara mal oknuş ve yıl sonuna değin yaklaşık 4.000 sinemada oynayacak. Amaç, teröre karşı mücadelede Amerikan kamuoyunun donanmaya desteğini sağlamak ve harekât hakkında bilgilendirmek. Aslında, yüzeydeki bu amacın ötesinde, 11 Eylül sonrası sarsılan özgüveni geri getirmek ve olası Irak savaşına destek arayışı da var. Bir yıl önce bir eylül sabahı New York toza dumana bulandığından beri, Amerikalı, yaşadığı topraklann ne kadar güvenli ve yönetimin ne kadar hâkim olduğunu merak eder oldu. Nasıl _ _ _ ^ _ _ ohnuştuda böyle çaresiz kalabihnişti süper güç. Neredeydi o, Çin'de, Rusya'da birisi öksürse haber alan. tüm dünyayı izleyen istihbarat ağı. O dönemden itibaren medya ve yönetim, sarsılan güveni geri getirmek için artan bir ivme ile işbirliği yapıyor ve bu 4 dakikahk fıhn de buna güzel bir örnek. Ve aynı zamanda, son dönemlerde sayılan ıyice artan diğer birçok Holh/wood fıhni gibi, vatanseverliğe, kahramanhğa, aslında savaşa bir güzelleme... Bugün, bir sene sonrasında gelinen yere bakacak olursak, hükümetin, medya ve film sanayiinin de desteği ile Amerikan halkı ve tüm dünyanın gözünde bunu başardığını görüyoruz. Amerikan yönetimi, "Ya bizimle birKktesiniz va da teröre TORONTO yatakuk edıyorsunuz" diyerek yerküremizde artık kendi kanunlannın geçerli olduğunu tüm dünya devletlerine hissettirdi. Yıllar önce pazar sabahlan ailece seyrettiğimiz kovboy filmlerındekı üslubun, uluslararası siyasette bile etkın olduğunu görmeye başladık. Bölgede söz sahibi olmak isteyen denge merkezleri de aynı söyleme destek vermeye başladılar. A'dan Z'ye aklınıza gelecek her şeyin pazarlandığı, reklam konusu olduğu bir coğrafyada, vatanseverlik duygusu da bir meta gibi pazarlanıyor bir süredir. Bugüne değin reklamlar, fıhnler, çoksatar kitaplar ve daha aklınıza gelmeyecek binbir çeşit araç ile yönlendirilmeye alışmış halka, savaşın haklılığı da aynı yöntemler ile şınnga ediliyor. Özgürlüğün devamı için savaş. Evet, kulağa hoş geliyor. Ama kimin özgürlüğü için? Ve karşıhğında 1*1 kimleri tutsak ederek? BERNA DEMÎRVDL Dünyanın bir bölgesinde ^ ^ _ ^ _ ^ ^ yaşayan şanslı insanlann daha çok zenginlığe kavuşmalan için bir savaş değil mi bu? Daha az çahşmalan, daha çoğuna sahip olabihneleri ve dünyanın öte taraflannda yaşayan başka halklann sırtından yaşayabümeleri için bir savaş. tşi biraz daha genişletir ve bugünün meselesinden yola çıkıp son on yıllardrr dünya ekonomisinin ve yaşam koşullarının aldığı şekle bakarsak; bu savaş, dünyanın bir yerinde sekiz yaşında bir çocuğun bir gömlek fabrikasında günde bir dolara çahştınlabilmesi ve ta öbür tarafinda sekiz yaşlannda bir başka çocuğun, 100 dolarlık gömlegini kuşanmış, mutlu, okulunun bahçesinde arkadaşlanyla oyun oynayabilmesi için verilen bir savaş. Avrupa genişleme ve birleşme sınavı Artık Avrupa Birliği'ne giriş Türkiye için neredeyse bir \-arolus sorunu. Onsuz olunmayacağı kabul edüiyor; onunla nasıl olunacağı hâlâ tartışılıyor. Adeta büyük bir sınav. Ancak bu sınavın bir başka türlüsüne de Avrupa'nın kendisi giriyor. Genişlemeli mi genişlememeli mi sorulanndan oluşan bir sınav bu. Bu sorulann altında ise her anlaşmazhkta hortlayan tarihsel sürtüşmeler \ r aı. AB ile ilgili bu sorunlar sarmalına işaret eden olaylar geçenlerde yaşandı. Avrupa Komisyonu Başkanı Valery Giscard d'Estaigne, Türkiye'nin AB'de yerinin olmadığını söyledi. Giscard'ın şekilsel itirazlan Türkiye'nin yüzde 95'inin A\Tupa'da olmamasıydı. "Farkta bir külfür, farkh bir yaşam biçimi" diye açıklanuştı Giscard çıkışının asıl nedenini. Giscard'ın açıklaması, yasal görevi obnamasına karşın A\Tupa'da belli bir kesimin görüşlerini yansıtmasından dolayı önemli. AB iddia edildiği gibi evrensel tüm değerleri banndıran çok kültürlü, uluslar ötesi bir sistem mi olacak; yoksa Batı merkezli bir Hıristiyan kulübü olarak mı kalacak? Bu noktada Türkiye AB'nin önünde demir leblebi olarak durmakta. Türkiye, birçok Avrupalıya göre demokratikleşme yönünde çıkardığı yasalarla beklenmeyen bir adım attı. Konuyla ilgili yazılarda artık topun AB'de olduğu ima ediliyor. Bir ne\i AB'nin kendini sorgulama süreci başlıyor. Guardian gazetesindeki yazısında Peter Preston, AB'nin "farkh yaşam biçimkrini" içıne alabihne LONDRA BARAN UNCU kapasitesini tartışıyor. Preston'a göre, Türkiye'nin Avrupah ohnadığını söyleyen Giscard bir açıdan hakh. Preston'un işaret ettiği neden ise ırkçüık, kültürel saplantılar, ekonomik başansızlıklar ve bunlarla beraber gelen korkulann Avrupa ve Ingiltere'nin peşini bırakmaması. Geriye tek seçenek olarak kapılan kapatmak ve bahaneler öne sürmek kalıyor. Bu durumu eleştiren Preston, Türkiye'nin genç nüfusuyla beraber AB'ye ihtiyacı olduğu dinamizmin geleceği iddiasında. Dahası, beyaz ve Hıristiyan Avrupa, çok kültürlü ve çok etnisiteli bir yapı üzerine verdiği sınavı başanyla geçmiş olacak. Bir başka görüş ise Türkiye'nin ne kadar Avrupah olduğunu ve Avrupa'nın ne olduğunu soruyor. Guardian'daki yazısında Tîmothy Garton Ash Giscard'ın birçok A\Tupalının aklından geçirdiği düşünceyi dillendirdiğini söylüyor. Ash'e göre, Türkiye bir Ortadoğu ülkesi ve AB'ye girerse A\Tupa'nın Avrupalığım azaltacak bir ülke. Çünkü, Türkiye'nin alınmasının bir sonraki basamağı AB'nin Irak gibi farklı coğrafyalara uzanmasıymış. Bu da banşı ve "uygarhğı'' bu bölgeye getirmek açısından anlamlı; AB'nin gerçek bir birlik olması açısından ise engelleyici bir oluşummuş. AB'nin içinde de benzer tartışmalar var. Bazı tarihsel hesaplaşmalar tamamen ortadan kalkmamış gibi. Kendini Avrupa'dan ayn tutan fngiltere'de, Tony Blair'ın bastırmasına rağmen Euro karşıtı görüşün hatın sayılır sa>ıda destekçisi var. Ya da Ortak Tarım Politikalan konusunda olduğu gibi Fransa ve Ingiltere boğaz boğaza gelebiliyor. Sonuç olarak da îngiliz gazetelerinde kimin hangi konuda daha iyi olduğuna dair yazılar çıkmaya başlıyor. Örnek olarak, benim BearJesım, Rofling Stones'um senin Fred HoUida> ın -çıka çıka Fransızlardan bir bu çıkrnış diyerek- atışmalan. Bu çekişmenin en simgesel olanı ise Fransa'dan gelen trenin son durağımn adının Waterloo ohnası. Yani, Napoleon'un Welhgton'a karşı kaybettiği savaşın adını ahnış ohnası.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle