14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2=22 KASIM 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 r, - AB, Türkiye'ye özel ortaklık önerecekmiş... "Onlarözelortak. biz daha aüzeloazari" TevazuIstanbul Kozya- tağı'nda, Ataşe- fıir'in oralarda 15 tcatJı büyük bir binanın tepesinde, neredeyse 2 0 metre uzunluğunda, 2 metre genişliğinde •şıklı dev bir tabela dik- fcati çekiyor. Geceleri tabela gökyüzünü ay- dıniatacak şekilde par- lıyor, Tabelada çok uzaklardan okunacak şekilde "Vali Erol Çakır" yazıyor. Binaya iyice yaklaşınca afttaki kü- çük yazılardan buranın "öğretmen eğitim ve sosyal tesisleri" olduğu anlaşılıyor. istanbul Va- lîsi Erol Çakır, acaba te- vazu gösterip adının göklere yazılması için tüketilen elektrik bede- lini açıkiayabilir mi? unzm sektörüne yönelik tanıtım yayınlan ile tanıdığımız Ekin Yazım Grubu, AJperAJme- lek'in kaleme aldığı "Ağırlamanın Püf Nok- talan" kitabı ile okuru farklı bir dünyaya gö- türüyor. Almenek, profesyonel bir ağız tadı uzmanı ukalalığından uzak durarak sıradan bir müşteri gibi lokantalan, otelteri, kafeteryalanelealıyor. ABD'desi- yasal bilimlerokuyup, Türkiye'deyöneticilikyapan a- ma bir yandan da hobi olarak bestecilikten reklam- cılığa kadar birdizi uğraşı olan 30 yaşındaki AlperAJ- melek, yurt içi ve dışındaki restoran ve konaklama te- sislerinin servisten hesap ödemeye dek verdikleri öz- gün hizmetleri anlatıyor, yeni fikirler üretiyor: "Zürih HavaaJanı'na yakın otelin lobisindeki lokan- tanın en belirgin köşesinde ancak devlerin oturabi- leceği bir bölüm vardı. Dev, derken, çizgi filmlerde ya- ratılan dev kahramanları kastediyorum. Lokantanın tam ortasında özel, upuzun bir masa ve etrafında üç adet dev sandalye vardı. Dünyada bu masaya otu- Püf rabilecek kişilerin varolmadığını bilsek de insanlaris- ter istemez bir gün masaJ kahramanlannın bu lokan- taya yemeğe geleceğini kafasından geçiriyordu." "Moskova'da sokağın tam ortasında bir inek dur- muş öyle bakıyor. Bir salise için gerçek olduğunu zannetseniz de heykel olduğunu anlayabiliyorsunuz. Tam arkasında da bir kafe-lokanta. Içerisi bir çiftlik- ten farksız. Ağaçlar, samanlar, bitkiler, çimenler..." "Uzakdoğu lokantalanndaki dönertepsi fikrini, bi- zim işletmelerimiz meze sofralarında kullanamaz mı?" "Düsseldorfun eski mahallesinde bir akşam so- kaktaki masalann önüne bir balık tezgâhı konmuştu. Balıklardan iki-üç tanesi inanılmaz ilginçti. Hatta o ka- dar korkunç duruyorfardı ki, her geçen -abartmıyo- rum- bu balıklara bakıyordu. Belki hiç kirnse o kadar ilgi çeken balıklan ısmarlayamayacaktı ama o akşam akıllarında balık yeme fîkri olmayanlar bile lokanta- nın mönüsüne bakacaktı." "Barın erkekler tuvaletinde pisuvarfann duvanna gazetelerden kesiien kupürfer yapıştınlmıştı. Kişiler tuvaletferini yaparken, bir yandan da kupürlerdeki yazıları okuyabiliyordu." 'Tuvalette birkabine girdiniz. Ayıptırsöylemesi klo- zete oturdunuz. Bir bakıyorsunuz karşınızdaki kapı- da kocaman birposterasılmış, tuvaletlerin tarihi hak- kında bilgi veriyor. Nasıl tepki verirdiniz?" "Frankfurt'taki otelin resepsiyonun yanındaki ayak- lı birçanağa, müşteriler isterlerse odalanna çıkarken alsınlar diye birkaç tane elma bırakılıyordu. Ince bir fikir." "Güney Afrika'daki otelin resepsiyonunda bir kö- şeye her günün hava durumu raporu asılıyordu ve odalannda şemsiye vardı." Maazallah DenizBaykaJ, Kernal Derviş'le YaşarNuri öztûrk'ü makamına çağırarak: - Size çok teşekkür ediyonım, sayenizde tek başımıza muhalefet olduk, demiş. Ve eklemiş: - Siz olmasaydınız, maazallah, tek başımıza iktidar olurduk! Can Ozan SESSÎZSEDASIZ(l) Yüksek Yerilim Hattı erdincutku o yahoo.com AB rürkiye'ye aşın bürokratik davraıuyor: "Bugün git yann gel!" Bürokratfannayakşeklinasılolacak! f Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğanın "Bize ayak bağı olanlar, bunun be- delini öder" diyerek bürokratlara gözdağı vermesi üzerine, ü/keye uzun yıllar hizmet etmiş bürokrat bir okur, uyulması gereken yeni ayak şekline ilişkin aynntılan ve yanı sıra bir dizi so- runun yanıtını anyor: "Recep Tayyip Erdoğan, hangi sıfat- la Türkiye Cumhuriyeti devletinin bü- rokratlanna bu emirleri yağdınyor, baş- bakan mı, bakan mı, yoksa parti genel başkanlığı bile tartışmada olan bir kişi olarak mı? Her önüne gelen parti başkanı veya siyasetçi böyle emirler yağdırırsa bu durum ciddiyet ile bağdaşır mı veya en hafifinden o kişi ciddiye alınır mı? Erdoğan'ın yaptiğı konuşma açık seçik, polftikacının bürokrata aba al- tından sopa göstermesi ve devlet memuruna politikacının baskısı de- ğil mi? Bürokratın hareket tarzını devletin kanun, yasa, tüzük, yönerge ve genei- gelerinin maddeleri ve onlann göster- diği davranış biçimi mi, yoksa parti başkanlığı bile tartışmalı devletin me- muru dahi olmayan birinin emirleri mi belirler? Bu tip söylemler, Recep Tayyip Er- doğan'ın kendi deyimi ile hukuka po- Irtikanın kanşmasının en tipik örnegini oluşturmuyor mu?" Soruların yanıtını Erdoğan'ın kariz- masına hayran medyadaki yağcılan da verebilir! Giden Âğam Gelen Paşam Prof. Dr. FATMA ESfcV Yaşam deneyimleri ile kaza- nılmış, o topluma özgü, özde- yişleşmişsözlervardır. "Giden ağam gelen paşam" bunlar- dan biridir. Bunun çarpıcı bir örneği yaşanıyor son günler- de. 4 Kasım 2002 sabahı ülke siyasetine yeni, yepyeni biri katıldı. Medyamızın yeniden yarattığı Recep Tayyip Erdo- ğan!.. O sabah tüm geçmişi unu- tuldu; hakkında yıllardır süren yolsuzluk davaları da, irtica özlemi ile dile getirdiği coşku- lu konuşmaları da, yargıya gösterdiği saygısızlık da, siya- si yaşamı ile ilgili yasal kısıtla- malara gösterdiği umursa- mazlık da... 4 Kasım öncesi yaşamına bir sünger çekildi. O artık bir kahraman! Nasıl ol- masın ki?.. Bir günde düzlüğe çıktı ülke ekonomisi. Faizler düştü, döviz düştü, borsa yük- seldi. "Daha önceleri neredeydi- niz sayın Erdoğan?" diyesi geldi insanların... "Koskoca laik Türkiye Cumhuriyeti'ni dize getirdim; neden Avnıpa'yı da dize ge- tirmeyeyim!" diye düşünmüş olmalı ki, büyük bir hızla ülke- den ülkeye uçmaya başladı. Bu yoğun trafik nedeniyle başbakan adayını saptayıp il- gili merciye bildirmesi bile bi- razcık gecikti. Olsun, o şimdi medyanın gözdesi, her yaptı- ğı, söylediği kahramanlığının göstergesi! Yine de, 4 Kasım şaşkınlığı- nı üzerinden atamayıp "Nasıl oldu bu?", diye soranlar var. Kanımca abes bir soru. Çünkü 3 Kasırn 2002 önce- sinin siyasetçileri böyle bir kafıraman yaratmak için bir- birieri ile yarıştılar, tüm mesa- ilerini bunun için harcadılar. Halkın gözünden düşmek için her fedakârlığı göze aldılar. Vdsuzluğa, hortumculuğa bu- laşmış yandaşlannı korumak koilamak için her yolu denedi- <er ki, halkın gözünden düş- suiler. Sonra kriz üstüne kriz yara- :ıp. işsizliği, yoksulluğu iyice irtırırken kendi maaşlarını 'hop" arttırdılar ki, balk onlar- Isn umudunu iyice kessin. Sonra partilerindeki değerli partidaşlannı küstürüp küstü- rüp partilerinden aynlmalannı, başka parti kurmalannı sağla- dı/ar ki, parti sayısı artsın, ge- lecek seçimde oylar iyice da- ğılsın. Bu konuda deneyimliy- diler çünkü. 1999 seçimlerin- de Istanbul belediye başkanı adayı olarak Fazilet Partisi adayının karşısına Zekeriya Temizel, Ali Talip Özdemir ve diğerleri gibi birçok değer- li aday çıkanp, oylann dağıl- masını ve belli bir oy sayısına sahip olduğu bilinen Fazilet Partisi adayının kazanmasını sağlamışlardı örneğin. Bu de- neyimlerini bu seçimde de kullandılar ve kahramanın par- tisinin zaferini garantilediler. En sonunda da, Seçim Ya- sası'nı değiştirmeden, bu denli çok partiye karşın bara- jı düşürmeden apar topar er- ken seçim karan alıp bir ters- lik olmamasını sağladılar. Kısaca R. Tayyip Erdoğan'a başanyı, dolayısı ile kahra- manlığı gümüş tepsi içinde sundular! Bu konuda medyanın hak- kını da yememek gerek! Seçi- me aylar varken Sayın Erdo- ğan'ın başbakanlığını tartışır oldular. "Kamuoyu yoklama- lan" adı ile yüzde kırklara va- ran seçim sonuçlan yayımla- yıp tarafsız seçmeni etkilediler ve sonunda kahraman yara- tıldı. Şimdi sıra kahramanın kah- ramanlığında. Bakalım bu kahramanlık nasıl sunulacak... Gecekonduda oturan aile- lerin evlerine iftara giderek, orucunu iftarçadırlannda aça- rak yoksulun yanında olduğu- nu somut olarak gösterdi şim- dilik. Ardından Acil Eylem Pla- nı'nın açıklanması geldi. Ger- çi bu biraz soyut ve ne getirip ne götüreceği belirsiz ama ol- sun! Her söylediği söz kahra- manlığın göstergesi artık! Toplumunnuzda sık sık dile getirilen bir söz daha vardır: "Dur hele kendime bir yer edeyim, görbaksana nelerederim." Bu sözün doğru olup olma dığını görmek için biraz bek- lemek, getirilenlerle götürü- lenlerin karşılaştırılması gerek tabii. Götürdüklerinin getirdikleri- ni aşmamasını, ülkeyi kaosa sürüklememesini dileyelim. KİM KİME DÜM DUMA BEHİÇAK behicak@turk.net ÇtZGİLİK KÂMİL MASARACI KEDİLEYOAPTLLİKA e-posta: aptulikaCggo.com. TARfHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 22Kasım l-ACt.YtK î İ.MAJS _\ınx>ı "Kendi kennmi^e gidemiyorduk. Hk gençli-gimiz ardımızı bırakmayan o kentten bize gülümsüyordu. Deniz'in yaşamöyküsü o kentin ve bir kuşagın yajartıiDuı öyküsüdür. Yıllarla kendi kenrimize düşleriyle dokurımaya çalışmış bir *yitik kuşak' yazarımn öyküsü. Bu öyküyü dinlemek mutlulukrur. Jsrarıbul'a dokunan her yiiregin duydugu rnutluJugun öyküsü." ANKARA...ANKA,.. MÜ$ERREF HEKİMOĞLU fliotaların Parıftısı Mutlu muyum, mutsuz mu karar veremiyoaım bir süredir. Gazetelerin ilk sayfasında başörtülü kadın- lar, devlet protokolünde ön sırada yer alıyor. Başka bir köşede açık saçık elbiseler içindeler, yorum ya- pamıyorum doğrusu! Ben Göztepeliyim, çarşaflı ka- dın yok ailemizde. Yaşlı halalanm var ama çarşaflı bir resim yok belleğimde. Annem ilk şapkayı giyiyorai- temizde. Babam sevgiyle seyrediyor eşini. Aile albü- münde başka resimler var, kapalı bir dönemi anım- satmıyor hiç! Çocukluğu, gençliği, okul çağı bu or- tamda geçen bir kız belli olaylan doğal yaşıyor. De- ğişim ve dönüşümleri güzel taşıyor galiba. Mutluyum, tüm devreleri güzel yaşadım, bahan, çi- çekJeri yaşargibi. Müzik devrimi de sıcak esintilerle yaşandı ailemizde. Kimi keman, kimi ut çalıyor. Bir yenge kanun, bir dayı piyano, bir araya gelince fasıl oJuşuyor, şarkılar peşrevlerle çınlıyor geceler. Ablam keman dersi alıyor, Kadıköy'de bakla tarlasında Nu- ri Bey'den. Dersler sona erdi. Ankara'ya taşındık. Konser dönemi başladı sonra. Devlet konserierini iz- lemeye gfttik hafta sonlannda. Belli notalann sesi hâ- lâ kulağımda. Ankara güzel bir başkent o zaman. Yaşam, yeni- den başlıyor her dalda. Müzik dalı da güzel yeseri- yor. Güzel konserler veriliyor. Operayla ilk karşılaş- ma da Halkevi'nde. Başbakan, bakanlar büyük ilgiy- le izliyor konseıieri. Konserfere gidiyor, kimi rande- vulan konser salonunda veriyor. ınönü de, çoksesli müziğin içten biröncüsü, tüm konserleriyakından iz- liyor, kimi bakanlan da yanında götürüyor. Müzikse- verliği yerleştirmek yöntemi belki de... • • • Müzik devrimini güzel sahipleniyoruz ama çağdaş bir konser saionu hâlâ yok Başkentte. Oysa güzel olaylar yaşanıyor müzik dalında, ulus/ararası üne ula- şan sanatçılanmız var. Sevgiyle, saygıyla alkjşlanıyor- lar. Ödülleıie onurlanıyoriar. Yeteıii mi derseniz elbet değil. Teksesliliği aşmak için çoksesli eylemlergere- kiyor, yazılar, eleştiriler, yanşmalar. Yok değil ama varlığı da çok hissedilmiyor! Belli girişimleri destek- lemek yeni kurumlara, kuruluşlara güç vermek gere- kiyor. Acı ama gerçek, güzel söyleşiler, güze) girişimter yeterli destek bulamıyor her zaman. Oysa toplumda mutlu bir biıikim var. Suna Kan'ın konserinin öykü- leri hızla ulaştı Başkent çevrelerine. Mendelssohn u masa) türü dinliyor, gerçeğini de dinlemek özlemiy- le konuşuyor Başkentliler. ••• Sevda Cenap And Müzik Vakfı'nı teşekkürie kut- luyorum. Çoksesliliğin gizemini yaşıyorum salonla- nnda. Çoksesli müziğin gizemini duyuruyor müzik- severtere. Güzel konserler, yanşmalar, ödülleıie gü- zel boyutlar kazanıyor giderek. Şimdiye dek kaç ki- şi ödüllendi; Cevat Memduh Altar, Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses, ll- han Usmanbaş, Leyla Gencer, Cemal Reşit Rey, Suna Kan, Idil Biret, Nevit Kodallı, Hasan FeritAJ- nar, Ferhunde Erkin, Ferit Tüzün, Kamuran Gün- demir de vakıf onur madalyasıyla ödüllendiler. Ma- daiyalar altın ama panltısında altını aşan değerlervar. 8 Aralık Pazar günü de tüm müzikseverleri MEB Şûra Salonu'na çağınyor vakrf yöneticileri, Hikmet Şimşek m madalya töreni yapılacak. O artık yitik bir kişi ama yitirilmeyen değerteri var. Onur madalyası da onlardan biri. Yaşasaydı, kim bilir nasıl sevinecek, nasıl kutlayacak bu güzelolayı. Birömürnotalarara- sında değneğini kullanarak geçti. Bence geçmedi. Orkestra şefi dünyamızdan aynlsa da sofuğu kesif- meyecek. Yeni sesler duyuracak bize. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3SOLDANSAĞA: 1/ Trakya'nın güneyinde, tarihsel ve doğal özellik- lerinden dola- yı ulusaJ park kapsamına ahnan y_an- mada. 2/Öle- ceği kesinlik- le bilinen bir hastanın, acı- sını dindirmek ıçın doktortarafından öl- dürülmesi. 3/ "Ey benim — memesin- de cüceler emziren acayip memleketim" (B.R. Eyüboğlu)... Y.K. Karaosmanoğ- lu'nun tanınmış bir romanı. 4/ "Nazh — 8 ": Yazanmız... Kris- 9 tof KoJomb'un Amerika seferi sırasında yönettiği üçgemiden biri. 5/Kadınlann omuzlannı örtmek içinkullandıkJangenişatla... Egikolmayan. 6/Bir seslenme ünlemi... Orkestrada kullanılan en tiz sesli nefesli çalgı. 7/Ayakkabılann altına çakılan, iri başh demirçivi... Küçükmağara. 8/Hayvanye- mi olarak yetiştirilen bir bitki... Güney Afrika Cumhuriyeti'nin para birimi. 9/ Duvarcılann ve tenekecilerin kullandıkian üçgen biçimli el aleti. YÜKARIDAN AŞAĞHA: 1/Kısa boylu ve şişman kimse. 2/Lokmanruhu... Kalın kabuklu ve çekirdekJi bir portakal cinsi. 3/ Ince pide halinde ekmek... Kunduracılann delik açmakta kullandıkian çelik hğ. 4/ Indiyum ele- mentinin simgesi... Ilkbaharda kırkılan koyun tii- yü. 5/"— Lear": Oktay Rifafın romanı... Kayna- ğı antik çağlara dayanan kirişli çalgı. 6/Halk şa- iri... "Gözümüze — toprak / Dolmadan bir dem sürelim" (Karacaoğlan). 7/Cüısel dürtünün ener- jisi... Yemek yeme gereksinimi olan. 8/Boya sa- nayisinde kullanıJan zehirli bir madde. 9/Güney Amerika'da yaşayan çok iri ve zehirsiz bir yılan. TÜM KİTAPÇILARDA BAMRKÖY 2. SULHHÜKUK HÂKİMIİĞrNDEN Sayı: 2002/1008 Mahkememizde görülmekte oian vasi tayini davası sebebiyle: Mahkememizce verilen 12.11.2002 tarihli 2002/1008- karar sayılı karar ile MaJatva ili Akçadağ il- çesi, Karşıyaka Mah. Cilt: 5, Hane: I7'de nüfûsa kaytlı bulunan Hacı ve Sabriye'den olma 1975 D.'lu Aslan tnan Karataştan'ın hastalığı sebebiyle hacir altına alınarak kısıtlanmasına, kendisine a>7iı yerde nüfiısa kayitlı Meh/net ve Emey'den olma 1945 D.'lu babası Hacı Karataştan'ın velayeti altına konul- masına karar veriltniştir. Bu karara itirazı olanlann kanuni süresi içerisinde mahkememiz dosyasına itiraz etmeleri, aksi takdir- de karann kesinleşeceği hususu ilan olunur. 12.11.2002 Basın: 72968 İLAN TC KADIKÖY 2. SULHHUKÜKMAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2002/661 Vasi Tay. Mahkememizce verilen 22.10.2002 tarih ve 2002/661 Esas. 2002,892 sayılı ilamı ile, 1340 dofumlu. Ahmet ve Zeynep kızı, Hamide Gülüm'ün rahatsızhğı sebebiyle 4721 s. TMK.'nin 405. maddesi gereğince vesayet altına alınarak kendisine, oğlu 1961 dogumlu Ahmet Gülüm vasi tayin edilmiştir Keyfiyet ilan olunur. 31.10.2002 Basın: 73134
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle