25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12KASIM2002SALI 14 KULTUR kulturtg cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL BaşkenttetiyatrogünleriAnkara yoğun bir tiyatro trafıği ya- şıyor. De\ let Tıyatrolan dönem baş- langıcında, hem yem'eski yapımla- n hem de başka kentlerden gelen DT oyunlannı sunadursun, 40. sanat yılı'mn eşiğindeki AST'm çahşan- lanndan 27'si, kurumun 'uzaktan kumanda1 edilmesine son verilme- sini ve AST emekçilerinin sorumlu- luğunabırakılmasuu istıyor. AST"ın geçmişine yaraşır bir uzlaşma -ku- rum daha çok zedelenmeden- gerçek- Ieşmeli. Kentteki seyirci •azlığı yüzünden etkinliklerini uzun zamandır hafta içi turnelere de yayan AST ve Ankara Ekin Tiyatrosu, parasal sıkıntılar ya- nında, tçişleri Bakanlığı'nın sahne gösterisi sunacak mekânlarda 'yakuı ve özel koruma' koşullannı öngö- ren genelgesi nedeniyle turne salon- lan bulma bağlamında da zor du- rumda. Bu iki topluluk sahip olduk- lan salonlann giderlerini ödemekte de zorlanıyor. Daha önceki bir ya- zıda, özel tiyatrolann parasal sıkın- tılan konusunda yaptığım değinme- nin -seçim yoğunlugu içinde olun- masına karşın- Başbakan BükntEce- vit'in dikkatine sunulduğunu ve 'sa- lon sorumluluğu taşryan' özel tiyat- rolann 'kannca karannca'da olsa desteklendiğini öğrenmek. devlet- tiyatro ilişkısi adına ferahlatıcı yirıe de. Ankara'da iki tiyatro senliğl Bu arada, gelenekselleşmesine ça- lışılan Ankara Uluslararası Tiyatro Festıvali, bu yıl iki ayn genç ekip ta- rafından 'iki ayn' şenlik olarak ger- çekleştirildi. Ethos Ankara Ulusla- rarası Tiyatro Festivali 17-27 Ekim, 7. Ankara Uluslararası Tiyatro Fes- tivali ise 30 Ekim-10 Kasım tanh- leri arasında yapıldı. Seçim öncesi, seçim ve ramazan dönemine rastla- yan şenliklere Ankara seyırcisirun ye- terince ilgı gösterdiği söylenemez. Yine de ortaya konan emeğin de- ğerlenmesi gerekli. Bu noktada basın/görsel medya ile tiyatro ilişkısinın ne denli zayıf olduğu ortaya çıkıyor. Tiyatro izle- yen ne muhabirleri ne de eleştirmen- leri var medyanın. On beş günde bir yazdığım 'köşe'de benım yapabıle- ceğim ise yoğun bir dönemde. an- cak 20'de İ'ini izleyebildiğim 'ko- nuk' gösterilerin oluşturduğu izle- nimleri kısa kısa aktarmak. Mehmet Ulusoy'un baş dön- dürücü çarKlan Nâzım Hikmet'in 'Benerci Ken- dini Niçin Öldürdü' başlıklı yapıtı (yayıntarihi 1932)ılkkez 1970'liyıl- lann başında Ankara Deneme Sah- aşkent'te 17-27 Ekim tarihlerinde Ethos Uluslararası Tiyatro Festivali ve 30 Ekim- 10 Kasım tarihleri arasında da 7. Ankara Uluslararası Tiyatro Festivali yapıldı. Kurumlaşmış özel tiyatrolaryanında, deneysel-öncü topluluklar ve amatör gösterilerin de sunulduğu şenlikler ile birlikte DT 'konuk' ovunlan da sürüvor. nesi'nce Nurhan Karadağ rejisiyle sahneye çıkanlmışrı. Bu başanh ça- lışmayı Mehmet Ulusoy'un Fran- sa'da kurduğu Özgürlük Tiyatro- su'nun, 1980 Avignon Festivali 'nde patlama yapan 'Benercfsi izlemiş- ti. Ulusoy, Nâzım Yıh'nda tstanbul Devlet Tiyatrosu ile yaptığı çalışma- da da 22 yıl öncesinin Michel La- uney tasanmı 'çarklar'ı kullanıyor. Nâzım'ın dünya halklarını kendi halkıyla eşdeğerli gördüğünü belir- leyen bir dolu ünlü yapıtından biri olan 'Benerci', Ingiliz emperyalist- lere karşı direnen Hintli devrimci- nın şıirsel öyküsünü dile getirir. Oyun kişileri şıir-öyküyüyansılarve anlatırken, iç içe geçmiş dev çark- lar içinde devinirler. Dilsel söylem- deki devinim, oyunculann çarklar içinde devinimiyle bütünlenır. 'Çark'. Fransız eleştirmen Le- onardini nın deyişiyle, 'tarih'i, 'bi- reysel kader döngüsii'nü ve meka- nik anlamda 'devrim düşüncesi'ni çağnştmr. 'Yenilgi' ile 'yengi'nin bireyseL'toplumsal ıdeoloj ik düzey- de iç içe geçtiği bir 'hesaplaşma' sürecidir anlatılan. İnsan olmanın ve insan kalabilmenin gerektirdiği bedeli tartışan. Saat gibi işleyen bir yapım var karşımızda. Hakkı Ergök, Kürşat Alnıaçık, Hülya ÇeHk, Yûrdaer Okur ve Nâzım rolünde Celal Kadri Kı- noğlu'nun, hem söz hem de hareket düzeyinde çok yoğun ve disiplınli bir çalışma kotardıkJan yadsınmaz bir gerçek. Yine de 'hareket'in büyüsü 'söz'ünkinden önde gidiyor. Ulusoy, Nâzım'dan baskın... Görsel çekici- lik zaman zaman sözün çekiciliği- ni gölgede bırakıyor. Bir de Kınoğ- lu'nun Nâzım kompozisyonunun renklerinde yer yer 'TathHayat' di- zisinin grotesklcomik Irfan'ından izler görmek iyi olmuyor. Atölye Tiyatrosu'ndan' 'Beckett Beslemesl' Ethos Festivali'ne kattlan yerli- yabancı topluluklar arasında, profes- yonel düzeyde kurumlaşmış toplu- luklar yanında, tiyatroda öncü ara- yışlara yönelen özel topluluklar ve amatör topluluklar da yer ahyordu. Bunlardan ikisi, iki karşıt bağlam- da umutla doldurdu izleyenlen. Atöl- ye Tiyatrosu. büyük kent kültürüy- le beslenmiş ve tiyatro bilincine sa- hip gençlerin oluşturduğu bir öncü- deneysel Istanbul topluluğu. 'Bec- kett Beşlemesi', insanın, ölümlü bir \arlık olduğunu bilmesine karşnı 'kendini önemÜ sayma' eğiliminin rrajikomik söylemıni tiyatro sahne- sine aktarma yolunda modernizm- den postmodernizme ulaşan bir çiz- gide yapıt üreten Beckett "in 5 met- nini sunuyor. Metinlerin vurgusu yaşamın -hiçbir eylemi ya da sözü anlamh kılamayacak düzeyde- kısa ve boş olduğu üstüne. Oyunu başlatan 'Nefes' epızodun- da, kısacık 'doğum-yaşam-ölüm' sürecinin görsel ve sessel sunuluşu daha net göstergelerle gerçekleşti- rilebilirdı diye düşünüyorum. Ancak, daha sonraki epizodlarda yansıyan uzam, ışık, makyaj, hareket ve ses tasanmlan A. Burcu Özbalar'ın sah- nelemesinin ne denli incehkli bir dramaturjinın ürünü olduğunu gös- teriyor. Oyundan 'yenDenmiş' bir ti- yatro seyircisi olarak çıktığımı söy- lemeliyim. van'dan ulaşan tlvatro cıfllıflı Mavigöl Tiyatro Topluluğu adını taşıyan ve Van yöresindeki 'açık' ilköğretim okulunda okuyan genç kızlann -dışardan erkek oyuncu des- teğiyle- sunduğu 'Kardelen' ise özel bir önem taşıyor. Kız çocukların -okula gönderilmeyip- tarlada ça- hştınldığı ve çeyız hazırlayarak ko- ca evinde hizmet etmeye yazgılan- dığı bir yörenin, UNESCO'nun da katkısıyla kurulan eğitime destek kurumunda, 'insan' ve 'birey' ol- duklannı, 'bDbnivesanatı' öğrenme- ye hakları olduğunu kanıtlamaya çabalayan genç kızlanmızm Baş- kent Çıkarması olarak nitelenmeli 'Kardelen'. Oyuncular belki de hiç tiyatro iz- lememişler. Amaçlan da festıvalde- ki öteki ekiplerle yanşmak değil. At- tıklan çığlığı duyurmak. 1950'li yıllarda kapatılan Halkevleri ve Köy Enstitülen düşüyoraklıma on- lan izlerken. Bu iki kurumun ülke çapındaki etkinlikleri sürseydi, bu- gün ne 'Kardelen' oyununun su- nulmasma gerek olacaktı, ne de genç kızlanmızın, 21. Yüzyıl Tür- kiyesi'ne 'insan' olduklanru haykır- malanna... Ülkemizin batısından ve doğu- sundan tiyatro yoluyla tutulan iki farkJı aynada yansıyan çefişkiler üs- tünde 'yeniden' -hem de çok hızlı- düşünmeye başlamak zorundayız... Yıldız yine Yıldız Tennessee Wüliams'ın ükbaşartyıgetiren yapıtı "SırçaKüntes"teKenter Tiyatrosu ekibi başarüı bir oyun sergüfyor. SEVGİSANLI 1962'de çeşitli mesleklerden sekiz Türk kadınını bir aile planlaması kursuna katılmak için ABD'ye çağırmışlardı. Kırsal bir bölgedeki uygulamalan Tennessee "de izleyecektik. Aşağıda, Oak Ridge'de atom reaktörleri, yukarda Apalache Dağlan'nda inanılmaz bir sefalet... "Bu insanlar Amerika'ya ilk yerleşenlerdendir. Hâlâ EHzabeth Çağı İngiüzcesi konuşurlar. Bu, özeUikle sizi Ugüendirir" demışti eğitme'nlerden biri. "Bakalım konuştuklanm anlamakta t güçlük çekecek misiniz?" Konuştuklanm anlamakta güçlük çekmiştim, ama dil yüzünden değil, diş yüzünden. Bakımsızlıktan, yoksulluktan çoğunun j ağzında diş kalmamıştı. Ve kımsecikler Tennessee VVTIHams'ın adını bile duymamıştı bu yorelerde. Tennessee (Thomas Laıüer) Williams (1911-83) Columbus'ta doğmuş. Babası sert mizaçlı. öfkesi burnunda bir gezgin satıcı, annesi iyı eğitümiş bir papaz kızı, kız kardeşi sonunda bır akıl hastanesinde gözlerini \Taman sorunlu bir insanmış. Yazar çeşitli işlerde. bu arada bir a^akkabıcı dükkânında çalıştıktan sonra lowa Üniversitesi'ni bıtirmiş. Okul sıralannda oyun denemeleri var. Gelgelelim ona ilk başanyı getiren "Sırça Kümes" "The Glass Menagerie' (1945) Amanda ikbal düşkünü bir güneyli ıldız Kenter öğrencileriyle gerçekten başarüı bir uyıım sağlamış. Gençler yi'cünü ak ediyorlar. Güneş Berbetvğhı avağı aksak, yiireği kınk, içe dönük Laura 'da umduğumdan daha inandıncı. Oyunun başansında Can Yücel 'in akıcı ve knrak Türkçesinin payını unutmamalı. Işi gücü cam biblolarla oynayarak düşlere dalmak. Amanda tek kurtuluş yolunu kıza iyi bir koca aramakta görür. Tom ile aynı mağazada çalışan Jim (Engin Hepileri) büyük umutlarla bir akşam yemeğine çağnhr. Amanda, gençliğinde aynı günde on yedi delikanlı ziyaretçiyi ağırladığını söyler. KJZI neden bır tanesiyle başa çıkamasın. Ev süslenmiş. kız süslenmiş, ama ana kızından da fazla süslenmiştir. Belli ki o da bir akşam için bile eski başanlannın heyecanını yaşamak ister... Sonuç.. kınlan umutlar, kınlan bir biblo. Laura'nın en çok sevdiği o değişik at, o tek boynuzlu at. Tutabilene aşkolsun!... bayandır. Kocası onu iki çocukla yüzüstü bırakmıştır. Konaklarda büyüyen kadın kötü bir kenar mahallede bannmaya çalışır. Hem iktisadi knzin, hem değişen değer yargılannın ezdiği kişilerden. Daha sonra yazılan "Arzu Tramvajı" (1947) benzer bir durumdaki Blanche du Bois'yı karşımıza çıkanr. Şiirsel bir dille umarsızlar Willıams'ın güçlü kalem darbeleriyle çızdiği bu kadın kahramanlar kaybedilen bir dünyaya tutunarak ayakta kalmaya çalışırlar. Kaybedenler, düş görenler, anılara sanlanlar, umarsızlar. yazann renkli paletinden bize sunulan en ilginç kişilerdir. Öyle şiirsel bir dille anlatır ki hüznü, melalı! "Sırça Kümes" in Amanda"sı birçok büyük oyuncuya ustahğıru gösterme olanağını verdi. Helen Hayes yurdumuza yaptığı bir turnede unutulmaz bir Amanda çizmişti. Yıldız Kenter'in ondan fazlası var, eksiğı yok. Çocuklanna düşkün, ama onlann hayatına hükmetmeyi anasının sütü gibi hak bilen Amanda. oğlu Tom'dan (Hakan Gerçek) nefret ettiğı bir işte çalışarak evın tuzunu ekmeğini getırmesinı bekler. Bir ayağı aksayan Laura (Güneş Berberoğlu) öyle utangaç, öyle çekingendır ki zorla yazdınldığı stenografi kursundan bile kaçar... Yıldız Kenter öğrencileriyle gerçekten başanlı bir uyum sağlamış. Gençler yüzünü ak ediyorlar. Gösterişli bir kız olan Güneş Berberoğlu ayağı aksak, yüreği kınk, içe dönük Laura'da umduğumdan daha inandıncı. Bütün oyuncular Yüdızİpekoğlu'nun işlevsel dekorunu iyi değerlendiriyorlar. Oyunun başansında Can Yücel'in akıcı ve kıvrak Türkçesinin payını unutmamalı. Yıldız bana, "Sen biraz gözümü korkurmuştun. 'Hep Aşk Vardı'dan sonra bu, artan inip eşeğe binmek olabilir demiştin" diye takıldı. Öyle mi demişim? Buna halt etmek derler. Yıldız yine bir küheylana atlamış koşuyor. Tutabilene aşk olsun!.. (0 212 246 35 89) YAZIODASI SELİM İLERİ liyatro Gibi Tıyatro Tiyatroya sevdam çok uzun yıllar oncesınde başhyor. Dokuz on yaşımdayım. İlk kez büyükle- nn seyrettiği bir oyunu seyredeceğim. Daha önce hep çocuk oyunlan seyretmişim... O çocuk oyunlarının da derın anlamı var elbet- te. Ferih Egemen'ı nası! unuturum! Bizım kuşa- ğın istanbullu çocuklanna harıkulade tiyatro saat- lerı yaşatmıştır... Ama şımdı aynı tiyatroda -bugun yerınde yeller esen Yenı Komedı'de- George VVashington Bu Ev- de Oturdu'yu izliyorum. Bedia Muvahhit li, Reşit Baran'lı bir kadro. Konusu pek aklımda kalmamış. Bununla birlik- te büyülendığim muhakkak. Büyülenmiştim. Ro- mandan, edebiyattan, sinemadan farklıydı bu: in- sanlar karşınızda ve roman kışisi değil, pelikül ki- şısı değil, canlı, yaşıyorlar!.. Tiyatroya sevdam hıç dınmedi. Gelgelelım son yıllarda seyrek gıdiyorum. Gönül kınklığına uğra- maktan korkuyorum. Okumuş, özümsemiş oldu- ğunuz bır eser; sahnedekı yorum sizi şaşırtıyor: Ye- nilik uğruna inanılmaz sığlıklara düşulmüş. Bu türden yorumlar asıl tiyatro seyircısinı çoğu kez bunaltıyor. Aşırı biçimcilik eserin seyircıye geç- mesinı imkânsız hale getiriyor. Ya da sulunun sulusu bir guldürüyü hıç gülme- den izlemek tehlikesiyle karşı karşıyasınız. Gül- dürmek uğruna bayağılık uçurumuna yuvarlanıl- mış. Tiyatro gibi tiyatroyu ancak bır iki eserde yaka- lıyorsunuz mevsım boyu. Profılo'daki Tiyatro lstan- bul öylesi tiyatrolardan bırıdır. Şımdi yanı başında yeni bir salon açıldı: Tiyatro Kedı. Daha ilk genç- lik yıllarından başlayarak tıyatronun yalnız sevda- lısı değil, çılgını olmuş Hakan Altıner'le eşi Ipek Altıner'in kurduklan bir tiyatro. Bu dönem için çıl- gın bır çaba. Oyunculuk virtüozitesi üzerine kurulu, insanla- ra tiyatroyu sevdırecek, gerilım ogesiyle psikolo- jinin kaynaştığı bir oyun: Ölümüne Suçlu. Ölümüne Suçlu'yu geçen akşam seyrettim. Ya- zann adı Richard Harris. (Ama aktör Rıchard Har- rıs değilmış.) Ölümüne Suçlu'nun çevırmenı, Fü- sun Günersel. Duru, Türkçenin söz dizimıni zor- lamayan, konuşmadilinın özelliklerineyatkın birçe- viri. Perde açılıyor, Figen Soysal'ın o kadar zevkli ve bır o kadar da işlevsel dekoruyla karşılaşıyor- sunuz. Yaşayan bır dekor. Her ayrıntısı tıtızlikle dü- şünülmüş bir dekor. (Çok hoş, yeşıl cam bır vazo Figen'le Ipek aynısından bana alacaklannı söyle- diler. fakat hâlâ ortada yok.) Sadık Kızılağaç'ın ince zevkiyle, tiyatro sana- tını bılen seçimıyle gıyınmiş oyunculara gelince; Ha- kan Altıner'le Şükrû Türen gerçekten alçakgönül- lü bir tutumla iki kadın oyuncuya -bir kez daha vur- gulamak istiyorum- vırtüozıte olanağı sağlıyorlar. Hem Türen, hem Altıner ön plana çıkmamayı ade- ta ilke edinmişler, oyun boyunca. Arsen Gürzap'la Ayda Aksel için ne söylemem gerektiğıni kestıremıyorum. Hayranlıkduyarak sey- rettim. Bırbirlerinin oyunlarına katkıda bulunuşla- rı karşısında hayranlık duydum. Tiyatroyu yaşam- lannın onuru halıne getinşleri, öyle sanıyorum ki, Ölümüne Suçlu'nun her ızleyıcısıni derinden etki- leyecek. Ve Hakan Altıner'ı, polısiye bır esen her türlü ti- cari kaygıdan uzak, tam tersine, ruh çözümleme- sini öne çıkaran rejisı dolayısıyla kutlamak istiyo- rum. Tiyatro Kedi, ölümüne Suçlu'nun tanıtmalığın- da 'katilın' kim olduğunu söylemememizi rica edi- yor. Bu yazıda soylemeyeceğim. Beni ararsanız, gizlıce söyleyebilınm. Katıl... Takvimde Iz Bırakan: "Güneş kayboldu, gece sisi, yeryersolmaya baş- layan gökyüzüne doğru çekilıyor." Gao Xingjian, Ruh Dağı, Gülseren Devrim'ın çevırısı. Doğan Ki- tap, 2002. W Varmış Bir Yokmuş1 • Kültür Servisi - Takı sanatı için yıllardır uğraş veren Nelli'nin çahşmalanndan oluşan "Bir Varrruş Bir Yokmuş" adh kişısel sergi, 30 Kasım'a kadar Nelli Sanat Galerisfnde sanatseverlerle buluşacak. Nelli'nin bu sergisınde öncelıkle 'iz' olgusundan hareket ediliyor ve takılann hepsinde parmak izleri bulunuyor. Aynca takılara, bütünüyle doğallıklan korunarak iş4e\ Ieştinlmış taşlar da ekJemlenmiş. Sergı, pazar ve pazartesi günleri hariç her gün 12.00 -18.00 saatlen arasında gezilebilir. (Nelli Sanat Evi' Ative Sokak UzavApt. 3/2 Teşvıkiye. (0 212 227 73 75) BUGUN • FM\' ÖZEL IŞIK LİSESİ'nde 20.00'de Cihat Aşkın (keman) ve Mehru Ensari'nin (piyano) 'Cumhuriyet'e ve Atatürk'e Sa\gı' Türk bestecilen ve eserleri konsen. (0 212 24619 40) • AKM de 20.00'de tstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin 'La Boheme' operası. lO 212 251 56 00) • BORUSAN KÜLTLTR VE SANAT MERKEZİ nde 19 00 da 'İstanbul'da Yeni Müzik' adh söyleşi ve konser. (0 212 292 06 55) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 'İFSAK18. İstanbul Fotoğraf Günleri' kapsammda 18.30 - 19.30 arasında Selim Güneş ve Levent Karaoğlu nun 'John Lennon Anısına' konulu dia gösterisi. (0 212 252 35 00) • BABYLONda 21 30daGümüşlükArt Ensemble'ın konseri. (0 212 292 73 68) • CEMAL REŞİT REY'de 'VTI. Uluslararası Misrik Müzik Festivali' kapsamında 19.30'da 'rıbetRahipleri'nin konseri. (0 212 232 98 30) • BİLGİ ÜNİ\ERSİTESİ KL ŞTEPE K\MPUSU'nda "VTzyon Köpüğü' kapsamında 19.30'da Michael Haneke'nin 'Olümcül Ojnnlar' filminin göstenmı. fü 212 293 50 10) • N\RDİS'te 21 30da 'B0şÜniversitesi Jazz Gecesi' kapsamında Selen Gülün Trio konseri. (0 212 244 63 27)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle