Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
8 SOYLEŞI
29EKİM 2002 SALI
Çukunva Grrubu Başkarıı, Akşam
Tüıkiyeyoksabiz deyokuzLEYTA TA\
- Siz daha önız Aydın £^oğan 'la aynı
dağıtın şirketjıleydmiz- & dağıtım şir-
keûnden ayrünauzdan scrrarasizebirsal-
dınba^ladu Me^lesadec*? dağıtım mıy-
dı, yoksa işin içnde başJKc** işler de var
mı?
- Aycın Bey baıa gazete I.*2rxme ortak ol-
mak istediğıni scyledı. B e n de bunu ka-
bul etrredım. '-Stfl zarar e^diyorsun, ama
nıedyada devam «iiyorsur»-. nereye gitsem
karşınu çıkryorsın'" falar» dedı.
- Siz Aydın Do;an a, "jMedya birgün
gelîrlazım olur, tullanmm "diyebirşey
söylemişsiniz,-
- Işte bu anlattğım görîişme sırasında
yaşand. o had st. Bana /Vkşam'a ortak
olayım dedı. Ben <le, ~Ohnsm&'" dedim. "Ne
yapacaksın o gazrteyT diye- sordu. Ben de
-Laam olur, kullınınz" de-dim O söz ta-
mamen reklarr dayıyla i l ^ i ü söylenmiş
bir sözdür. Onu sınkî mecJyayı silah gibı
kullanma anlanıada dıle g;e-tinyor. Aydın
Doğan. Böyle b.r anlam a s l a yoktur o
cümlede.
Akşam'a ortak yapsaydık, şundı en ıyı
bizdik Yapmadık.'körüv'üz- Medyada da-
ğıtım tamamen Aydın Bey *<cieydı. Mılyon-
larca dolar kazandı bızden - Oradan çıktık.
Tekelı kırdık. Şımdı ağız d o l u s u lafla sal-
dınyorlar. Hukıdaçığnıyorlar. Amaumur-
lannda mı? Her gün 80 bir» ınsanın çalış-
tığı ışyerlennın latacağıni söylüyorlar.
Bankalara saldınyorlar. S u ç , ayıp, amane
diyeceksiniz
0
Davalar açıyoruz Dağıf ı m tekelınden
sonra reklam konusundalci üstünlükleri
de ortadan kalktı Bunu da bizım yeni or-
taklıkyapılanmızoluşturdu- Dağıümda Sa-
bah grubu var. Cumhuriyet var ve Akşam
da var.
îstıyoruz kı Tiirk fikır üretiminın öniin-
deki engellerkalksın. Bunun içmdağıtım
tekelını kırdık. Tekel olunca devleti yönet-
meye heveslenenler çıkat?iliyor Şimdı
herkes yennı. haddını, hududunu bılecek.
Dağıtım ışı bıttı başladılar küfre. Ne hor-
tumculuğum kaldı ne de dieerlen. Birgün
bunlann tarih önünde muhasebesı yapılır
elbette.
- Siz Aydın Doğan 'la görüşüyor mu-
sunuz?
- Geçmışte görüşüyordum. Şu sıralar-
da pek zamanım olmadığından görüşme
olanağı bulamıyorum.
- Doğan Grubu 'ndan neden medya
organlarınıza transferieryaptınız?
- Doğan Grubu"ndan biz bir tek şu an
medya grubumuzun yönetıcisi olan Tun-
cay Ozkan"ı aramıza çağırdık. O geldik-
ten sonra dığer arkadaşlanmızı çağırdı.
O kadronun nerelerden geldığıni ben bi-
lemiyorum. Bizun medya grubumuzun
yenıden yapılanması, eksıklerının gide-
rilmesi ve yeni bir atağa kalkılması konu-
sunda Tuncay Bey'le bir fikır birlikteliğı-
M,[ edyanın silah gibi kullanılması
nedenıyle yeni iktidarlann bazı
düzenlemeler getıreceğini tahmin
ediyorum. Sorunlan çözecek, kişilik
haklannı koruyacak, serbest rekabet
ve pıyasa koşullannda ticareti
güçlendirecek; kayırmacılıktan,
aynmcılıktan,
tekelden uzak bir medya hukuk
sistemine ihtiyaç var.
mız var. Kendısı gazeteci kimliğiyle, öz-
gür ve bağımsız duruşuyla, yaptığı haber-
lerin gücüyle bılinen bir kışı. Hatta sizin
gazetenızden, Cumhunyet'ten yetişmiş
bır gazeteci.
Bakın Leyla Hanım, bu transfer işınde
neler oldu: Kanal D'den genel müdür olan
kişı aynldı. Sayın Bayhan sanıyorum. Star
TV'ye geçti. Ben Doğan Grubu'nu ara-
yıp bır yardımımız olabılır mi, dıye sor-
dum. Bana sağol dedıler. Sonra o akşam
bizun televızyonun genel müdürünü trans-
fer ettiler. Isteseler biz gönderebılirdik.
Ama anlayışlan bu. Şimdı yaptıklanna
bakın. Çıkarttıklan gürültüye bakın.
- Tuncay Özkan 'lAnkara 'dasorunla-
nnıztn çö'zümünde kullanmak için gö-
reve çağırdığınız söyleniyor; aldığı pa-
ralar konuşıduyor, Aydın Doğan 'ın veFa-
tih Altaylı 'nın bunu ima eden demeçle-
ri çıktu..
- Bu en önce Sayın Özkan'a, karşı bü-
Çünkü bana göre Tuncay Ozkan bu işler-
de kullanılamayacak kadar gazeteci. Ona
inanmadığı, ıstemedığı, meslek ılkelenne
aykırı bir işi yaptrracak patronun bulun-
duğuna ben ınanmıyorum.
Ayduı Doğan da dahildir buna. Onu öz-
gür, bağımsız, ılkelen olan ve Türkıye"ye
gazetecıliğıyle hizmet etmeye çalışan bır
habercı olarak tanıdım ben. Aynca ken-
disiyle yaptığımız sözleşmede, Türkiye'de
hiçbır basın mensubunun sözleşmesinde
bulunmayan editoryal özgürlük maddesi
vardır.
Bunun lafı çok ediliyor, tıpkı yayım-
layıp yayımlanıp uygulanmayan meslek
ılkelen gibı. Ama uygulaması yoktu.
Tuncay Ozkan "ın isteğiyle bu sözleşme-
D.' ağırım tekelinden sonra reklam
konusundaki üstünlükJeri de ortadan
kalkü. Bunu da bizim yeni ortakJık
yapılanmız oluşturdu. Dağıtımda
Sabah grubu var, Cumhuriyet var ve
Akşam da var. tstiyoruz ki Türk fikir
üretiminin önündeki engeller kalksuı.
Bunun için dağıtım tekelini kırdık.
Tekel olunca devleti yönetmeye
heveslenenler çıkabiliyor.
sine konuldu. Uygulamaya geçti.
Meslek ilkeleri dışında hıçbir şey yap-
tınlamaz Tuncay Ozkan'a. Aynca bizım
hiçbir talebimiz yok kendisınden. Biz
medya grubumuzu yönetmesini istedik. O
da kabul etti, ışini yapıyor. Rakiplerinin
rahatsızlıklan bundan olsa gerek. Aldığı
paranın her kuruşunun da vergisı ödendi.
Bazılan kendilenyle kanştırmasınlar. Dö-
nüp kendılerine baksınlar.
- Medyada amacınız daha büyümek
mi? Yeni yayın organı projeleriniz var
mı!
yük haksızhk olmaz mı? Üç ay öncesine
kadar Tuncay Ozkan o grubun en üst dü-
zey yöneticilerindendi. Sayın Doğan de-
meçlennde gazeteciliğiyle övüyor Tun-
cay Özkan'ı, ondan sonra da bu tür şey-
ler söylemeye çahşılıyor ıse, en azından
ayıptır. Tuncay Özkan bana bu demeçler-
den sonra "Beni Dogan Grubu bu işlerde
kullanabümi«; mi ki, size böyle bir çamur
aü>»rlar" dedi. Aydın Doğan ile çalışu
1
-
ken Tuncay Özkan'ın böyle bir görevi ol-
muşsa bunu Ayduı Doğan bilir. Açıklasın.
- Büyüme hedeflenmiz var. Yeni yayın
organı oluşturma projelerimiz var. Bun-
larla ılgileniyor Tuncay Özkan ve diğer
arkadaşlanmız. Bu sektörde kalıteli. öz-
gür, halk için bilgi aktaran medyayı mut-
laka oluşturacagız. Bu bizim grup olarak
endüstriyel geuşimimiz için de önemlı. Ön-
ce Türkiye diyoruz. Türlaye yoksa biz de
yokuz. Önce Türkiye'run gelişimi için
sağlıklı bilgi, doğru bilgi ıletişimıni ku-
racağız. Sonra gelişimimizi ve çeşitliliği-
mizi sürdüreceğiz.
- Son yıllarda gazeteler ve ö'bür med-
ya organlarının sıklıkla tetikçilik yap-
tıklan eleştirüeriyvğunluk kazanıyor. Siz
bu eleştirilere katihyor musnuz?
- Evet bu eleştirilere hak veriyorum.
Üstelik bunun mağdurlanndanım.
- 3 Kasım seçimlerinden sonra med-
ya sektöründe değişikJik olmasını bek-
liyor musunuz?
- Medyanın silah gibi kullanılması ne-
deniyle yeni iktidarlann ve parlamento-
nun bazı düzenlemeler getireceğini tah-
min ediyorum. Sorunlan çözecek, kişilik
haklannı koruyacak, serbest rekabet ve pi-
yasa koşullannda ticareti güçlendirecek;
kayırmacılıktan, aynmcılıktan, tekelden
uzak bir medya hukuk sistemine ihtiyaç
var. Sansürcü, yasakçı anlayışlan kaldı-
np, özgürlükçü ve sorumluluğunu bilen,
bağımsız medya sistemi yaratılmasını
destekliyoruz.
- R. Tayyip Erdoğan 'la Halis Top-
rak 'ın Bozüyük 'teki evinde neden bu-
luştunuz? Neler konuştunuz? GerçiHa-
lis Toprak verdiği ilanlaria bunu kamu-
oyuna açıkladı, ama bu buluşmanın
amacı ve orada konuşulanlan kamu-
oyu bir de sizden öğrenmek istiyor...
- Mustafa Süzer bana Halis Toprak
1
uı
Bozüyük'tekı tesıslenni gelip görmemden
çok memnun olacağı yönündeki dilekle-
nni iletti. Bozüyvk'e helikopterle gidile-
ceğini ve aynca öğle yemeğine Tayyip
Erdoğan"ın gelme olasılığı olduğunu söy-
Iedi. Bu daveti kabul ederek gıttim. Ye-
mekte Tayyip Bey'in yanı su^ çok sayı-
da başka davetlilerde vardı. Yaklaşık 35-
40 dakika cıvannda süren yemekte Halis
Bey sorunlanm anlattı.
Tayyip Bey sadece dinledi ve partisi-
nin mitıngine yetişmesi gerektiği için tat-
lısıru bile yemeden aynldı. Olay bence ga-
zetelerde gereginden fazla büyütüldü. tşa-
damlan \e politikacılar her gün bır araya
geliyor; herkes herkesle yemek yiyor.
Bunlan medyada o kadar görmüyoruz. Bu-
nu acaba rakiplenmizın ıyi niyetlennin ve
tarafsız yayın ilkelerine bağlılıklanrun bir
örneği olarak mı görsek? Ne dersiniz?
Bankacıbk sektöründe sorun büyüyor- Ataşehir konusunu anlatır mısınız ...
- Evet, Ataşehir diye nitelediğımiz bölgeye ait
arazının büyük bır kısmına sahip olan şirketleri
1984 yılında Yapı Kredi Bankası, Kemallhcak'tan
borcuna karşılık aldı v e bu şirketlere ait hıssele-
rinyüzde70'ım 1985 yılında \iizde 12hasılatpay-
laşımı ile Edes-Üsta>
r
ortaklığına devTetti. Sonra
devTeye ^adolu Bankası girdi. Anadolu Banka-
sı, Emlak Kredi ile birleşince Emlakbankproje-
y\ sürdürdü Aynntısı ıxzxm sürer, birbırini izle-
yen ıhtılaflar sonunda Yapı Kredi'nin hasılat pay-
laşımındaki oranı >üzde 6.42'ye kadar indi. Bu-
gün bu arsa payı ile kim arsasuıı Istanbul'un gö-
beğuıde müteahhıde verir? Önceleri Ataşehir'de
inşaatlar yapüıp daireler satıldıkça Yapı Kredi 'nin
payı ödeniyordu. Ancak kısa bir süre sonra Öde-
miyoruz dediler. Dava açtık. Kazandık. Ancak ko-
nu karmaşık ve tek dava ile çözemiyorsunuz. Bu
projenın Yapı Kredi için anlamı en az 200 mil-
yon dolar demektır. Bitmiş ve satılmış daireler-
den olan alacaklanmız ile henüz inşaat yapılma-
mış olan arsanın üzerindeki haklanmızı gaspet-
mek içm Ankara"dakı bazı bürokratlar Emlak
Bankası'nın tasfıye yasasına parantez ıçi hüküm-
ler eklettinp oldubittiler yaratmaya kalkülar. Ben
devletim diyerek hakJann gaspedilmesi, gaspe-
dilmeye kalkılması, beni bu- sade vatandaş ola-
rak üzüyor, umutsuzluğa sevk ediyor.
Sıze bir örnek daha vereceğım. Kasım 2000 kri-
zuıin hemen ardından aralık başında 4 büyük özel
banka sahibi grubunun patronlannı, politikacılar
Ankara'ya çağırdılar ve "Devietin ihtiyacı var,
TL karşüığı ödenmek üzere 1 müjar dolar Mer-
kez Bankası"na satmanızı istiyonız" dediler. Biz
ikı bankamızdan 385 mılyon dolarverdik. Ancak
kısa bır süre sonra devalüasyon oldu. Devlete
destek olmak. ınanmak ve güvenmek nedeniyle
uğradığımız zarann boyiitunu tahmin etmeyi si-
ze bırakıyorum.
Turkcellin halka arzı
- Deniyorkigrup olarak hep bankalardan borç
aldınız- Bankalara sermaye koymadımz, ban-
kaların sermayeyapısım güçlendirmek için ça-
ba göstermediniz- Ne diyorsunuz?
- Daha geriye girmek istemiyonım, ama 1994
krizinin ardından yaptığımız bazı sermaye güç-
lendiricı ışlemleri hatırlatmak istiyorum.
1994 knzinın ardmdan tamamını kontrol etti-
ğimiz înterbank ve Çanakkale Çünento'ya ait
hisselenmizin tümünü sattık. Arduıdan her biri
iyı birer yatınm olan, deyim yerinde ise ailenin
gümüşleri dıyebileceğimiz Robert Bosch, Türk
Henkel, Turyağ, O>'ak-Renault gibi şirketlerde-
kı iştıralderimizı elden çıkardık. Yapı Kredi'nin
ikincil arzı ile bankadaki hisselerimizin bir kıs-
mını uluslararası piyasalarda sattık. Bunlardan sağ-
lanan 1 milyar dolar düzeyindeki kaynağuı tama-
mını bankalanmızı güçlendirmek amacıyla kul-
landık. Bunlara ek olarak Temmuz 2000'de Turk-
cell'in halka arzından sağladığunız 660 milyon
dolar kaynağın yansını kredi geri ödemesı, yan-
sını ise sermaye yoluyla iki bankamıza koyduk.
Ben bu süre içinde başka bir grubun dışandan ye-
ni taze kaynak şeklinde hiçbir bankaya böylesi-
ne para koymadığı kanısındayım. Aynca Turkcell
gibi bir değer yaratılırken bankalar daha ılk gün-
den bu değerin ortağı haline getırilmişlerdir.
Yaptıklanmız yeterli miydi? Türkiyedeki mak-
roekonomik koşullar konulan özkaynaklan bir
değırmen gibi ögütüyor. Yakın tarihe kadar da özel-
likle vergi mevzuatı gruplann yeniden yapılan-
masına mani oluyordu. Eğer Pamukbank ve Ya-
pı Kredi Bankası'nı birleştirme planımız onay
yasa koşullanndan ayn düşünemeyiz. Değer ya-
ratmak için emek sarfetmeyenler için değerleri ko-
rumak bir anlam ifade etmiyor.
- Yapı KrediBankası kütiür vesanata çok önem
veren bir banka, Bu kültür ve sanata destek sü-
recek mi?
- Yapı Kredi Bankası Türk bankacıuğında bir
ekolü temsıl ediyor. KâzunTaşkentbankayı uzun
yıllar yönetirken aynı zamanda bankaya diğer
bankalardan farklı, onlarda olmayan bir "şirketkül-
törü" tohumlannı aftı ve bankayı bu anlayışla ge-
liştirdi. Bu şirket kültürü biz bankayı aldıktan son-
ra da yaşamaya ve meyve vermeye devam ettı.
- IMF poliûkalannı nasıl değerlendiriyorsu-
nuz?
- Ben IMF ile olan ilişki ve politikalan si-
yasamız ile açıkça çelişen nıyet mektuplan ya-
zıldı. Niyet mektuplan, anayasanın bıle üstünde
olan metinler haline geldiler. Aynca IMF ile
IMF'nin ismini kullanan bürokrasi, politikayı ve
politikacıyı ülke yönetiminin dışma itmeye çalı-
şıyor ki ben bunun çok tehlikeli olduğunu düşü-
nüyorum. Aynca IMF politikalan yazıhrken ül-
kemizin koşullan dikkate alınmıyor ve bu koşul-
lara uygun zamanlama da dahil gerekli düzeltme-
leryapılmıyor. IMFsosyoekonomikolgulan ma-
tematiksel bir denklem gibi görüyor. Bu ıse ge-
rek ekonomik gerekse sosyal açıdan yıkıcı sonuç-
lara yol açıyor. Politıkalan uygulandığı hemen her
ülkede başansızhkla sonuçlanan IMF'nin bu ne-
denle ülkemizde de başanlı bir sonuca ulaşma şan-
sının son derece düşük olduğu kanısındayım.
L
görse idi belirli bir plan dahilinde varlık satışla-
n ve stratejik ortaklar buhna yolu ile kaynak koy-
mayı sürdürecek idik. Birleşik bankadaki hisse-
lerimizin bir kısmını tekrar satacak, Turkcell 'in
bir kısmrnı sermaye piyasalanna arzedecek, el-
de ettiğimiz kaynaklan bankaya koyacak idik.
Bir de sizin dışınızdaki kısıtlamalar var. Mal-
lannızı en uygun zamanda en uygun koşullarda
satmak ıstersiniz. Krizdeki bir Türkiye bu koşul-
lann süratle ortadan kalktığı, bazı varlıklarda pa-
zann bütünüyle yok olduğu bir dönem yaşıyor.
Varlıklanmızı "batan geminin manan" anla>ışı
ile elimizden çıkarmanın, özellıkle de yabancı-
lara satmamızın ne bize ne ülkeye ne de banka-
lanmıza yaran var. Denetim otoritelerinin de böy-
lesi dönemlerde ulusal varlıklann değerlerini ko-
rumada yardımcı olma sorumluluğunu göster-
melen gerektığini düşünüyorum. Bu satışlan pi-
yah/'beyaz biçiminde görmemizin doğru ohnadı-
ğı kanısındayım. Öncelikle IMF'nin bir sonuç
olduğunda anlaşmalıyız. Politikacı ve bürokrasi
10 yılı aşkuı bir süredirödevini iyi yapmadığı için
IMF ile birlikte yaşıyoruz. Bu arada belirtmem
gereken IMF'nin bazı politikalan Maastncht kn-
terleri ile de uyuşan basit doğrular. Örneğin enf-
lasyonun düşmesi, bütçe açıklannnı azahnası,
dış dengenin sağlanması, yönetimin iyileşmesi.
Ancak EMF ile yapılan anlaşmalar, yazılan ni-
yet mektuplan gereginden fazla detay içeriyor; bu
da IMF'ye Türkiye'nin yönetiminin ana ortağı iz-
lenımini veriyor, IMF istiyor diye Türkiye'de ge-
lişmış bir ülkede çıkanlamayacak hukukun ev-
rensel ilkelerine aykın, kişi haklanna ve mülki-
yet haklanna saygı göstermeyen, edinilmiş hak-
lan silip atan yasalar çıkanldı. IMF'ye vatandaş-
lann hak arama yollannı kısıtlayacağız diye ana-
MF-ikJMEInmjsBÜni _
kullanan bürokrasi,
politikayı ve politikacıyı
ülke yönetiminin dışına
itmeye çalışıyor ki ben
bunun çok tehlikeli
olduğunu düşünüyorum.
Aynca IMF politikalan
yazılırken ülkemizin
koşullan dikkate
aluımıyor ve bu koşullara
uygun zamanlama da
dahil gerekli düzeltmeler
yapılmıyor.j
••
- Sizce bankaya el konması doğru birpoBti-
ka mı? Zararda olan bankalar için başka bir
formül bulunamaz mtydı?
- Sorunhı hale gelen bankalara nasıl müdaha-
le edileceği sadece ülkemizde değil bütün dün-
yada da tarüşıhyor. Ülkemizde son 20 yılda so-
runlu hale gelen bankalara devlet el koyarak so-
runu çözecegini sandı. Ancak sorun çözüleme-
dıği gibi büyüyerek sürdü. O zaman genelde so-
run sadece münfent bankalardan kaynaklanmı-
yor. Yukanda bankacılığı çerçeveleyen ortamı sı-
ze söyledim. Demek ki sorun bir sistem sorunu.
Bu da büyük ölçüde makroekonomik politikalar-
dan kaynaklanıyor, bankacüık sistemi sistemik de-
nilen bir sorunla karşı karşıya. O zaman münfe-
rit bankalara el koyarak sorunu çözemezsiniz.
Bu yolun herkes için pahalı ve maliyeth bir yol
olduğu önceden de bilinmesine rağmen ısrarla ve
yanlış olarak bu politika sürdürüldü.
Bu nedenle öncelikle bankacılık sisteminin
karşı karşıya kaldığı bu genel sorunlan çözmek
gerekir. Ardından bankacılık sisteminin rehabi-
lite edilmesmi sağlayacak politikalar uygulan-
malıydı. Bunu sağlayacak mevzuat çıkarümış ol-
masına rağmen rehabilitasy on uygulanmadı.
Bir de bankaya el konulma gerekçesi olan ser-
maye yeterhk rasyosu kriterlenne değinmek is-
tiyorum. Yerli olsunyabancı olsun bankacılık uz-
manlan gelişmekte olan ülkelerde knzlenn ardın-
dan birbankaya el konmada sermaye yeterlik ras-
yosunun doğru bir kriter olmadığında mutabık-
lar. Bu ülkelerde böylesi dönemlerde sermaye
yeterlik rasyosunun hem düzeltilmesi gerektiği-
ni hem de tek kriter olarak kullanümamasıgerek-
tigini söylüyorlar. Bu rasyonun bankacılık siste-
minin kredi verme işlevlerini olumsuz etkiledi-
ğini, reel kesimde iflaslan hızlandu-arak üretim
ve istibdaıa9oruriarmı«<afdı§ıi>eurtiii^ı-. Ül-
kemızde ise şaşmaz dogruymuş gibi sermaye ye-
terlik rasyosu tek kritermiş gibı kullanılıyor.
- Sizce bütün zarar eden bankalarfona alı-
nıyormu,yoksa bu tercihleryapılırken işin ar-
kasında başka mülahazalar da var mı?
- Doğal olarak fona almak için zarar etmek tek
başına yeterli değil. Zarann özkaynaklan serma-
ye yeterlik rasyosunu belirlenen oranlann altına
düşürmesi halinde bu sonuç ortaya çılayor. Bili-
yorsunuz bankalann 2001 y\\ sonu büançolan
önce iki denetimden geçti, ardından BDDK'de bu
sonuçlarrevize edildi. Doğal olarak her banka için
en az üç tane ayn sermaye rasyosu ortaya çıktı.
Denetleyici otoritede bu re\izyon yapılırken gru-
bumuzun dışuıdaki bankalarda nasıl biryol izlen-
di, hangı revizyonlar hangi nedenlerle yapıldı bil-
miyorum. Burada denetleyici otoritenin adil ve
kurallara, ilkelere uygun herkese aynı mesafede
durarak bir değerlendirme yapmış olduğunu um-
mak istiyorum. Benimki sadece umut; uygulama-
nrn böyle olup olmadıgını söyleyecek bir^veriye
sahip değilim. Bu arada birkaç noktaya dikkafi-
nizi çekmek istiyorum. Birincisi, denetim firma-
lanna raporlanru hazıriarken sıklıkla Ankara'dan
müdahale edildiği iddialan ortalıkta dolaştı. Üdu-
cısi de bu- büyük özel bankanuı, gayTİmenkulie-
rini ve bazı iştiraklerini fahiş bedellerlebilançb-
ya geçirdiği iddialan basuıda yer aldı. Ancak İci-
nıuoyunu ikna etmenin tek yolu kanıroca daha faz-
la şeffaf ohnaktan geçiyor. Bunun için denetle-
yici otoritenin iki denetım raporundaki rasyola-
n, kendisinin yaptığı revizyonian vs nedjenjCTİ-
ni, kendi bulduğu rasyoyu ılan etmeli. Ayffca
eğer enflasyon muhasebesı uygulanmamış olsay-
dı denetleyici otoritenin nıhai rasyosunun her
bankada ne ohnuş olacağı da kamuoyunca bilin-
mesi gereken bır başka olgu.
BİTTİ