18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 EKİM 2002 SALI 14 KULTUR [email protected] SAHIMEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Mekanizmayı soıgulamanınbedeli ULTUR TOPLANTISI CHP adaylan sanatçüarla buluştu Kültür Servisi - Cumhuriyet Halk Partisi'nin îstanbul millervekilı adaylan Kemal Derviş, Zülfu LhaneK, Bülent Tanla, Ayda Özlü Çelik ve NurÇer sanatçı ve meslekbirliği temsilcilenyle Sanatla Sohbet . . : toplantısında buluştular. , Taşkışla'daki Park Mühendishane'de gerçekleşen toplantıda sanatın çeşitli dallannda faaliyet gösteren dernek ve vakıflann başkanlık düzeyindeki temsilcileri ile sanatçılar. CHP milletvekili adaylanna hemen yasallaşmasını bekledikleri projelerle ilgili birer sunum gerçekleştirdiler. SanaÜa Sohbet' toplantısına TOBAV'dan Tamer LevenL Tıyatro Oyunculan Meslek Birliği'nden Orhan Kurtuklu. Tiyatro Oyunculan Derneği Başkanı Göksel Kortay adına Ahmet Giilhan. Özel Tiyatro Kurumlan Derneği lcurucusu Hadi Çaman, Özerk Sanat Konseyi nden Vecdi Sayar ve Başar Sabuncu, MESAM'dan AM Rıza Binboğa. Sınema Sahıpleri Meslek Bırlıği'nden Kadir Yurdatap. Film yönetmenleri adına Ersin Pertan, POPSAV'dan Kenan Doğulu. Müyorbir'den Selçuk Alagöz. TÜRSAK'tan Sevinç Baloglu. Kültür Sanat EM Sendikası'ndan trfan Kuruüzüm ve Oyuncu Birliği'nden HaKl Doğan katıldılar. Sanat alanında faaliyet gösteren kuruluşlann ortak sorunlan arasında Türkiye'de sanatın sıyasetın vesayetinden kurtulması .ve bunun için özerk bir sanat kıırumunun kurulması, sanata aynlan bütçenin arttınlması, adil ve yerinde dağıtımının yanı sıra her kentte bir tiyatro salonunun bulunması yer alıyor. Sanat ile ekonomi el ele Aynca sinema yasasının çıkması, özerk bir sinema kurumunun kurulması, sinema filmlerinin üretiminin desteklenmesi, sansürün tümü ile kaldınlması, özel şirketlerin sanata destek verdikleri takdirde vergiden muaf olmalannın yanı sıra özellikle telif haklannda yaşananlann bir düzene girmesinin ve Türkiye'nin korsan ülke konumundan yasal ülke t durumuna gelmesi de tartışılan başlıklar , arasında bulunuyor. ; Kemal Derviş sanatçılann sorunlannı dinledikten sonra ekonomik ve toplumsal gelişmenin çağdaşlaşmanın bir bütünü } olduğunu belirtti. Toplantıya katılan Zülfü Livaneli, telif haklannın çok zedelendiğini ve kendisinin, de bu nedenle acı çektiğini. Kültür Bakanlığı ellerinde olduğu takdirde sanatçılarla birlikte çalışacaklannı söyledi, , Ankara Devlet Tiyatro- sıfnda geçen dönemin sonlanna doğru sahnele- nen ve yeni dönemde de süren 'Git-Gel Dolap1 Ha- rold Pinter Tıyatrosu'nun ilk örnekJennden. Bilkent Üniversitesi"nin Yönet- menlik Bölümü'nün ilk mezunlanndan M. Akif Vfeşflkaya'nın ilk profesyo- nel çalışması olan DT ya- pımı benim yurtiçinde ve dışında izledıklerimin en başanlısı. 2. Dünya Savaşı tngil- tere"sinde palazlanan Na- zi özentisi ırkçı serserile- rin saldınlanna bir Yahu- di çocuğu olarak hedef olan Pinter, oyunlanna Kafkanın ve Hitch- cock'un siyah-beyaz film- lerinin 'kuşatılmışlık', 'tehdit alünda olnıa', 'bi- Mnmeyen güçler tarafin- dan denetienme" duygusu- nu sindirmiş. Savaş son- rası îngiliz 'yeni- gerçek- çi' tiyatrosunun toplum- sal/sınıfsal vurgusunu, Beckett tiyatrosunun 'ab- sürd'e yaslanan ve bili- neni bilinmezle harman- layarak 'gizemB' kılan 'so- vudayıcı/geneDeştirici' an- latım tekniğiyle buluştur- muş. 'Git-Gel Dolap' oyu- nunda iki kıralık katili (Ben ve Gus), bağh ol- duklan mafya örgütünün buyrugu gereği, ilk kez gittikleri bir binanın bod- rum katında o günkü 'kur- ban'ı beklerken izlıyoruz. Odanın bir giriş kapısı var. Bir de mutfağa, tuvalete açılan iç kapı. Adamlar sabahın karanlık saatlerinde gizlice gelip yerleşmişler oda- ya. Şimdi gece; iş zamanı. Her zaman ol- duğu gibi, 'kurban' kapıdan girince işle- rini bitirip, gece karanlığında yok olacak- lar. Ben ve Gus, denetleyemedikleri bir mekanizma içinde otomatik olarak işlev göreü, yaptıklan işin ahlak dışı/yasa dışı boyutunu sorgulamayan iki -aşağı sınıf- tan- kukla. Işçi sınıfının 'absürd' temsil- cileri. Sorgulanan sistem, sorgulanan birey Ben, gazetesindeki sudan haberleri mis- kince okuyadursun, Gus alabildiğine tedir- gin. Oda ile mutfak bölmesindeki her şe- yi kurcalayıp duruyor. Meraklı biri. Örgüt tarafından eskisi kadar önemsenmedikle- ri, çünkü çalışma koşullannın gitgide da- ha kötüleştiği inancında. Bu nedenle ken- dini güvencede hissetmiyor. Kuklası oldu- ğu. ona ekmek parasını kazandıran siste- mi sorgulamaya başhyor. Bireyin, kölesi olduğu mekanizmalann işleyiş biçimini anlamaya ve denetlemeye çalışması de- mek bu. Bir başka deyişle, otomatik ola- rak yapılan işe bireyin düşünsel müdaha- lesi... Bumüdahale sistemin eskisi gibi tı- kır tıkır çahşmayacağmın göstergesi. Sis- tem bu tür bir sorgulamaya izin vermeye- cektir. Mekanizmanın işlemesini engelle- yen makine parçasının çıkanlıp atılması ye- rine yenisinin konulması gerekmektedir. Gus'ı bekleyen yazgı budur... Pinter, çağdaş dünyayı yöneten sistem- A leri 'mafya örgütü' metaforu bağlamında sorgularken, sahnede otomatik aygıtlan da kullanıyor. Sifon dolmuyor, bozuk para konmazsa havagazı saatı çalışmıyor, arka duvara gömülü 'git-gel dolap' (yukardan gönderilen sıparişlerin mutfakta hazırla- nıp yukan iletildiği mutfak asansörü) ise birden çalışmaya başlayarak, saklandıkla- n yerin keşfedildiğinden korkan iki katili çaresizlikleri içinde gülünçleştiriyor. Cst üste gelen terslikler dolayısıyla, Gus "son'un başlangıcında olduğunu sezse de, otomasyonun bir parçası olmaya boyun eğen Ben değişimin farkında değil. Ben'in 'düşünmeye başlaması' ıçin oyunun -'kur- banın kapıdan girdiği'- son anını bekle- mek gerek... O son anda yapacağı eylem ne olursa olsun, Ben artık eski Ben olma- yacak. Gus'ın tedirginliği Ben"e de geçe- cek; sonra bir başka mafya işçisine... Bi- linçsiz kuklalann saat gibi işlemesine en- deksli bir sistem (ya da mekanizma) zın- cirleme bilinçlenmelere ne kadar dayana- bilirki! Pinter, çağdaş sistemleri sorgularken, bu sistemlere boyun eğen bireyi de sorgulu- yor. Sorgulamayı öğrenmiş bireyi ilk aşa- mada 'kurban' olarak nitelendiriyor. An- cak. yaygmlaşmasıyla, 'insana karşı' olan sistemlerin çökmeye yazgılı olduğunu da muştuluyor. Yönetmen Yeşilkaya, metnin doğru bir okumasını yaparak iki karakteri 'özlerin- deki değerin dışında yaşamak zonında bı- rakıbnış'kişiler olarak yorumluyor. Ben ve DTyapımı 'Git-GelDolap' Harold Pinter'ın savaş sonmsı îngiliz yeni gerçekçi tiyatrosunun toplumsal- sınıfsal vurgusunu Beckett tiyatrosunun absürde yaslanan, soyutlayıcı- genelleştirici anlatım tekniğiyle buluşturduğu biroyun. Gus'ı, medyatik klişelerle maskelenmiş bir dünyanın iletişime olanak vermeyen kalıp dil kullanımlan içinde 'gerçek' kılı- yor. Ben'in duyarsızhğı, bu karakteri can- landıran oyuncunun uzun süre sırtı seyir- ciye dönük olmasıyla belirlenmiş. Gus ise her an seyirciyle yüz yüze yaşıyor endişe- sini. Yeşilkaya, Hakan BoyavfBen) ve Mit- hat Erdemli (Gus) ile yaptığı çalışmayla, karakterler arasındakı zıtlığı ve çatışmayı -güldürücü olduğu denli irkiltici- boyut- larda yansıtıyor. Oyunun sonu yoruma açık Her iki oyuncunun yorumu da kusur- suz. Oda Tiyatrosu'nun koşullan. oyunda- ki iki kapının yan yana olmasını zorunlu kıldığı ıçın 'dışan açılan kapı 1 ile iç kapı arasındakı aynm belirsizleşiyor. Bu da 'son an'ın grotesk vuruculuğunu gölgeliyor. Git-gel dolabın gözönünde olması da bir sakınca. Gus gibi birinin bu garip meka- nizmayı daha önce fark etmemesi olanak- sız çünkü. Ancak Yeşilkaya, sıradan söy- leşimlerden ve yer yer belirginleşen an güldürüden süzülen gergînliği sahne ola- yının dokusuna sindiren tartımlı bir sah- ne düzeni kotanyor. Oyunun sonu yoruma açıktır. Yeşilkaya ise kesinleştiriyor sonu. Harold Pinter de oyundan yıllar sonra yazdığı film senaryo- sunda farklı bir son kullanmıştı. Ancak, hangi son seçilirse seçilsin, oyunun vurgu- su değışmıyor. 'Git-Gel Dolap' izlenmesi gereken bir çalışma. YAZI ODASI CUMHURIYETİMIZİN # V . YIL M HALKIMIZA KUTLU OLSUN .Bekh-KUMBUL Antatya Büyükşehir Beladiye Başkanı Cumhuriyet'imizin kuruluşunun 79. yıldönümü çağdaş İzmir'in tüm aydınlık insanlarına kutlu olsun. HAKKI ÜLKÜ Eski Aliağa Belediye Başkanı SELİM İLERİ Selçuk Baran İçin Soğukça bırsonbaharöğledensonrasıydı. Kalori- fer yanmaya başlamadı. Ev soğuk. Uyukluyordum. Telefon çaldı. Telefondakı ses, Ülkü Uluırmak olduğunu söylü- yordu. Selçuk Baran için aramış. Ülkü Hanım, Sel- çuk Baran'ın arkadaşı. Dınliyordum ve Selçuk Baran'ı anımsiyordum. "... Onu kimse anmıyor. öleli..." öleli şu kadar yıl geçmış. Bir iki gün sonra ölüm yıldönümü. Besbelli, sevgili Selçuk Baran'ı yine kim- se anmayacak. Anmak, ardı sıra, bir emeğe dikkat çekmek değil midir? Selçuk Baran hikâyemıze ve romanımıza ger- çekten emek vermış, incelikli bir yazardı. 0 soğukça güz günü, içim sıra bir dolu soğukluk, hüzün, tedirginlik. Selçuk Baran'ı anımsamak büs- bütün pekiştirdi. Onu en son, Anılar; ıssız ve yağmuriu'da yazdım. Anılara beklenmedik bir şekilde sökün etmişti. öz- gür Yayınlan'yla çalıştığımız yıllar, Refik Ulu falan derken... Refik Ulu'nun erken ölümü... Biryazgece- si, rahmetli Refik Ulu, Selçuk Baran'ı, Güven Turan'ı, Hulki Aktunç'la beni Cennet Bahçesı'neyemeğe ça- ğırmış. Kımbilır hangi yaz? Hangi yazsa, ardı sıra Selçuk Baran. Ankara'dan Istanbul'a gelmiş, yine Ankara'ya dönecek, gence- cik Selçuk Baran. Haziran yeni yayımlanmış. Hazi- ran, Selçuk Baran'ın ilk oykü kitabı. Kimi yazarlar daha ilk yaprtlarında olgunluklanna enşirler. Haziran'da usta işi öyküler birbiri ardınca di- zilmiştir. Örnekse, "Kavak Dölü": Yaşanmamış bir hayat, kınlmış umutlanyla 0 yaşlı kız, başkalannın mutluluğuyla avuntulu... Sonra benı enikonu çarpmış "KonukOdalan". Bu kez de yaşanmış gibi görunen bir kaybolup gidiş. Bel- kı, bir kuşağın bütün anne babalannda rastlanabile- cek aşksız evlilik... Selçuk Baran, Haziran dan sonra yazıyı bir daha bırakmadı. Hep duyarlı öyküler, romanlaryazdı. Ama eserlerini 'satmasını', medyaya 'sunmasını' bilme- di, daha doğrusu bilmek, oğrenmek ıstemedi. 0 kadar ki, BozkırÇiçekleri adlı güzel romanıyıl- larca yayıncı bekledi. Rahmetli Refik Ulu olmasaydı, belki basılmayacaktı. Istanbul'a taşındıktan sonra seyrek de olsa görü- şüyorduk. Argos'ta "Arjantin Tangolan" adlı çok sev- diğim bir öyküsünü yayımlamıştım. öylesine yalın ve dilsiz, ama acıyı öylesine söyleyebilen. Böyle bir dizi öyküsü yine kitap olmayı bekliyor- muş. Yineyayınevi sorunu. Enis Batur'u aramıştım. Enis'in Selçuk Baran hikâyesine uzak olmadığını bi- liyordum. Kitap, Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıktı. Sel- çuk Baran sevinmişti. Düşünün, incecik öyküler ıçin o yazara teşekkür edeceğimize, eserinı yayımlamaktan öte duruyo- ruz... Argos'tan sonra, son beş altı yıl, Selçuk Baran'la görüşmelerimiz iyice seyrekleştı ve günün birinde koptu. Bazan düşünürdüm, ne yapıyor, nerede, na- sıl, amayaşamın hayhuyunda, unuturdum, çok geç- mez unuturdum. Şöyle yazmışım, Anılan ıssız ve yağmuriu'da: "Birkaç yıl önceydi. Yapı Kredi Yayınlan 'nın ilan- lannı okuyordum; Selçuk Baran'ın son romanı, ölü- münden sonra yayımlanıyor, böyle bir duyuru. Ka- lakaldım. Selçuk Baran ölmüş! Habenm yok, kim- senin haberiyok. Sessizce göçüp gitmış dünyamız- dan, onca ince esere imza atarak. Belkikurtulmuş..." Belki değil, mutlaka kurtulmuş. Yalnızca değersiz- liğin, sıradanhğın, özensızliğin, bayağılığın ilgi dev- şirdiğı günümüzde o öyküleri, o romanları Selçuk Baran'a ancak acı verirdi. Onu iyi ki anmıyoruz. Takvimde İz Bırakan: "Hiç, ama hiçbir şey bırakmamışlarbize... Anıla- nmızdan başka..." Deniz Kavukçuoğlu, Alageyik So- kağı Bir Liman mıydı?, Doğan Kitap, 2002. Ataol Behramoğlu TUYAP'ta • Kültür Senisi - '21. TÜYAP Kitap Fuan' kapsamında, yazanmız Ataol Behramoğlu yann 14.00-17.00 saatleri arası Adam Yayınlan standında 'Yeni Aşka Gazel" adlı kıtabım ve diğer kitaplannı imzalayacak. Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslanyla, Türk millefini emin ve sağlam biı istikbal yotuna koyduğu kadar, asıl tikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyie, bûsbutün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştut Mvstafa Kemal ATATURK 1936 HOLIDAY «ESORT TuniniAkEc Ktışadaa - Aydın TeK90.25t) 618 0*06 ptı FMİSO 25*1 618 08 18 -19 » ADANA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ H A K İ M L İ Ğ İ ' N D E N Esas \o: 2002 177 Davacı Ülviye Gültepe vekili A\ Mustafa Akın arafından da\alı Yaşar Gültepe aleyhi- ne açılan boşanma daNasının yapılan duruşmasında venlen ara karan uyannca. Davalı Yaşar Gültepe'nın bildinlen Büyükmangıt Köyü. Ceyhan-Adana adresıne çıkar- tılan tebhgat bıla teblığ lade edılmiş. emniyetçe de yaptırılan bütün araştırmalara ragmen tebligata yarar açık adresi tespit edilemediğinden duruşma günü ve dava dilekçesinın ıla- nen tebliğıne karar venlmesı tensıp kılınmış olmakla. Davalı Yaşar Gültepe'nın duruşma- nın bırakıldığı 23 12.2002 günü saat 11 3O'da mahkememiz duruşma salonunda hazır bu- lunması \eya kendısını bir vekılle temsıl ettirmesı. hazır bulunmadıgı ve kendısmı bir ve- kılle temsil ettirmediğı takdirde yokluğunda duruşmalara de\am olunarak karar venlece- ğı hususu davalı Yaşar Gültepe'ye ılanen teblıg olunur Basın: 65360 İLAN TC BAKIRKÖY 3. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 2002 655 Karar No. 2002.922 Bursa, M.K. Paşa, Tepecik, C: 116, H: 156'da nüfusa kayıtlı Münır oğlu 1970 do- ğumlu Murat Özhozun'un hastalığı sebebiyle kısıtlanmasına, aynı yerde nüfusa kayıtlı Ahmet kızı 1948 doğumlu annesı Hıdıye Ahmet Özhozun'un \elayetı altına konulma- sraa karar venlmiştır. Ilan olunur. Basın: 65937
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle