Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1SS EKİM 2002 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
- Türkiye, kendi AB llerleme
Raporu'nu hazıriayacakmış...
"Kendin p/s/r kendin ve!"
Tren biletiHaydarpaşa-
Gebzebanliyö
hattında
sabahın erken
ve gecenin geç
saartlerinde
istasyonlardaki
gişeler kapaiı
olduğu için biletJer,
trenlerde "seyyar
biletçi" görevi
üstlenen
kondüktörier
tarafından
kesiliyor. Ne ki
750 bin liralık
yolcu taşıma
ücretine karşılık
bilet diye verilen
kâğrt parçası,
TCDD matbaasında
1998 yılında basılmış
ve banliyö hattında
50 kiloya kadar
olan yükler için
kullanılan bilet.
Ederi ise sadece
60 bin lira.
Yardım
Ecevit, Başkan Bush'u
telefonla arayarak:
- Yardım et de,
şu AB'ye girelim;
demiş.
Bush, sıntmış:
- önce sen yardım et,
şu Irak'a bi girelim!
Can Ozan
D
evletekonomıden e.ını çeksın, aevlet kuçui-
sün, diyorlar... Çok da güzel konuşuyoıîar!
Türkiye'de devletin ekonomideki payı yüz-
de 23.9; dörtte bir bile değil. Ama devlet
ekonomiden elini daha çok çeksin ki Türkiye ulus öte-
si sermayenin yan cebine rahatça girsin istiyorlar!
OECD'nin 2001 yılı verilerine göre Almanya, Fran-
sa ve Isveç'te devletin ekonomideki payı yüzde 53.
Avusturya'dayüzde49, Belçika'da yüzde 48, Hollan-
da'da yüzde 47, Ispanya'da yüzde 40. Kapısında
beklediğimiz Avrupa Birliği'nde devletin ekonomide-
ki payı Türkiye'nin iki katı!
Petrol Iş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Öztaş-
kın, "Uluslararası Para Fonu, 'İGSAŞ blok satılsın' di-
ye buyurdu. Özelleştirme Idaresi Başkanı da satışın
çok kısa sürede yerine getinleceği güvencesini ver-
di. Acaba potansiyel müşterıler IMF ile birlikte mi be-
lirlendi?" diyor.
İGSAŞ, Türkiye'de gübre için üre üreten tek kuru-
Vurgun
luş. Ayrıca savunma sanayiine nitrik asit ve teknik
amonyum nitrat üreten tek kuruluş. Para kazanıyor...
Ama Türkiye, bir buyrukla gübre üretiminden vazge-
çiyor.
Bir de TUPRAŞ olayı var... Petrol Iş Başkanı Öz-
taşkın," TÜPRAŞ'ı özelleştirmek için kendine özgü
bir satış yöntemi geliştiriliyor" diyor; özelleştirmeden
sorumlu Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun,
IMF heyetine TÜPRAŞ'ın iki ay ıçinde "Hisse Sene-
dine ÇevrilebilirTahvillhracı" yöntemiyle hızla satıla-
cağını söylediğini anımsatıyor.
TÜPRAŞ, geçen yıl verimlilik, kârlılık ve etkinlik ba-
kımından dünyada 7. sırada yer almış... Hisse Sene-
dine Çevrilebilir Tahvıl Ihracı yöntemiyle satılacak!
Öztaşkın'ın dediği gibi "kelepir mal" olacak:
"Özelleştirme Idaresi, TÜPRAŞ'ı, bizzat TÜPFlAŞ'ın
kendi sermayesi ile satmayı hedefliyor. Bilindiği gibi
tahvil, devletlerveyaşirketler tarafından borç paraal-
mak için çıkanlan belli süreli ve faiz yüklü borç sene-
didir. Bu mekanizma nasıl işleyecektir? özelleştirme
Idaresi'nin kendi geliri olmadığından TÜPRAŞ üze-
rinden göstereceği tahvilleri piyasaya sürerek, TÜP-
RAŞ'ı sabit bir faiz yükü altına sokup, öz sermayesi-
nin erimesine neden olacak. Belirlenen alıcı ya da alı-
cılar da özelleştirme Idaresi'ne faiz karşılığında borç
vererek faiz kazancı sağlayacaklar. Ihraç edilen tah-
viller ise Türkiye'de POAŞ, Çimento, Teletaş gibi pek
çok özelleştirme ömeklerinde yaşandığı biçimde be-
lirli ellerde toplanacak ya da toplatılacaktııi Daha son-
raki aşamada değeri eritilmiş olan TÜPRAŞ, tahvil sa-
hiplerine hisse senedi yoluyla TÜPRAŞ'tan alınan fa-
iz gelirleri ile bedelsiz satılacak."
ABD'nin Irak'ı vumnasına gerek kalmadan biz ken-
di kendimizi vuruyonjz!
SESSÎZSEDASIZ(I)
Yüksek Yerilim Hatt
erdincutkuCayahoo.com
Bizim kodamanlann masasında
DEVLET KUŞU sütü bile var!
AB'ci ANAP'ın adam kayırma kriteri
Izmir'de yayın yapan Ege TV'nin
ana haber bülteninde iki yıl önce
"para piyasalanndaki son durum"u
anlatmak üzere ekrana çıktı Bilal
Doğan...
Odak Döviz'in genel müdürüydü...
Bilal Doğan, ekrana çıkmadan önce
kamuoyundatanınmıyordu. Ekranda-
ki göruntüsü ile tanındı.
Ve sonra ANAP Izmir ll Başkanı ol-
du.
Şimdi ise Izmir 2. seçim bölgesinden
dördüncü sırada ANAP milletvekili
adayı.
Bu arada Anadolu Ajansı ANAP'a
bağlı...
Bilal Doğan'a kontenjan mı verilmiş
ne giderayak, Anadolu Ajansı Izmir Bu-
rosu'da iki gazeteci işe alınmış...
Biri ANAP milletvekili adayı Bilal
Doğan'ın basın danışmanı öteki ise
yaşamında bir gün bile muhabirlik
yapmamış fakat ANAP Izmir ll
Gençlik Kollan'nda görevli bir hanım.
Izmirli basın emekçileri diyor ki:
"Çoğu gazeteci arkadaşımız sigor-
tasız ve benzin faturası karşılığında
maaşlannı alırken, Bilal Doğan kadro-
yaikikişiyerleştirdi... Arkadaşlarladü-
şündük taşındık; madem işe adam ala-
caksın, bari bir gazeteciyi işe yerteştir
de, hem ekmek yesin, hem de Ajans o
adamdan faydalansın. Isim önemli de-
ğil. Zira piyasada işsiz kalmış o kadar
değerli arkadaşlanmız var ki..."
Belki bu da AB'ci ANAP'ın "krite-
ri"dir... ll başkanına devlet kurumlann-
da kadro kullanma kriteri!
ÇED KÖŞESI
OKTAY EKİNCİ
İlhan Selçuk'a Doktora ve
Türbansız' Üniversitelerimiz
Geçen hafta Fazıl Say'a fahri
doktora unvanını veren Istanbul
Üniversitesi (ÎÜ) yönetimi, bu-
gün de aynı ödülünü Ühan Sd-
çuk'a sunuyor...
Fazıl Say, her yönüyle örnek
bir "Cumhuriyetsjmatçta" ola-
rak Türkiye'nin çağdaş dünya-
daki onuru oldu; hepimizin
gönlünde taht kurdu...
Ühan Selçuk ise her yönüyle
ödünsüz bir "Cumhuriyet dev-
rimcisi'' olarak yine Türki-
ye'nin çağdaş dünyada onurlu
yerini alabilmesi için sürdürdü-
gü "aydınlanma direnişinde"
önderimiz ve esin kaynağmuz...
Nitekim, önceki yıl da Mi-
mar Sinan Üniversitesi yine îl-
han Selçuk'a aynı "akademik
ve&yı" göstermişti... Özgürlüğe
%e insan yaratıcıhğına olan bağ-
lüığıyla "sanatm da yotunu ay-
dmlatmasına
1
' teşekkür borcu-
nu ödemişti...
Şimdi, böylesi saygın bir un-
vanın, yeni bir eğitim yılının
başladığı şu günlerin yanı sıra,
Cumhuriyet devrimlerine karşı
çıkan gerici siyasal akımlann
geniş taraftar topladıklan bir se-
rim öncesinde deveri-
iyor olması, anlamını
Jaha bir derinleştiri-
vor...
Çünkü,
iniversitele-
-ımizi bile bu
oilim dışı
ıkımlann
me" yuvalan ol-
mariskiyletanış-
tıran sorunlann
başında; "büinı
w sanat eğfthni-
nin aklın özgür-
leşmesivie buluşmasnu engefle-
yen siyasal tutumlar" geliyor...
Temel sorunlar
Cumhurbaşkammız Ahmet
Necdet Sezer, 2 Ekim 2002 gü-
nü Uludağ Üniversitesi'nin açı-
hş töreninde konuşurken, üni-
versitelerimizin gerçekten "üni-
versite" olabilmeleri için "aka-
denıik özgfirhığün" önemine
değinerek, bunu da olumsuz et-
kıleyen başlıca iki sorunun alü-
nı şöyle çizdi:
1 - "tktidar erkmin ünhersite
üzerinde keyfi düzenlemeter
yapmasuıa olanak tanınmama-
Mnf
2- *Vakıfüniversiteterifle dev-
let iinKersiteleri arasindaki uçu-
rum mutlaka kapaülmalıdır_"
lCurnhuriyet. 03.10.2002)
Birincisinde, hemen her ilde
hatta ilçede, yeterli bilimsel ve
eknık koşullar gözetilmeden,
îjdece "siyasal amaçlarla" açı-
lın üniversiteler yüzünden,
gençlerimizle birlikte ülkenin
•••
geleceği de "kaosa" sürükleni-
yor... Eğitim altyapısı eksik bir
uzmanlaşmanm yaratacağı so-
runlar gözardı edıliyor...
tkincisinde de paralı eğitimin
yeni bir "ticari sektör" yarat-
ması sonucunda toplumun ge-
niş kesimleri yükseköğrenim
olanağından giderek uzaklaşı-
yor... Bunu dengeleyecek olan
devlet üniversiteleri de yıllann
yetiştirdiği birikimli kadrolan-
nı özel vakıflara "kaçırmanın''
bilimsel yoksullaşmasıru yaşı-
yorlar...
Partflerdeld aymazhk^.
Şimdi 3 Kasım 2002 seçim-
leri için yanşan partilerin ve li-
derlerin "vaaüerine" yeniden
bakın... Üniversite konusunda,
işte bu gerçeklerin üzerine git-
mek yerine, hemen tümü sade-
ce "türbanhkıziannokumaöz-
gürlûğü" üzerine siyaset yapı-
yorlar...
Hatta, bugün îlhan Selçuk'un
ödülünü alacağı IÜ bile örne-
ğin ^parah üniversitelere kap-
ürdığı hoca sayısuıdaki arüş"
yerine, rektörünün türbanlı-
lara karşı olan ödünsüz tu-
tumuyla kamuoyunda dik-
katleri çekiyor...
Oysa, türbanın da sadece
yasaklamalarla değil,
ancak Cumhuriyet dev-
rimlerine dahayakışır
biçimde "aydınla-
ütanış kafalar-
la" kızlan-
mızın ba-
ından
"sonsuza
dek" uzaklaştınlabi-
leceğini hemen ldmse
söylemiyor... Kandınl-
mış başlan 'irtkânm ünifbnna-
lanndan" kurtarmamn yolu-
nun, öncelikle tüm üniversitele-
rimızın "akbn ve biümin özgür
okullan" kılınmasından geçtt-
ği sanki büinmiyor...
Ne var ki bu da aynı zaman-
da şu "rantvetalan düzeninisor-
gulayacak" üniversiteler yarata-
cağından, aynı düzenle bütün-
leşmiş partiler için en elverişli
siyasal söylem, Türbanyanda-
şıya da karşıü oianlardan" oy is-
temekle sınırh kalıyor...
Bakalım, hiç değilse "laik ve
tophnncu" parblerimiz, üniver-
sitelerin ancak u
akh özgürleşti-
ren" aydınlanma yuvalan olma-
lanyla "tûrbana" karşı da en
güçlü ve kalıcı bir uygarhk eği-
timinin sağlanabilecegini ne za-
man görüp, önemseyecekler?
Ilhan Selçuk'a verilen dokto-
rayla eğer bu da anımsanabilir-
se, yıllann özverili direnişinde-
ki "tarihsd hocahk" bu unvan-
la da doruğa çıkmış olacak...
Oekinciûı cumhuriyet.com.tr.
HAYVANLAR ISMAÎL GÜLGEÇ gulgec2@hotmail.com
KİM Kİ1VIE DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(Q turk.net
ÇtZGİLÎK KÂMİL MASARACI
H A R B t SEMİH POROY semihporoy@yahoo.com
TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 16 Ekim
CİN'IN ILKATOM BOMBASI
1964'TE BUGÜN, ÇİN HAUC CUMHURİVETİ, İLK
ATOM BOMBASI PEAt£MESİNİ TMKLA MAKMJ
ÇĞLÜ'MOe VVTt. ÇİN HAIM CUİAUU*İY£Tİ'NİN
SOVYBTL£K 8İRLİ6İ İLE OLAN YAKtU İLİÇKİ-
Si, DAHA İ3S8'OE PEKİN'PE İLK NÜKLEER
ftAKTĞKÛN^SASöA 6ÖgÜL£N) yAPILMA
StNOA HOL. OYMAUIŞrt. ANCAK, 13S3'M
İKİ ÜLKSHİM ARASI AÇtLM/Ç, SOVYETL&Z
8JRCİSI YARDtMt KESMİŞ, ÇİN OB û/f DÛN-
VAYA KARÇf &U>tlCAL BİR lAyiK ALMAYA
KOYULMUfnj. MAO 'NUN ÜhlLJÛ ICÜLTÜIi
DBVRİMİ BU SlRALAJZ&A BAÇLAMtŞTI. YAPt-
LAN ATZ>M BOMB4SI OENEMESİ, ÇİN 'İN AS-
ICEfiî SÜCÛNÜ KAhjrrLAMAK İÇİN ÖNSMLİ
8iR Ğ i i
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
'Tepki Oyu1
Ne Demek?
1953-1954 yılında beşinci sınıfa gittiğim Yeşilköy
Pansiyonlu llkokulu'nda içine kapanık, çevresiyie iliş-
ki kurmakta zortanan bir arkadaşımız vardı. Adını Ya-
vuz olarak anımsadığım, hep en arka sırada oturan
koyu esmer tenli, şişman ve tombul bacaklanyla yü-
rürken görenterde her an düşecekmiş duygusu uyan-
dıran bu çocuğun nedenini çözemediğimiz birtakım
"ters" davranışlan vardı. Sınıfa girerken önündekile-
ri rtip kakmak, sırtlanna vurmak, topuklanna basa-
rak tökezletmek ya da sıralann arasından geçerken
birinin kitabını, öbürünün defterini yere düşürmek gi-
bi davranışlardı bunlar... İçine kapanıklığına bakıp, bi-
raz da acıma duygusuyla, başlarda bu "terslikleri"
pek kötüye yormamıştık. Fakat o, bizim iyi niyetimiz-
den yüz bulmuş, bu "ters"davranışlannın dozunu iyi-
cearttırmıştı...
Bir keresinde ders arasında sınıfta öğretmenimizi
beklerken önündeki sırada oturan bir arkadaşımızın
sırtına mürekkep hokkasını boca edince, sabnmız
taşmış, üzerine çullanmıştık. İyi bir dayak yemişti
bizden. O günden sonra da dayak yemek için elin-
den negelirseyapmıştı... Sınıfta, bahçede, yatakha-
nede, tuvalette mutlaka herkesi kızdıracak bir şey-
leryapıyor, sopayı yiyince rahatlıyordu. Yavuz'un da-
yak yedikçe rahatladığını gören öğrenciler de yap-
tıklanndan pişmanlıkduyacaklan yerde, "yardım'et-
tikleri, "iyilik" ettikleri duygusuna kapılıyorlardı onu
döverlerken. En şiddetlı dayaklarda bile öğretmen-
lere, müdüre şikâyette bulunmaması, ailesine haber
vermemesi, okuldaki tüm öğrenciferin "iyilikyapma"
arzulannı kamçılayınca, Yavuz tam anlamıyla bir şa-
maroğlanınadönmüştü. Birincisınrföğrencisibacak-
sızlar bile rastladıklan yerde zıplayarak, hoplayarak
ensesine şaplağı yapıştınyoriardı çocuğun...
Bir süre sonra bu dayak olayı okul yönetiminin de
dikkatini çekmişolmalı ki, öğretmenlerderslerde Ya-
vuz adını ağızlanna almaksızın bize kaba kuvvetin ne
kadar kötü bir şey olduğunu anlatmaya başlamışlar-
dı. öğretmenlerin anlattıklan etkisını göstenp, alıştı-
ğı günlük dayaklardan yoksun kaldıkça ne yazık ki
dengesi büsbütün bozulmuş, çevresine karşı daha
da saldırganlaşmıştı çocukcağız.
• * •
Bir haftasonu evde, akşam yemeğinde, aslında
içine kapaiı bir çocuk olan bu sınıf arkadaşımızın bir
anlam veremediğim saldırganca davranışlanndan
babama söz ettiğimde, yemekteki konuklanmızdan
bir doktor, bunun çok yadırganacak bir şey olmadı-
ğını, duygulannı konuşarak dışan vurmakta zorta-
nan, sürekli içlerine atan kişilerde saldırganlık eğilim-
lerinin çok daha sık görüldüğünü söylemişti. Bu eği-
limlerin dayağa çağn anlamında kışkırtmalar olarak
kullanılıyor olması ise genelde yetişkinler arasında
görülen ve "mazoşizm" adıyla anılan bir hastalıktı. Ya-
vuz belki bir mazoşist değildi ama kendisine acı ve-
rilmesinden, acı duymaktan zevk alan, ruh sağlığı bo-
zuk bir çocuktu. Doktor arncanın sözlerinden arka-
daşımızın bir "dayak delisi" olduğu sonucunu çıkar-
mıştım.
Seçimler yaklaştıkça ortada daha sık dolaşmaya
başlayan kamuoyu araştırması sonuçlanna ilişkin
olarak yapılan "tepki oyu" yorumlannı her duydu-
ğumda nedense bizim o dayak delisi zavallı Yavuz'u
anımsıyorum. . -.. .'.'l
Yüzde 10'luk baraj ayıbı dışında, özellikle partile-
rin ideolojik-siyasal dağılımlan açısından 3 Kasım
seçimleri Cumhuriyet tarihimizin en demokratik oy-
lamalanndan biri... Türkiye Komünist Partisi'nden
Milliyetçi Hareket Partisi'ne, Demokratik Halk Parti-
si'nden Saadet Partisi'ne kadar her türiü ideolojik-
siyasal göruşün temsilcisi yer alıyor oy pusulalann-
da. Fakat ortada, sayılan hiç de azımsanmayacak ka-
dar fazla olduğu söylenen kimi seçmenlerin oylartnı,
görüşleri kendi kişisel görüşleriyle örtüşen partilere
değil de salt "tepki koymak" amacıyla, sırf "inat ol-
sun" diye bambaşka partilere vereceklerine dair yo-
rumlar dolaşıyor. Kimse gücenmesin ama ben, "Oh
olsun, başımıza öyle belalarsaralım ki gelip hepimi-
zi dövsünleri" mantığıylaoylanmızı bile bile "başımı-
za bela olacak" birilerine vermeyi mazoşist bir dav-
ranış, bir dayak deliliği olarak algılıyorum.
Tepki duymasına hepimiz duyuyoruz da, bunu
göstermenin dayak deliliğinden başka bir yolu yok
mu? Ya da aymazlığın adı ne zamandan beri "tepki
koymak" oldu, Tann aşkına?
e-posta: dkavukçuoğluCg superonline.com
B U L M A C A SEDATYAŞAYAN
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8
1/Yurdumuz-
da da yaşa-
yan, siyah
sorguçlu bir
kuş. 2/ Kan- 4
şık renkli...
Heybe,yaygı,
kolan, kuşak,
yastık gibi
şeylerin yapı-
mında kulla-
nılan bir do-
kuma türii. 3/ Gü-
neydoğu Anado- 1
lu'ya özgü acı kah- 2
ve... Muğla'nın bir 3
ilçesi. 4/Sahip... Bir .
etkinliğin geçici ola-
rak durdunılduğu
süre...Ükelbenlik.5/
"Gelse o — meclise
naz ü tegafill eylese"
(Şarkı)... Ânado-
hı'da kurulmuş eski uygarlık. 6/Bir renk... Cema-
ate namaz kıldıran kimse. 7/Büyük akarsu... Na-
zilerin politikasında Germen niandan kimselere
yakıştınlan ad. 8/Geçmişe duyulan, tanımlanamaz
ve iç sızlatan özlem. 9/Papalığın simgesi olan üç
katlı taç... Eski ve bilinmeyenbir tarihi anlatmak-
ta kullanılan deyim sözü.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Yurdumuzun sûlak alanlannda da yaşayan bir
kuş. 2/ Hasankeyf'i sular altmda bırakacak olan
baraj... Motorlu taşıtlarda direksiyon ile tekerlek
arasmdaki bağlantıyı sağlayan mil. 3/Tavlada kul-
lanılan oyun aracı... Bir balık. 4/ Eski Mısu-'da gü-
neş tannsı... Eskiden hocalann giydiği bir çeşit üst-
lük. 5/ Özsu... Ornan Pamuk'un bir romanı. 6/
Pasta hamuru... " — çıkmca ortaya mazi silinme-
li" (Tevfik Fikret)... Bir nota. II Istek, arzu... Bir
topluluk ya da kişinin başkalannda bıraktığı izle-
nim. 8/OrhanHançerHoğhınunbirromam... "—
- Damar"; Şairimiz. 91 Yüksekokul.
1
I
S
K
E
T
E
|
0
_F_
2
S
U
|
D
U
Z
IK
0
3
P
A
P
A
V
E
R
I
4
I
R
T
|
A
L
A
N
•
5
N
E
P
A
L
|
T
A
T
6
0
|
0
R
U
K
|
V
E
7
Z
A
|
I
•
7
A
K
8
1H
A
Z
IR
E
|
E
9
T
U
R
A
N
E
R
0
L