21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 2002 CUMA HABERLER DUNYADA BUGUN ALt SİRMEN Idam Kalkmadıkça... Insan şöyle bir geriye bakınca şaşırıyor, me- ğer otuz yıl olmuş; 12 Eylül'ün karanlık günle- rinde, yine Türkiye'nin gündeminde ölüm ceza- sı tartışması vardı. Şimdi ikisi de rahmetli olmuş, ikisine de çok şeyler borçlu olduğumuzu düşündüğüm kişiler önayak olmuşlardı. Onat KutJar, Camus ve Ko- estler'in metinlerinden oluşan kitabı getirdi ve hapishane çıkışı ara rejim işsizi olduğumdan, çevirmem için bana verdi. Pekâlâ kendisi de en aşağı benim kadar iyi yapardı bu işi. Cem Yayınevi'nin sahibi Oğuz Akkan ise "önemlideğil, masrafını çıkarmasa da ben bu- nu basarım" dedi ve kitap piyasaya çıktı. Çevrilen kitaplar, toplanan imzalar, Türkiye'nin daha o gün kurtulması gereken ayıptan kurtul- masına yetmedi. Aslında bundan daha önce kurtulmamız ve Menderes, Polatkan, Zorlu ayıbını yaşamama- mız gerekiyordu. Ayıbın pek mazereti olmaz ama, başlarda yi- ne de bir mazeret vardı. YalnızTürkiye değil, ki- mi Avrupa ülkelerinde de idam hâlâ uygalanıyor- du. Ama artık, Avrupa krtası üzerinde bir tek ör- nek bile kalmadı. ABD'nin kimi eyaletlerindeki uygulamalann ardına sığınmak ise olanaksız. Çünkü Mecelle'nin deyimiyle suimisal emsal teşkil etmez, yani kötü örnek emsal oluşturmaz. • • • Dışişleri Bakanı Ismail Cem, Radikal'den Mu- rat Yetkin ile yaptığı konuşmada, 2001 yılını de- ğerlendirir ve AB ile ilişkilerimizin hangi nokta- daolduğunu saptarken oldukça iyimserbirtab- lo çizmesine karşın Türkiye'nin bunca yıldan sonra hâlâ ölüm cezasına saplanıp kalmasına ha- yrflanryor. Son derece açık ve net konuşan Dışişleri Ba- kanı, çeşitli uyum çalışmalannda belirti esnek- likler olabileceğini söylüyor. - Ama, diyor ardından da, öyle bir konu var ki, orada nüansa yer yok. O da ölüm cezası. Türkiye'nin bir konuyu artık anlaması gereki- yor. Avrupa'da idama yer yok, idama yer olan ülkenin de Avrupa'da yeri yok. ölüm cezasının zaten hiçbir çağdaş açıklama- sı da yok. Her şeyden önce, çağdaş toplumlarda ceza, bir intikam değil. Cezanın amacı, toplum düze- nini korumak, caydırıcılık öğesi taşımaktır. Herkes biliyor ki, caydırıcılıkla cezanın ağırlığı arasında bir bağlantı yok. Nitekim Koestler iki- yüzyıl önceki Ingiltere'de en çok yankesicilik olayının, yankesicilerin kent meydanında asılma- sı sırasında olduğunu yazıyordu. Aynca Camus kitabında, "Madem kidevlet cay- dıncılığa bu kadar bel bağlıyor, ölüm cezalannı neden kentlerin ana meydanlannda değil de kapalı kapılarardında infaz ediyor" diye haklı bir ironiyle soruyordu. Afganistan'da Taleban insanları asıp günler- ce orada tutuyor, bizim toplumumuzda bile ki- min vicdanı bunu kaldırabiliyor? Eğergerçekten caydıncılığa inanıyorsak, oza- man Afgan uygulamasına hak vermemiz gerek- mez mi? • • • Kimse "Biz de terör dışındaki suçlarda idamı kaldırdık" bahanesinin ardına sığınmasın. Idam ya vardır ya da yoktur. Suçun ağırlığı ve vicdanlarda açtığı yara bu konuda mazeret oia- maz. Avrupa'da insanlık suçu işleyenler de idam edilmiyorlar. Işte Fransa ve Nazi Kasabı Klaus Barbi örneği... Işin daha da garibi, Türkiye idamı kaldırmaya hazırdı. Eğer çok da ilerici ve çağdaş olmayan yeni Ceza Yasası zamanında çıkanlmış olsaydı veya Öcalan da dahil kimi teröristlerin iadesi is- tendiğinde, elin oğlunun elindeki kozu yok et- mek için zamanında girişimde bulunuteaydı, şim- di bu konuyu tartışıyor olmayacaktık. Şimdi öcalan üzerinden politik hesap yapan- lar yolu tıkıyorlar. Sayın Cem de haklı olarak feryat ediyor. Bu feryadını koalisyon ortaklanndan MHP'ye duyu- rabilirmi, "Inşallah"diyorum amadoğrusu um- muyorum. 10 Ocak dayanışma' günü Gazetecfler hak peşinde İstanbul Haber Servi- si - Gazeteciler, 40 yıl sonra haklan için yeni- den yürüyecek. Çalışma şartlannı düzenleyen 212 sayılı yasanın 40. yıldö- nümü nedeniyle bir dizi etkinlik yapacak olan Türkiye Gazeteciler Sen- dikası (TGS), tüm gaze- tecileri, 10 Ocak günü saat l2.00"de sendika önünde toplanarakîstan- bul Valiliği'ne kadar yü- rümeye çağırdı. TGS'den yapılan yazı- h açıklamada. 1961 yı- lındagazetecilerin çalış- ma haklannda önemli iyileştirmeler getiren 212 sayılı yasanın yürürlüğe girmesi üzerine 9 gaze- te sahibinin yasayı pro- testo etmek için 3 gün boyunca gazeteleri ya- yımlamama karan aldı- ğı anımsatıldı. Açıkla- mada, bu gelışme karşı- sında gazetecilerin, 10 Ocak 1961 günü hakla- nna ve basın özgürlüğü- ne sahip çıkmak ama- cıyla sendika binası önünde toplanarak vila- yete yürüdükleri belir- tildi. Günümüzde artık 212 sayılı yasanın gaze- tecilere getirdiği hakla- nn patronlar tarafindan fülen ortadan kaldınldı- ğı ifade edilen açıklama- da, kuralsız çalıştırmanın yaygınlaştığı ve gazete- cilerin işten çıkanlma- sının bir kıyıma dönüş- türüldüğü vurgulandı. TGS 'nin, 40 yıl sonra 10 Ocak'ı "Dayanışma, bütünleşme ve haklara sahipçriana" gününe dö- nüştürmeyi amaçladığı belirtilen açıklamada, "En alt sımıîan beürle- yen buyasal haklann da- hi verilmediği, gazeteci kimliğinin aşmdırıldıği, emekçi kmmının yaşan- dığı bir dönemde. 40 yıl önceki savaşımımızdan yola çıkarak yeni bir inançla haklanmızı isti- yonız" denildi. Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'den, Kanadoğlu'na sert yanıt: Haddini aşıyor \argirun tepesinde restleşmeANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - YargıtayCumhuriyetBaşsavcısı Sabih Kanadoğhı'nun AKP lideri RecepTay- yipErdoğan ın genel başkanlıkgörev ve vetkilerinın "tedbiren" önlenmesi istemi ve HADEP da\asının gecikti- rildiği vurgusuyla yaptığı uyanya, Anayasa Mahkemesi'nden sert yanıt geldı. Yüksek Mahkeme Başkanı Mus- tafa Bumin. Kanadoğlu'nu "kaynağı- m anayasadan almayan bir devîet yet- IdsinT kullanmakla suçladı. Yargıtay CumhuriyetBaşsavcısı Ka- nadoğlu'nun Erdoğan ve türbanlı icu- rucular nedeniyle AKP'nin uyanlma- sı istemi ile HADEP kapatma dava- sının sonuçlandınlmaması nedeniyle uyan içeriklı yazısı. yargının tepesinde restleşmeye neden oldu. Ana>r asa Mah- kemesi gündemindeki konulan gö- rüştükten sonra açıklamayı, ahşılmı- • Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun HADEP ve AKP konusundaki uyan yazısına Anayasa Mahkemesi'nden sert tepki geldi. Yüksek Mahkeme Başkanı Bumin, yaptığı açıklamada, Kanadoğlu'nu yetkisini aşmakla suçlarken, Başsavcı'nın işleri hızlandırmak dışında bir amaçla davrandığını düşündükJerini söyledi. şın tersine Başkan Mustafa Bumin'in yapması dikkat çekti. Bumin, başsavcınnı basına açıkla- dıktan sonra mahkemeye gönderdiği uyan yazısında, HADEP'in kapatıl- ması davası ile AKP'ye ilişkin başvu- rulann karara bağlanmasuını anaya- sal ilkelergöz ardı edilerek geciktiril- diğinı ileri sürdüğünü vurguladı. Bu- min. "Anayasanın 6. maddesine göre, hiçbirkimseveya organ kaynağını ana- yasadan almayan bir devlet yetkisini kufianamaz" sözleriyle Kanadoğlu'nu yetkisini aşmakla suçladı. Bumin, "Söz konusu işlerin mahkememizce ocak ayının ilk yansında gündeme ah- nacagmmkarariaşünktığınıöğrenme- si olanakh iken. bunu yapmayarak ko- nuyu kamuoyuönündetarüşmaorta- mı içine çekmesi, Yargıtay Cumhuri- yet Başsavcısı'nın işlerin hızlandınl- ması dışında bir amaçla davrandığııu düşündürmektedir" dıye konuştu. 'Görev haürlatmak gereksiz' Bumin, HADEP davasının bugüne kadar sonuçlandınlamamasının asıl nedenini, DGM'lerde görülmekte olan geniş kapsamlı davalara ait iddiana- melerdeki olaylann bu davada da ka- nıt olarak gösterihnesi olarak açıkla- dı. Bumin, sözlennı şöyle sürdürdü: "Bu durum göz ardı edilerek davanın geciktirildiğiııin ileri sürülmesi baş- savcıhk nıakamınm sonımluluğu ve ağırnğı ile bağdaşanJamanuştir. Ceza Usul Hukuku uygulamalannda bu- güne kadar görühnemiş bkdmde mah- keme ile savcısı arasudaki olağan ya- ztşma düzeni içinde değerlendirilebi- lecek bir istemin basına açıklanması kimi hukuksal kaygüann ötesindegö- rülmüştür. Türkiye Devletf nin ülkesi vemiDeti\1ebölünınezbirbütünoldu- ğu bifincind*?, temel hak ve özgürtük- lere dayanan demokratik laik hukuk düzenine bagh kalarak anayasayı ko- rumagörevinidoğnıhık,taraCsızUcve hakka saygı duygusuyla sadece vicda- nma göre yerine getirmeinancı içinde olan Anayasa Mahkemesi başkan ve üyeieriningörevierini bugünekadar (^ duğu gibi bundan sonra da hiç kimse- nin haüriatmasına. telkin vetavsiyele- rine gerek duymadan aynı kararhakJa sürdüreceğinden kuşku duyuhnama- Bundan tam 11 yıl önce, 30 Kasun 1990 ydında 14. dönem toplusözieşme görüşmeierinin uyıışmazukla sonuçlanması ûzerine 48 bin maden işçisi greve başladı. Maden işçileri 59 gün sûrecek Zonguldak direnişinin ardından Ankara'ya yürüdü. (Fotoğraf: Cumhuriyet Arşivi) Buyük yüruyuşıııı 11 • yıldoıııımu AÜA\AROĞLL ZONGULDAK - 48 bin maden işçisinin gerçekleştirdiği "Büyük Ankara Yürüyüşür> nün bugün on birinci yıldönümü. Genel Maden iş- çileri Sendikası (GMİS) Genel Baş- kanı Çetin Altun, "Aradan geçen 11 >ılda Türkhe'deemeğin aleyhineçok şeyler değişti. Kıiderin faturası ma- den işçjkrine,çauşanlaraçıkarnldı'' dedi. Bundan tam 11 vıl önce, 30 Kasım 1990 yılında 14. dönem toplusözleş- me görüşmeierinin uyuşmazlıkla so- nuçlanması üzerine 48 bin maden iş- çisi greve başladı. Maden işçileri 59 gün sürecekZonguldakdirenişininar1 dından Ankara'ya yürüdü. 4 Ocak 1991 tarihinde otobüslerle Ankara'ya hareket edecek olan maden işçileri- ne dönemin içişleri bakanı izin ver- medi. Bunun üzerine Zonguldak'ta toplanan 100 bine yakın insan, ma- den işçilerine destek vermek üzere Ankara'va hareket etti. GMİS'nin öncülüğünde başlaülan yürüyüş, tüm Türkiye'de heyecan yarattı. Yürüyü- şe sendikalar, siyasi partiler, aydın- lar, yazarlar, kitle örgütleri destek verdı. En büyük işçi hareketlerinden biri olarak Türkiye tarihine geçen yürüyüş suasında, işçilerle hükümet ve güvenlik güçleri arasında büyük gerginlikler yaşand». Yürüyüş korte- jinin önü Mengen çıkışında askerler tarafindan kesilerek E-5 karayoluna çıkmalan engellendi. Maden işçile- ri, 6 Ocak 1991 tarihinde Yeniça- ğa'ya çekilerek GMİS ile hükümet arasındaki görüşmelenn sonucunu bekledi. Daha sonra Bakanlar Kuru- lu, Körfez Savaşı'nı bahane ederek grevleri yasaklarken Ankara'da ya- pılan görüşmeler sonucunda maden- cilerin yerüstünde 15 bin 545 liraolan günlük ücretleri 43 bin 56 liraya çı- kanldı. Madencilerin 59 günlük di- renişleri sonucunda, yeraltında ise ortalama günlük ücretler birinci altı ay için 50 bin lira, ikinci altı ay için 64 bin lira oldu. Gazetecilerin, başsavcının işlerin hızlandmhnası dışında amacının ne olabileceği yönündeki sorusu üzeri- ne Bumin, "Anlaşılamanıışür. Siz bi- tiyorsanız bize söyleyin" dedi. Tedbır istemli uyan için 4 ayda karar alına- mamış ohnasının gecikme anlarruna gelip gebneyeceğinin soruhnası üze- rine ise Bumin. "Bu yarguun genel sorunudur. Biliyorsunuz pek çok davada ağır şarüar alünda çahşdryor, o bakımdan 4 ay geç sa>Tİmaz" dedi. irtica raporuna tepki Tayyip, MGK'yi suçladıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan. Milli Güvenlik Kurulu'nda görüşülen irticayla mücadele raporu- na sert tepki gösterdi. Kendisi de imam-hatip lisesi kökenli olan Tay- yip Erdoğan, imam-hatip mezunlan- nın devletten dışlanamayacağuıı söy- ledi. Erdoğan, MGK'yi üstü kapalı olarak "aynmcdık yapmak, kutuplaş- ma yaratmak, toplumsal banşı zede- lemekle"* suçlarken. cumhuriyeti ko- rumamn öncelikle siyaset kurumu- nun görevi olduğunu sa\ıındu. Erdo- ğan, partisinin kuruluşundan beri, ekonomik gelişmeler dışuıda en sert tepkisinı MGK'de ele alman irticayla mücadele konusunda gösterdi. Erdo- ğan. partisinin grup toplantısında. MGK'nin anayasal düzeni koruma görevi \e de\letteki imam-hatip kad- rolaşması konusunda şu görüşleri di- le getirdi: Anayasal düzeni korumaya hassasi- yet gösterilirken, toplumsal banşı ze- deleyen uygulamalara yönelinmeme- si zorunludur. Ciddi aşınlıklar ortaya konularak toplumda kutuplaşmalar yaratan uygulamalar hükümetler eliy- le gerçekleştirilebilmiştir. Anayasal düzeni korumaya dönük tüm tedbirler demokrasinin suurlan içinde kalına- rak almmalıdır. Anayasal düzeni ko- rumada öncelikli vazife siyaset kurumunundur. Esenyurt Belediye Başkanı 'Kalın Bağırsak Kanseri' kuşkusuyla Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne kaldınlmıştı Çapan^ın tedavîsi yanda kesilditstanbulHaberServisi-Tutuklu bulunduğu Kar- tal Cezaevı'nden •'puhnoner emboB" (akciğer damarlannda tıkanma) nedeniyle Cen^hpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne yatınlan Esenyurt Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan. tedavisi yanda kesilerek cezae\ine geri gönderildi. Ce- zaevinin ilaç göndermemesi nedeniyle taburcu kağıdı hazn-lanan Çapan, dün de "tedavhi ka- buletmediği" savıyla hastaneden çıkartıldı. Ça- pan'm aıle doktoru Yavuz trem, Çapan'ın "te- davhi reddettiği'' iddiasının doğru olmadığını, "bu yolda yazıh beyamn bulunmadıgmı" dile getirdi. Çapan. "kahn bağırsak kanseri kuşku- su" üzerine hastanede teda\i görüyordu. Esenyurt Belediyesi'ndeki yolsuzluk iddiala- nyla ilgili bir süre önce Istanbul DGM tarafin- • Tutuklu bulunduğu cezaevinin ilaç göndermemesi nedeniyle taburcu kağıdı hazırlanan Gürbüz Çapan, dün de tedaviyi kabul etmediği iddiasıyla hastaneden çıkartıldı. Çapan'ın aile doktoru Yavuz trem, Çapan'ın tedaviyi reddettiği iddiasının doğru olmadığını ve taburcu işleminin hatalı olduğunu belirtti. dan tutuklanarak Kartal Cezaevi'ne konulan Dr. Gürbüz Çapan, rahatsızhğı nedeniyle 20 Ka- sun 2001 tarihinde Bayrampaşa Çezaevi Has- tanesi'ne, durumunun ciddileşmesi üzerine iki gün sonra da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hasta- nesi'ne kaldınldı. 8 ay içinde 35 kilo kaybeden Çapan, hastanenin kan hastalıklan bölümünde yer olmadığı için Gürkan-C Servisi'ne yatınl- dı. Çapan'ın 20 Arahk'ta, incelemelerin son aşaması olan "Kolongrafisinin'' (kahn bağırsak grafısi) çekihnesi istendi. Grafi için bağırsak- lan temizleyecek ilaçlann cezaevinden 15 gün boyunca getirilmemesi üzerine grafi randevu- su ertelendi. Ancak hastane yetkilileri, dün kaluı bağırsak kanseri kuşkusu nedeniyle çekilecek kolon gra- fısini çekmeyerek, Çapan'ı taburcu etti. Teda- viyi yapan Prof. Dr. Gülten Aktuoğhı, Gürbüz Çapanla, tedavisini reddettiği hususunu konuş- madığını söyledi. Aktuğlu, Çapan'm grafi çek- tirmek istemediğini belirterek, "Tedavisine de- vam etmek istemeyen kişüerin istekkri doğrul- tusunda hareketedr>orıız.Tedavinink£sümesiiçin Çapan'm imzah dilekçesinin ahnması gereku-" dedi. Ancak teda\ ının hastanın gönüllü ırade- siyle kesihnesi için ımzalı dilekçe zorunlu ol- masına karşın Çapan'ın böyle bir dilekçe ver- mediği ortaya çıktı ve teda\ isine son verildi. Gürbüz Çapan'm aile doktoru Ya\-uz Irem ise Çapan'ı taburcu eden doktoriar hakkmda soruş- * turma açdması gerektiğine dikkat çekerek, "Has- ta, tedaviyi kabul etmediğine dair bir yazı verir yada doktoru tedavisine gerekoJmadığınıbidirir- se taburcu edilebilir. Çapan, böyle bir yazı ver- mediği halde tedavisi yanda kesilerek, taburcu edfldL Tıbbi etik açısmdan hiçbir doktorun böy- le bir uygulamaya kanhnaması gerekir" diye konuştu. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Macide Tanır'a "Tıyatronun Cadı- sı" adını kım taktı bilmıyorum. Ken- disi de bu deyımi çok beğenmiş ki, kitabına da "Tıyatronun Cadısı" adı- nı vermiş. Ben ona bir kelime daha eklıyor ve ona tiyatronun tatlı cadısı diyorum. Murathan Mungan, Gösteri der- gisinin Kasım 1985 tarihli sayısında şunları yazmıştı: "Türk tiyatrosuna 48 yıl emek veren bir oyuncunun sessiz sedasız emekliye aynlışının acısını, hüznünü, genç bir tiyatro ya- zarının kaleminden okuyacaksınız." Tam 16 yıl önce. Murathan genç bir yazar olarak tanımlıyor kendinı. Ya- zıda sözünü ettiğı emektar oyuncu ise hepinizin yakından tanıdığı MacideTa- nır. MacideTanır'ın "Tıyatro'nun Cadı- sı" başlıklı anılarının üçüncü baskısı- nı okuyorum. Okudukça, Cumhuriyet tarihine biryolculukyapıyorum. Ma- cide Tanır, tiyatromuzun önemli kılo- Tiyatronun Tatlı Cadısı metretaşlanndan birisi. Bilgi Yayıne- vi'nden basılan bu anılarda neleryok ki? Macide Tanır, neden ve nasıl ti- yatro yaptığını, anılarını neden yaz- dığını birkaç cümleyle şöyle özetle- miş: "Tiyatroda hergece anlayan bir kişi var diye oynadım. Yoksa, ben varım dedim. Bu kitabı da okuyacak bir kişı var diye yazdım. Yoksa, ge- ne ben vanm. Acaba o bir kişi, siz mi- siniz?" Macide Tanır'ı emekliye ayrıldığı dönemde en güzel Murathan anlat- mıştı; yine onun değerlendirmelerine başvuralım: "Büyük bir tören mi ya~ pılmıştı sizin için? Birkaç satır haber mi çıktı? Radyo, televizyon saatleri- ni mi ayırdı? Bütün bunlann üzerin- de olduğunuzu bilıyorum... Saklı ır- maklar gibi oynuyordunuz. Kuyum- cular çarşısının kepengi kapanmamış birkaç dükkânından biriydi sizinki. Tarih ile magazın arasındaki seçim- de siz tarihi seçtiniz. Ülkemiz sanat- çısının yazgısıydı bu. Ingiltere 'de ol- saydınız bir Dame'diniz şimdi, adı- nıza okullaraçılmıştı. Amerika da ol- saydınız, bütün dünya tanıyordu si- zi. Fransa'da olsaydınız, yüzünüz çoktan ikonografik değerini tarihe kaydetmişti. Ama Türksünüz ve Türk olmak gerçekten kolay değildir..." Macide fanır'la geçmişe yolculuk Cumhuriyet tarihine yolculuk da sa- yılabilir: "Türk tiyatrosunun temel ta- şı, o değerli Muhsin Ertuğrul Beyher zaman aramızdaydı. Temsillerin ilk gecesi, hepimizi tek tek odalarımız- da bulur, başanlar diler, sonra da perdeyiaçan iplere asılır, oyunu baş- latırdı (o dönemler perdeler, bugün olduğu gibi elektrıkle açılmıyordu). Onun perdeyi açması, bir süre ora- da durması, kendi adıma bana çok büyük bir güç verirdi. öyle ya, kül- tür elçileri olarak, savaşa gihyorsu- nuz, en büyük komutan da başınız- da, nabzı, yüreği sizinle beraberatı- yor. Bu ne büyük bir duygudur, an- latılmaz yaşanır. O yıllarda tiyatro- muzun duvarlarında 'Tiyatro bir ma- bettir', 'Tiyatroda sessiz olunuz', 'Ti- yatroda sessiz yürüyün', 'Tiyatroda gürüttü yapılmaz' gibi bu anlamlan ta- şıyan, büyük harflerle yazılmış yazı- lar, özellikle sahne katının duvariann- dagöze çarpardı. Ozamanlar, tiyat- ro gerçekten bir mabetti." ••* Tiyatro bugün gerçekten ne du- rumda? Hadi Çaman direniyor. Mümtaz Sevinç direniyor. Haldun Dormen pes etti. Müşfik Kenter, Yıldız Kenterdireniyor. Birçok tiyat- ro sahnelerini kapattı. Birzamanlar önünde kuyruklar oluşan tiyatrola- nn yerinde yeller esiyor. Macide Tanır, bir dönem tiyatro- nun önemli isimlerinden birisiydi. Ti- yatro etkili bir sanat dalıydı. Maci- de Tanır, bu nedenle geçmişle bu- gtinü karşılaştırıyor ve hayıflanıyor, öfkeleniyor, tepki gösteriyor. Haksız mı? Macide Tanır'ın anılarında zaman zaman öfkeye, zaman zaman mut- luluklara, zaman zaman eleştirilere tanık oluyoruz. Macide Tanır'la yitip giden bir zamana tanıklık ediyoruz. Bir Istanbul hanımefendisı, bir ti- yatro perisi, bir tiyatro cadısı Maci- de Tanır. O, üç duvarlı birsanatın ül- kemizdekı önemli temsilcilerinden birisiydi. Onun anılannda tiyatronun ötesinde bir kültürün, bir tercihin ana çizgilerini de görebilirız. Çok yaşa Macide Tanır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle