18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 2002 ÇARŞAMBA 12 KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr Türkiye, camilerden çalınan, kutsal içerikli 8 sanat yapıtını 'David Samling Müzesi'nden geri istiyor Türkiye'den Kopenhag'a davaÖZGENACAR ANKARA - Danimarka'dalci "David Samling Müzesi", Turk hükümetinin, müze ve camilerden çalınan "Türk sanaünın" önemli örneklerinden "kutsal içerikB" sekiz parçanın geri verilmesi istemini hâlâ yanıtlamadı. Kültür BakanJağı, Kopenhag'da mahkemeye başvuracak. Sekiz yapıtın müzede sergilendiğinin saptanması üzerine, Kültür Bakanlığı Kopenhag'da görüşmeye gönderdiği iki uzman aracılığıyla müzeye yapıtlar hakkında t>eş dosya vermişti. Avukatlaruun da bulundugu görüşmede müze yetkilılerî, dosyalan inceledikten sonra yanıt vereceklerini bildirmişlerdi. Ancak, aradan üç aydan fazla bir süre geçtiği halde müzeden herhangı bir yanıt gelmedi. 'Türk uzmanlarca biliniyordu' Söz konusu sekiz sanat yapıtı şunlar: 1. Cizre Ulu Cami'nin anıtsal kapısının iki kanadında yer alan ve nazara karşı üıancı simgeleyen, bronzdan dökme, çift ejderli kapı tokmağı. 13. yy. başında Artuklu sanatının seçkın örneklerinden bu tokmak, müzenin "logo"su olarak kullanılıyor. 2. Akşehir Seyyid Mahmut Hayrani Türbesi'ne ait ceviz ağacından yapılmış sanduka. 3. Diyarbakır Müzesi'nden çalınan ve dökme bronzdan havuz için yapılmış bir sfenks. 4. Nuruosmaniye Yazma Eserler Kütüphanesi'nden çalınan Kuran yapraklan. Bu yapıtın çalındığı Interpol aracılığıyla sanat dünyasına duyunılmuş, bazı sayfalannın Londra'da Sotheby's açık arttınmındaki satışı Türkiye'nin istemi üzerine durdurulmuşru. 5. Beyşehir Eşrefoğlu Camii'ne ait 13. yy. Selçuklu halı parçası. 6. 17. yy. "saf" seccade parçası. 7. Akkoyunlu hükümdan Uzun Hasan tarafından Ankara'da Hacı Bayram Veli'nin türbesi için 15. yy'da yaptınlan gümüş kakmalı pirinç kandil. 8. Dökme saflı, bezemeli, pirinçten yapılmış bir cami lambası. Müze yetkilileri, bu yapıtlann 1970-1999 yıllan arasında "iyi niyeüe" (bonafida) satın alındığını, istenen yapıtlardan bazılanmn müzelerinde bulunduğunun Türk uzmanlarca 1983'tenberi bilindiğini, dolayısıyla geri istemede bir yıllık zamanaşımı bulunduğunu, iletilen belgeleri inceleyeceklerini söylediler. Kültür Bakanlığı'nın, açılacak sekiz yapıtın sergilendiğini saptayan Kültür Bakanlığı Kopenhag'a gönderdiği iki uzman aracılığıyla müze yapıtlan hakkında beş dosya vermişti. Ancak aradan geçen üç aydan fazla süreye rağmen halen müzeden herhangi bir yanıt gelmedi. davada dayanak olarak şu noktalan kullanacagı anlaşılıyor: 1. Bunlar kaçak "çahnü" yapıtlardır. Bazılannın "çannü" olduğu Interpol aracılığıyla uluslararası sanat dünyasına duyurulmuştur. Dolayısıyla Müzenin "iyi niyetli ahcı" savı geçerli değildir. 2. Müdür Kjeld von Folsach "Sultan, Shah and Great MughaT adlı kıtabında bu yapıtlann bazılanna ve kökenlerine çok aynntılı bir biçimde yer vermiştir. Dolayısıyla bunlann Türkiye'den çalındığı biliniyordu. Zamanaşımı bir yıldan fazla 3. Çoğunluğu "dinsd" yapı ya da ayinlerde kullanıldıklanndarı bu nesneler için zamanaşımı süresi bir yıl olmayıp daha uzundur. 4. Danimarka'da yeni kabul edilen 7 Haziran 2001 tarihli Müzeler Yasası'nın 31. maddesi "bir başka ülkenin yasalanna aykın olarak yurtdışına çıknuş yapıtlann satın ahnamayacağını". eğer "ahnmışsa uluslararası anlaşmalar gereği geri verileceğini'' öngörüyor. Kaldı ki, iki ülkenin taraf olduğu UNESCO ve Avrupa Konseyi'nin bu konuda çeşitli anlaşmalan ve BM'nin kararlan bulunuyor. 4. maddenin variığı 5. En önemli noktaysa iki ülke arasında 21 Haziran 1995'te Kopenhag'da imzalanan "Danimarka ve Türkiye Arasında Gelecekteki İşbirtiği Ansıtmasunn (Memorandum)" 4. maddesinde öngörülen şu özel kuralın varlığıdır: "Taraflar; müzeler, galeriler, kütüphaneler ve kurumlar arasında kültürel mirasın korunması konusunda doğrudan işbirligi yapmayı cesaretiendireceklerdir.'' Kayıp tablolar bahane olamaz Zorunlu bir açıklama KAYAÖZSEZGtN îktisat Bankası'nın fona devredilen mal variığı kapsamında, müzayede yo- luyla satılma aşamasına geldiği bir sı- rada, Kültür Bakanlığı'nın sahiplenme- ye karar verdiği tablo koleksiyonu, sa- tıştan yarar uman çevrelerin kayıp tab- lolar olgusunu bahane ederek yeni bir spekülasyon başlatmalanna yol açmış görünmektedir. Kötü emsalin gerekçe gösterilmesi, bu emsalin gündemden düşürülmesi için yeterli bir neden ola- mayacağı gibi, koleksiyonda eserleri bulunan sanatçılann müzelerimizde temsil ediliyor olmalan, bu sanatçılara ait başka eserlenn alınmamasını gerek- tirmez. Böyle bir alım, aynı ressamla- rm eserlerinin "mükerreren" alındığı an- lamına gelmez. Öyle olsaydı, örneğin Osman Hamdrnin ünlü tablosuna sa- hip çıkmanın bir anlamı olamazdı. Oy- sa sanatçılann kişilikleri açısından, her tablonun içinde yer aldığı dönemsellik yönünden özgün bir değeri söz konu- sudur. Aynca her tablo, değer aynmı- nuı bir göstergesidir. Her yeni tabloya, Ugili sanatçının "mükerrer" bir eseri gö- züyle bakmak, sanat kültüründen nasip- siz olmanın bir sonucudur. Kayıp tablolar sorunu, kökeni eski tarihlere dayanan ve yanhş bir müzeci- lik uygulamasından kaynaldanan kang- renleşmiş bir konudur. îktisat Bankası koleksiyonundan seçüecek tablolann devletçe ahnmasına karşı çıkmamın ne- deni, bu tablolara da devletin sahip çık- makta zorlanacağı ihtimaline dayandı- nlamaz. Ahnacak tablolara yer bulmak ve resimleri sağlıklı bir ortamda koru- ma altına almak, kuşkusuz devletin üst- lenmesi gereken ciddi bir görevdir. Tab- lolann haraç mezat satışıyla elden çı- kanlması sonucunda yaşanacak kayıp ise giderilmesi güç bir kayıp olacak ve böyle bir firsatı değerlendirememenin faturası, kültürel kayıplar listesine ek- lenecektir. Resim sanşlarmda son aylarda bir dü- şüş yaşandığı, bxı nedenle de ressamla- nn ve galerilerin müzayedeye karşı çık- tıklan konusuna gelince, bu müzayede, yapılmış olsaydı, kendi türünün ilk ör- neği olmayacaktı. Fiyatlar yükselebilir de, düşebilir de... Bu olgu, sanat piya- sasının zaman zaman yaşadığı ve tanık olduğu bir şeydir. Dolayısıyla müzayede, sürekli bir gösterge niteliği taşunaz. Müzayede- nin iptaliyle saOşlar açılmaz, düşmüs olan resim fiyatlan da iptal sonucunda yükselmez. Hele sanat piyasasının ye- terince oturmadığı ülkemizde, müza- yedeler hassas birterazi özelliği yansıt- mazlar. Müzayedenin iptalinde galeri- cilerin etkin olduğu iddiası da bu bakım- dan geçerli olamaz. Amerikalı dansçı Christopher Elam Türkiye'ye yine gelmek istiyor Saııatm evrensel boyutunda • MSÜ öğrencileri ve öğretim görevlilerinin ortak çalışmalan olan ve Amerikalı dansçı Christopher Elam'ın da katıldığı gösteride, 'Seninle Kahvaltı", 'Demir Koltuk Değnekleri', 'Çiçeklerin Dansı','Eşim',' 1/2 = 2/1' gibi toplam 10 çalışma sunuldu. AY ÇA TEZER Mimar Sinan Üniversitesi Mo- dern Dans Sanat Dalı öğrencile- ri öğretim görevlileri eşliğinde. 17 ve 18 Ocak'ta Mimar Sinan Üni- versitesi Oditoryumu'nda birin- ci dönem modern dans çalışma- lanm sergilediler. Gösteri, Anne Kozlu. Amerikan Kültür Merke- zi ve Bale Ana Sanat Dalı Baş- kanı Doçent Şebnem Aksan'ın katkılanyla düzenlendı. MSÜ'nün davetlisi olarak Istanbul'a gelen Amerikalı dansçı Christopher Elam'ın. Modern Dans Sanat Da- lı Başkaru Prof. Aydın Teker'in ve araştırma görevlisi Tüğçe Ulu- gün Tuna'nın, aralannda "Senin- leKahvalü', 'DemirKoltuk Değ- nekleri', 'Çiçeklerin Dansı', 'Eşim', '1/2 = 2/1' gibi çalışma- lannın da sunulduğu gösteride toplam 10 yapıt yer aldı. Türkiye "de modern dansın çok büyük ilgi gördüğünü söyleyen Aksan. "Modern dansa her yaş- ta başlanabilir. Çünkü herkesin kendince söyleyebileceği bir ger- çeği olabüir. Bu çokönemli Bir ya- ratıyı bir biçimde doğmak gibi düşünmeli. O zaman hepimiz bir şeyler yapabiliriz. İnsanlar mo- dern dansla değisik nedenlerle il- gileniyor. Dansuı yam sıra kişüik geliştirmek, khnlik arayışı, beden - akd ilişkisi gibi konular da bu- na dahiİ," diye düşünüyor. Bö- lümlerinin onuncu yılına girdiği- ni söyleyen Aksan, Türkiye'de yaratıcıhğı körelten korku ve çe- kinmenin öğrencileri tarafından giderek aşıldığının altım çiziyor. Bölümün resmi modern dans eğitimi veren en eski kurum ol- duğunu belirten, modern dans konusunda Aksan gibi düşünen ve Türkiye'de modern dansın hız- la yayıldığını, başka üniversite- lerde de modern dans bölümleri açtlmaya başlandığuıı söyleyen Teker ise "Dünyada en kötü şey tek, seçeneksiz olmaktır. Kendi mezunlarunız artık öğretmenJe- rimiz olnıaya, çarkdönmeye baş- ladı. Bu bizi gururiandınyor," di- KÜLTÜRÜMÜZDEN BESLENİYOR-ChristopherElam ülkemizdebuhınduğu dört ayhk süre içindeTürkiye'deki modern danst mevJevüeri, folkloru gözlemleme hatta çalışma olanağı buldu. yor. Dünyada bireysel noktalan doğru keşfetmek ve öğrenmenin çok önemli olduğuna değinen Tu- na da konuyla ilgili düşünceleri- ni, "Buraya gelen yabancı eğit- menler konusunda çokseçici dav- ranıhyor. Eskisi gibi yabancı gel- sin de bizi kurtarsm mantığı kal- madL Yabana dansçıkn mümkün olduğu kadar görmeye, izlemeye çahşıyoruz. Yabancı çahştıncıla- n da biz istersek çağmyoruz'' di- ye açıkladı. 1997'de New York'ta kurduğu 'Misnomer Dans Tiyatrosu' adlı topluluğuyla otuzun üstünde tı- yatroda temsiller \eren Chnstop- her Elam profesyonel bir dansçı. 1999'da Endonezya ve Bali ada- lannın geleneksel danslannı in- celeyerek bu danslan kendi mo- dern teknikleri ve kontakt doğaç- lama yöntemleriyle bağdaştıra- rak özgün bir stil geliştiren Elam, çahşmalannı bu yıl Türkiye ve Brezilya'da sürdürüyor. - Türk geleneksel danslan hak- kmdaki görüşleriniz? CHRİSTOPHER ELAM - Dört aydır ülkenizdeyim. Bu sü- rede Türkiye'deki modern dansı, Mevlana'yı. mevlevileri, folklo- ru da gözleme. hatta çalışma ola- nağı buldum. Kültürünüzden esin- lendim. Bu süreç içerisinde izle- me olanağı bulduğum yeni bır kimlik arayışı içindeki gençlerin çabalanndan çok etkilendim. Bu- radaki çalışmalanmda bir Türk topluluğu olan 'Tebkin'in bir şar- kısı da yer aldı. Çalışmalanmın içerisine Türk folk dansı veya bu tarz müzikli parçalan ya da Türkiye'deki ya- şamı, külrürü alıp bir biçimde yerleştirdim. Türkiye'de dört proje hazırladı - Türkiye'deki çalışmalannız MSÜ ile suurh mı kalacak? İler- de Türkiye'de yeni çahşmalar \ap- mayı düşünüyor musunuz? ELAM - Kendi kişisel neden- lerimden ve sanatla ilgili çalışma- lanmdan dolayı Türkiye'ye yine gelmek istiyorum. Istanbul'da ve burada içinde bulunduğum top- luluklarda da kendimi evimde gi- bi hissettim. MSÜ'de çok tutku- lu sanatçılarla tanıştım. Burada başka ortak çahşmalar da ger- çekleştirebilmeyi çok isterim. - BrezUya ve Türkiye arasında ortak nokta ve benzerlikler var mı? EL4M - Kültürlerarası etkile- şim ve farklı kültürler, farklı ül- keler keşfetmeye açığım. Her ül- kede sanata farklı bakış açılany- la yaklaşılıyor. Dünyanın çeşitli ülkeierinden izleyicilerle sanatın evrensel bo- yutunda buluşmak çok zevkli bir deneyim. Brezilya ve Türkiye arasındala benzerliğin tutku ve ça- ba güdülerinde olduğunu düşünü- yorum. - Türkiye'de yapmak istedikle- rinizi tam olarak gerçekleştire- bildinizmi? ELAA1- Doyurucu bir dene- yımdi. Düş gibiydi. Burada dört yeni proje hazırladım. Bazılan- nı New York'a gen götüreceğim. Anadolu'yu görmek çok güzel- di. Kapadokya'ya gittim. Türki- ye'nin birçok yerini gezdim. Bu geziler gelecekte gerçekleştire- ceğimprojeler için bana esin kay- nağı oldu. Bu süre içinde Ame- rika'nın dışında olmak ve Ame- rika'ya başka bir ülkenin gözüy- le bakmak da benim için çok fark- lı bır anlam taşıyor ve farklı ba- kış açıları getiriyor. Burada, bu küçük topluluk içerisinde bulun- mak ve desteklerini görmek be- ni çok etkiledi. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇt Eğlence Dostlar Tiyatrosu'nun yeni oyunu Yarışma üstü- ne gazetelerde çıkan konuşmaları okurken bir söz dikkatimi çekti: Kimi izleyiciler, tiyatroya telefon ederek yerini soruyorlarmış. Demek medyanın güncel konuları arasına gir- mese, geniş tıyatro ızleyıcisinin Dostlar Tiyatro- su'nu anımsayacağı yok. Neredennereye... Daha çocuk denecek yaşta izlediğim ilk oyunlar- dan biriydi, Rosenbergler Ölmemeli. Balıkesir Şan Sineması'nın sahnesinde Genco Erkal'ın, insana özgü büyük hüznü, acıyı ve özlemi barındıran se- si, o günden bu yana silınmedi kulaklarımdan. Bu yüzden her yıl Dostlar Tiyatrosu'nun yeni bir oyununu izlemezsem hayatımda bir eksiklik varmış duygusuna kapıhrım. Neoyunlar sunuldu. buyıllar içinde izleyenlere... Kimi dev kadrosuyla. kimi sahneleme olanakla- nnın görkemliliğiyle, kimi de bütünüyle başyapıt olan oyunlar. Abdülcanbaz, BirDelinin Hatıra Def- teri, Kafkas Tebeşir Daıresi, Brecht Kabare, Gali- leo Galılei, Yalınayak Sokrates, Simyacı... Kerem Gibi ile başlayan, sonra lnsanlarım'\a sü- ren Nâzım Hikmet şıirlerınden yapılan sahne uyar- lamaları da şainn geniş kesimlere yayılmasında bü- yük rol oynadı. Dostlar Tiyatrosu'nun kökenleri 1957-63 arasın- da etkinlik gösteren Genç Oyuncular Topluluğu'na dayanır. Bir öğrencı derneğı olarak kurulan bu top- luluk. sahnelerin dışında okul, hastane, sokak ve alanlarda oyunlar sergilemeleri. oyunlannı ortak ya- zıp ortak sahnelemeleri. beş yıl boyunca düzenle- dikleriErdekŞenlikleri'yletiyatrosanatımız için ye- ni bır dönüm noktasını oluşturmuştu. Daha sonra çeşitli sahnelere dağılan Genç Oyun- cular'dan kimileri 1969'da bir araya gelerek Dost- lar Tiyatrosu'nu kurdular. O günden bu yana. dönem dönem zorluklar ya- şasa da ülkemiz tiyatrosunun üstün düzeydeki sah- nelerınden biri olmayı sürdurdü bu topluluk. Özel- likle 197O'lı yıllarda geniş izleyicı kitlelerıne ulaştı. Zaman içinde Genco Erkal'ın sanatçı kişilfğiyle top- luluk neredeyse özdeşleşti. Sanatçımızın 199O'lı yıllarda Fransa'da oynadığı oyunlarda gösterdiği başarı hepimizi gönendirdı. Tiyatro yapıtı, sahnelenmiş biçımiyle saklanamı- yor. Son yıllarda vıdeo kayıttan alınsa da sahneyi ve oradaki oyuncuyu ızleyebilmek başka bir durum. Bu yüzden, bırdahayinelenmesiolanaksız bir gös- teri olan tiyatro yapıtını, tıyatro yapısında, sahne- lendiği dönemde izlemek bır tür tarihsel bir tanık- lık da ıçeriyor. Ne aynı oyunu, ne de aynı oyuncu- yu bır daha aynı biçimde ızleyebilme olanağı tanı- mıyordoğa. Birtürdiyalektik... Tekrarın olanaksız- lığı. Dostlar Tiyatrosu'nun bu yıl sahnelediği Yanşma adlı oyun, topluluğun geçmiş çızgisinin dışında, eğlendınci yanı ağır basan bir komedı. Ünlü iki genç oyuncunun oyunda rol alması da ilgi çeken bır baş- ka etken. Duyduğuma göre oyunda yer bulmak güçmüş. Arayan izleyenler, demek yerini bulabilmışler tiyat- ronun. Dılerim adını da yerini de bir daha unutmaz- lar. Çünkü bu tiyatroda izleyecekleri daha çok de- ğerli oyunlar olacak. Ülkemiz tiyatro tarihinın bu anrt topluluğu, arada bir değil, her zaman anılmalı, izlenmeli. AFM'de birincilik ödülü , 'Simulacpa'nın • Kültür Servisi - 18 - 27 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirilen ' 1. AFM Uluslararası Bağımsız Fihn Festivali'nde 'Türkiye'den Kısa Film Gösterimleri'nde sunulan yapıtlar arasından "En Çok Sevilen Kısa Fihn' dalında dereceye giren yapıtlar izleyici oylanyla belirlendi. Kazanan yapıtlann yönetmenlerine ödülleri 27 Ocak'ta Beyoğlu Fitaş Sinemalannda düzenlenen bir törenle Atilla Dorsay tarafından verildi. 8 kısa fihn arasından seçilen 'En Çok Sevilen Kısa Fihn" tlker Canikligil'in 'Simulacra' adlı filmi olurken, 'Müebbet-i Muhabbet' animasyon fihniyle Sena Parlakulaş ikincilik ödülüne, 'Dumpıller' ile 25+ Kısa Fihn Atölyesi üçüncülük ödülüne değer görüldüler. 'En Çok Sevilen' kısa film 'Simulacra', Iskoçya'da Edinburgh Film Festivali'ne katılacak. K Ü L T Ü R İ Ç t Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle