Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 2002 ÇARŞAMBA
12 KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr
Türkiye, camilerden çalınan, kutsal içerikli 8 sanat yapıtını 'David Samling Müzesi'nden geri istiyor
Türkiye'den Kopenhag'a davaÖZGENACAR
ANKARA - Danimarka'dalci
"David Samling Müzesi", Turk
hükümetinin, müze ve
camilerden çalınan "Türk
sanaünın" önemli örneklerinden
"kutsal içerikB" sekiz parçanın
geri verilmesi istemini hâlâ
yanıtlamadı. Kültür BakanJağı,
Kopenhag'da mahkemeye
başvuracak.
Sekiz yapıtın müzede
sergilendiğinin saptanması
üzerine, Kültür Bakanlığı
Kopenhag'da görüşmeye
gönderdiği iki uzman aracılığıyla
müzeye yapıtlar hakkında t>eş
dosya vermişti.
Avukatlaruun da bulundugu
görüşmede müze yetkilılerî,
dosyalan inceledikten sonra
yanıt vereceklerini
bildirmişlerdi. Ancak, aradan üç
aydan fazla bir süre geçtiği halde
müzeden herhangı bir yanıt
gelmedi.
'Türk uzmanlarca
biliniyordu'
Söz konusu sekiz sanat yapıtı
şunlar:
1. Cizre Ulu Cami'nin anıtsal
kapısının iki kanadında yer alan
ve nazara karşı üıancı
simgeleyen, bronzdan dökme,
çift ejderli kapı tokmağı. 13. yy.
başında Artuklu sanatının seçkın
örneklerinden bu tokmak,
müzenin "logo"su olarak
kullanılıyor.
2. Akşehir Seyyid Mahmut
Hayrani Türbesi'ne ait ceviz
ağacından yapılmış sanduka.
3. Diyarbakır Müzesi'nden
çalınan ve dökme bronzdan
havuz için yapılmış bir sfenks.
4. Nuruosmaniye Yazma Eserler
Kütüphanesi'nden çalınan Kuran
yapraklan. Bu yapıtın çalındığı
Interpol aracılığıyla sanat
dünyasına duyunılmuş, bazı
sayfalannın Londra'da
Sotheby's açık
arttınmındaki satışı
Türkiye'nin istemi üzerine
durdurulmuşru.
5. Beyşehir Eşrefoğlu
Camii'ne ait 13. yy.
Selçuklu halı parçası.
6. 17. yy. "saf" seccade
parçası.
7. Akkoyunlu hükümdan Uzun
Hasan tarafından Ankara'da
Hacı Bayram Veli'nin türbesi
için 15. yy'da yaptınlan
gümüş kakmalı pirinç
kandil.
8. Dökme saflı, bezemeli,
pirinçten yapılmış bir cami
lambası.
Müze yetkilileri, bu yapıtlann
1970-1999 yıllan arasında "iyi
niyeüe" (bonafida) satın
alındığını, istenen yapıtlardan
bazılanmn
müzelerinde
bulunduğunun
Türk
uzmanlarca
1983'tenberi
bilindiğini,
dolayısıyla geri
istemede bir yıllık
zamanaşımı bulunduğunu,
iletilen belgeleri
inceleyeceklerini söylediler.
Kültür Bakanlığı'nın, açılacak
sekiz yapıtın sergilendiğini saptayan Kültür
Bakanlığı Kopenhag'a gönderdiği
iki uzman aracılığıyla müze yapıtlan
hakkında beş dosya vermişti. Ancak
aradan geçen üç aydan fazla süreye
rağmen halen müzeden
herhangi bir yanıt gelmedi.
davada
dayanak
olarak şu
noktalan kullanacagı anlaşılıyor:
1. Bunlar kaçak "çahnü"
yapıtlardır. Bazılannın "çannü"
olduğu Interpol aracılığıyla
uluslararası
sanat dünyasına duyurulmuştur.
Dolayısıyla Müzenin "iyi niyetli
ahcı" savı geçerli değildir.
2. Müdür Kjeld von Folsach
"Sultan, Shah and Great
MughaT adlı kıtabında bu
yapıtlann bazılanna ve
kökenlerine çok aynntılı bir
biçimde yer vermiştir.
Dolayısıyla bunlann Türkiye'den
çalındığı biliniyordu.
Zamanaşımı bir yıldan fazla
3. Çoğunluğu "dinsd" yapı
ya da ayinlerde
kullanıldıklanndarı bu
nesneler için zamanaşımı
süresi bir yıl olmayıp daha
uzundur.
4. Danimarka'da yeni
kabul edilen 7 Haziran 2001
tarihli Müzeler Yasası'nın 31.
maddesi "bir başka ülkenin
yasalanna aykın olarak
yurtdışına
çıknuş yapıtlann satın
ahnamayacağını". eğer
"ahnmışsa uluslararası
anlaşmalar gereği geri
verileceğini'' öngörüyor. Kaldı ki,
iki ülkenin taraf olduğu
UNESCO ve Avrupa
Konseyi'nin bu konuda çeşitli
anlaşmalan ve BM'nin kararlan
bulunuyor.
4. maddenin variığı
5. En önemli noktaysa
iki ülke arasında 21 Haziran
1995'te Kopenhag'da
imzalanan "Danimarka ve
Türkiye Arasında Gelecekteki
İşbirtiği Ansıtmasunn
(Memorandum)" 4. maddesinde
öngörülen şu özel kuralın
varlığıdır:
"Taraflar; müzeler, galeriler,
kütüphaneler ve kurumlar
arasında kültürel mirasın
korunması konusunda
doğrudan işbirligi yapmayı
cesaretiendireceklerdir.''
Kayıp tablolar bahane olamaz
Zorunlu bir
açıklama
KAYAÖZSEZGtN
îktisat Bankası'nın fona devredilen
mal variığı kapsamında, müzayede yo-
luyla satılma aşamasına geldiği bir sı-
rada, Kültür Bakanlığı'nın sahiplenme-
ye karar verdiği tablo koleksiyonu, sa-
tıştan yarar uman çevrelerin kayıp tab-
lolar olgusunu bahane ederek yeni bir
spekülasyon başlatmalanna yol açmış
görünmektedir. Kötü emsalin gerekçe
gösterilmesi, bu emsalin gündemden
düşürülmesi için yeterli bir neden ola-
mayacağı gibi, koleksiyonda eserleri
bulunan sanatçılann müzelerimizde
temsil ediliyor olmalan, bu sanatçılara
ait başka eserlenn alınmamasını gerek-
tirmez. Böyle bir alım, aynı ressamla-
rm eserlerinin "mükerreren" alındığı an-
lamına gelmez. Öyle olsaydı, örneğin
Osman Hamdrnin ünlü tablosuna sa-
hip çıkmanın bir anlamı olamazdı. Oy-
sa sanatçılann kişilikleri açısından, her
tablonun içinde yer aldığı dönemsellik
yönünden özgün bir değeri söz konu-
sudur. Aynca her tablo, değer aynmı-
nuı bir göstergesidir. Her yeni tabloya,
Ugili sanatçının "mükerrer" bir eseri gö-
züyle bakmak, sanat kültüründen nasip-
siz olmanın bir sonucudur.
Kayıp tablolar sorunu, kökeni eski
tarihlere dayanan ve yanhş bir müzeci-
lik uygulamasından kaynaldanan kang-
renleşmiş bir konudur. îktisat Bankası
koleksiyonundan seçüecek tablolann
devletçe ahnmasına karşı çıkmamın ne-
deni, bu tablolara da devletin sahip çık-
makta zorlanacağı ihtimaline dayandı-
nlamaz. Ahnacak tablolara yer bulmak
ve resimleri sağlıklı bir ortamda koru-
ma altına almak, kuşkusuz devletin üst-
lenmesi gereken ciddi bir görevdir. Tab-
lolann haraç mezat satışıyla elden çı-
kanlması sonucunda yaşanacak kayıp
ise giderilmesi güç bir kayıp olacak ve
böyle bir firsatı değerlendirememenin
faturası, kültürel kayıplar listesine ek-
lenecektir.
Resim sanşlarmda son aylarda bir dü-
şüş yaşandığı, bxı nedenle de ressamla-
nn ve galerilerin müzayedeye karşı çık-
tıklan konusuna gelince, bu müzayede,
yapılmış olsaydı, kendi türünün ilk ör-
neği olmayacaktı. Fiyatlar yükselebilir
de, düşebilir de... Bu olgu, sanat piya-
sasının zaman zaman yaşadığı ve tanık
olduğu bir şeydir.
Dolayısıyla müzayede, sürekli bir
gösterge niteliği taşunaz. Müzayede-
nin iptaliyle saOşlar açılmaz, düşmüs
olan resim fiyatlan da iptal sonucunda
yükselmez. Hele sanat piyasasının ye-
terince oturmadığı ülkemizde, müza-
yedeler hassas birterazi özelliği yansıt-
mazlar. Müzayedenin iptalinde galeri-
cilerin etkin olduğu iddiası da bu bakım-
dan geçerli olamaz.
Amerikalı dansçı Christopher Elam Türkiye'ye yine gelmek istiyor
Saııatm evrensel boyutunda
• MSÜ öğrencileri ve
öğretim görevlilerinin ortak
çalışmalan olan ve
Amerikalı dansçı
Christopher Elam'ın da
katıldığı gösteride, 'Seninle
Kahvaltı", 'Demir Koltuk
Değnekleri', 'Çiçeklerin
Dansı','Eşim',' 1/2 = 2/1'
gibi toplam 10 çalışma
sunuldu.
AY ÇA TEZER
Mimar Sinan Üniversitesi Mo-
dern Dans Sanat Dalı öğrencile-
ri öğretim görevlileri eşliğinde. 17
ve 18 Ocak'ta Mimar Sinan Üni-
versitesi Oditoryumu'nda birin-
ci dönem modern dans çalışma-
lanm sergilediler. Gösteri, Anne
Kozlu. Amerikan Kültür Merke-
zi ve Bale Ana Sanat Dalı Baş-
kanı Doçent Şebnem Aksan'ın
katkılanyla düzenlendı. MSÜ'nün
davetlisi olarak Istanbul'a gelen
Amerikalı dansçı Christopher
Elam'ın. Modern Dans Sanat Da-
lı Başkaru Prof. Aydın Teker'in
ve araştırma görevlisi Tüğçe Ulu-
gün Tuna'nın, aralannda "Senin-
leKahvalü', 'DemirKoltuk Değ-
nekleri', 'Çiçeklerin Dansı',
'Eşim', '1/2 = 2/1' gibi çalışma-
lannın da sunulduğu gösteride
toplam 10 yapıt yer aldı.
Türkiye "de modern dansın çok
büyük ilgi gördüğünü söyleyen
Aksan. "Modern dansa her yaş-
ta başlanabilir. Çünkü herkesin
kendince söyleyebileceği bir ger-
çeği olabüir. Bu çokönemli Bir ya-
ratıyı bir biçimde doğmak gibi
düşünmeli. O zaman hepimiz bir
şeyler yapabiliriz. İnsanlar mo-
dern dansla değisik nedenlerle il-
gileniyor. Dansuı yam sıra kişüik
geliştirmek, khnlik arayışı, beden
- akd ilişkisi gibi konular da bu-
na dahiİ," diye düşünüyor. Bö-
lümlerinin onuncu yılına girdiği-
ni söyleyen Aksan, Türkiye'de
yaratıcıhğı körelten korku ve çe-
kinmenin öğrencileri tarafından
giderek aşıldığının altım çiziyor.
Bölümün resmi modern dans
eğitimi veren en eski kurum ol-
duğunu belirten, modern dans
konusunda Aksan gibi düşünen
ve Türkiye'de modern dansın hız-
la yayıldığını, başka üniversite-
lerde de modern dans bölümleri
açtlmaya başlandığuıı söyleyen
Teker ise "Dünyada en kötü şey
tek, seçeneksiz olmaktır. Kendi
mezunlarunız artık öğretmenJe-
rimiz olnıaya, çarkdönmeye baş-
ladı. Bu bizi gururiandınyor," di-
KÜLTÜRÜMÜZDEN BESLENİYOR-ChristopherElam ülkemizdebuhınduğu dört ayhk süre içindeTürkiye'deki
modern danst mevJevüeri, folkloru gözlemleme hatta çalışma olanağı buldu.
yor. Dünyada bireysel noktalan
doğru keşfetmek ve öğrenmenin
çok önemli olduğuna değinen Tu-
na da konuyla ilgili düşünceleri-
ni, "Buraya gelen yabancı eğit-
menler konusunda çokseçici dav-
ranıhyor. Eskisi gibi yabancı gel-
sin de bizi kurtarsm mantığı kal-
madL Yabana dansçıkn mümkün
olduğu kadar görmeye, izlemeye
çahşıyoruz. Yabancı çahştıncıla-
n da biz istersek çağmyoruz'' di-
ye açıkladı.
1997'de New York'ta kurduğu
'Misnomer Dans Tiyatrosu' adlı
topluluğuyla otuzun üstünde tı-
yatroda temsiller \eren Chnstop-
her Elam profesyonel bir dansçı.
1999'da Endonezya ve Bali ada-
lannın geleneksel danslannı in-
celeyerek bu danslan kendi mo-
dern teknikleri ve kontakt doğaç-
lama yöntemleriyle bağdaştıra-
rak özgün bir stil geliştiren Elam,
çahşmalannı bu yıl Türkiye ve
Brezilya'da sürdürüyor.
- Türk geleneksel danslan hak-
kmdaki görüşleriniz?
CHRİSTOPHER ELAM -
Dört aydır ülkenizdeyim. Bu sü-
rede Türkiye'deki modern dansı,
Mevlana'yı. mevlevileri, folklo-
ru da gözleme. hatta çalışma ola-
nağı buldum. Kültürünüzden esin-
lendim. Bu süreç içerisinde izle-
me olanağı bulduğum yeni bır
kimlik arayışı içindeki gençlerin
çabalanndan çok etkilendim. Bu-
radaki çalışmalanmda bir Türk
topluluğu olan 'Tebkin'in bir şar-
kısı da yer aldı.
Çalışmalanmın içerisine Türk
folk dansı veya bu tarz müzikli
parçalan ya da Türkiye'deki ya-
şamı, külrürü alıp bir biçimde
yerleştirdim.
Türkiye'de dört proje
hazırladı
- Türkiye'deki çalışmalannız
MSÜ ile suurh mı kalacak? İler-
de Türkiye'de yeni çahşmalar \ap-
mayı düşünüyor musunuz?
ELAM - Kendi kişisel neden-
lerimden ve sanatla ilgili çalışma-
lanmdan dolayı Türkiye'ye yine
gelmek istiyorum. Istanbul'da ve
burada içinde bulunduğum top-
luluklarda da kendimi evimde gi-
bi hissettim. MSÜ'de çok tutku-
lu sanatçılarla tanıştım. Burada
başka ortak çahşmalar da ger-
çekleştirebilmeyi çok isterim.
- BrezUya ve Türkiye arasında
ortak nokta ve benzerlikler var
mı?
EL4M - Kültürlerarası etkile-
şim ve farklı kültürler, farklı ül-
keler keşfetmeye açığım. Her ül-
kede sanata farklı bakış açılany-
la yaklaşılıyor.
Dünyanın çeşitli ülkeierinden
izleyicilerle sanatın evrensel bo-
yutunda buluşmak çok zevkli bir
deneyim. Brezilya ve Türkiye
arasındala benzerliğin tutku ve ça-
ba güdülerinde olduğunu düşünü-
yorum.
- Türkiye'de yapmak istedikle-
rinizi tam olarak gerçekleştire-
bildinizmi?
ELAA1- Doyurucu bir dene-
yımdi. Düş gibiydi. Burada dört
yeni proje hazırladım. Bazılan-
nı New York'a gen götüreceğim.
Anadolu'yu görmek çok güzel-
di. Kapadokya'ya gittim. Türki-
ye'nin birçok yerini gezdim. Bu
geziler gelecekte gerçekleştire-
ceğimprojeler için bana esin kay-
nağı oldu. Bu süre içinde Ame-
rika'nın dışında olmak ve Ame-
rika'ya başka bir ülkenin gözüy-
le bakmak da benim için çok fark-
lı bır anlam taşıyor ve farklı ba-
kış açıları getiriyor. Burada, bu
küçük topluluk içerisinde bulun-
mak ve desteklerini görmek be-
ni çok etkiledi.
DEFNE GÖLGESİ
TURGAY FİŞEKÇt
Eğlence
Dostlar Tiyatrosu'nun yeni oyunu Yarışma üstü-
ne gazetelerde çıkan konuşmaları okurken bir söz
dikkatimi çekti: Kimi izleyiciler, tiyatroya telefon
ederek yerini soruyorlarmış.
Demek medyanın güncel konuları arasına gir-
mese, geniş tıyatro ızleyıcisinin Dostlar Tiyatro-
su'nu anımsayacağı yok.
Neredennereye...
Daha çocuk denecek yaşta izlediğim ilk oyunlar-
dan biriydi, Rosenbergler Ölmemeli. Balıkesir Şan
Sineması'nın sahnesinde Genco Erkal'ın, insana
özgü büyük hüznü, acıyı ve özlemi barındıran se-
si, o günden bu yana silınmedi kulaklarımdan.
Bu yüzden her yıl Dostlar Tiyatrosu'nun yeni bir
oyununu izlemezsem hayatımda bir eksiklik varmış
duygusuna kapıhrım.
Neoyunlar sunuldu. buyıllar içinde izleyenlere...
Kimi dev kadrosuyla. kimi sahneleme olanakla-
nnın görkemliliğiyle, kimi de bütünüyle başyapıt
olan oyunlar. Abdülcanbaz, BirDelinin Hatıra Def-
teri, Kafkas Tebeşir Daıresi, Brecht Kabare, Gali-
leo Galılei, Yalınayak Sokrates, Simyacı...
Kerem Gibi ile başlayan, sonra lnsanlarım'\a sü-
ren Nâzım Hikmet şıirlerınden yapılan sahne uyar-
lamaları da şainn geniş kesimlere yayılmasında bü-
yük rol oynadı.
Dostlar Tiyatrosu'nun kökenleri 1957-63 arasın-
da etkinlik gösteren Genç Oyuncular Topluluğu'na
dayanır. Bir öğrencı derneğı olarak kurulan bu top-
luluk. sahnelerin dışında okul, hastane, sokak ve
alanlarda oyunlar sergilemeleri. oyunlannı ortak ya-
zıp ortak sahnelemeleri. beş yıl boyunca düzenle-
dikleriErdekŞenlikleri'yletiyatrosanatımız için ye-
ni bır dönüm noktasını oluşturmuştu.
Daha sonra çeşitli sahnelere dağılan Genç Oyun-
cular'dan kimileri 1969'da bir araya gelerek Dost-
lar Tiyatrosu'nu kurdular.
O günden bu yana. dönem dönem zorluklar ya-
şasa da ülkemiz tiyatrosunun üstün düzeydeki sah-
nelerınden biri olmayı sürdurdü bu topluluk. Özel-
likle 197O'lı yıllarda geniş izleyicı kitlelerıne ulaştı.
Zaman içinde Genco Erkal'ın sanatçı kişilfğiyle top-
luluk neredeyse özdeşleşti. Sanatçımızın 199O'lı
yıllarda Fransa'da oynadığı oyunlarda gösterdiği
başarı hepimizi gönendirdı.
Tiyatro yapıtı, sahnelenmiş biçımiyle saklanamı-
yor. Son yıllarda vıdeo kayıttan alınsa da sahneyi
ve oradaki oyuncuyu ızleyebilmek başka bir durum.
Bu yüzden, bırdahayinelenmesiolanaksız bir gös-
teri olan tiyatro yapıtını, tıyatro yapısında, sahne-
lendiği dönemde izlemek bır tür tarihsel bir tanık-
lık da ıçeriyor. Ne aynı oyunu, ne de aynı oyuncu-
yu bır daha aynı biçimde ızleyebilme olanağı tanı-
mıyordoğa. Birtürdiyalektik... Tekrarın olanaksız-
lığı.
Dostlar Tiyatrosu'nun bu yıl sahnelediği Yanşma
adlı oyun, topluluğun geçmiş çızgisinin dışında,
eğlendınci yanı ağır basan bir komedı. Ünlü iki genç
oyuncunun oyunda rol alması da ilgi çeken bır baş-
ka etken.
Duyduğuma göre oyunda yer bulmak güçmüş.
Arayan izleyenler, demek yerini bulabilmışler tiyat-
ronun. Dılerim adını da yerini de bir daha unutmaz-
lar. Çünkü bu tiyatroda izleyecekleri daha çok de-
ğerli oyunlar olacak.
Ülkemiz tiyatro tarihinın bu anrt topluluğu, arada
bir değil, her zaman anılmalı, izlenmeli.
AFM'de birincilik ödülü ,
'Simulacpa'nın
• Kültür Servisi - 18 - 27 Ocak tarihleri
arasında gerçekleştirilen ' 1. AFM Uluslararası
Bağımsız Fihn Festivali'nde 'Türkiye'den Kısa
Film Gösterimleri'nde sunulan yapıtlar
arasından "En Çok Sevilen Kısa Fihn'
dalında dereceye giren yapıtlar izleyici
oylanyla belirlendi. Kazanan yapıtlann
yönetmenlerine ödülleri 27 Ocak'ta
Beyoğlu Fitaş Sinemalannda düzenlenen
bir törenle Atilla Dorsay tarafından verildi.
8 kısa fihn arasından seçilen 'En Çok Sevilen
Kısa Fihn" tlker Canikligil'in 'Simulacra'
adlı filmi olurken, 'Müebbet-i Muhabbet'
animasyon fihniyle Sena Parlakulaş ikincilik
ödülüne, 'Dumpıller' ile 25+ Kısa Fihn
Atölyesi üçüncülük ödülüne değer görüldüler.
'En Çok Sevilen' kısa film 'Simulacra',
Iskoçya'da Edinburgh Film Festivali'ne
katılacak.
K Ü L T Ü R İ Ç t Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I