18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 OCAK 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 - Dünyada petrol fiyatlan düşmüş... "Türkive. hanai dünvada!" İtfaiyeci Aralık sonunda Fatih'te çıkan bir yangında bir itfaiye erinin boşluğa düşerek ölmesiyle ilgili olarak Istanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanı Sabri Yalın'ın "Biz olayın içine girerken 'bina çöker' diye müdahale etmezlik yapamazdık. Ne kadar tedbir alsak, yine de bu tür olaylar meydana geliyor. Itfaiyecinin kaderidir bu. Allah itfaiyecinin yardımcısı olsun" şeklindeki açıklaması üzerine konunun uzmanı Aydın Özkaya diyor ki: "Çağdaş yöneticilik ve itfaiyecilik açısından bu söylem, bir itfaiyecinin ölümünden çok daha vahim ve tüyler ürperticidir. Bu açıklama gösteriyor ki, daha nice insanımız, 'kadere kurban gitmiş kahramanlar' gibi gösterilerek, harcanıp gidecektir. Üst düzeydeki yetkilinin, konuyu kadere ve Allah'a havale etmesi, olayın asıl sorumlusunun kim ve hangi anlayış olduğunu açıkça ortaya koymaktadır." ine kar yağışı nedeniyle birçok ilde okullar tatil edildi... Dün sabah, ilkokul beşe giden küçük oğlana tatil "müjde"sini verdiğimde "yaşasın" diyerek sevinçle yataktan fırladı, hemen pencereye koştu... Ama "bu ne biçim kar" di- ye söylenerek yatağına dönerken, "ben okula gitmek istiyorum" dedi... Küçük oglanın sevinci okullann ta- tili değil kar yağmasıydı; bahçeye çıkıp kartopu oy- nayacak olmasıydı; okulda arkadaşlanyla kar topu oynayabilse hiç kuşkusuz çok daha mutlu olacaktı... Ama ne kar vardı ne de okul! Ben de dün sabah çocukluğuma gittim... Kar yağışı bir sevinçti... Fakat 40 yıl önce kar yağdığında bizim okullanmız kapanmazdı... Herkes kendi mahallesindeki okula giderdi... Çocuklar okula giderkenyolda kartopu oy- nar, oyun okul bahçesinde devam eder; üstüne bir de öğle teneffüsünde kardan adam yapılırdı. Kardan adamın gözlerine konacak kömür taneleri Kar tatili için hademelere çaktırmadan kömürlüğe girmek baş- ka bir olaydı... Kardan adamın burnuna havuç yeri- ne kuru bir dal parçası koymak ise çok kolaydı... Üsküdar'da Sultantepe'de oturur, Boğaz'ın ayazın- da Sultantepe llkokulu'na dizboyu kara bata çıka yü- rürdük... Hava dona çekmişse, buzda kaymamak için ayakkabılanmızın üstüne eski çorap geçirirdik... Üsküdar Doğancılar'da otururken ortaokul yıllan başlamıştı... Karlı havalarda evden daha erken çıkıp Kadıköy'deki koleje otobüsten dolmuşa, tramvay- dan tabanvaya bir dizi macera ile ulaşırdık... Ama mutlaka ulaşır; en kötü olasılıkla ilk derse biraz geç kalırdık... Karyağışının aralıksız devam etmesi halin- de, son ders tatil edilir, yine yollara dökülürdük... O yıllarda okul kapılannda öğrenci servisleri yoktu ve çarşambalarla cumartesiler yarım gün olmak üzere haftanın altı günü okul vardı... Lise yıllarında karda okula gitmek daha keyifli olur- du... Evde lahana gibi sanlıp sarmalanmaktan kur- tulmuş olmanın ayncalığı ile yaka bağır açık yürür- dük... Ama okul yolunda tipiye yakalanınca da sığı- nacak bir kapı aralığı arardık... Lisenin sonuna doğ- ru ise karda evden çıkar fakat okula gitmezdik, çün- kü kar, okulu kırmak için bir bahane sayılır; arkadaş- larla Baylan'da buluşur, Süreyya'nın 11 matinesi ile sinema seanslarına başlar, ardından Opera veya Reks'e giderdik! Benim çocukluğumda kar yağdığında okullar tatil edilmezdi, şimdi karyağmadan tatil ediliyor... Şimdiki çocuklar karda yürüyerek okula gitmenin keyfini bile çıkaramıyor... Şimdi çocuklar kar yağmasa da okula yürüyerek gitmiyor... Umanm, yann yollanna çıkacak engelleri aşmakta zorlanmazlar! SESSİZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutku <J yahoo.com Sinemada kötü günlerdeyiz dostlar... Korkanm yakında dublörler de dublör kullanmaya başlayacak. Zjpaat Bankası'ndan yanıt bekleniyor Türk Silahlı Kuvvetleri'den emekli ol- muş bir asker Hasan Artun... 69 ya- şında... Ankara'da Ziraat Bankası Ke- çiören şubesine, üç aylık emekli ma- aşı karşılığında kredi almak için başvu- ruyor... Istediği para 1 milyar lira... Banka, bazı evraklan doldurmasını istiyor... # Bankanın istediği belgelerden biri de 65 yaşın üstünde oldu- ğu için akli dengesinin yerinde olup olmadığının doktor rapo- ru ile belirlenmesi... Artun'un ağrına gidiyor ama çaresiz, akli dengesinin yerinde olduğuna iliş- kin rapor alıyor... Doktorlar, verdikleri raporun bir günlüğüne geçeıii olduğu- nu, ilgili yere hemen verilmesi gerekti- ğini söylüyor... Çünkü, 65 yaşın üstün- dekiler her an akli dengesini yitirebilir! Bu durum Artun'un daha da ağrına gidiyor ve Ziraat Bankası'nı yöneten- lere soruyor: "1 milyar lira için benden doktor ra- poru isterken devleti idare edenlerin yaşlarını biliyor musunuz? Devleti ida- re eden 65 yaşın üstündekiler, ülke bütçesine imza atarken doktor rapor- lan var mı? Hem de günlük olarak! Ay- rıca, 65 yaşın üstündeki sürücü belge- sine sahip kişilerden, taşıt kullanabil- mesi için günlük doktor raporu niye is- tenmiyor; 65 yaşın üstündekiler dok- tor raporu olmadan seçimlerde nasıl oy kullanabiliyor; 65 yaşın üstündeki köşe yazarlarının makaleleri günlük doktor raporu olmadan gazetelerde nasıl yayımlanıyor?" Rektör Seçimleri COŞKUNÖZDEMİR Kurumlaşmayı henüz sağ- lam bir şekilde gerçekleştire- memiş bir ülkede, seçim san- dığını ortalama 4 yıl eğitim gör- müş bir halkın önüne değil de doçent, profesör unvanlı üni- versite hocalarının oy verece- ği salonlara da koysanız o san- dıktan sağlıklı sonuçlar çıka- maz. Böyle bir beklenti gerçek- çi değildir. Önce bu saptama- yı yapmalı, sonra çareler ara- malıyız. YOK sakat doğmuş bir sis- temdir. Başlangıçta öğretim üyelerine "Ayağınızı denk alın, kıranm onlan" diye hitap eden, elindeki yetkiyi onlan darma- dağın etmek, onlara zulmet- mek için kullanan rektörler üni- versitelerimizde görev yapmış- tır. YÖK yasası sayısız değişik- liğe uğradı. Daha sonra göster- melik bir seçim sistemi getiril- di. Sözde öğretim üyelerinin iradelerini yansıtmak amaçla- nıyordu. Böyle bir şeyin ger- çekleştiği söylenemez. Geçen yıllar içinde sistemin nasıl ak- sadığını gösteren birçok örnek- le karşılaştık. Bence Orhan Bursalı çok haklı, mutlaka bir liyakat sistemini oturtmak la- zım bu çıkmazdan kurtulabil- mek için. Sayısal üstünlüğe da- yanan tıp fakültesi egemenliği- ne de son vermek gerekiyor. Üniversitenin demokratikleş- mesi sayısal üstünlüğün niteli- ğe, liyakate galebe çalması de- mek değildir herhalde. Üniversite türlü çeşitli seçim manevralarından, gruplaşma- lar ve hizipleşmelerden ve çı- kar ilişkilerinden uzak olabil- melidir. Rektörlüğe, dekanlığa, bölüm ve anabilim dalı baş- kanlıklarına gerçekten layık olanlar gelmeli. Yurdumuzda bu zor olabilir ama hedeflenen bu olmalı. Bu ilkede anlaşma sağlanmalı. Oy çokluğunun bunu sağlayamadığını sanırım kimse yadsıyamaz. Bursalı, güvenilir akademisyenlerden oluşan bir danışma kurulu öne- riyor. Amerika'da üniversiteler bu tür atamalar için tüm ülke- nin en saygın bilim adamlann- dan kurulu bir search commi- tee (araştırma komitesi) kuru- yor. Bu komite aylarca, bazen bir yılı aşan sürelerle en iyi, en layık adayı anyor. Bunun için çeşitli danışma ve araştırmalar gerçekleştiriyor. Böyle kılı kırk yaran bir seçime pek kimsenin itirazı olmuyor. Sadece bu yö- netici, birlikte çalışacağı kişile- ri yakınına almak gibi bir ayn- calığa sahip oluyor. Yönetici seçimindeki benimsenmesi gereken titizliği tartışırken yet- kili kurulları da unutmamak la- zım elbette. Rektörün sahip olacağı yetkilerleyalnız bırakıl- maması çok önem taşır. Bu ko- nuda çok tartışma yapılabilir a- ma liyakat arayışı vazgeçilmez ilke olmalı. Titiz ve doğruyu arayan bir hukuk adamı olarak tanıdığımız Cumhurbaşkanı belki de böyle bir adımın atıl- masına öncülük edebilir. Bu yazıyı seçimlerie ilgili bir anı ile bitirmek istiyorum. Ka- radeniz'de bir deniz yolculu- ğunda birbirinden sevimli Ri- zelilerle tanıştık ve 3 gün bo- yunca güzel bir dostluk oluş- turduk. Tayfalar, kamarotlar, çaycılarla tatlı sohbetler ettik. Kısa sürede gelişen bu yakın- lığa dayanarak son gün onlara bir soru yönelttim. "Allahaşkı- na", dedim, "sizler Şevki Yıl- mazV nasıl seçtiniz? Neyini beğenerek seçtiniz onu?" Ha- rika bir cevap verdiler hep bir ağızdan. "Aman hocam", de- diler, "onu seçen biz değiliz, bizim kadınlanmız. Neden di- ye mi sonjyorsunuz, Nataşa- laria ancak bu adam başa çı- kabilir diye düşündüler de on- dan." Unutulmaz anılanm ara- sında yeralır bu. Hani bazı de- mokratlarımız seçilmişleri ka- yıtsız şartsız atanmışlara üstün tutuyorlar ya, bu vesile ile on- ların da kulaklarını çınlatmak istedim. DARENDE ASIİYE HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 2001/188 Malatya ili, Darende ilçesi. Çukurkaya Köyü, Çallıkoyak mevki- inde bulunan ve tapuya kayıtlı olmayan 139 DSİ No'lu taşmmaz, DSİ Genel MüdürlüğiTnce kısmen kamulaştınlmış olup, taşınmazın idarece saptanan zilyedi Ibrahım oğlu Salim Karataş'tır. Taşınmazın kamulaştırma bedeli mahkememızce tespit edilecektir. Bedel Darende Ziraat Bankası Şubesi'ne yatınlacaktır. Konuya ilişkin tüm savunma ve delillerin ilan tarihinden itıbaren 10 gün içinde mahkemeye yazılı olarak bildirilmesi, aksi halde son ilandan itibaren 1 ay içinde hak sahipleri itıraz etmedikleri takdirde kamu- laştırma bedeli zilyede ödenecektir. Basın: 74085 ANKARA OTUZUNCU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI Sayı: 2001/922 Davacı Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafin- dan davalı Ilyas Karakaya hakkmda açılan kamulaştırma bedelinin tespit davası sebebi ile; Ankara ili, Yenimahalle ilçesi Dodurga köyü 4 cilt, 376 sahife. 382 parselde kayıtlı davalı Ilyas Karakaya adına kayıtlı gaynmenku- lün Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü Yönetim Ku- rulu'nun 27.7.2001 tarih. 14-75 No'lu karan ile kamulaştınlmasına karar verilerek kamulaştırmayı yapan kurum tarafindan davalı Ilyas Karakaya aleyhine mahkememize kamu davası açılmıştır. 2942 sayılı kanunun değişik 10. maddesı gereğince ilan olunur. Basm: 80283 KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakfa turk.net HARBl SEMIHPOROY semihporoy(a yahoo.com TARtHTE BUGÜIV MÜMTAZ ARIKAN 3Ocak Uasetc. ASLANASKER ŞlflYK 1923'TE 8U6ÛU, ÇBK YAZAüt JAGOClAtf HASBK. (TAKOS- LAV UAŞEK) 4O YAŞINDA ĞLOÛ. POLİTİJC £TK/NUKi£& NEDBNİYLB USEPEU KOVULAN HASEK, OAHA SONRA TİCARST AKADeMİSİ'Ube OKUYA8İLMİŞTİ. HASEK, İLK GENÇLİK yiLLARIklPA ANARŞİZM'B(joeOL.O- jiK AUIAMDÂ) GÖNÛL I/E/SMİÇ; ÜLK£SİNİ IŞGAL AL- TtNDA TUTAN AISUSTVeM mjSAP/AJPAN ASKE&e AUN- Dt&IHM DA BAŞINDAH Ç£p7Zİ S£KÜVENt£fZ GEÇMrŞ, SOUUMDA OSDUPAU A#GWSr/. HASeK.TOÛNYA SA- l/AŞf SIKASrNPAKİ O£A/EYİMİYLE, ÖMRÛMÛH SOtJ Y/UA- RlUM, KBNPi AP/Nt8/l.£- 6ÖLset>£ BlBAKAC/HC OiAAl KAHRAMANt ÇVAYtc'l YAZATMlŞTt. "ASlflN ASKER. ŞVAVK'ROMAUtNtN BASKİSİSİ, İLK BAKIŞTA MİLJT#- RİZMİU AOMASIZ KAUPLARl İÇİNDS EZİK SİR EMİR KULU 6İ8İ GÖRÜNÜK./İMA ASLIMDA SİR OAUİ A3, A4, 35x50, 35x60 veya 35x70 cm. siyah-beyaz veya istenilen rezolüsyonda renkli FİLM ÇIKIŞI YAPILIR Piyasa fiyatının altında. Tel: (0 212) 512 05 05 DaNli 481 Üniversiteye Giremeyenler + jşten Çıkarılanlar !.. İ Ş S İ Z G E N Ç L E R : Daha ne kadar boş bekleyeceksiniz ? * Bilgisayarı Onparmakla + Bakmadan kullanabilen; İsletmenlik ve Muhasebe de bildiği halde • İşsiz kalan kimse gördünüz mü ? * Gelin ! Sizin de geleceğinizi kurtaraltm: —. * İşsizlikten korkmayanlardan olun ! Memleket meseleleri ile ilgilenenlerin yenı İBternet adresi inadina.com Başka Türkiye Yok Haydi Fidan Dikelim 0RMAN BAKANLIĞI AGAÇLANDIRMA V£ EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 14 Dinyı Rekoru 28 DUnya Şamplyonluğu Nüftıs kâgıdımı kaybettim. Hükümsüzdür. ERDAL USLU ONPARMAKLA + BAKMADAN BİLGİSAYAR KULLANIMI İSLETMENLİK + MUHASEBE DAKTİLO + YABANCIDİL Beyazıt 517 92 57 i Kadıköy 336 1150 Şışlı 23O 9O 37 Bakırköy 56129 06 517 92 58 1 (216) 338 O8 42 234 3O 49 5713131 DÜZ ÇÎZGÎ İMİT ZİLELİ Arjantin Gibi Olur muyıız?.. Hiç üstünüze alınmayın, biz asla Arjantin gibi olma- yız!.. 2002'nin ilk iki günü okuduğum iki araştırma bu dü- şüncemin ne denli dogru olduğunu kanıtladı. önce ar- kadaşımız Gülşah Karadağ'ın hakkını teslim etmeli- yim; dünkü Cumhuriyet'm ekonomi sayfasında Tür- kiye ile Arjantin'i kıyaslayan araştırması ve ortaya koy- duğu karşılaştırmalı tablo, durumu olanca çıplaklığı ile açıklıyordu. Başlık çok çarpıcıydı: - Köylü suskunluğu!.. Araştırmanın sonucu ise üst başlıkta haykınyordu: - Göstergeleri iyi olan Arjantin kaosta, Türkiye ise bulguria ayakta duruyor!.. • • • Nedirgöstergeler?.. - Latin Amerika'nın üçüncü büyük ekonomisi olan Arjantin'de kişi başına düşen milli gelir yaklaşık 8 bin dolar. Türkiye'de ise 2 bin 200 dolar... Yani Arjantin ül- kemizden neredeyse dört kat daha zengin!.. - Arjantin'in dış borcu 132 milyar, iç borcu 22.4 mil- yar dolar. Türkiye'nin dış borcu 121 milyar dolar. İç borcu ise 2001 verilerine göre 120 katrilyon lira... - Arjantin'de işsizlik yüzde 18. Türkiye'de ise yüz- de30'laraulaşıyor... - Arjantin'de enflasyon yüzde 2'ler seviyesinde. Tür- kiye'de ise yüzde 70'leri zorluyor... Peki, kaosun içinde çırpınan bir ülkeden neredey- se dört kat daha yoksul, tüm göstergeleri yerlerde sü- rünen Türkiye'yi "kurtaran" ne?!. * • • Türkiye'yi köylülük ve eğitimsizlik "kurtanyor!.." Acıklı, ama gerçek bu!.. Işte sosyal farklılıklann çarpı- cı oranları: - Arjantin'in kentleşme oranı yüzde 87. Türkiye'nin ise yüzde 64... - Arjantin'de üniversite mezunu yüzde 41. Türki- ye'de yüzde 11... - Arjantin'de okuma-yazma bilmeyen kadın oranı yüzde 3.2. Türkiye'de ise yüzde 23.4... - Arjantin'de sendikalı işçi oranı yüzde 99. Türki- ye'de ise yüzde 9... Resmi verilere göre yüzde 64 kentleştiği söylenen Türkiye'de insanlar hâlâ köyden gelen bulgur ve ek- mekle karnını doyuruyor. Kentlerde "feodal ilişkiler" tüm ağırlığıyla sürüyor... Eğitimi okur-yazar olmakla bir tutan zihniyetin sonucu, bırakın örgütlenmeyi, birey- sel tepkiler bile yerini tevekküle bırakıyor!.. Arjantin'de yoksullaştırma politikalanna karşı çıkan orta sınıftı. Türkiye'de orta sınıf Özal'ın bilinçli ve acı- masız politikalan sonucu çoktan tarihe karıştı!.. - İç karartıcı, değil mi?!.. • • • Ama bitmedi!.. Ankara Sosyal Araştırmalar Merke- zi'nin (ANAR)yaptığı "2001 yılı Türkiyegündemi" baş- lıklı araştırması daha da vahim sonuçlara işaret edi- yor... - Geçen yıl halkımızın yüzde 54.1'i hiç kitap oku- madı... Oldukça sık okudum diyenlerin oranı ise yüz- de 13.5... - Halkımızın yüzde 86'sı hiç tiyatroya gitmedi. Sık giden oranı yüzde 1.5... - 2001 'de hiç sinemaya gitmeyenlerin oranı yüzde 59.9. Sık gidenlerin oranı yüzde 9.4... - Geçen yıl hiç spor karşılaşması izlemeyenlerin oranı yüzde 78.5... - Halkımızın yüzde 61.2'si ise hiç tatile çıkmadı... Bu yanıtlarla yukandaki verileri topladığınızda Tür- kiye'nin niçin Arjantin gibi olamayacağı kendiliğinden ortaya çıkıyoıi.. Arjantin'deki kaos ortamına öykündüğümü sanma- yın; ama milyonlarca insanın yoksulluğun ve açlığın sınınnda savaş verdiği bir ülkede hiç sıkılmadan "Ye- şil kart uygulamasını kaldınyoruz, çünkü istis- marediliyor" diyebilen bir sağlık bakanlığı müsteşa- n çıkıyor ve buna en ufak bir tepki gelmiyorsa orada son derece bozuk bir ruh hali var demektir!.. Adam gibi bir ülkede o müsteşar, istismarcılan ayıklayacak sistemi yaratır. Daha iyi bir alternatif ortaya koymadan "yasakladım" mantığıyla milyonlarca insanı sağlıksız- lığa mahkûm etmez. - Ama Türkiye'de edeıt. Çünkü birilerinin gözünde Türkiye "tevekkül cen- neti"d\r. Vurursun ensesine, alırsın Iokmayı ağzın- dan... O birileri bilir ki; kalabalık yığınlar, "Bana do- kunmayan yıtan bin yaşasın", "Azıcık aşım, kay- gısız başım" tekerlemeleriyle çoktan teslim olmuş- tur!.. Acaba gerçekten öyle midir?.. Yoksa o ünlü öz- deyişteki gibi, "Yumuşak atın çiftesi pek mi olur", yaşayıpgöreceğiz!.. - Kusura bakmayın, yeni yılın ilk yazısı bu denli acı olmamalıydı... İyi yıllar!.. e-posta: uzilelitısuperonline.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ îstanbul'da kurulu. Türki- ye'nin en eski tersanesi. 2/ tç 3 sıkıntısı... Sa- maryum ele- mentinin sim- 5 gesi.3/"—a|- lasın iki gö- züm'Ölünce sevmezsem seni"(Karaca- oğlan)... llgi. 4/Çam ağacının reçi- neli kabuğundan çı- kan özsuyu. 5/ Bir şe- 2 yi yapıp yapmamaya 3 karar verme gücü... Kayınbirader. 6/ Giy- ,. si yapılan bir tür pa- muklu kumaş... Arna- vutluk' un başkenti. II "Arpa ektim biçeme- dim/Bir — gördüm 9 seçemedim" (Türkü)... Rusçada "evet". 8/Gire- sun'un bir ilçesi. 9/Hayvanlara \oirulan damga... Ko- kulu beyaz çiçekler a^an bir ağaççık... Asker. YUKARTOAN AŞAGIY4: V Marmara yöresinde kum midyesine verilen ad... Bir cetvel türü. 2/Kanşık renkli... Özellikle "Düşü- nen Adam" adlı yapıtıyla ünlü Fransız heykelci. 3/ Işık, gölge ve oylum duygusu yansıtılmayan küçük ve renkli resim sanatı. 4/Küçük mağara... "Saçlan- ma ak düşttl'Sana — bulamadım" (Şarkı)... Önder. 5/Tembellik... Bir gösterme sıfatı. d'Leylak rengi, açık mor... Çok sevilen kimse ya da şey. 7/Deniz kuv- vetlerinde bir rütbe. 8/ tki direkli bir çeşit yelkenli gemi... Akıl. 9/ Cevat Fehmi Başkut'un bir tiyatro oyunu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle