22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 2002 SALI HABERLER DÜNYADA BUGUN ALİSİRMEN Kars,Aı*dahanveNâzmı Dünyaca ünlü büyük şairimiz Nâzım Hik- met'in 100. doğumyıldönümüdolayısıylaçıkan kimi yazılan hayret içinde okuyorum. Bunlann arasında, dünyasındaki tek değerfi- nansal olan biri, "Döve Döve Nâzım" adlı yazı- sında, UNESCO'nun büyük şairin 100. doğum yıkfönümünü Nâzım Hikmet Yılı ilan etmesini ba- hane olarak görüyor ve ondan söz eden yazı- lann, gerçekte Nâzım sevgisi ile ilgili olmadığı- nı, "eski tüfeklerin, şairin sırtmdan toplumla heşaplaşmaları" olduğunu söylüyor. Üzerinde daha fazla durmaya bile degmez. Geçen gece de Kanal 7'de, Nâzım Hikmet ve Necip Fazıl ile ilgili programda ipesapagelmez görüşler ileri sürüldü. Gecenin geç saatine sarkmış olduğu için an- cak bir bölümünü izleyebildiğim programda, dostum Ataol Behramoğlu, şairin hasına, ay- dının sorumlusuna yakışan birtavırla, bu iki bü- yük şairin değerlerinin yadsınamayacağını an- latırken her ikisinin de şiirlerini irdeledi. Patırtı gürültü arasında, bir şairin, insanın içi- ni ısıtan, sağduyulu sözleriydi bunlar. Aynı programda, Nâzım Hikmet'in Kars ve Ardahan ile boğazlarda üs talep etmiş olan Sta- lin'i desteklediği ileri sürüldü. Nâzım Hikmet'in Sovyetler Birliği yılları ile il- gili çok çeşitli kaynaklarda yazılanlar okundu- ğu zaman, şairimizin nasıl bir muhalif olduğu- nu anlamak mümkündür. Örneğin Pablo Neruda, "Yaşadığımı Itiraf Ediyorum" adlı yapıtında, Prag'da karşılaştığı Nâzım'ın Sovyet rejiminden yakınmalarını dile getirdiğini yazar. ••• Kars, Ardahan konusuna gelince, 1960 yılın- da 27 Mayıs'ı takip eden günlerde olaya doğ- rudan tanık olan Orhan Karaveli'ye bırakalım. Karaveli, ilk kez 1978 yılında Cumhuriyet'te yayımlanan, sonra da "Görgü Tanığı" adlı son kitabına aldığı Nâzım ile ilgili anılarının konu ile ilgili bölümünde bakın ne diyor "15.8.1960 günü Türk heyeti, davet üzerine Prof. Dr. Fahir \z başkanlığında Sovyet Banş Komitesi'ni ziyarete gidiyor. Burada ne yazık ki tüm profesörierimiz susarken Kars, Ardahan ve boğazlar kgnusundaki Sovyet taleplerini ce- vaplamak Ömer Sami Coşarile bana kaltyor. Ruslar kendilehnden emin, bir de Nâzım Hik- met'in görvşünü öğrenmek istiyohar. Işte kendisinden biraz farklı bir cevap bekle- diklerini sandığım Sovyet ev sahiplerinin yüz- lerine baka baka Nâzım'ın söyledikleri: 'Şimdi burada Türkiye'nin toprakları konuşu- luyor. Her Türk gibi ben de her gram Türk top- rağının Türklere ait olduğuna inanıyorum. Vü- cudumdaki 20 kilo kanı bu bir gram Türk top- rağı için dökmeye hazınm'..." ••• Kitapta ilgjnç bir bölüm daha var. Nâam, Or- han Karaveli ile arkadaşlık ederken yanlanna yak- laşan görevli bir Rus hanım, Karaveli'nin Va- tan'da çıkan ve Nâzım'ı eleştiren yazısını anım- satarak soruyor: - Hakkınızda iyi şeyler yazmayan biriyle nasıl ahbaplık edersiniz?... Nâzım'ın bu Rus bayana sertçe verdiği cevap aynen şöyledir: "...Bakarkadaş, sen her şeye burnunu sok- ma. Biz iki Türk burada birbirimizi bulmuşuz. Araya kimseyi sokmayız. Yabancılan bu işlere kanştırmayız. Bir anlaşmazlığımız varsa birlik- te çözmeye çalışınz. Gün oluratışınz. Gün olur anlaşmz. Düşüncelerimiz farklı da olsa, aynı toprağın insanlanyız. Günü veyeri gelince ara- mızdaki anlaşmazlıklan unutur, sıkılmışyumruk gibioluruzTURKLÜKiçin, TÜRKVATANIiçin..." Kitaptan son bir ilginç bölüm daha. Sonradan cumhurbaşkanı olacak olan, o sıralarda Mos- kova Büyükelçimiz Em. Oramiral Fahri Koru- türk'e, Nâzım ile arkadaşlık ettiği için ömer Sa- mi Coşar ile Orhan Karaveli'yi şikâyet ederler. Onun cevabı ise şöyle olur: "...Bu gazeteci arkadaşlardan kuşku duymak hak ve yetkisini kimden aldığınızı bilmiyorum. Davranışınızı da onaylamıyorum. Onlar Türk gazetecileridir. Türk gazetecisi, yurdunun ve toplumunun çıkarlannın nerede olduğunu bil- diği kadar, kimlerle ne zaman, nerede, nasıl buluşup konuşacağını da sizler kadar bilecek durumdadır. Ben Türk gazetecilerine güveni- rim ve mesleki çalışmaları ile ilgili olarak onla- n sorguya çekme yetkisini -sıfatım ne olursa ol- sun- kendimde bulmam!.." MHP'li muhalifler: Parti teslim oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Deviet Bahçe- li ve parti yönetimini hükümette sessiz kalmak ve parti ilkelerinden ödün vermekle suçlayan muhalifler, 7 saatlik bir toplantıda dunun de- ğerlendirmesi yaptılar. MHP'nin Batı politika- lanna teslim olduğu kaydedilen toplantıda, "MHP, yapmaması gerekenleri yapıyor, yapma- sı gerekenleri ise yapmıyor* saptamasında bulu- nuldu. Ülkü ocaklanndan bir grup genç de toplantıyı izlemek istedi, ancak izin verilmedi. Tantan öncülüğünde yeni siyasi oluşum Haber Merkezi - Eski İçişleri Bakanı Saadettin Tantan ın "YforttaşhkHareketi" adı verilen ye- ni siyayi oluşumu ilk kez Adapazan'nda kamu- oyu önûne çıkıyor. Örgütlenmelerini hazırlayan Adapazarlı bir grup, Tantan'ı görüş alışverişin- de bulunmak üzere davet etti. Tantan'ın davete katılarak ilk "sedenişüıi" memleketi Adapaza- n'nda yapması bekleniyor. Tepede bir parti kur- mayı amaçlamadığını belirten Tantan, "Yurttaş- hk Hareketi" modelini, "Bir sivfl hareketin, yurttaşlarm kendi haklanna sahip çıkması yolunda örgütienmesi" olarak tanımlamıştı. Solda yeni partiyi tartışan aydınlar artık zaman kaybetme lüksünün olmadığmı belirttiler Onemliolantutarlılık• Sosyal Demokrasi Vakfı'nın ev sahipliğinde önceki akşam yapılan toplantıda, yeni parti için artık daha fazla gecikmemek gerektiği, yurdun her tarafında yeni partinin beklendiği belirtildi. Kurulacak partinin net bir çizgide olması ve tabandan katılım ve parti içi demokrasi konusunda kararlı davranması gerektiği vurgulandı. BARIŞ DOSTER Türkiye koşullannın solda yeni parti kurulmasını gerektirdiği, an- cak bu partinin program, örgüt ve üye konusunda tutarlı, net bir çiz- gide olması, tabandan katılım ve parti içi demokrasi konusunda ka- rarlı davranması gerektiği vurgu- landı. Sosyal Demokrasi Vakn'nın(SO- DEV) ev sahipliğinde önceki ak- şam bir araya gelen ve aralannda Osman Kavala, Doç. Dr. Can Bay- darol. HaKl Ergün, Aydın CıngL Prof. Dr. Burhan Şenatalar, Prof. Dr. Meryem Koray. Prof. Dr. Erol Kaürcıoğlu, Prof. Dr Zafer Üskül Tarık Ziva Ekinci. Ergin Cinmen. AtiDa Coşkun. Başar Yata, Prof. Dr. TürkelMinibaş, DenizKavuk- çuoğiu ve VeccB Sayar'ın da bulun- duğu kişiier, kurulması tasarlanan partinin ilkelerini, önceliklerini tar- tıştılar. Toplantıda, Sema Pişkin- süt'ün program ve kadro konusun- da çok ilen bir noktaya geldiği ve partisini kurmak üzere olduğu, Prof. Dr. Münıtaz Soysal öncülü- gündeki hareketten de "AB-Türki- ye iBşldleri", "egemenük", "ulus deviet", "bağımsızlık'' gibi konu- larda farklı düşünüldüğü sık sık vurgulandı. Solda yeni bir parti için hazırhk yapan, sola emek, gönül, katkı ver- miş herkesle en kısa sürede, yeni- den bir araya gelmenin gerekliliği üzerinde duran SODEV Başkanı Ercan Karakaş. önemli olanın ye- ni parti kurmak değil, siyasetin ye- nilenmesini sağlamak olduğunu belirtti. Karakaş, toplumun karşı- sına sol çizgide, mümkün olan en geniş çerçevede ve ilkeleretrafın- da bütünleşerek çıkmak gerektiği- ni ifade etti. Kendisinin ve arkadaş- lannın liderlik talebi olmadığının altını çizen Karakaş, "Sorun, baa arkadaşlanmron düşündüğü gibi Kderin kinı olacağı konusunda de- ğil, nasıl bir parti kurulacağı konu- sunda bitiyor" dedi. Karakaş, ye- ni parti için artık daha fazla gecik- memek gerektiğiru, yurdun her ta- rafında yeni partinin beklendiğini savunarak, "Kurulacak parti, eski bir partinin ayıust, de\ r anu ya da ona tepki olarak kunümuşbir par- ti olmaman" dıye konuştu. Ankaralı 16 avukat, 'çocuk pornosu' yazısı nedeniyle savcılığa başvurdu Gülay Göktürk'e ceza istemi • Ankara Barosu'ndan 16 avukat, çocuk pornosu hakkındaki yazılan nedeniyle Sabah gazetesi yazan Gülay Göktürk'ü -—- dava etti. ANKARA (AA) -Ankara Baro- su"na kayıtlı 16 avukat, "çocuk pornosu" konusundaki yazı ve açıklamalan dolayısıyla Sabah ga- zetesi köşe yazan Gülay Göktürk hakkında suç duyurusunda bulun- du. Avukatlar, 3 sayfalık suç duyu- rusu dilekçesini, Cumhuriyet Sav- cısı AnmetMutluya verdiler. Di- lekçede, Göktürk'ün, Sabah ga- zetesindeki köşesinde 9 Ocak 2002 tarihlı "ÇocukPomosu" başhklı ya- zısında ve aynı konuya ilişkin Hür- riyet gazetesinde 10 Ocak 2002 tarihinde yayımlanan açıklama- sında, "çocuk pornografisinin ya- sakJanmasuun tenıeünde, sübvan- cı büyüklerin bir fantezUerinin ya- saklanması ve sansürün asıl dür- rüsünün bu olduğunu, insanlann çocuklara zarar vermedüderi sü- recesübyanaolmahakiannısavTin- duğunu" ifade ettiği kaydedildı. 1ĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN k50b3501025 Çiller: Hükümetoyağınagelen topu ıskalcıdı tstanbulHaber Servisi - DYP Ge- nel Başkanı Tansu Çiller, Türki- ye'nin dünyaya "hasta adam" görün- tüsü verdiğini belırterek, hükümetin, 11 Eylül sonrasındafirsatlanve risk- leri dengelemede başansız olduğu- nu söyledi. Çiller, "Dünya yeniden yapılanırken hükümet, ayağına ka- dar gelen topu kullanamadı, ıskala- dı* dedi. Türkiye Genç Işadamlan Derneği'ni (TÜGÎAD) ziyaret eden Çiller, üretime dönük, istihdamı art- nran, liberal, haklı rekabete dayah, dünyayla bütünleşen bir ekonomi konusunda TÜGlAD'la aynı düşün- düklerini söyledi. "Meclis'le nuîleti büiestinneklazun" diyen Çiller, Si- yası Partiler Yasası ve Seçim Yasa- sı'nın değişmesi gerektiğini, kendi- lerinin senato ya da Türkiye millet- vekilliğinin yaşama geçmesinden yana olduklannı ifade etti. Çiller, genel seçimlerdeki yüzde 10 bara- jının kalmasından yana olduklannı vurgulayarak, partilerde önseçimin, seçimlerde de tercihli oy sisteminin uygulanmasını önerdi. Türkiye'nin siyasi bir kriz yaşadığını öne süren Çiller, Türkiye'nin büyükler arasın- da büyük bir ülke olması gerektiği- ni söyledi. Üctidar ve muhalefetteki hderleri, ülke sorunlannı tartışmak üzere açık otunıma çağırdı. Dilekçede. Göktürk'ün sübyan- cıhğı bir hak olarak sunarak ve ya- saklanmasına karşı çıkarak, kü- çüklerin baştan çıkanlmasını ve bu konudaki fuhuşu teş^ik ettiği öne sürülerek şöyle devam edildı: "Bu suçu bir köşe yazan olarak basın yoluyla işlemiş olması. vaha- meö ve verdiği zaran daha da art- Drmtşar.Bırakatam bir>azarsorum- hıhığunu, ortalama bir insan so- rumluhığunu kasrth olarak göster- memiş, bir şekilde yarar- landığı basın özgüriüğü- nü tüm topluma zarar verecek bir şekilde kul- lannuşür. Düşünce ve dü- şüncevi açüdama özgür- lüğünü saMinan. çocuk- lann menfaatlarını her şeyden üstün tutan \nrt- taşlar, hukukçular, an- neler ve babalar olarak suçu v« suçluvıı öven, teş- vik eden Göktürk'ten şi- kâyetçiyiz." Dilekçede, Göktürk hakkında "suç işlemeye tahrik ve teşvik, küçük- lerin cinsel istisman, fu- huşu teşvik w özendir- me" suçlanndan soruş- turma yapılarak dava açılması istendi. 'Sübvancıbk hastahkür' Ankara Barosu Kadın Hukuku Komisyo- nu'ndan yapılan yazıh açıklamada da, sübyan- cılığın bir hastalık oldu- ğu ve bilımde "pedofili- nin bir ruhsal bozuklak olaraktannnland^ı" ifa- de edildı. Türk Ceza Kanunu'na göre de suç olduğu belir- tilen açıklamada, "Ba- sm özgüriüğü kullanıla- rak suçu, suçlu\ u teşvik etmek, bir anormalhk olan bu ruh hastalığını normal bir olgu olarak topluma sunmak, süb- vancıhğı bir hak olarak gönnek ve bıınu savun- makkabul edilemez. Hiç künsenin, her türiü top- lumsal, ulusal ve ahlaki değeri inkâr ederek bu tür vaklaşımlan, basın yoluyla özgürlük adına tophımasunmayavebaş- ta çocuklar obnak üzere tüm topluma zarar ver- meye hakkı yoktur" de- nildi. Solda yeni parti Pişkinsüt TDP 9 yigelecek hafta kuruyor • 'Toplumcu Demokrasi Partisi'nin program ve ilke partisi olacağını söyleyen Sema Pişkinsüt, "Cumhuriyet kazanımlanna bağlı, demokratiİc bir parti kuruyoruz" dedir TÜREYKÖSE ANKAR\ - Aydın bağımsız millerveki- ü SemaPişkinsüt, gelecek hafta başında Top- lumcu Demokrasi Partisi'ni (TDP) kuru- yor. Amblemi güneş olan partinin kurucu- lan arasında Pişkinsüt'le birlikte 2 millet- vekili daha yeralacak. Pişkinsüt, TDP'nin "program ve ilke" partisi olacağını vurgu- layarak "Cumhuriyetifl temel kazanımla- nna bağh, demokrasi ve insan haklan ko- nusunda açıbmlar yapacak, sosyal deviet- ten yana,Kdersultasına karşı'' birparti ku- racaklannı söyledi. Pişkinsüt, partilerinin örgütlenmesinin olası bir erken seçime ye- tişeceğini de bildirdi. Gelecek hafta başında siyasal yaşama yeni birparti katüıyor. Pişkinsüt'ün parti- sinin kuruculan arasuıda DSP'den istifa eden Nazire Karakuş ile MehmetÖzcan da yer alacak. 3 milletveküi ile siyasal yaşa- ma katılacak olan TDP'nin amblemi güneş olacak. Yeni partinin genel merkez binası Yıldız'da tutuldu ve iç döşemesi de tamam- landı. Sema Pişkinsüt, partinin kuruculan arasında toplumun değişik kesünlerinden kişilerbulunduğunu vurgulayarak, "kişisel çıkariaria ilgilenmeyen, program ve ilke partisi olacaJdarmı" söyledi. Pişkinsüt, "JB- der sultasma karşı, program ve ilke partisi olarak" ortaya çıkacaklannı vurgulayarak şu bilgileri verdi: "Psrtinin kurucu üyeteripartinin sahibi değil. Ülkevi yönetme konusunda Türki- ye'nin iç potanshelini, değerlermi bir ara- ya getirmek üzere bir kadro hareketi baş- labyoruz. Dört eğflnni birieştirmek falan gibi bir amacımız yok. Tüm tophumı ku- cakiayan bir Türkiye partisi olacağız. Uy- gar bir yönetim anİavTşıvla, tophımsal dö- nüşümü demokratildeşine ve insan hakla- n çerçevesinde gerçekleştirecefc, devietin yeniden yapılandmhnasını sağlayacak bir parti olacağız. Mevcut siyasiyapıda etik te- metter çok zayıfladı. Siyasete etik bir temel kazandırmak da temel bedeflerimiz ara- smda yer alacak." Öeriye doğru değişimi hedeflediklerini anlatan Pişkinsüt, "cnmmıriy-etintemelka- zanımlan, demokrasi ve sosyal devlet" ko- nulannda açılımlar gerçekleştireceklerini kaydetti. Pişkinsüt, sözlerini şöyle sürdür- dü: "Cumhurijetin temel kazanımlanna, vani ulusal birfik, üniterdevietçi yapı ve la- ikliğebağtayız.Cumhuriyetkazanımlanna vurguyapankimipartiler,demokrasive in- san haklarmı ihmal edivor." IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Giorgio de Chirico ve kardeşi Al- berto Savinio, 20 yüzyılın en önem- li sanatçıları arasında sayılırlar. Bu iki kardeş, 20. yüzyılda dadaizmden sür- realizme kadar bu yüzyılda ortaya çı- kan birçok akıma kaynaklık edecek önemli eserlere imza attılar. Giorgio de Chirico (1888-1978) ve kardeşi Alberto Savinio (1891 -1952) Yunanistan'da doğdular. İlk sanatsal faaliyetlerine önce Ati- na'da, daha sonra Münih'te devam ettiler. Büyük kardeş Chirico ressamlık yolunda ilerlerken küçük kardeş Al- berto Savinio piyanist ve kompozi- tör olarak ün yaptı. Giorgio de Chirico, felsefeci Arthur Schopenhauer ve Friedrich Ni- etzsche'den etkilendi ve esinlendi. Şiirsel resim dilini ise daha sonra ya- Chirico Kardeşler şadığı Italya'da geliştirdi. • • • Münih'te pazargünümü Lenbach- haus Sanat Merkezi'nde geçirdim. Pazar olduğu için Münih'in merkezin- de sokaklar bomboştu. 15 dakikalık bir yürüyüşle sanat merkezine ulaş- tık. Hiç insanın görünmediği birkent- te sergi solanlarına girince şaşkına döndük. Içerisi sanat meraklısı Al- manlarla doluydu. Bizim amacımız, 20 yıldır ilk kez bu kadar kapsamlı olarak Chirico Kardeşler adına hazırlandığı söyle- nen sergiyi gezmekti. "BirBaşka Mo- dernizm" başhklı bu sergi için Chiri- co'nun dünyanın dört bir yanındaki eserleri toplanmıştı. Sergide Alberto Savinio'nun ve Gi- orgio de Chirico'nun çeşitli dönem- lerdeki tabloları yer alıyordu. Sanat merkezinde Chirico'nun 100, Savi- nio'nun 30 eseri sergileniyordu. • • • Münih'teki Lenbachhaus Sanat Merkezi'nin ana binasının önemli bir bölümü Münihli ressamlara ayrılmış- tı. 1400'lü yıllardan günümüze kadar uzanan tarihi dönem içinde Münih ve çevresi birçok önemli ressama esin kaynağı olmuştu. Sergiyi gezme- ye başladığımda önce bütün res- samların erkek olması dikkatimi çek- ti. İlk salona girdiğimizde, "Münihli hiç kadın ressam yok mu" diye sor- duğumda, "//er/cfe"dediler. Anlaşılan o ki 1800'lere kadar hiç kadın ressam olmamıştı Münih'te. Dünyanın birçok ünlü ressamının bu kentte bulunmuş olması da ilgi çekiciydi. Benim için müzenin en heyecanlı bölümü Wassily Kandinsky ve Gab- riele Münter bölümüydü. Ünlü Rus ressam Kandinsky, yaşamının uzun- ca bir bölümünü Münih'te geçirmiş- ti. Gabriele Münter de Münihli bir ka- dın ressamdı. 1900'lü yıllann başın- da Münih'e gelen Kandinsky, bu kent- te çok sayıda Rus mültecisi de bu- lunması nedeniyle buraya yerleşmiş- ti. Münter ve Kandinsky arasında ya- şanan aşk, birçok önemli tabloya da kaynaklık etmişti. Müzede Kandinsky ve Münter'in onlarca eseri yer alıyor. Bu tablolann önemli bir kısmının al- tında, "Gabriele Münter Vakfı" iba- resi bulunuyordu. Merakedip intemette Münter site- sine girdiğimde MUnter'in bütün bu tabloları Hitler döneminde özenle saklayıp koruduğunu söylüyordu. Çünkü Naziterbu tür birçok eseri yok etmişlerdi. Gabriele Münter, tecrit edilen sanatçılar arasındaydı. Gabriele ölümünden önce 1957 yı- lında evinive tabloları müzeyeanma- ğan etmişti. Chirico Kardeşler'in sergisinden aynlırken de Chirico'nun duvardaki şu sözlerinin peşine takıldım: "Güneş- te yürüyen bir adamın gölgesinde; geçmişin, şimdinin ve geleceğin tüm dinlerinden daha çok sır vardır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle