18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SÂYFA CUMHURİYET 22 OCAK 2002 SALI 14 KULTUR [email protected] SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL İrlandaTüridye'nin neresinde?CerotÇapan Hoca. "trianda Tiyat- rDsu'ndaGerçekçffik" başhğını taşı- \an tadına doyum olmaz kitabının ilk oaskısını iınzalarken "trlanda Tür- üyc'nin nenesine düşüyor?"' diye not jiişmüş. *Lc*nane*ninGüzeüikKra- Içe9"nın yazan Martin McDonagh'ın ienüz doğmamış olduğu yıllarda... Ne\imiz benzer, dini dinimize, di- t dilimıze, coğrafyası coğrafyamıza, tarihı tarihimıze uymayan, Atlantik Okyanusu'adaki bu adalar ülkesüıin hsanlanna? Geri kalmışhğımızın. ge- rt bıraktınlmışlığımızın genlerimize ijlemış tüm özellıkleri. Gevezelığı- niz her şeyden önce. Abartmalı söy- leşmelerimiz; cümleleri duygusal sı- fatlaria dolduruşumuz; palavTayla ger- çegi yünyuınak eden düş gücümüzün özgürce oradan oraya savTUİuşu. An- lamdan çok duygu yüklü söylemimiz- deki renk ciunbüşü, şiirsellik, şarJa- sallık... Sonra öfkemiz... Patlaması gerek- tiği yerde es geçip de, olmadık anlar- da kasırgalaşan. Bağnazlığımız, ben- cılliğımız, evlatlanmıza maddi' ma- nevi yük oluşumuz, kavgacılıgımız, merhametimiz, kadere küsüşümüz, kaderle dalga geçişımız, acıyı bal ey- leyişimiz, ağıtlanmızdan dövünme- Ierünizden aldığımız keyif, ağlarken gülüşümüz, her koşulda eğlenmeye olantutkunlugumuz. Dinsel-toplum- sal-polirik-ekonomik baskılann böy- lesi çelişkilerle bezediği renkli kişi- liğimiz... 'GüldüreıTle 'ağlataıTın bikşeni trlanda'nın batı kıyısı açıklannda yer alan, çıplak ve sarp Aran Adala- rı'nın çetin yaşam koşullan, 20. yüz- yılın başında Synge' ın oyunlanyla di- le gelmıştir. "Deniz"in, mitologya tannlan düzeyınde "veren" ve "alan" bir güç olarak betimlendiği "Denize Giden Athlar" oyununun Maurya'sı, gözümüzde "•Parmak DamgasT di- zisinin ABye Rona'sı olarak canlanır. Bodrum'un, Kaş'ın eski yıllardaki "erkekleri denize kurban eden" yaz- gısallığı, Aran Adalan'nın balıkçı gençlennin yazgısıyla örtüşür. îş ve aş saglamayan topraklardan kaçarak gelişmiş ülkelere giden erkeklerin ge- ride bıraküğı yalnız kadınlar, Synge'ın oyunlarından taşarak Anadolu'nun Alamanya işçıliği döneminin terk edilmiş İcadınlanyla buluşur. îrlandah oyun yazarlannın aynca- hğı "güldüren" ile "ağlatan"ı müthiş bir bileşende kotarmalandır. Bu bi- leşen içınde, daracık yaşamlara tut- sak edilmiş toplumlann cellatlan eleş- tirilirken, bir yandan da toplumlann, toplumu oluşturan insanların yanlış- lan mercek altına yahnlır. irlanda ka- ra-komedisınin vuruculuğu (özellik- le "•ölüm" motifini kara-komedi do- kusu içınde kullanma ustalığı) ve dün- ya düzeyinde edindiği yer, yazarlann kendi insanlannı gocundurmaktan ürkmeyen tutumu ile doğru orantılı- dır. "Leenane'nin GüzeDik Kraüçesi'" 1996yılındayazılmış. 1970'lerinor- talarında geçen oyunun yer aldığı Aran Adalan ile Synge'in oyunlan- nın Aran Adalan arasındaki tek fark zaman. Oyun kişileri daha modern birkonumda. Ancak Aran Adalan'nda rlanda 'lı yazar Martin McDonagh 'ın 'Leenane 'nin Güzellik Kraliçesi' oyunu 2000 Mayıs 'ından buyana Istanbul Devlet Tiyatrosu 'nda sahneleniyor. Bu hafta kısa bir süre için Ankara 'da. Ödül üstüne ödül alan bu oyunu kaçırmayın. yaşam koşullan yine çetin. Kendisi- ne ölene dek bakmasını istediği be- kâr kızını eve zincirleme uğnına, onun birini sevme ve evlenme olanaklan- nı yok eden bencil bir anne. tngilte- re'ye çahşmaya giden erkeklerin ar- dından bakakalmış, sinir hastası, yal- nız bir genç kadın. Duygulanna ya da sorumluluklanna sahip çıkamayan, ekmek parasını evlerinden uzaklarda aramak zorunda olan, oğlan çocuk- lukla maçoluk arasında sıkışmış genç erkekJer. Yazdığı her oyunda farklı biçemler arayan Boynukara'dan iki yeni kitap daha Kurulu düzen eleştirileriMELTEM KERRAR Cuma Boynukara, Mitos Boyut Yayınlan arasından çıkan 'Suyun Rengi' ve 'O'nun Saltanab' adlı iki yeni kitabıyla yeniden karşımızda. Bugüne kadar yazdığı oyunlarda farklı biçemler deneyen yazar, 1996 (O'nun Saltanatı) ve 1997 (Suyun Rengi) yıllannda yazdığı bu iki oyunda da aynı arayışı sürdürüyor. Adana Tiyatro Demeği'nin düzenlediği 1. Altın Koza Oyun Yazma Yanşmasf nda 2."lik ödülünü alan "O'nun Saltanaü", var olan devlet-toplum-marya ilişkileri üzerine kurulu bir kara mizah örneği. Boynukara, Susurluk olayıyla kamu vicdanı önüne çıkan derin devlet gerçeklerinin esin kaynağı olduğu oyununda, küçük bir pansiyonda konuşlanan toplum dışına itilmiş bir avuç insanın öyküsünde kurulu düzeni sorguluyor. Yazann Mitos Boyut Yayınevi'nden çıkan ikinci kitabı 'Suyun Rengi' ise toprak sahiplik, mülkiyet hakkı ve varolma üzerine destansı yapıda yazılmış bir oyun. Binlerce yılın çok tanıdık hikâyesini, olabildiğince yalın bir dille anlatma çabasında olduğu oyunda, sürekli akan bir diyalog kullanmış Boynukara. Oyun kişilerinin betımlemelennden, diyaloglarda varoluşlarına değin tüme yayılıyor bu yalın bakış. Yazar, destanın yapısma koşut bir biçimde simgelerle kurduğu karakterlerde ise dildeki yalınlığa zıt çelişkiler yaratıyor. Anne olma haliyle, âdet koruyucu olma hali arasındaki çelişkideki 'kadın'ı oyunun en çelişik kahramanı olarak tanıyoruz. 'Suyun Rengj'rü şubat aymda Tiyatro tmge Metin Balay rejisiyle Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde sahnelemeye başlayacak. Cuma Boynukara Mitos Boyut Yayınevi'nden çıkan 'Suyun Rengi' ve 'O'nun Saltanatı' kitaplannda, varolan devlet-toplum-mafya ilişkilerini, sahip olma ve varoluşu sorguluyor. îstanbul Devlet Tiyatrosu yakın zamanda kaybettiği miz yazann 'Kamyon' ve 'Güne Bakan Cam Kınklan' oyunlarını aynı hafta içinde sahneliyor. Memet Baydufm anmna tstanbul Devlet Tiyatrosu geçen günterde kaybettiğimiz oyun yazannuz Memet Baydur'un anısına, repertuvannda olan iki oyunu aynı hafta içinde sahneuyor. Tryatroseverier hafta içinde Taksim Sahnesi'nde 'Kamyon', Aziz Nesin Sahnesi'nde ise 'Güne Bakan Cam Kınklan' oyunlarını görebilecekler. Issızüğm ortasında bozulnp kalan bir kamyon ve gelmesi beklenen tamirciyi konu alan 'Kamyon' ovununu Ba\dur, verinden vıırdundan edilmiş bütûn köytölere adanuşo. Osman Wöber'in sahneje koyduğu ovunda Mümtaz Sevinç, Cengiz Daner, Haffl Doğan, Macit Sonkan, Erkan Taşdöğen, Seda Yıkbz ve Turgay Tanûlkü rol alryor. Ayaklan yere basan, duyarh dul bir kadmin aşk hikâyesini anlanyor 'Güne Bakan Cam Kmklan'-. Yılmaz Onay rejisiyle sahnelenen oyunda, geçen >il ayra rolle 'tsmet Küntay En tyi Erkek O>ııncu Ödülü'nü alan Adnan Biricik w Funda Eskioğiu rol anyor. (212 251 56 00) Önseme öğeleri oluşturan rastlan- tılarla ustaca örülmüş olaylar dizisi- ni oyunculuk becerilerine fırsat tanı- yan karakter çizimleriyle bezeyen Martin McDonagh, üçüncü kuşaktan oknasınakarşın, Synge, O'Casey, Be- han gibi Irlanda tiyatrosunun büyük ustalannı utandmnayacak beceride bir oyun yazan. Trajüc olanla komik olanı, "oyun" ile "gerçekr 'in buluş- tuğu noktada örtüştürebilmiş, yalnız- ca sahnede yer alabilecek bir sanat ola- yını gerçekleştirip "işte size oyun" di- yebihniş bir genç usta... tstanbul Devlet Tiyatrosu'na, yönet- menine ve oyunculanna bir dolu Afi- fe ve Avni Dilligil Tiyatro Ödülü ge- tiren "Leenane'nin GüzeDikKrah'çe- sP yapımını, özellikle Rııhat Men- gi'nin ve HmcalUhıç'un Afife ödül- lerine gösterdikleri olumsuz tepki- den bu yana iyice merak ederken oyun kısa bir süre için sessizce Ankara'ya geldi. Sessizce gelmesine karşın ka- palı gişe oynadı. Karşunızda, gerek- li olup olmadığı tartışılmaya başlan- mış Devlet Tiyatrolan'nın son yıllar- da sunduğu en iyi ürün vardı çünkü.. Uyunüu rejL başarüı oyunculuk Cüneyt Çahşkur, okumasını çok iyi yaptığı oyunu, îrlandah insanın kışilik, konuşma ve davranış özellik- lerini alabildığine koruyarak sahne- lemiş. Daha önce Synge'i, O'Casey'i okumuş ya da izlemişseniz, oyun baş- ladığında, bir zamanlar bilip de son- radan unuttuğunuz bir müzık parça- sını anımsamaya çalışır gibi oluyor- sunuz. Synge'in, O'Casey'in oyunla- nyla örtüşen bir sahne söyleminin peşinden gidiyorsunuz. Bir yandan da sahnede yansıyan farklı kültürden kendi kültürünüze çok yakın düşen iz- lerümler alıyorsunuz. Oyunun ilk on dakikasında, Ma- ureen'uı (Yavrucuk) annesini öldûr- mesi gerektiğine karar veriyorsunuz. Çünkü o öldürmezse yerinizden fir- layıp siz öldüreceksiniz. Anne Mag'de Rüçhan Çaaşkur'un sunduğu yorum, son derece abartısız ohnasına karşın, böylesine tahrik edici. Büyük bir ba- şan. Çahşkur, Sevgi Sanlı'nın su gibi akan çevirisinin uyumuy- la denkleşen bir uyum içinde devindinyor oyu- nu. Görsel-işitsel süsle- melere fazlaca yüz ver- meden, oyunculara odak- lanıyor. Sumru Yavrucuk. Maureen'i, "oyun içinde oyun" kurarak ve "oyun"lan iç içe geçirerek canlandınrken soluk kesi- ci boyutlara ulaşıyor. Öf- keli ama sabn-h, umutlu ama tedirgin, merhamet- li ama zalim, alabildiğine kadmsı, bir o kadar da ço- cuksu. Bunca çehşkiyi ay- nı yorum içinde banndı- np da inandmcı olabilen çok az oyuncuya rastlan- mıştır. Yavrucuk "en iyi- ler" arasındaki yerini ko- rumakla kahnıyor, kanım- ca "en iyi" İconumuna yükseliyorbu yorumuyla. Pato'da Hakkı Ergök, Maureen'in "beyaz atlı prens"ini canlandınrken güldürünün ya da roman- tizmin çekicüiğine gerek- sizce kapdmadan, sevim- li, duygulu, kendine pek de güveni ohnayan Irlan- dalı delikanhyı, yumuşak bir yorumla canlandm- yor. Pato'nun kardeşi Ray'i oynayan Yurdaer Okur ise sahnede yer al- dığı her tabloda, içi içine sığmaz, delişmengenç îr- landalının çarpıcı görü- nümlerini sergiliyor. Tar- tımı hiç düşmeyen, hare- ket ve söylemde ilginç renkler içeren bir yorum sunuyor. Yapımın tek sorunu, Çalışkur-Yavrucuk çalış- masırun, oyunun sonuna doğru hem reji hem de oyunculuk açısından oyu- nun içerebildiğinden de öte plastik boyutlara uzan- ma çabası. Olayın ve oyu- nun bittiği, ama reji ve oyunculuğun gereksizce uzadığı (Yavrucuk'un "deü"yi oynamanın çeki- ciliğinden kendini kurta- ramadığı, Çaluşkur'un da buna izin verdiği) bu son bölüm, kara-komedinin vuruculuğuna set çektiği gibi, îrlandah mizacının da ötesinegeçerek "kfinik vaka" boyutuna vanyor ve oyunun anlammı kay- dınyor. YAZTODASI SELİM İLERİ SalçadanSalçayad) 1961 falan olmalı. Beyoğlu'nda güzelim Saray Si- neması. Görkemli bir sinemaydı. Kırmızı kadife per- deleri savrula savrula iki yana açılır, yeni birfilmin he- yecanı donjğa ulaşırdı. Localı, koltuklan koyu ahşap, fuayesi mermer sü- tunlu, aynalı Saray'da yabancı filmlerin yanı sıra, bir iki de Türk filmi seyretmıştim. Buniardan bıri unutulmaz Üç Arkadaş'tır. Muhte- rem Nurun çengelliığne satan kör kızı canlandırdı- ğı ilkçevrim Üç Arkadaş. Ikincisi Çolpan llhan'laSad- ri Alışık'ın başrollerı paylaştıkları Kalpaklılar. Samim Kocagöz un aynı adlı romanından sinemaya akta- nlmış. Kurtuluş Savaşı günlerinde bir aşk öyküsü; genç kızın babası -elbette bir paşa-. padişah yanlısı... Üçüncu film Gönülden Gönüle adını taşıyordu. Hi- kâye, Osmanlı zamanında başlıyor. günümüze geli- yor. Bir bestekâr Şevki Bey var. Kimbilir hangi Şev- ki Bey? Onun, on dokuzuncu yüzyıl sonlarında hü- zünlü aşk macerası. Bu bölümde Türkan Şoray'la Efgan Efekan oynuyorlar. Sonra birdenbire günü- müze geiiyooız; fakat günumüzde geçen hikâyeyi unut- muşum. Bu kez modern giyimli Efgan Efekan'la Ley- la Sayar oynuyorlar. O zamanki filmlerimizin değiş- mezzenci dadısı Dursune Şirin'i de hatırlar gibiyim. Gönülden Gönüle aklımın ucundan bile geçmiyor- du, Kalpaklılar. Üç Arkadaş, Saray Sineması da Ger- çı Beyoğlu'na çıktığımda yıkık yıprak, artık izbelik Saray'ın önünden geçerken içim sızlamıyor değil. Saray'da galiba pazar sabahları, sinema mevsimi boyunca, Münir Nurettin Selçuk'un korosuyla be- raber konserleri surup giderdı. Afışleri gözümün önü- ne geliyor... Bu yazrya "Salçadan Salçaya"y\ başlık seçince, Gö- nülden Gönüle ve Saray Sineması anılan sökün et- tiler. Şubat olmalı, soğuk bir kış gününde gitmiştik filme, annemle birlikte grtmiştim. Domates salçası ya- pımıysa hep yaz günlerıne rastlardı... Domates sözcüğu Amerika yerlilerinin dilinden ge- liyormuş. Iddiaya göre domates uyarıcı sebzeler- denmiş. Hatta domatese 'aşk elması' denirmiş. If- fetli kadınlann asla yemediklenni belirtmelıyim! AJi Püsküllüoglu Türkçe Sözlük'ünde domates de- dikodulannı bir yana bırakıp bilimsel bir tanım veri- yor: "Patlıcangillerden, ılıman iklimlerde yazın bahçe ve tarlalarda yetiştirilen ya da kışm kapalı seralarda yetiştirilebılen, yaprakları tüylü, çiçekleri salkım du- rumunda, vitamin bakımından zengin olan ürünü çiğ ya da pişmiş olarak yenilen, salçası yapılan, çok değerti otsu bir bitki." Yapraklardaki tüyü duyumsar gibiyim. Ama hiç domates çıçeği görmedim. Hep biliriz: Domatesın salatası, hatta turşusu ya- pılır. Domatesli pilav, domates dolması, yeşıl doma- testen zeytinyağlı yemek, daha birçok domates ye- meği... Tarhananın da özü bir bakıma irmik ve do- matestir... Bizim mutfağımız domatessız kalmayı göze alama- dığından. serasız gunlerde, kış için ille salçayı gerek- sinmiştir. Domates salçası başlı başına bir roman konusudur. Bu romanda ev yapımı domates salça- sına aynlacak sayfalar söz konusudur. Salça, Italyanca'dan dilimize geçmış. Tabii yalnız- ca domates salçası yok. Biber salçası da ünlü. Baş- ka salçalar da var. Her biri yemeklere tat ve renk ver- mek uzere kullanılıyor. Salça, bırtürezme; yani mey- ve ve sebzeleri ezerek yapılan yiyecek. Dediğım gibi. yazlar, yaz sonlarıydı. Pazara gidilir, 'salçalık' domates alınırdı. Salataya doğranacak do- matesle bu salçalık domateslerin arasında ince bir ayrım vardır: Ikınciler mutlaka olgun olmalıdır. Zaten ayrı satılırdı ve mevsımın dönmekte olduğuna işaret ederdi. Gelgelelim büsbütün degıl; çünkü domates salça- sı, yazlann son kızgın güneşlerine tutkundur... Takvimde Iz Bırakan: "Unutma beni, derhep giden kişi." Isabel Allen- de, Afrodit, Inci Kut'un çevirisi, Can Yayınlan. 1999. Moskova'da Çingene FestivaS •MOSKOVA (AFP) - Amenka, Rusya ve diğer Avrupa Ülkelerinden Çıngeneleri bir araya getiren Uluslararası Çingene Festivali Moskova'da pazar günü (20 Ocak) başladı Basına yapılan açıklamada, festrvalın Macanstan, Çek Cumhunyeti, Isvıçre, Ukranya ve başka ülkelerden Çingene sanatçılann yoğun katılımıyla gerçekleştiğı belırtıldi. Moskova Romen Çingenelen Tiyatrosu Yönetmeni Nikolai Slichenko, UNESCO tarafından dünyanın dört bir yanında 40 milyondan fazla Çingenenin yaşadığının saptandığını belirtti ve bu festivalin bir araya gelmek için önemli bir firsat oluşturduğunu vTirguladı. 28 Ocak günü son bulacak festival kapsamında konserler, söyleşiler, fotoğraf ve resim sergileri yer alıyor. Berliner ScMoss'un yeniden iişası • BERLİN (AFP) - Berlın şehır merkezınde yer alan ve barok mimannin en güzel örneklerinden olan Berliner Schloss Sarayı'nın tekrar inşa edilmesi için çalışmalarhızlandı. Saray, 1699 yılında mimar Andreas Schlueter'in Hohenzollern Hanedan Ailesi için tasarladığı fakat inşası I. Friedrich döneminde yüksek bir malıyetle tamamlanabilmış bir bina. II. Dünya Savaşı'nda bombalanan saray, 1950 'de Doğu Alman yönetici Walter Ulbricht'in emriyle havaya uçurulmasıyla da büyük zarar görmüş. Bir monarşi sembolü kabul edilen sarayın havaya uçurulması ideolojik bir tavır olarak değerlendirilmişti. 1990'h yıllarda 'başkent' Berlin'i ikiye bölen sınırlann kalkmasının ardından sarayın yeniden inşası için düzenlemeler başlatıldı. Sarayın inşası çalışmalannda söz sahibi danışman kurul farklı uluslardan mimar, sanat tarihçileri ve tarihçilerden oluşuyor. Brrt Ödüllepi adaylarında karışıklık • Kültür Servisi - Ingiliz şarkıcı Dido geçen gunlerde açıklanan Bnt Ödülleri adaylannda en yeni sanatçı kategorisinden çıkanldı. Görevlilerin yaptığı bir hata yüzünden yanlışlıkla bu kategoriye dahil edilen Dido'nun yerine ise şarkıcı ve söz yazan Tom McRae eklendi. Yaşanan bu kanşıklığa rağmen genç sanatçının halen 'En iyi Kadın Artist', 'En iyi Video' ve 'En İyi Albüm' dallannda adaylığı bulunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle