23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EYLÜL 2001 SAl O L A Y L A K VJbi t r O K U İŞLİİIJA olay.gorus@cumhuriyetcom.tr D il insanoğlunun en önemli ayırt edici özelliklerinden biri- sidir; bu nedenle Af- rika'da yeni doğan çocuk kuntu'dur (nesne), ancak dil öğrenince muntu (kişi/insan) olur. DiJ ile kimlik kaza- nan insanoğlu, bireysel kimliğinı de dil aracılığıyla oluşturur. Bıryazann seç- tiği sözcükler, bır konuşmacının söz- celeri, kendilerini görmesek de kişilik- Ieri konusunda ipuçlan verir bize. Söz- gelimi, soyut, akademik sözcükJeri sık- lıkla kullanan bınsinın öğretim üyesı kimliği taşıyabilecegini, yerel sözcük- leri yeğleyen bir konuşunm da halk- tan biri olduğunu kestirmek çok güç olmasa gerekir. Öte yandan insan toplumsal iletişim için de ortak birdıle gereksinim duyar; günümüz çok dilli toplumlannda bile ortak bir resmi dil vazgeçilmez du- rumdadır. Açıkçası topluluklann değiJ ama toplumlann, uluslann kimliğini de dil belirler, bu yüzden kımı toplumla- nn, sözgelimı Fransızların anadillen- ne bağlılıklan söylence düzeyinde yay- gınlaşmıştır. Dile toplumsallık kazan- dıran, ortak değerlenn paylaşımıdır: Geçmişe, günümüze, geleceğe ilişkin ortak amaç ve hedefler, ortak kültür, inaruşlar, tanıdık davranış örüntüleri, yerleşik iletişim düzenceleri (normla- n) vb. Başka bir anlatımla, bırçok baş- Dil, Dil Devrimi ve Otesi Prof. Dr. Ahmet KOCAMAN Doğu Akdeniz Üniversitesi ka toplumsal, siyasal, ekonomikkoşul- lar yanında bireyleri toplumda birbir- lerine yaldaştıran bir güçtür dil; o ne- denledir ki, bir ülkeyi ele geçiren ya- bancılann ilk yaptddan işlerden biri- si, o ülkede kendi diJJerini iletişim di- lı haline getirmektir. Osmanü toplumu bu bakımdan ilginç bir aykırüık sergiler. Anavatan dışın- daki uluslann dillerine kanşmazken, kendi bölgesinde Arapça ile Farsçayı Türkçeye üstûn tutar. Bu yûzden ile- tişim aracı olması gereken dü bir an- laşmazlık aracına dönüşûr. Aydınlar (?) ile halk birbirlerini anlamaz olur- lar. Işte Cumhuriyeti kuranlann çıkış noktası, Tûrkçenin anlatım gûcüne inanmaktan yola çıkarak, onu toplum- da yaygın ve etkin biriletişim aracı ha- line getirmektir. Bilim dünyasında 'dil ptanlaması' olarak adlandınlan dilsel çalışmalar içinde Türk dil devrimi bu açık ve iyi temeUendirilmiş çıkış nok- tası nedeniyle, saglam düşünsel daya- naklan olan bir dilbilimsel eylem ola- rak nitelendirilebilir. Imer'ın (1998) de belirttığı gibi, bilim yazıncasında (li- terature) Hague'ın ancak 1983'lerde ge- liştirdıği model, o günlerde neredey- se bütünüyle uygulanmaya konulmuş- tur; açıkçası, günümüz dil planlama- sında yazılaştırma, sözcükleştirme, dilbilgiselleştirme dıye nitelenen bü- tün planlama aşamalan büyük bir ön- görüyle ele alınmif, Arap abecesi ye- rine Latin abecesi benimsenmiş, yaa- lı kaynaklardan derleme, tarama ve sormaca yoluylabirçokTürkçe sözcük kullanıma sunulmuş, bir Türkçe söz- lük ve dilbilgisi hazırlanmıştır. Asıl önemlisi Cumhuriyet önderleri top- lumda Türkçe duyarnğı yaratmayı ba- şarmışlar ve Türkçemiz, kımi karala- malarakarşın, çoğunluğun benimsedi- ği bu duyarlık sayesinde yeniden bir kimlik kazanmıştır. 1980'den sonra olanlar ise hepimizin gözleri önünde- dir. Her dilsel etkinlikte bulunabile- cek olan ve meslekten dilcüerin hiç- bir zaman benimsemedikleri birkaç aykın öraekten yola çıkılarak güzelim Türkçe sözcükler yasaklanmış ve gü- nümüzdeki yabancı sözcük hayranlı- ğının taşlan döşenmiştir. TDK, Ata- türk'ün vasiyeri yok sayılarak bağım- ü birdevlet kurumuna dönüştürülmüş ve büimselkimliğinden uzaklaşönlmış- nr. Son dönemde kimi görevlilerin ad- lannın kanştığı yolsuzluklar ise yapı- lanlann yanlışlığını göstermış olmalı- dır. Dil, birey ile toplumun kimliği ol- masının yanında, düşüncenin aktanl- masında ve oluşturulmasında önemli bir büişsel güçtür. Dilin mi düşünce- nin mi öncelikli olduğu konusundaki felsefe tartışmalannda değişik görüş- lerbulunsa da, dilin dünya görüşümü- zü ve düşüncemizi belli ölçülerde be- lirlediği VVittgeastein ve Whorf gibi düşünürlenn ardından büyük ölçüde be- nimsenmiştir. Günümüzde insan dili- nin ortak özellikleri bulunduğu sayü- tısı kabul edilmiş olmakla birlikte her dilin dil yetisine özgül katkılan oldu- ğu gerçeği de görmezlikten geline- mez. Gerçekten, Tûrkçeninözellikle ya- pısal özellikleri, sözcük türetme gücü, Türkçedeki kavramlaşnrma, kip ve gö- rünüş özellikleri, genel olarak insan dilinin iletişim değerlerini varsıllaştı- racak özeüikler taşımaktadır. Bu bakım- dan, dilimizde yeniden 1980 öncesi duyarlıgın yaratılması düşünsel yara- tıcüığımızı da artnracaknr, çûnkü say- dam bir düşünce saydam bir dille ya- ratılabihr; egıtimde Türkçeyi öne çı- karmanın temel mantığı da buradadır. Cumhuriyetçilerin, en başta Ata- türk'ün dil devrimi yapmaktaki temel amaçlan Türkçeyi toplumda etkin kıl- mak ve özgûn dûşünceye taban oluş- turmaktır. Ne yazdc ki devrim yandaş- lannın kimileri bile bu bütüncül ama- cı kavrayamadıklanndan dil devrimi- ni salt bır sözcük değiştirme eylemi- ne indirgemişler, bu da asıl amacın, Tûrkçenin çağdaş düşünce üreten, ay- dınlanmanın saydam bir aracı olması ülküsünün gölgede kalmasına yol aç- nuştır. Sözcüklerelbette önemlidir, an- cak sözcûklerin ilişkileri ve söylemde- ki düzenlenişleri de en az o ölçüde önem taşır, bu nedenle bir yabancı söz- cük yerine Türkçesinin konulması yet- mez, sözcüğün Tûrkçenin yapı dûze- nine uyarlanması gerekir. Dil devrimi dil aracılığıyla özgûn, çağdaş düşünce üretimini amaçladığı için önemlidir; bu nedenle bütûn öte- ki devrimler gibi sürekli bir eylemdir; demokratik bir toplum düzeni sürdü- rülmek istendiği ve düşünce üretimi ge- rektiği sürece de dil devnmi bitmeye- cektir. Yabancı öykûnmeciliğinden, aktarma dûşüncelerden ancak devrim ilkeleri doğrultusunda gelıştirilecek Türkçe ile kurtulabiliriz. Ülkemizde Tûrkçe duyarlığının geliştirilmesi bu bakımdan önemlidir; bunun en güve- niliryollanndan birisi de Türk Dil Ku- rumu'nun 1980 öncesi özerk kimliği- ne kavuşturulmasıdır. Yıl 1960. Mart ayındayız. Çağnlı grtmiş on afü Türk ga- zeteci, Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nda, Ortadoğu Masası sorumlulanyla tartı- şıyoruz. Türkiye'de olup bi- tenler hiç de iyi değil! Bir se- çim yapılsa ıktıdardakı DP gkJecek, amayapılmıyor, ter- sine baski baskı üstüne!.. Gnjbumuzda hem DR hem CHP yanlısı arkadaşlar var. Her gittığımiz toplantoda çelişik gö- rüşler belirtiyoriar. ABD, Menderes ten yana. Önun halk desteğine sahip olduğuna inanmışlar. Içimizden birinin "Siz Ortadoğu'yu, Türkiye'yi bilmiyorsunuz, yanlışlıkla- ra buyûzden düşüyorsunuz" demesı üzerine Ortadoğu uzmanı görevlinin şu sözlennı o günden beri aklımdan çtkaramadım: "Bizpeygamberdeğıliz. Peygambeıierhep Ortadoğu'dan çıkmıştır. Amerika'dan değil!" Kırk yıl geçti aradan. Ortadoğu'dan peygamber çık- madı, ama nice olaylar, sorunlar, dikta heveslileri çıktı! Israil - Arap çatışmalan, hatta savaşlar... ABD sürekli yanlış birtutum izledı. Desteklenmeyecek kişileri ayak- ta tutmaya çabaladı. Bağdat Paktı ile egemenliğini Or- tadoğu'da yerleştirmeye çalıştı. Olmadı. Irak, Suriye, Lübnan, Israil, Filistin, Iran birtüriü banşa kavuşamadı. Bunun bir sorumlusu da, bu yöreleri, insanlan, politika- cılan tanımayan Amerika'dır... Önce tarih, sonra coğraf- ya bilmedikiennden, kendi bilgis/zliklerini bilgi, hem de kesin bilgi saydıklanndan!.. Amerikalılar ne zaman dünya işlerine kanşmişlarsa her şeyi çok daha beter, çok daha içinden çıkılmaz ha- le getirmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonrakı Versay Antlaşma- EVET/EIAYIR OKTAY AKBAL Savaş Rüzgârları mı? sı ytrmi yıl bile ayakta dura- mamıştır. Tarih Profesörü Başkan Wilson'ın hayalci- liği, her şeyi kendi kafasına göre düzenlemeye kalkış- ması, gerçek bir banşın ku- rümasırn önemli ölçüde en- gelleyen bir etken olmuş- tur. Türk halkının kendini iç ve dış düşmandan kurtarmak için giriştiği Istiklal Sava- şı'nı anlayamayan, Mustafa Kemat'i bir asi general sa- yan anlayışlar iflas ettıkten; Türkıye Lozan'da tam ba- ğımsızlığını kazandıktan sonra bile ABD, bu antlaşmayı onaylamamıştır! Amerikalılar kendi bilgisızliklerini gıder- mek için Banş Gönüllüleri örgütü'nü kurup geri kalmış ülkelere gonderdiler. Bu daha çok kendi çıkarlan içindi. Önemli olan, Türkiye gibi ülkelerin içi şlerine kanşmak, gerektiği zaman edindikleri bilgilerden yararlanmakt). Turgut Özal, ABD'nin baş dostuydu. Baba Bush'la özel telefonla sık sık konuşması, oysa şimdilerde Baş- bakan Ecevrt'in aynı koşullarda olmaması bazılannca bir eksiklik sayılıyor! Hatta, Demirei'in işbaşında olmasını bile özleyenler var! Özal bir koyup beş alacaktı, tam ter- si oldu. Demirei'in içte ve dışta uyguladıklan Türk halkı- na hangi kazanımı getirdi? Türkiye, Bush'un tehdrtlenne kapılıp bir kanlı serüve- ne sürüklenemez. Ertuğrul Özkök (yoksa Özköşk mü?) gibilerinin tek yanlı yorumlan kjmseyi etkileyemez. Ne rrtut- lu ki şu anda işbaşında, Ismet Paşa okulundan yetiş- miş bir Bülent Ecevit var. Türkiye, ABD emrine asker vermez" açıklaması tam zamanında yapılmıştr. Savaş kışkırtıcılan bir kez daha içyüzterini ortaya dokmüş ol- dular!.. • 2 yenı TANIŞTIRALIM. A M I L O pentlunW// Fujitsu Siemens Computen Yelkiii Dagitıcılui: ALBİM (0216) 349 33 51-(0212)2842414 www.altsm.com EMPA (0212) 67110 50 www.empa.comjr YAMAN (0212) 210 45 44 - (0216) 41175 57 www.yaman.com.tr Çok şık. Çok göçlü. Çok hesaplı. Yepyeni. Tüm bu özelüklere sahip Fujitsu Siemens Computers notebook ailes'mm en yenı üyesi AMILO ile tanışmak için yetkiti satıcılarırrnza bekliyoruz. • Bu kampanya Albım Bıigı Işten. Vaman Bılişıın ve Emp3 Bıtgisayar arafından dOffinfenmetodff • KampanyamB 3İ Eiora 2001 tanhme tadargeçertıdif • Sanayt VB fıcaret Balaı*$'raıa.05tS9<larihlı8esm(Ga2etBiJe!faîiedılen 94/2-3 saytlp tei*{j hSûmienne uygundur • F t j ^ Sier^ra Compırtös bu kampanyada geçedi ü<Sı kDnfıgürasvKi ve fiyatfamı tukeiıa yaranna deflıştifme tskkırıa sahıptır • fîyatlanmoa KOV dahıl dejildır • Fugitsu Siamens Computas Notebooi ufünlen 1 yıl bring-m garantı dahıhnded^r • StoUammz datiüındels ûıMm heraeti tesiım etiieok olup stoüanmmia bulurrmayan vrjnler 4-6 hate tfuomĞB testsn ed'.iecekt! 1.0 G• Mofaile lntel® Psatiuın® İH iflemci, lutel* SpeedStsp™ Teknolofisi • l4.1'XGATFTekran«0ahiIi8x DVD-ROf • 256 MB Beltek • 20 6B Sabtt Disk• 8 MB VRAM e-t, 3 M «, u •TV Out S vWeo çıktşı • Dahili 3.5* Disket Sörûcû • Dahili 56 K V.90 FaVModem • 2xPCMC!A kartyuvasc• Infrared poıt • Stereo hoparlör ve mikrofon • Q Türkçe klavye, Touchpad mouse • 2xUSB • Yüksek kapasiteli ü-lon batarya • 1 yıl bring-in garanti • Microsoff» Windows ME Türkçe, Microsoff» Word, VVorks 2000 • Bilgi Paketi ( Dahil programlar Ingılizce Öğratmani, Fransızca Öjreünenı, Kolay Tercüme. VVall Street Tycoon, Viftual CO ME/98, Photo Express) 1799$ r U J I 1 3 U COMPUTERS SİEMENSwww.fujıtsu-sıemens com.tr Türk Dili Devrimi BahirM.ERURETEN Dil, bağımsız bir ulus oluşturan hal- kın, toplumsal kültür birlikteliğinin sö- zel ve yazınsal alandaki uygarlık dûze- yini belirleyen bir ölçüttür. Eş anlahmla, bir ulusun dili, ne kadar çok işlenmiş, ne kadar çok özgûn olur- sa, o ülkenin uygarlık düzeyi ve bağım- srzhk anlayışı da o ölçüde yücelir ve saygınlık kazanır. Bu nedenle, Ulu önder Atatürk'ün, Türk ulusunu, çağdaş uygarlık düzeyi- ne çıkarmak için başlattığı kültür dev- riminin en önemli atılımlanndan biri, harf (ABC) devrimi, diğeri ise onu izle- yen dil devrimidir. Türk dil devriminin amacı, yüzyıllar boyu Arap-Acem dilinin etkisi altmda, kendi öz dilımizı anlaşılmaz duruma ge- tirmış olan ve adına Osmanlıca dedik- leri karrriaşık dildeki yabancı sözcûk- lerin, tez elden, konuşma ve yazın dili- mızden çıkanlarak, yerlerine, öz Türk- çe kökenli olan, halkırruzın büyük ço- ğunluğunun konuşma ve yazma dilini oluşturan sözcükleri getirmek ya da Tûrkçe köklerden türetilecek sözcükle- ri dilimize yerleştirmekti. Yeni kurulan Cumhuriyetimizin, üni- ter ve tam bağımsız niteliği bunu zo- runlu kılıyordu. Tam bağımsız bir dev- let, siyasal, toplumsal, tutumsal (eko- nomik) alanlarda olduğu kadar, toplum- sal kültür alanında da özgür ve bağım- sız olmalıydı. Ulu önder Atatürk, 2 Eylül 1930 tari- hinde, görüşünü kendi el yazısı ile şöy- le açıklıyor: -Llusaldırv^uaedflarasrodakibağçok güçlüdür. Dilin utusal ve zengin olması, ulusal duygunungeüşmesmdebaşhca et- kendir. Türkdili,dfllerin en zengiiılerin- dendir. Veter ki bu dil, bilinçle işiensüı. İ lkesinin \iiksek bağunsızlığınj koru- nıasuıı büen Türk ulusu, dilini de yaban- cı dfller bojTinduruğundan kurtarmab- dır." Ulu Önderimizin, bu gerçeği dile ge- tirdiği tarihte, Türk dili, gerçekten de yabancı dillerin boyunduruğunda bulu- nuyordu. Özellikle, yazı dilimizm yüz- de yetmişinden fazlası, Arapça ve Acem- ce sözcüklerden oluşuyordu. Sıradan halkın, bu dili gerektiği gibi anlaması ve özümsemesi olanaksızdı. Bu olumsuz ve bir o kadar da acıklı durumu anlamak için, dil devriminin başlangıcuıdan ön- ce yazılmış bir metni okumak yeterlidir. Atatürk'ün gösterdiği doğrultudabaş- layan çalışmalar az zamanda meyvele- rini venneye başladı. Kendisinin öncü- lüğünde kurulmuş olan Türk Tarih Ku- rumu'nun 11 Temmuz 1932 günüyapı- lan kurultayındaki konuşmasında üye- lere şöyle sesleniyordu: *_ Dfl tşlerini de düşünmekzamam gd- miştir. Türk dilinio kendi benliğinde, as- hndaki guzeüik ve zengintiğinc kavuş- ması için, bütün devlet kurumlanmızın dikkadi ve 9gQi davranmasun isteriz." Bu buyruk üzerine, 12 Temmuz 1932 günü, yani konuşmanın ertesi günü, a Türk Dili Teödk Cemiyeti'' kuruldu. Derneğin adı, 1934 yıluıda, "TûrkDfli Araşürma Kurumu", 1936 yıluıda da "Türk DflKuromu" oldu. Dilimizin gerçek kimliğine, özgünlü- ğüne ve bağımsızlığma kavuşmasında, yüce önderin, maddi (özdeksel) ve ma- nevi (tinsel) desteğindeki bu derneğin, çok büyük, özverili ve yadsınamaz ça- lışmalan büyük ölçüde başan sağladı. Türk Dili Birinci Kurultayı'nın yapıl- dığı 26 Eylül 1932 tarihi, daha sonraki yıllarda, bu yıldönümünün Dil Bayramı olarak kutlanmasının başlangıcı oldu. Bu kurumun öncülüğünde gerçekleş- tirilen ve bugün Türk çocuklanrun elle- rinde bulunan Türkçe sözlükte, artık 1930'lu yıllardaki gibi, sözcüklerimizin yüzde yetmişi yabancı değil, tam aksi- ne yüzde doksanından fazlası öz Türk- çe sözcüklerden oluşuyor. Türk insanı bu sözcükleri, günlük konuşma dilinde ve yazılannda rahatlıkla kullanıyor. Her katmandan vatandaş aynı dili kullanı- yor, yazılan ve sanatsal yapıtlan rahat- lıkla okuyup anlatabiliyor. Hatta dün, tüm bağnazlıklannı ortaya koyarak, bu gelişime karşı çıkanlar bile, bugün, ayır- dında olmadan, bu öz Tûrkçe sözcükle- ri kullanabiliyorlar. Bu sonuç, Atatürk'ün başlattığı, Türk Dil Kurumu öncülüğünde gerçekleştiri- len dil devriminin başansıdır. Kabul etmek gerekir ki, bu başanda en önemli yardımcı, 1928 yılında ger- çekleştirilen yeni Tûrk ABC'sidir. Yeni Türk ABC'si yürürlüğe konmasaydı, Arap harfleri ile öz Türkçeleşme ola- naksızdı. Tüm bu başanlı sonuçlara karşın, za- marumızda, Türk dilüıe gereken öne- min verildiğini söylemek olanaksızdır. Devrimlerimizin her yönüne karşı ol- duğu gibi, dilde özleşme girişimine de karşı koyma sürdürüknekte, ne yazık ki siyasal iktidarlar, buna brtam hazırla- maktadırlar. Türk Dil Kurumu'nun 1982 Anayasası'nda, bir devlet kurumu hali- ne getirilmesinin asıl amacı, dil devri- mi etkinliğinin -en azuıdan- dondurul- ması hatta kösteklenmesidir. Sayuı Cumhurbaşkanımızın, öz Türk- çe konuşup yazmakta gösterdiği duyar- lılığı saygı ile belirtirken, bu davranışın, diğer devlet ve siyaset adamlanmıza ör- nek olmasını diliyoruz. Türk diline gereken özenin gösteril- memesi: seksen yıla yakın bir zaman, gü- zel dilimizi Arap-Acem boyunduruğun- dan kurtarmaya çabşırken, bu kez Ba- tı'dan gelen bir akımla, Türkçemize yo- ğunbirbaskı ile tngilizce sözcûklerin so- kulması eylemine dönüştürüldü. Dükkân ve firma isimlerinin çoğun- luğu yabancı sözcük ve deyimlerden oluşuyor. Konuşma dilinde de îngilizce sözcük kullanma bir tür yanş haline geldi. Televızyonlar, bu züppelik yan- şını körükler durumda. Reklamlar yan Türkçe, yan Îngilizce olarak sunuluyor. Resmi yoldan bir uyan geknediğine göre, bu konuda iş, sivil toplum örgût- lerine düşüyor. Bu anlamlı ve kapsam- lı devrimimizin yıldönümünde, dil dev- rimine emek vermiş, özverili çalışmala- n ile büyük katkılar sağlamış değerli dilcilerimizi saygı ve sevgi ile selamlıyor, aramızdan aynlan dil emekçüerini rah- metle anıyoruz. EYÜP1. SULH HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞt'NDEN DosyaNo-2000/104 Davacı Eyüp Belediye Başkanlığı vekili tarafindan nıahkememıze açılan veraset davası- nın duruşmasının ara karan gereğınce, Eyüp Cezri Kasım Mah. 19 pafta, 65 ada, 29 ve 30 parsel sayılı taşınmazuı davacı Belediye Başkanlığı'nca kamula^tuılmış olması ve tasuuna- zın maltkj Aptullah Akkurum'un vefat etmış olması sebebıyle adı geçenm mirasçüanmn tespıö baiamından veraset ılamııun venlmesi talep edümiş olmakla, yapüan zabıta arastır- malannda mirasçüanmn adreslen tespıt edilemediğınden duruşma gününün mirasçılanna ılanen tebhğıne karar venldığınden, Istanbul Eyüp Nişanca Mah Cilt 14, Kütûk Sıra No 2532'de nüfiısa kayıtlı Timuroğlu Tacı'den olma 1320 d.lu olup, 20.12.1964 tarihinde vefat eden ve bu hanedefcayıtlımiras- çısı bulunmayan Aptullah Akkurum'un kanuni mirasçılaruıın duruşmatun bırakıldığı 8.11 2001 tanhınde saat 9. 30'da hazır bulunmalan veya kendilerini bir veküle temsıl ettır- meleri, aksı takdırde yargılamaya yokluğunda devam edıleceğı ve karar venleceğı hususu murisin mirasçılanna dava dılekçesinın ve dunışma gününün tebligı yerine kaım olmak üze- re ilan olunur. 17 9.2001 Basın: 53822 PENCERE Dr. Frankeştayn Afganistan'da... AmerikaJı Capon Francis Fukuyama, Sovyet ler çöktüğü zaman, tanıyı koydu: "- Tarihin sonu!.." 1991 yılı bir dönüm noktasıydı; ucuzuna fal aç- mak için Amerika birebir ülkenin ta kendisi... Peki, 11 Eylül ne?.. Eloğlu bu kez de diyor ki: "- Tarihin sonunun sonu!.." Insanlığın acınacak serüveni yaşandıkça kim bi- lir daha neler söylenecek?.. Avaıpa uygariığında yaşayan insanlar zırdeli mi idiler ki 20'nci yüzyılda yeryuvariagını paylaşmak için iki dünya savaşı çı- kanp 50 milyon insanın canına kıydılar?.. Ya "SoğukSavaş'7.. Mal ve para hırsı insanın gözünü öylesine dön- dürmüş ki Doğu ve Batı bloklan arasındaki çekiş- me neredeyse bir nükleer savaşa dönüşecekti. Sovyetler çökünce ne oldu?.. • Al renge bozulan boğaya dönüşen sermayeci nin gözündeki öfkenin kızılltğı dağılmaya başlayın ca kimi gerçekler ortaya döküldü. önce Türkiye'de renk körlüğü aşıldı. Bizim 1991 'den önceki yönetimler ne yapmışlardı?.. Ko- münizme karşı dincilik Amerikan üretimi panzehir değil miydi?.. Yobazlığı devlet eliyle besleye bes- leye kapkara bir canavan palazlandırmıştık; Sov- yetler yıkılıp da gözlerindeki perde kalkınca tehli- keyi gördük... Ya "Yeşil Kuşak" neydi?.. Amerika Anadolu'dan başlayarak Asya boyun- ca Sovyet sınınnın güneyinde komünizme karşı ir- tica kuşağını oluşturdu. Sovyetler yıkılınca da köktenci Islamla karşı kar- şıya kaldı. Peki köktenci Islam "Allahsızkomûnizm"yıkılın- ca karşısında kimi gördü?.. Usame bin Ladin'in Haçlı'ya karşı açtığı teror- cü savaşın kökeninde Kuran'dan kaynaklanan ide- olojinin yorumlanması yok mu?.. • Dünya alem biliyor ki Usame bin Ladin'i üreten ve Afganistan'ı en gericinin gericisi Taleban'a tes- lim eden, Amerika'nın ta kendisidir. Canavar, şimdi Dr. Frankeştayn'a karşı çıkınca nedir bu k/yamet?.. Işin ilginç yanı, Türkiye'de dinciliği ve terörü gı- dıklayan entelterin iş Amerika'ya dayanınca düş- tükleri zavallılık!.. Terörün küreselleşmesi piyasa ekonomisinin ve teknolojinin oluşturduğu evrede olanak kazandı. "Dünya bir büyük köy"e dönüşüyorsa yalnız bor- salar mı bütünleşecek?.. Yalnız sermaye mi sınırtanımadan dolaşacak?.. Insanlann bir büyük bölümü cehennemde yaşar- ken gezegenimizi bir azınlık mı sömürecek?.. Tarihin ve geleceğimizin yanrtı verilmemiş bu so- rusu gün geçtikçe sıcaklaşacak... • Geri kalmış Islam dünyasında bir altüst oluşun arefesindeyiz... Evet "dünya bir büyük köy" oldu... Ancak Amerika köpeksız köyde değneksiz mi do- lasacak?.. Insanlıktaki derin yoksulluk ve zenginlik uçuru- munun fişektediği çatışmalann özündeki gerçeği yitinmeden otaylar nasıl kavranabilir?.. Dr. Frankeştayn laboratuvannda yarattığı cana- van Afganistan'da vurmaya çalışıyor. Vurabilecek mi?.. JTALYAN KULTUR MERKEZI r.lesrutıyel Cad 161 Tcpobası T e l : 2 9 3 9 8 4 8 İTALYAIKA DÜ KURSLAR1 MAFTA SONU: BİR GÛN DÖRT SAAT 6 EKİAA - 8 ARALIK Cumartti: 10.00-14.00/15.00-19.00 7 EKİJVt - 9 ARALIK fazar. 10.00-14.00 HAFTA İÇİ» İKİ GÜN İKİŞER SAAT 8 EKİfA - 1 3 ARALIK Pazartmsi-Çarfomba v»ya Salı-Pmrfombm 11.00-13.00/ 15.00-17.00/ 17.00-19.00/ 19.30-21.30 Kayttion Hatta Aran 17 lyföl - 5 Hdm (09.00-19,30) Hanawmıı 29-3OIyMM (11.0O-İ5.0OI Wr OtnmtUt Kvn OmN 140.000.000 TL 3. YIL DA ve NICE YILLARDA HEPARAMIZDA HEP BAŞIMIZDASIN... ÇOCUKLARIN Ahmet BİBER (1935 -1998) VEFAT Baromuzun 6166 sıcil sayısında kayıtlı Avukat ATAYAR AYGÜN vefat etmiştır. Aziz meslektaşımızın cenazesi 25/09/2001 Salı günü (bugün), Şişlı Camii'nde kılınacak öğle namazıru müteakip Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilecektır. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlanmıza başsağhğı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLJĞI Fethiye Çalış Plajı'nda denize sıfır, canlı müzik. Cumhuriyet okurlanna tanıtım amacıyla ekim sonuna kadar. Y.P. 11.000.000 - O.K. 8.000.000 Can Motel - Fethiye Tel: 0252 622 12 07
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle