Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL 2001 PAZA
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
Füsun Demirel, günlüğü Kiti'deki isyanını oyunculuğa taşıyarak, umutla ilerliyor
Adam Küçük Aşjk' 2061
Küçük kız büyüyünce...MELTEMKERRAR
Füsun DemireL'Ah Beünda'nın aklı dışar-
da bankacısı, 'Züğürt Ağa'nın fettan kansı,
'Uçurtmayı Vurmasınlar'da küçük Banş'ın
annesi... Ne çok benzeyen, ne çok farkJı ka-
dınlardı onlar. Sıradanlıklan yaşamm için-
dense, farkJılıklan hep 'başka' olmayı hedef-
leyen bir oyuncunun kararlı yolundan geçi-
yor aslında.
'Rusya Başkanı Kosidin geldi. Süleyman
Demirel başbakan oldu.. Deniz Gezmiş'i as-
tilar'... Küçük birçocukken, gerçek bir kişi-
lik verip, her şeyini anlattığı sevgili günlü-
ğü 'Kiti'nin sayfaJanna döküJen cümleler
bunlar. 'Büyüyecek ve ülkenin kurtuluşuna
katkıda bulunacağun diye bir yol çizmişim'
diyor. O günden bugüne pek bir şey değiş-
memiş, küçük kız 'Kiti'yle birlikte büyü-
müş ama coşkusundan, bir şeyleri değiştir-
me isteğinden hiçbir şey kaybetmemiş.
-Bir karakter oyuncusu olarak rol aldığı-
nızher filmde 'başka'sıruz. Kendinitekrar et-
memekvesürekli aynıçizgide kalmamak na-
sıl bir çaba gerektiyor?
DEMtREL- Belki oyuncunun mesleğine
nasıl baktığıyla ilgili bir şey olabilir bu. Oy-
nadığım 30 filmde davranışlannı, tepkileri-
ni, duygulannı birbirinden ayırt edemeyece-
Muhalif bir kimlik:
'Gençlerbiv
teşvik ediyor*
-Çok küçük yaştan itibaren tutmaya
başladığııuzgünlüğünüzKitfden buya-
na farklı künMğİDİz var. Sanatçının dev-
riınci bir ruh taştması gerektiğine ina-
myor musunuz?
DEıMİREL-Bu tamamen kendini na-
sıl ifade ettiğinle; nasıl mutlu hissetti-
ğinle ilgili bir şey. Ben dünyaya böyle
bakıyordum, bundan yana tavır almış-
tım. Mesleğimİ yaparkende bundanay-
nlmamaya özen gösterdim. Ama mut-
lak böyle olmabdır diye bir şey söyle-
mek yanlış olur.
-BuanlanıdaTürktiyatrosununyete-
rince muhalifolduğunudüşünüyor mu-
sunuz?
DEMtREL- Türkiye'de geçmiş yıl-
larda özeüikle alteraatif tiyatro, muha-
lif tiyatroda gerçekten güzel şeyler ya-
pddı. Ben, VasıfÖngören Birlik Sahne-
si'ni, AST'ır
Dostlar Tiyatrosu'nu izle-
yerek muhaliftiyatroyu benimseyen bir
tiyatrocu adayıydım. Gerçekten yaptık-
lan işlerden çoketkılenmiştinî. O zaman
Türkiye'de örgütlü bir muhalefet vardı,
sendikalar daha güçlüydü, emekçi ha-
reketi dahafarklıydı. 12 Eylül'le bu top-
lumsal doku bozuldu. Bunun bedeli, ha-
yatın her alanına yansıdığı gibi tiyatro-
lara da yansıdı.
-Böylebirdeniivar nn iyatrclarm bo-
günsizce?
DEMİREL-Olabilir, ohmayabüir de,
otmayanı yargılamak benim işim değil.
Bunlar çok özgür tercihlerdir. Bana
sorarsanız benim için elzemdir, keşke
daha çok muhalif tiyatro olsa. Aslında
tiyatrolarvar ama yaşama alanlan stnır-
h... Mesela Istanbul dışına çıktığınız
zaman sansür ve yasaklar var. Biz ytl-
lardırDarioFo 'nun oyunîanmn temsil-
cisiyiz. Tiyatrolar Fo oyunlan ile Ana-
dolu'ya çıktıklan zaman birçok yerde,
engelle. sansürle karşılaştı. Yalnızca Fo
oynayanlar değil tabiki, pek çok tiyat-
ro. Profesyonellerin dışında çok büyük
bir gençlik potansiyeli var. Amatör ti-
yatrolann oyunlanru, üniversitetiyatro-
lannı izliyoruz.. Her yıl Tüyap'ta bir
stand açıyoruz, yüzlerce insan geliyor
ve bunlan paylaşıyorlar, bizim oyunla-
nmızı isriyorlar. Bu bizi teşvik ediyor,
gençlerin bu oyunlara ihtiyact olduğu-
nu görüyor ve yeni baştan yeni oyunlar
için, yeniden üretime başhyoruz.
'Büyük
Adam
Küçük
Aşk'
Hoilanda'da Meral Usta'nun
yönettiği 'Ross and Rana' adlı
televizyon filminde. Isviçre'de
'Mekruplar' adlı kısa filmde rol
alan Demirel, son olarak Handan
İpekçi'nin 'Büyük Adam, Küçük
Aşk' adlı filminde oynadı.
Euramages destekli filmin montajı
Yunanistan'da yapıldı. Bu yıl
Antalya AJün PortakaTda yanşacak
filmin Şubat'ta Berlin fıhn
festıvalmde yanşması için bir
çalışma düşünülüyor. Demirel'in
Şükran Güngör ve Yıküz Keoter'le
birlikte oynadığı filmin başrol
oyuncusu 6 yaşındaki Oilan Erçetin
ğimiz kaduı tipleri çıkabilirdi. Böyle olma-
ması başından beri dikkat ettiğimiz bir şey-
di. Aslında rollerin ortak özellilderi var ama
birbirinden mümkün olduğu kadar farklılık-
lar göstermesi kendini, tekrar etmemesi ge-
rek. O yüzden bu detaylan senaryo aşama-
smda yönetmenJe paylaşarak bu sonuçlan
çıkartmaya gayret ettım. Bu küçük detaylar
üretime yansıyor.
-Farkü kadınlarda olsalar hep sizeözel bir
ortakhklan var bu kadmlann.
DEMtREL-O öykülerdeki kadınlan tanı-
maya, anlamayaçalıştım, bütün bu kadınla-
nn hangi sosyal şartlar altında olursa olsun
o şartlara boyun eğmemesinden yana oldu-
ğum için bir yerinde bile olsa bunu hissettir-
meye gayret ettim. Hiç böyle bir replik ol-
mayabilir senaryoda, hiç öyle bir durum ve
davranış yazılı olmayabilir. Tabii ki bunu
önce yönetmenJe paylaşmm. Bu küçük bir
bakıştır, bir küçük davranıştır fakat bu öyle
bir şeydir ki; o kadının o şartlara isyanıdır..
-Oyunculuğunuzda bepaloçizüi bir 'kadm
obna' durumu var.
DEMtREL-Kadın hakJan konusunda mü-
cadele vermekten yana olduğum, kadmlann
yüzyıllardır ezilmişliğine duyarlı olduğum
için, kaduı sorunlanna eğilen Dario Fo oyun-
lannı çevirdiğim için. Bütün bu isimlerin ba-
na kazandırdığı zenginlikler sinemadaki üre-
timime tabii ki yansıyor.
Bu yüzden küçük noktalar, virgüller seyir-
ciye geçiyor ve çok ilginç buluşmalar olu-
yor. Her kesimden insanla karşılaştığımda be-
ğenilerini paşlaşıyorlar ama bu çok tuhafbir
beğeni... Ben onlann yıldızı falan değilim,
onlann komşu kızı gibi, evlerinin içindeki bir
akraba kızı gibi yani onJardan biri olmuşum
yıllardır. îşinizi yaparken size sunulanlan
tekrar bir üst düzeyde yeniden en iyi şekil-
de sunabihnek için çaba içerisinde oluyor-
sunuz. Yıllargeçiyor, birbakıyorsunuz bubi-
rikimJer bu insanlarla karşılaştığınızda böy-
le bir sonuca dönüşmüş.
'Dario Fo 'kral çıplak' diyen bir yazar*
Sizin sanatsal ve düırya görüşü anlamında
Fo'yla bir bürünleşmeniz var. Ne gibi ortak-
lddannız var Fo'yia?
DEMtREL- Fo'nun dediği gibi tiyatro de-
ğişimi anlatmalı, aykınhklan ve çelişkileri
tartışmalı sahnesinde, en önemlisi soru sora-
bilmeli. Fo tiyatrosunda oyunculuk da alabil-
diğıne doğal, tıpkı bir haberci gibi bir duru-
rau sunmaya, bir öykü anlatmaya gehniş bıri
gibi son defece dolaysızbirşekilde olmalı, ama
bütün bu sanatsal ve düşünsel eylemler bir
eğlence, gülmece halınde sunulmalı.
Fo oyunlannı keşfettiğim zaman, hatıra
defterindeki küçük kızın taşıdığı bir isyanı
birdenbire orada buldum. Çok bütünleştim,
çünkü Dario 'kral çıplak' diyen bir yazardı,
bunu gerçekten çok cesurca haykırıyordu,
bunu derken de son derece yalüı, gerçekçi ve
eğlenceli bir şekilde hicvediyordu.
Dünyadaki bütün o sosyal politik olayla-
nn değişimlerini Fo tiyatrosunda hemen bu-
labiliyorsunuz. Bu nedenle uzun yıllardır
Nurettin Şen ile birlikte Dario Fo oyunlan-
na eğildik. Bizim sanat anlayışımızı besle-
yen, bütünleyenyapıtlardı bu yapıtlar. Bizim
sorduğumuz sorulan soruyordu o da, insan-
lar neden açlıktan ölüyor? Neden doğa vah-
şice katlediliyor? Terorizmi yaratan kimler
gerçekten? Neden ve hangi sebeple bunlar
yaratılıyor?diyordu sahnesinden.
Işkence, cezaevleri, kayıplar dünyanın ayı-
bı değil mi, özellikle silahlar ne işe yanyor
diye soruyor? Dünya bankası yoksul ve aç
ülİcelerin borçlannı silerken bir yandan, bir
başka köşede yeni kurbanlarborçlandınlıyor.
'Peki bu oyun kime yanyor?' diye soru so-
ruyor. Biz Fo oyunlannı okuduğumuz za-
man hep bu sonuçlan çıkartıyoruz ve doğal
olarak bu üretim içinde kendi kendimize so-
ru soruyoruz.
Ürettiklerimizle de insanlann bu sorulan sor-
masına belki vesile oluyoruz. Bunlann hiçbiri
maddi kazanç getiren şeyler değil, onlar bizim
için enerji kaynağı oluyor. Kanımız temizleni-
yor, hayatı ve insanlan daha bir seviyoruz.
-Tiyatroda soru sormamn oyuncuya yan-
sunası nedir?Fo'nun sorulan birazdayanıt-
lannı izleyiciye mi bıralayor?
DEMİREL-Evet. Üretken soru demek da-
ha isabetli. Oysa üretken, naif soruyu sordu-
rurken düşünsel hareket sağlanıyor.
Oyuncu buna hizmet eder. Seyircinin işi-
ni daha da kolaylaştırır. Bir tat kaynağına
dönüştürür.
îki oyun da ekim ayında Açılım Yayınlan tarafindan yayımlanacak
'Bam Bam... Kim o? Polis'Çevireceğimiz oyunlardan
'Bam Bam...KimO?Polis'giz-
li operasyonlar dairesinde geçi-
yor. Ülkedeki her şeyi, herkesi ve
tüm mekanizmayı kontrol eden
bir birim. Bir çeşit derin devlet
diyebiliriz. Em niyeti, yüksekyar-
gı organlannı, iç işlerini hatta hü-
kümeti bile burası kontrol ediyor.
Hatta Vatikan'ı ve papayı bile!
Ülkede yasanan tüm bombalama
ve terör olaylan da orada organi-
ze ediliyor. Sonradan bu olaylar
anarşistlere ve solcu gençlere mal
ediliyor, onlann arasından zanlı-
lar bulunarak bu masum gençler
kurban gösteriliyor. Bu oyun bir
'Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölü-
mü' adlı dünyaca ünlü oyunun de-
vamı niteliğinde. Çünkü yazarba-
kıyor ki; anarşist dördüncü kattan
uçuşa geçtikten sonra, bunu yapan-
lar toplumda itibar görüyor, ra-
hatsız olduğu için bu oyunu yazı-
• Füsun Demirel, 'aman yine mi Dario Fo' sözlerine
aldırmadan eşi Nurettin Şen'le birlikte Fo oyunlannı
büyük bir özveriyle Türk okuyucusuna ulaştınyor.
yor. Daire başkanı sık sık da ka-
muoyununne düşündügünün araş-
tınlmasuıı istiyor adamlanndan.
Kamuoyu ne düşünüyor diye so-
rular soruluyor. Yanıt hep aym:
'kamuoyunun kafası kanşık, ama
bir şey demiyor(!)' Bilgilenme
düzeyi düşük, en çok spor haber-
leri, televoleler, paparazziler, por-
no izleniyor diye sonuçlar geli-
yor. Daire başkanı cinselliğin öz-
gürleştirihnesini, porno sansürü-
nün gevşetihnesini istiyor, sonuç:
Seks patlaması! Dairebaşkanı tek-
rar soruyor: Kamuoyu ne düşünü-
yor, kafası yine kanşık mı? Yanıt:
Cinsel özgürlük var, devamlı mas-
türbasyon yapılıyor, ama kafası
yine kanşık. Oyundaki bu gizli
operasyonlar dairesi, siyasal ya-
şamın tüm kanallannı ve burada-
ki hareketleri denetliyor, organi-
ze ediyor ve yönlendiriyor, fatu-
rayı dagerekli gördügü yere çıkar-
tıyor. Faturayı da genellikle aynı
yer ödüyor, emekçiler, öğrenci-
ler, halk...
Cinsellik konusunda çok şey
bildiğimizi sanınz, yazılı görsel
medyada cinsellik bombardıma-
nı alrındayız. Cinsellik bilünsel
temellere oturrulmamış, sanatsal
incelikten ve duyarlıktan yoksun
bir reyting malzemesi. Gençlere
cinselliği kavrarmak için porno
yayınlara mı esir etmeliyiz
'Cinsellik Dersleri' adlı oyun bü-
tün bunlan tartışıyor. Bunlan tar-
tışırken de aşktan söz ediyor. Duy-
gusal aşktan ve fiziksel aşktan.
Oyunda cinselliği kadm ve erke-
ğin birlikte keşfedilmesi gerekti-
ği anlatıhyor. Adem'le Havva'dan
başlayan bir serüven bu ve büyük
bir mücadele ile bugünlere ulaşı-
yor. Sırasıyla doğup, gelişirken
cinselliği keşfetmeye çalışan in-
sanm tüm evrelerini oyunda baş-
lıklar halinde görüyoruz. Bekaret
sorunlan, doğumlar, kürtajlar, ev-
lilikteki cinsel sorunlar gibi pek
çok başlık var. Sonuçtajinekolo-
ğumuzun dahi bize söylemedik-
leri bu oyunda var. Oyun, okunur-
ken ve izlenirken, şöyle bir sonuç
çıkabilir,. eğer sevmeyi, aşık ol-
mayı cinselliği anlayıp dayaşamı-
yorsak, dünyayı değişrirmek için
kollan sıvarken biryanımız eksik
demektir. Îki oyun da, birbirinden
çok farklı ama ikisi de Türkiye
için çok acil.
OKUMA LAMBAS]
ENİS BATUR
Mehmet Koyımoğlu'nun
uçuşu
Son dönemin en güçlü grafik sanatçılanndar
Mehmet Koyunoğlu'nun 5 Eylül günü öldüğü ha-
berini ölüm ilanlanndan öğrenmiş olmamız, gün-
demini genellikle kuru gürültülerle süsleyen sanai
ortamımız açısından şaşırtıcı bir sonuç sayılma-
malı. Şaşırtıcı, çünkü ani ve beklenmedik olan,
henüz 45 yaşındaki Koyunoğlu'nu yitirmiş olma-
mız. Evrim AJtuğ'un 10 Eylül günlü Radikal'de çı-
kan güzel yazısını ayınyorum; gazeteleri, dergile-
h kişisel çıkarian ve saplantılan doğnjltusunda kul-
lanmanın ötesinde herhangi birerdemini göreme-
diğimiz kimi sözüm ona sanat eleştirmenlerinden
çıt çıkmamış olması, o cephenin çoktan srfın tü-
kettiğinin somut göstergesi.
Mehmet Koyunoğlu'nun Galeri Nev'de, 1996
yılında açtığı serginin katalog yazısını kaleme al-
mış olmama karşın, kendisiyle bir türiü karşılaşa-
mamış, tanışamamıştım. MimariıkXXI dergisinde
yayımlanan yeni ürünlerinin etkisiyle izini buldum,
aradım. 19 Haziran günü çalışma odamda buluş-
tuk, ricam üzerine yanında üç CD-ROM getirmiş-
ti, Sanat Dünyamız ekibi heyecan içinde yapıtlan
ile tanıştı bilgisayar ekranında, dergide bir "port-
folyo "sunun yayımlanması konusunda anlaştık,
başta Kitap- lık dergisi olmak üzere çeşitli yayın-
lann kapak çalışmalannı yapmayı gönülden kabul-
lendi. Ikinci, "özel" birseansa geçmeden önce işin
profesyonel taran üzerinde biraz konuştuk, çalış-
malannın ekonomik karşılığı konusunda son de-
rece alçakgönüllü davrandığını, amatör ruhunu
koruduğunu gözlemleme fırsatım oldu.
"özel seans"\n konusu, benim "Atopya" baş-
lıklı bir projemdi. Varolmayan bir ülkeye, doğal
olarak yapılmamış yapılamayacak bir seyahatin ay-
nntılı izlenimlerinden oluşacak bir metın kurmayı
düşünüyordum epeydir; Mehmet Koyunoğlu'nun
çizgi dünyasının özellikleri, bu tasan için biçilmiş
kaftan bir partöner olduğunu, olacağını düşün-
dürmüştü bana: llgi ve coşkuyla yanıt verdi, son-
baharda daha somut bir düzlemde oturup konuş-
mak üzere sözleştik. Benim yokluğumda, dergi-
ye söz verdiği çalışmalan getirip teslim etmiş. ölü-
mü herkesi sarstı.
Ankara Etnografya Müzesi'nin miman Arif HSk-
met Koyunoğlu buyükbabasıydı Mehmet'in, gen-
lerine çizgi ve yapı kurma ustaiığının böylesine
güçlü biçimde yeretmiş olmasında bilmem etkisi
azımsanabilirmi? DGSA'dan mezun olduktan son-
ra, Paris'teki Ecole des Beaux-Arts'ta çalışmala-
nnın ufkunun boyutlannı geliştirmiş. Üslubunun, tek-
niğinin edebiyatta bir karşılığı aranacaksa, en çok
Ihsan Oktay Anar'ı anıştırdığını söyleyebilirim.
Asıl kokü şuphesiz, sanat ile icadı buluşturan Le-
onardo'nun dünyasında aramak gerekir-bir de Arap
dünyasının tekinsiz elyazmalannda.
Mehmet Koyunoğlu'nun yarıda kesilerek ta-
mamlanmak durumunda kalan yapıtının, derli top-
lu biçimde, bir kitapta toplanması gerekir. Imge-
leminin sınır tanımaz uçarılığına hangi grafik diliy-
le karşılıklar aramış olduğunun görülmesi çok
önemli. Bizim görsel sanatlardünyamızda "illüst-
rasyon" kavramı ya küçümsenir, ya da itip kakılır.
Bunda, o alanda çok sayıda kötü örneğin dolaşı-
ma çıkmasının payı olabilir bir ölçüde, ama, daha
çok, iyi örneğe yönelik okuma ölçütlerinin gelişti-
rilmediği gerçeği rol oynamıştır diyebiliriz. Koyu-
noğlu'nun yapıtı başlıbaşına bir dayanak noktası
olarak değeriendirilebilecek olgunluktaydı.
Buluşmamızda, bağlayıcı bir ortak noktamız ol-
duğunu anlamak ikimizi de şaşırtmamıştı; belki
ikimizi karşılaşmaksızın bir araya getiren Haldun
Dostoğlu'nun sezdigi birşeydi bu: Ikimiz de, ken-
di olanaklanmızla (uçakla değil!), kendi olanaksız-
lığımızda, uçma saplantısının girdabına kapılmış-
tık. Bunu öğrendiğimde, birden "^ropya
m
ya ön-
görmediğim bir açılım eklendi: Oraya uçmayı öğ-
renmek için gidebilirdim!
Bir söyleşisinde, "Etrafı daha rahat izlemek için
boşluktayım, her yana dönebiliyorum", demiş
Mehmet Koyunoğlu: "Hiçbir alet kullanmadan
boşlukta durmak insan doğasına ters; o hoşuma
gidiyor. Gerçeküstü bir şey. Herhalde birsürü in-
san kendiliğinden uçmak isterdi."
Onun bu erken, canyakıcı çekip gidişi önce
"Atopya " projemden vazgeçme düşüncesine ka-
pılmama yol açtı. Sonra, tam tersine, onun mera-
kına yenilip, benden önce oraya gitmiş olabilece-
ği fikri aklımı çeldi. Metnin senaryosunu değiştir-
meli, bu yolculuğu Mehmet Koyunoğlu'nu ziyaret
etmek, nerede nasıl uçmayı öğrenebileceğim ko-
nusunda, ondan bana kılavuzluk yapmasını bek-
lemek için gerçekleştirmeliyim.
Kanat hareketleri şimdi daha iyi duyuluyor.
MDOB sezona haarlamyor
• MERStN (AA) - Mersin Devlet Opera ve
Balesi (MDOB), yeni sezon çalışmalanna
başladı. MDOB, 13 Ekim 'de Fikret
Amirov'un 'Binbir Gece Masalı' ile sezonu
açacak. MDOB, sezonun birinci yansında
aynca Giacchino Rossini'nin 'Stabat Mater'
adJı korolu fantezi ve Selman Ada'nın 'Mavi
Nokta' adlı eseriyle seyirci karşısuıa çıkacak.
MDOB, geçen sezonda da sahnelenen ve
büyük ilgi gören 'Midas'ın KulakJan',
'Sahlmış Nişanh', 'Carmen' operalan,
'Damdaki Kemancı' müzikali, 'Romeo ve
Juliet', 'Korsan', 'Don Kişot' bale eserleri ve
'Polaria Afrika'da' adlı çocuk oyunlannı da
seyirciyle buluşturacak. Her ay düzenli olarak
gerçekleştirilen 'Galeri Konserleri'ni bu sezon
da sürdürecek olan MDOB, aynca 29 Ekim'de
Cumhuriyet'in kuruluşunun 78. yıldönümü
nedeniyle 'Cumhuriyet Bayramı Konseri'
verecek.
Charles Regnier öldü
• BAD \VIESSEE (AFP) - Alman aktör Charles
Regnier, Bad Wiessee'nin güneyindeki özel bir
klinikte, üst üste geçirdiği kalp krizleri sonucu
öldü. Nükleer bombanın babası 'Julius Robert
Oppenheimer' ve Fransız devrimci 'Jean-Paul
Marat' rollerinin dışuıda, pek çok filmde rol
alan 87 yaşındaki aktör, 'Band in Gold', 'Sacha
Guitry' ve 'The Scribe' adlı filmlerle
ünlenmişri. Kariyerine Almanya, Avustralya ve
Isviçre tiyatrolannda başlayan Regnier, Fransız
yazarlan Georges Simenon ve Jean Cocteau'dan
yaptığı çevirilerle de tanınıyordu.