25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL 2001 PAZA 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr Füsun Demirel, günlüğü Kiti'deki isyanını oyunculuğa taşıyarak, umutla ilerliyor Adam Küçük Aşjk' 2061 Küçük kız büyüyünce...MELTEMKERRAR Füsun DemireL'Ah Beünda'nın aklı dışar- da bankacısı, 'Züğürt Ağa'nın fettan kansı, 'Uçurtmayı Vurmasınlar'da küçük Banş'ın annesi... Ne çok benzeyen, ne çok farkJı ka- dınlardı onlar. Sıradanlıklan yaşamm için- dense, farkJılıklan hep 'başka' olmayı hedef- leyen bir oyuncunun kararlı yolundan geçi- yor aslında. 'Rusya Başkanı Kosidin geldi. Süleyman Demirel başbakan oldu.. Deniz Gezmiş'i as- tilar'... Küçük birçocukken, gerçek bir kişi- lik verip, her şeyini anlattığı sevgili günlü- ğü 'Kiti'nin sayfaJanna döküJen cümleler bunlar. 'Büyüyecek ve ülkenin kurtuluşuna katkıda bulunacağun diye bir yol çizmişim' diyor. O günden bugüne pek bir şey değiş- memiş, küçük kız 'Kiti'yle birlikte büyü- müş ama coşkusundan, bir şeyleri değiştir- me isteğinden hiçbir şey kaybetmemiş. -Bir karakter oyuncusu olarak rol aldığı- nızher filmde 'başka'sıruz. Kendinitekrar et- memekvesürekli aynıçizgide kalmamak na- sıl bir çaba gerektiyor? DEMtREL- Belki oyuncunun mesleğine nasıl baktığıyla ilgili bir şey olabilir bu. Oy- nadığım 30 filmde davranışlannı, tepkileri- ni, duygulannı birbirinden ayırt edemeyece- Muhalif bir kimlik: 'Gençlerbiv teşvik ediyor* -Çok küçük yaştan itibaren tutmaya başladığııuzgünlüğünüzKitfden buya- na farklı künMğİDİz var. Sanatçının dev- riınci bir ruh taştması gerektiğine ina- myor musunuz? DEıMİREL-Bu tamamen kendini na- sıl ifade ettiğinle; nasıl mutlu hissetti- ğinle ilgili bir şey. Ben dünyaya böyle bakıyordum, bundan yana tavır almış- tım. Mesleğimİ yaparkende bundanay- nlmamaya özen gösterdim. Ama mut- lak böyle olmabdır diye bir şey söyle- mek yanlış olur. -BuanlanıdaTürktiyatrosununyete- rince muhalifolduğunudüşünüyor mu- sunuz? DEMtREL- Türkiye'de geçmiş yıl- larda özeüikle alteraatif tiyatro, muha- lif tiyatroda gerçekten güzel şeyler ya- pddı. Ben, VasıfÖngören Birlik Sahne- si'ni, AST'ır Dostlar Tiyatrosu'nu izle- yerek muhaliftiyatroyu benimseyen bir tiyatrocu adayıydım. Gerçekten yaptık- lan işlerden çoketkılenmiştinî. O zaman Türkiye'de örgütlü bir muhalefet vardı, sendikalar daha güçlüydü, emekçi ha- reketi dahafarklıydı. 12 Eylül'le bu top- lumsal doku bozuldu. Bunun bedeli, ha- yatın her alanına yansıdığı gibi tiyatro- lara da yansıdı. -Böylebirdeniivar nn iyatrclarm bo- günsizce? DEMİREL-Olabilir, ohmayabüir de, otmayanı yargılamak benim işim değil. Bunlar çok özgür tercihlerdir. Bana sorarsanız benim için elzemdir, keşke daha çok muhalif tiyatro olsa. Aslında tiyatrolarvar ama yaşama alanlan stnır- h... Mesela Istanbul dışına çıktığınız zaman sansür ve yasaklar var. Biz ytl- lardırDarioFo 'nun oyunîanmn temsil- cisiyiz. Tiyatrolar Fo oyunlan ile Ana- dolu'ya çıktıklan zaman birçok yerde, engelle. sansürle karşılaştı. Yalnızca Fo oynayanlar değil tabiki, pek çok tiyat- ro. Profesyonellerin dışında çok büyük bir gençlik potansiyeli var. Amatör ti- yatrolann oyunlanru, üniversitetiyatro- lannı izliyoruz.. Her yıl Tüyap'ta bir stand açıyoruz, yüzlerce insan geliyor ve bunlan paylaşıyorlar, bizim oyunla- nmızı isriyorlar. Bu bizi teşvik ediyor, gençlerin bu oyunlara ihtiyact olduğu- nu görüyor ve yeni baştan yeni oyunlar için, yeniden üretime başhyoruz. 'Büyük Adam Küçük Aşk' Hoilanda'da Meral Usta'nun yönettiği 'Ross and Rana' adlı televizyon filminde. Isviçre'de 'Mekruplar' adlı kısa filmde rol alan Demirel, son olarak Handan İpekçi'nin 'Büyük Adam, Küçük Aşk' adlı filminde oynadı. Euramages destekli filmin montajı Yunanistan'da yapıldı. Bu yıl Antalya AJün PortakaTda yanşacak filmin Şubat'ta Berlin fıhn festıvalmde yanşması için bir çalışma düşünülüyor. Demirel'in Şükran Güngör ve Yıküz Keoter'le birlikte oynadığı filmin başrol oyuncusu 6 yaşındaki Oilan Erçetin ğimiz kaduı tipleri çıkabilirdi. Böyle olma- ması başından beri dikkat ettiğimiz bir şey- di. Aslında rollerin ortak özellilderi var ama birbirinden mümkün olduğu kadar farklılık- lar göstermesi kendini, tekrar etmemesi ge- rek. O yüzden bu detaylan senaryo aşama- smda yönetmenJe paylaşarak bu sonuçlan çıkartmaya gayret ettım. Bu küçük detaylar üretime yansıyor. -Farkü kadınlarda olsalar hep sizeözel bir ortakhklan var bu kadmlann. DEMtREL-O öykülerdeki kadınlan tanı- maya, anlamayaçalıştım, bütün bu kadınla- nn hangi sosyal şartlar altında olursa olsun o şartlara boyun eğmemesinden yana oldu- ğum için bir yerinde bile olsa bunu hissettir- meye gayret ettim. Hiç böyle bir replik ol- mayabilir senaryoda, hiç öyle bir durum ve davranış yazılı olmayabilir. Tabii ki bunu önce yönetmenJe paylaşmm. Bu küçük bir bakıştır, bir küçük davranıştır fakat bu öyle bir şeydir ki; o kadının o şartlara isyanıdır.. -Oyunculuğunuzda bepaloçizüi bir 'kadm obna' durumu var. DEMtREL-Kadın hakJan konusunda mü- cadele vermekten yana olduğum, kadmlann yüzyıllardır ezilmişliğine duyarlı olduğum için, kaduı sorunlanna eğilen Dario Fo oyun- lannı çevirdiğim için. Bütün bu isimlerin ba- na kazandırdığı zenginlikler sinemadaki üre- timime tabii ki yansıyor. Bu yüzden küçük noktalar, virgüller seyir- ciye geçiyor ve çok ilginç buluşmalar olu- yor. Her kesimden insanla karşılaştığımda be- ğenilerini paşlaşıyorlar ama bu çok tuhafbir beğeni... Ben onlann yıldızı falan değilim, onlann komşu kızı gibi, evlerinin içindeki bir akraba kızı gibi yani onJardan biri olmuşum yıllardır. îşinizi yaparken size sunulanlan tekrar bir üst düzeyde yeniden en iyi şekil- de sunabihnek için çaba içerisinde oluyor- sunuz. Yıllargeçiyor, birbakıyorsunuz bubi- rikimJer bu insanlarla karşılaştığınızda böy- le bir sonuca dönüşmüş. 'Dario Fo 'kral çıplak' diyen bir yazar* Sizin sanatsal ve düırya görüşü anlamında Fo'yla bir bürünleşmeniz var. Ne gibi ortak- lddannız var Fo'yia? DEMtREL- Fo'nun dediği gibi tiyatro de- ğişimi anlatmalı, aykınhklan ve çelişkileri tartışmalı sahnesinde, en önemlisi soru sora- bilmeli. Fo tiyatrosunda oyunculuk da alabil- diğıne doğal, tıpkı bir haberci gibi bir duru- rau sunmaya, bir öykü anlatmaya gehniş bıri gibi son defece dolaysızbirşekilde olmalı, ama bütün bu sanatsal ve düşünsel eylemler bir eğlence, gülmece halınde sunulmalı. Fo oyunlannı keşfettiğim zaman, hatıra defterindeki küçük kızın taşıdığı bir isyanı birdenbire orada buldum. Çok bütünleştim, çünkü Dario 'kral çıplak' diyen bir yazardı, bunu gerçekten çok cesurca haykırıyordu, bunu derken de son derece yalüı, gerçekçi ve eğlenceli bir şekilde hicvediyordu. Dünyadaki bütün o sosyal politik olayla- nn değişimlerini Fo tiyatrosunda hemen bu- labiliyorsunuz. Bu nedenle uzun yıllardır Nurettin Şen ile birlikte Dario Fo oyunlan- na eğildik. Bizim sanat anlayışımızı besle- yen, bütünleyenyapıtlardı bu yapıtlar. Bizim sorduğumuz sorulan soruyordu o da, insan- lar neden açlıktan ölüyor? Neden doğa vah- şice katlediliyor? Terorizmi yaratan kimler gerçekten? Neden ve hangi sebeple bunlar yaratılıyor?diyordu sahnesinden. Işkence, cezaevleri, kayıplar dünyanın ayı- bı değil mi, özellikle silahlar ne işe yanyor diye soruyor? Dünya bankası yoksul ve aç ülİcelerin borçlannı silerken bir yandan, bir başka köşede yeni kurbanlarborçlandınlıyor. 'Peki bu oyun kime yanyor?' diye soru so- ruyor. Biz Fo oyunlannı okuduğumuz za- man hep bu sonuçlan çıkartıyoruz ve doğal olarak bu üretim içinde kendi kendimize so- ru soruyoruz. Ürettiklerimizle de insanlann bu sorulan sor- masına belki vesile oluyoruz. Bunlann hiçbiri maddi kazanç getiren şeyler değil, onlar bizim için enerji kaynağı oluyor. Kanımız temizleni- yor, hayatı ve insanlan daha bir seviyoruz. -Tiyatroda soru sormamn oyuncuya yan- sunası nedir?Fo'nun sorulan birazdayanıt- lannı izleyiciye mi bıralayor? DEMİREL-Evet. Üretken soru demek da- ha isabetli. Oysa üretken, naif soruyu sordu- rurken düşünsel hareket sağlanıyor. Oyuncu buna hizmet eder. Seyircinin işi- ni daha da kolaylaştırır. Bir tat kaynağına dönüştürür. îki oyun da ekim ayında Açılım Yayınlan tarafindan yayımlanacak 'Bam Bam... Kim o? Polis'Çevireceğimiz oyunlardan 'Bam Bam...KimO?Polis'giz- li operasyonlar dairesinde geçi- yor. Ülkedeki her şeyi, herkesi ve tüm mekanizmayı kontrol eden bir birim. Bir çeşit derin devlet diyebiliriz. Em niyeti, yüksekyar- gı organlannı, iç işlerini hatta hü- kümeti bile burası kontrol ediyor. Hatta Vatikan'ı ve papayı bile! Ülkede yasanan tüm bombalama ve terör olaylan da orada organi- ze ediliyor. Sonradan bu olaylar anarşistlere ve solcu gençlere mal ediliyor, onlann arasından zanlı- lar bulunarak bu masum gençler kurban gösteriliyor. Bu oyun bir 'Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölü- mü' adlı dünyaca ünlü oyunun de- vamı niteliğinde. Çünkü yazarba- kıyor ki; anarşist dördüncü kattan uçuşa geçtikten sonra, bunu yapan- lar toplumda itibar görüyor, ra- hatsız olduğu için bu oyunu yazı- • Füsun Demirel, 'aman yine mi Dario Fo' sözlerine aldırmadan eşi Nurettin Şen'le birlikte Fo oyunlannı büyük bir özveriyle Türk okuyucusuna ulaştınyor. yor. Daire başkanı sık sık da ka- muoyununne düşündügünün araş- tınlmasuıı istiyor adamlanndan. Kamuoyu ne düşünüyor diye so- rular soruluyor. Yanıt hep aym: 'kamuoyunun kafası kanşık, ama bir şey demiyor(!)' Bilgilenme düzeyi düşük, en çok spor haber- leri, televoleler, paparazziler, por- no izleniyor diye sonuçlar geli- yor. Daire başkanı cinselliğin öz- gürleştirihnesini, porno sansürü- nün gevşetihnesini istiyor, sonuç: Seks patlaması! Dairebaşkanı tek- rar soruyor: Kamuoyu ne düşünü- yor, kafası yine kanşık mı? Yanıt: Cinsel özgürlük var, devamlı mas- türbasyon yapılıyor, ama kafası yine kanşık. Oyundaki bu gizli operasyonlar dairesi, siyasal ya- şamın tüm kanallannı ve burada- ki hareketleri denetliyor, organi- ze ediyor ve yönlendiriyor, fatu- rayı dagerekli gördügü yere çıkar- tıyor. Faturayı da genellikle aynı yer ödüyor, emekçiler, öğrenci- ler, halk... Cinsellik konusunda çok şey bildiğimizi sanınz, yazılı görsel medyada cinsellik bombardıma- nı alrındayız. Cinsellik bilünsel temellere oturrulmamış, sanatsal incelikten ve duyarlıktan yoksun bir reyting malzemesi. Gençlere cinselliği kavrarmak için porno yayınlara mı esir etmeliyiz 'Cinsellik Dersleri' adlı oyun bü- tün bunlan tartışıyor. Bunlan tar- tışırken de aşktan söz ediyor. Duy- gusal aşktan ve fiziksel aşktan. Oyunda cinselliği kadm ve erke- ğin birlikte keşfedilmesi gerekti- ği anlatıhyor. Adem'le Havva'dan başlayan bir serüven bu ve büyük bir mücadele ile bugünlere ulaşı- yor. Sırasıyla doğup, gelişirken cinselliği keşfetmeye çalışan in- sanm tüm evrelerini oyunda baş- lıklar halinde görüyoruz. Bekaret sorunlan, doğumlar, kürtajlar, ev- lilikteki cinsel sorunlar gibi pek çok başlık var. Sonuçtajinekolo- ğumuzun dahi bize söylemedik- leri bu oyunda var. Oyun, okunur- ken ve izlenirken, şöyle bir sonuç çıkabilir,. eğer sevmeyi, aşık ol- mayı cinselliği anlayıp dayaşamı- yorsak, dünyayı değişrirmek için kollan sıvarken biryanımız eksik demektir. Îki oyun da, birbirinden çok farklı ama ikisi de Türkiye için çok acil. OKUMA LAMBAS] ENİS BATUR Mehmet Koyımoğlu'nun uçuşu Son dönemin en güçlü grafik sanatçılanndar Mehmet Koyunoğlu'nun 5 Eylül günü öldüğü ha- berini ölüm ilanlanndan öğrenmiş olmamız, gün- demini genellikle kuru gürültülerle süsleyen sanai ortamımız açısından şaşırtıcı bir sonuç sayılma- malı. Şaşırtıcı, çünkü ani ve beklenmedik olan, henüz 45 yaşındaki Koyunoğlu'nu yitirmiş olma- mız. Evrim AJtuğ'un 10 Eylül günlü Radikal'de çı- kan güzel yazısını ayınyorum; gazeteleri, dergile- h kişisel çıkarian ve saplantılan doğnjltusunda kul- lanmanın ötesinde herhangi birerdemini göreme- diğimiz kimi sözüm ona sanat eleştirmenlerinden çıt çıkmamış olması, o cephenin çoktan srfın tü- kettiğinin somut göstergesi. Mehmet Koyunoğlu'nun Galeri Nev'de, 1996 yılında açtığı serginin katalog yazısını kaleme al- mış olmama karşın, kendisiyle bir türiü karşılaşa- mamış, tanışamamıştım. MimariıkXXI dergisinde yayımlanan yeni ürünlerinin etkisiyle izini buldum, aradım. 19 Haziran günü çalışma odamda buluş- tuk, ricam üzerine yanında üç CD-ROM getirmiş- ti, Sanat Dünyamız ekibi heyecan içinde yapıtlan ile tanıştı bilgisayar ekranında, dergide bir "port- folyo "sunun yayımlanması konusunda anlaştık, başta Kitap- lık dergisi olmak üzere çeşitli yayın- lann kapak çalışmalannı yapmayı gönülden kabul- lendi. Ikinci, "özel" birseansa geçmeden önce işin profesyonel taran üzerinde biraz konuştuk, çalış- malannın ekonomik karşılığı konusunda son de- rece alçakgönüllü davrandığını, amatör ruhunu koruduğunu gözlemleme fırsatım oldu. "özel seans"\n konusu, benim "Atopya" baş- lıklı bir projemdi. Varolmayan bir ülkeye, doğal olarak yapılmamış yapılamayacak bir seyahatin ay- nntılı izlenimlerinden oluşacak bir metın kurmayı düşünüyordum epeydir; Mehmet Koyunoğlu'nun çizgi dünyasının özellikleri, bu tasan için biçilmiş kaftan bir partöner olduğunu, olacağını düşün- dürmüştü bana: llgi ve coşkuyla yanıt verdi, son- baharda daha somut bir düzlemde oturup konuş- mak üzere sözleştik. Benim yokluğumda, dergi- ye söz verdiği çalışmalan getirip teslim etmiş. ölü- mü herkesi sarstı. Ankara Etnografya Müzesi'nin miman Arif HSk- met Koyunoğlu buyükbabasıydı Mehmet'in, gen- lerine çizgi ve yapı kurma ustaiığının böylesine güçlü biçimde yeretmiş olmasında bilmem etkisi azımsanabilirmi? DGSA'dan mezun olduktan son- ra, Paris'teki Ecole des Beaux-Arts'ta çalışmala- nnın ufkunun boyutlannı geliştirmiş. Üslubunun, tek- niğinin edebiyatta bir karşılığı aranacaksa, en çok Ihsan Oktay Anar'ı anıştırdığını söyleyebilirim. Asıl kokü şuphesiz, sanat ile icadı buluşturan Le- onardo'nun dünyasında aramak gerekir-bir de Arap dünyasının tekinsiz elyazmalannda. Mehmet Koyunoğlu'nun yarıda kesilerek ta- mamlanmak durumunda kalan yapıtının, derli top- lu biçimde, bir kitapta toplanması gerekir. Imge- leminin sınır tanımaz uçarılığına hangi grafik diliy- le karşılıklar aramış olduğunun görülmesi çok önemli. Bizim görsel sanatlardünyamızda "illüst- rasyon" kavramı ya küçümsenir, ya da itip kakılır. Bunda, o alanda çok sayıda kötü örneğin dolaşı- ma çıkmasının payı olabilir bir ölçüde, ama, daha çok, iyi örneğe yönelik okuma ölçütlerinin gelişti- rilmediği gerçeği rol oynamıştır diyebiliriz. Koyu- noğlu'nun yapıtı başlıbaşına bir dayanak noktası olarak değeriendirilebilecek olgunluktaydı. Buluşmamızda, bağlayıcı bir ortak noktamız ol- duğunu anlamak ikimizi de şaşırtmamıştı; belki ikimizi karşılaşmaksızın bir araya getiren Haldun Dostoğlu'nun sezdigi birşeydi bu: Ikimiz de, ken- di olanaklanmızla (uçakla değil!), kendi olanaksız- lığımızda, uçma saplantısının girdabına kapılmış- tık. Bunu öğrendiğimde, birden "^ropya m ya ön- görmediğim bir açılım eklendi: Oraya uçmayı öğ- renmek için gidebilirdim! Bir söyleşisinde, "Etrafı daha rahat izlemek için boşluktayım, her yana dönebiliyorum", demiş Mehmet Koyunoğlu: "Hiçbir alet kullanmadan boşlukta durmak insan doğasına ters; o hoşuma gidiyor. Gerçeküstü bir şey. Herhalde birsürü in- san kendiliğinden uçmak isterdi." Onun bu erken, canyakıcı çekip gidişi önce "Atopya " projemden vazgeçme düşüncesine ka- pılmama yol açtı. Sonra, tam tersine, onun mera- kına yenilip, benden önce oraya gitmiş olabilece- ği fikri aklımı çeldi. Metnin senaryosunu değiştir- meli, bu yolculuğu Mehmet Koyunoğlu'nu ziyaret etmek, nerede nasıl uçmayı öğrenebileceğim ko- nusunda, ondan bana kılavuzluk yapmasını bek- lemek için gerçekleştirmeliyim. Kanat hareketleri şimdi daha iyi duyuluyor. MDOB sezona haarlamyor • MERStN (AA) - Mersin Devlet Opera ve Balesi (MDOB), yeni sezon çalışmalanna başladı. MDOB, 13 Ekim 'de Fikret Amirov'un 'Binbir Gece Masalı' ile sezonu açacak. MDOB, sezonun birinci yansında aynca Giacchino Rossini'nin 'Stabat Mater' adJı korolu fantezi ve Selman Ada'nın 'Mavi Nokta' adlı eseriyle seyirci karşısuıa çıkacak. MDOB, geçen sezonda da sahnelenen ve büyük ilgi gören 'Midas'ın KulakJan', 'Sahlmış Nişanh', 'Carmen' operalan, 'Damdaki Kemancı' müzikali, 'Romeo ve Juliet', 'Korsan', 'Don Kişot' bale eserleri ve 'Polaria Afrika'da' adlı çocuk oyunlannı da seyirciyle buluşturacak. Her ay düzenli olarak gerçekleştirilen 'Galeri Konserleri'ni bu sezon da sürdürecek olan MDOB, aynca 29 Ekim'de Cumhuriyet'in kuruluşunun 78. yıldönümü nedeniyle 'Cumhuriyet Bayramı Konseri' verecek. Charles Regnier öldü • BAD \VIESSEE (AFP) - Alman aktör Charles Regnier, Bad Wiessee'nin güneyindeki özel bir klinikte, üst üste geçirdiği kalp krizleri sonucu öldü. Nükleer bombanın babası 'Julius Robert Oppenheimer' ve Fransız devrimci 'Jean-Paul Marat' rollerinin dışuıda, pek çok filmde rol alan 87 yaşındaki aktör, 'Band in Gold', 'Sacha Guitry' ve 'The Scribe' adlı filmlerle ünlenmişri. Kariyerine Almanya, Avustralya ve Isviçre tiyatrolannda başlayan Regnier, Fransız yazarlan Georges Simenon ve Jean Cocteau'dan yaptığı çevirilerle de tanınıyordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle